Kayıtlar

Mecmûatü'l Ahzâb Okumaları...

RASÛLULLÂH sallallâhü aleyhi ve sellemin PEŞİNDE

Ebu Yezid Bestami (875) kaddesellâhü sırrahu’l azîz anlattı. Ruhumun semalara yükseldiğini gördüm. Cennet ve Cehennem ona gös­terildiği halde o hiçbir şeye bakmıyor, hiçbir şeyle ilgilenmiyordu, çünkü o hadi­seler aleminden ve onu örten perdeden kurtulmuştu. Sonra vücudu Birlik ve kanat­ları Ebediyet olan bir kuş oldum, ve Mutlak varlığın havasında Saffet küresine gelinceye kadar uçmağa devam ettim. Ebediyet tarlasındaki Birlik ağacına baktım. Bir de baktım ki bütün bunlar benim, o zaman haykırdım: "Ey Turab bu hodbinlikle [kendini beğenen, enâniyetle, bencil, kibirle.]ben sana erişemem. Çünkü ben kendimden kurtulamıyorum" O zaman Allah Teâlâ:  "Ey Ebü Yezid sen benim sevgili resulümün arkasından giderek kendi nefsinden kurtulmalısın. Gözlerini onun ayaklarının tozuna sür ve hep onun arkasından git" diye cevap verdi. Kaynak: Hucvuri, Keşful Mahcub (terc. Nicholson), s. 238

Sevgilim Efendim Kabrinde Diridir

HATIRLADIĞIM HÂDİSELERDEN BİR KISIM–Mahir İZ Medine-i Münevvere kumandanı Şeyhü'l-Harem Osman Paşa idi. Birkaç oğlundan sâdece mektep arkadaşım olan Hamza Osman'ı tanırdım ki bilâhare mebus da oldu. Hicaz Valisi Râtib Paşa idi. Medîne-i Münevvere'de ondokuz ay kaldık. 1908 Meşrutiyet İnkılâbı biz orada iken vuku buldu; şenlikler yapıldı. Tebdil-i saltanat vâki oldu; yine donanmalar oldu. Kanun-ı Esasi ilân edildi; yine şehrâyin [ şenlik; büyük hâkimiyet ve kuvvete âit sevinç, donanma. ] yapıldı. Hicaz demiryolu Şam'dan Medine'ye geldi; yine ilân-ı sürür ve şâdmânî edildi.. Meşrutiyetten sonra orada bulunan bir Hamidiye Alayı maaşların verilmemesinden dolayı isyan etti. Harem-i Şerîf'i bastılar, kapılarını kapayıp birer nöbetçi diktiler. Cuma günü bile istediklerini içeri alıp, istemediklerini geri çevirdiler. Hattâ bu münasebetle ulemâ arasında «cumanın sıhhati» hakkında münâkaşalar yapıldı. Bir kısmı « İzn-i âm [ Herkese müsaadeli olan. * Ist: Cum'a nama

Kalpleri Mühürlü İlahiyatçıların Gözüne...Gözüne

Resim
  Derd-mendim yâ Resûlallah devâ ol derdime Destgîr ol yâ Habîballah bu 'âsî mücrime Sen şefâ'at kânı varken yalvarayım ben kime Ben Resûl-i Kibriyâ'nın bülbül-i nâlânıyım Mücrimim gerçi Cemâl-i Mustafâ hayrânıyım Serfirâz-ı enbiyâsın cümlenin sultânısın İlm-i zâhir ilm-i bâtın ilm-i ledünn sultânısın Herkesin cândan azîz cânısın ve hem cânânısın Ben Resûl-i Kibriyâ'nın bülbül-i nâlânıyım Mücrimim gerçi cemâl-i Mustafâ hayrânıyım Bûy-i vaslındır mu'attar eyleyen sünbülleri Nûr cemâlinden eserdir bağ-ı aşkın gülleri Gül cemâlindir Habîbim mest eden bülbülleri Ben Resûl-i Kibriyâ'nın, bülbül-i nâlânıyım Mücrimim gerçi Cemâl-i Mustafâ hayrânıyım Cânını cânâne kurbân eyliyor pervâneler Bezm-i vaslın neş’esinden gaşyolur mestâneler Âşıkın gözyaşlarından doldu hep peymâneler Ben Resûl-i Kibriyâ'nın, bülbül-i nâlânıyım. Mücrimim gerçi Cemâl-i Mustafâ hayrânıyım Ermek istersen O Şâh’ın himmet ü imdâdına Cân ü dilden âşık ol sen ism-i zât evrâdına Ses verir Ulvî mele

Efendim, Senin Aynanda Allah'ı Gördük

Resim
  Sevgilime Allah Teâlâ Ş ahit "ve kefâ billâhi şehîdâ...Muhammedun resûlullâh" Muhammed, Allah'ın Rasûlüdür. Şahid olarak Allah yeter,  (Fetih Süresi, 28-29) Efendim, Senin Aynanda Allah'ı Gördük "Ayinedir bu âlem, her şey Hakk ile kaim / Mir'at-ı Muhammed'den Allah görünür daim." Benim Sevgilim Efendim Beşer Değildir Muhammedun beşerun la kelbeşer Bel hüve kel yakuti beynel hacer Abdullah bin Cübeyr -radıyallahu anh- anlatıyor: Bir gün Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellem bir grup sahabi ile yolda yürürken, onlardan birisi örtü ile Efendimizi güneşten korumak istedi. Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellem, bir kimsenin kendisine gölgelik yapmakta olduğunu fark edince ona hemen bırakmasını söyledi ve örtüyü alıp yere koydu. Ardından da: - “Ben de sizin gibi bir insanım!” buyurdu. (Heysemi, IX, 21) Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellem bir beşer olmakla birlikte herhangi bir kimse gibi de değildir. Şairin ifade ettiği gibi: “Hazreti

Salat-ı Meşiş

Resim
 

Ah Benim Canımdan Canım

Resim

Yak Yak Sultanım

Resim

Kaside-i Bürde

Resim

Salatı Meşişiyye

Resim
The Poetry of Prayer- صلاة مشيشة  Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Şa‘rânî ve Münâvî gibi sûfî tabakat müelliflerinin eserlerinde yer vermedikleri Kuzey Afrikalı bu büyük velîye dair bilgiler daha çok menkıbelere dayanmaktadır. Rivayete göre Hz. Hasan soyundan geldiği için Hasenî nisbesiyle anılan Abdüsselâm, yedi yaşlarında iken kendini ibadete vermiş, din ilimlerini öğrenmiş ve genç yaşta keşf mertebesine ulaşmıştır. Daha sonra on altı yıl süren bir seyahate çıkmış, Fas yöresinde dolaşarak tasavvufî bilgi ve tecrübesini arttırmıştır. Seyahatlerinden birinde konakladığı mağaraya gelen Abdurrahman b. Hüseyin ez-Zeyyât kendisini yedi yaşından beri mânen terbiye ettiğini söyleyince ona intisap etmiştir. Zeyyât’ın sohbetinde ne kadar bulunduğu ve ondan neler öğrendiği hakkında bilgi yoktur. Tasavvuf hırkasını Ebû Medyen et-Tilimsânî’den giydiği de söylenmektedir.   Kur’an ve hadise son derece bağlı olan, sünnetten uzaklaşan zümrelerle mücadele eden İbn Meşîş, peygamb