Print Friendly and PDF

Yayınlar


Kemalist (!) Kadir Mısıroğlu Bilmiyormuş da...Yaşar Gören Biliyor

Bunlarada Bakarsınız

 

Kadir Mısıroğlu Hoca, hayatta iken konuşamayanlar şimdi konuşmaya başladılar. Kadir Hoca kendini savunacak ilmede ve şahsiyete de sahipti.   Gerçekte Kadir Hocaya Kemalist yakıştırması yapması, beni düşündürüyor.

İnanın bazı insanlar, kendilerini piyasaya sunarken bu yolun çilesini çekmiş kişilere olur olmaz söz söylemesi acaibattandır.

Kadir Hocanında kendince hataları olabilir. Ancak bu resmi tarihin karşı tarihini yazarken bunun çilesini çok çekmedi. Çekmek istemedi.

Yaşar Görenin , çok samimi olduğunu düşünmüyorum. Zamanla bakalım neleri çıkacak.



Merhabalar. Propaganda kanalında Yaşar Gören hocamızla yaptığımız 3ün programdayız. Aslında şu ana kadar biz iki çekim yaptık ama bir tanesini yayınladık. Dolayısıyla birinci bölümün tepkilerinden haberdarız ve çok beğenildi. Şu ana kadar kanalda yayınladığımız en iyi hit alan videonun 3 katı hit aldı. Sosyal medyada özellikle Twitter'da 200 300.000 izlenmeye ulaşan kesitleri yayınlandı ve ciddi bir tartışma konusu oldu. İnsanlar genellikle videoyu çok beğendiklerini, daha önce tarihi hiç bu perspektiften dinlemediklerini anlattılar. Tabii bazı eleştiriler de oldu. Bu eleştirileri de Yaşar Hocaya soracağız, cevaplarını alacağız. Bu programda ilk iki programın aksine Ahmet abi de kadrajın önünde olacak. Dolayısıyla onunla birlikte sorularımızı yönelteceğiz. Hocam hoş geldiniz. Hoş bulduk. Nasılsınız?

 İyisiniz. Teşekkür ederim. İyiyim. Sizi sormalık. Biz deyiz. Çok şükür hocam. İlk iki bölümde biz Çanakkale Savaşı'na kadar gelmiştik. Yanlış hatırlamıyorsam değil mi?

 Bitirmiştik. Ondan sonra artık Suriye cephesine geçeriz diye düşünmüştük. Tabii. Şimdi önce isterseniz eleştirilerle başlayalım. Yani özellikle Kadir Mısıroğlu'nun muhipbanlarından gelen ciddi eleştiriler var. Bunların yani katılmadığımız noktaları çok açıkçası benim pozisyonum gereği. Bence söylediğiniz sözün muhtevasını anlamadıkları için bu eleştiriyi yapıyorlar. Ama haklı oldukları bir taraf olduğunu da şöyle düşünüyorum. Diyorlar ki Kadir Mısıroğlu 1919'da Mustafa Kemal'i Anadolu'ya gönderirken, Samsun'a gönderirken aslında milli mücadele başlatsın diye gönderdi demiyor. Üstat diyor ki oradaki protestoları bastırsın diye gönderdi şeklinde videoları var diyorlar. Ben bu arada o videoları seyretmedim. Sadece onların iddiasına yönelik bu şeyi size söylüyorum. Eğer bu şekilde bir iddiası varsa sizde en azından Samsun hususundaki görüşünüz değişir mi Kadir Mısroğlu ilgili?

 Ama herhalde genel anlamdaki görüşünüzde çok bir değişim olmaz. Onu biraz izah edebilir misiniz tekrar?

 Şöyle şimdi Kadir Mısıroğlu Samsun'da ne olduğunu bilmiyor. Bir kere Samsun İngiliz işgali altında. Hı hı. Yani İngilizler Samsun'u 9 Mart 1919'da işgal ettiler. Mustafa Kemal'in Samsun'a gelmesinden 2,5 ay önce yüzbaşı HTZ 200 askerin başında Samsun'a geldi ve Samsun'u işgal etti. Şimdi Kadir Mısıroğlu bunu bilmiyor. Mustafa Kemal Samsun'a neden gönderildi?

 Mustafa Kemal Samsun'a dağdaki Türk cesetlerinin silahlarını toplasın diye gönderildi. Şimdi 23 Nisan 1919'da Amr Kaltorp Harbiye Nezaretine bir ültimatom veriyor. Diyor ki burada dağlarda Türk ceteleri var Samsun'da ve çevresinde. Dolayısıyla bunların silahsızlandırılması gerekiyor diyor. E peki kimi gönderelim?

 Damat Ferit Mustafa Kemal'i seçiyor. Yani şeye gönderen Mustafa Kemal'i Samsun'a gönderen Damat Ferit'tir. Kurtuluş Savaşı'na bağlarlar Samsun olayını. Samsun'da başlayan bir Kurtuluş Savaşı yoktur. Dolayısıyla Mustafa Kemal de Samsun'a Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için gitmemiştir. Zaten 6 gün kaldı Samsun'da sadece Rum çeteleri sokak gösterileri yapıyorlardı. Havaya silah atıyorlardı. 200300 kişilik Rum çeteleri etrafı haraca kesiyorlardı. Mustafa Kemal'in can güvenliği tehlikedeydi. 6 gün kaldıktan sonra Samsun'u terk etmiştir. Havza'ya gitti. 90 km ötüeki havzaya gitti. Orada da zaten herhangi bir şey yapmadı. Sadece sabah leyin Kaplıca'ya gidiyordu. Akşama kadar Kaplıca'da kalıyordu. Akşam da oteline geldiğinde Çorum leblebisi ve rakıyla günü kapatıyordu. Yaptığı şey bu. Bir de çete reisleriyle görüşüyordu. Çete reislerine diyordu ki kendi Harbie nezaretine çektiği telgraflar var. Kadir Mısıroğlu onu da bilmiyor. Diyor ki bakın silahlarınızı bırakın. Neden?

 Şimdi İngilizler Samsun'a geldiler. Silah bırakmazsanız İngiliz ordusu çok daha fazla asker çıkaracak Samsun'a ve dolayısıyla onlarla biz baş edemeyeceğiz. Yani bayağı bildiğiniz aslında oradaki mukavemeti kırmaya çalıştığın gerçekten tabii. Gerçekten böyle yani. Ve gerçekten çok sayıda şimdi Sarı Şükrü çetesi var. Yüzbaşı Hörs yanında 1015 askerle Havzada Mustafa Kemal'i ziyaret ediyor. Oturuyor, konuşuyorlar. Geri dönüyor. E Samsun'a dönerken Kavak nahiyesinde ormanın içinden silah sesleri, kurşun atılmaya başlanıyor. Teslim olun diyorlar İngilizlere. İngilizler de ellerini kaldırıp teslim oluyorlar. 56 kişi çıkıyor şeyden, ormanın içinden. İngiliz işgal kuvvetleri HTS'ün cebinde ne kadar para var, silahı, cephanesi vesairesi. Hepsini alıyorlar. Diğer İngilizleri de soyuyorlar. Ondan sonra bu sarı şükürü çetesi. Mustafa Kemal ne yapıyor?

 Saraşku çetesinin peşine düşüyor. Sen İngiliz komutanı nasıl esir alırsın, nasıl soyarsın, nasıl gaspedersin diye yakaladı. Mustafa Kemal'in askerleri Saraş çetesini yakaladı ve hapsettiler adamları. Silahları ve paraları da alıp tekrar İngilizlere iade etmişlerdi. İade ettiler. Tabii öyle yaptılar. Yani Kadir Mısroğlu'nun Kemalistliği şöyle. resmi tarihin kurduğu bu bir kurtuluş hareketidir tezine bir antitez üreteyim derken Kadir Mısroğlu aslında resmi tarihin doğru olmayan bir söylemini eee meşrulaştırdığı için Kemalist olarak tanımladınız aslında. Hani takipçileri ya da muhipbanı bizim çok çevremiz arkadaşlarımız şunu iddia ettiler. Onun Kemalizmle bir alakası yoktur ama halbuki sizin söylediğiniz tamamen farklı bir şey. Tabii şimdi Kadir Mısroğlu şeyi de bilmiyor. Şimdi Mustafa Kemal yani Samsun'a hareket etmeden önce Harbiye nezaretine bir dilekçeyle başvurur. Der ki ben Filistin'de 7. Ordu komutanıyken 15.000 kuruş maaş alıyordum. 15.000 kuruş şu şeye çeviriyoruz. 150 altın ediyor. O dönem bir altın 1 lira demektir. Yani 150 altın maaş alıyormuş. Bu altın 30.000 L olduğu için çarptığımız zaman 5 milyon liranın üzerinde bir para. Yani 7. Ordunun başındayken Mustafa Kemal 5 milyon liranın üzerinde bir para alıyor. Harbiye Nezareti cevap veriyor. Bunların belgeleri hep var bende. Kitapta da kullandım zaten. Harbiye Nezareti diyor ki siz Tuğ General rütbesinde bir komutansınız. Haliyle biz Tuğ General rütbesindeki bir komutana ordu müfettişi de olsa 11.000 kuruşun üzerinde maaş veremeyiz. Sizin maaşınız 11.000 kuruştur diyor Harbiye Nezareti ve Mustafa Kemal yani 110 altın maaş alıyor. 110 altın bugün 3.190.000 000 lirayıyor. Türk çetelerine silah bıraktırmak için giderken Mustafa Kemal Samsun'a 3.190.000 L aylık alıyordu. Kadir Mısıroğlu bunu da bilmiyor. Şimdi hadise şu aslında. Bilinmeyen çok şey varsa herhangi bir olayda insan zihni boşluğu kaldırmaz. Evet. Düşünerek kapatır boşlukları ve o zaman da zaten bilinmezliğe sapar, yalana sapar, ondan sonra uydurmaya başlar falan. Şimdi Samsun hadisesini ben kitapta tam ayrıntılı olarak yazdım. Ne olduğunu biliyoruz artık. Yani Samsun'da başlayan bir Kurtuluş Savaşı yok. Vahdettin zaten Kurtuluş Savaşı başlatsın diye göndermiyor. Damat Ferit gönderiyor. Damat Ferit ne diye gönderiyor?

 O sırada Paris'te görüşmeler yapılacak. Bu görüşmeler doğru dürüst yapılabilsin. Yani bir mesele, bir problem çıkmasın Anadolu'da diye gönderiyor Mustafa Kemal'i İngilizlerle yakınlığını da biliyorlar zaten. Yani Filistin'de savaş alanından kaçtığını ve dolayısıyla İngilizlere kendi tarihlerinin en büyük zaferlerinden birini hediye ettiğini biliyorlar. Ama Vahdettin'in problemi Enverciler ve Almanlarlaydı zaten. Yani onlardan kurtulmaya çalışıyordu. Mustafa Kemal'in İngilizce olduğu zaten e biliniyordu. O yüzden Damat Ferit zaten İngilizlere yakın hatta İngilizlerin saha elemanı olan bir adamı göndererek onlara selam çmış oldu. Hatta Sultan Vahdettin'in ya Mustafa Kemal aslında cumhuriyetçidir bunu Anadolu'ya göndermeyelim gibi birtım itirazlara elimizde Almancı olmayan çok fazla subay yok. Önce şu badireleri bir atlatalım. Daha sonra bakarız haline dediği rivayet edilir. Ama cumhuriyetçi olduğu bilinmiyordu o sırada. Bilin en fazla onun meşrutiyetçi olduğu düşünülüyordu. Meşrutiyetçi olduğunu biliyoruz. 3ün orduyla birlikte 1909'da İstanbul'a geldiğini ve Abdülhamid'i Taht'tan indirdiğini biliyoruz. Yani bu meşrutiyetçiliktir. İngiltere'deki gibi anayasalı monarşi olsun diyordu İttihatçılar o dönemde. Ve dolayısıyla 1919'da da sadece anayasalı monarşiden yana olduğu varsayılıyordu. Cumhuriyetçilik sonra çıktı. Evet hocam. Şimdi ana konuya doğru girelim isterseniz yavaş yavaş. Biz Çanakkale Harb'i bitirmiştik ve orada bırakmıştık mevzuyu ama kısa bir dönüş yapacağız Çanakkale Savaşı'na. Yine tabii. İsterseniz ben topu hemen size atayım. Şimdi Çanakkale Savaşı berabere bitti. Yani biz İngilizleri denize dökemedik. İngilizler de tepeleri aşıp Osmanlı kıyı topçusunu yok edemedi. Tabyaları yani onlar kıyıdaki kıyılardaki siperlerinde kalmaya devam ettiler. Osmanlı ordusu da tepelerin arkasındaki korunaklı alanlarda kalmaya devam ettiler. Yani bu tüfekler Çanakkale Kara Savaşlarında işte 2830 Ağustos tarihinde ik an Anafarta harbinden sonra sustu. Bir daha da tüfekler patlamadı. Herkes şeyi kabullendi. Beraberlik yaklaşımını kabullendi. Ama Temmuz ayında şöyle bir şey oldu. Bunu anlatmamız gerekiyor. Veliat Yusuf İzzettin kalabalık bir heyetle Çanakkale'ye geldi. Tabii 5. Ordu komutanı Liman Fonsanders yanında, Osmanlı Genelkurmay Başkanı Bronsart von Schelendorf yanında. Beraber savaşın o günkü şeklini izliyorlar. 400 500 metre mesafeden dürbünlerle savaşa alanına bakıyorlar. Şimdi Osmanlı'nın birinci seperindeki askerler geriye doğru kaçmaya başladı. Bunu görüyorlar şeyden. Enver çok öfkelendi ve 5060 metrelik mesafedeki geri plandaki siperlere doğru koşan askerlerin kurşuna dizilmesini emretti Enver. Ve hatta ikinci siperdekilere ateş edin bunları dedi. Kaçanlara ateş edin. Şimdi birinci siperdekiler arkaya doğru koşuyorlar. O sırada İngilizler bunların arkasından ateş ediyorlar. Osmanlı askerleri de şeye ateş etmeye başladılar. siperlerini terk edip kendi üstlerine gelen birliklere ateş etmeye başladılar. Tam bir facia şey müdahale etti Veliat Yusuf İzzettin. Ondan sonra ve hatta Enver'le tartıştılar. Enver'e bir tokat patlattı. Şimdi bütün Alman komutanların gözü önünde Enver Veliat tarafından tokatlandı ve Enver kurşuna dizme emrini geri almak zorunda kaldı. Ama bunu aklına kaydetti. Sen bu memleketin evlatlarını bu şekilde yok edemezsin. Harcıyorsun. Harcayamazsın. Tabii bu askerler buraya böyle bozuk para gibi harcansın diye mi yollandı diyerek hatta tokatın atıyor yusuf izettin çok sert şey gönder ve Yusuf İzzettin de Prusya'da askeri eğitim almış bir subay aslında. Doğru. Abdülaziz'in de oğlu. Yani şimdi Mithat Paşa ve Hüseyin Ami Abdülaziz'i bileklerini keserek öldürdüler. Öyle şehit edilmiş bir padişahın oğlu aynı zamanda Yusuf İzzettin. Şimdi ne oldu?

 34 ay sonra Yusuf İzzettin yaşamakta olduğu köşte yatak odasında ölü bulundu. Onun da iki bileği birden kesilmişti. Bir mesaj. Mesaj şöyle. Şimdi Yusuf İzzetin'in doktoru Bahattin Şakir. Bahattin Şakir İttihat Terakki'nin iki büyük ideologundan biri. Bahattin Şakir ve Doktor Nazım. Yani bunlar İttihat Terakinin ideologları. Şimdi Bahattin Şakir şeyin doktoru olduğu için Yusuf İzzettin Veliat Yusuf İzzetinin doktoru olduğu için odasına kolaylıkla girebiliyor. Yani köşküne rahatlıkla girebiliyor. Yanında birkaç adam getirmiş. Yusuf İzzetin'i öldürdüler. Ama Enver'in adamları bunu ne diye saydılar?

 Babası gibi intihar etti. Gazetelerde hem Abdülaziz'e hem işte psikolojisi bozuktu. O yüzden intihar etti vesaire falan diye yazdırdılar. Enver Yusuf İzzettin aleyhinde rapor yazan herkese para ödülü verdi. Yani bu işi Enver'in yaptırdığı çok net bir şekilde ortada. Şimdi şöyle oldu. Yusuf İzzettin ölünce birdenbire Vahidettin'in önü açıldı. Şimdi Veliat Yusuf İzzettin. Yusuf İzzettin ölünce beklemediği bir anda Vahidettin şeyi buldu. Tahtı kucağında buldu. Şeyde ölmek üzere zaten Mehmet Reşat Sultan Vahidettin'in önünü açan hadise bu şeydir. Ta Çanakkale'den gelerek buraya ulaşmış oluyoruz. Yusuf İzzettin Efendi'nin 1916 yılında savaşın kötüye gittiğini görerek İngilizlerle bir makul şartlarda anlaşarak savaştan çekilme gibi bir plan olduğu söylenir. Bunun gerçeklerini eee çok bilmiyorum. İlber Ortaylı Almanlar öldürdü diyor Yusuf İzzettin'i. O zaman kesin yalandır yani. Çünkü tabii şimdi o İttihatçıları kurtarmaya çalışıyor. Evet. Oysa çok net şekilde öldürülmeye bu cinayet olayı Velihatt'ın öldürülmesi Bahattin Şakir üzerinden zaten şeye bağlanabiliyor. Zaten Enver'le tartışmalılar. Enver'i tokatlamış bir adam. Yani bir Çerkez Prensesinin Harem hatıraları diye Leyla Açman'ın bir kitabı var. Orada bu tokatlanma hadisesinin nasıl olduğunu açık şekilde e anlatıyor. Böyle oldu. Buradan sonra hocam yani Çanakkale meselesinden çıktıktan sonra Suriye cephesine mi gitmemiz gerekiyor?

 Tabii. Suriye cephesine gitmem gerekiyor. Yoksa basmacı hareketine uğramamız lazım mı?

 Bir şeye girelim. Kronolojik olarak aslında arada şey var. E, Rusya'nın savaştan çekilmesi ve Bitlis'e kadar inmiş Rusların geri çekilmesi anlaşması ve Osmanlı zaferle bitirmiş oluyor. Rusya karşısında Kars, Ardağan, ondan sonra işte Erzurum, Batum yeniden Osmanlı'ya veriliyor. Almanlar bunu kabul ediyorlar. Yani şimdi Doğu Cephesi zaferle kapatmış oluyor. Brest Littong şeyiyle. Çünkü o sırada şu oluyor. Komünist parti içinde tartışma başlamış. Şimdi Trochin diyor ki, "Tamam pogromlar durdu. Ondan sonra şimdi Yahudiler katledilmiyor Rusya'da ama Polonya Yahudileri ne olacak yani veya Almanya Yahudileri ne olacak?

 Sürekli devrim tezini ortaya atıyor zaten. Sürekli devrimden amacı yani Kızılordu Polonya'ya, Almanya'ya, Macaristan'a, Fransa'ya gitsin ve oranın Yahudilerini de kurtaralım. Ama Yahudileri kurtaralım dememek için de ne diyor?

 Sürekli devrim. Tek başına bir ülkede şey yaşayamaz. Sosyalizm yaşayamaz. Onun için her tarafta devrim yapmamız lazım. Beres Litok zaten kızılordu Polonya'ya saldırdıktan ve başarısız olduktan sonra gündeme geldi. Komünist Parti savaştan tamamen çekilmek için zaten Lenin'in Nisan tezlerinde bu bu vardır. Yani iki amaç belirler Rusya için. Çarlığı yıkmak, emperyalist savaştan çıkmak. Hocam bir de önceki bölümde benim hatırladığım kadarıyla Trablus Karp meselesine hiç girmedik. Burada da bir hadise var. İşte Ahmet abinin mesela söylediğine göre Trablus'taki ordu Yemen'e çekiliyor ve Trablus sahipsiz bırakılıyor. İtalyanlar sonra burayı işgal ediyor. İşte buraya Mustafa Kemal gönderiliyor. Yerel senusi tarikatını vesaireyi örgütleyerek. Yani en azından resmi anlatı bu şekilde. En Paşa da geliyor oraya bir ara. Buraya bir böyle şey yapsak, merceğimizi doğrultsak da baksak. Olur. Şimdi Trabluskarp İtalya emperyalist emeller taşıyor. Afrika'yla en kolayı Afrika'yla zaten karşı kıyı Libya oraya çıkartma yapıyor. Ordusunu bütün gücüyle oraya yığıyor. Donanması da kuvvetli o sırada. Dolayısıyla Osmanlı'nın denizden oraya herhangi bir şey götürmesi mümkün değil. Bunun üzerine işte şimdi en kahraman Rıdvan ya bunlar. Enver, Mustafa Kemal, işte Ali Fuat, Nuri Conker falan bunlar karadan Libya'ya varıyorlar. Zaten Libya'da Osmanlı askeri var. Osmanlı askerlerinin başına şey yapıyorlar. Tobrukta, Derne'de, Bingazi'de direnişe başlıyorlar İtalyanlara karşı. İşte Mustafa Kemal'in bir gözü orada kör oldu zaten. Ondan sonra tek gözdür Mustafa Kemal. Sonrasında bunun tedavisi için nerede?

