Kayıtlar

Teravih Namazı Bidat mi Sünnet mi?

Resim

Benim Mezhebimde Molla Camî Sözü Üzeredir

Resim
    گویند که جاميا چه داری مذهب   سد شکر که سگ سنی وخر شيعه نيم “Bana, Câmî! Hangi mezheptensin? diye sorarlar ben de yüzlerce şükürler olsun ki Sünnîlerin köpeği ve Şiilerin eşeği değilim (derim),”   Kumî, Meşahir-i Danışmendân-i İslam, III, 130.

İSLÂM DÜŞÜNCE TARİHİNDE VESÂYET PROBLEMİ (Hicri I. ve II. Asırlar)

  Hazırlayan: Kamile ÜNLÜSOY Vesâyet düşüncesi, Şiî imâmet nazariyesinin bir parçasıdır. Vesâyet, “Allah’ın emriyle, bir nebinin yada bir imamın hayatta iken kendisinden sonra dinî ve dünyevî işleri yerine getirecek bir kimseyi tayin etmesi” şeklinde tanımlanabilir. Hz. Peygamber, Hulefâ-i Râşidin dönemlerinde mevcut olmayan vesâyet fikri, Muaviye b. Ebî Süfyan’ın oğlu Yezid’i veliaht tayin etmesiyle siyâsî hayata girmiş, Emevî muhalifi grupların öne sürdükleri teorilerle zamanla siyâsî ve itikâdi bir inanç unsuru haline dönüşmüştür. H. II. asrın başlarında Alioğullarından Ebû Hâşim Abdullah’ın ismi ön plana çıkmıştır. Beyân b. Sem’ân, Muğire b. Saîd gibi bazı kimseler onun vasiyetiyle imam olduklarını öne sürerek Emevî yönetimine karşı isyan etmişlerdir. Yine Abbâsî davetini organize eden Muhammed b. Ali de Ebû Hâşim’in imâmeti kendisine vasiyet ettiğini iddia ederek ihtilâl hareketine kolayca meşrûluk kazandırmıştır. H. I. ve II. asırlarla sınırlı olan bu çalışmada vesâyet fikr