Kayıtlar

YAKARIŞ

Ulu Tanrı! Gün batıyor; sevgili korkun gönlümde doğuyor. Kumral akşam bana sessizlikler içinde büyüklüğünü fısıldıyor... Bu alaca karanlıklar arasında bir kulun, dilmaç [tercüman] kullanmadan, öz bilgisiyle sana diller dökmek istiyor... Ödünç giyim almadan, kendi çaputlarıyle karşına çıkmak diliyor. Onun yalvarışlarını dinlemez misin? Kanadı incinmiş, karnı acıkmış bir serçenin ötüşcüğünü anlarsın! Boynu bükük, benzi uçuk bir çiçeğin fistekçiğini duyarsın... Bugün bir Türk’ün, yıpranmamış, sesini birinci olarak sana eriştirmek isteyen suçunu bağışlasan gerektir. Ey, yüce gökleri ışıklı yıldızlarla, azgın denizleri köpüklü dalgalarla süsleyen Tanrı!... Kullarına kendilerini tanımak, kendilerinde özünü tanıtmak üzere onlara beyin, gönül verdin. Onlardan yüz binlerce Türkler, sevgili son Yalarvacının [Peygamberin] doğru izinden bu us, bu duygu kanatlarıyle yülksele yüksele uçmağına [cennetine] ermek istediler... Yeryüzünün en büyük ulusu olan Türklerin yüreklerini dond

TÜRKELİ ZEYBEKLERİNE

Bu kitabı sizi düşünerek, sizin için yazdım. Belâ gecelerinde, yaşım sızarak, yüreğim sızlayarak yazdım. Ey Türk! Bu satırlarda mâzînin destanlarını, hâlinin hicranlarını söylemek ve inlemek istedim. Bir keman gibi... Bu kemanı ana vatanın sinesinden yonttum. Tellerini kalbinin damarlarından çıkardım. İstedim ki bu sazın âhengini yalnız sen duyasın. Bu acıklı iniltiler yalnız sana dokunsun. Cihânın târihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sâhib olmağa hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir, ya kimsenin!... Dünyânın her tarafındaki taşsız mezarların, azametinin mâlikâneleridir. Göğsünde tutuşan gönül, gönül değil, cebhâne oldu. Bu uğurda parçalandıkça kînin ve feyzin çoğaldı. Ey Zeybek! Bu kitabın yapraklarını hançerinle yırt! Ve hançeri onun kalbinin üzerinde bırak! Bundan sonra silâhının siperi bir kitap olsun. Ey yurddaşım! Senin boynuna geçirilmek istenen esâret halkası ne bir