Kayıtlar

Şems-i Tebrîzî’ nin Hayatına Bakış

  Hazırlayan: Volkan YALAP Melek Dad oğlu Ali Oğlu Şemseddin Mehmet Tebriz ahalisindendir. Onun ailesi dahi Tebrizli idi. Devletşah onu Havend Celâleddin, yani Buzurk Ümit ailesinden olup Alamut valiliğinde (607/1211-618/1221) bulunan Nevmüslüman adıyla ün alan Celâleddin Hasan’ ın oğlu sayar (Fürûzanfer, 1963:67). “Şems, Ahmed Eflâki’ ye göre Tebrizli Melikdâd oğlu Ali’ nin oğludur. Sipehsâlâr’ da ise bu konuda böyle bir bilgi yoktur” (Gölpınarlı, 1952:51). Devletşah diyor ki, Celâleddin ilim, edebiyat okumak için Şeyh Şemseddin’i gizlice Tebriz’ e gönderdi. O bir müddet Tebriz’ de ilim, edebiyat öğrenmekle uğraştı. Devletşâh’ ın sözü yanlıştır. Eski kaynakların hiç birinde bu rivayet söylenmediği gibi, Nevmüslüman Celâleddin Hasan, Alâeddin-i Atamelik-i Cüveynî’ ye göre, Celâleddin Hasan’ ın Nevmüslüman Alâeddin Ahmet’ den (618/1221-653/1255) başka oğlu yoktu. Şems Konya’ ya vardığı zaman, yani 642/1245 yılında 60 yaşında olduğuna göre Şems’in doğumu 582/1186 da olacaktır (Fürûza

Seni Arıyorum, Seni İstiyorum

Resim
  XXIII Mekon ey dost gerîbem ser-i sevdâ-yı tu dârem Men-o bâlâ-yı menâre ki temennâ-yı tu dârem A dostum, beni garip koyma, senin sevdana düşmüşüm. minarenin yücesine çıkmışım; seni arıyorum, seni istiyorum. Senin yüzünden sarhoşum, mahmurum, kendimden haberim yok. sana düşmüşüm, sana alınmışım, başımı bile kaşımaya vaktim yok. Gönlüm neden aydınlandı, neden devlete erdi; söyleyeyim sana: Şu gönül aynasında senin güzelim yüzün var da ondan. Kınama beni dostum, kıyamet gününe bak, beni seyret... tüm dalgayım, tüm coşkunluk, senin denizinin incisi var bende. Hekimler, şeker safrayı arttırır derler ya; dinleme sözlerini; senin safran var bende, şekerle sağlık ver bana. Hele ey dönüp duran gökyüzü, şimdicek benim hikâyemi dinle: Senin gibi ben de Ay’la yoldaşım, senin kadar uçsuz bucaksızım, senin gibi genişim. Kapıcına geliyorum; bana yol vermiyor, kovuyor beni. haberi yok ki gizlice neler görmedeyim; seni seyretmedeyim ben. Kapıdan yol bulamazsam damdan, pencere

Nasreddin Hoca

    Hazırlıyan: Abdülbâki GÖLPINARLI ÖNSÖZ Nasreddin Hoca kimdir? Ne vakit yaşamıştır, nasıl bir adamdır? Hattâ böyle bir adam yaşamış mıdır? Bütün bu sorulan kesin olarak cevaplandırmaya imkân yok bizce. Birçok fıkralar, onu, Temürleng’le çağdaş göstermede. Bir hali: rivayeti de X. yüzyılın meşhur sûfîlerinden olup Bağdat’ta asılan Huseyn ibn-i Mansûr-al-Hallâc’la ve XV. yüzyılın ilk senelerinde Halep’te, derisi yüzülmek suretiyle öldürülen Seyyid Nesimi ile arkadaş saymada. Baba Şücâ’ adlı bir şeyhin dervişiymiş bu üç zat. Şeyhin bir koyunu varmış. Kesermiş, pişirirlermiş, kemiklerini bir araya toplar, Tanrıya niyaz edermiş, kemikler birbirine çatılır, etlere bürünür, etler deriyle, deri, yünle örtülür, hayvan dirilirmiş. Bir gün, Huseyn ibn-i Mansûr’la Nesîmî, şeyh yokken koyunu kesmeyi kurmuşlar. Biz de dua ederiz demişler, elbette canlanır. Mansûr, kesmiş, çengele asmış, Nesimi, derisini yüzmüş. Hoca Nasreddin, bu işlere hiç karışmamış, fakat boyuna bunların hareketlerine bakıp gü