 Avusturya'ya mı gidiyor?

 Avusturya'ya gidiyor. Çok uğraşıyor ama gözü kurtaramıyorlar. Yani şimdi İtalyan mermisi Mustafa Kemal'in siper olarak kapandığı toprağa çarpıyor. O topraktaki kireç parçaları gözüne geliyor. Ne yapsa kurtaramıyorlar. Ondan sonra Avusturya'ya gitti. Dediğiniz gibi uğraştı falan ama olmadı. Gözünü aldılar. Bir gözü camdır Mustafa Kemal'in. Libya'daki direniş de başarısız oldu herhalde değil mi?

 Evet başarısız oldu. Zaten o sırada Balkan Savaşları başladı. 19 Ekim 1912 Karadağ önce Osmanlı'ya savaş ilan etti. Arkasından Bulgaristan, Yunanistan hep birlikte Osmanlı'nın üzerine çullandılar. Bunun üzerine Mustafa Kemal ve Enver geri döndüler. Trakya'ya geri döndüler. Şimdi UşİY anlaşması yapıldı. Osmanlı ile şey arasında, İtalya arasında Uşİ anlaşması şunun üzerine yapıldı. İtalyanlar Rodos ve 12 adaları işgal ettiler. Osmanlı'ya ültimatom verdiler. Dediler ki Libya'yı bırak bize. İşte Uşaın'ın 3. maddesi eğer Osmanlı askerleri Libya'yi terk ederlerse bu takdirde İtalya'da Rodos ve 12 adaları terk edecek. 3ün madde buydu. Osmanlı çekildi şeyden Libya'dan. Libya'dan çekildi. Ömer Muhtar Libya kuvvetlerinin başında yerel bir kabile başkanı zaten. Ama Ömer Muhtar Libya'yı İtalyanlara vermeye razı olmadı ve savaşı sürdürdü. 1931 yılına kadar. Ömer Muhtar 1931 yılında İtalyanlar tarafından yakalandı. Şimdi Lozan'dan Libya'yı İtalyanlara Mustafa Kemal verdi. Ama Ömer Muhtar Lozan anlaşmasını da kabul etmedi ve savaşı sürdürdü. 1931 yılında yakalanıp asılana kadar devam etmiştir. Burada tuhaf olan yani ihanet o kadar açık ve net şekilde gözüküyor ki Lozan'da Libya'yı veriyorsun İtalya'ya. E ama İtalya Rodos ve 12 adaları terk edecekti. Hani Uş anlaşmasının 3. maddesi öyleydi. Bu anlaşmayı tam tersinden söylüyorlar. İlber Ortaylı gibileri özellikle diyorlar ki Uşa 12 adayı biz zaten İtalyanlara verdik. Vermedik. Uşaın 3. maddesi çok açık ve net şekilde Osmanlı Kuvvetleri Libya'dan çekilirse İtalya imzalıyor anlaşmayı, ben de Rodos ve 12 adaları terk edeceğim diyor. Yani bu da bir yalanbette anlatılan bir yalan elbette yalan. Zaten Uşİ Lozan'ın bir semtidir. Yani gene Lozan karşımıza çıkıyor. Lozan görüşmeleri sırasında İtalya'ya bunu hatırlatmıyorlar. Lord Kurzan'a da söylemiyorlar. Ya böyle bir anlaşma var. Ondan sonra biz Libya'yı işte verdik. Bak Lozan'da da tasdik ediyoruz. 12 adal Rodos ve 12 adaları da bize vermeniz lazım demediler. Ve orayı Yunanistan ilhak etti. İtalyanlar çekildikten sonra o 47'de 47. Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemde Paris Barış Konferansına gitmediğimiz için delege bile göndermediği için İsmetin Önünü Tabii İsmetin Önü çok net şekilde şunu söylüyor. E bizim toprakta gözümüz yok diyor. Biz bir karış toprak istemiyoruz. Delege de göndermiyoruz. Paris Barış konferansı diyor. İtalyanlar çekildikten sonra da oraya deo olarak Yunanlılar yerleşiyorlar ve 12 adalar tarihte hiçbir zaman Yunanistan olmadı. Ege adaları da olmadı. Yani orada İspanyol işgali oldu, Venedik işgali oldu. Yani Cenova işgali oldu. Ama Ege Adaları, Rodos ve 12 Adalar hiçbir zaman Yunan toprağı olmadı. 12 adaları Rodos ve 12 Adaları Mustafa Kemal vermiştir İtalya'ya Lozan'da. Ama İtalyanlar çekildikten sonra çünkü ı Dünya Savaşı'nın malumu İtalya çekildikten sonra adaların eski sahibine yani Osmanlı'ya lazım. E Osmanlı yok. Onun yerine ikame edilen Türkiye Cumhuriyeti var. Bize verilmesi gerekiyordu. Ama İsmet İnönü Paris Konferansına katılmayarak ve hatta gazetelere bizim toprakta gözümüz yok diye demeçler vererek bu sefer Lozan, Rodos ve 12 adaları Yunanistan'a bıraktı. Öyle oldu. İsmet Yunanistan'a Türkiye'den daha fazla toprak kazandırmış. Elbette. Tabii. Yani yaptığı çalışmalarla Yunanistan'a çalışmış gibi bir durum durum. Bir olayı bu yani. Şimdi o zaman şeye dönebiliriz. Filistin'e. Evet. Filistin'e. Filistin'e dönebiliriz. Şimdi Trablus'la bittikten sonra aslında önümüzde Suriye cephesi var. Suriye, Filistin ve işte Şam'dan Halep'e çekilme, oradan Konya'ya ordunun çekilmesi. Müthiş bir hızda bir geri çekilme dediğimiz bir şey var. Siz gerçi ona kaçmak diyorsunuz. Hocam buraya bir girebilir miyiz?

