Print Friendly and PDF

Apak Notlar



وماالمرء إلا بإخوانه
كما يقبض الكف بالمعصم
ولا خير الكف مقطوعة
ولا خير في الساعد الاجزم
Kişi ancak ihvânıyla vardır
El bilekle tutulduğu gibi
Eğer el kesikse onda hayır yoktur (yardımı kesip cimri olan elde hayır yoktur)
Kesik kolda da hayır yoktur (yardımda geç kalanda hayır yoktur)
**
İbn-i Mesûd (ö. 32/652-53) Rasûlullah’a:
“Hangi günâh büyüktür Yâ Rasûlallah!” deyince Rasûlullah:
“Şirk etmektir” buyurmuştur.
“Bundan sonra hangisi büyüktür” deyince
“Rızık korkusuna binâen evlâdını öldürmektir” buyurdu.
“Bundan sonra hangisi büyüktür” suâline cevâp olarak Rasûlullah:
“Komşusunun haremiyle (hanımıyla) zinâ etmektir buyurması üzerine bu âyetin nâzil olduğu Rasûlullah’ın kelâmını tasdik etmiştir.
 “Yine onlar ki, Allah (c.c.) ile berâber başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah (c.c.)’ın harâm kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zinâ etmezler. Bunları yapan günâhı(nın cezâsını) bulur.” (Furkan, 25/68) وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ
 وَلَا يَزْنُونَ ۚ وَمَن يَفْعَلْ ذَٰلِكَ يَلْقَ أَثَامًا (68)

Kurb-ı şiddet duâsıyla,

“Ey ammizâdem (amca oğlum)! Duâ-yı mezkûr (adı geçen duâ) nedir?” dediğinde Ali bin Hüseyin (ö. 94/712) Hazretleri (aleyhisselâm):
 لا إله إلا اللّه الحكيم الكريم
لا إله إلا اللّه العلي العظيم
سبحان رب السماوات السبع و رب العرش العظيم
الحمد لِله رب العالمين
duâsını kıraat eyle. Hasan Hazretleri duâyla meşgûl olup ba’dehû halâs buldu (kurtuldu).

İskender’e (ö. M.Ö. 323) dünyânın surûru nedir diye suâl olunduğunda:

“Dünyâdan neye merzûk oldun ise ona kanaat (etmen) ve rızâdır (râzı olmandır)” diye cevâp verdi. Dünyânın gam ve gussası nedir diye istifsâr olundu da (açıklama istendiğinde)
“Dünyâya hırs ve tamâdır” dedi.
**
Şakîk-i Belhî (ö. 194/810) rahimehullâhü teâla der ki:
“Kötü insana acımayan kişi, hâl olarak o kötüden daha beterdir” Kim ki yanında sâlih bir insan anılır da onun anılmasından hoşlanmaz, bu adam kötüdür.
**
Yahyâ bin Muâz (ö. 258/872) rahimehullâhü teâla der ki:
“Bir âlim dünyâyı isterse değeri gider”

Kâfile(nin) Hazret-i Yusuf’un kuyuda 3 gün ikâmetinden sonra geldiği (ve) üç günden sonra kuyudan çıktığı mervîdir.

Her kim Habîbullah sallallâhu aleyhi ve selleme bir kere salavât vere, on kerâmet vâsıl ola (on tâne kerâmete ulaşır):

1- Salavât mülk-i Gaffâr’dır (Gaffâr’ın mülküdür)
2- Şefâat-i Nebiyy-i muhtâr (Peygamberimizin şefaatine nâil olur)
3- Melâikeye iktidâ (Meleklere uyar)
4- Münâfıkîne muhâlefet (İkiyüzlülere karşı çıkar)
5- Mahv-i hatâ (Hatâları siler)
6- İcâbet-i duâ (Duânın kabûlüdür)
7- Zâhir ve bâtını pâk olur (İçi dışı temiz olur)
8- Cehennemden necât (Ateşten kurtulur)
9- Cennete duhûl (Cennete girer)
10- Hak Teâlâ’nın dîdârını (cemâlini, güzelliğini) görmek
**
Tayfur bin Îsâ (ö. 234/848 [?]) kaddesallâhû sırrahû’l-azîz, bir gün huzurlarına bir kimse istirşâd (irşâd etmesi) için gelip:
“Bir amele beni delâlet buyurun (bana bir iş gösterin), onunla Rabbime tekarrup edeyim (yaklaşayım)” dediğinde: 
“Evliyâullaha muhabbet eyle ki Hak Teâlâ sana muhabbet ve merhamet eyleye. Zîrâ onların kalpleri nazargâh-i İlâhi olmakla me’müldür ki Cenâb-ı Feyyâz Azze Şânuhû, velîsinin kalbinde ismine nazar-ı mânevisi taallûk etmekle (ilişmekle) seni mağfiret ede” buyurmuştur. Meşârun İleyh Hazretlerinin vefôtlan (hicrî) 261 tarihinde vâkî olmuştur.
**
ولولا دفع الله الناس بعضهم ببعض لفسدت الأرض ولكن الله ذو فضل على العالمين
Abdullah bin Ömer (ö. 73/692) radıyallâhu teâla anhümâdan mervî olmak üzere: “Muhakkak ki Allâhu Teâlâ sâlih bir Müslüman sebebi ile yüz bin komşusundan belâyı kaldırır” (el-Askalâni, Selâmet Yolları, III, 298)
**
Her kim rızkı dar olsa sabah namazının farzı ile sünneti arasında yüz defâ tesbîh ederse rızkı bol olur:
سبحان اللّهı و بحمده سبحان اللّه العظيم و بحمده استغفر اللّه
**

Benimle filanın arasını birleştir.

يا جامع الناس ليوم لا ربب فيه إن لا يخلف الميعاد قاة
Ey insanları toplayacak olan! Hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah (c.c.), va’dinden dönmez.
جامع بيني و بين كذا وفلان جاج
Benimle filanın arasını birleştir.
Matlûp ve maksûdunu (isteğini) meselen:
أجمع بين خاتم” yâhut
أجمع بيني و بين محمد
gibi zikretmek lâzımdır.
Ve duâ-yı mezkûru kıraatten mukaddem 3 kere “ve’d-Duhâ” sûresini tilavet olunmak dahî rivâyet olunmuştur.
          **
İmâm Ahmed (bin Hanbel) (ö. 241/855) rahimehullâh aleyh naklinde, Ebû Saîd (el- Hudrî) (ö. 74/693-94) radıyallâhu teâla anh Hazretlerinden mervîdir ki eyiddi (dedi):
“Hendek Gazâsında Rasûlullah sallallâhu teâla aleyhi vesellem Hazretlerine;
“Meşgûl olacak bir duâ var mıdır yâ Rasûlullah, ızdıraptan yüreklerimiz boğazlarımıza takıldı” dedik. Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm:
“Evet” deyip
أللهم استر عوراتنا وآمن روعاتنا [“Allahım! Ayıplarımızı ört, korkularımızdan emin eyle.”]
buyurdu.
          **
Dedi ki: “Derdinizi ve devânızı bildireyim. Derdiniz günâhlar, devâsı da istiğfardır. Emîru’l-mü’minîn Ali kerremallâhü aleyhi vecheh (ö. 40/661) radıyallâhu anh demiştir ki:
“Kurtuluş yanında iken perişân olan kimseye şaşırıyorum” dedi.
“Nedir o?” dediklerinde “Çokça istiğfâr” dedi.
**
“İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki âbidleri cahiller ve âlimleri fâsıklar olacaktır.”
**
Hep mülâzım kulluğunda bu cihânın şahları
Kapısında padişahlar kul olan Sultân’a bak
**

Bize çok konuşuyor diyorlar.

Cüz 7, sayfa 195, Mehmed Vehbî (1862-1949)
لا يضركم âyeti”
“ Ey inananlar, kendinize dikkat edin. Siz doğru yolda olduğunuz takdirde doğru yoldan sapanlar size zarâr veremezler. Hepinizin dönüşü Allah (c.c.)’adır. Yaptıklarınızı size O haber verecektir.” (Mâide, 5/105)
Bu âyet-i celîle emr-i bi’l-mârufun terkine delâlet etmez. Zîrâ emr-i bi’l-mâruf ve nehy- i ani’l-münkerin vücûbu kitâp ve sünnetle sâbittir. Rasûlullah:
“Bir kimse, münkerâttan (kötülüklerden) bir şey gördüğünde eliyle tağyîr etsin (düzeltsin), eğer eliyle tağyîre kâdir olamazsa diliyle tağyîr etsin ve eğer diliyle de tağyire kâdir olamazsa kalbiyle buğz etsin” buyurmuştur. Hatta Sıddîk-ı A’zâm (ö. 13/634) radıyallâhu teâlâ anh efendimiz Hazretleri:
“Ey nâs! Siz bu âyeti okursunuz, velâkin mevzi-i lâyıkına vaz’ etmez (lâyık olduğu şekilde amel etmezsiniz) ve maksadın neden ibâret olduğunu anlamazsınız. Ben Rasûlullah’tan işittim, eğer bir kimse zâlimi görür onu zulümden men etmezse, Allâhu Teâlâ o zâlimin zulmü sebebiyle, azâbını umûma tâmîm eder (genelleştirir)” buyurmuştur. Günâhı işleyen kimse ile işlemeyip men’ine çalışmayarak sükût eden kimse dünyâ azâbında müsâvî ve müşterektir. Abdullah bin Mübârek (ö. 181/797) Kur’ân’ın, emr-i bi’l-mâruf hakkında en kuvvetli âyetinin bu olduğunu beyân etmiştir. Bir dîne mensûp olan cümle nâs, şahs-ı vâhid menzilesindedir. Kûşe-i vahdette erbâb-ı isyâna buğz-ı fillâhdan başka çâre kalmamıştır.

Abdullah bin Abbâs (ö. 68/687-88) radıyallâhu anhümâ dedi ki:
“Bir mü’mine helâl kazanmak, bir dağı bir dağın yerine taşımaktan daha zordur”
**
Mârufu’l-Kerhî (ö. 200/815-16 [?]) rahimehullâhü teâla demiştir ki: “Her gün
أللهم ارحم امة محمد
 أللهم احلح امة محمد
أللهم فرج عن امة محمد

diyeni Allah (c.c) abdaldan yazar”

Ma’rûf-ı Kerhî (ö. 200/815-16 [?]) kuddise sırrahu’l-azîz buyurmuşlar ki:
“Bir kimse her gün أللهم ارحم امة محمد dese Hak Teâlâ Hazretleri onu abdaldan yazar”.
**
﴿ وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَ الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ﴾ [النور: 31]
“Vakti geçmeden önce namazı kılmaya, ölüm gelmeden önce tevbe etmeye acele ediniz.” (R)
Allâhu Teâlâ ve Tebârake buyurdu ki:
“Ey Ademoğlu! Sana düşen tevbe, Bana düşen kabuldür.
Sana düşen çabalamak, Bana düşen hidâyettir.
Sana düşen duâ, Bana düşen icâbettir.
Sana düşen istemek, Bana düşen vermektir.
Sana düşen şükür, Bana düşen arttırmaktır.
Sana düşen tevekkül, Bana düşen sana kâfî gelmektir
Sana düşen tevfîz (işi Allah -c.c.-’a bırakmak), Bana düşen seni korumak ve sana yardım etmektir”
**

İsm-i âzâm duâsı

بسم اللهّ الرحمن الرحيم
الرزق على اللّه
اللهّ لطيف بعباده يرزق من يشاء وهو القوي العزيز
بسم اللهّ ارقيك من كل شيء يؤذيك و من كل عين حاسد اللهّ يشفيك
صدق اللّه العظيم
اللهّ لا إله إلا هو الحي القيوم
الم اللّه لا إله إلا هو الحي القيوم
وعنت الوجوه للحي القيوم
يا هو يا من هو يا من لا هو إلا هو
لا إله إلا أنت سبحانك اني كنت من الظالمين
أعوذ بكلمات اللّه التامات من شر ما خلق

Karınca duâsı

اَلْكَاسِبُ حَبِيبُ اللّه أللهم يَا رَبَّ وَ جَبْرَائِيلَ وَ مِيكَائِيلَ وَ إسْرَافِيلَ وَ عَزْرَائِيلَ وَ إبْرَاهِيمَ وَ اِسْمَائِيلَ وَ اِسْحقَ وَ يَعْقُوبَ وَ مُنْزِلَ
الْبَرَكَاتِ وَ مَ نْزِلَ التَّوْرَية وَالزَّبُور وَالْاِنْجِيل وَالْفُرْقَان
وَ لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّةَ اِلاَّ بِالِلِه الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ
لا إله إلا اللُّه الْمَلِكِ الْحَق الْمُبِينُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللِّه صَادِقُ الْوَعْدُ الْاَمِينُ
يَا رَبَّ يَا رَبَّ يَا حَ ي يَا قَي ومُ يَا ذَا الْجَلَالِ وَالْإكْرَامِ
أسْئَلُكَ يَا رَبَّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ اَنْ يَرْزُقَنِي رِزْقًا حَلَالًا طَيِّبًا بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ
اَلرِّزْقُ عَلَى اللِّه
دَبَرْنُوشْ شَاذَنُوشْ كَف شْطَطِيُوشْ قِطْمِيرْ يَمْلِيحَا مَكْثَلِينَا مِثْلِينَا مَرْنُوشْ
Mehmed Vehbî (1862-1949) Hazretlerinin kelâmıdır:
“İşte âlemde her zaman dîn-i Islâm’ın aleyhine uğraşanlar ve inkirâzinâ (yıkılmasına) çalışanlar bulunmuş ve el-yevm bulunmaktadır. Lâkin böyle bâtıl üzere uğraşanlar her zaman me’yûs olmuşlardır. Ve emekleri dünyevî ve uhrevî hüsranla neticelenmiştir.
**
Muhakkak Allâhu Teâlâ günâhkârların inlemelerini sever
**
وَتَعَاوَنُوا عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُوا عَلَى الإِ ثْمِ وَالْعُدْوَانِ
“Siz, iyilik ve takvâ olan şeyde muâvenet edin ve küfür ve zulüm gibi fenâ şeylere muâvenet etmeyin.” “İyilik ve takvâ üzerinde yardımlaşın, günâh ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın.” ( (Mâide, 5/2)
**

Levh-i Mahfuz’da Allâh Teâlâ yazmıştır:

“Ben Allah’ım. Benden başka ilâh yoktur. Muhammed Habîbim ve Rasulumdur. Kim kazâma teslim olur, belâma sabreder, ni’metime şükrederse onu sıddıklardan yazarım ve sıddıklarla haşrederim. Kim kazâma teslim olmaz, belâma sabretmez, ni’metime şükretmezse kendine başka bir ilâh edinsin!”
“Belâ verdiğinde sabreden kulunu Allah (c.c.) sever”
**

İsâ Aleyhisselâm’ın tesbîhi:

سبحان الحنان المنان سبحان الْبدي الْبد سبحان المبدئ المعيد
**
Âdem Aleyhisselâm’ın tesbîhi:
سبحان الجليل الْجل سبحان الواسع الغني سبحان اللّه و بحمده سبحان اللّه العظيم و بحمده أستغفر اللّه
**
3. gökte melekler tesbîhi:
سبحان أنت اللهّ الحي الذي لا يموت
Râfi’ savtla
**
Peygamberimiz “Seni Cebrâil’in bana getirdiği duâ ile tedâvi edeceğim.” Dedi ki:
بسم اللّه أرقيك واللّه يشفيك من كل داء يأتيك من شر النفاثات في العقد" "
Bunu üç kere okudu
Ebrârın sadırları, esrârın kabirleridir.
**
Azîm bir melek tesbîhi:
سبحان الخالق العظيم سبحان العظيم الْعظم سبحان اللّه و بحمده
Bâzı rivâyette estağfirullah zam olunmuş (eklenmiş). Adı Kâsimdir. Erzak üzerine müvekkeldir.
**
Her kim rızkı dar olsa sabah namazının farzı ile sünneti arasında 100 defâ tesbîh ederse rızkı bol olur:
سبحان اللّه و بحمده سبحان اللّه الذي و بحمده أستغفر اللّه
**
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh” 99 hastalığa ilaçtır. Bu hastalıkların en hafifi ise iç sıkıntısı.
**
Sahabe-i Kirâm’dan bir bedevî, Peygamberimiz sallallâhu teâla aleyhi vesellemin huzûr u saadetlerinde söylemiştir:
قد يسعت حية الهوى كبدي
فلا طبيب لها ولا راقي
إلا الحبيب الذي شعفت به
فعنده رقيتي و ترياقي
Bir yılan hevâ ile ciğerimi soktu (nefsânî duygularla bir yılan beni tâ canımdan soktu)
Bir tabîp veya okuyup üfleyecek bir şifâcı yok
Sadece derinden âşık olduğun sevgili hâriç
Benim şifâm ve ilacım onun yanındadır
**
“Medârik”    sahibi dedi ki:
“Bilip yapmayanın bildiği, yaptığı kadardır”
Tevrat’ı taşıyanlar
**
İbâdet mertebesinden geçip hakîkat şarabını içip:
“üâhî! Cehennemden korkumdan veya cennete rağbetimden Sana kulluk etmiyorum. Aksine Senin kerîm olan Zâtın için (sadece Senin Zâtın için) kulluk ediyorum” diyenlerden olur.
**
Mûsâ Aleyhisselâmla Îsâ Aleyhisselâm arasında 1700 sene geçtiği ve o müddet zarfında 1000 nebînin ba’s olunduğu mervîdir.
**
Hazret-i Ali (ö. 40/661) kerremallâhu vecheh radiyallâhü anh dedi ki:
“Bedir’den önce rüyamda Hızır’ı gördüm. Düşmanlara karşı bana yardım edecek bir şey öğret dedim. Dedi ki: ‘Yâ hüve, yâ men hüve, yâ men lâ hüve illâ hüve’. Sabah olduğunda bunu Rasûlullâh sallallâhu aleyhi veselleme anlattım. Rasûlullâh (s.a.v.) bana dedi ki:
“Yâ Ali, ism-i a’zâmı öğrenmişsin”
Ve Bedir günü kul hüvallâhu ehad’den sonra ‘Yâ hüve, yâ men hüve, yâ men lâ hüve illâ hüve, kâfir kavme karşı bize yardım et’ يا هو، يا من هو، يا من لا هو إلا هو، انصرنا على القوم الكافرين
 duâsını okuduğu rivâyet edilir.
**
Îsâ Aleyhisselâm:
“Dünyâ köprüdür. Üzerinden geçin, i’mârına çalışmayın”
**
“Sizin en hayırlı olanınız, ehline (hanımına ve çocuklarına) en hayırlı olanınızdır. Ben ehline en hayırlı olanınızım. Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler. Onlara kötülük edenler de kötü kişilerdir”
**

