Kayıtlar

Sonsuza Kadar Varsın

Resim
  “Aşk, dünya yaratılmadan önce de vardı. Yaratılmasından sonra aşk dağılmaya/çoğalmaya başladı. Aşk mükemmelleştiğinde, dünya yok olacak ve aşk sonsuza kadar var olacaktı.” Sana! Aşk, ilahiliğin aslında var ve insanlığa kaynaktır. Hayatımız için de hayat olmuştur.   Varlığımızı ilahi sevgiye derinden bağlamazsak,   bizdeki   nefes sonunda hüsran ile ayrılacaktır. -Neden? Ruh özden ayrılınca, özgürlüğüne sevinmemiştir; tekrar yücelere kavuşmak için teklif edilen bedenle mecburen birleşmiştir.     İşte insanın özünde gizlenmiş aşkı, arayış içinde sınırlı imkânları olan bir bedenden başka bir bedene tutku ile bağlanmıştır. Uçması için tek kanadının yetmediğini bilmiştir. Öyle ki, ruh aşkın aydınlanmasına kavuşmak için bir kafesteki kuş gibi çırpınmaktadır. İşte bu nedenle, çok dolandım, çok arandım. Beni benden alan bir sevda aradım. Her zaman gözyaşı döküp, aşkımın ilahisini bulmaya can attım. Aşka olan aşkım, Tanrıma, aşık olana kadar, gayret ...

Platon ve Âşık Genç

  Platon ile bir cariyenin aşkından perişan olmuş öğrencisi arasında geçen konuşma   “Platon gence, “Ey falan, bir gün bu sevgilinden ayrılmak zorunda kalacağından şüphe duyuyor musun?” dedi. Genç adam, "Ben bu konuda şüphe duymuyorum.” dedi. Bunun üzerine Platon, “O gün geldiğinde mutlaka tadacağın acıyı bu gün tat ve böylece gelmesi kaçınılmaz olan bir hali beklemekten dolayı meydana gelecek olan acı ile şehvanî aşkın yerleşmesinden ve ünsiyet ile kuvvetlenmesinden sonra ortaya çıkacak olan tedavi etme zorluğunu ortadan kaldır.” der. Öğrencinin Platon'a şöyle cevap verdiği söyleniyor: “Ey hikmetli kişi, söylediğin doğrudur. Fakat gün geçtikçe ben onu beklemenin daha eğlenceli ve rahat olacağını, buna dayanmanın, tahammül etmenin de benim için daha kolay olacağını düşünüyorum.” Bunun üzerine Platon ona şöyle dedi: “Sen zamanın teselli vesilesi olacağından nasıl emin olabilirsin ve ünsiyetin ona karışmasından korkmazsın! Sevgin tam olarak yerleştikten sonra v...

Ken’ân Rifâî’nin Hayatı

Resim
  Hazırlayan: Arzu Eylül YALÇINKAYA KEN’ÂN RİFÂÎ’NİN YAŞADIĞI DÖNEM Ken’ân Rifâî’nin yaşadığı dönem Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk yıllarına tesadüf eder ve bu dönem Türk tarihinde bir çok değişimin arka arkaya tecrübe edildiği farklı bir zaman dilimidir. Ken’ân Rifâî’nin hayatı ve tasavvuf anlayışının inceleneceği bu çalışmaya öncelikle onun içinde yaşadığı dönemin siyasî, sosyal ve dinî (güzel) yapısını değerlendirerek başlamanın uygun olacağı düşünülmüştür. Osmanlı Devleti XX. yüzyılda, pek çok siyasî ve sosyal değişime şahit olmuştur. İç ve dış tazyikler nedeniyle bir anlamda mecburi olarak yaşanan bu değişim süreci son derece hızlı gerçekleşmiş, bu nedenle söz konusu muhavelenin bireysel ve toplumsal açıdan hazmedilmesinde bazı sorunlar ortaya çıkmıştır. Tanzimat Fermanı (1839) ve Islahat Fermanı (1856) gerçekte devletin beş yüz yıllık geleneği olan Osmanlı kimliğiyle birlikte yaşama modelini XX. yüzyılın icaplarına göre yeniden şekillendirmek çabasıdır. Batı...