 Çünkü Mondros'un da aslında bütün sebebi bu cephede yaşananlar deniliyor. Siz de böyle aktarıyorsunuz. Doğru. Şimdi Osmanlı ordusu Avrupa'nın ortalarında Galiçya'da galipti. Rusları yendik ve Bükreş'i bir yıl kadar bir Osmanlı generali vali olarak yönetmiştir. Osmanlı ordusu Kafkasya'da da galipti. Nuri Paşa Gagavuzen'in kardeşi Bakü'yü aldı. 15 Eylül'de 15 Eylül 1918'de aldı İngilizlerden. Hem İngilizler Kızılordu, Ermeni ordusu ittifak halindeydi. Ona rağmen Kafkas İslam Ordusu onların hepsini yenilgiye uğrattı ve Azerbaycan'ı aldı. Hatta Türk birlikleri Volga nehrine kadar ilerlediler. Volga nehrini geçselerdi zaten Orta Asya'ya doğru gideceklerdi. Ama bu olamadı. ihanete uğradık. Çünkü gene Filistin'in hezimeti yüzünden. Şimdi Filistin hezimeti şöyle Enver şeyden asker çektiği için 6 ordudan Bağdat'tan Bağdat İngilizlerin eline geçti. Kutul Amare'den bir sene sonra Bağdat düştü. Enver üzüldü ve Yıldırım Ordular Grubu adı altında bir ordular grubu kurmak istedi Bağdat'ı geri almak için. Halep merkezli bu ordu. Ordunun başına da Alman Genelkurmay Başkanı Falkenhe'ı getirdi. Enver Falkenhe bir ara İngiliz ve Fransızlara karşı dövüşen Alman ordusunun batı cephesi komutanıydı. Sonra Falkenay'in Genelkurmay Başkanı olduğu çok ünlü otorite sahibi bir general. Yıldırım Ordular grubunun başına Falken geldi. Üç ordu düşündü Enver. 8. Ordu, 7. ordu, 4. Ordu. Şimdi Falkenay'ın planına göre Akdeniz'le Şeri Nehri arasındaki toprakları ki burası yaklaşık 80 km filandır. Yarı yarıya 8 ve 7. ordu arasında paylaştırdı. 1917'de oluyor bu. 4. orduyu da Şeriye Nehri ile Amman arasına yaydı. Mustafa Kemal kıyameti kopardı. 7. Ordu komutanı dedi ki, "Akdenizle Şeriye Nehri arasında iki ordu sığmaz. Burada benim ordum kalacak sadece. 8 orduyu istemiyorum." Haklı mıydı bunda?

 Hayır değildi. 8. Ordunun başında bir Alman var. Gene Kres von Kresenstein. Şimdi Mustafa Kemal Falkenayıla kavga etmeye başladı. Enver'e mektup yazıyor. Diyor ki bu Alman generali hiçbir işe yaramıyor. Sadece Almanların çıkarlarını düşünüyor. Bu Türk ordusuna yarar getirmez. Bu adamın Yıldırım Ordular Grubunun komutanı olarak kalması. Bunu buradan alenay ve 8. Orduyu da uzaklaştır. Sadece 7. orduya yani benim orduma Akdeniz'le Şeriye Nehri arasındaki cephe benim orduma bırakılsın. Ya oraya özel olarak kendi ordusunu sokmak istiyor. Evet doğru zaten. Ama 1917'de Yıldırım Ordular Grubu kurulma aşamasında zaten bir sürü birlikler henüz yerine gelmemiş. İntikaller sürüyor. Trenle işte cephelerden şey yapıyor. Hatta işte Galitya cephesinden 57. Alay ünlü var ya o size ölmeyi emrediyorum dediğini iddia ediyor Mustafa Kemal. Öyle bir emir yok aslında. 57. Alayı filan getiriyorlar Filistin cephesine. O 8. Ordunun bir grubu olarak yerleşiyor Filistin Cephesine. 57. alay. Şimdi Enver Mustafa Kemal'e yazıyor. Diyor ki, "Olmaz yani. Şimdi sen e makul bir şey iste benden." Mustafa Kemal ikinci bir mektup daha yazdı Enver'. Dedi ki bu adamı bu adamı görevden almazsan istifa edeceğim dedi. 7. ordunun başından istifa edeceğim ben de yani bu işte gitmek istemedi, istifayla korkuttu diyerek cımbızlayıp anlattıkları bir hikaye var. Zaten gitmek istemiyordu Filistin'e diye. Aslında böyle değilmiş hikaye sizin anlattığınıza göre istediği yapılmadığı için. Tabii Mustafa Kemal kariyeristtir. Düğüne gitse damat, cenazeye gitse meftah olmak ister. Her zaman en önde olacak. İleride zaten Enver'in yerine Harbiye Nazırı olmaya çalışıyor. Ya Enver'e diyorlar bak senin koltuğunu almaya çalışıyor. Enver diyor ki ya Harbiye Nezareti Mustafa Kemal'i kesmez. Yani onu Harbiye Nazırı yapsanız bu sefer ordu komutanı olmak ister. Ordu komutanı yapsanız padişah olmak ister. Padişah yapsanız Allah olmak ister diyor. Yani o kadar kariyerist bir kişilikle karşı karşıyayız ki zaten 1930'lardan sonra Tanrı da oluyor yani. Oluyor. Evet. Şimdi Enver dedi ki Mustafa Kemal'e herkes yerli yerinde kalacak dedi. Falkenayin Yıldırım Ordular Grubuun başkanı olarak sen de 7. Ordunun komutanı olarak kalacaksın. Vazifenizi yapın. Falkenayin da yapacak, sen de yapacaksın dedi. Mustafa Kemal de istifa etti. 7. Orduyu bıraktı. Şimdi Halep'e gitti. Halep'te Salih Fansa'nın evine yerleşti. Bir 1520 günü orada geçirmiştir. Oradan da İstanbul'a gitti. Yapılması gereken şey Enver'in böyle bir istifa yapan adamı ordudan atmak. Ama Enver elinin altındaki adamları kaybetmek istemiyor. Çünkü bunlar kesin İttihatçı. Haliyle Enver de İttihatçı ve bırakmak istemiyor. Bütün atamaları da Enver yapıyor zaten. Şimdi Mustafa Kemal'in yerine Fevzi Çakmağı'ı görevlendirdi Enver. 7. ordunun başına Fevzi Çakmak geldi. Şimdi Mustafa Kemal'in istifası Ekim ayında falandır. İki hafta sonra İngilizler Gazze'ye saldırdı. 3. Gazze savaşı. İki Gazze savaşı 1 ve 2. Gazze savaşlarını biz kazanmıştık. Osmanlı ordusu yenmişti İngilizler de feci şekilde yenmişti ama İngilizler yeniden toparlandılar. General olarak alemadı savaş bakanı Kit Çener. Şimdi 3. Gazze savaşı'nda şöyle bir durum var. Kres Grenstein Gazze'nin içinde ama Gazze'nin hemen solunda yani yönümüzü aşağıya güneye doğru bakarsak Gazze'nin hemen solunda Gazze'nin bugünkü Gazze'nin dışında bir sebi diye bir yer var. 8. Ordunun 3ün kol ordusu birbi mevzilenmiş durumda. İşte tam Mustafa Kemal'in kıyameti kopardığı şey buydu. Falkenin bizim ordularımızı alacak, Almanların emrine verecek. Bırakmak istemiyor. Yani Almanların denetimine cepheyi bırakmak istemiyor. 3ün kol ordunun başında İsmet İnönü var. Yani bir sebebi de mevzilenen 8. ordu Gazze'nin içinde Kreson Kresenstein'ın karargahı var. Bir üstede de İsmetin Önünü 3. kol ordusu var. İngiliz saldırısı başlayınca 3. Gazze savaşı İsmet'in Önü cepheden kaçtı. bayağı kaçtı. Hem de bir üst birden Ramallah'a kadar kaçtı. Şimdi sol kanadı kalmayan 8. Ordu Gazze'yi bir hafta sonra terk etmek zorunda kaldı ve Gazze İngilizlerin eline geçti. Bu yenilginin temel kahramanı İsmet İnönü'dür. Yani savaş alanından kaçarak İngiliz ordusunun galibiyetini sağlamıştır ve Gazze İngilizlerin eline düşmüştür. Şimdi burada kalsa gene iyi şöyle bir şey oldu. İngiliz ordusu henüz Kudüs'ten uzak. Falkenayın Yıldırım Ordular Grubuun komutanı. 7. Ordunun başında Fevzi Çakmak var. 3. kol ordu Gazze Kaçağı İsmettin Önün emrinde. 20. kolordu da Ali Fuat Cebesoy'un denetiminde. İngilizler henüz Kudüs'e çok uzakken, Gazze Savaşı'ndan sadece iki hafta sonra 89 Aralık 1917'de bu sefer Kudüs'ün içinde mevzilenmiş olan Ali Fuat Cebesoy savaş alanından kaçtı. İngilize tek kurşun atmadan Kudüs'ü bıraktı. Yani Gazze'nin kaybıyla Kudüs'ün kaybı arasında sadece iki veya işte 3 hafta gibi bir mesele var. Hemen hemen hiçbir cephede bir savaş yaşanmıyor aslında. Evet. 1917 yılında öyle yaklaş yani doğrudan geri çekiliyoruz. Yani 3. Gazze Savaşı'nda böyle oluyor. İlk ikisinde biz İngilizleri yeniyoruz ve bayağı perişan ediyoruz. Alem şey 3 Gazeden sonra İsmetin Önünü kaybettiği ve yani kaçtığı 3 Gazı 3 Gazeden sonra biz direnmeyi bırakıyoruz gibi anladı. Şöyle Ali Fuat Cebesoy Fevzi Çakmaya başvuruyor. Diyor ki ben Kudüs'ü terk etmek istiyorum. Olurdu olmazdı falan derken bu Falkenayının da tabii kulağına gidiyor. Diyor ki Fevzi Çakma söyle diyor adamına Kudüs'ü bırakmasın diyor. Neden?

 Çünkü diyor 5.000 kişiden oluşan bir yarı Alman tüm 2ü güne kadar Kudüs'e ulaşacak diyor. Ağır silahlı. Ondan sonra ayrıca diyor Enver Paşa da diyor şey yaptı. bir tümen Osmanlı askeri yönlendirdi. Hem Alman grubu Asya kolu diyorlar ona. Alman Asya kolu. Orada olacak. Kudüs'te olacak diyor. E Enver'in gönderdiği virtümen de diyor yetişecek. Sakın bırakmasın diyor. Hatta diyor onu diyor Miralay rütbesi paşa yapalım diyor. Fevzi Çakmak diyor ki Falkenay eğer diyor şimdi çekilmezse ağır silahlarımız diyor İngilizlerin eline geçecek. Daha bir kötü duruma düşeceğiz diyor. Onun için en iyisi diyor Kudüs'ü terk etmek. zaten diyor ben şimdi Ramallah'a doğru yola çıkıyorum diyor Feriz Çakmak bayağı bayağı hani hiç emir dinlemeden kafasına göre tabii emir dinlemeden ondan sonra tek kurşun atmadan İngilize Kudüs'ü bıraktılar ya sırf silah kurtarmak için bir şehir bırakılır mı?

 Evet. Ve Kudüs yani 1500 yıldır Hazreti Ömer'den beri bütün Haçlı seferlerinin uğruna yapıldığı Müslümanların ve ya bütün dinlerin kutsal şehri burası alelerde bir kasaba ya da bir mevzi değil. Kudüs gibi. İslamiyet'in ilk kıblesi kutsal bir şey sik anlamı var yani. Evet. Hiç savaşmadan, tek kurşun atmadan İngilize Kudüs'ü boşalttılar. Yani İngiliz'e kurşun atmadan dönenlerin hepsi daha sonraki rejimde hep tepe noktalarda yer almışlar. Tabii yani şimdi kimdir bu Filistin'de 1917 yenilgisinin aktörleri?

 İşte Feviz Çakmak, Ali Fat Besoy, İsmetin Önü, Mustafa Kemal. Anlatabiliyor muyum?

 Böyle. Şimdi ertesi gün çok matrak bir şey oldu. Şimdi Osmanlı ordusu kaçtı Kudüs'ten ama İngilizler ortada yok. Şimdi belediye başkanını imzalı bir kağıt bırakmışlar. Ali Fuat yapmış bunu. Bu arada Ali Fuat Yahudidir. Müşir Ahmet Paşa'nın torunudur. Ahmet İzzet mi?

 Nazım Hikmetle de akrabadır. Yani kuzen çocukları filan olurlar. Yahudi derken Sabetay mı hocam bunlar?

 Hayır. Düz Yahudi Almanya'dan geldi Müş Mehmet Ali Paşa çünkü yani geldi Osmanlı'ya katıldı. Sabatay olup olmadığını bilmiyorum ama Almanya'dayken Yahudiydi yani. Yani Selanikli değilse Sabetay değildi o. Avrupa Yahudisi. Selanik değil. Evet. Avrupa Yahudisi. Şimdi Ali Fuat Cebesay yani işte Müşür Mehmet Ali Paşa'nın torunu. Çok net bu şekilde ortada. Şimdi savaşmak istemediler. Bıraktılar ama İngilizler de ortada yok. Hüseyin Efendi'ye yani belediye başkanına bıraktıkları belgeye göre İngilizlere teslim edecek belediye başkanı Kudüs'ü çıkıyor İngiliz aramaya başlıyor. İngilizler yok mu?

 Yok piyasada. Sebep şey mi?

 İspanyol gribi falan mı?

