Sefîne-i Evliyâ Evliyâ-yı Ebrâr Şerh-i Esmâr-ı Esrâr 2
ABDULLÂH MÜNZEVÎ-İ NAKŞİBENDÎ Buhârâlıdır. Bursa’ya gelip tahsîl-i kemâlât ederek icâzet almış, Karaşeyh Mahallesi’nde bir hânede münzevîyâne yaşamaya başlayıp cuma günleri Câmi'-i Kebîr’e, evkât-ı sâirede mahalle mescidine cemâate hâzır olurmuş. Tarîk-ı Nakşıbendî’den feyz-yâb oldukta muhterik hükûmet konağı civârında bir hâne, bir dergâh, bir câmi'-i şerîf ve kendine çile-hâne inşâ eylemiş ve vakıflar te’mîn etmiştir. Elyevm Câmi'-i Kebîr’deki kütüp-hâneyi dahi te’sîse muvaffak olup kıymetli kitaplar ihdâsıyla âlem-i irfâna pek büyük hizmet eylemiştir. Ders şerîklerinden olup, Eskişehir’de tedrîs-i ulûm ile meşgûl Osmân Efendi, Abdullâh Efendi’ye hitâben, “ Ben kaç def'adır icâzet veriyorum. Sen ise münzevîyâne bir hayât içindesin .” diye muâhiz-kârâne bir mektûb yazmış. O da “ Siz tedrîs-i ulûm ile iştigâlinize mağrûr olmayınız, birkaç günlük ömrünüz kalmıştır. Kitâbları Câmi'-i Kebîr kütüp-hânesine vakfediniz .” diye cevâb vermiş. Fi'l-hakîka karîben irt