Kayıtlar

Zina Aşksızlıktır

  Biriyle bağ kurduğunda ve onunla aşk yaşadığında zaten onun eşisindir. Karşındaki insanla aşksız bağ kurmadan yaşadığın her şey “zina”nın tam da kendisidir! Bugüne kadar yaşadığın cinselliğini ve özel-duygusal ilişkilerini bir kez de bu açıdan bakarak sorgulayacak olursan, belki de eşinle yaşadığın şey zina sayılırken, sevdiğinle yaşadığının adı “AŞK” olacaktır... Kadın ve erkeğin ilk kez aralarındaki mesafeyi erittikleri cinsellik, aslında artıyla eksinin, sağ ve solun birleştiği, hiçliğin ve nötrlüğün tam deneyimlenebildiği sıfır noktasıdır. İnsanoğlu içsel olarak yaptığı bu hareketle aslında “yaratmayı” dener. Bu yüzden cinsellik sadece birkaç hormonun ve nöronun uyarıldığı yer değil, yaratıcılığın tetiklendiği enerji merkezidir. ALINTI

Bir Kere Denese de Olmaz ki

Resim
  Basra’da zinakar bir kadın zuhur etti. Kaç defa kızdılar ve şehirden sürdüler, bu haram işten ayrılmadı. Nihayet her ay bekçi yüz altın almak şartıyla aralarında sözleştiler. Bir gün Zâhidin biri onun evinin yanından geçiyordu, içeriye baktı. Bir kadın mücevherler içinde kaybolmuş, evin duvarları baştanbaşa yıkanıp asılmış perdeleri, önünde yeni yetme el pençe saf tutmuş kızlar, evin ortasına sedirde hepsi süslü inciler gibi yay biçiminde oturmuşlar, onların üzerine altınla işlenmiş süslü tahta da o zinakar kadın oturmuş, Zâhid bu süse, ziynetlere ve güzel kadına bir bakış attı. Kalbine fitne karıştı, gönül ülkesinin sevgisi düştü. Bu tutkunlukla aklı başından gitti. Zâhid temelden sarsıldı. Bir kişinin yere kapının eşiğine düştüğünü içeriden gören kızların hepsi dışarı fırladılar ve onu ayağa kaldırdılar. Dediler ki: Ey temiz yaratılışlı Zâhid ve ey cennet özlemi çeken kul! Sana ne oldu? Zâhid gözünü açınca iki hayret içinde kaldı. Bunun birincisi etrafındaydılar. Dedi ki: Ey gön

Salgınlarda Zayıflığın Kökeni

 Tolstoy, Gorki’ye şöyle demişti: “İnsan depremlere, salgınlara, korkunç hastalıklara ve her tür ruhsal dalgalanmaya göğüs gerebilir, ama en korkunç trajedi her zaman için yatak odasında yaşanan trajedi olacaktır.” -İnsanlar hudutlarını çiğneyince zayıf kaldılar demektir. Yatak odasındaki trajediler ne olabilir ki?- ***  Şeyhimiz el-Ureybi, Ebu Abdullah Muhammed b. Cüneyd ve ashabımızdan bir cemaatle karşılaştı. Kardeşinin hastalığı olmasaydı, Mekke-i Müşerrefe'de bizimle beraber olmayı istiyordu. Eğer sağlıklı olsaydı, hepimizi ziyaret etmek üzere yola çıkacaktı. Mısır'da açlık ve veba salgını baş gösterdi, Mısır halkı kırıldı. Bir gün yolda yürürken süt çocuklarının açlıktan öldüklerini gördü. “Ya Rabbi! Bu nedir?” dedi. Ona seslenildi: “Ey kulum! Senin hiçbir kaybın var mı? “Hayır,” dedi. Denildi ki: “O halde gördüğün ve veledi zina olan şu çocukların haline itiraz etme. Şu büyükler de benim hudutlarımı iptal ettiler. Ben de hudutlarımı onların aleyhine ik