Kayıtlar

Cânâne... Cânâne

Resim
  Bir nev-civâne civâne, Ganî bir ehl-i dil yaza, Arzım cânâne, cânâne. Gam elinden gidem dâd'e, Derdim var hadden ziyâde, Yalvarırım ver bir bâde, Pîri mügâne, mügâne. Cûdâ düştüm ellerinden, Kesmedim göz yollarından, Zülf-ü Leylâ tellerinden, Oldum dîvâne, dîvâne. Bilmezem ki ol Kerem-kâr, Affeder mi günâhım var? O'na yalvarırım zâre zâr, Her dem yelmâne, yelmâne. Ciğerimdir yâre yâre, Yüreğimdir pâre pâre, Sabâ yalvara yalvara, Söyle cânâne, cânâne. Öptüm pîrimin destini, İçtim câm-ı elestini, Çektim bâdenin mestini, Ciğergâhım kâne, kâne. Kurdum ülfetin binâsın, Yıktım dünyânın esâsın, Nigârî aşkın sahrâsın, Gezdim merdâne, merdâne. SEYYİD MİR HAMZA NİGARİ

Altuni Notlar

İçindekiler [ kapat ] El Marifeti Ömrünü kitaplara adayan ve Allah rızasını kazanmak için elde ettiği kitaplarını ve eserlerini millete vakf eyleyen bir Ali Emirî. Sadece bu vasfıyla yetinmenin ve kendisi ile Hâtırâtı’nı bu bağlamda ele almanın yetersiz olacağı kanısındayız. Nitekim bir gün Ali Emirî’ye Revan seferini anlatan anlatan bir Farsça eseri okuması üzerine sunarlar. Ali Emirî okur. Açıklar. Ancak gelir bir yerde takılır. “Revan” der ve ardındaki kelimeyi çıkaramaz. Harfler sad, kaf ve re’den ibâret gözükmektedir. Hepsini şöyle bir zihninde toparlayınca “Revan Sakari” diye bir kelime oluşur. Oysa Ali Emirî böyle bir kelimenin neye mal olacağını bilmektedir. Zira böyle bir kelime yoktur. Meclisteki arkadaşları öyle yabana atılır kişiler değil. Hepsi alanında uzman ve bilgili kişilerdir. Hatta bunlar arasında İbnü’l-Emin Mahmut’ta bulunmaktadır. Bu kelimeyi okuyamazsa “Bak Ali Emirî okuyamadı” diyecekler. Ve Ali Emirî’nin bilginliği beş paralık olacak. Sakari diye okusa