Kayıtlar

Hat…Yazı Üzerine

  “Yazı, dilin eli, elin dilidir. Kafanın mîzanı, gönlün tercümanı, irâdenin ölçüsü, rûhun aynasıdır. Cesette rûha benzer. Akıllara elçi, ma’rifetlere silâh, ilimlere huccet, medeniyetlere senettir. Sînesinde sırlar saklayan, çehresinde göz ve gönül sürûru taşıyan, mesâfeleri düren, devirleri anlara sokan, geçmişi geleceğe bağlayan sihirli bir bedîa, Rabbânî bir hârikadır. ” Hz. Ali kerrem'allahü veche radiyallâhü anh nin “Güzelyazı, hocanın öğretişinde gizlidir; kemâle ermesi çok yazmakla, devâmı da İslâm Dîni üzere bulunmakla olur.    ” sözüyle eğitimin, hocanın ve çalışmanın öneminin de altını çizmektedir. Ayrıca azimli olmakla beraber hattatın kibre asla kapılmaması gerektiğini şu veciz sözlerle dile getirmektedir: “... çünkü güzel yazıda fıtrat gibi bir temizlik vardır. Bu temizliğe, kibirli vicdanlar, bozuk ruhlar el süremez; ancak uzaktan bakmağa mecbur kalırlar. '" “ ... yazı resim seviyesine çıkamamış iptidâî bir çalışmanın tezâhürü değildir. Resmin öte

Mümtaz Yener...Yaşamı Ve Sanatı

Resim
Hazırlayan: N. Göksun YENER Çocukluk Yılları Mümtaz Yener, 1918 yılında, Deniz Subayı Abdullah Seyrekbasan (Yener) Bey ile yine bir Deniz Subayı’nın kızı olan Emine Nüshet Hanım'ın 2. oğlu olarak İstanbul'da doğar. Abdullah Bey’in önceki evliliğinden olan oğlu Recep de bir Osmanlı Askeri’dir; Cezayir Cephesi’nde Fransız Askerlerini yangından kurtarırken bacaklarını kaybederek Fransız Devleti tarafından Legion d’Honneur [1] ile ödüllendirilir. Çocukluk yıllarını aydın bir aile ortamında geçirir. Annesi ve anneannesi gibi, ahşap bir konakta doğup büyüyen ve 10 yaşındayken mahalledeki arkadaşlarına evinin kilerinde mum ışığında film gösterimi gerçekleştiren Mümtaz Yener, 1930’lu yıllarda henüz ortaokul öğrencisiyken resim çizmeye başlar. Usta bir hattat olan babası Yüzbaşı Abdullah, Divanhane’de (Kasımpaşa Bahriye Nezareti Binası ya da Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, KDSK) [2] Askeri Matbuat Müdürü’dür; aynı zamanda keman yapıp çalacak kadar da zanaatkardır. Küçük oğlun