Hiç zarâr deymez okusun yazsın

أللهم أنت ربي لا إله إلا أنت عليك توكلت و أنت رب العرش العظيم
ما شاء اللّه كان وما لم يشأ لم يكن
لا حول ولا قوة إلا بالِل العلي العظيم
إعلم أن اللّه على كل شيء قدير و أن اللّه قد أحاط بكل شيء علما
أللهم إني أعوذبك من شر نفسي و من شر كل دابة أنت اخذ بناصيتها
إن ربي على صراط مستقيم
**
يَوْمَ يَجْمَعُكُمْ لِيَوْمِ الْجَمْعِ ذَلِكَ يَوْمُ التَّغَابُنِ وَمَن يُؤْمِن بِالِلِّهَ وَيَعْمَلْ صَالِحًا يُكَفِّرْ عَنْه سَيِّئَاتِهِ وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن
759 تَحْتِهَا الْانْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
“Toplanma günü için sizi topladığı zaman var ya, işte o gün, kimin aldandığının açığa çıkacağı aldanma günüdür. Kim Allah (c.c.)’a inanır ve yararlı iş yaparsa, Allah (c.c.) onun kötülüklerini örter ve onu, içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.” (Teğâbün, 64/9)
**
Azâp eden melâikenin tesbîhi:
سبحان القادر المقتدر سبحان المنتقم عن أعدائه سبحان الملك العظيم
Âdem sûretinde melek (T)
 سبحان الذى الف بين الثلج والنار الف عبادك الصالحين
Korla ateşi bir araya getiren Allah (c.c.)’ın şânı ne yücedir. Sâlih kullarının kalplerini bir araya getir!
**
سبحان اللّه الكريم سبحان النور المبين سبحان إله من في السموات و إله من في الارض
Gün melâikesinin tesbîhi
Semâda melâike insan sûretinde(dir ve) tesbîhleri budur:
سبحان اللّه وبحمده عدد خلقه وزنة عرشه ومداد كلماته
**
- 234 -
“Beyt’i kim elli kere tavaf ederse, annesinden doğduğu günkü gibi günâhlarından temizlenir.”
“Hikmetin başı, Allah (c.c.) korkusudur”
“Her gelecek, yakındır”
سبحان اللّ الكريم سبحان النور المبين سبحان إله من في السموات و إله من في الارض
Gün melâikesinin tesbîhi (B*Ş)762
**
“Mallarınızı zekâtla koruyun, hastalıklarınıza sadaka ile devâ bulun, belâları duâ ile geri çevirin.”
Eksik ve noksanlardan münezzeh olan, Sana hakkıyla ibâdet edemedik Yâ Mâ’bûd.
Semâda melâike insan sûretinde(dir ve) tesbîhleri budur:
سبحان اللّه وبحمده عدد خلقه وزنة عرشه ومداد كلماته
Kıyâmen ve bukâen (ayakta ve ağlayarak) tesbîh ederler.
6 و سبحان رب كل شيء Rukû üzere
5 سبحان الخالق النور و بحمده Havf-ı Hüdâ’dan kuûd üzeredir.
4 سبحان الملك القدوس ربنا و رب الملائكة والروح
3 سبحان الملك الحي الذي لا يموت
2 سبحان ذي العزة والجبروت
1 سبحان ذي الملك والملكوت
**
Nûh Aleyhisselâm’ın tesbîhi:
سبحان الحق الحليم الحليم
سبحان الحق الفرد الكريم
سبحان العزيز الكريم
**
Zehirler bedene nice zarâr eyler ise meâsî (günâhlar) dahî kulûbe (kalplere) şöyle zarâr eyler. Kalp husûsunda zünûp ve meâsînin (günâhların) bir nice mazarratını beyân etmişlerdir. Cümleden biri budur ki; ilimden mahrûm eyler demişlerdir. İlim bir nûrdur. Hak Celle ve Âlâ Hazretleri kulunun kalbine ilkâ eyler (koyar). Ve mâsiyet ol nûru söndürür. Ehl-i mâsiyetin (günâh işleyenlerin) hıfzı olmaz. Gördüğü ve düşündüğü hatırında kalmaz. Bu beyitler İmâm-ı Şâfiî (ö. 204/820) Hazretleri’nindir ki, buyurmuştur:
شكوت الى وكيع خفظي
فار شدني الى ترك المعاصي
وقال اعلم بأن العلم نور
و نور اللّه لا يؤتي العاصي
Ezberimin zayıflığından şikâyet ettim
Günâhların terki ile bana yol gösterdi
Bil ki ilim bir nûrdur dedi
Allah (c.c.)’ın nûru âsîlere vâris olmaz (verilmez)
**
Hamele-i arşın virdi ve tesbîhi bunlardır:
سبحان ذي الملك والملكوت
سبحان ذي العرش والعزة والعظمة والهيبة والقدرة والكبرياء والجبروت
سبحان الملك المعبود
سبحان الملك الموجود
سبحان الملك الحي الذى لا ينام ولا يموت
سبوح قدوس ربنا و رب الملائكة والروح
**
Mülkün ve melekûtun sahibi Allah (c.c.) tüm eksikliklerden münezzehtir.
Ceberût, kudret, kibriyâ, heybet, azamet, izzet ve arşın sahibi olan Allah (c.c.) tüm eksikliklerden münezzehtir.
Mâ’bûd olan mülkün (sahibi) olan Allah (c.c.) tüm eksikliklerden münezzehtir.
Mevcût olan mülkün sahibi olan Allah (c.c.) tüm eksikliklerden münezzehtir.
Ölmeyen, uyumayan, diri olan Allah (c.c.) tüm eksikliklerden münezzehtir.
Ey bütün eksik ve kusurlardan münezzeh bulunan Subbûh (çok tesbîh edilen), ve bütün üstün vasıfları, kemal, fazilet ve güzellik sıfatlarını zâtında cem’ eden Kuddûs! Ey meleklerin ve Rûh’un Rabbi! Seni tesbîh-i takdîs ederim.
**
أللهم في حصنك الحصين آمن يا معين
Allahım! Bizi sağlam kalende koruma altına al, âmîn Yâ Muîn!
--
محب اللّه في الدنيا غريب
له نور و أسرار عجيب
Dünyâda Allah’ı seven gariptir
Halbuki onun nûru ve çok acâyip sırları vardır.
**
ذَلِكَ بِأَنَّ مِنْهُمْ قِسِّيسِينَ وَرُهْبَانًا وَأَنَّهُمْ لاَ يَسْتَكْبِرُونَ
Onlar içinde, keşişler ve râhipler vardır. Onlar büyüklük taslamazlar.
“Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır. Ve onlar büyüklük taslamazlar.” (Mâide, 5/82)
 “ Îmân edenlere karşı düşmanlık yönünden insanların en şiddetlisi olarak yahudileri ve Allah (c.c.)’a ortak koşanları bulursun.” (Mâide, 5/82)
“Ve yine îmân edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Biz hıristiyanlarız" diyenleri bulursun” (Mâide, 5/82)
Ve nasarânın (Hıristiyanların) size muhabbetlerinin sebebi: Onlardan bâzıları şeriatın netîcesi olan ilm-i ledünniye tâlip keşişlerdir. Ve bâzıları da tekkelerde âbidlerdir. Ve onların mü’minlere muhabbetlerinin sebeplerinden birisi de kibir etmemeleridir.
Yahudi mezheplerinde (ise) kendi dinlerine muhalif olan kimseye, hangi sebeple olursa olsun zarâr etmeye çalışmak vâciptir. Nasârânın mezheplerinde âhar kimseye ezâ etmek harâm(dır).
**
Elif Lâm Mîm Râ lafzının mânası: Ben ki Allâhu Teâlâ’yım. Her şeyi bilir ve görürüm. Yâni انا اللّه اعلم و ارى demektir. Ve bu mânâ İbn-i Abbas (r.a.) (ö. 68/687-88) Hazretleri’nden mervîdir.
**

Hayvanat şerrinden emin olma

Ebû Zer (ö. 32/653) radıyallâhu anh rivâyet eyledi ki: Rasûl-i Ekrem sallallâhu aleyhi vesellem: “Sana bit eziyet veriyorsa, bir kadeh su al. Yedi kere içine:
وَمَا لَنَا أَلاَّ نَتَوَكَّلَ عَلَى  اللِّه وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَى ما آذَيْتُمُونَا وَعَلَى ه اللِّ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونََ
“Bize yollarımızı göstermişken neden biz Allah (c.c.)’a dayanıp güvenmeyelim? Elbette bize yaptığınız eziyetlere katlanacağız. Tevekkül edenler yalnız Allah (c.c.)’a tevekkül etsinler.” (İbrâhîm/12)
Sonra:
ان كنتم مؤمنين فكفوا عنا أذاكم و شركم
“Eğer mü’min iseniz eziyetlerinizi, şerlerinizi bizden uzaklaştırın.”
dersin. Sonra yatağın etrafına serp. Bitin şerrinden emîn olarak gecelersin.
**

Kelimâtü’l-ferac Ferahlama duâsı

لا إله إلا اللّه الحليم الكريم
لا إله إلا اللّه علي العظيم
لا إله إلا اللّه رب السموات السبع و رب العرش العظيم
Halîm ve kerîm olan Allah (c.c.)’tan başka ilâh yoktur, aliyyü’l-azîm olan Allah (c.c.)’tan başka ilâh yoktur, kerîm olan arşın ve yedi göğün Rabbi olan Allah (c.c.)’tan başka ilâh yoktur.
**
لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا
“Onları helâke çağırınca taraf-ı İlâhî’den melekler vâsıtasıyla onlara yalnız bir helâke çağırmayın, birçok helâke çağırın denilir.”
Cehennemde helâk çoktur. Meselâ saadetten mahrum olmak, ebeden cehennemde kalmak ve enva’-i azâba dûçar olmak ve açlık ve susuzluk gibi enva’-i sefâlete mârûz kalmak ve elleri zincirle boyunlarına bağlı olmak ve her zaman feryâd ve figân içinde boğulmak ve feryatlarını hiç kimseye dinletememek ve Zebânîler tarafından her zaman hakarete mârûz kalmak, cehennemde mevcût helâklar cümlesindendir.
Rasûlullah’ın; “Duvara çivinin çakıldığı gibi ehl-i cehennem cehenneme çakılır” buyurduğu mervîdir.
**
Hazret-i Ali (ö. 40/661)kerremallâhü aleyhi vecheh radıyallâhu anh Efendimiz’in “Bir kimse sarı pabuç giyse kederi az olur” buyurduğu mervîdir.
Yakın zamânâ kadar ekser ulemâ sarı mesh ve sarı pabuç giyerlerdi. Bizim zamanımızda sarı mesh ve pabuç, parlak kunduralara tehavvül etmiştir. Mehmed Vehbî (1862-1949)
Hülâsatü’l-Beyân fî tefsîr-i Kur’ân.
**
سبك من بلغك
فم يسبح و قلب يذبح
الشباب سحابة صيفا عن قليل تقشع
لكل غدا طعام
لكل دهر رجال
Belagatını güzelleştirmek isteyen
Dil tesbîh çeker, kalp te kurban olur (ölür)
Gençlik, yağmuru az yaz bulutuna benzer
Her sofranın bir yemeği her devrin bir adamı var
**
Aliyi’l-Murtazâ kerremallâhü aleyhi vecheh radıyallâhu teâla anh:
إدفعوا أمواج البلاء بالدعا
demiştir ki mefhumu “Belânın dalgalarını duâ ile defedin” demektir.
**
Ahnef bin Kays (ö. 67/686-87), Tabiîn kelâmıdır:
“Pislik yollarından, iki kere akarak gelen insan nasıl kibirleniyor, hayret ederim”
**
Yarsız kaldı cihânda ayıpsız yâr isteyen
**
Hak Teâlâ’nın bu kâmilin sırrına:
“Ey Habîbim! Sen Benim sırrımsın, Ben de Senin sırrınım” ilhâmıyla (onu) mesrûr eder (sevindirir).
**
Hükemâ-i Arap ve Acem’in müstefâdî (istifâde edilen) nefsü’l-emirde mutâbık olduğu kerrât (defâlarca denenmiş) olan iş bu kelimât-ı erbea (dört sözle özetlenir):
1- Gücünün yetmeyeceğini nefsine taşıtma
2- Senin menfaatine olmayan işi yapma
3- Sevgisini verse bile, kadına güvenme
4- Malına ve malının çokluğuna güvenme
**
“Rahmân’ın eli, ezânı okuyup bitirinceye kadar müezzinin başındadır”
**
Şeyh Muhyiddîn Arabî (ö. 341/952) eydür (der):
“Susmak, mârifetullâhı doğurur”
**
“Bir kimse maîşet (geçim) darlığından dolayı şikâyet ederek sabahlarsa Allah’ı şikâyet etmiş olarak sabahlar. Bir kimse dünyâ işlerine mahzûn olarak sabahlarsa Rabbine küskün olarak sabahlamış olur.”
**
İnsan için erzel-i ömür 75 veyahut 95 yaşında olmaktır. Hazret-i Ali’den (ö. 40/661) mervî olan 75 yaşında olmaktır. Şu kadar ki salah hâl ile muttasıf olanlarda ve tilâvet-i Kur’ân’a devam ve ulûm-ı şer’iyye ile ve âbid ve zâhitlerde erzel ömür olmadığı mervîdir.
**
Hazret-i Ömer (ö. 23/644) (radiyallâhü anh ):
“Nikâhın gayrıdan gınâ (zenginlik) talep eden kimseye ben taaccup ederim” (evlenmek dışında zenginlik arayana şaşarım) buyurmuştur.
Kederden halas (üzüntüsünden kurtuluş) taht-ı kudret-i İlâhiyyededir. Öyleyse kederi, Hak Sübhânehû ve Teâlâ’dan bilip sabır ile müteselli ol.
**
Enes bin Mâlik (ö. 93/711-12) radıyallâhu anh râvisi;
“Hiçbir gün, gece, ay, sene yoktur ki bir öncekinden daha hayırlı olmasın” Ben bu kelâmı benim ve sizin nebîniz olan Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem Hazretleri’nden işittim.
**
Ömer bin Abdülaziz’in (ö. 101/720) eşi Fâtıma (bin Abdülmelik) dedi ki:
“Allah (c.c.)’a yemin ederim ki Ömer ne zehirlendi ve ne de öldürüldü. O Allah haşyetinden ve cehennem korkusundan öldü”
**
“Allah bir kulunu severse o kulun yalvarmasını işitmek için kendisini ibtilâya mârûz bırakır (sıkıntıya sokar).”
**
“Evliyâm kubbemin altındadır, onları Benden başka kimse bilmez”
Hak Teâlâ dört nesneyi dört nesne içinde gizlemiştir; birinci(si;) rızâsını taâti içinde, ikinci(si;) icâbeti duâ içinde, üçüncü(sü;) hışmını günâh içinde, dördüncü evliyâsını kulları içinde.
**

Hazret-i Ali (ö. 40/661) radıyallâhu anh mervîdir. Gam ilacı:

لا إله إلا اللّه الكريم العظيم
سبحان اللّه، تبارك اللّه، رب العرش العظيم
والحمد لِله رب العالمين
**
Hârûn Aleyhisselâm onikibin adam ellerinde kılıçlarla gelip sabahtan akşama dek yetmiş bin adam katlinden sonra afv-ı Gafûr zuhûr eyledi.
Ol azâb ateş ve tâğûn idi ki bir saatte yirmidört bin kimse helâk oldu İsrâil’den
**
Dâvûd Aleyhisselâma Allâhu Teâlâ’nın şöyle vahyettiği rivâyet edilir:
“Yâ Dâvûd! Zikrim, zâkirler (zikredenler) içindir, cennetim mûtî (itaatli) kullarım için, yeteri kadar rızkım mütevekkiller için, fazla vermem şükredenler için, rahmetim muhsinler için, ünsüm (yakınlığım) müştâklar için, Ben ise hassaten âşıklarım içinim”
**
Hazreti Enes (r.a.) (ö. 93/711-12), Rasûlullah (s.a.v.) bana:
“Yâ Enes! Sana üç şey tâlim edeyim ki (öğreteyim ki) onlarla intifâ’ edesin (faydalanasın)” buyurdu.
“Babam anam fedâ olsun Yâ Rasûlallah, tâlim buyur” dedim. Rasûlullah:
“Yâ Enes! Ümmetimden mülâkât ettiğin (karşılaştığın) kimselere selâm ver ki ömrün uzasın, hâne ki dâhil olduğunda selâm ver ki hayrın ve bereketin çok olsun ve kuşluk namazı kıl, zîrâ kuşluk namazı Allah (c.c.)’a rucû edenlerin (Allah -c.c.-’a dönenlerin) namazıdır” buyurdu.
**
İsrâfil Aleyhisselâm’ın tesbîhi:
سبحان اللّه كلما سبح اللّه مسبح
الحمد لِل كلما حمد اللّه حامد
و لا إله إلا اللّه كلما هلل اللّه مهلل
واللّه أكبر كلما كبر اللّه مكبر
سبحان الملك إلا سبحان العلي العظيم
سبحان من ليس كمثله شيء
سبوح قدوس رب الملائكة و
Cemaat-i melâikenin tesbîhi:
 سبحان الوارث الواسع
 سبحان الذي يدرك الْبصار
 سبحان الذي لا تدركه البصار
 سبحان العظيم العليم
Rukû üzere
Cehennem mâlikinin tesbîhi:
 سبحان الذي لا يجور وهو ملك جبار
 سبحان المستقيم من أعدائه
 سبحان المعطي لمن يشاء
سبحان من ليس كمثله شئ
7. semâda melâike insan sûretinde (insan şeklindeki meleklerin) tesbîhleri budur:
سبحان اللّه و بحمده عدد خلقه و زنة عرشه و مداد كلماته
Kıyemen ve bukâen (ayakta ve ağlayarak) tesbîh ederler
و سبحان رب كل شيء
Rukû üzere tesbîhleri
سبحان الخالق النور وبحمده
Havf-ı Hudâ’dan kuûd üzeredir (Allah -c.c.- korkusu sebebiyle oturuş durumundadırlar)
**
Ebu’s-Suûd Efendinin (ö. 953/1574) beyânı vech ile:
“Dünyâda cehâlet tekessür edip âsâr-ı (eser-i) vahiy (vahiy izleri) kalmadığı ve her yerde envâ’-i mezâlimin meydan aldığı ve putperestlik şâyî olup (yayılıp) mecûsî ateşleri âfâka sıçradığı (heryere yayıldığı) ve halkın ne yapacağını şaşırıp hayrette kaldığı bir zamanda, bir mürşid-i kâmilin zuhûr etmesi elbette büyük bir ni’mettir. Zîrâ ihtiyacı def eden ni’met, ihtiyacın şiddeti ile takdîr olunduğundan  bizim Nebîmizin zuhûru (Peygamberimiz’in sallallâhü aleyhi ve sellemin ortaya çıktığı) zamâna nisbetle pek büyük ve gâyet kıymettâr bir ni’mettir (son derece değerli bir ni’mettir)”
**
İmam Ca’fer-i Sâdık (ö. 148/765) radıyallâhu anh buyurur:
“Zaman bozuldu, dervişler değişti, bu zaman susma zamanıdır. Evden dışarı çıkmama zamanıdır”
**
Abdullah bin Abbas (ö. 68/687-88) radıyallâhu anhümâ dedi ki:
“Denizde balığın sırtında ve hurma(nın) çekirdeği üzerinde, bu filan oğlu filanın rızkıdır diye yazılmıştır. Onu ondan başkası yiyemez. Bununla berâber aç gözlü olanlar cehd eder (yorulur) ve rızkının başkasından dolayı (rızkı olmayan şeylerde) korkuya düşer. Bil ki ey kardeşim hamd âlemlerin Rabbi Allah’adır”
**
3. gökte meleklerin tesbîhi:
سبحانك أنت اللّه الحي الذي لا يموت
Râfî savtla tesbîh ederler
3. gök demirdendir. (Mâhiyetini) O’ndan (Allah -c.c.-’tan) başkası bilmez
**
Hamele-i arşın ale’d-devâm tesbîhleri budur:
Yâ Azîm
Hamele-i arşın ale’d-devâm tesbîhleri budur:
سبحان ذي الملك و الملكوت
سبحان ذي العرش و العزة و العظمة والهيبة والقدرة والكبرياء والجبروت
سبحان الملك المعبود
سبحان الملك الموجود
سبحان الملك الحي الذي لا ينام ولا يموت
سبوح قدوس ربنا و رب الملائكة والروح

Mikâil Aleyhisselâm’ın tesbîhi:
سبحان رب كل مؤمن و كافر
سبحان من يضع من هيبته ما في بطونها الحوامل
سبحان قادر المقتدر الكريم الاكرم
سبحان الجليل الْعظم لا يعلم إلا هو
سبحان المطلع على من خفي و جهر لا يعلم إلا هو
**
“Cennet annelerin ayakları altındadır”.
İmâm bin Mekhûl (k.s.) Muâz bin Cebel (ö. 17/638) radıyallâhu teâlâ anhden rivâyet eder ki:
“Hak Sübhânehû ve Teâlâ ile Hazret-i Mûsâ salavâtullâhi alâ Nebiyyinâ ve aleyh 3500 kere keyfiyeti mâlumumuz olmayan tekellüm ile tekellüm edip (bilmediğimiz bir konuşma şekliyle Allah -c.c.- ile konuşup) âhir kelâmında (son sözünde) Hazret-i Mûsâ:
“Yâ Rabb! Bana vasiyet eyle yâni amel-i hayr ile fermân eyle” deyû niyâz ve tazarrû edince Hak Sübhân ve Teâlâ 7 defâ اوصيك بامك Yâni; “Ey Mûsâ! Sana mâderini riâyetle fermân ederim” buyurduktan sonra
“Ey Mûsâ! Âgâh ol ki vâlidenin rızâsı Benim rızâm, suht ve gazabı Benim gazabımdır” buyurdu.
**
Mehdî Halîfe’den (ö. 169/785) hikâyet etmiştir: Bir gece nevmden fez‘ ve havf hâliyle uyanıp sâhib-i şurtasına emir verip mahbûs olan bir Şerîf Hüseynî’yi ihrâc ve bin altın teslîmden sonra mükerremen ya burada kalması ve yahut dilerse hatîrı mutayyep olacak beldesine gitmesi beyninde tahyîr (serbest) ile zindana varıp o Şerîf Hüseynî ondan ihrâc ve bin altın i’tâ ve Halîfe ifâdesini i’lâm eyledikten sonra :
[Halîfe bir gece uykudan korku ile uyanıp muhafız komutanına, Şerîf Hüseyin’i hapisten çıkarıp bin altın verilmesini, ondan sonra da ikrâm olarak sarayda kalmakla hatırı alınıp memleketine gitmek üzere serbest bırakılmasını emretti. O da zindana gidip Şerîf Hüseyin’e halîfenin emrini söyleyince o da:]
“Vallâhi bu gece menâmımda (rüyamda) Rasûl-ü Ekrem sallallâhu teâlâ aleyhi vesellem Efendimizi gördüm.
“Oğulcuğum sana zulm eylediler mi?” buyurduklarında
“Evet Yâ Rasûlallah” dediğimde
“Kalk iki (rekât) namaz kıl ve namazdan sonra
Kalk iki (rekât) namaz kıl ve namazdan sonra
يا سابق الفوت و يا سامع الصوت
و يا كاسي العظام بعد الموت
صل على محمد و على آل محمد
واجعل لي من أمري فرجا و مخرجا
إنك أنت تعلم و لا أعلم و تقدر و لا أقدر و أنت علام الغيوب
يا أرحم الراحمين
ya sabigal fevti ya samiassavti
Ya kâsial izam ba’d-el mevti
sallallâhu ala muhammedin va ala alihi
vecalli min umuri fercen ve mahrecen
ineke ta’lemü vela a’lemü
ve takaddere vela ugaddirü
ente allamul guyup
ya erharrahimin
[Ey kaçınılmazı öne geçiren Allah (c.c.), ey sesleri işiten Allah (c.c.), ey öldükten sonra kemiklere et giydiren Allah (c.c.)! Muhammed ve âli üzerine salât olsun. Bu emirden beni kurtulmuş ve çıkmış eyle. Muhakkak Sen bilirsin ben bilmem, Sen takdîr edersin, ben takdîr edemem. Sen gaybları bilirsin ey merhametlilerin en merhametlisi.]
duâsıyla duâ kıl, buyurdu. Ben dahî namaz ve duâyı tamamdan sonra sen çağırdın” dedi.



Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar