Kayıtlar

Hasta Ruhum

  Sürekli, her yerde Benim anlayamadığım bir halde Her şeyin kalbi atıyor Seni konuşuyorlar Kar tanem.. Dünyanın en güzelini gördüm de İnleyen ruhuma sen girdin de Her gece sensizlikten çırpınan kalbimde Ahlar yerlerde sürünüyor Bir tanem Bir duyan var mı Derken hasta ruhumu En içten duyan Tükenmeyen coşkunluğum Aşkınla çırpınmakta   Neden erimeyişime Çok   üzülüyorum Nur tanem İnan ki ben sana çok düşkünüm Kendinden geçmeye değil Senin için ölmeye razı geldim Gül n’olur Can tanem İsmail Hakkı Altuntaş

Gülağacı

Resim
    Yarım asırlık içine dikilen çiçeklerle hayal diyarı cennet taklidi bir bahçe vardı. Uzak gelen köşesinde bir gül fidanı ilgisizlikten ve gariplikten çok büyümüş bir ağaç gibi dallı saçaklı kalakalmıştı.. Şimdilerde mahir hayırseven bir bahçıvan bahçeye gelmiş, gezerken dikkatini bu gül ağacı çekmişti. Ağaç gül olursa güzel ve hoş kokmaz mı? Gülleri de alıcı idi…gel kopar beni…Ancak bir çürüme belirtisi gömülmüştü gövdesine ve bir taraftan   bir karınca sürüsü zafer yürüyüşü yapan ordu gibi harıl harıl dikkat çekiyordu. Bitkiler için sancı çekmez diyorlar ama bu ağacın bazı gülleri kan gibi iç yangını, bir kısmında ise gönülçelen bembeyazlıkta idi. Aynı ağaçta bu kadar renk farklığı olmaz. Ve tepesinde ise, ayrıksı zannedeceğiniz bir sarıgül. Hayırlı bahçıvan şaşkınlıkla   güle, “bu böyle olmaz seni biraz budamamız lazım…vakitsiz olsa bile acilen yapmalıyız…dedi. Gülağacı da çok anlarda…hiç daha önceden budanma nedir bilmeyen hali ile… Hayırseven dallarını incitm

Sa‘dî Şirazi… Gülistân

  Sa‘dî’nin 656/ 1258 yılında yazmış olduğu “Gülistân” adlı eserde nazım ve nesir bir arada bulunmaktadır. Kitabın başında münacat, na’t, Ebû Bekir Sa‘d b. Zengî’ye övgü ve “Gülistân”ın yazılma sebebi yer almaktadır. Sekiz babdan oluşan bu eserin birinci babı “Padişahların Hayat Tarzı” hakkındadır. İlk hikâyesinde Sa‘dî, ortalığı karıştıracak doğrunun bir kişinin yararına olan yalandan daha iyi olduğunu anlatmaktadır. Aynı hikâyede, Âl-i İmrân suresinin yüz otuz dördüncü ayetinde buyurulduğu üzere: “O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” Esirin affedilmesini sağlayan vezirin padişaha söylediği sözle Sa‘dî bu ayete şu şekilde gönderme yapmaktadır: ** Seçilmiş Beyitler Ey dünya padişahı, o, öfkelerini yenerler ve insanları affederler.    ** “Çocuk ancak tevhit fıtratı üzerine doğar. Sonra anne-babası onu Yahudi veya Hristiyan yahut Mecusi yapar.” **

KİLİSLİ RİFAT BİLGE’NİN HAYATI VE FİKİRLERİ

Resim
  Hazırlayan: HASAN FEVZİ BİLGİÇ Kilisli Muallim Rifat Bilge hayatının 45 yılını hocalık yaparak geçirdi. Bu süreçte ilmî mesaisine de devam etti. Pek çok eseri yayıma hazırladı, çevirdi ya da istinsah etti. Rifat Bey’in bu gayretleri lisansüstü seviyesinde araştırılmamıştı. Ben de Rifat Bey’in çalışmalarının tanıtılması ve ilim âlemine sunulması maksadıyla bu tezi hazırlamaya karar verdim. Onun fikrî serüvenini makalelerini kritik ederek göstermek istedim. Zira onun adına yapılmış çalışma sayısı oldukça sınırlıydı. İstanbul Üniversitesi’nden İrfan Tazebay, 1967’de Rifat Bey adına bir mezuniyet tezi hazırlamıştı. Bu tez, daha çok Rifat Bey’in hal tercümesini Rifat Bey’den aktarmasıyla önemlidir. Ömer Faruk Akün, Diyanet İslam Ansiklopedisi’nde Rifat Bey için oldukça kapsamlı ve tanıtıcı bir madde yazmıştı. Rifat Bey’i tanıtan başka ansiklopedi maddeleri de vardı. Ne var ki bunların bir kısmı Rifat Bey hakkında bazı yanlışlarda ısrarcı görünmektedir. Rifat Bey adına hazırlanan bu