 Hayır hayır uzak 1918'de o. Şimdi şöyle İngilizler henüz çok uzak Kudüs'e. O sırada dolaşıyor. 8 10 km sonra iki İngiliz çavuşuna rastlıyor Hüseyin Bey. Bunlar kendi taburları için gıda maddesi arayan iki aşçı. Aşçılara diyor ki belediye başkanı Kudüs'ü size teslim edebilirim. Diyorlar ki bizim işimiz yemek yapmak. Biz alamayız. Böyle bir şeye giremeyiz. Sorumluluk altına giremeyiz. Belediye başkanı sabırlı ve inatçı. Dolaşmaya devam ediyor. Bir 8 10 km daha gidiyor. İki bin başı buluyor bu sefer. İngiliz binbaşı. Kudüs'ü size veriyorum. Yok diyorlar. Yani bizim Kudüs'ü almak gibi bir vazifemiz yok. Ondan sonra ama seni General Watson'a götürebiliriz. Götürüyorlar belediye başkanı. Belediye başkanı anlatıyor işte şehirde hiç Osmanlı askeri kalmadı zaten. Hepsi gittiler. Şehir hazır. Olgun meyve gibi avucunuza düşecek. Gelin teslim alın şehri. Ondan sonra Watson şeyi arıyor. Elby'yi arıyor. Elby ile konuşuyorlar. Elbi diyor, "Gidip alabilirsin. Kudüs'ü teslim alabilirsin." Belediye başkanı yanında bulunuyor. General Watson 10 tane asker alıyor. Bir de İngiliz bayrağı. 10 tane askerle Kudüs'e gidiyorlar. Eee, ondan sonra İngiliz bayrağına göndere çekiyorlar. Bir bir gün sonra gelecektir. Ordusuz bir şekilde Kudüs'ü almış oluyor. Kus ordusuz bir şekilde alıyor. O teslimin fotoğrafları vardır. Yani o çok meşhur. O aşçıların fotoğrafları var. İki açı Alembi'nin şehre girişi de yürüyerek giriyor. Yürüyerek giriyor. Halkı kışkırtmadan ve bir direnç oluşmaması için. Daha sonra da Selahattin Eyyübi'nin mezarına Şam'da gidiyor galiba. Biz geldik diye. Şimdi o Fransız general. Fransız general mi?

 Evet. Kalk Selahattin. Biz buradayız. eee tekmeliyor şey tekmeliyor sandıkıiz gene geldik biz gene geldik haçlıların intikamını aldığını söylüyor o Şam'ın işgalinden sonra Şam'ın işgali bir sene sonra bir sene sonra evet 1918 1917 yılında 7 ordunun ihanetiyle hem Gazze'yi hem Kudüs'ü kaybettik. Korkunç. Korkuncular. Korkunç. Şimdi arada Mustafa Kemal elleri cebinde dolaşıyor. Havuçlarını boyatmayı çok sever. Ondan sonra İstanbul'da dolaşıyor. Sonra Vahdettin'le birlikte şeye gidiyorlar. İşte Almanya' Almanya'ya gidiyorlar. Orada bulunuyor bir miktar. Sonra geri dönüyor. Enver son derece iyi davranıyor Mustafa Kemal'e. Herhangi bir şey yapmıyor. İşte bir ara ikinci ordunun başına Malatya'daki gönderiyorlar. Onu kabul etmiyor. Böyle bir şey. Karspa'da gidiyor arada. Kaplıcalarda tedavi görüyor ki o dönem Karsbat'ta İngiliz prenslerinden bir tanesi de var. Onunla da bir diyaloglar oluyor. Karspat hatıraları da bugün hala yayınlanmış değil. Evet. Hala. İngilizlerle ilişkisi 1913 yılında başlıyor aslında. İngiliz istihbaratı M6'nın patronu Obri Herbert Mustafa Kemal'i İngiltere'ye davet ediyor. Şimdi bu resmi belgelerin hiçbirinde bu yoktur. Yani Mustafa Kemal'in İngiltere'ye gittiği, Obry Herbert'in evinde kaldığı, ondan sonra hatta akşam yemeğinde Mustafa Kemal'e Rosista Forbes, Rosista Forbes bir konuk daha var orada. Çok ilginç bir isim. İşte Elen Bey, Lord Elbe, Elen yani Mustafa Kemal daha Lord Elen'yi 1913 yılında tanımış bulunuyor. Sonra işte 1917 yılında. Şimdi 1918 yılında şunu ekleyeyim hocam. O anılarda giden kişinin Mustafa Kemal değil temsilcisi olduğunu da iddia edenler var. Royista Forbus'un çevirisinden. O onunla ilgili bir tartışma yaşandı. olabilir. Şahsı ya da kendisi ya da kendisinin görevlendirdiği o da Ali Fuat Cebesoy olduğu söyleniyor. Bir masada MI6'in başındaki Ob Herbert Ris of Forbes isminde bir bayan ki sofrayı şenlendirmek için çağrılmış bir albayın iş kendisi. Kudüs'ü ve daha sonra Nablus'u Osmanlı ordularını yenen Erenbi o zaman Albay daha sonra general oluyor. Bunlar oturup hatta sofrada konuşulan konunun da Osmanlı'nın sonu ve sonrası hakkında konuştuk. konuşuldu masada diye ifade ediyor Rosita Forbes. Tabii tabii. Şimdi İngilizlerle ilişkisi açık Mustafa Kemal'in. Şimdi 1918 yılında Enver Fevzi Çakmak'ı görevden alıyor. Yerine Mustafa Kemal'i 7. ordunun başına yeniden Mustafa Kemal'i getiriyor. Mustafa Kemal bu tayinden son derece mutsuz. İşte Eylül başında falan gelmiştir Halep'e ve 7. Ordunun başına o zaman geçiyor. 4. Ordu komutanı Küçük Cemal Paşa'nın anlattığına göre her gün bir arabaya biniyor. Mustafa Kemal beyaz bayrak çekiyor bir vasıtayla. İngiliz siperlerinin gerisine gidiyor. Ondan sonra da geri dönüyor. Şimdi 18 Eylül 1918'de Mustafa Kemal savaş alanından kaçıyor. Kimseye haber vermeden. Kimseye haber vermiyor. Şimdi o sırada Alken'ı görevden almış Enver. Yerine Limanfon sandarsi göndermiş. Kresfon Kresenstein'ı da görevden almış. Onun yerine de Çanakkale kahramanı Cevat Paşa'yı göndermiş. Şimdi ne Liman Fonser'e ne Enver'e haber vermeden ne Genelkurmay Başkanı Fonzek o sırada Şelendorf'muş. Yerine Fonzek gelmiş. Hiçbirine haber vermeden ordusunu da alıyor. Savaş alanından kaçıyor. Diğer iki orduya da haber vermiyor zaten. Diğerlerine de vermiyor. Evet. Şimdi onun cepheden kaçmasıyla Mustafa Kemal'in 8. orduyla 4. Ordu arasında 40 kilometrelik bir açıklık meydana geliyor. Bir gün sonra 19 Eylül'de Elenb'in süvarileri o boşluktan giriyorlar. 8 ordunun Akdeniz kıyısındaki 8. Ordunun arkasına düşüyorlar. Saldırıyı güneyden bekleyen Cevat Paşa gafil avlanıyor. Çünkü saldırı tam arkadan tam kuzeyden geliyor ve 8. ordu iki gün içerisinde darmadağan oluyor. Yani bir ordunun başına gelebilecek en kötü şey arkadan kuşatılmak. dianevril bütün ordu imha edilme 57 alay 57 alay orada ikinci gün alay mevcudunun üçte ikisini kaybediyor ve ingilizlere teslim oluyor. Evet 57 alayın sancağı da anzakların eline geçiyor. Bugün o sancak Melborne'da askeri müzedededir. Alıp götürmüşler ülkelerini. Tabii teslim oldular. Şimdi 4 orduya ne oluyor hocam?

 4. Ordu şöyle oluyor. Şimdi Mustafa Kemal ve askerleri Halep'e gidecekler. Karar o. Yani Mustafa Kemal İsmet İnönü ve Ali Fuat Cebesoy Halep'e gidecekler. Ama doğrudan doğruya kuzeye gidemezler. Çünkü orada Şuf dağları var. Lübnan'nın en dağlık bölgesi orası. Dolayısıyla önce Ürdün'e doğru gitmeleri lazım. Bisan Vadisinden geçecekler. Şimdi İsmet Önü'nün 3. kol ordusu normal savaş düzenindeyken 7. Ordunun sağ kanadıydı. Ali Fuat'ın 20. kol ordusu ise 7. ordunun sol kanadıydı. Şimdi kaçma eylemi sırasında 20. kol ordu Ali Fuat'ın kol ordusu Şeriye Nehrini hemen geçiveriyor. Kolayca geçiyor. Yani İsmet İnönü'nün 3ün kol ordusu biraz gecikiyor yani. Ve Bishan Vadisinde İngiliz savaş uçaklarına artçılar ama yani 3ün kol ordunun artçıları bizan vadisinde şeye yakalanıyorlar. Savaş uçaklarına yakalanıyorlar. artçılarını savaş uçaklarıyla İngiliz ordusu yok ediyor. Yani sağ bırakmıyor hiç hepsini. Hatta işte Obry Hervard'ın İngiliz ordusu o gün diyor sadece dört pilot kaybetti ama Türk ordusu işte Osmanlı ordusu 4.000 asker kaybetti diye yazıları var. Şimdi ağırlıklarını bırakıyorlar. Yani Mustafa Kemal ordunun bütün ağırlıklarını, toplarını, ağır makineli tüfeklerini filan terk ediyor ve yürüyüşle Halep'e doğru gidecekler. Bisan Vadisinden geçtiler. Sonra kuzeye döndüler. Tren hatları kullanılamıyor. O aslında tren atları var orada ama trenları kapalı. Direkler devrilmiş, taşlar konulmuş. Tren hatlarına kullanabilecekleri gibi değil. Yürüyerek kaçmak zorundalar. Yürüyerek günde 3032 km filan ancak gidebiliyorlar. Şimdi Mustafa Kemal'in karargahı Nablus'taydı. Yani Nablus'tan kaçtı. Zaten o savaş da Nablus yarması diye bilinir. Yani Mustafa Kemal'in cepheyi boşalttığı çok açık. Ama liman Fons bunu önce anlamıyor. Yani çünkü haberleşme bozulmuş, hatlar kokmuş, telefon hatları kokmuş filan anlamıyor. Durumu çözmeye çalışıyor bir yandan. Şimdi Derea'ya ulaşmaları Nablus'la Dereağ arası yaklaşık 100 km. 3 günde ancak Mustafa Kemal'in askerleri şeye ulaşabiliyor. Dere'ya ulaşabiliyor. Derea'dan sonra zaten kuzeye dönüyorlar. Şam'ı hedefliyorlar kendilerine. Liman fonsan ders meseleyi kavrıyor. Bu adam kaçıyor. Mustafa Kemal'i görevden alıyor ve 7. Orduyu 4. Ordu komutanı Küçük Cemal Paşa'nın emrine veriyor. Şimdi Küçük Cemal Paşa da şaşırmış durumda. Şimdi 8. ordu yok. Sol tarafında olması gereken 7. Ordu da yok. Ne yapacak?

 Bunlar da Amman'dan kaçmaya çalışıyorlar. Anlıyorlar meseleyi. Yalnız kaldılar. Kaçarak bari kurtulalım diye. Onlar da yönlerini Halep'e çeviriyorlar. Ama Halep'e çevirirken bu arada İstanbul'dan bunlara 1 milyon altın gelmiş. Subay maaşları, işte yiyecek alım satımı vesairesi falan için 1 milyon altın gelmiş. 1 milyon altını Amman'da tren istasyonunda unutuyorlar. İngilizlerin eline geçti 1 milyon altın. Çok ilginç ya hakikaten. Hı hı. Yani ne yaptıklarından haberleri yok. Nereye gittiklerinden haberleri yok. Şam'a ulaşmadan önce değil mi bu olay?

 Ulaşmadan önce. Ulaşmadan önce. Şimdi Şam'ı savunmakla Liman Fonsanders 4. Ordu komuttının Küçük Cemal Paşa'yı görevlendiriyor. Mustafa Kemal'e de diyor ki sen rayakı git. Diyor. Çünkü o da tam Mustafa Kemal'e nasıl davransın onu bilemiyor. Sen diyor rayak git. Orada dağınık birlikler var. Onları toparla diyor. Kendi ordunu da terk et. Cemal Paşa'nın emrine ver. Şimdi Cemal Paşa Şam'ı savunmak durumunda ama 3. Kol ordu İsmettin Önünü'nün kol ordusu Cemal Paşa'nın emrine girmiyor. İsmettin Önün'ün hatıralarında vardır bu. Şam'ın doğusundan geçerek kuzeye doğru gitmeye devam ediyor. Cemal Paşa'nın komutasında 500 kadar asker kalmış. Onlar da İngilizlere karşı direnemiyorlar. Direnemedikleri için Şam işte 3031 Eylül'de İngiliz ordusunun eline geçiyor. Bu arada bunlar kuzeye doğru kaçmaya devam ediyorlar. Şimdi önde Mustafa Kemal'in karargah takımı, arkasında Ali Fuat'ın 20. kol ordusu. Onun arkasında İsmetin önünün 3. kol ordusu. Günde 3032 km hızla kuzeye doğru gitmeye devam ediyorlar. Şimdi General İllem Şema 1 Ekim'de geldi yanılmıyorsam öyle 1 Ekimde geldi. Ama bu arada şöyle bir şey oldu

  

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar