BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ kaddesellâhü sırrahu’l azizin İKİ MEKTUBU
( BARLA 228, 16 MEKTUP 63)
باســمه
سبحانه
و
ان
من
شئ
الا
يسبح
بحمده
الســلام
عليكم
ورحمة
الله
بركاته
Aziz, sıddık, fedakâr, gayyur, vefadar
kardeşim Kürd Bekir Bey!
Maatteessüf bilmecburiye nâhoş ve malayani
sayılacak bir bahis söyleyeceğim. Fakat bu bahsim, hakikî hamiyetperver Türkçülere
karşı değil, belki firengîlik hesabına sahtekâr bir surette Türkçülüğü kendine
perde eden mütecavizlere karşı söylüyorum. Şöyle ki:
Mülhid münafıkların en son ve alçakça ve
vicdansızca aleyhimizde istimal ettikleri bir silâhı şudur ki, diyorlar:
"Said Kürddür, bir
Kürdün arkasında bu kadar koşmak hamiyet-i milliyeye yakışmaz."
Ben bu münafıkların vicdansızcasına
desiselerine karşı değil, belki bazı safdillerin temiz kalbleri bunların
sözleriyle bulanmamak için diyorum ki:
Evet ben başka memlekette dünyaya gelmişim.
Fakat Cenab-ı Hakk beni bu memleketin evlâdına hizmetkâr etmiş ki; dokuz sene
mütemadiyen bu memleketteki milletin ondan dokuz kısmının saadetine, kendi
dilleriyle hizmet ettiğim bu havalideki insanlara malûmdur.
Hem ben bu memlekette Hulusi, Sabri,
Hâfız Ali, Hüsrev, Re'fet, Âsim, Mustafa Çavuş, Süleyman, Lütfü, Rüşdü,
Kuleönü’lü Mustafa, Zekâi, Abdullah gibi yirmi otuz Müslüman Türk
gençlerini âdeta yirmi otuz bin milletdaşlarıma tercih ettiğimi ve onları o
otuz bin adam yerine kabul ettiğimi, bu dokuz senedeki Türkçe âsâriyle ve
hizmet ile göstermişim.
Evet ben
bin gafil ve âmi Kürdü bir Türk olan Hulusi'ye karşı tutmadığımı ve bin cahil
Kürdü birer Türk olan Âsim ve Re'fet'e mukabil göremediğimi ve bir genç Türk
olan Hüsrev'i bin âmi Kürdle değişmediğimi ehl-i dikkat ve benim ahvalime
muttali olanlar tasdik ettikleri halde, firengîlik namına ve ilhad hesabına,
Türkçülük perdesi altında, sahtekâr bir milliyetperverlik suretinde ve
hodfuruşluk cihetinde bana tecavüz edenler ve Türk milletini ve milliyetini
zehirleyen mülhidler bilsinler ki:
Ben millet-i İslâmiyenin
en mühim ve mücahid ve muazzam bir ordusu olan Türk milletine binler Türk kadar
hizmet ettiğimi, binler Türk şahiddir.
İşte bana Kürd diyen ve ittiham eden,
zahiri hamiyetperverlik gösteren sahtekârlar, bu millete ne gibi hizmet
ettiklerini göstersinler.
Bu fıravuncuklann enaniyetini kabartan
mahviyetkârane söz söylemek caiz olmadığından, bilmecburiye o mütekebbirlere
karşı izzet-i İlmiyeyi muhafaza etmek için, söylenmeyecek ve izharı münasib
olmayan uhrevî hizmetlerimi Cenab-ı Hakk'ın afvına güvenerek izhar ettim.
الباقى
هو
الباقي
(Dördüncü Remz tashihli nüsha) Kardeşiniz
Said Nursi
Kaynak:
Risale-i Nur Külliyatından Rumuzât-ı
Semaniyye [Yirmidokuzuncu Mektubun
İkinci Makamı], Müellifi Bediüzzaman Said Nursi, Hazırlayan: Hüseyin BULUT
İstanbul -2001, s.228-229
(26. MEKTUP 326)
باســمه
سبحانه
و
ان
من
شئ
الا
يسبح
بحمده
Fikr-i milliyet şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan
dessas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde menfi bir surette uyandırıyorlar,
tâ ki parçalayıp onları yutsunlar.
Hem fikr-i milliyette bir zevk-i nefsanî var,
gafletkârâne bir lezzet var, şeâmetli bir kuvvet var. Onun için, şu zamanda
hayat-ı içtimaiye ile meşgul olanlara "Fikr-i milliyeti bırakınız"
denilmez. Fakat fikr-i milliyet iki kısımdır:
Bir kısmı menfidir, şeâmetlidir, zararlıdır. Başkasını
yutmakla beslenir, diğerlerine adâvetle devam eder, müteyakkız davranır. Şu
ise, muhasamet ve keşmekeşe sebeptir.
Onun içindir ki, hadis-i şerifte ferman etmiş:
الاسلامية حبت العصبية الجاهلية
Bu ibare, İslâmiyet öncesi câhiliye âdetlerine
dönmekten men eden hadislerden iktibas edilmiştir. Bu mevzuda birçok hadis-i
şerif rivayet edilmiştir. Bunlardan birisi şöyledir:
الاسلام يحب ما قبله
Manâsı: "İslâm dini kendinden önceki bâtıl
olan fiil, hareket, âdet ve inanışları keser, kaldırır." (Buharî)
ve Kur'ân da ferman etmiş:
إِذْ جَعَلَ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْحَمِيَّةَ حَمِيَّةَ الْجَاهِلِيَّةِ فَأَنزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ وَأَلْزَمَهُمْ كَلِمَةَ التَّقْوَى وَكَانُوا أَحَقَّ بِهَا وَأَهْلَهَا وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
"Kâfirler, kalblerine cahiliyet taassubundan
ibaret olan o gayreti yerleştirdiklerinde, Allah, Resulünün ve mü'minlerin
üzerine sükûnet ve emniyetini indirdi ve onlara takvâda ve sözlerine bağlılıkta
sebat verdi. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah ise herşeyi
hakkıyla bilir." Fetih Sûresi, Fetih:26.)İşte şu hadis-i şerif, şu âyet-i
kerime, kat'î bir surette menfi bir milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul
etmiyorlar. Çünkü müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti ona ihtiyaç
bırakmıyor.
Evet, acaba hangi unsur var ki, üç yüz elli milyon
vardır? Ve o İslâmiyet yerine o unsuriyet fikri, fikir sahibine o kadar
kardeşleri, hem ebedî kardeşleri kazandırsın?
Evet, menfi milliyetin tarihçe pek çok zararları
görülmüş. Ezcümle, Emevîler, bir parça fikr-i milliyeti siyasetlerine
karıştırdıkları için, hem âlem-i İslâmı küstürdüler, hem kendileri de çok
felâketler çektiler.
Hem Avrupa milletleri şu asırda unsuriyet fikrini çok
ileri sürdükleri için, Fransız ve Almanın çok şeâmetli ebedî adâvetlerinden
başka, Harb-i Umumîdeki hâdisât-ı müthişe dahi, menfi milliyetin nev-i beşere
ne kadar zararlı olduğunu gösterdi
CÂ-YI DİKKAT BİR HAL:
Türk milleti anâsır-ı
İslâmiye içinde en kesretli olduğu halde, dünyanın her tarafında olan Türkler
ise Müslümandır. Sair unsurlar gibi müslim ve gayr-ı müslim olarak iki kısma
inkısam etmemiştir. Nerede Türk taifesi varsa Müslümandır. Müslümanlıktan çıkan
veya Müslüman olmayan Türkler, Türklükten dahi çıkmışlardır (Macarlar gibi).
Halbuki küçük unsurlarda dahi hem müslim ve hem de gayr-ı müslim var.
Ey Türk kardeş!
Bilhassa sen dikkat et. Senin milliyetin İslâmiyetle
imtizaç etmiş; ondan kabil-i tefrik değil. Tefrik etsen, mahvsın. Bütün senin
mazideki mefâhirin İslâmiyet defterine geçmiş. Bu mefâhir, zemin yüzünde hiçbir
kuvvetle silinmediği halde, sen şeytanların vesveseleriyle, desiseleriyle o
mefâhiri kalbinden silme.
الباقى هو الباقي
Said Nursî
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar