Kayıtlar

Haddini Aşan Yazılar

UYARI Mevlit Kandili sebebiyle bir kardeşim bana bir eski yazıgöndermişti.  İlk okumaya başladığımda beğenirken, sona doğru, içime bir karanlık çöktü...Tefekkür edince yazının amacının başka olduğunu anladım. Araştırdım. Yazının ilk  çıkış kaynağının Fetocu siteler olduğunu fark ettim. Adını verebilirim ancak çok iddialı olur. Çünkü çok kopya var. Günümüz hastalığı her şey kopyalanıp dağıtılıyor.  Dikkatimizi çeken husus, Hz. Rasûlu'llâh salla'llâhü aleyhi ve sellemi birisi sevmişte, sevgi nedenini izah ederken, Efendimizi tahsis ederek küçültüyor ve bunu da okuyanda sanki güzel bir şey okumuş sanıyor. Fakat durum öyle değil. Bir şey tarif edilirken "Efradını cami' ağyarını mani olmalı" Yani "Tarif tam olmalıdır." https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/87165/mod_resource/content/1/02.%20TAR%C4%B0F%20NOTLARI.pdf Bahse Konu yazı şu şekilde "Seni Sevdim (S.A.S.) Altı yaşında iken, anneciğinin taptaze mezarına kapanıp ağlayışına h

Charles Pierre Baudelaire, Baudelaire, hayatı ve şiiri

    Yakuboviç P.F. Charles Pierre Baudelaire, 21 Nisan 1821'de Paris'te doğdu. Kendi itirafına göre, atalarının çoğu aptal ya da manyaktı ve hepsi "korkunç tutkular" ile ayırt ediliyordu. Ağabeyi Claude (başka bir anneden), 55 yaşında felç oldu ve görünüşe göre şairle neredeyse aynı zamanda bir akıl hastanesinde öldü. İkincisinin annesi yaşlılığında felç oldu. Tüm bu şecere verileri, istemeden de olsa, Baudelaire'in kanında zaten taşıdığını, belki de onu vaktinden önce mezara götüren ve yeteneği ve karakteri üzerinde böylesine acı ve karanlık bir iz bırakan o korkunç hastalığın etkilerini taşıdığını gösteriyor. Ancak, doğasının bu anormal temellerine şairin kendisinin önemli bir damla zehir kattığına da şüphe yoktur. Arkadaşları ve özellikle Théophile Gauthier, uzun bir süre toplumda dolaşan esrar ve afyonun kötüye kullanıldığına dair söylentileri saçmalık olarak nitelendirerek ve Baudelaire'in meraktan sadece bir veya iki deney yaptığını öne sürerek, on

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BAKAN Necip Fazıl KISAKÜREK YAZILARI

  (Hücum ve Polemik İsimli Eserden) FİKİR ÖFKESİ İnsan başını sıçan kafasından ayıran tek hassa ... Ha tüfeği olmayan asker, ha öfkesi olma­yan fikir! Kollarımız, kuvveti nasıl sinir cümlemizde bulursa, herhangi bir dünya görüşü de, sinir cümlesini fikir öfkesinde ele geçirir. Fikir öfkesi, düşünüş tarzlarının asabı cihazı, manivelası, icra müessiridir. Zihin onun sayesinde dinamizmaya kavuşur, yıldırımlaşır, kudrete erer, cansız bir ölçü kalıbı olmaktan kurtulur. Tek kelimeyle fi­kir öfkesi, kıymet hükümlerimizin hamle ve irade kaynağı... Onsuz fikir, duvarda veya sandıkta, evde veya dükkânda, kalabalıkta veya tenhada, ikide bir ötmekten başka hikmeti olmayan aptal bir guguklu saattir. Fakat öfkesiz fikir ne kadar acıklı bir manzaraysa, fikirsiz öfke de o nisbette merhamete lâyık bir levha... Ruhî teessürlerini herhangi bir görüş sistemine irca edemeden, rasgele bağıran çağı­ran, kıran döken, tepinen dövünen bünyelere, haklı olarak hasta der, geçeriz. Harikulade muvaze