Zikir Ve Usûl-i Esmâ
Anmak ve hatırlamak anlamlarına gelen zikir, tasavvufta Allâh’ı anmak ve hatırlamak, onu unutmamak, gaflete dalmamak ve Allâh’m çeşitli isimleri ile “lâ ilâhe illallâh” cümlesini söylemek, tekrarlamak [1] mânâsım ifâde etmektedir. Zikirde esas unsur, diğer varlıkları unutup, hattâ yok sayıp yalnızca Allâhü Teâlâ’yı anmaktır. Sûfîlere göre tasavvuf! mânâda zikir telkinini yapan ilk kişi Hz. Muhammed’dir. O, dört halîfesine de değişik usullerde zikir telkin etmiş, tarîkat kurumunun teşekkülünden sonra da her tarîkat bu dört usûle göre zikirlerine yön ve şekil vermişlerdir. Bu dört çeşit zikir telkini şunlardır: 1) Sıddîkıye: Hz. Peygamber Mekke’den Medine’ye hicret ederken mağara arkadaşı Hz. Ebû Bekir’in kulağına üç kez zikir telkininde bulunmuştur. Bu sırada Hz. Peygamber (salla’llâhü aleyhi ve sellem) uylukları üzerinde, Hz. Ebû Bekir de ayaklarım önde kavuşturarak oturmuş vaziyetteydiler. Hafi (gizli) zikir bu hâdiseye dayanır. 2)