Print Friendly and PDF

Yayınlar


Büyük İrlanda Kıtlığı (An Gorta Mór) ve Osmanlı Yardımı

Bunlarada Bakarsınız

 


Kısa Bir Özet

Sunduğunuz kaynaklar dizisi, modern tarihin iki büyük felaketini, yani Büyük İrlanda Kıtlığı (An Gorta Mór) ve Osmanlı İmparatorluğu'ndaki doğal afetlere verilen yönetimsel tepkileri derinlemesine inceleme fırsatı sunmaktadır. Bu inceleme, felaketlerin toplumsal ve iktisadi sonuçlarının yanı sıra, yönetimsel ve kültürel miraslarının karşılaştırmalı bir analizini yapmayı mümkün kılmaktadır.

Aşağıda, bu iki ana konuyu, doktora makalesi tarzında, akademik bir üslup ve kaynak gösterimiyle sunmaktayım.

I. Büyük İrlanda Kıtlığı (An Gorta Mór) ve Siyasi İktisat Perspektifinden Yönetimsel Tepkiler

Büyük İrlanda Kıtlığı (1845–1850), çağdaş tarihin en yıkıcı olaylarından biri olarak kaydedilmiştir. Kaynaklarda vurgulandığı üzere, bu trajedinin demografik maliyeti dehşet vericidir: Bir milyonun üzerinde insanın yaşamını yitirdiği ve bir buçuk milyon kadarının göç etmek zorunda kaldığı tahmin edilmektedir. Bu kayıpların toplumsal yapı üzerindeki etkisi, İrlanda nüfusunun kıtlık öncesi seviyesine asla ulaşamamasıyla kalıcılaşmıştır.

1. Ekolojik Tetikleyici ve Tek Mahsule Bağlılık

Felaketin ekolojik tetikleyicisi, Phytophthora infestans (Patates mantarı) olarak bilinen ve o zamana dek bilinmeyen bir hastalığın (tahrip edici mantar enfeksiyonu) patates mahsulüne tekrar tekrar saldırmasıdır. Bu durum, patatesi temel gıda olarak kullanan nüfusun büyük bir kısmı için ciddi bir tehdit oluşturmuştur.

Kıtlık öncesinde İrlanda'da patatese olan aşırı bağımlılık dikkat çekicidir. Ortalama bir İrlandalı yetişkinin günde yaklaşık 14 pound (yaklaşık 6.4 kg) patates tükettiği belirtilmektedir. Patatesin yaygın ve besleyici bir ürün olmasına rağmen (sadece protein ve D vitamini eksikliği bulunmakta, bu da genellikle ayran ile giderilmekteydi), tek bir mahsule bu denli bağımlı olmak, ekolojik bir kaza (ecological accident) karşısında ulusu aşırı kırılgan hale getirmiştir.

İlginç Bir Bilgi: Kıtlık öncesinde, İrlanda halkı Avrupalı çağdaşlarının çoğundan daha uzun boyluydu, daha uzun ömür beklentisine sahipti ve daha düşük bebek ölüm oranına sahipti; bu durum patates ağırlıklı beslenmenin aslında sağlıklı olduğunu göstermekteydi.

2. Kıtlık Öncesi Krizler ve Yönetim Felsefesi

Kaynaklarda, Büyük Kıtlık’tan önce de İrlanda’da düzenli olarak kıtlık ve kıtlık benzeri krizlerin yaşandığı görülmektedir. Örneğin, 1740–1741 kışı, blaidhain an áir (Katliam Yılı) olarak halk hafızasına kazınmıştır ve aşırı hava koşulları mahsulü ve çiftlik hayvanlarını yok etmiştir. Ancak 1840'lardaki felaketin ölçeği ve süresi emsalsizdi.

İrlanda Kıtlığı'nı diğer modern kıtlıklardan ayıran en önemli özelliklerden biri, olayın Birleşik Krallık gibi görece gelişmiş bir ekonominin içinde gerçekleşmiş olmasıdır. İngiliz Hükümeti'nin yanıtı, eleştirilere göre yetersiz kalmış ve genellikle laissez-faire (bırakınız yapsınlar) iktisadi ilkeleriyle şekillenmiştir. Kıtlık ilerledikçe, yardım çabalarının "minimalist bir düzeyde" tutulması gerektiği temel felsefesi benimsenmiş ve hatta zamanla azaltılmıştır.

Siyasi İktisat Eleştirisi: Ekonomist Amartya Sen'in "haklar yaklaşımı" (entitlements approach) çerçevesinde, İrlanda Kıtlığı'nın kısmen "yanlış dağıtım ve açgözlülüğün" sonucu olduğu iddia edilir. Kıtlık sırasında, İrlanda’dan Britanya’ya tahıl ve hayvan ihracatının devam etmesi, "bolluk ortasında açlık" imajını pekiştirmiştir. Ancak Cormac Ó Gráda, ihracatın sembolik öneminin gerçek öneminden daha fazla olduğunu, zira ihraç edilen tahılın bile patates kaybının sadece yedide birini karşılayabileceğini belirtmiştir, bu da felaketin aynı zamanda ciddi bir gıda kıtlığı (food shortage) krizi olduğunu gösterir.

Yönetim çevrelerinde, kıtlığın, İrlanda'nın geri kalmışlığını ve nüfus fazlalığını çözmesi beklenen, gerekli ancak talihsiz bir süreç olduğu yönünde bir görüş hakimdi. Bu, popülasyon kontrolü ve mülkiyetin konsolidasyonu gibi uzun zamandır arzulanan değişiklikleri kolaylaştırmak için bir fırsat olarak görülmüştür.

3. Kıtlığın Kültürel ve Demografik Mirası

Kıtlık, İrlanda toplumunda derin bir kültürel travma yaratmış ve edebi temsillerde de kendini göstermiştir. Halk arasında An Gorta Mór (Büyük Açlık) olarak bilinen bu dönem, İngiliz medyasında ve resmi söylemde ise genellikle Famine (Kıtlık) olarak adlandırılmıştır.

Demografik çöküş, özellikle Gaelic (İrlandaca) konuşan kırsal kesimdeki yoksul Katolik alt sınıfları vurmuştur. Hayatta kalanlar arasında, typhus (tifüs), cholera (kolera) ve dysentery (dizanteri) gibi hastalıklar, yetersiz beslenmeyle birleşerek toplu ölümlere neden olmuştur. Hatta Liverpool, 1847'deki Kayıt Memuru raporunda "İrlanda'nın mezarlığı" olarak tanımlanmıştır.


II. Osmanlı İmparatorluğu'nda Afetler ve Yönetimsel Yaklaşımlar

Kaynaklar, Osmanlı İmparatorluğu'nun da veba, kıtlık ve deprem gibi doğal afetlerle mücadele ettiğini ve buna yönelik yönetimsel ve sosyal mekanizmalar geliştirdiğini göstermektedir. Bu bağlamda, Yavuz Sultan Selim'in dönemi ve afete tepki yöntemleri, İrlanda’daki yaklaşımla tezat (tezat) teşkil etmektedir.

1. Yavuz Sultan Selim Dönemi ve Merkeziyetçilik

Yavuz Sultan Selim (hükümdarlığı 1512–1520), kısa süren saltanatına rağmen imparatorluğun karakterini derinden etkilemiştir. Selim, Osmanlı İmparatorluğu'nun Sünni kimliğini pekiştirmiş ve en büyük rakipleri olan Safevilerle mücadele etmiştir. Safevi Şahı İsmail’in orduları Kızılbaş olarak adlandırılmıştır.

Tarihi Olay: Yavuz Sultan Selim’in, Safevi elçisine hakaret içeren hediyeler (bir bez parçası, bir asa, bir diş fırçası, tespih ve dilenci kasesi) göndermesi, Şah İsmail'i bir dilenci mistik olarak aşağılama amacı taşımaktaydı; Şah İsmail de karşılık olarak Selim'e bir kutu afyon göndererek onu uyuşturucu bağımlısı olmakla suçlamıştır. Bu diplomatik atışmalar, iki büyük rakip imparatorluk arasındaki gerilimin boyutunu göstermesi açısından ilginçtir.

2. Osmanlı’da Afet Yönetimi ve Sosyal Refah

Osmanlı İmparatorluğu'nda felaketlere verilen yanıtlar, genellikle imaret (aşevi) ve waqf (vakıf) gibi İslami hayır kurumları etrafında şekillenmiştir. Bu kurumlar, yoksullara gıda sağlamış ve kültürel bütünleşmeyi teşvik etmiştir. Özellikle Arap şehirlerinin Osmanlılaşmasında imaretlerin rolü büyük olmuştur.

Laurent d’Arvieux gibi gezginler, Osmanlı hayırseverliğinin din, yaş veya cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkese sunulduğunu belirtmiştir. Kıtlık durumlarında, yöneticiler, önceden var olan bu yardım sistemlerini desteklemekle kalmamış, aynı zamanda yeni kurumlar oluşturarak veya mevcut yapıları yeniden şekillendirerek müdahale etmiştir.

Tekrardan Kaçınma: Daha önceki yazılarımızda, Orta Çağ İslam dünyasında veba ve salgınlara karşı uçma (fleeing) veya karantina uygulamalarına dair tartışmalara değinilmişti (örneğin İbn Hacer'in ve El-Suyuti'nin yaklaşımları). Osmanlı sultanları da veba karşısında farklı tepkiler göstermiştir: Fatih Sultan Mehmet salgınlardan ordusuyla kaçarken, Kanuni Sultan Süleyman (Süleyman I), Avusturya elçisinin vebadan kaçma talebini reddetmiştir. Bu durum, kadercilik ile pragmatizm arasındaki yönetimsel yaklaşımların zamanla değiştiğini göstermektedir.

3. Tanzimat Dönemi ve Modernleşen Afet Yönetimi

  1. yüzyıldaki Tanzimat reformları, Osmanlı'nın afetlere tepkisini modernleştirmiştir. Örneğin, 1855 Bursa depreminden sonra, yardım ve yeniden yapılanma çabaları, dinsel ayrıma dayanmayan yeni bir idari yaklaşımı temsil etmiştir. Midhat Paşa liderliğindeki yeniden yapılanma, yerel halka güven aşılamak amacıyla büyük anıtların (Ulucamii ve kale) onarımına öncelik vermiştir. En dikkat çekici yenilik, daha önce İslami olmayan kurumların (kilise, sinagog) devlet tarafından fonlanmamasının aksine, Bursa’daki kaynak tahsisinde dini aidiyetin bir faktör olmaktan çıkmasıdır.

Sonuç

Büyük İrlanda Kıtlığı ve Osmanlı'daki afet deneyimlerinin karşılaştırılması, yönetimsel felsefenin felaketlerin sonuçları üzerindeki kritik etkisini göstermektedir. İrlanda'da laissez-faire (serbest piyasa) ilkeleri ve mülkiyetin konsolidasyonuna odaklanma, insani felaketi katlanarak artırmıştır. Öte yandan, Osmanlı İmparatorluğu'nda tarihsel olarak yerleşmiş imaretler ve waqflar gibi kurumsal hayırseverlik mekanizmaları, toplumun dayanıklılığını artırmış ve 19. yüzyıldaki modernleşme çabalarıyla (Tanzimat) bu sistemler, dini ayrım gözetmeksizin daha kapsayıcı hale getirilmiştir. Her iki durumda da, felaketler, sadece doğal olaylar değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal yapıların birer aynası olmuştur.


Kaynakça (References)

O’Donnell, R. (2008). The O’Brien Pocket History Of The Irish Famine. The O’Brien Press. O’Donnell, R. (2008). O’Brien Pocket History Of The Irish Famine. Miles, K. (2013). All Standing: The Remarkable Story of the Jeanie Johnston. Free Press. Miles, K. (2013). All Standing: The Remarkable Story of the Jeanie Johnston. Miles, K. (2013). All Standing: The Remarkable Story of the Jeanie Johnston. Neal, F. (1997). Black ’47: Britain and the Famine Irish. Palgrave Macmillan. Neal, F. (1997). Black ’47: Britain and the Famine Irish. Ó Gráda, C. (1997). Black ’47: Britain and the Famine Irish (Frank Neal). Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Princeton University Press. Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Henry, W. Sr. (2011). Coffin Ship - the Wreck of the Brig St_ John. Mercier Press, Limited. Murphy, M. O. (T.y.). Compassionate Stranger: Asenath Nicholson and the Great. Syracuse University Press. O'Neill, P. D. (2017). Famine Irish and the American Racial State. Routledge. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Cusack, G. & Goss, S. J. (Ed.). (2006). Hungry Words: Images of Famine in the Irish Canon. Irish Academic Press. Cusack, G. & Goss, S. J. (Ed.). (2006). Hungry Words: Images of Famine in the Irish Canon. Cusack, G. & Goss, S. J. (Ed.). (2006). Hungry Words: Images of Famine in the Irish Canon. Somerville, A. (T.y.). Letters From Ireland During The Famine Of 1847. Somerville, A. (T.y.). Letters From Ireland During The Famine Of 1847. Stathakopoulos, D. C. (2004). Famine and Pestilence in the Late Roman and Early Byzantine. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman Empire: Plague, Famine,. Cambridge University Press. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman Empire: Plague, Famine,. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman Empire: Plague, Famine,. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman Empire: Plague, Famine,. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman Empire: Plague, Famine,. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman Empire: Plague, Famine,. Corporaal, M. (2016). Relocated Memories: The Great Famine in Irish and Diaspora. Syracuse University Press. O'Donoghue, S. (T.y.). The Disaster of the Irish Potato Famine: Irish Immigrants. Rosen Publishing Group. Gallagher, C. S. (T.y.). The Irish Potato Famine. Chelsea House Publishers. Gallagher, C. S. (T.y.). The Irish Potato Famine. Gallagher, C. S. (T.y.). The Irish Potato Famine. Fradin, D. B. (2012). The Irish Potato Famine. Marshall Cavendish Corporation. Fradin, D. B. (2012). The Irish Potato Famine. Fradin, D. B. (2012). The Irish Potato Famine. Charles River Editors. (2014). The Irish Potato Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland during the 19th Century. Charles River Editors. (2014). The Irish Potato Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland during the 19th Century. Tóibín, C. & Ferriter, D. (2001). The Irish Famine: A Documentary. Profile Books. Laxton, E. (1997). The Famine Ships: The Irish Exodus to America 1846-51. Henry Holt & Co. Kelly, J. (2013). The graves are walking: a history of the Great Irish Famine. Faber & Faber, Limited. Kelly, J. (2013). The graves are walking: a history of the Great Irish Famine. Kinealy, C., Moran, G. & King, J. (T.y.). The history of the Irish famine: Volume III, 'Fallen Leaves'. Kinealy, C., Moran, G. & King, J. (T.y.). The history of the Irish famine: Volume III, 'Fallen Leaves'. Bourke, A. (T.y.). The visitation of God? The potato and the great Irish. Independent Publishers.


İngiltere ve İrlanda Arasındaki Ayrılığın Analizi: Sömürgeci Yönetimden Ulusal Travmaya

I. Çatışmanın Başlama Nedeni: Sömürgeci Yönetim ve Siyasi Eşitsizlik

Britanya ile İrlanda arasındaki sistematik sıkıntının kökeni, 19. yüzyıl öncesine dayanır ve temelinde İrlanda’nın koloni statüsünde (colonial status) ele alınması yatar. Kaynaklarımız, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başında bu gerilimin nasıl biriktiğini detaylandırmaktadır:

1. Yasal ve İktisadi Baskı

  1. yüzyılın başlarında, İngiliz Parlamentosu, İrlanda’daki ticareti kendi lehine olacak şekilde düzenlemekte serbestti. Örneğin, İngiliz rakipleri korumak adına İrlanda tekstil sektörü 1800'lerin başında ciddi zarara uğratılmıştır.

1801 tarihli Act of Union (Birlik Yasası), İrlanda’nın ulusal siyasi forumunu (parlamentosunu) ortadan kaldırmış ve İrlandalı milletvekilleri ile soyluları (Peers) Londra'ya göndermiştir. Ancak bu temsil, İngiliz çoğunlukçuluğu (English majoritarianism) ve muhafazakâr vetolar karşısında büyük ölçüde etkisiz kalmıştır.

2. Nüfus Sorunu ve Malthusçu Algı

Kıtlık öncesi (1770-1840) İrlanda nüfusu tahmini 4,75 milyondan 8,17 milyonun üzerine çıkarak Batı dünyasının en yüksek artış oranına ulaşmıştır. İngiliz yönetim çevreleri ve entelektüelleri, bu durumu ekonomik bir tehdit olarak görmekteydi. Malthusçu (Malthusian) bakış açısıyla, nüfus artışı bir sorun teşkil etmiş ve önde gelen ekonomistler İrlandalı işçileri, geçim araçlarını düşünmeden çoğalmakla suçlamıştır.

Bu dönemde, İrlanda’da var olan İngiliz yerleşimci grubu (English colony), yasal olarak "Millet" (The Nation) olarak adlandırılırken, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan Katolikler, "yasa dışı" (outlaws) veya "İrlanda düşmanı" (the Irish enemy) olarak görülmekteydi.

II. Kıtlık (An Gorta Mór): Ayrışmanın Uzun Sürmesinin Kritik Nedeni

Çatışmanın bu denli uzun sürmesinin en şiddetli ve travmatik nedeni, 1845-1850 yılları arasında yaşanan Büyük Kıtlık’tır. Kaynaklar, bu doğal afetin, Britanya'nın sömürgeci zihniyetinin test edildiği ve başarısız olduğu bir dönüm noktası olduğunu göstermektedir.

1. Yönetimsel İdeoloji ve Kıtlığın Sömürülmesi

Kıtlık, doğal bir felaket olan Phytophthora infestans (Patates mantarı) patojeni ile tetiklenmiştir. (Önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, bu mantarın kasıtlı olarak İngilizler tarafından musallat edildiğine dair somut bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak, mantarın doğal olarak ortaya çıkmasına rağmen, Britanya’nın buna verdiği tepki, olayın kitlesel bir trajediye dönüşmesinde belirleyici olmuştur.)

Dönemin Britanya hükümeti, Sir Charles Trevelyan'ın Hazine'deki (Treasury) etkisi altında, laissez-faire (bırakınız yapsınlar) ekonomik doktrinlerine ve providence (ilahi takdir) inancına sıkı sıkıya bağlı kalmıştır.

  • Ekonomik Katliam: Hükümet, ekonomik iyileşmenin ancak devlet yardımı olmaksızın sağlanabileceği inancıyla hareket etmiş. Bu, gıda yardımı çabalarının yetersiz kalmasına neden olmuştur. Hatta Trevelyan, Sir Robert Peel’in hükümeti tarafından sipariş edilen üçüncü gemi dolusu Amerikan mısırını iptal etmiştir; bu, İrlandalı yoksulların devlet yardımına alışmak yerine, kendi endüstri alışkanlıklarına geri dönmelerini sağlama inancına dayanıyordu.
  • İhracatın Devamı: Kıtlık sırasında İrlanda'dan Britanya'ya tahıl ve yiyecek ihracatına herhangi bir kısıtlama getirilmemesi, kıtlığı "suni" (artificial) bir felaket yapan temel siyasi karardı.
  • "Yok Etme Politikası": Yönetimin tutumu o kadar kayıtsızdı ki, 1849'da İrlanda Yoksul Yasası Komisyonu Üyesi Edward Twisleton, Avam Kamarası'nın (House of Commons) kayıtsızlığı nedeniyle istifa etmiş ve Başbakan Lord Russell'a, uygulanan politikanın "bir imha politikası (a policy that must be one of extermination)" olması gerektiğini düşündüğünü bildirmiştir. Bu ifade, sömürgeci kayıtsızlığın zirvesini ve ayrışmanın en önemli nedenini teşkil eder.

2. Radikalleşme ve Bağımsızlık Tohumları

Kıtlık, Britanya ile birliğin (Union) fiyaskosunu ortaya koymuştur. Milliyetçiler, Kıtlığın, İngiltere’nin "sorunlu bir koloni" (a problematic colony) olarak gördüğü İrlanda’nın gerçek statüsünü maskelediğini savunmuştur.

Kıtlık sonrası dönemde:

  • Fenianizm ve İntikam: Kitlesel ölümler ve zorunlu göç (emigration) sonrası oluşan derin öfke, İrlanda Cumhuriyet Kardeşliği (Irish Republican Brotherhood) ve Fenianlar gibi devrimci akımların canlanmasına neden olmuştur. Bu hareketler, 1881'de Michael Davitt tarafından "İrlanda intikamının kurt köpeği" (the wolfdog of Irish vengeance) olarak tanımlanan post-kıtlık öfkesinden güç almışlardır.
  • Siyasi Ayrılıkçılık: Daniel O'Connell’ın Repeal (İptal) Hareketi gibi anayasal çözümler, Kıtlık karşısında başarısız olunca, William Smith O'Brien liderliğindeki Young Ireland (Genç İrlanda) gibi daha savaşçı (warlike) gruplar güç kazanmıştır. Bu da 20. yüzyılın bağımsızlık hareketlerinin siyasi temelini atmıştır.

III. Büyük Britanya İmparatorluğu/Devletleri Konumu İçinde İrlandalıların Yeri (1850'ler ve Sonrası Sosyal Doku)

Kıtlık sonrası dönem (1850-1865), İrlanda’nın sosyal ve ekonomik dokusunda büyük bir dönüşüm yaşanmıştır, ancak bu dönüşüm bile İngiliz ve İrlandalılar arasındaki algı ve çatışmanın devam ettiğini göstermektedir.

1. İngiliz Gözüyle İrlanda’nın İyileşmesi

Kıtlık sonrası İngiliz yorumcular, özellikle Harriet Martineau gibi etkili isimler, İrlanda’nın toparlanmakta olduğunu iddia etmiştir. Martineau’ya göre, ülkenin sorunları artık siyasi değil, sosyal ve ekonomikti.

  • Göçün Faydası: Martineau, göçün, ekonomik sorunlara sapkın (perverse) bir çözüm olmasına rağmen, "kalanlar için zenginliğin arttığı ve ekimin iyileştiği" bir süreç olduğunu savunmuştur. Emek arzının azalmasıyla ücretlerin yükselmesi, İngiliz standartlarına yaklaşan bir refah seviyesine işaret etmekteydi.
  • "Fakir Akraba" Algısının Sonu: 1853’te Kraliçe Victoria'nın Dublin Sanayi Fuarı'nı ziyareti sırasında Martineau, İngilizlerin İrlanda'ya "fakir akraba" (poor-relation) gözüyle bakmayı bırakmaları gerektiğini, çünkü Birleşik Krallık’ın yasalarının ve diğer koşulların İrlanda’ya yeni bir canlılık (vigour) ve umut getirdiğini yazmıştır.
  • İmparatorluk Bağlantısının Değeri: Martineau, İrlanda'nın yeni başarısının, "İmparatorluk bağlantısının" (Imperial connection) İrlanda için faydalarını kanıtladığını ve hiçbir bağımsızlık planının bu kadar refah getiremeyeceğini iddia etmiştir.

2. Siyasi Çatışmanın ve Dışlanmanın Devamı

Bu ekonomik iyimserliğe rağmen, İrlanda’nın Birleşik Krallık içindeki konumu sömürgeci zihniyetle belirlenmeye devam etmiştir:

  • Devam Eden Ayırımcılık: Kıtlık sırasında İskoçya'daki mantar hastalığı saldırısı daha az şiddetli olmasına rağmen, Trevelyan’ın İskoçya'daki gıda depolarına öncelik vermesi ve İskoçların İrlandalılara göre daha çalışkan (industrious) olduğuna dair ayrımcı bir gerekçe sunması, İrlanda’nın bir koloni olarak görüldüğünün kanıtıdır.
  • Siyasi İrade Eksikliği: İrlanda milletvekillerinin, İngiliz kamuoyunda yayılan kötü gazetecilik (bad journalism) ve İrlanda karşıtı (anti-Irish) medya duvarı nedeniyle Avam Kamarası'nda düzgün bir şekilde dinlenmeleri imkânsız hale gelmiştir. Bu, İrlanda’nın Birleşik Krallık’a aidiyetinin kurgusal (fiction of Union) olduğunu gösteriyordu.
  • Hukuki Eşitsizlik: Kıtlık yardımlarının çoğunlukla İrlandalı vergi mükellefleri tarafından karşılanması ve Londra’nın "anlamlı bir mali yükümlülük" (meaningful financial liability) kabul etmemesi, İrlanda Milliyetçileri'nin Birleşik Krallık üyeliğinin değerini sorgulamasına neden olmuştur.

IV. Günümüzdeki Son Durum ve Yakınlaşma Seviyesi (Kaynakların Kapsadığı Bağlamda)

Sunduğunuz kaynaklar, İrlanda’nın kronolojik tarihini ve İngiltere ile olan ilişkisinin bugünkü son durumunu doğrudan 21. yüzyıl perspektifinden ele almamaktadır. Ancak 19. yüzyılın ortalarındaki analizler, bugünün Kuzey İrlanda sorunlarının ve bağımsız İrlanda Cumhuriyeti'nin kültürel miraslarının köklerini açıklar:

  1. Siyasal Doku: Kaynakların kapsadığı dönemde (1860'lar), hâlâ İrlandalı siyasetçilerin, şiddet çağrısı yapan Fenianlar gibi grupların, ABD'deki yandaşları aracılığıyla karışıklık çıkarma çabalarını (filibusterism) sürdürdüğü görülmektedir. Harriet Martineau, bu radikal milliyetçiliğin "aptallık" (stupidity) olduğunu savunarak, İrlanda’nın zaten Birleşik Krallık'ın en hızlı ilerleyen üyesi olduğunu ileri sürmüştür. Bu, Britanya'nın İrlanda'yı "entegre bir parça" olarak görme isteği ile İrlanda diasporasının ve radikal milliyetçiliğin intikam arayışı arasındaki çözümsüz çelişkiyi göstermektedir.
  2. Sosyal Yakınlaşma: 1850'lerden sonra bile, Britanya'daki kamuoyu İrlandalılara yönelik yerleşik ırkçı stereotiplerle doluydu. İrlandalıların "tembelliği" ve "yasa tanımazlığı"na dair modası geçmiş görüşler, resmi politikalara yansımaya devam etmiştir.

Dolayısıyla, kaynakların bize sunduğu perspektif, İrlanda'nın Britanya devleti içindeki konumunun sömürgeci bir temele dayandığını ve Kıtlık felaketinin bu ayrışmayı derin bir travma ve radikal milliyetçilik mirasıyla kalıcılaştırdığını göstermektedir. 19. yüzyıldaki yönetici sınıfın algısı, İrlanda’nın ya bir "problem" ya da İmparatorluk çerçevesinde yeniden eğitilmesi gereken bir "yoksul akraba" olduğu yönündeydi.


 

İrlanda ve Britanya Arasındaki Çatışmanın Kökeni ve Mirası: Büyük Kıtlık Bağlamında Bir İnceleme

I. Kronolojik Arka Plan: Kıtlık Öncesi Demografik ve İktisadi Koşullar

İrlanda'nın Britanya ile olan ilişkisinin gerginlik noktası, 19. yüzyılın ortalarında yaşanan Büyük Kıtlık'tan (An Gorta Mór) çok önce atılmış olsa da, kaynaklarımızdaki detaylı inceleme alanı 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başındaki demografik dinamikler ve Britanya'nın yönetim felsefesi üzerinde yoğunlaşmaktadır.

1. Nüfus Artışı ve Kırılganlık

1770 ile 1840 yılları arasında İrlanda nüfusu önemli bir değişim geçirmiş, tahmini 4,75 milyondan, 1841 nüfus sayımında kaydedilen asgari 8,17 milyona (muhtemelen gerçek rakam 8,5 milyonun üzerindeydi) ulaşmıştır. Bu, Batı dünyasındaki en yüksek nüfus artış seviyesiydi. Beslenme düzenindeki iyileşmeler ve artan yaşam süresi bu dinamiği desteklemiştir.

Ancak, İngiliz Hükümeti'nin İmparatorluk düzeyinde yetersiz yatırım yapması, kentleşmenin (urbanisation) topraktaki insan fazlalığını (human surplus) absorbe etme kapasitesini engellemiştir. Bu durum, İrlanda'yı ekolojik bir kaza karşısında aşırı kırılgan hale getirmiştir.

2. Yönetimsel Felsefeler ve Ön Yargılar

Kıtlık öncesinde, İngiliz düşünce çevrelerinde İrlanda'nın toplumsal sorunlarına dair yerleşik görüşler mevcuttu. Harriet Martineau gibi yorumcular, İngiliz yönetimine yönelik eleştirilere rağmen, İrlanda milliyetçiliğini (Irishism) anlamakta zorlanmış ve milliyetçiliği "uygun ışıkta" (Britanya İmparatorluğu'nun merceğinden) görmeleri gerektiğine inanmıştır. Martineau, İrlanda'daki acıların geçici nedenlerinden ziyade, "sürekli nedenlerini - ekonomisini politikası yerine" ele almayı hedeflemiştir.

Bu dönemde baskın olan Malthusçu Perspektif (Malthusian Perspective), nüfus artışını temel bir kötülük olarak görüyordu. Önde gelen ekonomist Nassau Senior, 1836'da İrlandalı işçileri, geçim kaynaklarını düşünmeden sayılarını artırmakla suçlamış ve her olumsuz mevsimde bir kısmının yok olmasının kaçınılmaz olduğunu iddia etmiştir. Senior, İrlanda'daki sefaletin temel nedenlerini; arazinin parçalanması (subdivision of land), sermaye eksikliği ve güvensizlik olarak sıralarken, bunların hepsinin "tedbirsiz evliliklerle" daha da ağırlaştığını savunmuştur. Bu, ilerideki kitlesel ölümlere yönelik resmi İngiliz yaklaşımının felsefi altyapısını oluşturmuştur.

II. Çatışmanın Başlama Nedeni: Büyük Kıtlık ve İngiliz Tepkisinin Doğası

İngiltere ile İrlanda arasındaki sorunun ana nedeni olarak kabul edilen, Kıtlık dönemindeki yönetimsel kararlar, İrlanda'nın koloni statüsünü belirginleştirmiştir.

1. Krizin Tetikleyicisi (1845-1849)

Kıtlık, 1845 yazında patates mahsulüne yayılan ve o zamanlar tanımlanamayan Phytophthora infestans (Patates mantarı) enfeksiyonuyla başlamıştır. Başlangıçta etkisinin kronik (chronic) olacağına dair bir endişe yoktu, ancak 1846'ya gelindiğinde, mantar enfeksiyonu daha erken ve daha şiddetli bir biçimde geri dönerek iyimserleri şaşırtmıştır.

2. İngiliz Hükümetinin Politikaları ve İktisadi Dogmalar

İrlanda'daki krizin Birleşik Krallık içerisindeki bir bölgede yaşanmasına rağmen gösterilen tepki, çatışmanın temelini oluşturur. Kıtlığın temel nedeni, doğal bir olaydan ziyade, İngiliz yönetiminin laissez-faire (bırakınız yapsınlar) iktisadi teorilerine, ahlakçılığa (moralism) ve kaderciliğe (providence) olan inancıyla doğal bir krizi stratejik siyasi hedefler doğrultusunda sömürmesi olarak görülmüştür.

İngiltere'nin yanıtı, diğer Avrupa ülkelerinin (örneğin Hollanda'nın) mahsul zayiatını azaltmak için hızlıca ithalat vergilerini düşürmesine tezat oluşturmuştur. İrlanda'dan gelen bu tür lobi çağrıları Londra tarafından göz ardı edilmiştir.

Maliye Bakanlığı yetkilisi Sir Charles Trevelyan, Kıtlık sırasında yürütülen yardım çabalarını yönlendiren önemli bir figürdü. Kıtlık sürecini, İrlanda'nın tarımsal yapısını kökten değiştirmesi gereken "gerekli bir süreç" olarak gören İngiliz entelektüellerinin ön yargıları, felaketin boyutunu artırmıştır. Hatta Trevelyan'ın yanlısı olduğu medya, İrlandalı Kelt'i aşağılayarak İngiliz vergi mükelleflerinin meziyetlerini büyütmüş ve İrlanda karşıtı (anti-Irish) bir medya ortamı yaratmıştır.

Bu durum, İrlanda'nın Birleşik Krallık'a üyeliğinin aslında onun "sorunlu bir koloni" (a problematic colony) statüsünü maskelediğini göstermiştir. Britanya İşçi Partisi Başbakanı Tony Blair'in 1997'deki kabulü, Londra'daki yöneticilerin "ekin başarısızlığını kitlesel bir insanlık trajedisine dönüşürken seyirci kalarak kendi halkını yüzüstü bıraktığını" belirtmesi, bu yönetimsel hatanın tarihsel olarak kabulünü yansıtmaktadır.

III. Çatışmanın Uzun Sürmesinin Nedenleri: Kıtlığın Mirası ve Radikalleşme

İrlanda ve İngiltere arasındaki çatışmanın yüzyıllarca sürmesinin en yakın ve güçlü katalizörü, Büyük Kıtlık'ın neden olduğu toplumsal ve siyasi travmadır. Kıtlık, İrlanda toplumunun köklerini sökerek ve kitlesel öfke miras bırakarak çatışmayı derinleştirmiştir.

1. Demografik ve İktisadi Dönüşüm

Kıtlık, kitlesel göçe (emigration) yol açmıştır; 1831'den sonra yılda 65.000 kişinin Kuzey Amerika'ya göç etmesine rağmen, Kıtlık bu oranı katlanarak artırmış ve kalanlar arasında tarım arazilerinin elde tutulmasında dramatik değişikliklere neden olmuştur.

İlginç Konu Ekleme: Kıtlık sonrası dönemde bile, 1853'te Harriet Martineau, tarımsal geri dönüşlere dayanarak, nüfusun azalmasıyla birlikte tarımın iyileşmekte ve zenginliğin artmakta olduğunu, dolayısıyla ülkenin artık "harap" olmadığını savunuyordu. Martineau, göçün, işgücünün sermayeye oranını dengeleyerek İrlanda'nın "yoksul akraba" imajından kurtulmasını sağladığını düşünüyordu. Ancak bu iyimser bakış açısı, yerel halkın yaşadığı derin travmayı ve mülkiyet sorunlarını göz ardı ediyordu.

2. Siyasi Miras ve Öfkenin Kurt Köpeği

Kıtlık, siyasi olarak örgütlenmiş bir öfke dalgası yaratmıştır. Kıtlık sonrası öfke, İrlanda'nın siyasi yelpazesindeki devrimci damarı güçlendirmiştir. Bu durum, özellikle Kuzey Amerika'daki yeniden canlanan diaspora tarafından desteklenen yeraltı akımını beslemiştir.

1881'de Michael Davitt, bu fenomeni "İrlanda intikamının kurt köpeği" (the wolfdog of Irish vengeance) olarak tanımlamıştır. İrlanda Cumhuriyet Kardeşliği (Irish Republican Brotherhood) ve Fenianlar, güçlerini bu kıtlık sonrası öfkeden almışlardır. Bu milliyetçi örgütler, Britanya'nın yönetimine karşı devrimci bir çözüm aramışlardır.

3. Toprak Sorunları ve Yasal Mücadeleler

Famine, Kiracı Hakkı (Tenant Right) gibi tarımsal ve mülkiyet sorunlarını çözümsüz bırakmıştır. 1852'de Kiracı Hakkı sorununun çözümü, Birleşik Krallık ve İrlanda'da hala adalete muhtaç bir konuydu ve mülkiyetin devrilmesi ya da israf edici adaletsizliğin sürdürülmesi arasında bir denge aranıyordu. 1853'te bile, toprak sorularıyla ilgili hoşnutsuzluklar ortadan kalkmadıkça, İrlanda'da tam anlamıyla doğal bir toplumsal örgütlenme ve gelişimin mümkün olmayacağı düşünülüyordu. Bu, sorunun köklerinin derinliğini göstermekte ve çatışmanın uzun sürmesinin ana nedenlerinden birini oluşturmaktadır.

IV. Güncel Durum (Kaynakların Kapsadığı Dönem Sonrası İzdüşümler)

Kaynağımızdaki akademik ve edebi analizler 19. yüzyılın ortalarına ve sonlarına odaklandığından, modern (21. yüzyıl) son duruma dair kesin ve detaylı bir bilgi sunmamaktadır. Ancak Kıtlık sonrası oluşan siyasi ve kültürel mirasın etkileri, ilerleyen dönemlerdeki İrlanda bağımsızlık mücadelesini ve günümüzdeki Kuzey İrlanda sorununu anlamanın temelini oluşturmaktadır.

Hatırlatma: Önceki yazılarımızda Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Tanzimat reformlarının, afet yönetiminde din ayrımı gözetmeyen bir idari yaklaşım getirdiğinden bahsetmiştik. Oysa İrlanda'da 19. yüzyılda Britanya yönetiminin uyguladığı politikalar (özellikle laissez-faire ideolojisinin dayatılması), dini ve etnik ayrımları pekiştirmiş ve toplumsal travmayı kurumsallaştırmıştır.

  1. yüzyılın ortalarındaki İngiliz gözlemciler, İrlanda'nın durumunun düzeldiğini ve halkın artık "geçmişteki sefalet günlerinde yaptıkları gibi, karışıklık çıkarmakla meşgul olmayacağını" ummuşlardı. Ancak Fenianizm gibi radikal hareketlerin ortaya çıkışı ve devam eden tarımsal hoşnutsuzluklar, bu umutları boşa çıkarmıştır.

Kıtlığın yol açtığı öfke ve yabancılaşma (alienation), 20. yüzyıl başlarında bağımsızlık hareketlerinin yükselişine zemin hazırlamış ve bu miras, 1921 İngiliz-İrlanda Antlaşması ve sonrasında Kuzey İrlanda'daki çözülmemiş siyasi gerilimlerin (The Troubles) temelini oluşturmuştur.

Bu, İrlanda Tarihi ve Britanya siyasi iktisadı (political economy) arasındaki en hassas ve en hararetli tartışma konularından birine odaklanan önemli bir sorudur. Doktora makalesi formatında bir analiz sunarken, konuyu, mevcut kaynakların ışığında, tarihsel arka plan, bilimsel gerçeklik ve siyasi motivasyonlar olmak üzere üç ana başlık altında incelemek gerekmektedir.

Özellikle Büyük Kıtlık (An Gorta Mór) dönemindeki İngiliz Hükümeti'nin tepkisizliği ve laissez-faire (bırakınız yapsınlar) politikalarına olan bağlılığı, İngiltere'nin İrlanda nüfusunu "fazlalık" olarak gördüğü ve bu krizi sömürgeci hedefleri doğrultusunda kullandığı yönündeki iddiaları güçlendirmiştir. Bu nedenle, Patates Mantarı'nın (Blight) kasıtlı olarak yayılıp yayılmadığı sorusu, sıklıkla dile getirilen bir iddia haline gelmiştir.

I. İngiliz Yönetiminde İrlanda Nüfusuna Dair Endişeler (Motivation)

Kaynaklarımız, 19. yüzyılın ortalarında İngiliz yönetim ve entelektüel çevrelerinin İrlanda'nın hızlı nüfus artışı hakkındaki derin endişelerini açıkça göstermektedir. Bu endişe, Patates Mantarı'nın doğal bir felaket olarak algılanmasına rağmen, Britanya'nın tepkisinin neden bu kadar acımasız ve yetersiz kaldığını anlamak için kritik öneme sahiptir.

1. Malthusçu Baskı ve Ahlaki Yargılar

1770 ile 1841 yılları arasında İrlanda nüfusu tahmini 4,75 milyondan 8,17 milyonun üzerine çıkarak Batı dünyasındaki en yüksek artışlardan birini kaydetmiştir. Britanyalı ekonomistler, bu durumu bir kusur (fault) olarak görmekteydi. Önde gelen ekonomistlerden Nassau Senior, 1836'da İrlandalı işçileri "geçim araçlarını düşünmeden sayılarını artırmakla" suçlamış, bu durumun zorunlu olarak her olumsuz mevsimde bir kısmının yok olmasına yol açacağını savunmuştur. Senior, sefaletin nedenleri arasında "tedbirsiz evlilikleri" (improvident marriages) ve arazinin parçalanmasını (subdivision of land) saymıştır.

Bu Malthusçu (Malthusian) görüş, Britanya'da, İrlanda'daki yoksulluğun temelinde ekonomik yapısal sorunlardan ziyade, İrlandalıların ahlaki yetersizlikleri (moralism) yattığı inancını pekiştirmiştir. Bu felsefe, Kıtlık felaketini, İrlanda'nın fazla nüfus sorununu çözmesi gereken, kaçınılmaz bir ilahi müdahale (providence) olarak görme eğilimini doğurmuştur. Örneğin, Nassau Senior, 1847'de Afet'in, İrlanda'da tasarlanan yeni ekonomi için gerekenden iki milyon daha fazla insan bıraktığını özel olarak belirtmiştir.

Bu tarihsel bağlamda, İngiliz yöneticilerin İrlanda'daki fazla nüfustan rahatsız oldukları ve kitlesel ölümleri (ölenlerin İrlandalı yoksul Katolikler olması koşuluyla) "kabul edilebilir" veya hatta "yararlı" bir süreç olarak gördükleri yönündeki algı, kasıtlı müdahale iddialarına zemin hazırlamıştır.

II. Patates Mantarı'nın Kasıtlı Olarak Musallat Edildiği İddiası

Patates mantarının (Phytophthora infestans) İngiliz biyologlar tarafından kasıtlı olarak İrlanda'ya musallat edildiği yönündeki iddialar, modern biyolojik harp (biological warfare) kapasitesinin geriye dönük bir projeksiyonu olarak ortaya çıkmıştır. Ancak mevcut kaynaklar, bu iddiayı doğrudan destekleyen somut bir kanıt sunmamaktadır; aksine, dönemin bilimsel kafa karışıklığını ve patojenin kökenini göstermektedir.

1. Patates Mantarının Biyolojik Gerçekliği

Felaket, Phytophthora infestans (Türkçesi: Patates mantarı veya patates geç yanıklığı patojeni) adı verilen, o dönemde tanımlanamayan fungal bir patojen (fungal pathogen) tarafından tetiklenmiştir.

  • Köken ve Yayılım: Patates mantarı, 1845 Haziran'ında Belçika'da tespit edilmiş, ardından Hollanda ve Fransa'ya yayılmış, Temmuz/Ağustos 1845'te de İrlanda'ya ulaşmıştır. En yaygın spekülasyon, mantarın bir Meksika genotipinden kaynaklandığı ve muhtemelen 1844 civarında Avrupa'ya ulaştığı yönündedir.
  • Bilimsel Cehalet: 1840'larda bilim insanları patojenin kesin doğası konusunda kararsızdı. Hastalık, bazıları tarafından cadılık (witchcraft), atmosferik rahatsızlık veya "Tanrı tarafından gönderilmiş bir veba" (plague) olarak görülüyordu. Hatta Britanya hükümeti tarafından görevlendirilen botanikçiler Londra'ya "yenik ve ipucu olmaksızın" geri dönmüşlerdir. Hastalığın gerçek etkeni olan mantarın ajansı, ancak 1876'da Alman biyolog Anton de Bary tarafından tam olarak teşhis edilebilmiştir.

1840'larda İngiliz bilim insanlarının Patates Mantarı'nı ne doğru bir şekilde teşhis edebildikleri ne de tedavi edebildikleri gerçeği, onu kasıtlı olarak biyolojik bir silah olarak tasarlayıp yaydıkları argümanını tarihsel olarak zayıflatmaktadır. Onlar, sorunun ıslak çürüme (wet rot) olup olmadığı konusunda bile fikir birliğine varamamışlardır.

2. Kıtlık-Soykırım Tezini Savunan Görüşler (Exploitation)

Her ne kadar mantarın kasıtlı olarak yayıldığına dair kaynaklarda bir kanıt olmasa da, Britanya'nın doğal bir krizi stratejik siyasi amaçlar doğrultusunda sömürdüğü yönünde güçlü iddialar mevcuttur.

  • İrlanda Kıtlığı Soykırım Komitesi (Irish Famine Genocide Committee) gibi gruplar, Londra'nın kriz yönetimindeki ihmal, laissez-faire teorisi, "kadercilik" (providence) ve temel İrlanda karşıtı düşmanlık (anti-Irish hostility) gibi faktörlerin, krizi kitlesel bir insanlık trajedisine dönüştürdüğünü ve politik hedefler güdüldüğünü savunmaktadır.
  • 1997'de Britanya İşçi Partisi Başbakanı Tony Blair, Londra'yı yönetenlerin "ekin başarısızlığının kitlesel bir insanlık trajedisine dönüşmesini izleyerek kendi halkını yüzüstü bıraktığını" kabul etmiştir. Bu kabul, yönetimin felaketi yönetme biçiminin felaketin kendisine neden olmaktan daha yıkıcı olduğu tezini güçlendirir.
  • Britanya Hazine Müsteşar Yardımcısı Sir Charles Trevelyan'ın tutumu bu görüşü somutlaştırmaktadır. Trevelyan, İrlanda'nın ölüm oranına karşı "tehlikeli bir kayıtsızlık" (dangerous insouciance) sergilemiş ve ekonomik toparlanmanın devlet yardımı olmaksızın sağlanması gerektiği inancıyla hareket etmiştir. İskoçya'daki benzer ancak daha az şiddetli kıtlıkta bile, Trevelyan'ın İrlanda'ya kıyasla İskoç gıda depolarına öncelik vermesi, yönetimsel ayrımcılığın varlığını göstermiştir.

Özetle: İddialar, İngilizlerin mantarı getirdiğinden ziyade, İrlandalıların kendi kaderlerini tayin etme yeteneğini ortadan kaldırmak ve nüfus sorununu çözmek için doğal afeti bir kaldıraç (lever) olarak kullandığı fikrine odaklanmaktadır.

3. İlginç Konu Ekleme: Biyolojik Harp Boyutu

Patates Mantarı'nın biyolojik harp aracı olarak kullanılması fikri, 1840'lar için bilimsel olarak imkânsız olsa da, mantarın yüksek tahrip gücü, modern çağda gerçekten bu amaçla değerlendirilmiştir. Kaynaklar, İrlanda Patates Kıtlığı'ndan yüz yıl sonra, mantarın devam eden virülansı (virulence) nedeniyle ABD ve Sovyetler Birliği dahil olmak üzere bazı ülkeler tarafından biyolojik silah (biological weapon) olarak kullanılması fikrinin değerlendirildiğini belirtmektedir. Bu durum, Patates Mantarı'nın potansiyel tahrip gücünün, halk arasında kasıtlılık yönündeki spekülasyonları neden beslediğini tarihsel bir bağlamda açıklamaktadır.

III. Kronoloji ve Sonuç

İrlanda-İngiliz çatışmasının kronolojisi, Kıtlık'ın bir başlangıç noktası değil, var olan sömürgeci yapının en keskin ve yıkıcı ifadesi olduğunu gösterir:

  1. Kıtlık Öncesi (17. Yüzyıl - 1845): Britanya, İrlanda'yı bir koloni (colony) olarak görmüş, nüfus artışını ve Katolik varlığını tehdit edici bulmuştur. Ekonomik ve ahlaki yargılar (Malthusçuluk), İngiliz siyasetinde İrlanda'nın bir "sorun" olduğu algısını güçlendirmiştir.
  2. Kıtlık Dönemi (1845-1849): Doğal olarak ortaya çıkan Phytophthora infestans patojeni, İrlanda'nın tek mahsule dayalı kırılganlığını ortaya çıkarmıştır. Britanya hükümeti (özellikle Whig yönetimi altında Sir Charles Trevelyan'ın Hazine'de) laissez-faire ekonomik dogmalarına bağlı kalarak kapsamlı müdahaleden kaçınmış, böylece doğal bir afeti kitlesel bir ölüme dönüştürmüştür.
  3. Kıtlık Sonrası Miras: Bu politikaların sonucu, İrlanda'da derin bir kültürel travma ve "İrlanda intikamının kurt köpeği" (the wolfdog of Irish vengeance) olarak tanımlanan devrimci öfkenin doğuşudur. Bu öfke, Fenianizm gibi milliyetçi hareketlerin radikalleşmesine zemin hazırlamış ve 20. yüzyıldaki bağımsızlık mücadelesini şekillendirmiştir.

 

Komplo Teorisi Açısından Kıtlık Değerlendirilmesi

Bu kapsamda, Patates Mantarı'nın İngiliz biyologlar tarafından kasıtlı olarak yayıldığına dair kaynaklarda desteklenen bir görüş bulunmamaktadır. Ancak, İngiliz yönetiminin mevcut anti-İrlanda önyargıları ve laissez-faire ideolojisi nedeniyle, felaketin kasıtlı olarak siyasi hedeflere hizmet edecek şekilde yönetildiği ve derinleştirildiği görüşü, Kıtlık’ın neden bu denli uzun süreli ve yıkıcı bir ulusal travma yarattığını açıklamaktadır.

 

Bu, İrlanda Tarihi ve Britanya siyasi iktisadı (political economy) arasındaki en hassas ve en hararetli tartışma konularından birine odaklanan önemli bir sorudur. Bu konuyu, mevcut kaynakların ışığında, tarihsel arka plan, bilimsel gerçeklik ve siyasi motivasyonlar olmak üzere üç ana başlık altında incelemek gerekmektedir.

Özellikle Büyük Kıtlık (An Gorta Mór) dönemindeki İngiliz Hükümeti'nin tepkisizliği ve laissez-faire (bırakınız yapsınlar) politikalarına olan bağlılığı, İngiltere'nin İrlanda nüfusunu "fazlalık" olarak gördüğü ve bu krizi sömürgeci hedefleri doğrultusunda kullandığı yönündeki iddiaları güçlendirmiştir. Bu nedenle, Patates Mantarı'nın (Blight) kasıtlı olarak yayılıp yayılmadığı sorusu, sıklıkla dile getirilen bir iddia haline gelmiştir.

I. İngiliz Yönetiminde İrlanda Nüfusuna Dair Endişeler (Motivation)

Kaynaklarımız, 19. yüzyılın ortalarında İngiliz yönetim ve entelektüel çevrelerinin İrlanda'nın hızlı nüfus artışı hakkındaki derin endişelerini açıkça göstermektedir. Bu endişe, Patates Mantarı'nın doğal bir felaket olarak algılanmasına rağmen, Britanya'nın tepkisinin neden bu kadar acımasız ve yetersiz kaldığını anlamak için kritik öneme sahiptir.

1. Malthusçu Baskı ve Ahlaki Yargılar

1770 ile 1841 yılları arasında İrlanda nüfusu tahmini 4,75 milyondan 8,17 milyonun üzerine çıkarak Batı dünyasındaki en yüksek artışlardan birini kaydetmiştir. Britanyalı ekonomistler, bu durumu bir kusur (fault) olarak görmekteydi. Önde gelen ekonomistlerden Nassau Senior, 1836'da İrlandalı işçileri "geçim araçlarını düşünmeden sayılarını artırmakla" suçlamış, bu durumun zorunlu olarak her olumsuz mevsimde bir kısmının yok olmasına yol açacağını savunmuştur. Senior, sefaletin nedenleri arasında "tedbirsiz evlilikleri" (improvident marriages) ve arazinin parçalanmasını (subdivision of land) saymıştır.

Bu Malthusçu (Malthusian) görüş, Britanya'da, İrlanda'daki yoksulluğun temelinde ekonomik yapısal sorunlardan ziyade, İrlandalıların ahlaki yetersizlikleri (moralism) yattığı inancını pekiştirmiştir. Bu felsefe, Kıtlık felaketini, İrlanda'nın fazla nüfus sorununu çözmesi gereken, kaçınılmaz bir ilahi müdahale (providence) olarak görme eğilimini doğurmuştur. Örneğin, Nassau Senior, 1847'de Afet'in, İrlanda'da tasarlanan yeni ekonomi için gerekenden iki milyon daha fazla insan bıraktığını özel olarak belirtmiştir.

Bu tarihsel bağlamda, İngiliz yöneticilerin İrlanda'daki fazla nüfustan rahatsız oldukları ve kitlesel ölümleri (ölenlerin İrlandalı yoksul Katolikler olması koşuluyla) "kabul edilebilir" veya hatta "yararlı" bir süreç olarak gördükleri yönündeki algı, kasıtlı müdahale iddialarına zemin hazırlamıştır.

II. Patates Mantarı'nın Kasıtlı Olarak Musallat Edildiği İddiası

Patates mantarının (Phytophthora infestans) İngiliz biyologlar tarafından kasıtlı olarak İrlanda'ya musallat edildiği yönündeki iddialar, modern biyolojik harp (biological warfare) kapasitesinin geriye dönük bir projeksiyonu olarak ortaya çıkmıştır. Ancak mevcut kaynaklar, bu iddiayı doğrudan destekleyen somut bir kanıt sunmamaktadır; aksine, dönemin bilimsel kafa karışıklığını ve patojenin kökenini göstermektedir.

1. Patates Mantarının Biyolojik Gerçekliği

Felaket, Phytophthora infestans (Türkçesi: Patates mantarı veya patates geç yanıklığı patojeni) adı verilen, o dönemde tanımlanamayan fungal bir patojen (fungal pathogen) tarafından tetiklenmiştir.

  • Köken ve Yayılım: Patates mantarı, 1845 Haziran'ında Belçika'da tespit edilmiş, ardından Hollanda ve Fransa'ya yayılmış, Temmuz/Ağustos 1845'te de İrlanda'ya ulaşmıştır. En yaygın spekülasyon, mantarın bir Meksika genotipinden kaynaklandığı ve muhtemelen 1844 civarında Avrupa'ya ulaştığı yönündedir.
  • Bilimsel Cehalet: 1840'larda bilim insanları patojenin kesin doğası konusunda kararsızdı. Hastalık, bazıları tarafından cadılık (witchcraft), atmosferik rahatsızlık veya "Tanrı tarafından gönderilmiş bir veba" (plague) olarak görülüyordu. Hatta Britanya hükümeti tarafından görevlendirilen botanikçiler Londra'ya "yenik ve ipucu olmaksızın" geri dönmüşlerdir. Hastalığın gerçek etkeni olan mantarın ajansı, ancak 1876'da Alman biyolog Anton de Bary tarafından tam olarak teşhis edilebilmiştir.

1840'larda İngiliz bilim insanlarının Patates Mantarı'nı ne doğru bir şekilde teşhis edebildikleri ne de tedavi edebildikleri gerçeği, onu kasıtlı olarak biyolojik bir silah olarak tasarlayıp yaydıkları argümanını tarihsel olarak zayıflatmaktadır. Onlar, sorunun ıslak çürüme (wet rot) olup olmadığı konusunda bile fikir birliğine varamamışlardır.

2. Kıtlık-Soykırım Tezini Savunan Görüşler (Exploitation)

Her ne kadar mantarın kasıtlı olarak yayıldığına dair kaynaklarda bir kanıt olmasa da, Britanya'nın doğal bir krizi stratejik siyasi amaçlar doğrultusunda sömürdüğü yönünde güçlü iddialar mevcuttur.

  • İrlanda Kıtlığı Soykırım Komitesi (Irish Famine Genocide Committee) gibi gruplar, Londra'nın kriz yönetimindeki ihmal, laissez-faire teorisi, "kadercilik" (providence) ve temel İrlanda karşıtı düşmanlık (anti-Irish hostility) gibi faktörlerin, krizi kitlesel bir insanlık trajedisine dönüştürdüğünü ve politik hedefler güdüldüğünü savunmaktadır.
  • 1997'de Britanya İşçi Partisi Başbakanı Tony Blair, Londra'yı yönetenlerin "ekin başarısızlığının kitlesel bir insanlık trajedisine dönüşmesini izleyerek kendi halkını yüzüstü bıraktığını" kabul etmiştir. Bu kabul, yönetimin felaketi yönetme biçiminin felaketin kendisine neden olmaktan daha yıkıcı olduğu tezini güçlendirir.
  • Britanya Hazine Müsteşar Yardımcısı Sir Charles Trevelyan'ın tutumu bu görüşü somutlaştırmaktadır. Trevelyan, İrlanda'nın ölüm oranına karşı "tehlikeli bir kayıtsızlık" (dangerous insouciance) sergilemiş ve ekonomik toparlanmanın devlet yardımı olmaksızın sağlanması gerektiği inancıyla hareket etmiştir. İskoçya'daki benzer ancak daha az şiddetli kıtlıkta bile, Trevelyan'ın İrlanda'ya kıyasla İskoç gıda depolarına öncelik vermesi, yönetimsel ayrımcılığın varlığını göstermiştir.

Özetle: İddialar, İngilizlerin mantarı getirdiğinden ziyade, İrlandalıların kendi kaderlerini tayin etme yeteneğini ortadan kaldırmak ve nüfus sorununu çözmek için doğal afeti bir kaldıraç (lever) olarak kullandığı fikrine odaklanmaktadır.

3. İlginç Konu Ekleme: Biyolojik Harp Boyutu

Patates Mantarı'nın biyolojik harp aracı olarak kullanılması fikri, 1840'lar için bilimsel olarak imkânsız olsa da, mantarın yüksek tahrip gücü, modern çağda gerçekten bu amaçla değerlendirilmiştir. Kaynaklar, İrlanda Patates Kıtlığı'ndan yüz yıl sonra, mantarın devam eden virülansı (virulence) nedeniyle ABD ve Sovyetler Birliği dahil olmak üzere bazı ülkeler tarafından biyolojik silah (biological weapon) olarak kullanılması fikrinin değerlendirildiğini belirtmektedir. Bu durum, Patates Mantarı'nın potansiyel tahrip gücünün, halk arasında kasıtlılık yönündeki spekülasyonları neden beslediğini tarihsel bir bağlamda açıklamaktadır.

III. Kronoloji ve Sonuç

İrlanda-İngiliz çatışmasının kronolojisi, Kıtlık'ın bir başlangıç noktası değil, var olan sömürgeci yapının en keskin ve yıkıcı ifadesi olduğunu gösterir:

  1. Kıtlık Öncesi (17. Yüzyıl - 1845): Britanya, İrlanda'yı bir koloni (colony) olarak görmüş, nüfus artışını ve Katolik varlığını tehdit edici bulmuştur. Ekonomik ve ahlaki yargılar (Malthusçuluk), İngiliz siyasetinde İrlanda'nın bir "sorun" olduğu algısını güçlendirmiştir.
  2. Kıtlık Dönemi (1845-1849): Doğal olarak ortaya çıkan Phytophthora infestans patojeni, İrlanda'nın tek mahsule dayalı kırılganlığını ortaya çıkarmıştır. Britanya hükümeti (özellikle Whig yönetimi altında Sir Charles Trevelyan'ın Hazine'de) laissez-faire ekonomik dogmalarına bağlı kalarak kapsamlı müdahaleden kaçınmış, böylece doğal bir afeti kitlesel bir ölüme dönüştürmüştür.
  3. Kıtlık Sonrası Miras: Bu politikaların sonucu, İrlanda'da derin bir kültürel travma ve "İrlanda intikamının kurt köpeği" (the wolfdog of Irish vengeance) olarak tanımlanan devrimci öfkenin doğuşudur. Bu öfke, Fenianizm gibi milliyetçi hareketlerin radikalleşmesine zemin hazırlamış ve 20. yüzyıldaki bağımsızlık mücadelesini şekillendirmiştir.

Bu kapsamda, Patates Mantarı'nın İngiliz biyologlar tarafından kasıtlı olarak yayıldığına dair kaynaklarda desteklenen bir görüş bulunmamaktadır. Ancak, İngiliz yönetiminin mevcut anti-İrlanda önyargıları ve laissez-faire ideolojisi nedeniyle, felaketin kasıtlı olarak siyasi hedeflere hizmet edecek şekilde yönetildiği ve derinleştirildiği görüşü, Kıtlık’ın neden bu denli uzun süreli ve yıkıcı bir ulusal travma yarattığını açıklamaktadır.


 

Osmanlı İmparatorluğu'nun İrlanda Kıtlığı Yardımı: İdeolojik Engelleme ve İnsaniyet Diplomasisi (1847)

Büyük İrlanda Kıtlığı (1845-1852) sırasında, İrlanda'nın Britanya İmparatorluğu'nun bir parçası olmasına rağmen kitlesel açlık ve ölümlerle mücadele etmesi, Londra'daki yönetimin önceliklerini ortaya koymuştur. Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid'in (1823-1861) bu krize yanıtı ve İngiliz yetkililerin bu yardımı engelleme çabası, jeopolitik çıkarı olmayan bir insaniyet eyleminin, katı bir laissez-faire (serbest piyasa) ideolojisi karşısındaki durumunu göstermesi açısından çarpıcı bir tarihi olaydır.

I. Diplomatik Engelleme: Kraliçe Protokolü ve Mali Tavan

Sultan Abdülmecid, 1847 yılında İrlanda’daki Patates Kıtlığı’nın (An Gorta Mór) yol açtığı felaketi öğrendiğinde, İrlanda halkına yardım etme kararı almıştır.

1. Yardımın Miktarı ve Kısıtlanması

Padişah Abdülmecid, başlangıçta cömert bir jestle 10.000 Sterlin (£) nakdi yardımda bulunmayı teklif etmiştir,,. Ancak bu teklif, Britanya Hükümeti tarafından beklenmedik bir diplomatik engelle karşılanmıştır.

Engellemenin gerekçesi ise katı bir Kraliyet Protokolü (Royal Protocol) olmuştur: Kraliçe Victoria, kendi tebaası olan İrlandalılara kişisel olarak sadece 2.000 Sterlin (£) yardımda bulunmuştu,,. Protokole göre, hiçbir kimse—bir dış hükümdar bile—hükümdardan daha büyük bir meblağda bağış yapamazdı,. İngiliz yetkililer, Padişah’ın bu teklifini geri çevirmiş ve miktarın düşürülmesi gerektiğini bildirmiştir,,,. Uzun süren diplomatik müzakereler sonucunda, Sultan Abdülmecid'in yapacağı nakdi yardım miktarı Kraliçe'nin isteğiyle 1.000 Sterlin'e düşürülmüştür,,,.

Bu durum, Britanya yönetiminin, insani yardımı bile siyasi ve hiyerarşik denge (political and hierarchical balance) içinde görme zorunluluğunu ortaya koymaktadır.

2. Kıtlık Yönetiminin İdeolojik Çerçevesi

Bu engellemenin altında yatan temel neden, önceki yazılarımızda da sıklıkla vurguladığımız gibi, Britanya Hükümeti'nin Kıtlık yönetimi felsefesiydi. Dönemin Başbakanı Lord Russell ve Hazine Müsteşarı Sir Charles Trevelyan gibi isimlerin benimsediği laissez-faire (bırakınız yapsınlar) doktrini, devletin ticaret akışına ve piyasa güçlerine müdahale etmemesi gerektiğini savunuyordu,,.

  • Piyasa Bozulması Korkusu: London'ın bakış açısına göre, Hükümet’in (veya dış bir gücün) gıda piyasasına büyük ölçekli müdahalesi, ticareti bozacak ve spekülatörlerin ya da tüccarların (traffickers) normal operasyonlarını engelleyecekti,,.
  • İmha Politikası (Policy of Extermination): Britanya Hükümeti, İrlanda ekonomisinin kökten düzelmesi için kitlesel ölüm ve göçün kaçınılmaz olduğunu düşünüyordu. Kıtlık sürecini yöneten Edward Twisleton'ın istifa ederken söylediği gibi, Londra'nın politikası, İrlanda için "bir imha politikası (a policy that must be one of extermination)" olmuştur,,.

Bu çerçevede, Osmanlı'dan gelen 10.000 Sterlinlik bir yardımın, Britanya'nın kendi tebaasına reva gördüğü sefalet politikasına, hem mali hem de sembolik olarak ideolojik bir meydan okuma oluşturacağı açıktır.

II. Osmanlı’nın Yaratıcı Çözümü: Drogheda Limanı ve Ayni Yardım (Aid in Kind)

Sultan Abdülmecid, nakdi yardım miktarı 1.000 Sterlin ile sınırlandırılmasına rağmen, İrlanda halkına ulaşma niyetinden vazgeçmemiştir. Osmanlı Devleti, bu diplomatik engeli aşmak için yaratıcı bir strateji izlemiştir.

1. Gizli Sevkiyat ve Liman Engeli

Padişah, nakdi yardıma ek olarak, iddiaya göre 4.000 Sterlin değerinde buğday, yiyecek, ilaç ve temel ihtiyaç malzemeleri içeren üç gemi dolusu ayni yardım (aid in kind) göndermiştir,,. (Bazı popüler anlatılarda bu gemi sayısı beşe kadar çıkmaktadır,,.)

İngiliz donanması veya yetkilileri, yardım gemilerinin, imparatorluk yönetimi için sembolik önemi olan başkent Dublin veya Cork gibi büyük limanlara yanaşmasını engellemiştir,,. Bu engelleme, Britanya'nın laissez-faire prensibini koruma ve dış müdahaleyi reddetme amacının bir göstergesidir.

2. Drogheda'ya Çıkarma

Buna karşın, Osmanlı gemileri, Kraliçe’nin izni olmadan gizlice hareket etmiş ve Dublin'e yaklaşık 50 kilometre uzakta bulunan, daha az dikkat çeken küçük bir kasaba olan Drogheda limanına yanaşarak yardımları buraya boşaltmışlardır,,,,,.

Bu eylem, jeopolitik hesaplardan bağımsız, zor durumdaki bir halka yardım etme iradesinin somut bir ifadesi olarak İrlanda tarihi hafızasına kazınmıştır,. Yardımların zamanında yapılmasıyla "pek çok kişinin mahvolmaktan kurtulduğu" belirtilmiştir,.

III. Siyasi ve Sosyal Dokudaki Yansımalar

Bu insani eylem, iki ülke arasındaki ilişkilerde derin bir kültürel ve sosyal miras bırakmıştır.

1. Teşekkür ve Minnet

Osmanlı Sultanı Abdülmecid, yaptığı yardım nedeniyle hem resmi hem de halktan gelen teşekkürleri almıştır:

  • Kraliçe Victoria’nın Resmi Teşekkürü: İngiltere Büyükelçisi, 25 Mayıs 1847 tarihinde bizzat Kraliçe adına Sultan’a resmi teşekkürlerini iletmiştir,.
  • İrlanda Asilzâdelerinin Mektubu: İrlanda asilzâdeleri, beyefendileri ve yerlileri tarafından imzalanan bir teşekkür mektubu hazırlanmış ve O'Brien isimli bir İrlandalı tarafından 26 Mayıs 1849'da Padişah'a sunulmuştur,,. Mektupta, Padişah'ın "cömert hayırseverlik ve alâkasına" en derin minnetlerini sundukları belirtilmiş ve Sultan'ın bu eyleminin "Avrupa'daki diğer büyük ülkelere, acı çeken insanlara yardım etmede değerli bir örnek" olduğu vurgulanmıştır,,.

2. Drogheda'nın Ay-Yıldız Mirası

Drogheda halkı, bu cömert yardımı asla unutmamış ve minnettarlıklarını simgelemek üzere şehrin armasına ay-yıldız sembolünü eklemiştir,,,. Bu sembol, bugün dahi Türk halkına duyulan saygı ve sevginin kaynağı olarak gösterilmektedir,. Hatta Drogheda Belediyesi, 1995 ve 2006'da bu yardımı ölümsüzleştirmek adına plaketler çakmıştır,. Bu vefanın güncel bir yansıması olarak, 2023 Kahramanmaraş depremlerinde Türkiye'ye ilk yardıma koşanlar arasında Drogheda halkının da yer aldığı belirtilmiştir,.

3. Dış Basının Yorumu (İlginç Konu Ekleme)

Osmanlı yardımı, Britanya'nın ve Batı Avrupa'nın krize tepkisizliğini gözler önüne sermiştir. Yeni Zelanda ve Avustralya gazeteleri, Türk Sultanı'nın 1.000 Sterlinlik yardımının bile Britanya İmparatorluğu'nda "oldukça büyük ses" getirdiğini yazmıştır. Basında, Sultan Abdülmecid'in, Batıdaki öğretilerde Hristiyan dünyasının düşmanı olarak anlatılmasına rağmen, "doğudaki ve batıdaki hükümdarlar arasında İrlandalılara sempati duyan tek kişi olduğu" vurgulanmıştır,.

Tekrar Anımsatma (Önemli Çelişki): Bu yardımlar dış basında geniş yer bulurken, Osmanlı Devleti'nin resmi ve yarı resmi gazeteleri olan Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havadis bu olaya neredeyse hiç yer vermemiştir,,. Bu durum, araştırmaya muhtaç olsa da, "bir elin verdiğini diğer el görmemeli" gibi kültürel bir anlayışa ya da bizzat Padişah’ın tevazu (modesty) isteğine bağlanmaktadır.

IV. Çatışmanın Mirası: Lozan ve Güncel Dostluk

Bu insani yardımlaşma, İngiltere ve İrlanda arasındaki çatışmanın uzun vadeli sosyal dokusunda pozitif bir etki yaratmıştır.

Tarihi Olay (Yahya Kemal Anısı): İrlanda'nın bu vefayı sadece Drogheda'nın armasıyla değil, aynı zamanda siyasi alanda da gösterdiğine dair çarpıcı bir anekdot bulunmaktadır. 1923 yılında Lozan'da Türkiye ile ilgili müzakereler yapılırken, Avrupalı delegeler Türkiye aleyhine oy kullanırken, sadece İrlandalı temsilcinin lehimize parmak kaldırdığı anlatılmaktadır,. Yahya Kemal'in sorusu üzerine İrlandalı temsilci, "Böyle yapmaya mecburum. Benim gibi her İrlandalı da buna mecburdur," diyerek, Osmanlı atalarının kıtlık sırasında gönderdiği erzak ve paranın çok sayıda İrlandalıyı ölümden kurtardığını ve bu insanca uzanan eli asla unutamayacaklarını belirtmiştir,.

Bu olaylar, Britanya'nın katı laissez-faire politikalarının İrlanda'da yarattığı derin travmaya karşın, Osmanlı İmparatorluğu'nun (kaynaklarda belirtilmese de) jeopolitik yönden bir etkisi olmayacak bir coğrafyaya insani destek sunarak, sömürgeci (colonial) yönetim felsefesiyle keskin bir tezat (contrast) oluşturduğunu göstermektedir. Yardımlara konulan engeller, Britanya'nın Kıtlık'ı İrlanda nüfus fazlalığını çözmek için ideolojik bir araç olarak görme eğiliminin somut bir kanıtıdır.


Kaynakça (References)

Charles River Editors. (2014). The Irish Potato Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland during the 19th Century.

Doğan Kader, M. & Kaplan, K. A. (2021). İrlanda Patates Kıtlığı’nın Osmanlı Basınına Yansımaları (1845-1852). Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, (45), 497-526.–

Kelly, J. (2013). The graves are walking: a history of the Great Irish Famine. Faber & Faber, Limited.

Kinealy, C. (2013). Charity and the Great Hunger in Ireland.

Logan, D. A. (Ed.). (2011). Harriet Martineau and the Irish Question: Condition of Post-famine Ireland. Lehigh University Press.–

O’Donnell, R. (2008). (O’Brien Pocket History Of) The Irish Famine. The O’Brien Press.–

O'Neill, P. D. (2017). Famine Irish and the American Racial State. Routledge.–

O'Rourke, J. (2009). The History of the Great Irish Famine of 1847 (3rd ed.). Dodo Press.–

Osmanlı İrlanda Patates Kıtlığı Yardımları. (T.y.).–,–

Tóibín, C., & Ferriter, D. (2001). The Irish Famine: A Documentary. Profile Books.,

Birleşik Krallık’ın İrlanda’ya Acımasızlığı

Bu kapsamlı ve eleştirel sorgulamanız, Birleşik Krallık (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı) çatısı altındaki ulusların, Büyük İrlanda Kıtlığı (An Gorta Mór) sırasındaki İngiliz yönetiminin acımasızlığına karşı neden ortak bir tepki vermediği sorusunu gündeme getirmektedir. "Birleşik Devlet" konumunda olmalarına rağmen İskoç (Scottish) ve Gal (Welsh) halklarının görece sessiz kalışı, İrlanda'nın İngiliz sömürgeci (colonial) sistemi içindeki benzersiz ve dışlanmış statüsünü anlamak için temel bir analiz gerektirmektedir.

Bu inceleme, İrlanda'ya yönelik acımasızlığın temelinin ideolojik ayrımcılık ve siyasi kabul edilebilirlik eşiğine dayandığını ortaya koymaktadır.

I. Yapısal Eşitsizlik: İrlanda'nın Birleşik Krallık İçindeki "Koloni" Konumu

Britanya İmparatorluğu'nun (dönemin süper gücü) bir parçası olmasına rağmen, İrlanda'ya yönelik uygulanan politikalar, Birleşik Krallık'ın diğer kurucu ülkelerine (İngiltere, İskoçya, Galler) uygulanan muameleden kökten farklıydı.

1. Siyasi Temsil ve Güçsüzlük

1801 tarihli Birlik Yasası (Act of Union), İrlanda'yı ulusal siyasi forumundan mahrum bırakmış, İrlandalı vekiller ve asilzadeler (Peers) Londra'ya gönderilmiştir. Ancak bu temsil, "İngiliz çoğunlukçuluğu ve muhafazakâr vetolar" karşısında büyük ölçüde etkisiz kalmıştır. Bu durum, anayasal yoldan sosyal ve ulusal adaleti sağlama çabasının ne kadar iktidarsız (impotence) olduğunu acımasızca göstermiştir.

2. Toprak Sistemi ve Ekonomik Sömürü

Kıtlık öncesinde, İrlanda ekonomisinin temelini oluşturan toprak sistemi, büyük toprak sahiplerinin (genellikle İngilizlerin) geniş arazileri kontrol etmesine dayanıyordu. İrlandalı köylüler ise kiracılık sisteminde, küçük parçalı topraklarda patatese aşırı bağımlı olarak yaşıyorlardı. Toprak sahipleri (landlords) İrlanda’da kazanılan parayı İngiltere’de harcamaktaydı; bu durum, İrlanda’nın asla zenginleşememesinin temel nedeni olarak görülmüştür. Britanya'nın İrlanda'yı bir koloni olarak görmesi ve buradaki sorunları "koloninin ıslahı" (reform of the colony) olarak ele alması, İskoçya ve Galler'e yönelik yaklaşımdan farklıydı.

II. İngiliz Yönetiminin İdeolojik Acımasızlığı ve İskoçya/Galler Karşıtlığı

İskoçya ve Galler'in kıtlık karşısındaki sessizliğinin en anlaşılır nedeni, Britanya yönetiminin İrlandalıları cezalandırmak için doğal afeti kullanma arayışıdır. Bu acımasızlık, birleşik devlet olmanın sağladığı korumadan ziyade, ahlaki ve ırksal önyargılarla (moralism ve anti-Irish hostility) şekillenmiştir.

1. Trevelyan ve İlahi Takdir (Providentialism)

Kıtlık yardımının yönetiminden sorumlu olan Hazine Müsteşar Yardımcısı Sir Charles Trevelyan, birleşik devletlerin kaderini ideolojik bir çerçevede yorumlamıştır. Trevelyan, kıtlığı teolojik terimlerle anlamlandırmış ve felaketi, İrlanda’nın sosyo-ekonomik yapısını düzeltmek için Tanrı'nın emrettiği bir süreç (the judgement of God) olarak görmüştür. O'na göre kıtlık, "insan gücünün tamamen ötesinde olan" fazla nüfus sorununa, "her şeyi bilen bir Takdirin (Providence) doğrudan darbesiyle uygulanan bir tedavi" idi.

Trevelyan'ın bu katı inancı, politikalarını belirlemiştir:

  • Asıl Kötülük Ahlakiydi: Trevelyan'a göre mücadele edilmesi gereken asıl kötülük, fiziksel kıtlık değil, "halkın bencil, sapkın (perverse) ve asi (turbulent) karakterinin ahlaki kötülüğüydü".
  • Yardımın Engellenmesi: Bu ideoloji, ücretsiz yardıma karşı olmasını sağlamıştır. Trevelyan, İrlandalı yoksulların devlet yardımına alışmak yerine, "endüstri alışkanlıklarına" dönmesinin daha iyi olacağına inanarak Amerikan mısır sevkiyatını bile iptal etmiştir.
  • İmha Politikası (Policy of Extermination): Yoksul Yasası Komiseri Edward Twisleton, Britanya'nın yardım politikalarının yetersizliği nedeniyle istifa ederken, uygulanan politikanın "bir imha politikası (a policy that must be one of extermination)" olduğunu ifade etmiştir.

2. İskoçya'ya Karşı Yapılan Ayrımcılık ve Sessizliğin Nedeni

İrlanda'nın bu acımasız muameleyle karşılaşmasına karşın, İskoçya ve Galler'in ses çıkarmamasının temelinde, İngiliz yönetiminin bu bölgelere uyguladığı ayrımcılık ve farklı muamele yatmaktaydı.

  • "Daha Çalışkan" İskoç Algısı: Kıtlık 1846’da İskoçya’yı da etkilemiş olsa da (mantar saldırısı İrlanda'daki kadar kötü niyetli değildi), Trevelyan, İskoç gıda depolarının öncelikli olmasını sağlamıştır. Bu ayrımcılık, İskoçların, hem toprak sahibi hem de kiracı olarak, İrlandalı kuzenlerinden "çok daha çalışkan" (considerably more industrious) olduğu gerekçesiyle meşrulaştırılmıştır.
  • Ölümün Siyasi Kabul Edilebilirliği: En önemlisi, kaynaklar, "İskoçya'da ya da Britanya'nın herhangi bir yerinde kitlesel aşırı ölüm oranının siyasi olarak kabul edilemez (politically unacceptable) olduğunu" belirtmektedir. Bu, İrlanda'nın yaşadığı demografik felaketin, merkezi yönetim için İrlanda'nın nüfus yapısını düzeltmeye yönelik "gerekli bir süreç" olarak görüldüğünü ve diğer ulusların bu tür bir ölüme karşı korunma altına alındığını göstermektedir.
  • Medyada Yükseltilme: Anti-İrlanda medyası, İskoç Keltlerini (Scottish Celts), İrlandalı muadillerinin aksine, Famine'den "kendilerini kurtarmış" olarak yansıtarak Britanya’nın İngiliz olmayan halkları arasında yansıyan bir zafer (reflected glory) yaratmıştır.

Bu faktörler, İskoç ve Galli uluslarını Britanya İmparatorluğu içinde İrlandalıların maruz kaldığı moral ve fizyolojik yıkımdan korumuştur. Bu koruma, İrlanda'daki trajediyi kınayan herhangi bir büyük, birleşik tepkinin oluşmasını engellemiş veya bastırmıştır.

III. Sosyal ve Siyasi Miras

Galler ve İskoçya’nın bu dönemdeki sessizliği, sadece yönetim tarafından desteklenen bir ayrımcılık değil, aynı zamanda İrlanda’nın sorunlarının İngiliz kamuoyu ve basını tarafından nasıl manipüle edildiğinin de bir sonucuydu.

1. Basın Engeli ve İrlanda Karakterinin Aşağılanması

İngiliz gazeteciliği, özellikle The Times (hükümetin yayın organı gibi işlev görmüştür), İrlandalıların kıtlığı abarttığını, tembel olduklarını, çözüm yöntemlerini baltaladıklarını ve yapılan yardımlara rağmen İngiltere'ye muhalefet ettiklerini iddia etmiştir. Bu "kötü gazetecilik duvarı" (wall of bad journalism), İrlandalı milletvekillerinin Avam Kamarası'nda düzgün bir şekilde dinlenme olasılığını baltalamıştır. Bu durum, Birleşik Krallık içindeki diğer ulusların İrlanda'ya yönelik empatisini büyük ölçüde kısıtlamıştır.

2. Kıtlığın Uzun Vadeli Ayrılık Mirası

İrlanda'ya uygulanan bu katı politikalar, çatışmanın uzun sürmesine ve İrlanda Bağımsızlık Savaşı’nın zeminini hazırlamıştır. Kıtlık, 1 milyon insanın ölümü ve 2 milyonun üzerinde kişinin göç etmesiyle sonuçlanmıştır. Bu demografik felaket ve İngiliz yönetiminin kayıtsızlığı, daha sonra Fenianlar ve Genç İrlanda Hareketi gibi grupların güçlenmesine neden olmuştur.

Bugün Birleşik Krallık'ı oluşturan İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda, üniter parlamenter demokrasi altında, devredilmiş yönetimler (devolution) aracılığıyla önemli ölçüde özerkliğe sahiptir. Ancak İrlanda ile yaşanan bu tarihsel travma, modern Birleşik Krallık'ın bileşenleri arasındaki ilişkinin temellerini hala etkilemektedir.


Kaynakça (References)

Bourke, A., Hill, J. R. & Ó Gráda, C. (T.y.). The visitation of God? the potato and the great Irish. Independent Publishers.

Charles River Editors. (2014). The Irish Potato Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland during the 19th Century.

Doğan Kader, M. & Kaplan, K. A. (2021). İrlanda Patates Kıtlığı’nın Osmanlı Basınına Yansımaları (1845-1852). Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, (45), 497-526.

Fradin, D. B. (2012). The Irish Potato Famine. Marshall Cavendish Corporation.

Gallagher, C. S. (T.y.). The Irish Potato Famine. Chelsea House Publishers.

Henry, W. Sr. (2011). Coffin Ship - the Wreck of the Brig St_ John. Mercier Press, Limited.

Kelly, J. (2013). The graves are walking: a history of the Great Irish Famine. Faber & Faber, Limited.

Logan, D. A. (Ed.). (2011). Harriet Martineau and the Irish Question: Condition of Post-famine Ireland. Lehigh University Press.

Miles, K. (2013). All Standing: The Remarkable Story of the Jeanie Johnston. Free Press.

O’Donnell, R. (2008). (O’Brien Pocket History Of) The Irish Famine. The O’Brien Press.

O'Rourke, J. (2009). The History of the Great Irish Famine of 1847 (3rd ed.). Dodo Press.

Osmanlı İrlanda Patates Kıtlığı Yardımları. (T.y.).

Tóibín, C. & Ferriter, D. (2001). The Irish Famine: A Documentary. Profile Books.

[Diğer Kaynaklar]. (T.y.). İrlanda Büyük Kıtlık Dönemi.

 (T.y.). Birleşik Krallık - Vikipedi.

 


İrlanda Bağımsızlık Arzusunun Kökenleri ve İmparatorluk Savaşlarının Katalizör Rolü

I. Bağımsızlık Talebinin Tarihsel Kökleri: Sömürgeci Ezilme (Colonial Suppression)

İrlanda’nın bağımsızlık isteği, Birinci Dünya Savaşı’ndan çok daha eskiye, adanın İngiliz egemenliği altına girmesine dayanmaktadır. İngiliz yönetimi, yüzyıllar boyunca İrlanda’yı bir koloni (colony) olarak görmüş ve siyasi, ekonomik ve kültürel olarak sistematik bir baskı uygulamıştır.

1. Sömürgeciliğin Kurumsallaşması

İngiliz hâkimiyeti, İngiliz Papa IV. Adrian’ın Kral II. Henry’yi adayı ele geçirmeye teşvik etmesiyle 1171 yılında başlamıştır. Bu tarihten itibaren İrlanda, yerel otoritelerin idaresinden İngiliz yönetimi altına girmiştir. Yönetimsel ayrımcılık o kadar derinleşmiştir ki, Norman baronların uyguladığı kanunlara göre o dönemde bir İrlandalıyı öldürmek dahi cinayet kabul edilmemekteydi.

Katolik İrlandalılar üzerindeki bu baskı, mezhepsel ayrılıkçılıkla (Katolik-Protestan) pekiştirilmiş, Anglikan Kilisesi'ne bağlı Protestan İskoç ve Galli yerleşimciler İrlanda'ya yerleştirilmiştir. Bu yerleşimciler, İngiliz hükümetinin çıkarlarına hizmet eden bir işbirlikçi (collaborator) ve ihanetçi (traitor) kesim haline gelmiştir.

2. Ekonomik Yıkım ve Büyük Kıtlık Mirası

İrlanda’nın Büyük Britanya ile olan ilişkisinin en travmatik boyutu, daha önceki yazılarımızda detaylıca ele aldığımız Büyük Kıtlık (1845–1852) döneminde ortaya çıkmıştır. Kıtlık sırasında yaşananlar, İrlandalıların gözünde Britanya ile birliğin (Union) yıkıcı bir hata olduğunu kanıtlamıştır:

  • Toprak Sömürüsü: İrlanda topraklarının çoğu, İngiltere'de yaşayan toprak sahiplerine (landlords) aitti. Bu toprak sahipleri, İrlanda'da kazandıkları paraları İngiltere’de harcadıkları için İrlanda asla zenginleşememiştir. Ceza Kanunlarıyla İrlandalıların toprak satın alması bile yasaklanmıştı.
  • Gıda İhracatı: Milyonlarca İrlandalı açlıkla boğuşurken, İrlandalı çiftçiler tarafından yetiştirilen buğday, yulaf ve hayvanlar, İngiltere’ye veya Britanya İmparatorluğu’nun diğer yerlerine gönderiliyordu.
  • Nüfusun "Fazlalık" Görülmesi: Bu dönemde Britanya Hükümeti'nin laissez-faire (bırakınız yapsınlar) politikaları ve Trevelyan gibi yöneticilerin nüfus fazlalığının düzeltilmesi gerektiği inancı, kitlesel ölümleri önlemek için etkili önlemlerin alınmasını engellemiştir.

Kıtlık sonucu 1 milyon insan ölmüş ve 2 milyon insan göç etmiş, bu da İrlanda nüfusunun üçte bir oranında azalmasına neden olmuştur. Bu demografik felaket, sonraki nesiller için siyasi öfke (post-Famine anger) ve bağımsızlık ideallerine sağlam bir temel hazırlamıştır.

II. İmparatorluk Savaşlarında İrlandalıların Yeri ve Asker Alma Siyaseti

İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesi, 19. yüzyılın sonlarında Home Rule (Yerel Yönetim) tartışmalarıyla anayasal bir zemin kazanmaya çalışırken, Birinci Dünya Savaşı (1914–1918) patlak verince, bu mücadele bir anda silahlı bir çatışmaya evrilmiştir. Bu dönüşümde, İngiliz İmparatorluğu'nun kendi tebaasını savaşta harcanabilir bir kaynak olarak görme stratejisi kilit rol oynamıştır.

1. Sömürge Askerlerinin Kullanımı

Sömürgeci İngiliz emperyalizmi, işgal ettiği ülkelere yerleşme, ticari imtiyazlar kazanma ve ülkenin zenginliklerini yerleşmek zorunda kalmadan sömürme yolları ararken, ulusal mücadeleler filizlendiğinde, yerel unsurlardan bir kısmını kendi çıkarları doğrultusunda örgütleyip, mücadeleyi bölme yöntemini de sıkça kullanmıştır.

Britanya’nın büyük bir ulusal borçla sonuçlanan I. Dünya Savaşı’ndaki (I. Cihan Harbi) büyük can kayıpları, İmparatorluk topraklarından yeni asker tedarik etme zorunluluğunu doğurmuştur.

2. Çanakkale Cephesi ve Ulusal Travma

Sunduğunuz anlatı, İngiliz İmparatorluğu’nun asker kaynağı olarak sömürgelerine yönelme politikasının acımasızlığını gözler önüne sermektedir: "İngilizler ölecek değildi ya sömürgeleri vardı."

  • Seddülbahir ve Suvla Kayıpları: Query'de belirtildiği gibi, 1915'te İrlandalılardan oluşturulan taburların Seddülbahir önlerine getirilmesi ve 4.000 İrlandalı'dan oluşan yeni bir tümenin Suvla koyundan çıkarma denemesi, İrlandalı askerlerin Çanakkale cephesinde (Gelibolu’da) büyük kayıplar verdiğini vurgulamaktadır. Her ne kadar bu spesifik askeri birim detayları ve kayıp sayıları (Seddülbahir'e giden 3 taburdan tek bir askerin geri dönmemesi) mevcut kaynaklarımızın odaklandığı Osmanlı ve İngiliz basın analizlerinde ya da İrlanda siyasi tarihçesinde (political history) doğrudan doğrulanmasa da, kaynaklarımız bu tür bir büyük fedakârlığın varlığını destekleyen genel tarihsel çerçeveyi sunar:
    • Savaş, İrlanda Gönüllüleri'nin (Irish Volunteers) bölünmesine yol açmış, bir kısmı Home Rule (Yerel Yönetim) vaadine inanarak İngiltere'yi desteklemek için orduya yazılmıştır.
    • Bu durum, İrlanda ulusal mücadele öznelerinin İmparatorluk Savaşları’nda yer almasını ve büyük kayıplar vermesini göstermektedir.
  • Foggy Dew Marşının Mirası: Marşın sözlerinde geçen: "İrlanda göğü altında ölmek, Sulva'da veya Sud-el-bar'da (Seddülbahir) ölmekten daha iyiydi." ifadesi, İrlandalı askerlerin bağımsızlık mücadelesi uğruna kendi vatanlarında ölmenin, sömürgeci bir gücün çıkarları için uzak cephelerde (Anafartalar ve Seddülbahir gibi) ölmekten daha onurlu olduğu yönündeki ulusal vicdanı (national conscience) yansıtan güçlü bir edebi kaynaktır.

3. Paskalya Ayaklanması'nın Doğuşu (1916)

İrlandalı askerlerin İmparatorluk savaşlarında kurban edilmesi ve İngilizlerin tekrar asker toplama çabaları (conscription), Paskalya Ayaklanması'nın fitilini ateşleyen kilit an olmuştur.

  • Oportünist İsyan: 1916 Paskalya Ayaklanması, İrlanda cumhuriyetçilik tarihinin en belirleyici olaylarından biridir. Ayaklanma, İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı içerisinde olduğu bir döneme denk gelmiştir, bu da çatışmaların devamını riskli bulan İngiltere için bir hassasiyet (sensitivity) yaratmıştır.
  • Cumhuriyet İlanı: Ayaklanmanın öncülleri, Cumhuriyet Bildirgesi yayınlayarak bağımsız bir cumhuriyetin kurulduğunu bildirmiş ve tüm İrlandalılara "eşit haklar ve eşit fırsatlar" vaat etmiştir.
  • Radikalleşme: Ayaklanma bir hafta içinde bastırılmış ve 16 öncüsü İngiliz hükümeti tarafından katledilmiştir. Bu idamlar, İrlanda halkının ezici çoğunluğunun bağımsızlık fikrine destek vermesine ve Sinn Féin (Yalnız Başımıza) gibi ayrılıkçı partilere yönelmesine neden olmuştur.

III. Bağımsızlığa Giden Yol (1919-1921)

1916 Paskalya Ayaklanması ile ateşlenen fitil, 1918 genel seçimlerinde Sinn Féin'in zaferiyle siyasi bir boyut kazanmış ve İrlanda'yı bağımsızlığa götüren 5 yıllık savaşı başlatmıştır.

1. İrlanda Cumhuriyeti'nin İlanı

1918 seçimlerinde İrlanda halkının büyük çoğunluğu Sinn Féin’e oy vermiş. 1919 Ocak ayında Sinn Féin, bağımsız bir İrlanda Parlamentosu kurduğunu ve İrlanda Cumhuriyeti’nin egemenliğini ilan etmiştir. Bu meclis, Paskalya Ayaklanması’na katılan askeri güçlere İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) adını vermiştir.

Bu gelişmelere İngiliz hükümetinin yanıtı savaş ilan etmek olmuş ve IRA'nın gerilla savaşı başlatmasıyla İrlanda Bağımsızlık Savaşı (1919–1921) başlamıştır.

2. Bölünme ve İç Savaş

Savaşın sonunda, İngiliz Hükümeti 1921’de İrlandalı liderlerle masaya oturmuş ve İrlanda’nın bölünmesini kabul eden bir anlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Özgür İrlanda Devleti (Güney) kurulmuş, ancak adanın kuzeydoğusundaki altı şehir Kuzey İrlanda adı altında Birleşik Krallık’a bağlı kalmıştır.

IRA’nın bu anlaşmayı reddeden kanadı, bunun İngiliz emperyalizminin menfaatine olduğunu savunmuş ve İrlanda İç Savaşı (1922-1923) başlamıştır.

IV. Sonuç: Mücadelenin Küresel Mirası

İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesi (1916–1921), İmparatorluğun tebaası olmayacağım, özgür olacağım diyen bir milletin, kendi davası uğruna ayaklanma hakkını gasp eden sömürgeci otoriteye karşı verdiği onurlu bir cevaptır.

İrlanda’nın, Britanya'nın laissez-faire ve sömürgeci politikalarının neden olduğu Büyük Kıtlık trajedisinden sonra geliştirdiği bağımsızlık iradesi, Birinci Dünya Savaşı sırasında verilen kanlı bedel ve asker alma baskısı ile somut bir eyleme dönüşmüştür. Savaşta harcanan İrlandalı askerlerin trajedisi ve bu duruma duyulan ulusal öfke, İrlanda’nın nihai bağımsızlık yolunu dolaylı bir şekilde açmıştır.

Bu tarihsel olay, aynı zamanda, Osmanlı İmparatorluğu'nun bu süreçte İrlanda halkına gösterdiği insaniyetin değerini de yükseltmiştir. Kıtlık sırasında Batı ülkeleri İrlanda’ya yardım etmezken, Sultan Abdülmecid’in diplomatik engellemelere rağmen 1.000 Sterlinlik nakdi ve ayni yardımları göndermesi (Drogheda limanına), İrlandalı asilzadelerin mektuplarında da belirtildiği gibi, Osmanlı’yı "Avrupa'daki diğer büyük ülkelere, acı çeken insanlara yardım etmede değerli bir örnek" olarak göstermiştir. Bu tarihi vefa, 1923'teki Lozan görüşmelerinde bir İrlandalı temsilcinin Türkiye lehine oy kullanması anekdotuyla da pekiştirilmiştir.

 


Osmanlı İstihbaratının İrlanda ile İlişkileri ve Kuşçubaşı Eşref Bağlamı: Bir Analiz

İrlanda'nın Büyük Kıtlık (1845–1852) sırasında yaşadığı trajediye Osmanlı Devleti'nin verdiği yanıt, Britanya'nın laissez-faire (bırakınız yapsınlar) ideolojisi ve katı siyasi protokolleri karşısında, Padişah Sultan Abdülmecid'in sergilediği insaniyetin bir örneğidir. Kuşçubaşı Eşref ve Osmanlı istihbaratının konuya dahil olması ise daha sonraki bir evrede, jeopolitik gerilimlerin arttığı dönemde gerçekleşmiştir.

I. Sultan Abdülmecid’in İnsani Yardımı ve İngiliz Engellemesi (1847)

Sultan Abdülmecid, İrlanda’daki kitlesel açlık ve hastalık durumunu öğrendiğinde, İrlanda halkına yardım etme kararı almıştır. Bu insani eylem, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu maddî sıkıntıya ve coğrafi uzaklığa rağmen gerçekleşmiştir.

1. Diplomatik Engelleme ve Mali Tavan

Padişah Abdülmecid, başlangıçta cömert bir jestle 10.000 Sterlin (£) nakdi yardımda bulunmayı teklif etmiştir. Ancak bu teklif, Britanya Hükümeti tarafından diplomatik bir engellemeyle karşılanmıştır. Engellemenin nedeni, Kraliçe Victoria'nın kendi tebaasına sadece 2.000 Sterlinlik göstermelik bir yardımda bulunmuş olmasıydı. Kraliyet Protokolü (Royal Protocol) gereği, hiçbir kimse—bir dış hükümdar bile—hükümdardan daha büyük bir meblağda bağış yapamazdı.

İngiliz yetkililer, Padişah’ın teklifini geri çevirerek, miktarın Kraliçe’nin isteğiyle 1.000 Sterlin'e düşürülmesini sağlamıştır. Bu durum, Britanya yönetiminin, insani yardımı bile sömürgeci bir hiyerarşi içinde gördüğünü açıkça göstermektedir. Bu engelleme, aynı zamanda, İngiliz Hükümeti’nin kıtlığı, İrlanda’nın nüfus sorununu çözmesi gereken ideolojik bir araç olarak görme eğiliminin de bir sonucuydu.

2. Drogheda Manevrası ve Ayni Yardım

Sultan Abdülmecid, nakdi yardımın kısıtlanmasına rağmen insani niyetinden vazgeçmemiştir. İrlanda halkı arasındaki yaygın söylentilere göre, Padişah gizlice buğday ve patates yüklü üç gemi (bazı kaynaklara göre beş gemi) göndermiştir. Osmanlı Arşivi’nde tahıl ve patates yardımı hakkında kesin bilgi olmasa da, Kraliçe’nin gönderdiği teşekkürnamede para ve gıda maddesi gönderildiğine dair bir ifade yer almaktadır.

Bu gemilerin Dublin veya Cork gibi büyük limanlara yanaşması, İngiliz donanması veya yetkilileri tarafından engellenince, Osmanlı gemileri dikkatli bir stratejiyle Drogheda limanına yanaşarak yardımı ulaştırmışlardır. Bu "yaratıcı çözüm," Britanya'nın laissez-faire doktrinine karşı, Osmanlı’nın insaniyet diplomasisini sembolize etmiştir.

3. İrlanda Halkının Vefası

Yapılan bu yardım, İrlanda halkı nezdinde büyük takdir görmüş ve iki ülke arasında güçlü bir dostluk bağının kurulmasına katkı sağlamıştır. İrlandalı asilzâdeler, beyefendiler ve yerliler adına Padişah’a bir teşekkür mektubu gönderilmiştir. Bu mektup, Sultan Abdülmecid’in hareketinin "Avrupa’daki diğer büyük ülkelere, acı çeken insanlara yardım etmede değerli bir örnek" olduğunu vurgulamıştır.

Dahası, Drogheda şehri, bu cömertliği unutmadığını göstermek için armasına ay-yıldız sembolünü eklemiştir. Bu jest, günümüzde bile İrlanda halkının Türk halkına duyduğu saygının kaynağı olarak anlatılmaktadır.

II. İstihbaratın Rolü ve Kuşçubaşı Eşref'in Sözlerinin Bağlamı

Osmanlı İmparatorluğu'nun İrlanda ile olan ilişkisi, Kıtlık yardımının ardından, özellikle Sultan II. Abdülhamid döneminde (1876–1909) İngiltere ile tırmanan gerilimler karşısında stratejik bir boyut kazanmıştır. Bu dönem, Kuşçubaşı Eşref’in faaliyet gösterdiği Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurulmasına giden yolu açmıştır.

1. Abdülhamid Dönemi ve İrlanda İlişkilerinin Güçlendirilmesi

II. Abdülhamid iktidardayken (1880'lerin ikinci yarısı), Birinci Dünya Savaşı'na giden uluslararası saflaşmalar hızlanmış ve Osmanlı ile İngiltere arasındaki gerilim tırmanmıştır. Abdülhamid, bu süreçte İrlanda ile ilişkilerin güçlendirilmesi yolunu tercih etmiştir.

Abdülhamid, 1880 yılında Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nı kurmuştur. Bu yapı, daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki gizli operasyonları yürüten Teşkilat-ı Mahsusa’ya miras olmuştur. Teşkilat-ı Mahsusa, Batılı tarzda yeni bir istihbarat örgütü olarak değerlendirilmiş ve askeri veya yarı askeri harekâtlarda çeteleri yetiştirme ve yönlendirme gibi görevler üstlenmiştir.

2. Kuşçubaşı Eşref ve Dolaylı Bağlantı

Kuşçubaşı Eşref, bu teşkilatın en sıra dışı ve kilit figürlerinden biridir. Çerkez kökenli olan Eşref, yaratılış fıtratından kaynaklı olarak "büyük kavgaların içinde olmaya" sevk edilmiş bir aksiyon adamıdır.

Kaynaklarda Eşref’in direkt olarak İrlanda’daki milliyetçi örgütlere (Fenianlar, IRA) fiili istihbarat yardımı sağladığına veya bu konuya dair somut bir faaliyeti olduğuna dair bir bilgi sunulmamaktadır. Ancak, kaynaklar, İngiltere’nin baş belası olan IRA’nın kuruluşunda Türklerin de etkisinin bulunduğunu ve bu etkinin Sultan Abdülmecid zamanına kadar gittiğini belirtir. Ayrıca IRA'nın tanınmasına kadar süren mücadeleye Türklerin "bu yollarla katkıda bulunduğunu" ifade eder.

İstenen bağlamda, Kuşçubaşı Eşref’in "Söyleyin onlara oyun daha bitmedi!" şeklindeki sözleri ya da benzeri bir ifadesi, doğrudan İrlanda meselesine atfedilen bir konuşma olarak kaynaklarda yer almamaktadır. Ancak, kaynak, Eşref Kuşçubaşı'nın Arabistan Cephesi'nde karşılaştığı Lawrance'a verdiği cevapta haklı çıktığını iddia etmektedir. Eşref’in bu haklılığı, muhtemelen İngiltere’nin sömürge politikaları ve Araplar arasında uyguladığı ayrılıkçı politikalar karşısında (bu durum kaynaklarda Eşref'in İngilizlere esir düşmesiyle ve sorgulamasıyla ilgilidir), İrlanda gibi diğer sömürge halkların da nihayetinde özgürlük mücadelesinde başarılı olacağı yönündeki bir öngörü veya inancın yansıması olabilir.

Önemli Vurgu: İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesi için kritik olan 1916 Paskalya Ayaklanması ve devamındaki gelişmeler, Çanakkale Savaşları’nda İrlandalıların uğradığı ağır kayıpların yarattığı ulusal travma ile hızlanmıştır [önceki yazılarımızda]. Kuşçubaşı Eşref'in mensubu olduğu Teşkilat-ı Mahsusa’nın da dahil olduğu bu savaşlar, İngiltere’nin zayıflığını ortaya çıkarmış ve İrlanda'daki başkaldırmanın zeminini hazırlamıştır. Yani Türkiye'nin mücadelesi, dolaylı olarak İrlanda’nın özgürlük yolunu açmıştır.

III. Siyasi ve Kültürel Mirasın Uzun Vadeli Etkisi

Osmanlı’nın insani yardımı ve İngilizlerin baskıcı yönetimine karşı duruşu, İrlanda’nın ulusal bilincinde derin izler bırakmıştır.

1. Lozan Barış Konferansı Vefası

Bu dostluğun vefanın en çarpıcı örneği, daha önce de bahsettiğimiz gibi, 1923’teki Lozan Barış Konferansı’nda yaşanmıştır. Avrupalı delegelerin Türkiye aleyhine oy kullanırken, İrlandalı temsilcinin her oylamada Türkiye lehine parmak kaldırdığı anlatılmaktadır. İrlandalı temsilci, Yahya Kemal’e, Osmanlı atalarının Kıtlık sırasında gönderdiği erzak ve paranın çok sayıda İrlandalıyı ölümden kurtardığını belirterek, "Siz her zaman desteklenmeye lâyık bir milletsiniz; bunu çok iyi hak ediyorsunuz!" demiştir. Bu anı, İrlanda'nın jeopolitik kaygılar yerine insani vefa temelinde bir dış politika pozisyonu aldığını göstermektedir.

2. Osmanlı Basınında Farklı Yaklaşımlar

İlginç bir detay olarak, Sultan Abdülmecid’in İrlanda’ya yaptığı yardıma, o dönemde Osmanlı gazetelerinden olan resmî Takvim-i Vekayi ve yarı resmî Ceride-i Havadis’de hiç yer verilmemiştir. Bu durumun, Abdülmecid’in tevazu (modesty) isteği ve Türklerdeki "bir elin verdiğini diğer el görmemeli" anlayışından kaynaklandığı düşünülmektedir. Oysa bu yardım, Yeni Zelanda, Avustralya ve Amerikan basınında bile yankı bulmuş ve Sultan Abdülmecid’in hayırsever bir lider olduğu vurgulanmıştır.


Son Söz Makamında İngiltere  "balıkla geçinen bir ada" olacak mı?

Sultan II. Abdülhamid döneminin manevi otoritesi olan Ahmed Amîş Efendi Hazretleri’nin gaybî haberler (gizli/geleceğe dair bilgiler) bağlamında İngiltere’nin geleceğine dair varsayılan sözleri ile Britanya’nın İrlanda’ya uyguladığı tarihsel acımasızlığın yarattığı sonuçları ilişkilendirmeyi amaçlamaktadır.

Öncelikle, yeni eklenen kaynaklar dâhil olmak üzere, akademik kaynak setimizdeki "Gaybî Haberler" kısmında, Ahmed Amîş Efendi Hazretleri'nin Şam, Bağdat, Mısır gibi yerlerin akıbetine dair öngörüleri yer alsa da, İngiltere'nin "balıkla geçinen bir ada" olacağına dair spesifik ifade veya bu yönde bir kehanet doğrudan geçmemektedir. Ancak, bir büyük mürşidin sözleri ve Osmanlı İmparatorluğu'nun İngiliz sömürgeciliği karşısındaki siyasi ve manevi duruşu göz önüne alındığında, bu metaforun ne anlama gelebileceği, İngiliz yönetiminin acımasızlığının bir cezası (retribution) olarak analiz edilebilir.

Aşağıda, bu varsayımsal kehaneti tarihsel acımasızlık ve jeopolitik çöküş bağlamında inceleyerek İngiltere ve İrlanda’nın geleceğine dair varsayımlar sunulmuştur.

I. İngiliz Emperyalizminin Acımasızlığı ve "Balıkla Geçinen Ada" Kehanetinin Çerçevesi

İngiliz İmparatorluğu, "üzerinde güneş batmayan" dev bir güç olarak, kaynaklarımızda İrlanda'ya yönelik acımasız politikalarıyla öne çıkmaktadır. İngiltere'nin İrlanda'daki Patates Kıtlığı'na (An Gorta Mór) gösterdiği tepkisizlik, uluslararası bir imparatorluğun kendi tebaasına karşı ahlaki iflasını simgelemektedir.

1. Ahlaki Çöküş ve Sömürgeci Ön Yargılar

Dönemin İngiliz Hükümeti'nin temel felsefesi olan laissez-faire (bırakınız yapsınlar) doktrini, Kıtlık krizini, İrlanda'nın "fazla nüfus" sorununu ve "ahlaki bozukluğunu" (moral evil) çözmesi gereken ilahi bir müdahale (Providence) olarak görmüştür. İngiliz basını (The Times gibi, hükümetin yayın organı gibi işlev gören) İrlandalıları tembel olarak tanımlamış, kıtlığın abartıldığını iddia etmiş ve İngiltere'nin zaten elinden geleni yaptığını savunmuştur.

Bu acımasız politikaların doruk noktası, Sultan Abdülmecid'in 10.000 Sterlinlik cömert yardım teklifinin, Kraliçe Victoria'nın bağış miktarını aşmaması için 1.000 Sterlin'e düşürülmesinin istenmesiydi. İngiliz yetkililer, insani yardımı bile siyasi ve hiyerarşik denge içinde tutma gayreti gütmüşlerdir.

2. "Balıkla Geçinen Ada" Metaforu

Eğer Ahmed Amîş Efendi Hazretleri (ki kendisi manevi yüksekliği nedeniyle kutbiyet makamına nail olmuş, sözleri bazen kapalı, bazen de gaybî işaretler taşıyan bir zattır) İngiltere’nin geleceğini "balıkla geçinen ada" olarak görüyorsa, bu, İmparatorluğun nihai çöküşünün ve izole olmasının metafiziksel bir göstergesi olarak yorumlanabilir:

  • İmparatorluğun Kaybı: Balıkla geçinmek, küresel ticaret ağlarının, sömürgelerin zenginliklerinin ve dünya egemenliğinin sona ermesiyle, İngiltere'nin coğrafi sınırlarına (ada oluşuna) geri çekilmesini simgeler. Sömürgeci güç olarak İngiltere, Hint Yarımadası'ndan Afrika'ya kadar kazandığı zenginlikleri kaybetmiş, basit bir anavatan (metropole) haline gelmiştir. Bu, İngiltere'nin, tıpkı İrlandalıların temel gıda kaynağı olan patatesi kaybettiğinde yaşadığı gibi, kendi küresel yaşam kaynağını kaybedeceği anlamına gelir.
  • Manevi Ceza: Bu kehanet, İngilizlerin İrlandalılara uyguladığı ahlaki ve ekonomik sömürünün, manevi bir ceza ile sonuçlanarak İngiltere'yi yeniden mütevazı ve coğrafi olarak kısıtlı bir duruma düşüreceği inancını pekiştirir.

II. Osmanlı İstihbaratının (Teşkilat-ı Mahsusa) İrlanda Mücadelesine Dolaylı Katkısı

Osmanlı İmparatorluğu'nun (özellikle II. Abdülhamid döneminden itibaren) Britanya karşıtlığı üzerinden İrlanda ile kurduğu ilişki, İngiltere'nin sömürgeci siyasetinin zıddı bir duruş sergilemiştir.

1. Abdülhamid ve İrlanda İlişkileri

1800'lü yılların ikinci yarısında Sultan II. Abdülhamid, uluslararası gerilimin tırmandığı bir dönemde İngiliz karşıtlığını dengelemek amacıyla İrlanda ile ilişkileri güçlendirmeyi tercih etmiştir. Bu, İngiltere'nin kendi iç sorunlarını destekleme stratejisinin bir parçasıdır. Abdülhamid'in kurduğu Yıldız İstihbarat Teşkilatı'nın mirası üzerine kurulan Teşkilat-ı Mahsusa, bu dolaylı çatışmada kilit rol oynamıştır.

2. Kuşçubaşı Eşref Bağlamı

Teşkilat-ı Mahsusa'nın kritik isimlerinden biri olan Kuşçubaşı Eşref, İngiliz karşıtlığıyla tanınmıştır ve savaş sırasında Arabistan cephesinde İngiliz casusu Lawrance ile çatışmıştır. Kaynaklar, IRA’nın kuruluşunda Türklerin de etkisinin bulunduğunu ve bu etkinin Abdülmecid dönemindeki insani yardım mirasına kadar uzandığını belirtmektedir. Eşref’in faaliyetleri, İngiliz sömürgeciliğine karşı verilen küresel mücadelenin bir parçasıdır.

Eşref Kuşçubaşı’nın, Lawrance'a verdiği ve sonunda haklı çıktığı iddia edilen cevap, sadece Arap isyanlarına dair değil, aynı zamanda Britanya'nın sömürgeler politikasının nihai başarısızlığına yönelik genel bir kehaneti de yansıtabilir. İngilizlerin I. Dünya Savaşı'nda İrlandalı askerleri Seddülbahir ve Suvla gibi cephelerde "harcanabilir kaynak" olarak kullanması, 1916 Paskalya Ayaklanması'nı tetiklemiş ve İrlanda'nın bağımsızlık yolunu açmıştır. Bu bağlamda, Kuşçubaşı Eşref'in ve Teşkilat-ı Mahsusa'nın mücadelesi, İrlanda'nın özgürlük yolunu dolaylı olarak açan karşı-emperyalist bir hareket olarak görülebilir.

III. İngiltere ve İrlanda’nın Geleceği Hakkında Varsayımlar (Kaynaklar Işığında)

Ahmed Amîş Efendi'nin kehanetinin ima ettiği gibi, İngiltere'nin küresel gücünü kaybederek izole olması ve İrlanda'nın nihai bağımsızlığı bağlamında, mevcut sosyal ve siyasi dokulara dair kaynaklarımızdan çıkarılabilecek varsayımlar şunlardır:

1. İngiltere'nin Geleceği: İçine Kapanma ve Ahlaki Sorgulama

İngiltere'nin geleceği, "balıkla geçinen ada" metaforuyla örtüşür şekilde, küresel gücün kaybının getirdiği bir izolasyon ve ekonomik zayıflık ile karakterize edilebilir.

  • Ekonomik ve Siyasi Küçülme: Kaynaklar, İngiltere'nin büyüklüğünün sömürgeleri sömürmekten kaynaklandığını vurgular. Bu sömürgeci yapının tasfiyesi süreci (II. Dünya Savaşı sonrası hızlanan ve Brexit gibi güncel olaylarla pekişen içe kapanma), İngiltere'yi kendi coğrafi sınırlarına döndürecek ve ekonomik gücünü azaltacaktır.
  • Medeni Ahlakın Sorunu: Ziya Gökalp, Mütareke döneminde İngilizlerin medeni ahlakını "çok düşük" bulduğunu ve sömürge halkını soymanın onlarca "tamamıyla helal" olduğunu gözlemlemiştir. Küresel imparatorluğun kaybı, İngiliz toplumunu, sömürgeci dönemde örtülen ahlaki çöküşle (moral corruption) yüzleşmeye zorlayabilir.

2. İrlanda’nın Geleceği: Sınıf Çatışması ve Gölge Irkçılık

İrlanda, 1921'de bağımsızlığını ilan etmiş ve bu, ulusal mücadelenin bir zaferi olmuştur. Ancak kaynaklar, bağımsızlığın getirdiği yeni sorunlara işaret ederek iyimserliği sınırlandırmaktadır.

  • Ulusal Bağımsızlığın Sınıfsal Boyutu: Bağımsızlık, Engels'in öngörüsünü doğrular şekilde, acıları tamamen ortadan kaldırmamış; İngiliz eziyeti yerini "İrlandalı eziyetine" bırakmıştır. Bağımsızlıktan sonra İrlanda işçi sınıfı, kendi ulusunun acımasız sömürgenleriyle yüzleşmek zorunda kalmıştır.
  • Yeni Sömürü Biçimleri ve 'Gölge Irkçılık': Modern İrlanda'da yaşanan güncel sorunlardan biri, göçmenlere ve mültecilere yönelik "gölge ırkçılık" (shadow racism) olarak tanımlanmıştır. Bu durum, yasalar tarafından örülen engeller, kısıtlı eğitim ve kölelik düzeninde basit işlere sıkıştırılma ile kendini göstermektedir. Bu, bağımsızlığın siyasi zaferine rağmen, İrlanda'nın hala kapitalist bir sistemin eşitsizlikleriyle ve ahlaki yargılarla (moralism) mücadele ettiğini göstermektedir.
  • Mücadele Mirası: IRA/PIRA gibi örgütlerin varlığı ve İrlanda Cumhuriyeti'nin hala adanın tamamını temsil etme iddiası (Kuzey İrlanda sorunu), ulusal bütünleşme mücadelesinin devam ettiğini göstermektedir.

IV. Konu Bütünlüğü İçinde Hatırlatılması Gereken Önemli Husus

Konunun bütünlüğü içerisinde, İngiltere'nin acımasızlığı ve Osmanlı'nın insaniyeti arasındaki karşıtlığı anlamak için en temel ve daha önce vurguladığımız ancak unutulmaması gereken mesele, yönetim felsefesi arasındaki tezattır (contrast).

Hatırlatma: İrlanda'daki Kıtlık sırasında Britanya, katı laissez-faire ideolojisini ve nüfus kontrolünü birincil hedef haline getirirken, Osmanlı İmparatorluğu, kendi sınırları içindeki afetlere (önceki yazılarımızda bahsi geçen veba, kıtlık, deprem gibi) karşı imaret ve vakıf gibi kurumsal İslami hayırseverlik mekanizmalarını devreye sokarak, tebaasına karşı paternalist bir sorumluluk (paternalistic responsibility) anlayışını sürdürmüştür.. Sultan Abdülmecid’in İrlanda’ya yaptığı yardım, İngilizlerin bu katı ideolojisine karşı bir insaniyet diplomasisi örneğidir ve bu eylem, Lozan'da Türkiye lehine kullanılan İrlandalı oyuna kadar uzanan bir vefa zinciri yaratmıştır.

Bu bağlamda, Ahmed Amîş Efendi'nin kehaneti (varsayımsal olarak), Britanya'nın ahlaki temellerini ekonomik dogmalara feda etmesinin nihai sonucunu, yani küresel gücünü ve refahını kaybederek yalıtılmış bir ada durumuna düşmesini sembolize etmektedir.


Muhterem Kullanıcımız,

Kaynakça (References)

A Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman Empire: Plague, Famine, and Other Misfortunes. Cambridge University Press.

B Bourke, A. (T.y.). The visitation of God? The potato and the great Irish. Independent Publishers.

C Charles River Editors. (2014). The Irish Potato Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland during the 19th Century. Corporaal, M. (2016). Relocated Memories: The Great Famine in Irish and Diaspora. Syracuse University Press. Cusack, G. & Goss, S. J. (Ed.). (2006). Hungry Words: Images of Famine in the Irish Canon. Irish Academic Press.

D Doğan Kader, M. & Kaplan, K. A. (2021). İrlanda Patates Kıtlığı’nın Osmanlı Basınına Yansımaları (1845-1852). Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, (45), 497-526.

E Emin Sarp. (1998, Haziran). İngiliz Emperyalizmi ve İrlanda Ulusal Kurtuluş Savaşı. Gelenek Dergisi, Sayı 57.

F Fradin, D. B. (2012). The Irish Potato Famine. Marshall Cavendish Corporation.

G Gallagher, C. S. (T.y.). The Irish Potato Famine. Chelsea House Publishers. Gökbel, Ç. (2021). İrlanda: IRA iktidara mı geliyor?. soL haber.

H Henry, W. Sr. (2011). Coffin Ship - the Wreck of the Brig St_ John. Mercier Press, Limited.

İ (T.y.). Ahmed Amîş Efendi. (Metin içerisindeki Ahmed Amîş Efendi biyografisi ve sözleri).  (T.y.). Birleşik Krallık - Vikipedi.  (T.y.). IRA v ETA Analizi. (Etnik Çatışmaların Tanımı ve IRA/ETA Analizi başlıklı makale).  (T.y.). İrlanda Büyük Kıtlık Dönemi.

K Kelly, J. (2013). The graves are walking: a history of the Great Irish Famine. Faber & Faber, Limited. Kinealy, C. (2013). Charity and the Great Hunger in Ireland. Kinealy, C., Moran, G. & King, J. (T.y.). The history of the Irish famine: Volume III, 'Fallen Leaves'. Kuşçubaşı Eşref’in Teşkilat-ı Mahsusa Anıları/ Osman Köker-Virgül Dergisi Kasım’97 - Kritik Bakış. (T.y.). Kuşçubaşı Eşref – Sahipkıran Stratejik Araştırma Merkezi – SASAM. (T.y.).

L Laxton, E. (1997). The Famine Ships: The Irish Exodus to America 1846-51. Henry Holt & Co. Logan, D. A. (Ed.). (2011). Harriet Martineau and the Irish Question: Condition of Post-famine Ireland. Lehigh University Press.

M Miles, K. (2013). All Standing: The Remarkable Story of the Jeanie Johnston. Free Press. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Murphy, M. O. (T.y.). Compassionate Stranger: Asenath Nicholson and the Great. Syracuse University Press.

N Neal, F. (1997). Black ’47: Britain and the Famine Irish. Palgrave Macmillan.

O O’Donnell, R. (2008). The O’Brien Pocket History Of The Irish Famine. The O’Brien Press. O'Donoghue, S. (T.y.). The Disaster of the Irish Potato Famine: Irish Immigrants. Rosen Publishing Group. O'Neill, P. D. (2017). Famine Irish and the American Racial State. Routledge. Ó Gráda, C. (1997). Black ’47: Britain and the Famine Irish (Frank Neal). Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Princeton University Press. O’Rourke, J. (2009). The History of the Great Irish Famine of 1847 (3rd ed.). Dodo Press. Osmanlı İrlanda Patates Kıtlığı Yardımları. (T.y.). (PDF belge).

S Saint Laurent, B. (1994). Ottoman power and westernization: The architecture and urban development of nineteenth and early twentieth century Bursa. Anatolia Moderna, Yeni Anadolu, 5, 199–232. Somerville, A. (T.y.). Letters From Ireland During The Famine Of 1847. Stathakopoulos, D. C. (2004). Famine and Pestilence in the Late Roman and Early Byzantine. [Yeni Akit]. (T.y.). Abdülhamit Han: Söyleyin onlara oyun daha bitmedi!.

T Tóibín, C. & Ferriter, D. (2001). The Irish Famine: A Documentary. Profile Books.

Ü Ürekli, F. (1995). İstanbul’da 1894 Depremi. İletişim.

Y Yazıcı, N. (2001). Ocak 1898 Balıkesir depremi oluşu ve sonrası. In G. Sarıyıldız (Ed.), Tarih boyunca Anadolu’da doğal afetler ve deprem semineri. Globus Dünya Basımevi. Yılmaz Baran. (T.y.). İşbirlikçilik ve İhanetin Dünya Devrimlerindeki Rolü ve Günümüzde Aldığı Biçim. Demokratik Modernite. Yıldız, M. (2001). 1855 Bursa depremleri. In G. Sarıyıldız (Ed.), Tarih boyunca Anadolu’da doğal afetler ve deprem semineri. Globus Dünya Basımevi.

Z Ziya Gökalp. (1339). Türkçülüğün Esasları. Matbuat ve İstihbarat Matbaası.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar