Kayıtlar

VÂRİS-İ MUHAMMEDÎ EVLİYÂ-İ KİRÂM’A MAHSUS OLAN DOKUZ KERÂMET

  Şeyh Şerâfeddin Bingöl kaddesellâhü sırrahu’l azîz buyurdu ki;   BİRİNCİ KERÂMET : Cenâb-ı Hakk, kendisine müridân ve itbâını ( tâbi olanları ) gösterip ve Resûl-ü Ekrem Aleyhisselâm dahi kendisine icap eden vezâifini (görevlerini) gösterdiği lâhzadan itibaren, en sonundaki vazifeye kadar bütün avâlimde (dünyalarda) kendisinden ahd ve inâbe almış olan itbâların ve müridânın hakkında bir lâhza gafil olmayarak ve hiç bir kimseye ait emanetten velevki cüz’î bir miktar olsun, noksan bırakmayıp ikmâle muvaffak olmaktır. Âlem-i Ceberût’tan (Allah’a varmanın üçüncü basamağından) itibaren mürid kaç âleme intikâl etti ise, o âlemde onun hakkında ne gibi irşâd ve hidâyet vazifesini ikmâl edilmesi lâzım ise, bir lâhzanın hak ve hukukunu zâyi etmeden ikmâle (kaybetmeden tamam­lamağa) muvaffak, olmaktır. Husûsiyle âlem-i dünyaya gelirken, vucûdüne ruhu nefh olunmazdan evvel, yine vucûde yapılması lâzım olan hizmet vardır. Velhâsıl, bu suretle bütün âlemde, bir âlemden diğer âl...

HULÂSAT-UL -EKVÂN VE TABÎB-İ A’ZÂM SALLALLÂHU ALEYHİ VE SELLEM HAZRETLERİ’NİN MEKKE-İ MÜKERREME’DEN MEDİNE-İ MÜNEVVERE’YE HİCRETLERİ ESNÂSINDA ZUHÛR EDEN BİR HÂDİSEYİ BEYÂN EDEN MENÂKIBTIR

  Cibrîl-i Emîn Aleyhisselâm, emr-i Hakk üzere Risâletmeâb Aleyhisselâm Hazretlerine nâzil olup, Mekke-i Mükerreme'den ayrılmak ve Medine’ye gitmek için emr-i İlâhî sâdır olduğunu ve tebliğ için geldiğini Resûlullah’a arzetti. Ve bu hicret dolayısıyla Cenâb-ı Hakk, gerek Risâletmeâb Hazretlerine ve gerekse ilâ yevm-ül kıyam ( kı­yamete kadar) gelecek bilumum efrâd-ı ümmetine ihsân edecek olduğu fezâil ve atâyây-ı ilâhiyye’nin kâffesini ve hatta her bir fert için hâsıl olacak fazileti dahi beyân buyurdu. Hicretle memur olduğu gecede Resûlü Ekrem Aleyhisselâm Hazretlerine Cibrîl-i Emîn tekrar tekrar nâzil oldu. Resûlü Ekrem Aleyhisselâm da, Cibrîl Aleyhisselâm’ın böyle tekrar tekrar nâzil olmasından mutlaka bir Emr-i Hakk olacağını idrak etti. O gecede Mekke'de, cin tâifeleri Resûl-ü Ekrem Aleyhisselâm’a zarar ve ziyan vermek için toplandılar. Maksatları, fırsat bulurlarsa Resû­lü Ekrem Aleyhisselâm’ı helâk etmek idi. Bu cin tâifeleri de Harka’z -Zenâdil denilen tâifeden olu...

İMÂM-I GAZALÎ VE MUHYİDDÎN İBN’ÜL ARABÎ [kaddesellâhü sırrahuma’l azîz] HAZRETLERİNİN SIRLARI

  Mürşid-i Kâmil Şeyh Şerâfeddin Bingöl kaddesellâhü sırrahu’l azîz buyurdu ki;   İmâm-ı Gazalî Hazretleri, Hakk Teâlâ Hazretleri'nin yerde bulunan âyet-i İlâhiyye’yi nâtıka(sın)dan (biri) idi. Kendi zamanında güneş gibi nûr ve rahmeti her tarafa âm ve şâmil (umûmî ve kaplayıcı) olan bir zât idi. Rasûlü Ekrem Aleyhisselâm Hazretleri Muhyiddîn-i Arabî’ye buyurdu ki: —“YÂ MAÂRİCE’D-DENUR” Yani; Hakk Teâlâ Hazretleri’ne vuslat ve kurbiyyet için merdivenlere benzer bir kimse demektir. “Cenâb-ı Hakk Teâlâ’nın ulûm-u evvelîn ve âhirîn için merkez kıldığı ve ilmi her şeyi ihâta eden ve lisânullâhi’l-ezel ile tekellüm eden kimseye müracaat et.” Bu emir Rasûlü Ekrem Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Efendimizden 7000 (Yedi bin) kere tekrar vâki oldu. Muhyiddîn-i Arabî dedi ki: —“Ey benim delîlim, rehberim, bana onun makamının büyüklüğünü bildirdiğiniz gibi, onun makam ve makarrını da bildir. Ben onu nasıl arayıp bulacağım.” Seyyidü’l-Kâinât Aleyhisselâm buyurdu ki: —“Yâ Muh...