printfriendly-pdf-button-nobg-md

Münafıklar Gözünüz Aydın...Hüseyin Atay Yolunuzu Açıyor...

NOT: Yorumlar videodaki konuşmalarına göre yapılmıştır. Bu kişiler hadis literatürüne  pek itibar etmediklerinden...



Videodaki sözler üzerine biraz izah. 

 “O kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu o peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı gerçeği bile bile gizlerler.” Bakara Suresi 146. Ayet

Görüldüğü üzere, şayet iman için yalnızca bilgi yeterli olsaydı, Ehli Kitab'ın bu âyete göre Hz. Rasûlü'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellemin elçiliğinin gerçekliğine dair sahip oldukları bilgileri, onları Mü'min yapardı. Ne var ki, Ehli Kitâb'ın sözü edilen bilgilerinin, onları Mü'min yapmadığı Kur'an'ın nasslarıyla sabittir.

“Kalbi iman ile sükûnet bulduğu halde (dinden dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah'tan bir gazab gelir ve kendilerine çok büyük bir azab vardır.” Nahl Suresi 106. Ayet

Eğer kalpte tasdik ve bağlanma olmayıp sadece bilginin bulunması yeterli olsaydı, imân, âyette bu şekilde ifade edilmezdi. Çünkü hiçbir zaman dil ile inkâr, kalpteki bilgiyi yok etmez. Ayrıca bilinen bir şeyin, istenildiği zaman zihinden silinmesi de mümkün değildir. Tasdiki, bilgi olarak görmek imânı yozlaştırmak demektir. Bunun sonucunda kimin mü'min kimin kâfir olduğu ayırt edilemez bir duruma gelinir. Bu durumda bazı imân ve İslâm düşmanı inançsızlar karşımıza çıkıp da, “Bak ben de imân esaslarını biliyorum." demeleri hâlinde, nasıl düşünürlerse düşünsünler, onları mü'min kabul etmemiz gerekirdi. Bu da yeni bir münâfık zümrenin ortaya çıkmasına yol açardı. O halde imân esaslarını bilmenin tek başına kişinin Müslüman olması için yeterli olmadığını söylememiz mümkündür. Çünkü imân, ilmin, yani bilmenin yanında kabul etmeyi de gerektirmektedir.

Kur'an-ı Kerim ilmi, imâna bir vesile olması açısından teşvik etmiş, onu övmüş ve inanılan şeylerin belli bir derecede kavranmasını istemiş; ilimsizliği ise, küfür sebeplerinden biri saydığı için yermiş, ondan sakındırmış ve onu ortadan kaldırmaya çağırmıştır. Yani, imânla beraber ilim var olduğu halde, ilmin var olduğu her zaman imân gerçekleşmeyebilir. İmanı engelleyen faktörler, bilgiye rağmen inkârın devamını sağlayabilirler. Hüseyin Atay’ın ısrarla imanın tahkik ve taklit konusunu bile bu videoda basite indirgemesi bahsetmemesi  ile , münafıkları cennete koymakta zorlanmıyor olabilir.

“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur.” Nisâ Sûresi, 136. Ayet

Ayette iman edenler, iman edin deniliyorsa bu bilmenin yeterli olmadığını açıklar.

Sonuçta Hüseyin Atay, Ebu Cehil’i örnek gösteriyor. Onlar bildikleri halde iman etmediler. İlmi keyfiyeti zayıf olan birinin imanı, bilmenin zayıflığını getirir. İlk inananlar Efendimiz salla'llâhu aleyhi ve selleme bakarak iman ettiler. Çok bilgileri mi vardı?

Kur’ân-ı Kerim biz yeter diyenlerin durumu böyle…


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar

  1. blank

    Aynısını söylediğimde bana kızmıştınız.
    Her alim evliya olmaz dediğimde.
    Doğru tektir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder