“Seni çok özledim” Yıllarımızı verdiğimiz, ayrılamadan hayatı paylaştığımız, sevgili arkadaşımla çok güzel günlerimiz oldu. Severdik ayrılmayacak bir sevgiyle. Her şeyimiz birdi. Onunla bir şey haricinde her konuda anlaşırdık. Benim hep bir “ne olur” larım olur, o da “tamam” dediği hiçbir zaman yapmadıkları. Olsun, bu devam eden arkadaşlığımızdan o da bende memnunduk. Ancak olmuyordu. Çünkü zaman akıyor, geçen günlerimizin hesabını tutacak kadar hassaslığımızı kaybediyorduk. Çocukluğumuz, gençliğimiz, olgunluğumuz hep geçivermişti. Şimdi ise ihtiyarladık. Hayattan zevk alacak çok hazzımız da kalmamıştı. Hakikatte o arkadaşım olmasa ben, çok şeyi yapamazdım. Bana bu dünya sıkıntılarına karşı katlanma kuvveti veren, beni ayakta tutan onun gücüydü. Neyse çok sevdiğim, seviştiğim arkadaşımın kusuru inançsızlığıydı. Ama diğer bütün huyları hep bendi. Benim sevdiğim şeyleri sever, benimle ağlar, benimle gülerdi. Onca benzerliğimiz olduğu halde o bu inadından vazgeçmek istemezdi.