Kayıtlar

HADÎKA...İmtihanda

  Perdeyi kaldırdıklarında her işi açmaya başlarlar. Dost mu düşman mı olduğunu öğreninceye kadar, senin iyiliğin ve şirkin onun potasında olacaktır. Bu saf altın potasında, sen olduğun sürece, saf gümüş kadar gerçek olacaksın. [Arınacaksın] Saf temizlik, kötülüğünü yakar ve ayaklarının tozu göklere yükselir. Allah Teâlâ size rehber olduğunda, istikamet feleği   de sana mekan olur. Burası dört kişilik ya da dört sütunlu değil, Allah Teâlâ'nın bir tecrid /soyut evidir. İyilik de kötülük de perdenin içindedir.   Tecrübeye gelince, perdeyi örmek ve cilvenin konumudur. Düşman ve dost için bundan daha hayırlı olan, [aslında] onun pota, ocak ve terazi olmasıdır. Tecrübe, öncesi ile sonrasını, az ile çok şeyi, saman ve taneyi birbirinden ayırır Hayal gücünde bir artış veya azalma olur, tecrübe   dürüstlüğün rehberidir. Ve insan için, küfrün ve dinin, hayır ve şerrin döküldüğü yer Sakr Kapısı'dır. Helak potasında kaldığı sürece, kirlenmiş olan saf hale gelir.

HADÎKA...Ahiret Yolunda Seyr-i Süluk

  Bütün bu beden ilmi muhtasar/kısadır, ancak Allah Teâlâ'ya gitme ilmi bambaşka bir ilimdir. İlim, bakmaktan daha doğru/keskin olandır. Bu da Hakk yolunda yürümenin/tarikat bilgisidir. Akıl ve din sahibi olan da buğday gibi ekmek ve söz sahibidir. Bu yolun işareti nedir (ve delili nedir)? , Kelim [Hz. Musa] ve Halil'in [Hz. İbrahim] bu işaretini soruyorum. Ve bana da sorarsan dostum, sana açık ve net söyleyeceğim. Ey bu bu yolun faydası ziyadeliği, (O) hakkı görmek ve batıldan kopmak içindir. Yüzünüzü gerçek hayat olan aleme çevirmek, rütbe/makam ve itibarını ayaklar altına almaktır. Kalpten bunları çıkarmak, hizmet ederken bunlara sırt çevirmektir. Nefsimizi kötülüklerden arındırmak, nefsi hikmetle kuvvetlendirmek içinde… Ve serserilerin/ gevezelik yerini terk et ve suskunlarla beraber otur. Ve Hakk Subhânehu ve Teâlâ'nın sırayla fiillerini/eserlerini, sonra sıfatlarını ve daha sonra marifet/bilmeye intikal/yürümektir.   Ve bilgiden sonra sır dünya

AHİRET PERDESİNİ ARALARKEN

(Kitâbu’t-Tevehhum) HARİS el-MUHASİBÎ kaddesallâhu sırrahülazîz Tam adı, Ebu Abdillah el-Haris bin Esed el-Muhasibî’dir. Büyük mutasavvvıflardan olup nefsini çok hesaba çektiği için el-Muhasibî lakabıyla tanınmıştır. Dönemindeki ariflerin kutbu, tarikat yolcularının üstazı sayılır. Birçok ilimlerde söz sahibidir. İnsanlara ders ve öğüt verici eserler yazmış ve onlara dünya ve Ahiretin hakikatim göstermeğe çalışmıştır. Büyük bir zahidtir. Nefsin kusur ve hastalıklarını tesbit edip tedavi etmekte büyük bir meharet sahibidir. Kendisinin ve çevresindeki insanların amellerini riyadan uzak tutmaya büyük özen gösterirdi. Kuvvetli ihtimalle Hicrî 165 yılında Basra’da doğmuştur. 243 yılında Bağdat’da vefat etmiştir. Cüneyd-i Bağdadî kaddesallâhu sırrahülazîzin şeyhidir. Fıkıh, Tasavvuf ve Kelâm ilimlerinde büyük bir İslâm âlimidir. Hadis rivayet etmiş ve İmam Şafiî’den ders almıştır. Şafiî mezhebine mensuptur. Haramdan son derece titizlikle sakınırdı. Ciddi ve samimî bir takvaya sahip