Hikâye Bitti, Ancak Gerekir Miydi?
derviş çölün ortasında kendi kendine yaşıyordu. İbrahimî ilham onu bir düşünce kuyusuna itti. rahatı bozuldu. alışveriş başlamıştı. uzaktan ve yakından onu depreştiren çiçek duymadığı anlamadığı halleri başına devşirdi. kendini kendinden alana yöneltti derviş, yıllardır onu tanır gibi o, gerdek gecesinden önce kapıyı aralayan gelinin mendil ucu bir parça bez fakat duyduğu o koku neydi derviş, hasretmiş meğer o cazibeye kapılıp gitti. günlerce dil döktü yalvardı. görür müyüm ya da görünsün diye. sırrını döktü, kendini anlattı o sızmaz katıdan katı, taştan sert ki küpünü ne kırdı ne açtı. istedikçe sordukça daha çok gizlendi, yetmezmiş gibi birden kayboldu ilgisiz alakasız derviş sordu, bu sevgi bende kaybolmazken o neden gülbeyaz çehresini saklar ki, kötü idikse neden bize işretin tadını gösterdi her geçen bu aşkın değeri karşılıksız mı kalmaktı. böyle olmuştu dervişin kaderi, sonunu getiremediği işler. sanki ulaşır