Print Friendly and PDF

Tarihe Konulmuş Ayarın Tekerrürü Olur...Zıttına da Döner Soran Olmaz.

Bunlarada Bakarsınız

Mustafa Kemal [ ATATÜRK]

 "hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye müzakereyle, münakaşa ile verilemez. hakimiyet, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. osmanoğulları zorla türk milletinin hakimiyet ve saltanatına vaziülyed olmuşlardı. bu tasallutlarını altı asırdan beri idame eylemişlerdir. şimdi de, türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. bu bir emrivakidir. mevzubahis olan, millete saltanatını, hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. bu behemehal olacaktır. burada içtima edenler meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. aksi takdirde, yine hakikat usulü dairesinde ifade olunacaktır. fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir."

Bundan 100 yıl önce Osmanlı'yı tamamen tarihe gömen, saltanata son veren tarihi bir karar alınmıştı.

100 yıl sonra yeniden saray ve saltanat düşkünleri ortaya çıkarken, 29 Ekim'de sokaklarda "kahrolsun saltanat, yaşasın cumhuriyet" sloganları atıldı.

Peki, 100 yıl önce bu karar nasıl alınmıştı?

Saltanatın kaldırılması önerisi Meclis'te uzun tartışmalara yol açmış, gerici ve saray yandaşı olan isimler ısrarla itirazlarda bulunmuştu.

Bu itirazlar sürerken duruma Mustafa Kemal müdahalede bulunmuş ve şu ifadeleri kullanmıştı:

Egemenlik ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye; görüşme ile, münakaşa ile verilmez. Egemenlik, saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milleti'nin egemenlik ve saltanatına el koymuşlardı; bu musallat olmalarını altı asırdan beri devam ettirmişlerdi. Şimdi de, Türk Milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, egemenlik ve saltanatını, isyan ederek kendi eline açıkça almış bulunuyor. Bu bir olupbittidir. Söz konusu olan; millete saltanatını, egemenliğini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız? Meselesi değildir. Mesele zaten olupbitti haline gelmiş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, mutlaka olacaktır. Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.

Bu müdahalenin ardından saltanat tarihe karışırken, karar sonrası "padişah" Vahdettin ve ailesi gemiyle ülkeyi terk etmişti.

Kaderi Mülahaza

Zamanında bir hikaye duymuştum. Miskin ve hasta adama birine melek insan suretinde gelip şu teklifte bulunmuş. "Sana Allah ömrünün yarısını zenginlik yarısını fakirlik olarak ayırdı. Hangisini önce istersin" dedi.

Miskin ve hasta adam düşündü. Sonra;

"Gençliğimde zenginlik olsun, ihtiyar bedenin zenginliği kaç kuruş eder ki beden zayıflar zevk, tad ve hal dumura uğrar" dedi.

O hasta adam birden bulunduğu yerin en zengini ve lideri oldu. Ancak bu ganimeti fırsat bilip azmadı azdırmadı. Allah Teâla'ya ve kullarına insan gibi davrandı. Ancak ömrünün son demini ve fakirliği bekliyordu. Bir türlü o korkulu günler gelmiyordu. 

Allah'a yalvardı. Merakımı gider diye niyaz etti.

Bir gün yıllar önce gördüğü o kişi geldi. Selam verdi. "Senin merakını gidermeye geldim" dedi. 

"Allah'ın senin için bir muradı vardı. Ancak sen, onun dinine ve kullarına karşı merhametli oldun tecavüz etmedin. Kaderindeki o yazıyı zenginlik ile sabitledi. Hakkın hakkına verildi." dedi.

İşte Türkiyenin kaderi de böyle oldu. Hakkın işine çok karışıldı. Verilen hakkın, hakkı alındı. Şimdi dine ve insanlara yapılan haksızlıkların acıklı azabı tersine döndü.

Zulüm tasdik edilmez kimin elinden olursa olsun. 

Hakk bir yeri inşa edeceği zaman yıkar, tamir ettirmez. Yeniden yapılsın ister. Gördüklerimiz ve göreceklerimiz budur.

Fitne geldi mi iyi ve kötüyü ayırmaz. Toptan yakar ve yıkar.

Unutmayalım, Allah Teâlâ  için zaman yoktur.  Kaderinde acele etmez. 

Şu ki, "biz yaparız oldu"yla  eğri iş doğru olmaz. Kimin eline verilmiş bir fırsat varsa bunu iyi değerlendirmeli. 

Hakkın yolu yamulmaz. Doğru yolu sarhoşça yürümek yola değil yürüyene zarar verir. 


“Yitik Yusuf döner gelir Kenan diyarına, üzülme!

Hüzünler kulübesi döner bir gün gülistana, üzülme!

Ey kederli gönül! Düzelir halin, karamsar olma

Bu derbeder başın, kavuşur yine huzura, üzülme!

Ömrünün baharı gitmezse, yine konarsan çimenlik tahtına

Güllerden bir şemsiye tutarsın başına, ey güzel nağmeli bülbül, üzülme!

Feleğin çarkı dönmediyse iki gün istediğin gibi,

Böyle olmayacak ya daima, devran değişir yine, üzülme!

Sakın ümitsiz olma, gaybın sırrına vâkıf değilsin,

Perdenin arkasında gizli oyunlar var, oyuna üzülme!

Gönlüm, yokluk seli varlığımın temelini kökünden yıkıp götürse de,

Mademki kaptanın Nuh’tur, dert etme tufanı, üzülme!

Çölde Kâbe’ye varmak iştiyakıyla yürüyeceksen eğer,

Deve dikenlerinin ayağına batmasına üzülme!

Her ne kadar menzil tehlike dolu, hedef uzak olsa da,

Hiçbir yol yoktur ki, mutlaka bir sonu olmasın, üzülme!

Bizim yardan ayrılmış halimizi ve rakibin verdiği eziyeti,

Cümlesini, insanı halden hale sokan Allah bilir, üzülme!

Ey Hâfız, fakirlik ve halvet köşesinde, karanlık gecelerde,

Virdin dua ve Kur’an dersi ise üzülme!”

Hakkı Baba





Bu aşk bir bahri ummandır, buna haddi kenar olmaz.
Delilim sırrı Kur'andır bunu bilende âr olmaz.

Salâtullah selâmullah aleyke Ya Rasulallah aleyke Ya Habiballah

Eğer âşık isen yâre, sakın aldanma ağyâre,
Düş İbrahim gibi nâre, bu gülşende yanar olmaz.
Salâtullah selâmullah aleyke Ya Rasulallah aleyke Ya Habiballah

Kıyamazsan bu şu cana ırak dur girme meydana
Bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz
Salâtullah selâmullah aleyke Ya Rasulallah aleyke Ya Habiballah



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar