Büyük İrlanda Kıtlığı (An Gorta Mór) ve Osmanlı Yardımı
Kısa Bir Özet
Sunduğunuz kaynaklar dizisi, modern
tarihin iki büyük felaketini, yani Büyük İrlanda Kıtlığı (An Gorta Mór)
ve Osmanlı İmparatorluğu'ndaki doğal afetlere verilen yönetimsel tepkileri
derinlemesine inceleme fırsatı sunmaktadır. Bu inceleme, felaketlerin toplumsal
ve iktisadi sonuçlarının yanı sıra, yönetimsel ve kültürel miraslarının
karşılaştırmalı bir analizini yapmayı mümkün kılmaktadır.
Aşağıda, bu iki ana konuyu, doktora
makalesi tarzında, akademik bir üslup ve kaynak gösterimiyle sunmaktayım.
I. Büyük İrlanda Kıtlığı (An Gorta Mór) ve Siyasi İktisat
Perspektifinden Yönetimsel Tepkiler
Büyük İrlanda Kıtlığı (1845–1850), çağdaş
tarihin en yıkıcı olaylarından biri olarak kaydedilmiştir. Kaynaklarda
vurgulandığı üzere, bu trajedinin demografik maliyeti dehşet vericidir: Bir
milyonun üzerinde insanın yaşamını yitirdiği ve bir buçuk milyon kadarının göç
etmek zorunda kaldığı tahmin edilmektedir. Bu kayıpların toplumsal yapı
üzerindeki etkisi, İrlanda nüfusunun kıtlık öncesi seviyesine asla
ulaşamamasıyla kalıcılaşmıştır.
1. Ekolojik Tetikleyici ve Tek Mahsule
Bağlılık
Felaketin ekolojik tetikleyicisi, Phytophthora
infestans (Patates mantarı) olarak bilinen ve o zamana dek bilinmeyen bir
hastalığın (tahrip edici mantar enfeksiyonu) patates mahsulüne tekrar tekrar
saldırmasıdır. Bu durum, patatesi temel gıda olarak kullanan nüfusun büyük bir
kısmı için ciddi bir tehdit oluşturmuştur.
Kıtlık öncesinde İrlanda'da patatese olan
aşırı bağımlılık dikkat çekicidir. Ortalama bir İrlandalı yetişkinin günde
yaklaşık 14 pound (yaklaşık 6.4 kg) patates tükettiği belirtilmektedir.
Patatesin yaygın ve besleyici bir ürün olmasına rağmen (sadece protein ve D
vitamini eksikliği bulunmakta, bu da genellikle ayran ile giderilmekteydi), tek
bir mahsule bu denli bağımlı olmak, ekolojik bir kaza (ecological accident)
karşısında ulusu aşırı kırılgan hale getirmiştir.
İlginç Bir Bilgi: Kıtlık öncesinde,
İrlanda halkı Avrupalı çağdaşlarının çoğundan daha uzun boyluydu, daha uzun
ömür beklentisine sahipti ve daha düşük bebek ölüm oranına sahipti; bu durum
patates ağırlıklı beslenmenin aslında sağlıklı olduğunu göstermekteydi.
2. Kıtlık Öncesi Krizler ve Yönetim
Felsefesi
Kaynaklarda, Büyük Kıtlık’tan önce de
İrlanda’da düzenli olarak kıtlık ve kıtlık benzeri krizlerin yaşandığı
görülmektedir. Örneğin, 1740–1741 kışı, blaidhain an áir (Katliam Yılı)
olarak halk hafızasına kazınmıştır ve aşırı hava koşulları mahsulü ve çiftlik
hayvanlarını yok etmiştir. Ancak 1840'lardaki felaketin ölçeği ve süresi
emsalsizdi.
İrlanda Kıtlığı'nı diğer modern
kıtlıklardan ayıran en önemli özelliklerden biri, olayın Birleşik Krallık gibi
görece gelişmiş bir ekonominin içinde gerçekleşmiş olmasıdır. İngiliz
Hükümeti'nin yanıtı, eleştirilere göre yetersiz kalmış ve genellikle laissez-faire
(bırakınız yapsınlar) iktisadi ilkeleriyle şekillenmiştir. Kıtlık ilerledikçe,
yardım çabalarının "minimalist bir düzeyde" tutulması gerektiği temel
felsefesi benimsenmiş ve hatta zamanla azaltılmıştır.
Siyasi İktisat Eleştirisi:
Ekonomist Amartya Sen'in "haklar yaklaşımı" (entitlements approach)
çerçevesinde, İrlanda Kıtlığı'nın kısmen "yanlış dağıtım ve
açgözlülüğün" sonucu olduğu iddia edilir. Kıtlık sırasında, İrlanda’dan
Britanya’ya tahıl ve hayvan ihracatının devam etmesi, "bolluk ortasında
açlık" imajını pekiştirmiştir. Ancak Cormac Ó Gráda, ihracatın sembolik
öneminin gerçek öneminden daha fazla olduğunu, zira ihraç edilen tahılın bile
patates kaybının sadece yedide birini karşılayabileceğini belirtmiştir, bu da
felaketin aynı zamanda ciddi bir gıda kıtlığı (food shortage) krizi olduğunu gösterir.
Yönetim çevrelerinde, kıtlığın,
İrlanda'nın geri kalmışlığını ve nüfus fazlalığını çözmesi beklenen, gerekli
ancak talihsiz bir süreç olduğu yönünde bir görüş hakimdi. Bu, popülasyon
kontrolü ve mülkiyetin konsolidasyonu gibi uzun zamandır arzulanan değişiklikleri
kolaylaştırmak için bir fırsat olarak görülmüştür.
3. Kıtlığın Kültürel ve Demografik
Mirası
Kıtlık, İrlanda toplumunda derin bir
kültürel travma yaratmış ve edebi temsillerde de kendini göstermiştir. Halk
arasında An Gorta Mór (Büyük Açlık) olarak bilinen bu dönem, İngiliz
medyasında ve resmi söylemde ise genellikle Famine (Kıtlık) olarak
adlandırılmıştır.
Demografik çöküş, özellikle Gaelic
(İrlandaca) konuşan kırsal kesimdeki yoksul Katolik alt sınıfları vurmuştur.
Hayatta kalanlar arasında, typhus (tifüs), cholera (kolera) ve dysentery
(dizanteri) gibi hastalıklar, yetersiz beslenmeyle birleşerek toplu ölümlere
neden olmuştur. Hatta Liverpool, 1847'deki Kayıt Memuru raporunda
"İrlanda'nın mezarlığı" olarak tanımlanmıştır.
II. Osmanlı İmparatorluğu'nda Afetler ve Yönetimsel
Yaklaşımlar
Kaynaklar, Osmanlı İmparatorluğu'nun da
veba, kıtlık ve deprem gibi doğal afetlerle mücadele ettiğini ve buna yönelik
yönetimsel ve sosyal mekanizmalar geliştirdiğini göstermektedir. Bu bağlamda,
Yavuz Sultan Selim'in dönemi ve afete tepki yöntemleri, İrlanda’daki yaklaşımla
tezat (tezat) teşkil etmektedir.
1. Yavuz Sultan Selim Dönemi ve
Merkeziyetçilik
Yavuz Sultan Selim (hükümdarlığı
1512–1520), kısa süren saltanatına rağmen imparatorluğun karakterini derinden
etkilemiştir. Selim, Osmanlı İmparatorluğu'nun Sünni kimliğini pekiştirmiş ve
en büyük rakipleri olan Safevilerle mücadele etmiştir. Safevi Şahı İsmail’in
orduları Kızılbaş olarak adlandırılmıştır.
Tarihi Olay: Yavuz Sultan Selim’in,
Safevi elçisine hakaret içeren hediyeler (bir bez parçası, bir asa, bir diş
fırçası, tespih ve dilenci kasesi) göndermesi, Şah İsmail'i bir dilenci mistik
olarak aşağılama amacı taşımaktaydı; Şah İsmail de karşılık olarak Selim'e bir
kutu afyon göndererek onu uyuşturucu bağımlısı olmakla suçlamıştır. Bu
diplomatik atışmalar, iki büyük rakip imparatorluk arasındaki gerilimin
boyutunu göstermesi açısından ilginçtir.
2. Osmanlı’da Afet Yönetimi ve Sosyal
Refah
Osmanlı İmparatorluğu'nda felaketlere
verilen yanıtlar, genellikle imaret (aşevi) ve waqf (vakıf) gibi
İslami hayır kurumları etrafında şekillenmiştir. Bu kurumlar, yoksullara gıda
sağlamış ve kültürel bütünleşmeyi teşvik etmiştir. Özellikle Arap şehirlerinin
Osmanlılaşmasında imaretlerin rolü büyük olmuştur.
Laurent d’Arvieux gibi gezginler, Osmanlı
hayırseverliğinin din, yaş veya cinsiyet ayrımı gözetmeksizin herkese
sunulduğunu belirtmiştir. Kıtlık durumlarında, yöneticiler, önceden var olan bu
yardım sistemlerini desteklemekle kalmamış, aynı zamanda yeni kurumlar
oluşturarak veya mevcut yapıları yeniden şekillendirerek müdahale etmiştir.
Tekrardan Kaçınma: Daha önceki
yazılarımızda, Orta Çağ İslam dünyasında veba ve salgınlara karşı uçma
(fleeing) veya karantina uygulamalarına dair tartışmalara değinilmişti (örneğin
İbn Hacer'in ve El-Suyuti'nin yaklaşımları). Osmanlı sultanları da veba
karşısında farklı tepkiler göstermiştir: Fatih Sultan Mehmet salgınlardan
ordusuyla kaçarken, Kanuni Sultan Süleyman (Süleyman I), Avusturya elçisinin
vebadan kaçma talebini reddetmiştir. Bu durum, kadercilik ile pragmatizm
arasındaki yönetimsel yaklaşımların zamanla değiştiğini göstermektedir.
3. Tanzimat Dönemi ve Modernleşen Afet
Yönetimi
- yüzyıldaki Tanzimat reformları, Osmanlı'nın afetlere
tepkisini modernleştirmiştir. Örneğin, 1855 Bursa depreminden sonra,
yardım ve yeniden yapılanma çabaları, dinsel ayrıma dayanmayan yeni bir
idari yaklaşımı temsil etmiştir. Midhat Paşa liderliğindeki yeniden
yapılanma, yerel halka güven aşılamak amacıyla büyük anıtların (Ulucamii
ve kale) onarımına öncelik vermiştir. En dikkat çekici yenilik, daha önce
İslami olmayan kurumların (kilise, sinagog) devlet tarafından
fonlanmamasının aksine, Bursa’daki kaynak tahsisinde dini aidiyetin bir
faktör olmaktan çıkmasıdır.
Sonuç
Büyük İrlanda Kıtlığı ve Osmanlı'daki afet
deneyimlerinin karşılaştırılması, yönetimsel felsefenin felaketlerin sonuçları
üzerindeki kritik etkisini göstermektedir. İrlanda'da laissez-faire
(serbest piyasa) ilkeleri ve mülkiyetin konsolidasyonuna odaklanma, insani
felaketi katlanarak artırmıştır. Öte yandan, Osmanlı İmparatorluğu'nda tarihsel
olarak yerleşmiş imaretler ve waqflar gibi kurumsal hayırseverlik
mekanizmaları, toplumun dayanıklılığını artırmış ve 19. yüzyıldaki modernleşme
çabalarıyla (Tanzimat) bu sistemler, dini ayrım gözetmeksizin daha kapsayıcı
hale getirilmiştir. Her iki durumda da, felaketler, sadece doğal olaylar değil,
aynı zamanda siyasi ve sosyal yapıların birer aynası olmuştur.
Kaynakça (References)
O’Donnell, R. (2008). The O’Brien
Pocket History Of The Irish Famine. The O’Brien Press. O’Donnell, R.
(2008). O’Brien Pocket History Of The Irish Famine. Miles, K. (2013). All
Standing: The Remarkable Story of the Jeanie Johnston. Free Press. Miles,
K. (2013). All Standing: The Remarkable Story of the Jeanie Johnston.
Miles, K. (2013). All Standing: The Remarkable Story of the Jeanie Johnston.
Neal, F. (1997). Black ’47: Britain and the Famine Irish. Palgrave
Macmillan. Neal, F. (1997). Black ’47: Britain and the Famine Irish. Ó
Gráda, C. (1997). Black ’47: Britain and the Famine Irish (Frank Neal).
Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History,
Economy and Memory. Princeton University Press. Ó Gráda, C. (1999). Black
’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Ó
Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History,
Economy and Memory. Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great
Irish Famine in History, Economy and Memory. Ó Gráda, C. (1999). Black
’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Ó
Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The Great Irish Famine in History,
Economy and Memory. Henry, W. Sr. (2011). Coffin Ship - the Wreck of the
Brig St_ John. Mercier Press, Limited. Murphy, M. O. (T.y.). Compassionate
Stranger: Asenath Nicholson and the Great. Syracuse University Press.
O'Neill, P. D. (2017). Famine Irish and the American Racial State.
Routledge. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman
Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s
Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World.
Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the
Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan
Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A.
(2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of
the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His
Ottoman Empire, and the Making of the Modern World. Mikhail, A. (2020). God’s
Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of the Modern World.
Mikhail, A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the
Making of the Modern World. Cusack, G. & Goss, S. J. (Ed.). (2006). Hungry
Words: Images of Famine in the Irish Canon. Irish Academic Press. Cusack,
G. & Goss, S. J. (Ed.). (2006). Hungry Words: Images of Famine in the
Irish Canon. Cusack, G. & Goss, S. J. (Ed.). (2006). Hungry Words:
Images of Famine in the Irish Canon. Somerville, A. (T.y.). Letters From
Ireland During The Famine Of 1847. Somerville, A. (T.y.). Letters From
Ireland During The Famine Of 1847. Stathakopoulos, D. C. (2004). Famine
and Pestilence in the Late Roman and Early Byzantine. Ayalon, Y. (2014). Natural
Disasters in the Ottoman Empire: Plague, Famine,. Cambridge University
Press. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman Empire: Plague,
Famine,. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman Empire:
Plague, Famine,. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the Ottoman
Empire: Plague, Famine,. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in the
Ottoman Empire: Plague, Famine,. Ayalon, Y. (2014). Natural Disasters in
the Ottoman Empire: Plague, Famine,. Corporaal, M. (2016). Relocated
Memories: The Great Famine in Irish and Diaspora. Syracuse University
Press. O'Donoghue, S. (T.y.). The Disaster of the Irish Potato Famine: Irish
Immigrants. Rosen Publishing Group. Gallagher, C. S. (T.y.). The Irish
Potato Famine. Chelsea House Publishers. Gallagher, C. S. (T.y.). The
Irish Potato Famine. Gallagher, C. S. (T.y.). The Irish Potato Famine.
Fradin, D. B. (2012). The Irish Potato Famine. Marshall Cavendish
Corporation. Fradin, D. B. (2012). The Irish Potato Famine. Fradin, D.
B. (2012). The Irish Potato Famine. Charles River Editors. (2014). The
Irish Potato Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland
during the 19th Century. Charles River Editors. (2014). The Irish Potato
Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland during the
19th Century. Tóibín, C. & Ferriter, D. (2001). The Irish Famine: A
Documentary. Profile Books. Laxton, E. (1997). The Famine Ships: The
Irish Exodus to America 1846-51. Henry Holt & Co. Kelly, J. (2013). The
graves are walking: a history of the Great Irish Famine. Faber & Faber,
Limited. Kelly, J. (2013). The graves are walking: a history of the Great
Irish Famine. Kinealy, C., Moran, G. & King, J. (T.y.). The history
of the Irish famine: Volume III, 'Fallen Leaves'. Kinealy, C., Moran, G.
& King, J. (T.y.). The history of the Irish famine: Volume III, 'Fallen
Leaves'. Bourke, A. (T.y.). The visitation of God? The potato and the
great Irish. Independent Publishers.
İngiltere ve İrlanda Arasındaki Ayrılığın Analizi: Sömürgeci
Yönetimden Ulusal Travmaya
I. Çatışmanın Başlama Nedeni: Sömürgeci
Yönetim ve Siyasi Eşitsizlik
Britanya ile İrlanda arasındaki sistematik
sıkıntının kökeni, 19. yüzyıl öncesine dayanır ve temelinde İrlanda’nın koloni
statüsünde (colonial status) ele alınması yatar. Kaynaklarımız, 18.
yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başında bu gerilimin nasıl biriktiğini
detaylandırmaktadır:
1. Yasal ve İktisadi Baskı
- yüzyılın başlarında, İngiliz Parlamentosu, İrlanda’daki
ticareti kendi lehine olacak şekilde düzenlemekte serbestti. Örneğin,
İngiliz rakipleri korumak adına İrlanda tekstil sektörü 1800'lerin başında
ciddi zarara uğratılmıştır.
1801 tarihli Act of Union (Birlik
Yasası), İrlanda’nın ulusal siyasi forumunu (parlamentosunu) ortadan kaldırmış
ve İrlandalı milletvekilleri ile soyluları (Peers) Londra'ya
göndermiştir. Ancak bu temsil, İngiliz çoğunlukçuluğu (English
majoritarianism) ve muhafazakâr vetolar karşısında büyük ölçüde etkisiz
kalmıştır.
2. Nüfus Sorunu ve Malthusçu Algı
Kıtlık öncesi (1770-1840) İrlanda nüfusu
tahmini 4,75 milyondan 8,17 milyonun üzerine çıkarak Batı dünyasının en yüksek
artış oranına ulaşmıştır. İngiliz yönetim çevreleri ve entelektüelleri, bu
durumu ekonomik bir tehdit olarak görmekteydi. Malthusçu (Malthusian)
bakış açısıyla, nüfus artışı bir sorun teşkil etmiş ve önde gelen ekonomistler
İrlandalı işçileri, geçim araçlarını düşünmeden çoğalmakla suçlamıştır.
Bu dönemde, İrlanda’da var olan İngiliz
yerleşimci grubu (English colony), yasal olarak "Millet" (The
Nation) olarak adlandırılırken, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan
Katolikler, "yasa dışı" (outlaws) veya "İrlanda
düşmanı" (the Irish enemy) olarak görülmekteydi.
II. Kıtlık (An Gorta Mór): Ayrışmanın Uzun Sürmesinin Kritik
Nedeni
Çatışmanın bu denli uzun sürmesinin en
şiddetli ve travmatik nedeni, 1845-1850 yılları arasında yaşanan Büyük
Kıtlık’tır. Kaynaklar, bu doğal afetin, Britanya'nın sömürgeci zihniyetinin
test edildiği ve başarısız olduğu bir dönüm noktası olduğunu göstermektedir.
1. Yönetimsel İdeoloji ve Kıtlığın Sömürülmesi
Kıtlık, doğal bir felaket olan Phytophthora
infestans (Patates mantarı) patojeni ile tetiklenmiştir. (Önceki
yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, bu mantarın kasıtlı olarak İngilizler
tarafından musallat edildiğine dair somut bir kanıt bulunmamaktadır. Ancak,
mantarın doğal olarak ortaya çıkmasına rağmen, Britanya’nın buna verdiği tepki,
olayın kitlesel bir trajediye dönüşmesinde belirleyici olmuştur.)
Dönemin Britanya hükümeti, Sir Charles
Trevelyan'ın Hazine'deki (Treasury) etkisi altında, laissez-faire
(bırakınız yapsınlar) ekonomik doktrinlerine ve providence (ilahi
takdir) inancına sıkı sıkıya bağlı kalmıştır.
- Ekonomik Katliam: Hükümet, ekonomik iyileşmenin ancak
devlet yardımı olmaksızın sağlanabileceği inancıyla hareket etmiş. Bu,
gıda yardımı çabalarının yetersiz kalmasına neden olmuştur. Hatta
Trevelyan, Sir Robert Peel’in hükümeti tarafından sipariş edilen üçüncü
gemi dolusu Amerikan mısırını iptal etmiştir; bu, İrlandalı yoksulların
devlet yardımına alışmak yerine, kendi endüstri alışkanlıklarına geri
dönmelerini sağlama inancına dayanıyordu.
- İhracatın Devamı: Kıtlık sırasında İrlanda'dan
Britanya'ya tahıl ve yiyecek ihracatına herhangi bir kısıtlama
getirilmemesi, kıtlığı "suni" (artificial) bir felaket
yapan temel siyasi karardı.
- "Yok Etme Politikası": Yönetimin tutumu o kadar
kayıtsızdı ki, 1849'da İrlanda Yoksul Yasası Komisyonu Üyesi Edward
Twisleton, Avam Kamarası'nın (House of Commons) kayıtsızlığı
nedeniyle istifa etmiş ve Başbakan Lord Russell'a, uygulanan politikanın
"bir imha politikası (a policy that must be one of
extermination)" olması gerektiğini düşündüğünü bildirmiştir. Bu
ifade, sömürgeci kayıtsızlığın zirvesini ve ayrışmanın en önemli nedenini
teşkil eder.
2. Radikalleşme ve Bağımsızlık Tohumları
Kıtlık, Britanya ile birliğin (Union)
fiyaskosunu ortaya koymuştur. Milliyetçiler, Kıtlığın, İngiltere’nin
"sorunlu bir koloni" (a problematic colony) olarak gördüğü
İrlanda’nın gerçek statüsünü maskelediğini savunmuştur.
Kıtlık sonrası dönemde:
- Fenianizm ve İntikam: Kitlesel ölümler ve zorunlu göç
(emigration) sonrası oluşan derin öfke, İrlanda Cumhuriyet
Kardeşliği (Irish Republican Brotherhood) ve Fenianlar gibi
devrimci akımların canlanmasına neden olmuştur. Bu hareketler, 1881'de
Michael Davitt tarafından "İrlanda intikamının kurt köpeği" (the
wolfdog of Irish vengeance) olarak tanımlanan post-kıtlık öfkesinden
güç almışlardır.
- Siyasi Ayrılıkçılık: Daniel O'Connell’ın Repeal
(İptal) Hareketi gibi anayasal çözümler, Kıtlık karşısında başarısız
olunca, William Smith O'Brien liderliğindeki Young Ireland (Genç
İrlanda) gibi daha savaşçı (warlike) gruplar güç kazanmıştır. Bu da
20. yüzyılın bağımsızlık hareketlerinin siyasi temelini atmıştır.
III. Büyük Britanya İmparatorluğu/Devletleri Konumu İçinde
İrlandalıların Yeri (1850'ler ve Sonrası Sosyal Doku)
Kıtlık sonrası dönem (1850-1865),
İrlanda’nın sosyal ve ekonomik dokusunda büyük bir dönüşüm yaşanmıştır, ancak
bu dönüşüm bile İngiliz ve İrlandalılar arasındaki algı ve çatışmanın devam
ettiğini göstermektedir.
1. İngiliz Gözüyle İrlanda’nın İyileşmesi
Kıtlık sonrası İngiliz yorumcular,
özellikle Harriet Martineau gibi etkili isimler, İrlanda’nın toparlanmakta
olduğunu iddia etmiştir. Martineau’ya göre, ülkenin sorunları artık siyasi
değil, sosyal ve ekonomikti.
- Göçün Faydası: Martineau, göçün, ekonomik sorunlara
sapkın (perverse) bir çözüm olmasına rağmen, "kalanlar için
zenginliğin arttığı ve ekimin iyileştiği" bir süreç olduğunu
savunmuştur. Emek arzının azalmasıyla ücretlerin yükselmesi, İngiliz
standartlarına yaklaşan bir refah seviyesine işaret etmekteydi.
- "Fakir Akraba" Algısının Sonu: 1853’te Kraliçe
Victoria'nın Dublin Sanayi Fuarı'nı ziyareti sırasında Martineau,
İngilizlerin İrlanda'ya "fakir akraba" (poor-relation)
gözüyle bakmayı bırakmaları gerektiğini, çünkü Birleşik Krallık’ın
yasalarının ve diğer koşulların İrlanda’ya yeni bir canlılık (vigour)
ve umut getirdiğini yazmıştır.
- İmparatorluk Bağlantısının Değeri: Martineau,
İrlanda'nın yeni başarısının, "İmparatorluk bağlantısının" (Imperial
connection) İrlanda için faydalarını kanıtladığını ve hiçbir
bağımsızlık planının bu kadar refah getiremeyeceğini iddia etmiştir.
2. Siyasi Çatışmanın ve Dışlanmanın Devamı
Bu ekonomik iyimserliğe rağmen,
İrlanda’nın Birleşik Krallık içindeki konumu sömürgeci zihniyetle belirlenmeye
devam etmiştir:
- Devam Eden Ayırımcılık: Kıtlık sırasında İskoçya'daki
mantar hastalığı saldırısı daha az şiddetli olmasına rağmen, Trevelyan’ın
İskoçya'daki gıda depolarına öncelik vermesi ve İskoçların İrlandalılara
göre daha çalışkan (industrious) olduğuna dair ayrımcı bir gerekçe
sunması, İrlanda’nın bir koloni olarak görüldüğünün kanıtıdır.
- Siyasi İrade Eksikliği: İrlanda milletvekillerinin,
İngiliz kamuoyunda yayılan kötü gazetecilik (bad journalism) ve
İrlanda karşıtı (anti-Irish) medya duvarı nedeniyle Avam
Kamarası'nda düzgün bir şekilde dinlenmeleri imkânsız hale gelmiştir. Bu,
İrlanda’nın Birleşik Krallık’a aidiyetinin kurgusal (fiction of
Union) olduğunu gösteriyordu.
- Hukuki Eşitsizlik: Kıtlık yardımlarının çoğunlukla
İrlandalı vergi mükellefleri tarafından karşılanması ve Londra’nın
"anlamlı bir mali yükümlülük" (meaningful financial liability)
kabul etmemesi, İrlanda Milliyetçileri'nin Birleşik Krallık üyeliğinin
değerini sorgulamasına neden olmuştur.
IV. Günümüzdeki Son Durum ve Yakınlaşma Seviyesi (Kaynakların
Kapsadığı Bağlamda)
Sunduğunuz kaynaklar, İrlanda’nın kronolojik
tarihini ve İngiltere ile olan ilişkisinin bugünkü son durumunu
doğrudan 21. yüzyıl perspektifinden ele almamaktadır. Ancak 19. yüzyılın
ortalarındaki analizler, bugünün Kuzey İrlanda sorunlarının ve bağımsız İrlanda
Cumhuriyeti'nin kültürel miraslarının köklerini açıklar:
- Siyasal Doku: Kaynakların kapsadığı dönemde
(1860'lar), hâlâ İrlandalı siyasetçilerin, şiddet çağrısı yapan Fenianlar
gibi grupların, ABD'deki yandaşları aracılığıyla karışıklık çıkarma
çabalarını (filibusterism) sürdürdüğü görülmektedir. Harriet
Martineau, bu radikal milliyetçiliğin "aptallık" (stupidity)
olduğunu savunarak, İrlanda’nın zaten Birleşik Krallık'ın en hızlı
ilerleyen üyesi olduğunu ileri sürmüştür. Bu, Britanya'nın İrlanda'yı
"entegre bir parça" olarak görme isteği ile İrlanda
diasporasının ve radikal milliyetçiliğin intikam arayışı arasındaki
çözümsüz çelişkiyi göstermektedir.
- Sosyal Yakınlaşma: 1850'lerden sonra bile,
Britanya'daki kamuoyu İrlandalılara yönelik yerleşik ırkçı stereotiplerle
doluydu. İrlandalıların "tembelliği" ve "yasa
tanımazlığı"na dair modası geçmiş görüşler, resmi politikalara
yansımaya devam etmiştir.
Dolayısıyla, kaynakların bize sunduğu perspektif, İrlanda'nın Britanya
devleti içindeki konumunun sömürgeci bir temele dayandığını ve Kıtlık
felaketinin bu ayrışmayı derin bir travma ve radikal milliyetçilik mirasıyla
kalıcılaştırdığını göstermektedir. 19. yüzyıldaki yönetici sınıfın algısı,
İrlanda’nın ya bir "problem" ya da İmparatorluk çerçevesinde yeniden
eğitilmesi gereken bir "yoksul akraba" olduğu yönündeydi.
İrlanda ve Britanya Arasındaki Çatışmanın Kökeni ve
Mirası: Büyük Kıtlık Bağlamında Bir İnceleme
I. Kronolojik Arka Plan: Kıtlık Öncesi
Demografik ve İktisadi Koşullar
İrlanda'nın Britanya ile olan ilişkisinin
gerginlik noktası, 19. yüzyılın ortalarında yaşanan Büyük Kıtlık'tan (An
Gorta Mór) çok önce atılmış olsa da, kaynaklarımızdaki detaylı inceleme
alanı 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başındaki demografik dinamikler ve
Britanya'nın yönetim felsefesi üzerinde yoğunlaşmaktadır.
1. Nüfus Artışı ve Kırılganlık
1770 ile 1840 yılları arasında İrlanda
nüfusu önemli bir değişim geçirmiş, tahmini 4,75 milyondan, 1841 nüfus
sayımında kaydedilen asgari 8,17 milyona (muhtemelen gerçek rakam 8,5 milyonun
üzerindeydi) ulaşmıştır. Bu, Batı dünyasındaki en yüksek nüfus artış
seviyesiydi. Beslenme düzenindeki iyileşmeler ve artan yaşam süresi bu dinamiği
desteklemiştir.
Ancak, İngiliz Hükümeti'nin İmparatorluk
düzeyinde yetersiz yatırım yapması, kentleşmenin (urbanisation)
topraktaki insan fazlalığını (human surplus) absorbe etme kapasitesini
engellemiştir. Bu durum, İrlanda'yı ekolojik bir kaza karşısında aşırı kırılgan
hale getirmiştir.
2. Yönetimsel Felsefeler ve Ön Yargılar
Kıtlık öncesinde, İngiliz düşünce
çevrelerinde İrlanda'nın toplumsal sorunlarına dair yerleşik görüşler mevcuttu.
Harriet Martineau gibi
yorumcular, İngiliz yönetimine yönelik eleştirilere rağmen, İrlanda
milliyetçiliğini (Irishism) anlamakta zorlanmış ve milliyetçiliği
"uygun ışıkta" (Britanya İmparatorluğu'nun merceğinden) görmeleri
gerektiğine inanmıştır. Martineau, İrlanda'daki acıların geçici
nedenlerinden ziyade, "sürekli nedenlerini - ekonomisini politikası
yerine" ele almayı hedeflemiştir.
Bu dönemde baskın olan Malthusçu
Perspektif (Malthusian Perspective), nüfus artışını temel bir kötülük
olarak görüyordu. Önde
gelen ekonomist Nassau Senior, 1836'da İrlandalı işçileri, geçim kaynaklarını
düşünmeden sayılarını artırmakla suçlamış ve her olumsuz mevsimde bir kısmının
yok olmasının kaçınılmaz olduğunu iddia etmiştir. Senior, İrlanda'daki
sefaletin temel nedenlerini; arazinin parçalanması (subdivision of land),
sermaye eksikliği ve güvensizlik olarak sıralarken, bunların hepsinin
"tedbirsiz evliliklerle" daha da ağırlaştığını savunmuştur. Bu,
ilerideki kitlesel ölümlere yönelik resmi İngiliz yaklaşımının felsefi
altyapısını oluşturmuştur.
II. Çatışmanın Başlama Nedeni: Büyük Kıtlık ve İngiliz
Tepkisinin Doğası
İngiltere ile İrlanda arasındaki sorunun
ana nedeni olarak kabul edilen, Kıtlık dönemindeki yönetimsel kararlar,
İrlanda'nın koloni statüsünü belirginleştirmiştir.
1. Krizin Tetikleyicisi (1845-1849)
Kıtlık, 1845 yazında patates mahsulüne
yayılan ve o zamanlar tanımlanamayan Phytophthora infestans (Patates
mantarı) enfeksiyonuyla başlamıştır. Başlangıçta etkisinin kronik (chronic)
olacağına dair bir endişe yoktu, ancak 1846'ya gelindiğinde, mantar enfeksiyonu
daha erken ve daha şiddetli bir biçimde geri dönerek iyimserleri şaşırtmıştır.
2. İngiliz Hükümetinin Politikaları ve İktisadi Dogmalar
İrlanda'daki krizin Birleşik Krallık
içerisindeki bir bölgede yaşanmasına rağmen gösterilen tepki, çatışmanın
temelini oluşturur. Kıtlığın temel nedeni, doğal bir olaydan ziyade, İngiliz
yönetiminin laissez-faire (bırakınız yapsınlar) iktisadi teorilerine,
ahlakçılığa (moralism) ve kaderciliğe (providence) olan
inancıyla doğal bir krizi stratejik siyasi hedefler doğrultusunda sömürmesi
olarak görülmüştür.
İngiltere'nin yanıtı, diğer Avrupa
ülkelerinin (örneğin Hollanda'nın) mahsul zayiatını azaltmak için hızlıca
ithalat vergilerini düşürmesine tezat oluşturmuştur. İrlanda'dan gelen bu tür
lobi çağrıları Londra tarafından göz ardı edilmiştir.
Maliye Bakanlığı yetkilisi Sir Charles
Trevelyan, Kıtlık sırasında yürütülen yardım çabalarını yönlendiren önemli bir
figürdü. Kıtlık sürecini, İrlanda'nın tarımsal yapısını kökten değiştirmesi
gereken "gerekli bir süreç" olarak gören İngiliz entelektüellerinin
ön yargıları, felaketin boyutunu artırmıştır. Hatta Trevelyan'ın yanlısı olduğu
medya, İrlandalı Kelt'i aşağılayarak İngiliz vergi mükelleflerinin
meziyetlerini büyütmüş ve İrlanda karşıtı (anti-Irish) bir medya ortamı
yaratmıştır.
Bu durum, İrlanda'nın Birleşik Krallık'a
üyeliğinin aslında onun "sorunlu bir koloni" (a problematic
colony) statüsünü maskelediğini göstermiştir. Britanya İşçi Partisi
Başbakanı Tony Blair'in 1997'deki kabulü, Londra'daki yöneticilerin "ekin
başarısızlığını kitlesel bir insanlık trajedisine dönüşürken seyirci kalarak
kendi halkını yüzüstü bıraktığını" belirtmesi, bu yönetimsel hatanın
tarihsel olarak kabulünü yansıtmaktadır.
III. Çatışmanın Uzun Sürmesinin Nedenleri: Kıtlığın Mirası ve
Radikalleşme
İrlanda ve İngiltere arasındaki çatışmanın
yüzyıllarca sürmesinin en yakın ve güçlü katalizörü, Büyük Kıtlık'ın neden
olduğu toplumsal ve siyasi travmadır. Kıtlık, İrlanda toplumunun köklerini
sökerek ve kitlesel öfke miras bırakarak çatışmayı derinleştirmiştir.
1. Demografik ve İktisadi Dönüşüm
Kıtlık, kitlesel göçe (emigration)
yol açmıştır; 1831'den sonra yılda 65.000 kişinin Kuzey Amerika'ya göç etmesine
rağmen, Kıtlık bu oranı katlanarak artırmış ve kalanlar arasında tarım
arazilerinin elde tutulmasında dramatik değişikliklere neden olmuştur.
İlginç Konu Ekleme: Kıtlık sonrası dönemde bile,
1853'te Harriet Martineau, tarımsal geri dönüşlere dayanarak, nüfusun
azalmasıyla birlikte tarımın iyileşmekte ve zenginliğin artmakta olduğunu,
dolayısıyla ülkenin artık "harap" olmadığını savunuyordu.
Martineau, göçün, işgücünün sermayeye oranını dengeleyerek İrlanda'nın
"yoksul akraba" imajından kurtulmasını sağladığını düşünüyordu. Ancak
bu iyimser bakış açısı, yerel halkın yaşadığı derin travmayı ve mülkiyet
sorunlarını göz ardı ediyordu.
2. Siyasi Miras ve Öfkenin Kurt Köpeği
Kıtlık, siyasi olarak örgütlenmiş bir öfke
dalgası yaratmıştır. Kıtlık sonrası öfke, İrlanda'nın siyasi yelpazesindeki
devrimci damarı güçlendirmiştir. Bu durum, özellikle Kuzey Amerika'daki yeniden
canlanan diaspora tarafından desteklenen yeraltı akımını beslemiştir.
1881'de Michael Davitt, bu fenomeni "İrlanda intikamının kurt
köpeği" (the wolfdog of Irish vengeance) olarak tanımlamıştır.
İrlanda Cumhuriyet Kardeşliği (Irish Republican Brotherhood) ve
Fenianlar, güçlerini bu kıtlık sonrası öfkeden almışlardır. Bu milliyetçi
örgütler, Britanya'nın yönetimine karşı devrimci bir çözüm aramışlardır.
3. Toprak Sorunları ve Yasal Mücadeleler
Famine, Kiracı Hakkı (Tenant Right)
gibi tarımsal ve mülkiyet sorunlarını çözümsüz bırakmıştır. 1852'de Kiracı
Hakkı sorununun çözümü, Birleşik Krallık ve İrlanda'da hala adalete muhtaç bir
konuydu ve mülkiyetin devrilmesi ya da israf edici adaletsizliğin sürdürülmesi
arasında bir denge aranıyordu. 1853'te bile, toprak sorularıyla ilgili
hoşnutsuzluklar ortadan kalkmadıkça, İrlanda'da tam anlamıyla doğal bir
toplumsal örgütlenme ve gelişimin mümkün olmayacağı düşünülüyordu. Bu, sorunun
köklerinin derinliğini göstermekte ve çatışmanın uzun sürmesinin ana
nedenlerinden birini oluşturmaktadır.
IV. Güncel Durum (Kaynakların Kapsadığı Dönem Sonrası
İzdüşümler)
Kaynağımızdaki akademik ve edebi analizler
19. yüzyılın ortalarına ve sonlarına odaklandığından, modern (21. yüzyıl) son
duruma dair kesin ve detaylı bir bilgi sunmamaktadır. Ancak Kıtlık sonrası
oluşan siyasi ve kültürel mirasın etkileri, ilerleyen dönemlerdeki İrlanda
bağımsızlık mücadelesini ve günümüzdeki Kuzey İrlanda sorununu anlamanın
temelini oluşturmaktadır.
Hatırlatma: Önceki yazılarımızda
Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Tanzimat reformlarının, afet yönetiminde din ayrımı
gözetmeyen bir idari yaklaşım getirdiğinden bahsetmiştik. Oysa İrlanda'da 19.
yüzyılda Britanya yönetiminin uyguladığı politikalar (özellikle laissez-faire
ideolojisinin dayatılması), dini ve etnik ayrımları pekiştirmiş ve toplumsal
travmayı kurumsallaştırmıştır.
- yüzyılın ortalarındaki İngiliz gözlemciler, İrlanda'nın
durumunun düzeldiğini ve halkın artık "geçmişteki sefalet günlerinde
yaptıkları gibi, karışıklık çıkarmakla meşgul olmayacağını"
ummuşlardı. Ancak Fenianizm gibi radikal hareketlerin ortaya çıkışı ve
devam eden tarımsal hoşnutsuzluklar, bu umutları boşa çıkarmıştır.
Kıtlığın yol açtığı öfke ve yabancılaşma (alienation),
20. yüzyıl başlarında bağımsızlık hareketlerinin yükselişine zemin hazırlamış
ve bu miras, 1921 İngiliz-İrlanda Antlaşması ve sonrasında Kuzey İrlanda'daki
çözülmemiş siyasi gerilimlerin (The Troubles) temelini oluşturmuştur.
Bu, İrlanda Tarihi ve Britanya siyasi
iktisadı (political economy) arasındaki en hassas ve en hararetli
tartışma konularından birine odaklanan önemli bir sorudur. Doktora makalesi
formatında bir analiz sunarken, konuyu, mevcut kaynakların ışığında, tarihsel
arka plan, bilimsel gerçeklik ve siyasi motivasyonlar olmak üzere üç ana başlık
altında incelemek gerekmektedir.
Özellikle Büyük Kıtlık (An Gorta Mór)
dönemindeki İngiliz Hükümeti'nin tepkisizliği ve laissez-faire
(bırakınız yapsınlar) politikalarına olan bağlılığı, İngiltere'nin İrlanda
nüfusunu "fazlalık" olarak gördüğü ve bu krizi sömürgeci hedefleri
doğrultusunda kullandığı yönündeki iddiaları güçlendirmiştir. Bu nedenle,
Patates Mantarı'nın (Blight) kasıtlı olarak yayılıp yayılmadığı sorusu,
sıklıkla dile getirilen bir iddia haline gelmiştir.
I. İngiliz Yönetiminde İrlanda Nüfusuna
Dair Endişeler (Motivation)
Kaynaklarımız, 19. yüzyılın ortalarında
İngiliz yönetim ve entelektüel çevrelerinin İrlanda'nın hızlı nüfus artışı
hakkındaki derin endişelerini açıkça göstermektedir. Bu endişe, Patates
Mantarı'nın doğal bir felaket olarak algılanmasına rağmen, Britanya'nın
tepkisinin neden bu kadar acımasız ve yetersiz kaldığını anlamak için kritik
öneme sahiptir.
1. Malthusçu Baskı ve Ahlaki Yargılar
1770 ile 1841 yılları arasında İrlanda
nüfusu tahmini 4,75 milyondan 8,17 milyonun üzerine çıkarak Batı dünyasındaki
en yüksek artışlardan birini kaydetmiştir. Britanyalı ekonomistler, bu durumu
bir kusur (fault) olarak görmekteydi. Önde gelen ekonomistlerden Nassau
Senior, 1836'da İrlandalı işçileri "geçim araçlarını düşünmeden sayılarını
artırmakla" suçlamış, bu durumun zorunlu olarak her olumsuz mevsimde bir
kısmının yok olmasına yol açacağını savunmuştur. Senior, sefaletin nedenleri
arasında "tedbirsiz evlilikleri" (improvident marriages) ve
arazinin parçalanmasını (subdivision of land) saymıştır.
Bu Malthusçu (Malthusian) görüş,
Britanya'da, İrlanda'daki yoksulluğun temelinde ekonomik yapısal sorunlardan
ziyade, İrlandalıların ahlaki yetersizlikleri (moralism) yattığı
inancını pekiştirmiştir. Bu felsefe, Kıtlık felaketini, İrlanda'nın fazla
nüfus sorununu çözmesi gereken, kaçınılmaz bir ilahi müdahale (providence)
olarak görme eğilimini doğurmuştur. Örneğin, Nassau Senior, 1847'de Afet'in,
İrlanda'da tasarlanan yeni ekonomi için gerekenden iki milyon daha fazla insan
bıraktığını özel olarak belirtmiştir.
Bu tarihsel bağlamda, İngiliz
yöneticilerin İrlanda'daki fazla nüfustan rahatsız oldukları ve kitlesel
ölümleri (ölenlerin İrlandalı yoksul Katolikler olması koşuluyla) "kabul
edilebilir" veya hatta "yararlı" bir süreç olarak gördükleri
yönündeki algı, kasıtlı müdahale iddialarına zemin hazırlamıştır.
II. Patates Mantarı'nın Kasıtlı Olarak
Musallat Edildiği İddiası
Patates mantarının (Phytophthora
infestans) İngiliz biyologlar tarafından kasıtlı olarak İrlanda'ya musallat
edildiği yönündeki iddialar, modern biyolojik harp (biological warfare)
kapasitesinin geriye dönük bir projeksiyonu olarak ortaya çıkmıştır. Ancak
mevcut kaynaklar, bu iddiayı doğrudan destekleyen somut bir kanıt
sunmamaktadır; aksine, dönemin bilimsel kafa karışıklığını ve patojenin
kökenini göstermektedir.
1. Patates Mantarının Biyolojik
Gerçekliği
Felaket, Phytophthora infestans
(Türkçesi: Patates mantarı veya patates geç yanıklığı patojeni) adı verilen, o
dönemde tanımlanamayan fungal bir patojen (fungal pathogen) tarafından
tetiklenmiştir.
- Köken ve Yayılım: Patates mantarı, 1845 Haziran'ında
Belçika'da tespit edilmiş, ardından Hollanda ve Fransa'ya yayılmış,
Temmuz/Ağustos 1845'te de İrlanda'ya ulaşmıştır. En yaygın spekülasyon,
mantarın bir Meksika genotipinden kaynaklandığı ve muhtemelen 1844
civarında Avrupa'ya ulaştığı yönündedir.
- Bilimsel Cehalet: 1840'larda bilim insanları patojenin
kesin doğası konusunda kararsızdı. Hastalık, bazıları tarafından cadılık (witchcraft),
atmosferik rahatsızlık veya "Tanrı tarafından gönderilmiş bir
veba" (plague) olarak görülüyordu. Hatta Britanya hükümeti
tarafından görevlendirilen botanikçiler Londra'ya "yenik ve ipucu
olmaksızın" geri dönmüşlerdir. Hastalığın gerçek etkeni olan mantarın
ajansı, ancak 1876'da Alman biyolog Anton de Bary tarafından tam olarak
teşhis edilebilmiştir.
1840'larda İngiliz bilim insanlarının
Patates Mantarı'nı ne doğru bir şekilde teşhis edebildikleri ne de tedavi
edebildikleri gerçeği, onu kasıtlı olarak biyolojik bir silah olarak tasarlayıp
yaydıkları argümanını tarihsel olarak zayıflatmaktadır. Onlar, sorunun ıslak
çürüme (wet rot) olup olmadığı konusunda bile fikir birliğine
varamamışlardır.
2. Kıtlık-Soykırım Tezini Savunan
Görüşler (Exploitation)
Her ne kadar mantarın kasıtlı olarak
yayıldığına dair kaynaklarda bir kanıt olmasa da, Britanya'nın doğal bir
krizi stratejik siyasi amaçlar doğrultusunda sömürdüğü yönünde güçlü
iddialar mevcuttur.
- İrlanda Kıtlığı Soykırım Komitesi (Irish Famine
Genocide Committee) gibi gruplar, Londra'nın kriz yönetimindeki ihmal,
laissez-faire teorisi, "kadercilik" (providence)
ve temel İrlanda karşıtı düşmanlık (anti-Irish hostility) gibi
faktörlerin, krizi kitlesel bir insanlık trajedisine dönüştürdüğünü ve
politik hedefler güdüldüğünü savunmaktadır.
- 1997'de Britanya İşçi Partisi Başbakanı Tony Blair, Londra'yı
yönetenlerin "ekin başarısızlığının kitlesel bir insanlık trajedisine
dönüşmesini izleyerek kendi halkını yüzüstü bıraktığını" kabul
etmiştir. Bu kabul, yönetimin felaketi yönetme biçiminin felaketin
kendisine neden olmaktan daha yıkıcı olduğu tezini güçlendirir.
- Britanya Hazine Müsteşar Yardımcısı Sir Charles Trevelyan'ın
tutumu bu görüşü somutlaştırmaktadır. Trevelyan, İrlanda'nın ölüm oranına
karşı "tehlikeli bir kayıtsızlık" (dangerous insouciance)
sergilemiş ve ekonomik toparlanmanın devlet yardımı olmaksızın sağlanması
gerektiği inancıyla hareket etmiştir. İskoçya'daki benzer ancak daha az
şiddetli kıtlıkta bile, Trevelyan'ın İrlanda'ya kıyasla İskoç gıda
depolarına öncelik vermesi, yönetimsel ayrımcılığın varlığını
göstermiştir.
Özetle: İddialar, İngilizlerin
mantarı getirdiğinden ziyade, İrlandalıların kendi kaderlerini tayin
etme yeteneğini ortadan kaldırmak ve nüfus sorununu çözmek için doğal afeti bir
kaldıraç (lever) olarak kullandığı fikrine odaklanmaktadır.
3. İlginç Konu Ekleme: Biyolojik Harp
Boyutu
Patates Mantarı'nın biyolojik harp aracı
olarak kullanılması fikri, 1840'lar için bilimsel olarak imkânsız olsa da,
mantarın yüksek tahrip gücü, modern çağda gerçekten bu amaçla
değerlendirilmiştir. Kaynaklar, İrlanda Patates Kıtlığı'ndan yüz yıl sonra,
mantarın devam eden virülansı (virulence) nedeniyle ABD ve Sovyetler
Birliği dahil olmak üzere bazı ülkeler tarafından biyolojik silah (biological
weapon) olarak kullanılması fikrinin değerlendirildiğini
belirtmektedir. Bu durum, Patates Mantarı'nın potansiyel tahrip gücünün, halk
arasında kasıtlılık yönündeki spekülasyonları neden beslediğini tarihsel bir
bağlamda açıklamaktadır.
III. Kronoloji ve Sonuç
İrlanda-İngiliz çatışmasının kronolojisi,
Kıtlık'ın bir başlangıç noktası değil, var olan sömürgeci yapının en keskin ve
yıkıcı ifadesi olduğunu gösterir:
- Kıtlık Öncesi (17. Yüzyıl - 1845): Britanya,
İrlanda'yı bir koloni (colony) olarak görmüş, nüfus artışını ve
Katolik varlığını tehdit edici bulmuştur. Ekonomik ve ahlaki yargılar
(Malthusçuluk), İngiliz siyasetinde İrlanda'nın bir "sorun"
olduğu algısını güçlendirmiştir.
- Kıtlık Dönemi (1845-1849): Doğal olarak ortaya çıkan Phytophthora
infestans patojeni, İrlanda'nın tek mahsule dayalı kırılganlığını
ortaya çıkarmıştır. Britanya hükümeti (özellikle Whig yönetimi altında Sir
Charles Trevelyan'ın Hazine'de) laissez-faire ekonomik dogmalarına
bağlı kalarak kapsamlı müdahaleden kaçınmış, böylece doğal bir afeti
kitlesel bir ölüme dönüştürmüştür.
- Kıtlık Sonrası Miras: Bu politikaların sonucu,
İrlanda'da derin bir kültürel travma ve "İrlanda intikamının kurt
köpeği" (the wolfdog of Irish vengeance) olarak tanımlanan
devrimci öfkenin doğuşudur. Bu öfke, Fenianizm gibi milliyetçi
hareketlerin radikalleşmesine zemin hazırlamış ve 20. yüzyıldaki
bağımsızlık mücadelesini şekillendirmiştir.
Komplo Teorisi Açısından Kıtlık Değerlendirilmesi
Bu kapsamda, Patates Mantarı'nın İngiliz
biyologlar tarafından kasıtlı olarak yayıldığına dair kaynaklarda desteklenen
bir görüş bulunmamaktadır. Ancak, İngiliz yönetiminin mevcut anti-İrlanda
önyargıları ve laissez-faire ideolojisi nedeniyle, felaketin kasıtlı olarak
siyasi hedeflere hizmet edecek şekilde yönetildiği ve derinleştirildiği
görüşü, Kıtlık’ın neden bu denli uzun süreli ve yıkıcı bir ulusal travma
yarattığını açıklamaktadır.
Bu, İrlanda Tarihi ve Britanya siyasi
iktisadı (political economy) arasındaki en hassas ve en hararetli
tartışma konularından birine odaklanan önemli bir sorudur. Bu konuyu, mevcut
kaynakların ışığında, tarihsel arka plan, bilimsel gerçeklik ve siyasi
motivasyonlar olmak üzere üç ana başlık altında incelemek gerekmektedir.
Özellikle Büyük Kıtlık (An Gorta Mór)
dönemindeki İngiliz Hükümeti'nin tepkisizliği ve laissez-faire
(bırakınız yapsınlar) politikalarına olan bağlılığı, İngiltere'nin İrlanda
nüfusunu "fazlalık" olarak gördüğü ve bu krizi sömürgeci hedefleri
doğrultusunda kullandığı yönündeki iddiaları güçlendirmiştir. Bu nedenle,
Patates Mantarı'nın (Blight) kasıtlı olarak yayılıp yayılmadığı sorusu,
sıklıkla dile getirilen bir iddia haline gelmiştir.
I. İngiliz Yönetiminde İrlanda Nüfusuna Dair Endişeler
(Motivation)
Kaynaklarımız, 19. yüzyılın ortalarında İngiliz yönetim ve entelektüel
çevrelerinin İrlanda'nın hızlı nüfus artışı hakkındaki derin endişelerini
açıkça göstermektedir. Bu endişe, Patates Mantarı'nın doğal bir felaket
olarak algılanmasına rağmen, Britanya'nın tepkisinin neden bu kadar acımasız ve
yetersiz kaldığını anlamak için kritik öneme sahiptir.
1. Malthusçu Baskı ve Ahlaki Yargılar
1770 ile 1841 yılları arasında İrlanda
nüfusu tahmini 4,75 milyondan 8,17 milyonun üzerine çıkarak Batı dünyasındaki
en yüksek artışlardan birini kaydetmiştir. Britanyalı ekonomistler, bu durumu
bir kusur (fault) olarak görmekteydi. Önde gelen ekonomistlerden Nassau
Senior, 1836'da İrlandalı işçileri "geçim araçlarını düşünmeden sayılarını
artırmakla" suçlamış, bu durumun zorunlu olarak her olumsuz mevsimde bir
kısmının yok olmasına yol açacağını savunmuştur. Senior, sefaletin nedenleri
arasında "tedbirsiz evlilikleri" (improvident marriages) ve
arazinin parçalanmasını (subdivision of land) saymıştır.
Bu Malthusçu (Malthusian) görüş,
Britanya'da, İrlanda'daki yoksulluğun temelinde ekonomik yapısal sorunlardan
ziyade, İrlandalıların ahlaki yetersizlikleri (moralism) yattığı
inancını pekiştirmiştir. Bu felsefe, Kıtlık felaketini, İrlanda'nın fazla
nüfus sorununu çözmesi gereken, kaçınılmaz bir ilahi müdahale (providence)
olarak görme eğilimini doğurmuştur. Örneğin, Nassau Senior, 1847'de Afet'in,
İrlanda'da tasarlanan yeni ekonomi için gerekenden iki milyon daha fazla insan
bıraktığını özel olarak belirtmiştir.
Bu tarihsel bağlamda, İngiliz
yöneticilerin İrlanda'daki fazla nüfustan rahatsız oldukları ve kitlesel
ölümleri (ölenlerin İrlandalı yoksul Katolikler olması koşuluyla) "kabul
edilebilir" veya hatta "yararlı" bir süreç olarak gördükleri
yönündeki algı, kasıtlı müdahale iddialarına zemin hazırlamıştır.
II. Patates Mantarı'nın Kasıtlı Olarak Musallat Edildiği
İddiası
Patates mantarının (Phytophthora infestans) İngiliz biyologlar
tarafından kasıtlı olarak İrlanda'ya musallat edildiği yönündeki iddialar,
modern biyolojik harp (biological warfare) kapasitesinin geriye dönük
bir projeksiyonu olarak ortaya çıkmıştır. Ancak mevcut kaynaklar, bu
iddiayı doğrudan destekleyen somut bir kanıt sunmamaktadır; aksine, dönemin
bilimsel kafa karışıklığını ve patojenin kökenini göstermektedir.
1. Patates Mantarının Biyolojik Gerçekliği
Felaket, Phytophthora infestans
(Türkçesi: Patates mantarı veya patates geç yanıklığı patojeni) adı verilen, o
dönemde tanımlanamayan fungal bir patojen (fungal pathogen) tarafından
tetiklenmiştir.
- Köken ve Yayılım:
Patates mantarı, 1845 Haziran'ında Belçika'da tespit edilmiş, ardından
Hollanda ve Fransa'ya yayılmış, Temmuz/Ağustos 1845'te de İrlanda'ya
ulaşmıştır. En yaygın spekülasyon, mantarın bir Meksika
genotipinden kaynaklandığı ve muhtemelen 1844 civarında Avrupa'ya ulaştığı
yönündedir.
- Bilimsel Cehalet: 1840'larda bilim insanları patojenin
kesin doğası konusunda kararsızdı. Hastalık, bazıları tarafından cadılık (witchcraft),
atmosferik rahatsızlık veya "Tanrı tarafından gönderilmiş bir veba" (plague)
olarak görülüyordu. Hatta Britanya hükümeti tarafından görevlendirilen
botanikçiler Londra'ya "yenik ve ipucu olmaksızın" geri
dönmüşlerdir. Hastalığın gerçek etkeni olan mantarın ajansı, ancak 1876'da
Alman biyolog Anton de Bary tarafından tam olarak teşhis edilebilmiştir.
1840'larda İngiliz bilim insanlarının
Patates Mantarı'nı ne doğru bir şekilde teşhis edebildikleri ne de tedavi
edebildikleri gerçeği, onu kasıtlı olarak biyolojik bir silah olarak tasarlayıp
yaydıkları argümanını tarihsel olarak zayıflatmaktadır. Onlar, sorunun ıslak
çürüme (wet rot) olup olmadığı konusunda bile fikir birliğine
varamamışlardır.
2. Kıtlık-Soykırım Tezini Savunan Görüşler (Exploitation)
Her ne kadar mantarın kasıtlı olarak yayıldığına dair kaynaklarda bir
kanıt olmasa da, Britanya'nın doğal bir krizi stratejik siyasi amaçlar
doğrultusunda sömürdüğü yönünde güçlü iddialar mevcuttur.
- İrlanda Kıtlığı Soykırım Komitesi (Irish Famine
Genocide Committee) gibi gruplar, Londra'nın kriz yönetimindeki ihmal,
laissez-faire teorisi, "kadercilik" (providence)
ve temel İrlanda karşıtı düşmanlık (anti-Irish hostility) gibi
faktörlerin, krizi kitlesel bir insanlık trajedisine dönüştürdüğünü ve
politik hedefler güdüldüğünü savunmaktadır.
- 1997'de
Britanya İşçi Partisi Başbakanı Tony Blair, Londra'yı yönetenlerin
"ekin başarısızlığının kitlesel bir insanlık trajedisine dönüşmesini
izleyerek kendi halkını yüzüstü bıraktığını" kabul etmiştir.
Bu kabul, yönetimin felaketi yönetme biçiminin felaketin kendisine
neden olmaktan daha yıkıcı olduğu tezini güçlendirir.
- Britanya Hazine Müsteşar Yardımcısı Sir Charles Trevelyan'ın
tutumu bu görüşü somutlaştırmaktadır. Trevelyan, İrlanda'nın ölüm oranına
karşı "tehlikeli bir kayıtsızlık" (dangerous insouciance)
sergilemiş ve ekonomik toparlanmanın devlet yardımı olmaksızın sağlanması
gerektiği inancıyla hareket etmiştir. İskoçya'daki benzer ancak daha az
şiddetli kıtlıkta bile, Trevelyan'ın İrlanda'ya kıyasla İskoç gıda
depolarına öncelik vermesi, yönetimsel ayrımcılığın varlığını
göstermiştir.
Özetle: İddialar, İngilizlerin
mantarı getirdiğinden ziyade, İrlandalıların kendi kaderlerini tayin
etme yeteneğini ortadan kaldırmak ve nüfus sorununu çözmek için doğal afeti bir
kaldıraç (lever) olarak kullandığı fikrine odaklanmaktadır.
3. İlginç Konu Ekleme: Biyolojik Harp Boyutu
Patates Mantarı'nın biyolojik harp aracı
olarak kullanılması fikri, 1840'lar için bilimsel olarak imkânsız olsa da,
mantarın yüksek tahrip gücü, modern çağda gerçekten bu amaçla
değerlendirilmiştir. Kaynaklar,
İrlanda Patates Kıtlığı'ndan yüz yıl sonra, mantarın devam eden
virülansı (virulence) nedeniyle ABD ve Sovyetler Birliği dahil olmak
üzere bazı ülkeler tarafından biyolojik silah (biological weapon)
olarak kullanılması fikrinin değerlendirildiğini belirtmektedir. Bu
durum, Patates Mantarı'nın potansiyel tahrip gücünün, halk arasında kasıtlılık
yönündeki spekülasyonları neden beslediğini tarihsel bir bağlamda
açıklamaktadır.
III. Kronoloji ve Sonuç
İrlanda-İngiliz çatışmasının kronolojisi,
Kıtlık'ın bir başlangıç noktası değil, var olan sömürgeci yapının en keskin ve
yıkıcı ifadesi olduğunu gösterir:
- Kıtlık Öncesi (17. Yüzyıl - 1845): Britanya,
İrlanda'yı bir koloni (colony) olarak görmüş, nüfus artışını ve
Katolik varlığını tehdit edici bulmuştur. Ekonomik ve ahlaki yargılar
(Malthusçuluk), İngiliz siyasetinde İrlanda'nın bir "sorun"
olduğu algısını güçlendirmiştir.
- Kıtlık Dönemi (1845-1849): Doğal olarak ortaya çıkan Phytophthora
infestans patojeni, İrlanda'nın tek mahsule dayalı kırılganlığını
ortaya çıkarmıştır. Britanya hükümeti (özellikle Whig yönetimi altında Sir
Charles Trevelyan'ın Hazine'de) laissez-faire ekonomik dogmalarına
bağlı kalarak kapsamlı müdahaleden kaçınmış, böylece doğal bir afeti
kitlesel bir ölüme dönüştürmüştür.
- Kıtlık Sonrası Miras: Bu politikaların sonucu,
İrlanda'da derin bir kültürel travma ve "İrlanda intikamının kurt
köpeği" (the wolfdog of Irish vengeance) olarak tanımlanan
devrimci öfkenin doğuşudur. Bu öfke, Fenianizm gibi milliyetçi
hareketlerin radikalleşmesine zemin hazırlamış ve 20. yüzyıldaki
bağımsızlık mücadelesini şekillendirmiştir.
Bu kapsamda, Patates Mantarı'nın İngiliz
biyologlar tarafından kasıtlı olarak yayıldığına dair kaynaklarda desteklenen
bir görüş bulunmamaktadır. Ancak,
İngiliz yönetiminin mevcut anti-İrlanda önyargıları ve laissez-faire
ideolojisi nedeniyle, felaketin kasıtlı olarak siyasi hedeflere hizmet
edecek şekilde yönetildiği ve derinleştirildiği görüşü, Kıtlık’ın neden bu
denli uzun süreli ve yıkıcı bir ulusal travma yarattığını açıklamaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun İrlanda Kıtlığı Yardımı: İdeolojik
Engelleme ve İnsaniyet Diplomasisi (1847)
Büyük İrlanda Kıtlığı (1845-1852)
sırasında, İrlanda'nın Britanya İmparatorluğu'nun bir parçası olmasına rağmen
kitlesel açlık ve ölümlerle mücadele etmesi, Londra'daki yönetimin
önceliklerini ortaya koymuştur. Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid'in (1823-1861)
bu krize yanıtı ve İngiliz
yetkililerin bu yardımı engelleme çabası, jeopolitik çıkarı olmayan bir
insaniyet eyleminin, katı bir laissez-faire (serbest piyasa)
ideolojisi karşısındaki durumunu göstermesi açısından çarpıcı bir tarihi
olaydır.
I. Diplomatik Engelleme: Kraliçe Protokolü ve Mali Tavan
Sultan Abdülmecid, 1847 yılında
İrlanda’daki Patates Kıtlığı’nın (An Gorta Mór) yol açtığı felaketi
öğrendiğinde, İrlanda halkına yardım etme kararı almıştır.
1. Yardımın Miktarı ve Kısıtlanması
Padişah Abdülmecid, başlangıçta cömert bir
jestle 10.000 Sterlin (£) nakdi yardımda bulunmayı teklif etmiştir,,.
Ancak bu teklif, Britanya Hükümeti tarafından beklenmedik bir diplomatik
engelle karşılanmıştır.
Engellemenin gerekçesi ise katı bir Kraliyet Protokolü (Royal Protocol)
olmuştur: Kraliçe Victoria, kendi tebaası olan İrlandalılara kişisel olarak
sadece 2.000 Sterlin (£) yardımda bulunmuştu,,. Protokole göre, hiçbir
kimse—bir dış hükümdar bile—hükümdardan daha büyük bir meblağda bağış
yapamazdı,. İngiliz yetkililer, Padişah’ın bu teklifini geri çevirmiş ve
miktarın düşürülmesi gerektiğini bildirmiştir,,,. Uzun süren diplomatik müzakereler sonucunda, Sultan
Abdülmecid'in yapacağı nakdi yardım miktarı Kraliçe'nin isteğiyle 1.000
Sterlin'e düşürülmüştür,,,.
Bu durum, Britanya yönetiminin, insani
yardımı bile siyasi ve hiyerarşik denge (political and hierarchical
balance) içinde görme zorunluluğunu ortaya koymaktadır.
2. Kıtlık Yönetiminin İdeolojik Çerçevesi
Bu engellemenin altında yatan temel neden,
önceki yazılarımızda da sıklıkla vurguladığımız gibi, Britanya Hükümeti'nin
Kıtlık yönetimi felsefesiydi. Dönemin Başbakanı Lord Russell ve Hazine
Müsteşarı Sir Charles Trevelyan gibi isimlerin benimsediği laissez-faire
(bırakınız yapsınlar) doktrini, devletin ticaret akışına ve piyasa
güçlerine müdahale etmemesi gerektiğini savunuyordu,,.
- Piyasa Bozulması Korkusu: London'ın bakış açısına
göre, Hükümet’in (veya dış bir gücün) gıda piyasasına büyük ölçekli
müdahalesi, ticareti bozacak ve spekülatörlerin ya da tüccarların (traffickers)
normal operasyonlarını engelleyecekti,,.
- İmha Politikası (Policy of Extermination): Britanya Hükümeti, İrlanda
ekonomisinin kökten düzelmesi için kitlesel ölüm ve göçün kaçınılmaz
olduğunu düşünüyordu. Kıtlık sürecini yöneten Edward Twisleton'ın
istifa ederken söylediği gibi, Londra'nın politikası, İrlanda için
"bir imha politikası (a policy that must be one of
extermination)" olmuştur,,.
Bu çerçevede, Osmanlı'dan gelen 10.000
Sterlinlik bir yardımın, Britanya'nın kendi tebaasına reva gördüğü sefalet
politikasına, hem mali hem de sembolik olarak ideolojik bir meydan okuma
oluşturacağı açıktır.
II. Osmanlı’nın Yaratıcı Çözümü: Drogheda Limanı ve Ayni
Yardım (Aid in Kind)
Sultan Abdülmecid, nakdi yardım miktarı
1.000 Sterlin ile sınırlandırılmasına rağmen, İrlanda halkına ulaşma niyetinden
vazgeçmemiştir. Osmanlı Devleti, bu diplomatik engeli aşmak için yaratıcı bir
strateji izlemiştir.
1. Gizli Sevkiyat ve Liman Engeli
Padişah, nakdi yardıma ek olarak, iddiaya
göre 4.000 Sterlin değerinde buğday, yiyecek, ilaç ve temel ihtiyaç malzemeleri
içeren üç gemi dolusu ayni yardım (aid in kind) göndermiştir,,.
(Bazı popüler anlatılarda bu gemi sayısı beşe kadar çıkmaktadır,,.)
İngiliz donanması veya yetkilileri, yardım gemilerinin, imparatorluk
yönetimi için sembolik önemi olan başkent Dublin veya Cork gibi büyük limanlara
yanaşmasını engellemiştir,,. Bu engelleme, Britanya'nın laissez-faire
prensibini koruma ve dış müdahaleyi reddetme amacının bir göstergesidir.
2. Drogheda'ya Çıkarma
Buna karşın, Osmanlı gemileri, Kraliçe’nin
izni olmadan gizlice hareket etmiş ve Dublin'e yaklaşık 50 kilometre uzakta
bulunan, daha az dikkat çeken küçük bir kasaba olan Drogheda limanına
yanaşarak yardımları buraya boşaltmışlardır,,,,,.
Bu eylem, jeopolitik hesaplardan bağımsız,
zor durumdaki bir halka yardım etme iradesinin somut bir ifadesi olarak İrlanda
tarihi hafızasına kazınmıştır,. Yardımların zamanında yapılmasıyla "pek
çok kişinin mahvolmaktan kurtulduğu" belirtilmiştir,.
III. Siyasi ve Sosyal Dokudaki Yansımalar
Bu insani eylem, iki ülke arasındaki
ilişkilerde derin bir kültürel ve sosyal miras bırakmıştır.
1. Teşekkür ve Minnet
Osmanlı Sultanı Abdülmecid, yaptığı yardım
nedeniyle hem resmi hem de halktan gelen teşekkürleri almıştır:
- Kraliçe Victoria’nın Resmi Teşekkürü: İngiltere
Büyükelçisi, 25 Mayıs 1847 tarihinde bizzat Kraliçe adına Sultan’a resmi
teşekkürlerini iletmiştir,.
- İrlanda Asilzâdelerinin Mektubu: İrlanda asilzâdeleri,
beyefendileri ve yerlileri tarafından imzalanan bir teşekkür mektubu
hazırlanmış ve O'Brien isimli bir İrlandalı tarafından 26 Mayıs 1849'da
Padişah'a sunulmuştur,,. Mektupta, Padişah'ın "cömert hayırseverlik
ve alâkasına" en derin minnetlerini sundukları belirtilmiş ve
Sultan'ın bu eyleminin "Avrupa'daki diğer büyük ülkelere, acı çeken
insanlara yardım etmede değerli bir örnek" olduğu vurgulanmıştır,,.
2. Drogheda'nın Ay-Yıldız Mirası
Drogheda halkı, bu cömert yardımı asla
unutmamış ve minnettarlıklarını simgelemek üzere şehrin armasına ay-yıldız
sembolünü eklemiştir,,,. Bu sembol, bugün dahi Türk halkına duyulan saygı ve
sevginin kaynağı olarak gösterilmektedir,. Hatta Drogheda Belediyesi, 1995 ve
2006'da bu yardımı ölümsüzleştirmek adına plaketler çakmıştır,. Bu vefanın
güncel bir yansıması olarak, 2023 Kahramanmaraş depremlerinde Türkiye'ye ilk
yardıma koşanlar arasında Drogheda halkının da yer aldığı belirtilmiştir,.
3. Dış Basının Yorumu (İlginç Konu Ekleme)
Osmanlı yardımı, Britanya'nın ve Batı Avrupa'nın krize tepkisizliğini
gözler önüne sermiştir. Yeni Zelanda ve Avustralya gazeteleri, Türk
Sultanı'nın 1.000 Sterlinlik yardımının bile Britanya İmparatorluğu'nda
"oldukça büyük ses" getirdiğini yazmıştır. Basında, Sultan
Abdülmecid'in, Batıdaki öğretilerde Hristiyan dünyasının düşmanı olarak
anlatılmasına rağmen, "doğudaki ve batıdaki hükümdarlar arasında
İrlandalılara sempati duyan tek kişi olduğu" vurgulanmıştır,.
Tekrar Anımsatma (Önemli Çelişki): Bu yardımlar dış basında geniş
yer bulurken, Osmanlı Devleti'nin resmi ve yarı resmi gazeteleri olan Takvim-i
Vekayi ve Ceride-i Havadis bu olaya neredeyse hiç yer vermemiştir,,.
Bu durum, araştırmaya muhtaç olsa da, "bir elin verdiğini diğer el
görmemeli" gibi kültürel bir anlayışa ya da bizzat Padişah’ın tevazu (modesty)
isteğine bağlanmaktadır.
IV. Çatışmanın Mirası: Lozan ve Güncel Dostluk
Bu insani yardımlaşma, İngiltere ve
İrlanda arasındaki çatışmanın uzun vadeli sosyal dokusunda pozitif bir etki
yaratmıştır.
Tarihi Olay (Yahya Kemal Anısı):
İrlanda'nın bu vefayı sadece Drogheda'nın armasıyla değil, aynı zamanda siyasi
alanda da gösterdiğine dair çarpıcı bir anekdot bulunmaktadır. 1923 yılında
Lozan'da Türkiye ile ilgili müzakereler yapılırken, Avrupalı delegeler Türkiye
aleyhine oy kullanırken, sadece İrlandalı temsilcinin lehimize parmak
kaldırdığı anlatılmaktadır,. Yahya Kemal'in sorusu üzerine İrlandalı temsilci, "Böyle yapmaya mecburum.
Benim gibi her İrlandalı da buna mecburdur," diyerek, Osmanlı
atalarının kıtlık sırasında gönderdiği erzak ve paranın çok sayıda İrlandalıyı
ölümden kurtardığını ve bu insanca uzanan eli asla unutamayacaklarını
belirtmiştir,.
Bu olaylar, Britanya'nın katı laissez-faire
politikalarının İrlanda'da yarattığı derin travmaya karşın, Osmanlı
İmparatorluğu'nun (kaynaklarda belirtilmese de) jeopolitik yönden bir etkisi
olmayacak bir coğrafyaya insani destek sunarak, sömürgeci (colonial)
yönetim felsefesiyle keskin bir tezat (contrast) oluşturduğunu
göstermektedir. Yardımlara konulan engeller, Britanya'nın Kıtlık'ı İrlanda
nüfus fazlalığını çözmek için ideolojik bir araç olarak görme eğiliminin somut
bir kanıtıdır.
Kaynakça (References)
Charles River Editors. (2014). The
Irish Potato Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland
during the 19th Century.
Doğan Kader, M. & Kaplan, K. A.
(2021). İrlanda Patates Kıtlığı’nın Osmanlı Basınına Yansımaları (1845-1852). Selçuk
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, (45), 497-526.–
Kelly, J. (2013). The graves are
walking: a history of the Great Irish Famine. Faber & Faber, Limited.
Kinealy, C. (2013). Charity and the
Great Hunger in Ireland.
Logan, D. A. (Ed.). (2011). Harriet
Martineau and the Irish Question: Condition of Post-famine Ireland. Lehigh
University Press.–
O’Donnell, R. (2008). (O’Brien Pocket
History Of) The Irish Famine. The O’Brien Press.–
O'Neill, P. D. (2017). Famine Irish and
the American Racial State. Routledge.–
O'Rourke, J. (2009). The History of the
Great Irish Famine of 1847 (3rd ed.). Dodo Press.–
Osmanlı İrlanda Patates Kıtlığı
Yardımları. (T.y.).–,–
Tóibín, C., & Ferriter, D. (2001). The
Irish Famine: A Documentary. Profile Books.,
Birleşik Krallık’ın İrlanda’ya Acımasızlığı
Bu kapsamlı ve eleştirel sorgulamanız,
Birleşik Krallık (Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı) çatısı
altındaki ulusların, Büyük İrlanda Kıtlığı (An Gorta Mór) sırasındaki
İngiliz yönetiminin acımasızlığına karşı neden ortak bir tepki vermediği
sorusunu gündeme getirmektedir. "Birleşik Devlet" konumunda
olmalarına rağmen İskoç (Scottish) ve Gal (Welsh) halklarının görece sessiz
kalışı, İrlanda'nın
İngiliz sömürgeci (colonial) sistemi içindeki benzersiz ve dışlanmış
statüsünü anlamak için temel bir analiz gerektirmektedir.
Bu inceleme, İrlanda'ya yönelik
acımasızlığın temelinin ideolojik ayrımcılık ve siyasi kabul
edilebilirlik eşiğine dayandığını ortaya koymaktadır.
I. Yapısal Eşitsizlik: İrlanda'nın Birleşik Krallık İçindeki
"Koloni" Konumu
Britanya İmparatorluğu'nun (dönemin süper
gücü) bir parçası olmasına rağmen, İrlanda'ya yönelik uygulanan politikalar,
Birleşik Krallık'ın diğer kurucu ülkelerine (İngiltere, İskoçya, Galler)
uygulanan muameleden kökten farklıydı.
1. Siyasi Temsil ve Güçsüzlük
1801 tarihli Birlik Yasası (Act of
Union), İrlanda'yı ulusal siyasi forumundan mahrum bırakmış, İrlandalı
vekiller ve asilzadeler (Peers) Londra'ya gönderilmiştir. Ancak bu
temsil, "İngiliz çoğunlukçuluğu ve muhafazakâr vetolar"
karşısında büyük ölçüde etkisiz kalmıştır. Bu durum, anayasal yoldan sosyal ve
ulusal adaleti sağlama çabasının ne kadar iktidarsız (impotence)
olduğunu acımasızca göstermiştir.
2. Toprak Sistemi ve Ekonomik Sömürü
Kıtlık öncesinde, İrlanda ekonomisinin
temelini oluşturan toprak sistemi, büyük toprak sahiplerinin (genellikle
İngilizlerin) geniş arazileri kontrol etmesine dayanıyordu. İrlandalı köylüler
ise kiracılık sisteminde, küçük parçalı topraklarda patatese aşırı bağımlı
olarak yaşıyorlardı. Toprak sahipleri (landlords) İrlanda’da kazanılan
parayı İngiltere’de harcamaktaydı; bu durum, İrlanda’nın asla
zenginleşememesinin temel nedeni olarak görülmüştür. Britanya'nın İrlanda'yı
bir koloni olarak görmesi ve buradaki sorunları "koloninin ıslahı" (reform
of the colony) olarak ele alması, İskoçya ve Galler'e yönelik yaklaşımdan
farklıydı.
II. İngiliz Yönetiminin İdeolojik Acımasızlığı ve
İskoçya/Galler Karşıtlığı
İskoçya ve Galler'in kıtlık karşısındaki sessizliğinin en anlaşılır
nedeni, Britanya yönetiminin İrlandalıları cezalandırmak için doğal afeti
kullanma arayışıdır. Bu acımasızlık, birleşik devlet olmanın sağladığı
korumadan ziyade, ahlaki ve ırksal önyargılarla (moralism ve anti-Irish
hostility) şekillenmiştir.
1. Trevelyan ve İlahi Takdir (Providentialism)
Kıtlık yardımının yönetiminden sorumlu
olan Hazine Müsteşar Yardımcısı Sir Charles Trevelyan, birleşik devletlerin
kaderini ideolojik bir çerçevede yorumlamıştır. Trevelyan, kıtlığı teolojik terimlerle
anlamlandırmış ve felaketi, İrlanda’nın sosyo-ekonomik yapısını düzeltmek için
Tanrı'nın emrettiği bir süreç (the judgement of God) olarak görmüştür.
O'na göre kıtlık, "insan gücünün tamamen ötesinde olan" fazla nüfus
sorununa, "her şeyi bilen bir Takdirin (Providence) doğrudan
darbesiyle uygulanan bir tedavi" idi.
Trevelyan'ın bu katı inancı,
politikalarını belirlemiştir:
- Asıl Kötülük Ahlakiydi: Trevelyan'a göre mücadele edilmesi gereken asıl
kötülük, fiziksel kıtlık değil, "halkın bencil, sapkın (perverse)
ve asi (turbulent) karakterinin ahlaki kötülüğüydü".
- Yardımın Engellenmesi: Bu ideoloji, ücretsiz yardıma
karşı olmasını sağlamıştır. Trevelyan, İrlandalı yoksulların devlet
yardımına alışmak yerine, "endüstri alışkanlıklarına" dönmesinin
daha iyi olacağına inanarak Amerikan mısır sevkiyatını bile iptal
etmiştir.
- İmha Politikası (Policy of Extermination): Yoksul
Yasası Komiseri Edward Twisleton, Britanya'nın yardım politikalarının
yetersizliği nedeniyle istifa ederken, uygulanan politikanın "bir
imha politikası (a policy that must be one of extermination)"
olduğunu ifade etmiştir.
2. İskoçya'ya Karşı Yapılan Ayrımcılık ve Sessizliğin Nedeni
İrlanda'nın bu acımasız muameleyle
karşılaşmasına karşın, İskoçya ve Galler'in ses çıkarmamasının temelinde,
İngiliz yönetiminin bu bölgelere uyguladığı ayrımcılık ve farklı muamele
yatmaktaydı.
- "Daha Çalışkan" İskoç Algısı: Kıtlık 1846’da
İskoçya’yı da etkilemiş olsa da (mantar saldırısı İrlanda'daki kadar kötü
niyetli değildi), Trevelyan, İskoç gıda depolarının öncelikli olmasını
sağlamıştır. Bu ayrımcılık, İskoçların, hem toprak sahibi hem de kiracı
olarak, İrlandalı kuzenlerinden "çok daha çalışkan" (considerably
more industrious) olduğu gerekçesiyle meşrulaştırılmıştır.
- Ölümün Siyasi Kabul Edilebilirliği: En önemlisi,
kaynaklar, "İskoçya'da ya da Britanya'nın herhangi bir yerinde
kitlesel aşırı ölüm oranının siyasi olarak kabul edilemez (politically
unacceptable) olduğunu" belirtmektedir. Bu, İrlanda'nın yaşadığı
demografik felaketin, merkezi yönetim için İrlanda'nın nüfus yapısını
düzeltmeye yönelik "gerekli bir süreç" olarak görüldüğünü ve
diğer ulusların bu tür bir ölüme karşı korunma altına alındığını
göstermektedir.
- Medyada Yükseltilme: Anti-İrlanda medyası, İskoç
Keltlerini (Scottish Celts), İrlandalı muadillerinin aksine,
Famine'den "kendilerini kurtarmış" olarak yansıtarak
Britanya’nın İngiliz olmayan halkları arasında yansıyan bir zafer (reflected
glory) yaratmıştır.
Bu faktörler, İskoç ve Galli uluslarını
Britanya İmparatorluğu içinde İrlandalıların maruz kaldığı moral ve fizyolojik
yıkımdan korumuştur. Bu koruma, İrlanda'daki trajediyi kınayan herhangi bir
büyük, birleşik tepkinin oluşmasını engellemiş veya bastırmıştır.
III. Sosyal ve Siyasi Miras
Galler ve İskoçya’nın bu dönemdeki
sessizliği, sadece yönetim tarafından desteklenen bir ayrımcılık değil, aynı
zamanda İrlanda’nın sorunlarının İngiliz kamuoyu ve basını tarafından nasıl
manipüle edildiğinin de bir sonucuydu.
1. Basın Engeli ve İrlanda Karakterinin Aşağılanması
İngiliz gazeteciliği, özellikle The Times (hükümetin yayın
organı gibi işlev görmüştür), İrlandalıların kıtlığı abarttığını, tembel
olduklarını, çözüm yöntemlerini baltaladıklarını ve yapılan yardımlara rağmen
İngiltere'ye muhalefet ettiklerini iddia etmiştir. Bu "kötü gazetecilik
duvarı" (wall of bad journalism), İrlandalı milletvekillerinin Avam
Kamarası'nda düzgün bir şekilde dinlenme olasılığını baltalamıştır. Bu durum,
Birleşik Krallık içindeki diğer ulusların İrlanda'ya yönelik empatisini büyük
ölçüde kısıtlamıştır.
2. Kıtlığın Uzun Vadeli Ayrılık Mirası
İrlanda'ya uygulanan bu katı politikalar,
çatışmanın uzun sürmesine ve İrlanda Bağımsızlık Savaşı’nın zeminini
hazırlamıştır. Kıtlık, 1
milyon insanın ölümü ve 2 milyonun üzerinde kişinin göç etmesiyle
sonuçlanmıştır. Bu demografik felaket ve İngiliz yönetiminin kayıtsızlığı, daha
sonra Fenianlar ve Genç İrlanda Hareketi gibi grupların güçlenmesine neden
olmuştur.
Bugün Birleşik Krallık'ı oluşturan
İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda, üniter parlamenter demokrasi
altında, devredilmiş yönetimler (devolution) aracılığıyla önemli ölçüde
özerkliğe sahiptir. Ancak İrlanda ile yaşanan bu tarihsel travma, modern
Birleşik Krallık'ın bileşenleri arasındaki ilişkinin temellerini hala
etkilemektedir.
Kaynakça (References)
Bourke, A., Hill, J. R. & Ó Gráda, C.
(T.y.). The visitation of God? the potato and the great Irish.
Independent Publishers.
Charles River Editors. (2014). The
Irish Potato Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland
during the 19th Century.
Doğan Kader, M. & Kaplan, K. A.
(2021). İrlanda Patates Kıtlığı’nın Osmanlı Basınına Yansımaları (1845-1852). Selçuk
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, (45), 497-526.
Fradin, D. B. (2012). The Irish Potato
Famine. Marshall Cavendish Corporation.
Gallagher, C. S. (T.y.). The Irish
Potato Famine. Chelsea House Publishers.
Henry, W. Sr. (2011). Coffin Ship - the
Wreck of the Brig St_ John. Mercier Press, Limited.
Kelly, J. (2013). The graves are
walking: a history of the Great Irish Famine. Faber & Faber, Limited.
Logan, D. A. (Ed.). (2011). Harriet
Martineau and the Irish Question: Condition of Post-famine Ireland. Lehigh
University Press.
Miles, K. (2013). All Standing: The
Remarkable Story of the Jeanie Johnston. Free Press.
O’Donnell, R. (2008). (O’Brien Pocket
History Of) The Irish Famine. The O’Brien Press.
O'Rourke, J. (2009). The History of the
Great Irish Famine of 1847 (3rd ed.). Dodo Press.
Osmanlı İrlanda Patates Kıtlığı
Yardımları. (T.y.).
Tóibín, C. & Ferriter, D. (2001). The
Irish Famine: A Documentary. Profile Books.
[Diğer Kaynaklar]. (T.y.). İrlanda
Büyük Kıtlık Dönemi.
(T.y.). Birleşik Krallık - Vikipedi.
İrlanda Bağımsızlık Arzusunun Kökenleri ve İmparatorluk
Savaşlarının Katalizör Rolü
I. Bağımsızlık Talebinin Tarihsel
Kökleri: Sömürgeci Ezilme (Colonial Suppression)
İrlanda’nın bağımsızlık isteği, Birinci
Dünya Savaşı’ndan çok daha eskiye, adanın İngiliz egemenliği altına girmesine
dayanmaktadır. İngiliz yönetimi, yüzyıllar boyunca İrlanda’yı bir koloni (colony)
olarak görmüş ve siyasi, ekonomik ve kültürel olarak sistematik bir baskı
uygulamıştır.
1. Sömürgeciliğin Kurumsallaşması
İngiliz hâkimiyeti, İngiliz Papa IV.
Adrian’ın Kral II. Henry’yi adayı ele geçirmeye teşvik etmesiyle 1171 yılında
başlamıştır. Bu tarihten itibaren İrlanda, yerel otoritelerin idaresinden
İngiliz yönetimi altına girmiştir. Yönetimsel ayrımcılık o kadar derinleşmiştir
ki, Norman baronların uyguladığı kanunlara göre o dönemde bir İrlandalıyı
öldürmek dahi cinayet kabul edilmemekteydi.
Katolik İrlandalılar üzerindeki bu baskı,
mezhepsel ayrılıkçılıkla (Katolik-Protestan) pekiştirilmiş, Anglikan
Kilisesi'ne bağlı Protestan İskoç ve Galli yerleşimciler İrlanda'ya
yerleştirilmiştir. Bu yerleşimciler, İngiliz hükümetinin çıkarlarına hizmet
eden bir işbirlikçi (collaborator) ve ihanetçi (traitor) kesim
haline gelmiştir.
2. Ekonomik Yıkım ve Büyük Kıtlık Mirası
İrlanda’nın Büyük Britanya ile olan
ilişkisinin en travmatik boyutu, daha önceki yazılarımızda detaylıca ele
aldığımız Büyük Kıtlık (1845–1852) döneminde ortaya çıkmıştır. Kıtlık sırasında
yaşananlar, İrlandalıların gözünde Britanya ile birliğin (Union) yıkıcı
bir hata olduğunu kanıtlamıştır:
- Toprak Sömürüsü:
İrlanda topraklarının çoğu, İngiltere'de yaşayan toprak sahiplerine (landlords)
aitti. Bu toprak sahipleri, İrlanda'da kazandıkları paraları İngiltere’de
harcadıkları için İrlanda asla zenginleşememiştir. Ceza Kanunlarıyla
İrlandalıların toprak satın alması bile yasaklanmıştı.
- Gıda İhracatı: Milyonlarca İrlandalı açlıkla
boğuşurken, İrlandalı çiftçiler tarafından yetiştirilen buğday, yulaf ve
hayvanlar, İngiltere’ye veya Britanya İmparatorluğu’nun diğer yerlerine
gönderiliyordu.
- Nüfusun "Fazlalık" Görülmesi: Bu dönemde
Britanya Hükümeti'nin laissez-faire (bırakınız yapsınlar)
politikaları ve Trevelyan gibi yöneticilerin nüfus fazlalığının
düzeltilmesi gerektiği inancı, kitlesel ölümleri önlemek için etkili
önlemlerin alınmasını engellemiştir.
Kıtlık sonucu 1 milyon insan ölmüş ve 2
milyon insan göç etmiş, bu da İrlanda nüfusunun üçte bir oranında azalmasına
neden olmuştur. Bu demografik felaket, sonraki nesiller için siyasi öfke (post-Famine
anger) ve bağımsızlık ideallerine sağlam bir temel hazırlamıştır.
II. İmparatorluk Savaşlarında İrlandalıların Yeri ve Asker
Alma Siyaseti
İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesi, 19.
yüzyılın sonlarında Home Rule (Yerel Yönetim) tartışmalarıyla anayasal bir
zemin kazanmaya çalışırken, Birinci Dünya Savaşı (1914–1918) patlak verince, bu
mücadele bir anda silahlı bir çatışmaya evrilmiştir. Bu dönüşümde, İngiliz
İmparatorluğu'nun kendi tebaasını savaşta harcanabilir bir kaynak olarak
görme stratejisi kilit rol oynamıştır.
1. Sömürge Askerlerinin Kullanımı
Sömürgeci İngiliz emperyalizmi, işgal
ettiği ülkelere yerleşme, ticari imtiyazlar kazanma ve ülkenin zenginliklerini
yerleşmek zorunda kalmadan sömürme yolları ararken, ulusal mücadeleler
filizlendiğinde, yerel unsurlardan bir kısmını kendi çıkarları doğrultusunda
örgütleyip, mücadeleyi bölme yöntemini de sıkça kullanmıştır.
Britanya’nın büyük bir ulusal borçla
sonuçlanan I. Dünya Savaşı’ndaki (I. Cihan Harbi) büyük can kayıpları,
İmparatorluk topraklarından yeni asker tedarik etme zorunluluğunu doğurmuştur.
2. Çanakkale Cephesi ve Ulusal Travma
Sunduğunuz anlatı, İngiliz
İmparatorluğu’nun asker kaynağı olarak sömürgelerine yönelme politikasının
acımasızlığını gözler önüne sermektedir: "İngilizler ölecek değildi ya sömürgeleri
vardı."
- Seddülbahir ve Suvla Kayıpları: Query'de belirtildiği
gibi, 1915'te İrlandalılardan oluşturulan taburların Seddülbahir önlerine
getirilmesi ve 4.000 İrlandalı'dan oluşan yeni bir tümenin Suvla koyundan
çıkarma denemesi, İrlandalı askerlerin Çanakkale cephesinde (Gelibolu’da)
büyük kayıplar verdiğini vurgulamaktadır. Her ne kadar bu spesifik askeri
birim detayları ve kayıp sayıları (Seddülbahir'e giden 3 taburdan tek bir
askerin geri dönmemesi) mevcut kaynaklarımızın odaklandığı Osmanlı ve
İngiliz basın analizlerinde ya da İrlanda siyasi tarihçesinde (political
history) doğrudan doğrulanmasa da, kaynaklarımız bu tür bir büyük
fedakârlığın varlığını destekleyen genel tarihsel çerçeveyi sunar:
- Savaş, İrlanda Gönüllüleri'nin (Irish
Volunteers) bölünmesine yol açmış, bir kısmı Home Rule (Yerel
Yönetim) vaadine inanarak İngiltere'yi desteklemek için orduya
yazılmıştır.
- Bu durum, İrlanda ulusal mücadele öznelerinin
İmparatorluk Savaşları’nda yer almasını ve büyük kayıplar vermesini
göstermektedir.
- Foggy Dew Marşının Mirası: Marşın sözlerinde geçen: "İrlanda
göğü altında ölmek, Sulva'da veya Sud-el-bar'da (Seddülbahir) ölmekten
daha iyiydi." ifadesi, İrlandalı askerlerin bağımsızlık
mücadelesi uğruna kendi vatanlarında ölmenin, sömürgeci bir gücün
çıkarları için uzak cephelerde (Anafartalar ve Seddülbahir gibi)
ölmekten daha onurlu olduğu yönündeki ulusal vicdanı (national
conscience) yansıtan güçlü bir edebi kaynaktır.
3. Paskalya Ayaklanması'nın Doğuşu (1916)
İrlandalı askerlerin İmparatorluk
savaşlarında kurban edilmesi ve İngilizlerin tekrar asker toplama çabaları
(conscription), Paskalya Ayaklanması'nın fitilini ateşleyen kilit an olmuştur.
- Oportünist İsyan: 1916 Paskalya Ayaklanması, İrlanda
cumhuriyetçilik tarihinin en belirleyici olaylarından biridir. Ayaklanma,
İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı içerisinde olduğu bir döneme denk
gelmiştir, bu da çatışmaların devamını riskli bulan İngiltere için bir hassasiyet
(sensitivity) yaratmıştır.
- Cumhuriyet İlanı: Ayaklanmanın öncülleri, Cumhuriyet
Bildirgesi yayınlayarak bağımsız bir cumhuriyetin kurulduğunu
bildirmiş ve tüm İrlandalılara "eşit haklar ve eşit fırsatlar"
vaat etmiştir.
- Radikalleşme: Ayaklanma bir hafta içinde bastırılmış
ve 16 öncüsü İngiliz hükümeti tarafından katledilmiştir. Bu idamlar,
İrlanda halkının ezici çoğunluğunun bağımsızlık fikrine destek vermesine
ve Sinn Féin (Yalnız Başımıza) gibi ayrılıkçı partilere yönelmesine
neden olmuştur.
III. Bağımsızlığa Giden Yol (1919-1921)
1916 Paskalya Ayaklanması ile ateşlenen
fitil, 1918 genel seçimlerinde Sinn Féin'in zaferiyle siyasi bir boyut kazanmış
ve İrlanda'yı bağımsızlığa götüren 5 yıllık savaşı başlatmıştır.
1. İrlanda Cumhuriyeti'nin İlanı
1918 seçimlerinde İrlanda halkının büyük
çoğunluğu Sinn Féin’e oy vermiş. 1919 Ocak ayında Sinn Féin, bağımsız bir İrlanda
Parlamentosu kurduğunu ve İrlanda Cumhuriyeti’nin egemenliğini ilan
etmiştir. Bu meclis, Paskalya Ayaklanması’na katılan askeri güçlere İrlanda
Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) adını vermiştir.
Bu gelişmelere İngiliz hükümetinin yanıtı
savaş ilan etmek olmuş ve IRA'nın gerilla savaşı başlatmasıyla İrlanda
Bağımsızlık Savaşı (1919–1921) başlamıştır.
2. Bölünme ve İç Savaş
Savaşın sonunda, İngiliz Hükümeti 1921’de
İrlandalı liderlerle masaya oturmuş ve İrlanda’nın bölünmesini kabul
eden bir anlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Özgür İrlanda Devleti
(Güney) kurulmuş, ancak adanın kuzeydoğusundaki altı şehir Kuzey İrlanda
adı altında Birleşik Krallık’a bağlı kalmıştır.
IRA’nın bu anlaşmayı reddeden kanadı,
bunun İngiliz emperyalizminin menfaatine olduğunu savunmuş ve İrlanda İç
Savaşı (1922-1923) başlamıştır.
IV. Sonuç: Mücadelenin Küresel Mirası
İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesi (1916–1921), İmparatorluğun
tebaası olmayacağım, özgür olacağım diyen bir milletin, kendi davası uğruna
ayaklanma hakkını gasp eden sömürgeci otoriteye karşı verdiği onurlu bir
cevaptır.
İrlanda’nın, Britanya'nın laissez-faire
ve sömürgeci politikalarının neden olduğu Büyük Kıtlık trajedisinden sonra
geliştirdiği bağımsızlık iradesi, Birinci Dünya Savaşı sırasında verilen kanlı
bedel ve asker alma baskısı ile somut bir eyleme dönüşmüştür. Savaşta harcanan
İrlandalı askerlerin trajedisi ve bu duruma duyulan ulusal öfke, İrlanda’nın
nihai bağımsızlık yolunu dolaylı bir şekilde açmıştır.
Bu tarihsel olay, aynı zamanda, Osmanlı
İmparatorluğu'nun bu süreçte İrlanda halkına gösterdiği insaniyetin değerini de
yükseltmiştir. Kıtlık
sırasında Batı ülkeleri İrlanda’ya yardım etmezken, Sultan Abdülmecid’in
diplomatik engellemelere rağmen 1.000 Sterlinlik nakdi ve ayni yardımları
göndermesi (Drogheda limanına), İrlandalı asilzadelerin mektuplarında da
belirtildiği gibi, Osmanlı’yı "Avrupa'daki diğer büyük ülkelere, acı
çeken insanlara yardım etmede değerli bir örnek" olarak göstermiştir.
Bu tarihi vefa, 1923'teki Lozan görüşmelerinde bir İrlandalı temsilcinin
Türkiye lehine oy kullanması anekdotuyla da pekiştirilmiştir.
Osmanlı İstihbaratının İrlanda ile İlişkileri ve Kuşçubaşı
Eşref Bağlamı: Bir Analiz
İrlanda'nın Büyük Kıtlık (1845–1852)
sırasında yaşadığı trajediye Osmanlı Devleti'nin verdiği yanıt, Britanya'nın laissez-faire
(bırakınız yapsınlar) ideolojisi ve katı siyasi protokolleri karşısında,
Padişah Sultan Abdülmecid'in sergilediği insaniyetin bir örneğidir. Kuşçubaşı
Eşref ve Osmanlı istihbaratının konuya dahil olması ise daha sonraki bir
evrede, jeopolitik gerilimlerin arttığı dönemde gerçekleşmiştir.
I. Sultan Abdülmecid’in İnsani Yardımı ve İngiliz Engellemesi
(1847)
Sultan Abdülmecid, İrlanda’daki kitlesel
açlık ve hastalık durumunu öğrendiğinde, İrlanda halkına yardım etme kararı
almıştır. Bu insani eylem, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu maddî sıkıntıya
ve coğrafi uzaklığa rağmen gerçekleşmiştir.
1. Diplomatik Engelleme ve Mali Tavan
Padişah Abdülmecid, başlangıçta cömert bir
jestle 10.000 Sterlin (£) nakdi yardımda bulunmayı teklif etmiştir. Ancak bu teklif, Britanya
Hükümeti tarafından diplomatik bir engellemeyle karşılanmıştır.
Engellemenin nedeni, Kraliçe Victoria'nın kendi tebaasına sadece 2.000
Sterlinlik göstermelik bir yardımda bulunmuş olmasıydı. Kraliyet Protokolü (Royal
Protocol) gereği, hiçbir kimse—bir dış hükümdar bile—hükümdardan daha büyük
bir meblağda bağış yapamazdı.
İngiliz yetkililer, Padişah’ın teklifini
geri çevirerek, miktarın Kraliçe’nin isteğiyle 1.000 Sterlin'e
düşürülmesini sağlamıştır. Bu durum, Britanya yönetiminin, insani yardımı bile
sömürgeci bir hiyerarşi içinde gördüğünü açıkça göstermektedir. Bu engelleme,
aynı zamanda, İngiliz Hükümeti’nin kıtlığı, İrlanda’nın nüfus sorununu çözmesi
gereken ideolojik bir araç olarak görme eğiliminin de bir sonucuydu.
2. Drogheda Manevrası ve Ayni Yardım
Sultan Abdülmecid, nakdi yardımın
kısıtlanmasına rağmen insani niyetinden vazgeçmemiştir. İrlanda halkı
arasındaki yaygın söylentilere göre, Padişah gizlice buğday ve patates yüklü
üç gemi (bazı kaynaklara göre beş gemi) göndermiştir. Osmanlı Arşivi’nde
tahıl ve patates yardımı hakkında kesin bilgi olmasa da, Kraliçe’nin gönderdiği
teşekkürnamede para ve gıda maddesi gönderildiğine dair bir ifade yer
almaktadır.
Bu gemilerin Dublin veya Cork gibi büyük
limanlara yanaşması, İngiliz donanması veya yetkilileri tarafından
engellenince, Osmanlı gemileri dikkatli bir stratejiyle Drogheda
limanına yanaşarak yardımı ulaştırmışlardır. Bu "yaratıcı çözüm,"
Britanya'nın laissez-faire doktrinine karşı, Osmanlı’nın insaniyet
diplomasisini sembolize etmiştir.
3. İrlanda Halkının Vefası
Yapılan bu yardım, İrlanda halkı nezdinde
büyük takdir görmüş ve iki ülke arasında güçlü bir dostluk bağının kurulmasına
katkı sağlamıştır. İrlandalı asilzâdeler, beyefendiler ve yerliler adına
Padişah’a bir teşekkür mektubu gönderilmiştir. Bu mektup, Sultan Abdülmecid’in hareketinin
"Avrupa’daki diğer büyük ülkelere, acı çeken insanlara yardım etmede
değerli bir örnek" olduğunu vurgulamıştır.
Dahası, Drogheda şehri, bu cömertliği
unutmadığını göstermek için armasına ay-yıldız sembolünü eklemiştir. Bu
jest, günümüzde bile İrlanda halkının Türk halkına duyduğu saygının kaynağı
olarak anlatılmaktadır.
II. İstihbaratın Rolü ve Kuşçubaşı Eşref'in Sözlerinin
Bağlamı
Osmanlı İmparatorluğu'nun İrlanda ile olan
ilişkisi, Kıtlık yardımının ardından, özellikle Sultan II. Abdülhamid döneminde
(1876–1909) İngiltere ile tırmanan gerilimler karşısında stratejik bir boyut
kazanmıştır. Bu dönem, Kuşçubaşı Eşref’in faaliyet gösterdiği Teşkilat-ı
Mahsusa’nın kurulmasına giden yolu açmıştır.
1. Abdülhamid Dönemi ve İrlanda İlişkilerinin Güçlendirilmesi
II. Abdülhamid iktidardayken (1880'lerin
ikinci yarısı), Birinci Dünya Savaşı'na giden uluslararası saflaşmalar
hızlanmış ve Osmanlı ile İngiltere arasındaki gerilim tırmanmıştır. Abdülhamid,
bu süreçte İrlanda ile ilişkilerin güçlendirilmesi yolunu tercih
etmiştir.
Abdülhamid, 1880 yılında Yıldız İstihbarat Teşkilatı’nı
kurmuştur. Bu yapı, daha sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki gizli
operasyonları yürüten Teşkilat-ı Mahsusa’ya miras olmuştur. Teşkilat-ı Mahsusa,
Batılı tarzda yeni bir istihbarat örgütü olarak değerlendirilmiş ve askeri veya
yarı askeri harekâtlarda çeteleri yetiştirme ve yönlendirme gibi görevler
üstlenmiştir.
2. Kuşçubaşı Eşref ve Dolaylı Bağlantı
Kuşçubaşı Eşref, bu teşkilatın en
sıra dışı ve kilit figürlerinden biridir. Çerkez kökenli olan Eşref, yaratılış
fıtratından kaynaklı olarak "büyük kavgaların içinde olmaya" sevk
edilmiş bir aksiyon adamıdır.
Kaynaklarda Eşref’in direkt olarak
İrlanda’daki milliyetçi örgütlere (Fenianlar, IRA) fiili istihbarat yardımı
sağladığına veya bu konuya dair somut bir faaliyeti olduğuna dair bir bilgi
sunulmamaktadır. Ancak,
kaynaklar, İngiltere’nin baş belası olan IRA’nın kuruluşunda Türklerin de
etkisinin bulunduğunu ve bu etkinin Sultan Abdülmecid zamanına kadar
gittiğini belirtir. Ayrıca IRA'nın tanınmasına kadar süren mücadeleye Türklerin
"bu yollarla katkıda bulunduğunu" ifade eder.
İstenen bağlamda, Kuşçubaşı Eşref’in "Söyleyin onlara oyun daha
bitmedi!" şeklindeki sözleri ya da benzeri bir ifadesi, doğrudan
İrlanda meselesine atfedilen bir konuşma olarak kaynaklarda yer almamaktadır.
Ancak, kaynak, Eşref Kuşçubaşı'nın Arabistan Cephesi'nde karşılaştığı Lawrance'a
verdiği cevapta haklı çıktığını iddia etmektedir. Eşref’in bu haklılığı,
muhtemelen İngiltere’nin sömürge politikaları ve Araplar arasında uyguladığı
ayrılıkçı politikalar karşısında (bu durum kaynaklarda Eşref'in İngilizlere
esir düşmesiyle ve sorgulamasıyla ilgilidir), İrlanda gibi diğer sömürge
halkların da nihayetinde özgürlük mücadelesinde başarılı olacağı yönündeki bir
öngörü veya inancın yansıması olabilir.
Önemli Vurgu: İrlanda’nın
bağımsızlık mücadelesi için kritik olan 1916 Paskalya Ayaklanması ve
devamındaki gelişmeler, Çanakkale Savaşları’nda İrlandalıların uğradığı ağır
kayıpların yarattığı ulusal travma ile hızlanmıştır [önceki yazılarımızda].
Kuşçubaşı Eşref'in mensubu olduğu Teşkilat-ı Mahsusa’nın da dahil olduğu bu
savaşlar, İngiltere’nin zayıflığını ortaya çıkarmış ve İrlanda'daki
başkaldırmanın zeminini hazırlamıştır. Yani Türkiye'nin mücadelesi, dolaylı
olarak İrlanda’nın özgürlük yolunu açmıştır.
III. Siyasi ve Kültürel Mirasın Uzun Vadeli Etkisi
Osmanlı’nın insani yardımı ve İngilizlerin
baskıcı yönetimine karşı duruşu, İrlanda’nın ulusal bilincinde derin izler
bırakmıştır.
1. Lozan Barış Konferansı Vefası
Bu dostluğun vefanın en çarpıcı örneği,
daha önce de bahsettiğimiz gibi, 1923’teki Lozan Barış Konferansı’nda
yaşanmıştır. Avrupalı delegelerin Türkiye aleyhine oy kullanırken, İrlandalı
temsilcinin her oylamada Türkiye lehine parmak kaldırdığı anlatılmaktadır.
İrlandalı temsilci, Yahya Kemal’e, Osmanlı atalarının Kıtlık sırasında
gönderdiği erzak ve paranın çok sayıda İrlandalıyı ölümden kurtardığını
belirterek, "Siz her zaman desteklenmeye lâyık bir milletsiniz; bunu
çok iyi hak ediyorsunuz!" demiştir. Bu anı, İrlanda'nın jeopolitik
kaygılar yerine insani vefa temelinde bir dış politika pozisyonu
aldığını göstermektedir.
2. Osmanlı Basınında Farklı Yaklaşımlar
İlginç bir detay olarak, Sultan
Abdülmecid’in İrlanda’ya yaptığı yardıma, o dönemde Osmanlı gazetelerinden olan
resmî Takvim-i Vekayi ve yarı resmî Ceride-i Havadis’de hiç yer
verilmemiştir. Bu durumun, Abdülmecid’in tevazu (modesty) isteği ve
Türklerdeki "bir elin verdiğini diğer el görmemeli" anlayışından
kaynaklandığı düşünülmektedir. Oysa bu yardım, Yeni Zelanda, Avustralya ve
Amerikan basınında bile yankı bulmuş ve Sultan Abdülmecid’in hayırsever bir
lider olduğu vurgulanmıştır.
Son Söz Makamında İngiltere "balıkla geçinen bir ada" olacak mı?
Sultan II. Abdülhamid döneminin manevi
otoritesi olan Ahmed Amîş Efendi Hazretleri’nin gaybî haberler
(gizli/geleceğe dair bilgiler) bağlamında İngiltere’nin geleceğine dair
varsayılan sözleri ile Britanya’nın İrlanda’ya uyguladığı tarihsel
acımasızlığın yarattığı sonuçları ilişkilendirmeyi amaçlamaktadır.
Öncelikle, yeni eklenen kaynaklar dâhil
olmak üzere, akademik kaynak setimizdeki "Gaybî Haberler" kısmında,
Ahmed Amîş Efendi Hazretleri'nin Şam, Bağdat, Mısır gibi yerlerin akıbetine
dair öngörüleri yer alsa da, İngiltere'nin
"balıkla geçinen bir ada" olacağına dair spesifik ifade
veya bu yönde bir kehanet doğrudan geçmemektedir. Ancak, bir büyük mürşidin
sözleri ve Osmanlı
İmparatorluğu'nun İngiliz sömürgeciliği karşısındaki siyasi ve manevi duruşu
göz önüne alındığında, bu metaforun ne anlama gelebileceği, İngiliz yönetiminin
acımasızlığının bir cezası (retribution) olarak analiz edilebilir.
Aşağıda, bu varsayımsal kehaneti tarihsel
acımasızlık ve jeopolitik çöküş bağlamında inceleyerek İngiltere ve İrlanda’nın
geleceğine dair varsayımlar sunulmuştur.
I. İngiliz Emperyalizminin Acımasızlığı ve "Balıkla
Geçinen Ada" Kehanetinin Çerçevesi
İngiliz İmparatorluğu, "üzerinde güneş
batmayan" dev bir güç olarak, kaynaklarımızda İrlanda'ya yönelik
acımasız politikalarıyla öne çıkmaktadır. İngiltere'nin İrlanda'daki Patates
Kıtlığı'na (An Gorta Mór) gösterdiği tepkisizlik, uluslararası bir
imparatorluğun kendi tebaasına karşı ahlaki iflasını simgelemektedir.
1. Ahlaki Çöküş ve Sömürgeci Ön Yargılar
Dönemin İngiliz Hükümeti'nin temel
felsefesi olan laissez-faire (bırakınız yapsınlar) doktrini, Kıtlık
krizini, İrlanda'nın "fazla nüfus" sorununu ve "ahlaki
bozukluğunu" (moral evil) çözmesi gereken ilahi bir müdahale (Providence)
olarak görmüştür. İngiliz basını (The Times gibi, hükümetin yayın organı gibi işlev gören)
İrlandalıları tembel olarak tanımlamış, kıtlığın abartıldığını iddia
etmiş ve İngiltere'nin zaten elinden geleni yaptığını savunmuştur.
Bu acımasız politikaların doruk noktası,
Sultan Abdülmecid'in 10.000 Sterlinlik cömert yardım teklifinin, Kraliçe
Victoria'nın bağış miktarını aşmaması için 1.000 Sterlin'e düşürülmesinin
istenmesiydi. İngiliz yetkililer, insani yardımı bile siyasi ve hiyerarşik
denge içinde tutma gayreti gütmüşlerdir.
2. "Balıkla Geçinen Ada" Metaforu
Eğer Ahmed Amîş Efendi Hazretleri (ki
kendisi manevi yüksekliği nedeniyle kutbiyet makamına nail olmuş, sözleri bazen
kapalı, bazen de gaybî işaretler taşıyan bir zattır) İngiltere’nin geleceğini
"balıkla geçinen ada" olarak görüyorsa, bu, İmparatorluğun nihai çöküşünün
ve izole olmasının metafiziksel bir göstergesi olarak yorumlanabilir:
- İmparatorluğun Kaybı: Balıkla geçinmek, küresel
ticaret ağlarının, sömürgelerin zenginliklerinin ve dünya egemenliğinin
sona ermesiyle, İngiltere'nin coğrafi sınırlarına (ada oluşuna) geri
çekilmesini simgeler. Sömürgeci güç olarak İngiltere, Hint Yarımadası'ndan
Afrika'ya kadar kazandığı zenginlikleri kaybetmiş, basit bir anavatan
(metropole) haline gelmiştir. Bu, İngiltere'nin, tıpkı
İrlandalıların temel gıda kaynağı olan patatesi kaybettiğinde yaşadığı
gibi, kendi küresel yaşam kaynağını kaybedeceği anlamına gelir.
- Manevi Ceza: Bu kehanet, İngilizlerin İrlandalılara uyguladığı
ahlaki ve ekonomik sömürünün, manevi bir ceza ile sonuçlanarak
İngiltere'yi yeniden mütevazı ve coğrafi olarak kısıtlı bir duruma
düşüreceği inancını pekiştirir.
II. Osmanlı İstihbaratının (Teşkilat-ı Mahsusa) İrlanda
Mücadelesine Dolaylı Katkısı
Osmanlı İmparatorluğu'nun (özellikle II.
Abdülhamid döneminden itibaren) Britanya karşıtlığı üzerinden İrlanda ile
kurduğu ilişki, İngiltere'nin sömürgeci siyasetinin zıddı bir duruş
sergilemiştir.
1. Abdülhamid ve İrlanda İlişkileri
1800'lü yılların ikinci yarısında Sultan
II. Abdülhamid, uluslararası gerilimin tırmandığı bir dönemde İngiliz
karşıtlığını dengelemek amacıyla İrlanda ile ilişkileri güçlendirmeyi tercih
etmiştir. Bu, İngiltere'nin kendi iç sorunlarını destekleme stratejisinin bir
parçasıdır. Abdülhamid'in kurduğu Yıldız İstihbarat Teşkilatı'nın mirası
üzerine kurulan Teşkilat-ı Mahsusa, bu dolaylı çatışmada kilit rol
oynamıştır.
2. Kuşçubaşı Eşref Bağlamı
Teşkilat-ı Mahsusa'nın kritik isimlerinden
biri olan Kuşçubaşı Eşref, İngiliz karşıtlığıyla tanınmıştır ve savaş
sırasında Arabistan cephesinde İngiliz casusu Lawrance ile çatışmıştır.
Kaynaklar, IRA’nın kuruluşunda Türklerin de etkisinin bulunduğunu ve bu
etkinin Abdülmecid dönemindeki insani yardım mirasına kadar uzandığını
belirtmektedir. Eşref’in faaliyetleri, İngiliz sömürgeciliğine karşı verilen
küresel mücadelenin bir parçasıdır.
Eşref Kuşçubaşı’nın, Lawrance'a verdiği ve sonunda haklı çıktığı iddia
edilen cevap, sadece Arap isyanlarına dair değil, aynı zamanda Britanya'nın
sömürgeler politikasının nihai başarısızlığına yönelik genel bir kehaneti de
yansıtabilir. İngilizlerin
I. Dünya Savaşı'nda İrlandalı askerleri Seddülbahir ve Suvla gibi cephelerde
"harcanabilir kaynak" olarak kullanması, 1916 Paskalya Ayaklanması'nı
tetiklemiş ve İrlanda'nın bağımsızlık yolunu açmıştır. Bu bağlamda,
Kuşçubaşı Eşref'in ve Teşkilat-ı Mahsusa'nın mücadelesi, İrlanda'nın özgürlük
yolunu dolaylı olarak açan karşı-emperyalist bir hareket olarak
görülebilir.
III. İngiltere ve İrlanda’nın Geleceği Hakkında Varsayımlar
(Kaynaklar Işığında)
Ahmed Amîş Efendi'nin kehanetinin ima
ettiği gibi, İngiltere'nin küresel gücünü kaybederek izole olması ve
İrlanda'nın nihai bağımsızlığı bağlamında, mevcut sosyal ve siyasi dokulara
dair kaynaklarımızdan çıkarılabilecek varsayımlar şunlardır:
1. İngiltere'nin Geleceği: İçine Kapanma ve Ahlaki Sorgulama
İngiltere'nin geleceği, "balıkla
geçinen ada" metaforuyla örtüşür şekilde, küresel gücün kaybının getirdiği
bir izolasyon ve ekonomik zayıflık ile karakterize edilebilir.
- Ekonomik ve Siyasi Küçülme: Kaynaklar, İngiltere'nin
büyüklüğünün sömürgeleri sömürmekten kaynaklandığını vurgular. Bu
sömürgeci yapının tasfiyesi süreci (II. Dünya Savaşı sonrası hızlanan ve
Brexit gibi güncel olaylarla pekişen içe kapanma), İngiltere'yi kendi
coğrafi sınırlarına döndürecek ve ekonomik gücünü azaltacaktır.
- Medeni Ahlakın Sorunu: Ziya Gökalp, Mütareke döneminde İngilizlerin medeni
ahlakını "çok düşük" bulduğunu ve sömürge halkını soymanın
onlarca "tamamıyla helal" olduğunu gözlemlemiştir. Küresel
imparatorluğun kaybı, İngiliz toplumunu, sömürgeci dönemde örtülen ahlaki
çöküşle (moral corruption) yüzleşmeye zorlayabilir.
2. İrlanda’nın Geleceği: Sınıf Çatışması ve Gölge Irkçılık
İrlanda, 1921'de bağımsızlığını ilan etmiş
ve bu, ulusal mücadelenin bir zaferi olmuştur. Ancak kaynaklar, bağımsızlığın
getirdiği yeni sorunlara işaret ederek iyimserliği sınırlandırmaktadır.
- Ulusal Bağımsızlığın Sınıfsal Boyutu: Bağımsızlık, Engels'in
öngörüsünü doğrular şekilde, acıları tamamen ortadan kaldırmamış; İngiliz
eziyeti yerini "İrlandalı eziyetine" bırakmıştır.
Bağımsızlıktan sonra İrlanda işçi sınıfı, kendi ulusunun acımasız
sömürgenleriyle yüzleşmek zorunda kalmıştır.
- Yeni Sömürü Biçimleri ve 'Gölge Irkçılık': Modern
İrlanda'da yaşanan güncel sorunlardan biri, göçmenlere ve mültecilere
yönelik "gölge ırkçılık" (shadow racism) olarak
tanımlanmıştır. Bu durum, yasalar tarafından örülen engeller, kısıtlı
eğitim ve kölelik düzeninde basit işlere sıkıştırılma ile kendini
göstermektedir. Bu, bağımsızlığın siyasi zaferine rağmen, İrlanda'nın hala
kapitalist bir sistemin eşitsizlikleriyle ve ahlaki yargılarla (moralism)
mücadele ettiğini göstermektedir.
- Mücadele Mirası: IRA/PIRA gibi örgütlerin varlığı ve
İrlanda Cumhuriyeti'nin hala adanın tamamını temsil etme iddiası (Kuzey
İrlanda sorunu), ulusal bütünleşme mücadelesinin devam ettiğini
göstermektedir.
IV. Konu Bütünlüğü İçinde Hatırlatılması Gereken Önemli Husus
Konunun bütünlüğü içerisinde,
İngiltere'nin acımasızlığı ve Osmanlı'nın insaniyeti arasındaki karşıtlığı
anlamak için en temel ve daha önce vurguladığımız ancak unutulmaması gereken
mesele, yönetim felsefesi arasındaki tezattır (contrast).
Hatırlatma: İrlanda'daki Kıtlık sırasında Britanya, katı laissez-faire
ideolojisini ve nüfus kontrolünü birincil hedef haline getirirken, Osmanlı
İmparatorluğu, kendi sınırları içindeki afetlere (önceki yazılarımızda bahsi
geçen veba, kıtlık, deprem gibi) karşı imaret ve vakıf gibi
kurumsal İslami hayırseverlik mekanizmalarını devreye sokarak, tebaasına karşı paternalist
bir sorumluluk (paternalistic responsibility) anlayışını
sürdürmüştür.. Sultan Abdülmecid’in İrlanda’ya yaptığı yardım,
İngilizlerin bu katı ideolojisine karşı bir insaniyet diplomasisi
örneğidir ve bu eylem, Lozan'da Türkiye lehine kullanılan İrlandalı oyuna kadar
uzanan bir vefa zinciri yaratmıştır.
Bu bağlamda, Ahmed Amîş Efendi'nin kehaneti (varsayımsal olarak),
Britanya'nın ahlaki temellerini ekonomik dogmalara feda etmesinin nihai
sonucunu, yani küresel gücünü ve refahını kaybederek yalıtılmış bir ada
durumuna düşmesini sembolize etmektedir.
Muhterem Kullanıcımız,
Kaynakça (References)
A Ayalon, Y. (2014). Natural
Disasters in the Ottoman Empire: Plague, Famine, and Other Misfortunes.
Cambridge University Press.
B Bourke, A. (T.y.). The
visitation of God? The potato and the great Irish. Independent Publishers.
C Charles River Editors. (2014). The
Irish Potato Famine: The History and Legacy of the Mass Starvation in Ireland
during the 19th Century. Corporaal, M. (2016). Relocated Memories: The
Great Famine in Irish and Diaspora. Syracuse University Press. Cusack, G.
& Goss, S. J. (Ed.). (2006). Hungry Words: Images of Famine in the Irish
Canon. Irish Academic Press.
D Doğan Kader, M. & Kaplan, K.
A. (2021). İrlanda Patates Kıtlığı’nın Osmanlı Basınına Yansımaları
(1845-1852). Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, (45),
497-526.
E Emin Sarp. (1998, Haziran).
İngiliz Emperyalizmi ve İrlanda Ulusal Kurtuluş Savaşı. Gelenek Dergisi,
Sayı 57.
F Fradin, D. B. (2012). The
Irish Potato Famine. Marshall Cavendish Corporation.
G Gallagher, C. S. (T.y.). The
Irish Potato Famine. Chelsea House Publishers. Gökbel, Ç. (2021). İrlanda:
IRA iktidara mı geliyor?. soL haber.
H Henry, W. Sr. (2011). Coffin
Ship - the Wreck of the Brig St_ John. Mercier Press, Limited.
İ (T.y.). Ahmed Amîş Efendi.
(Metin içerisindeki Ahmed Amîş Efendi biyografisi ve sözleri). (T.y.). Birleşik Krallık - Vikipedi. (T.y.). IRA v ETA Analizi. (Etnik
Çatışmaların Tanımı ve IRA/ETA Analizi başlıklı makale). (T.y.). İrlanda Büyük Kıtlık Dönemi.
K Kelly, J. (2013). The graves
are walking: a history of the Great Irish Famine. Faber & Faber,
Limited. Kinealy, C. (2013). Charity and the Great Hunger in Ireland.
Kinealy, C., Moran, G. & King, J. (T.y.). The history of the Irish
famine: Volume III, 'Fallen Leaves'. Kuşçubaşı Eşref’in Teşkilat-ı Mahsusa
Anıları/ Osman Köker-Virgül Dergisi Kasım’97 - Kritik Bakış. (T.y.). Kuşçubaşı
Eşref – Sahipkıran Stratejik Araştırma Merkezi – SASAM. (T.y.).
L Laxton, E. (1997). The Famine
Ships: The Irish Exodus to America 1846-51. Henry Holt & Co. Logan, D.
A. (Ed.). (2011). Harriet Martineau and the Irish Question: Condition of
Post-famine Ireland. Lehigh University Press.
M Miles, K. (2013). All
Standing: The Remarkable Story of the Jeanie Johnston. Free Press. Mikhail,
A. (2020). God’s Shadow: Sultan Selim, His Ottoman Empire, and the Making of
the Modern World. Murphy, M. O. (T.y.). Compassionate Stranger: Asenath
Nicholson and the Great. Syracuse University Press.
N Neal, F. (1997). Black ’47:
Britain and the Famine Irish. Palgrave Macmillan.
O O’Donnell, R. (2008). The
O’Brien Pocket History Of The Irish Famine. The O’Brien Press. O'Donoghue,
S. (T.y.). The Disaster of the Irish Potato Famine: Irish Immigrants.
Rosen Publishing Group. O'Neill, P. D. (2017). Famine Irish and the American
Racial State. Routledge. Ó Gráda, C. (1997). Black ’47: Britain and the
Famine Irish (Frank Neal). Ó Gráda, C. (1999). Black ’47 and Beyond: The
Great Irish Famine in History, Economy and Memory. Princeton University
Press. O’Rourke, J. (2009). The History of the Great Irish Famine of 1847
(3rd ed.). Dodo Press. Osmanlı İrlanda Patates Kıtlığı Yardımları. (T.y.). (PDF
belge).
S Saint Laurent, B. (1994). Ottoman
power and westernization: The architecture and urban development of nineteenth
and early twentieth century Bursa. Anatolia Moderna, Yeni Anadolu, 5,
199–232. Somerville, A. (T.y.). Letters From Ireland During The Famine Of
1847. Stathakopoulos, D. C. (2004). Famine and Pestilence in the Late
Roman and Early Byzantine. [Yeni Akit]. (T.y.). Abdülhamit Han: Söyleyin
onlara oyun daha bitmedi!.
T Tóibín, C. & Ferriter, D.
(2001). The Irish Famine: A Documentary. Profile Books.
Ü Ürekli, F. (1995). İstanbul’da
1894 Depremi. İletişim.
Y Yazıcı, N. (2001). Ocak 1898
Balıkesir depremi oluşu ve sonrası. In G. Sarıyıldız (Ed.), Tarih boyunca
Anadolu’da doğal afetler ve deprem semineri. Globus Dünya Basımevi. Yılmaz
Baran. (T.y.). İşbirlikçilik ve İhanetin Dünya Devrimlerindeki Rolü ve
Günümüzde Aldığı Biçim. Demokratik Modernite. Yıldız, M. (2001). 1855
Bursa depremleri. In G. Sarıyıldız (Ed.), Tarih boyunca Anadolu’da doğal
afetler ve deprem semineri. Globus Dünya Basımevi.
Z Ziya Gökalp. (1339). Türkçülüğün
Esasları. Matbuat ve İstihbarat Matbaası.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Yorumlar
Yorum Gönder