IGNORAMUS = BİLMİYORUZ : BİLİNÇDIŞININ BİR ELEŞTİRİSİNE DOĞRU
Giriş İnsanın, psikanalizin eksenini oluşturan temel mefhum olarak "bilinçdışı" ile olan maceralı ilişkisi kuşkusuz en belirgin şekilde "Freud'dan önce bir bilinçdışı var mıydı?" sorusunda yansıyor. Sorunun "yapısalcı antropoloji" ile ilgili olarak, "öncüleriniz kimler?" gibisinden bir soruya, "Caduveo yerlileri" cevabını verecek cesareti gösteren Claude Lévi-Strauss'un kastettiğine benzer bir çerçeve içine alınabileceği düşünülebilir. Hatta buna şu şaşkınlık verici ve paradoksal "bilinçdışı bir düşünce nasıl mümkün olabilir?" sorusu da eklenebilir. Ama biz, burada aynı soruyu bir kez daha sormaya kalkışmadık. Buna karşın Bilinçdışı kavramını, analitik literatürün farklı kesitlerinde ve bölgelerinde belirdiği ve geliştiği biçimiyle eleştiri konusu haline getirmeye çalıştık: Ignoramus, yani "cehalet" sorununu ortaya atmaya çalıştık. Bu soru bizi, Batı uygarlığına özgü "kafatası-içi-düşünme"ni