AŞK
Aşk… doğum çığlığımı en yukarılarda tutan aşk! -Saint-John Perse,Amers,IX,2- Asuman Susam Bir zamandır günümü ve gecemi kaplayan dalga sesleriyle doluyum. Suyun arzuyu ele geçirmeye çalışan atak, cevval, şiddet içeren haliyle kıyıya ulaştıktan sonra sönmeye gönüllü, sessizlikle ve uysalca, parça olmaktan çok bütüne karışmak için usulca geri çekilişlerini, kendini teslimiyetle tümlüğe bırakışlarını izliyorum. Aşk bu işte; bu kadarlık, an kadar bir sonsuzluk ve sonrasızlık, diyorum kendi kendime. Çok uzun zamandır değil belki, bir süredir aşka dair düşünürken ne denli değişmiş olduğumu da fark ediyorum. Kopuş gibi radikal, bir metamorfoz kadar devrimci şaşırtıcılıklar içermiyor hislerim de düşüncelerim de ama bir akış içinde başkalaştıkları, başka türlü bir oluş kanalına girdikleri muhakkak. Beşeri alemde hemen herkesin ölüm ve cinselliğin yanında en çok düşünce emeği sarf ettiği konu ve kavram aşk olmalı. Oluş sanki onsuz eksik… oysa onunla da eksik…bu deneyimin belki ölüm gibi,