Kayıtlar

Çınar Yıkıldı

Bir gün yine Mustafa Bey Hz. ile Sirkecideki Konya Lezzet lokantasında öğlen yemeği yemeye gittik, yemeyken sonra kahvelerimizi içmek için troleybüse bindik, o gün benim içimde muazzam fırtınalar kopuyor, allak bullak perişan bir ruh halindeyken, kendilerine "efendim ben sizin huzurunuza gelebilecek bir adam değilim, bende madde mana hiçbir şey yoktur, beni affedin dedim" o zaman mübareğin kaşları çatılarak kızgın bir halde (o ne demek, sen Hoca Efendi Hz.’nin elini öpmedin mi, sen kendini ne zannediyorsun, kendini bilmiyor daha ne istiyorsun, biz birini kabul etmek istediğimizde, elestü-birabbikeden mahşer alemine kadar seyri sülüküne bakar öyle kabul ederiz anladın mı) buyurdular. Bu arada Gülhane parkına geldik, benim içimdeki fırtınalar gitmiş, o isyankar halim zail olmuş olarak ikimiz havuzun başında kahvelerimizi içerek bir müddet sohbet ettik. Arifi billahi ve mürşidi kamili anlamak çok zor. Şimdi her kelamı kibarlarını anlamaya gayret ediyoruz. Bizler hep zahiri ...

Ahmed Amiş Efendi...Bir Dervişin Hatıralarında Ahmed Tahir Efendi

Türk Maarif Tarihi ..Osman Nuri Ergin

Büyüklerin Yanında Durmak Ateşle Oynamaktır

  ·          Ahmed Amîş Efendi, 100 yaşını geçkin bir ihtiyar olduğu için söz arasında ısınmaktan bahseder ve   “iyi bir kürk olsa ısınırım”, buyururlar. Bu kadarcık ima ve işaret üzerine üstâd derhal çarşıya giderek muhtelif neviden ve cinsten üç kürk getirip önüne kor. Üstâd, bunun üzerine aralarında şöyle bir konuşma olduğunu söylerdi: “İşte efendim üç kürk. Bu 50 lira, bu 30 lira, bu da 25 liralıktır”, dedim. Bunun üzerine Ahmed Amîş Efendi; “İstemem, götür.” Dedi. İlk arzu ile bu red karşısında hayrette kaldım. Fakat sebebini de sormadım, soramadım ve bunda elbette bir hikmet vardır diyerek emirleri üzerine kürkleri götürüp sahibine geri verdim. Aradan bir kaç gün geçti, yanına gittim. Bana: “MECDİ; CEHENNEMİN MÜDDETİ KAÇ SENEDİR BİLİR MİSİN?” “65,000 SENEDİR.” dediler. Başka bir gün de durup dururken yine bu suali irad buyurdular. Fakat bu sefer müddeti 6,500 seneye indirdiler. Esasen birçok mutasavvıflar hep bu yo...

Ahmed Amiş Efendim

Resim

ÜSKÜDARLI HÂFIZ EŞREF EDE EFENDİ HAZRETLERİ

Resim
Cenâb-ı Hakk’ın öylesine sırlı velî kulları vardır ki Cenâb-ı Rabbü-l Âlemiyn bunları:  1) muhabbetiyle ,  2) Zât'ına mahsûs tecellîleriyle, ve  3) onlara lütfettiği hakîkî "teslimiyet libâsı"yla beşerin başarından [gözünden] setretmiştir.  Onlar ahâli arasında dolaşırlar ama, esrarlarının ancak pek azına muhiblerinin pek azını âşinâ kılarlar. İşte Üsküdar'lı hâfız Eşref Ede Efendi (H. 1292-1373/M. 1876-1954) de bu kabil sırlı zâtlardan biri idi. Eşref Efendi ile, ilk defa, üç yaşımda iken babamın elimden tutarak götürdüğü Sâim ve Bekir Düzgünman kardeşlerin Üsküdar Hâkimiyet-i Millîye Caddesi'ndeki 104 numaradaki attâr dükkânında karşılaştım . Bu, 1954 yılına kadar tam 16 yıl sürecek olan mestûr, fakat ganiy bir muhabbet ve nazar intikâlinin başlangıcı olmuştur.  Eşref Efendi ilk bakışta insanı teshir eden fevkalâde nâfiz bir nazara sâhipti. Düzgün yuvarlak bir kafatası ve yüzündeki hafif çıkık kaş ve elmacık kemikleri, açık ve yüksek alın, pembe-beyaz teni,...