Kayıtlar

Senden Umulan Budur

      Yâ rabbi! İşte sevgilin…huzurunda bende   Nefsi   de bekliyor Bağışlasan Sevgilim   sevinir Yoktur diye bir şey olmamalı   Yâ Rabbi! Cömertliğini çok duydum O da benim gibi… bekliyor Rahmetini   Yâ Rabbi! Sahibi gidince köleyi azat ederlermiş Yanına geldim Ben deyim onun Umulur ki… Azat edilir Gelmişte…kalmış için

Onunla Sevişmek Zamanı

  “Tanrıyla ruhum arasındaki sevişme öylesine tatlı ki; yalan söylediğimi düşünenlere de aynısını yaşatması için Tanrıya yalvarıyorum.” (Avilalı Azize Terasa) Aşk, imkânsızlığın üstüne kurulan bir hayat mıdır? O halde… Sen, hayatın kollarına nasıl bıraktıysan, aşka da öylesine kaptır kendini…ve büyülen. Gerçek aşkın varsa, zaten büyülenirsin. Bencillik sınırlarını aştıkça, hayalindeki güzelin gerçeğe dönüştüğünü görmeye başla… Ona hakim olmaya çalışma… aşk onu içine doldurur… Beden tapınağındaki derinliklere   akar gider… düşüncelerini de başkalaştırır. Tanrı’nın seçilmiş kulları bile yükselmek için bu   zorlu aşk imtihanından geçmek zorundadır. İşte…seni aşk seçtiyse olacaklara hazır olmalısın. Dünyadaki herşeyden sıyırılıp sevdiğini görmeye başla… İlahi yüzünü sana açınca, neler olur neler… Ne zaman ki…ayrılık benzeri bir his doğarsa içinde…daha fazla yönel. İçindeki   bu hastalığı aşkına şikayet et. Ve görürsün ki aşk kolay kolay bırakılacak ve yapmacık

Saadetimiz Efendimizdir

Resim
 

TBMM ALBÜMÜ

Resim

Dudaklarına Doymadım

  XCI Doymadan gülen dudaklarına doymadım; binlerce aferin dudaklarına, dişlerine. A oğul, hiçbir kimse canına doyar mı? Benim canımsın sen; canımla canın bir. Susuzum, içtikçe içiyorum, kanmıyorum; ölümüm de sudan, dirimim de; dön; dönüşüne kulum köleyim ben. Armağan sunuyorsun bana; tamamıyla kendini sun da gömleğinden baş çıkarayım senin. İki elim de yoruldu, işten güçten kaldı amma ellerim zaten senin; senin soluğun, senin hikâyen olmadıkça el ne işime yarar benim? Aşkın, ey ulu er dedi bana; bizim evimize, otağımıza gir de hiçbir hırsız evine, otağına kastetmesin. Dedim ki: A kademi kutlu, senin bekçinin hatırı benden incinmesin diye bu kapıya halka kesildim ben. Dedi ki: Hem kapıda kalakalmışsın, hem kucağımdasın; dış da sensin, iç de; iki vatan da senin yerin yurdun, senin malın mülkün. Sus, artık okuma; bu toy, bu sofra yeter; Rum da kıyamete dek sofrandan yer, doyar, Türk de.   Kaynak: Cilt 4 Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖ

Hurma Dağıtmada Usul

Resim
Bazı kardeşler hurma gibi daneli yiyecek dağıtırken Hakk'ın kudretine el atmaktan kendilerini muhafaza etsinler. Taksimi Hakk yapar, insan eli hakka bağlı olmakta belki aciz kalır. Dağıtırken sen tut elini, taneden ele ya bir gelir ya iki, üç alan olmaz... Avuç alan nadirdir, o kişi meçhul ahlaka sahip biridir, ya hoş karşıla ya da ondan uzak dur. Ya delidir ya da veli, ya da bilmem ne kişidir ihtimalki iblistir, kalp sıkar.  Hikmetinden bellidir. II. Abdülhamid'in yasakladığı Fıkra Nasreddin Hoca’nın kadıları çok kızdıran ve dönemin padişahı Padişah II. Abdülhamid tarafından yasaklanan bir de fıkrası var.  “Hoca sokakta leblebi yiyerek gidiyormuş. Çocuklar “bize de ver” diye etrafını alınca Hoca: “Size leblebiyi Hakk’ın verdiği gibi mi, yoksa kulun verdiği gibi mi dağıtayım?” demiş. Çocuklar “Elbet Allah'ın verdiği gibi” demişler. Hoca’da kimine az, kimine çok, kimine de hiç leblebi vermemiş. Çocuklar bu taksimi beğenmemişler. Hoca o vakit, gökyüzüne dönerek,  “Görüyorsun

Senin Nurun

وصلّى الله على نورٍ كه زوشد نورها پيدا زمين از حلم اوساكن فَلَكْ ازعشق اوشيدا دو چشم نْرگسين اش راكه مازاغ البصر خواند دوزلف عنبرينش راكه واللّيلِ اِذا يغشى زِسِرِّ سينهءش جامى اَلَمْ نَشْرَحْ لَكَ بر خواند زمعراجش خبر دادند كه سَبْحَانَ الَّذِى اَسْرَى     Allah'ım bütün nurların Onun nurundan meydana geldiği Peygambere salât olsun.    Zemin Onun hilmi ile sâkin, gökkubbe Onun aşkıyla coşkun.    İki nergiz gözlerin ki "Gözü şaşırıp kaymadı" âyetini okudu.    Anber kokulu zülüfleri ki "kararan geceye ond olsun" âyetini okudu.    Ey Câmi, "biz senin göğsünü açmadık mı?" âyetinin okunması, Onun göğsünün sırrına işaret eder.    "Sübhânellezî esrâ" âyeti Onun mi'racına işaret eder.  ملَايٍىء جزيرى يىِ كُردي چه خوش گوتيه مِيم مَطْلَع شَمْسَا اَحَدْ آيينه صِفَتْ كِرْ لَامِعْ ژِعَرَبْ بَرْقِ لِفَخَّارِ عَجَمْدَا    Molla Cezîrî-i Kürdî ne güzel söylemiş:    Ehadiyet güneşine ayna kıldı Muhammed adını, (ayna gibi O'nun rengiyle sıfatlanmış)