AŞK VEYA ZİYAFET
Semiha CEMAL ÖN SÖZ Bilmenin tahattur [ Hatırlamak ] etmek demek olduğunu hatırına getiren bir kimsenin Eflâtun’un fikrini, bu (ziyafet) ve ya (Aşk) ta olan tasavvufî parlaklığı, kendi ruhunda tasavvur etmemesi mümkün değildir. Ölümün ayırdığını birleştirenin, her mahvolanı tekrar yapanın, her ayrılanı bitiştirenin, her zafa duçar olana tekrar derman verenin ve âdemden bu mevcudu zuhura getirmeye çalışmış ve çalışmakta bulunmuş olanın, bu ebedî faaliyetin aşk olduğunu, Eflâtun en geniş sahasile ve en vasi bir yakinle bize telkin etmiştir. Yoksa ebedî cereyana şevk ve imanla iltihak etmek için insan kendi kendisine «bir şey halk olmaz, bir şey devam etmez, her şey yürüyor ve hiç bir şey durmuyor, demek ve, bize gelen aynı nehir olmadığı için aynı nehre inmediğimizi düşünmek kâfi gelecekmiydi?» şüphesiz ki hayır. Aşk, Eflatûn'un varlığında, fena bulan ebediyete bağlıyan rabıta ve onu zamana ve kendi hududunda tahakkuk etmesi lâzımgelen ve bu tahakkuk eden evvel