Kayıtlar

Hz. Mevlana Bize de Çocuklarımıza da İmdad Eyler... İnşaallah

Resim
Tesadüfen rast geldiğim bu resim bana şu menkabeyi (olayı) anımsattı. Şöyle ki: Hazret-i Mevlânâ kaddesallâhu sırrahu’l-azîz Efendimizin hayâtında Mevlevî fukarasından bir zat, bir sefer esnâsında gider iken haramiler gelip bu dervişi soymuşlar, kamilen (her şeyini/uryan eder gibi) elbiselerini ve akçesini almışlar. O haramilerden birisi de başında olan sikke-i şerifi alıp kendi başına koyup alay yolu ile;  “Ne tuhaf külah!” demiş. Bir müddet sonra çıkarıp dervişe vermiş. Bir gün Hazret-i Mevlâna Efendimiz mürîdânına ders okutur iken murakabeye (düşünceye) varmışlar. Bir müddet murakabede durup, sonra başını kaldırıp yine ders ile meşgul olmuşlar. Dersten sonra, bazı yakın müridler bu esrardan sual etmişler. Buyurmuşlar ki,  “Bir tarihte bizim fukaramızdan bir dervişi haramîler soymuş idiler. Onlardan birisi alay olsun diye bizim alâmet-i şerifimizi alıp başına koyup bir müddet başında kalmış ve sikkemiz altına girmiş idi. Şimdi o adam rûhunu teslim ediyor idi. Şeytan gelip onun imanın

Mahmud Derviş ve Şiir

  "Şiir, metafiziğe doğru bir yolculuktur. Arap şiirinde eksik olan şey de metafiziktir. Arap şiiri realiteyle haddinden fazla meşgul oldu. Onu gündelik şeylerden kurtarmak gerekiyor” s.75. "Aristophanes neyi arıyordu? Düşler ülkesini! Celâleddîn-i Rûmî neyi arıyordu? Tanrı'yı! Peki benim aradığım nedir? Ben de aynı yolculuğu yaptım, ben de aynı yoldan geçtim: Grek kültüründen, Fars kültüründen destek aldım. Ben şiiri aradım. Bir vatan aramadım. Tanrı, şairler nezdinde, netice itibarıyla şiirdir. O, büyük bir yaratıcıdır. Şair, Tanrı'nın gölgesidir. (...) Ufuk açıktır. Şiire giden yol şiirin ta kendisidir. Tanrı’ya giden yolda Tanrı'yı bulursunuz. Şiir de, şiiri bulma girişimidir" s.103-104. "Kaybedenler safında yer aldığım kesin. Yaşadıkları bozguna ait bir iz bırakma hakkından yoksun bırakılmış, bunu haykırma olanağından mahrum kılınmış kaybedenler... Ben bu bozgunu dile getirme yanlışıyım. Ama bunun, teslim bayrağı çekmekle hiç bir il

EVVELİ ŞAM- AHİRİ ŞAM

Resim
Kaynak olarak baş vurduğumuz “Uluslararası Mevlâna Günleri :::23 - 27 Mart 2007 Halep/ Suriye, ” isimli eserden gözümüze takılan bazı hususların “Şam” veya eski deyimle “Şâm-ı Şerif” in kutsiyetini ve tarihteki yeri görünce, “Arap Baharı” diye adlandırılan emperyalist oyunun son perdesine gelindiği anlaşılmaktadır. “Şam tarih boyunca doğuşların ve batışların merkezi olmuştur. ” Bu minval üzere Türkiye’nin “Şam” ve dış siyasetinde daha dikkatli olması gerektiğini fehmediyoruz.   Şam bir kuyu gibidir, iyi ve kötü demeden birçok insan ve milletleri yutmuştur. Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin sevgili damadı olan Hz. Ali kerremallâhü veche Efendimiz dahi buradaki valinin entrikaları ile tarihe veda etmiştir. Hz. Hüseyin aleyhisselâm yine Şam entrikaları ile ümmetin ve kendisinin acı günlerini yaşamıştır. Haçlı zihniyeti, Romanın Ortadoğu’ya veda edişi, Osmanlının Veda ettiği yer…. vb şeyler Şam topraklarında gerçekleşmiştir. Şam yok edici bir merkez gibi olduğu ka

أنا لست لي...BEN, bana ait değilim

Resim