Kayıtlar

. Nuh...Rabbim! dedi, yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma!

Resim
  Nuh Suresi Türkçe Anlamı (Diyanet Meali) 1. Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar, diye Nuh'u kendi kavmine gönderdik. 2."Ey kavmim dedi,ben sizin için açık bir uyarıcıyım" 3. "Allah'a kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin." 4. "Ki Allah bir kısım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vâdeye kadar tehir etsin (muahaze etmeden yaşatsın)" Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vâde gelince, artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!" 5. (Sonra Nuh:) Rabbim! dedi, doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana) davet ettim; 6. Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı. 7. Gerçekten de, (imana gelmeleri ve böylece) günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, (beni görmemek için) elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendikçe kibirlendiler. 8. Sonra, ben kendilerine haykırarak davette bulundum. 9. Sonra, onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gi

Senin Azabın Bana Zevk Verir

Resim
  "Hallac Divânı"ndan  أُريدُكَ لا أُريدُكَ لِلثَوابِ وَلَكِن أُريدُكَ لِلعِقابِ فَكُلُّ مَآرِبي قَد نِلتُ مِنها سِوى مَلذوذِ وَجدي بِالعَذابِ Farsça تورا مى خواهم، اما نه براى ثواب بلكه براى عقاب مى خواهم پس به همة آرزوهايم رسيدم «هر چه مى خواستم » به جز لذت عذاب كه مايهٔ نشاط و وجد من است Türkçe Ödül için değil ama   Seni çok istiyorum Senden bana bir azap gelmesinide Bu yüzden tüm hayallerimi gerçekleştirdim   “ne olursa olsun” Sadece sığınacağım azaptan ciddi bir zevk hariç

İzleri Kalmadı

Resim
  "Hallac Divânı"ndan أنعى إليك نفوساً طاح شاهدها فيما ورا الحيث يلقى شاهد القدم أنعى إليك قلوباً طالما هطلت سحائب الوحي فيها أبحر الحكم أنعى إليك لسان الحق مذزمن أودى و تذكاره فى الرفم كالعدم أنعى إليك بياناً تستكين لة أقوال كل فصيح مقول فهم أنعى إلیك إشارات القلوب معاً لم يبق منهن إلا دارس الرمم أئعى و حبك، أخلاقاً لطائقة كانت مطاياهم من مكمد الكظم مضى الجمبع فلا عين و لا أثر مضی عاد و فقدان الألى إرم و خلفوا معشراً يجرون لبستهم أعيا من البهم بل أعيا من النعم Farsça به تو از مرگ نفوسى خبر مى دهم، چون شاهدش پس از آنكه خدا را ملاقات كرده از پا درآمد به تواز مرگ قلبهايى خبر مى دهم، چون ابر وحى در آن درياى حكمت باريده است به تو از مرك زبان حق خبر مى دهم، از زمانهاى خيلى دور كه ياد آوريش به عدم برمى كردد به تو از مرك بيانى خبر مى دهم كه هرگفتار رساى هر سخنورى در برابر آن سر تعظيم فرود آورد   به تو از » اشارات عقول « (   يا اشارات قلوب(   خبر مىدهم چون از آن باقى نماند مكر بنايى فرسوده سوگند به عشق پاك ات به تو از سيرت م

Nasıl bir Azap

Bir kimseye şöyle denilse: “Sana şu dünyada geniş bir saadetle, bir milyon sene ömür verilecek, fakat sonra âdeme  mahkûm olacaksın, ya'ni hiç olacaksın!” O kimsenin sevinmesi şöyle dursun, derhal acı bir elem duyar. Binaenaleyh sultanı ruh, ancak ebediyyetle tatmin olur. Sonra rahmeti İlâhî mevcudatta apaçık meydandadır. Eğer hicrânı ebedîye kaail olursan o zaman muhabbet, şefkat, aşk ni'metleri bir kıymet ifâde etmez.

Benim Öfkem Onun Yüzünden O Âlemden; Öfkelenen Ben Değilim

Resim
  XCIII A âşıklar, a âşıklar, dünyadan göçme vakti geldi çattı, göç davulunun sesi geliyor can kulağıma. İşte şimdicek kervanbaşı kalkmış, katarları düzüp koşmuş, bizden helâllik dilemiş, ne diye uyumuşsunuz siz ey kervan halkı. Bu önden, arttan gelen sesler, göç sesleridir, develerin boyunlarındaki çan sesleri; can da, soluk da her an mekânsızlık âleminde belirmektedir. Şu baş aşağı dönmüş kandillerin ışığından, şu masmavi perdelerin ardından gizli şeyleri açığa vurmak için bir bölük şaşılacak halk gelmede. Şu dolap gibi dönüp duran gökyüzünden, bir ağır uykudur seni bastırmış; feryat şu pek tez geçen ömürden, sakın şu ağır uykudan. Her yanda mum, meşale, her yanda ses, iş güç. Çünkü bu gece dünya gebe kaldı, ebedî dünya doğuyor. *               Sen topraktın, gönül oldun. Bilgisizdin, akıllandın. Seni bu çeşit çekip buraya getiren, gene çekip sürüyerek oraya götürüyor. Onun bu çekişleri bile, onun hoşa gitmeyen şeyleri bile hoştur, tatlıdır; ateşleri sudur onun, yüz

Siyah Bulutlar

  AYET; "Âd kavminde de ibretler vardır.Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik.Üzerine uğradığı hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka onu kül ediyordu." Zâriyât/41-42   HADİS; Hz.Âişe   radiya'llâhü anhanın anlattığına göre; Efendimiz; RÜZGÂR  estiğinde ve gökyüzünde siyah bulutlar  gördüğü zaman yüzünün rengi değişir, bâzen o buluta karşı durur bakar, bâzen geri döner, eve girer çıkardı. Yağmur yağıp geçtiğinde ise rahatlardı. Bunlar bir endişe alâmeti idi. Hz.Âişe bunun sebebini öğrenmek isteyince Rasûl-i Ekrem salla'llâhü aleyhi ve sellem Efendimiz: “Belki bu kara bulut Âd kavmine geldiği gibi bir azâb olur mu? Onlar gördükleri siyah bulutu yağmur yağdıracak bir bulut zannetmişlerdi; ama o elîm bir azâb getirdi.” (Buhârî, Tefsîr, 46/2; Müslim, İstiskâ, 14-16)