Kayıtlar

HACAMAT

  HAYAT SÜNNETLE BAŞLAR Hacamatla, kılcal damarlardaki tıkanıklıklar açılır. Kandaki ve dokulardaki gaz ve toksinlerin hacamatla atılması, hacamat yapılan bölgeye bağlı damarlardaki kan akımını canlandırır. Hacamat, dokuların beslenmesi ve oksijenlenmesini arttırır, sertlikleri ve ödemleri gözer.   Hacamat kan üretimiyle görevli organları (kemik iliği, karaciğer, dalak) uyarır, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, vücuda direnç kazandırır, ağrıları giderir, hastalıkları önler. Kansızlık, bel tutulması, eklem ağrıları, baş ağrıları, bel, boyun fıtığına ve kireçlenmesine bağlı ağrılar, dalak, karaciğer hastalıkları, enfeksiyonlar, sinirsel, psikolojik ve türlü hastalığın tedavisinde, iç kanamayı durdurmada büyük yardımcıdır. Ne yazık ki, ülkemizde hacamat, kupa çekme, ebelik ve sülük tedavisi yıllarca horlanmış, aşağılanmış, yasaklanmış, sonunda bu meslekler yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Amerika ve Avrupa’da su sanatlar üzerine araştırmalar yapılmaktadır ve bu uygu

Günümüz İlahiyatçılarının Kabrini Merak Ediyorsanız...Gidin Koklayın...İmam Nevevi'ninki Mis Kokuyordu

ODAYI MİS KOKUSU SARDI... @EbubekirSifil pic.twitter.com/7gvxUT6nOW — medineli (@MEDINELI38) June 25, 2024

Osmanlıyı Arkadan Vuran Araplar Bunu Görünce Utanmalılar

Kendi milleti açlık, sefalet ve savaş içinde inlerken yapılan bu hizmetin karşılığını Araplar bize ihanet ile ödediler.

TÜRKLERDE PEYGAMBER Sallallâhü Aleyhi Ve Sellem SEVGİSİ

“Türk” demek “Müslüman” demektir. Bu mana batının ciğerindeki çıbanda gizlidir. Kimin ki dilinde Türklüğü silmek davası vardır. Onun hedefi İslâm’ı yıkmak istiyorum, üzerinedir. Unutulmamalıdır ki, İslâm’ı koruyan ve koruyacağına söz veren Allah Teâlâ olduğuna göre Türk’e düşmanlık besleyenler Allah Teâlâya karşı gelen şeytanla iş tutanlardandır. Fakat herzaman galip olan Allah Teâlâ dır.   MEKKE-İ MÜKERREME VE MEDÎNE-İ MÜNEVVERE’YE ASILMAYAN OSMANLI SANCAĞI Mekke ve Medine İslam’ın iki kutsal kenti zaman zaman çeşitli toplumlar tarafından ele geçirilmiş ve yönetilmiştir. Osmanlılar mısır seferi sonunda Sultan Yavuz döneminde (1516-1517 ) tarihinde bu kutsal beldelere sahip olmuştur. Osmanlı sultanı Yavuz Selim han kutsal şehirlere olan saygısından dolayı bu şehirleri kılıç çekmeden, savaşmadan aldığından ve tevazunun bir gereği olarak “Hakimül Haremeyn “ mübarek yerlerin hakimi denmesini istemeyip,  “ Hadimül Haremeyn “ Mübarek yerlerin hizmetçisi denilmesini iste