Kayıtlar

‘Türklük öyle yüce bir değerdir ki; biz ondan vazgeçsek de, o bizden vazgeçmiyordu.’

Oy ..! Men Ölmüşem Gavim Gardaş, Nerdesen?  Kerkük’te yapılan ilk iş, Atatürk ve Enver Paşa’nın fotoğraflarının indirilmesi olmuştu. Binbaşı Ata Hayrullah, ters yönde giden iki cipe bağlanmıştı. Ayaklarından sürüdüler yetmedi. Öldürdüler…  Yetmedi. Sonunda bir ağaca astılar. İhtiyar demediler… Suçsuz demediler… Oydular gözlerini… Oy men ölmüşem gavim gardaş, nerdesen? ..’ Celal Talabani, kardeşi Nuri Talabani ile birlikte elinde silah, Kerkük cadde ve sokaklarında Türkmen avına çıkmıştı. Molla Mustafa Barzani’nin Bağdat’a varmasıyla, orası da karıştı. Ata Hayrullah’ın cesedini, baltayla kesip köpeklerin önüne atmaya başladılar. Köpekler yemeyince ‘ Türk’ün cesedini, köpekler bile yemiyor.’ dediler.  Yurdum Türkmen eli, can özüm sen … Bütün bu yaşanan acılardan yıllar sonra, Sayın Süleyman Demirel Kerkük’ü ziyaret etmişti. Bunun üzerine Sadun Köprülü ve arkadaşları;  Asılmıştı bayrağı, ömrüm Süleyman Hanı be yıldızı ayı, paşam Süleyman Ağam Süleyman, Paşam Süleyman Men sana hayran Diyer

Deli Halid Paşa

El Muzaffer Daima

Resim
 

Almadan Vermek Allah'ın Milletinin Vasfıdır

Resim
Bu gönderiyi Instagram'da gör YENİ ŞAFAK (@yenisafak)'in paylaştığı bir gönderi   Ve Tanrı, İlâhî düzeni (Töre’yi) korumak maksadıyla kendine inananlara Devlet vermekteydi. Devletin vazifesi Töre’yi korumak ve böylece insanlığı huzura, kavuşturmaktı.  Tanrı Türkİer’e: "Kösleri yok olmasın, Töre’nin tebliğ ve hâkimiyeti durmasın" diye Vatan, Devlet ve Hâkan vermekteydi. *** Bizim yanımızda çalışan bir ustanın çocuğunun dilinden dökülen “İyi ki Allah Türk” sözü üzerine... 20 yıla yakın Özbekistan’da çalışan bu ustamız, daha sonra ailesi ile Türkiye’ye göçmüşler. Bana dediğine göre o vakitlerde ezan sesini duymak çok nadirattan imiş. Kiliselerin çanları zangır zangır ederken, semada tek tük titrek ezan sesleri kaybolup gidermiş. Neyse, çocuk babası ile Türkiye’ye göçtükten sonra bir vesile ile açık alan olan bir iş yerine gelmişler. Gündüz vakitlerinin birinde ezan sesleri semayı kuşatınca Adil çocuk, durmuş ve uzun süre öylece kalmış ve   sonra...

Adam Yabancı şirkette Yönetici Olmayı Şerefsizlik Saymıyor

Resim
 Özlem duyduğumuz Cenneti nerde arıyoruz...

İslam Dışta İman İçtedir...Üç Adım Arkadan Gel Ya Kâfir!

Resim
 Bir mülüman şükretmelidir, Müslüman ve Türk Olduğu için bin kere şükretmelidir....

İsmet ÖZEL, G.ZAMAN YAZARI A.T. ALKAN'a DERS VERDİĞİ PROGRAM

Resim
 

Türklerin Medeniyete Katkısı

Resim
       "Ne Mutlu TÜRKÜM diyene"

PAPA’LARIN TARİH BOYUNCA İSLÂM-TÜRK DÜŞMANLIĞI

Resim
  Hzl: Münir Abdurrahman Papa ve Papalık PAPA, lâtince «papaz», batı Avrupa ve Anglo Sakson çocuk dilinde «baba», katolik kilisesinin terminolojisinde ise «kutsal baba» demektir. İngilizcesi «Pope», Almancası «Papst», Fransızcası «Pape» dir. Papalık, katolik kilisesinin hierarşisinde en yüksek makamdır. Kilisenin başı, tacı, hükümdarı ve bütün dünya katoliklerinin başkanı, ruhanî merkezidir. Tarihi, katoliklere göre, Milâttan sonra 33 37 yıllan arasında yaşadığı tahmin edilen havari Piyer ile başlar, Roma İmparatorluğunun son çözülme devriyle baştan başa Orta Çağı kaplar ve XVII. yüzyıldan sonra gittikçe kuvvetlenen teşkilâtlı bir varlık olarak zamanımıza kadar sürüp gider. Papalık tarihi, Avrupa ve Bizans tarihlerinden başka, İslâm Türk tarihi ile de, birçok bakımlardan sıkı sıkıya bağlıdır. Papalık, hemen hemen tâ ilk kuruluşu zamanından 1870’e kadar bağımsız bir devlet sıfatını takınmış ve bu sıfatiyle hemen hemen bütün Avrupa Milletlerinin tarihlerinde mühim rolle