Print Friendly and PDF

Hikâye Bitti, Ancak Gerekir Miydi?

Bunlarada Bakarsınız

 



derviş çölün ortasında kendi kendine yaşıyordu.

İbrahimî ilham onu bir düşünce kuyusuna itti.

rahatı bozuldu.

alışveriş başlamıştı.

 uzaktan ve yakından onu depreştiren çiçek

duymadığı anlamadığı halleri başına devşirdi.

kendini kendinden alana yöneltti

derviş, yıllardır onu tanır gibi

 o, gerdek gecesinden önce kapıyı aralayan

gelinin mendil ucu

bir parça bez fakat duyduğu o koku neydi

 derviş, hasretmiş meğer

o cazibeye kapılıp gitti.

 günlerce dil döktü yalvardı.

görür müyüm

ya da görünsün diye.

sırrını döktü, kendini anlattı

o sızmaz katıdan katı, taştan sert ki

küpünü ne kırdı ne açtı.

istedikçe  sordukça daha çok gizlendi,

yetmezmiş gibi birden kayboldu

 ilgisiz alakasız

 derviş sordu,

bu sevgi bende kaybolmazken

o neden gülbeyaz çehresini saklar ki,

kötü idikse neden bize işretin tadını gösterdi

 her geçen bu aşkın değeri karşılıksız mı kalmaktı.

böyle olmuştu dervişin kaderi,

sonunu getiremediği işler.

sanki ulaşırsa silinecek kaybolacak bekaretler gibi

o ve her şey kutuplar gibi uzaklaşıyordu.

 dolanıktır dervişin hali

sevdiğine ne yaptıysa kar etmedi.

istiyordu, çok şey istemeden.

anladı birbirinin aynı olan şeyler dünyada

birbirini çekmezlermiş.

 ya dolu ol ya da boş

aynı cins olursan bir de parçalanmış gibi,

onun birleşmesi uzaklaşmak olacak dendi.

derviş yine sordu:

tanrıda aynı öyle değil mi, hem yakın hem uzaktan uzak

derki beni unutma, benden başkasına yaklaşma,

yaklaştığında dervişe en yakın hali

binlerce yıllık zaman gibi

düşünüp durdu.

 uzaklaştıran yaklaştırmayan o şey

benim, benim mi

nasıl buluşacak hiç ayrılmayan

ayrılıksız birleşilmez ki,

derviş karar verdi

gel ayrıymış gibi olalım,

ben seni arayayım, sende uzaklaş,

kızar gibi,

bendeki aramak olsun

sana hasta, sende ilaç

 tadın acı gelsede, içim zehirlense

yine arayım ben seni

bulursam belki sende eririm.

değil mi, ayrı kalsın bu dava bitmesin

istediğin

derviş hayal ederek günlerini geçirdi.

 söylendi, durdu, ağladı.

bir gün öldü.

 buluşması yok, sevilmesi yok

olmadığı yerinde meçhul bir şekilde

çölünde kurumuş bir fidan gibi.

 güzeller güzeli sevgilisi geldi

 bir düşündü doğru olan bu muydu, dedi.

yanlış mı oldu

 o da şimdi yalnız kaldı.

 yeniden başlayacak birer sevdaları olsa da

dervişin yeri bir başkaydı.

sonsuzluğun içerisinde kaybolan niceleri

anılmadan duyulmadan kalmak.

bu kaderi değiştirseydi

yalnızlığın acısını yaşayan sevgili

genişlettiği alemini kendinden kendine eritmeseydi

olmayacak gibi,

hiçbir şeyini paylaşmak istemeyen bu güzel ile

bir devran süremeden gitmek ve ölmek.

olmayacak bir hikayenin kaybolmasını seyretmek

bütün alemin acı içinde kıvranması

nedeni belki bu olabilirdi?

geldik gidiyoruz,

bir taş mabet dahi yerinde, çok iyi.

ne oldu, derviş öldü.

 hikaye bitti,

ancak gerekir miydi?


İsmail Hakkı Altuntaş

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar