Yarabbi, Ben mi Arıyorum Seni, Yoksa Sen mi Arıyorsun Beni
CXLIII
Ey ay yüzlüm, Ay da sensin,
Müşteri yıldızı da. Ay, yüzünün çevresinde dönüp durmada, seni tavaf etmede;
Güneş de, yusyuvarlak gök de aşkınla dönüp dolaşmada.
Yarabbi, ben mi arıyorum
seni, yoksa sen mi arıyorsun beni? Ben, ben oldukça, benliğimden kurtulmadıkça ne ayıp
bana, o vakit ben bir başkasıyım, sen bir başkası.
Ey bize, bana sarılan, bizim
de, benim de, her ikisinin de kanını döken, ortada bir başkasını belirten;
fakat o, ne insan, ne peri.
Ayak olmayacakmış, olmasın;
zaten ayak dikenliğe götürüyor bizi. Baş olmayacakmış, olmasın, zaten baş
ikilik haline düşer de kâfir olur.
Bir su derede akar gider,
bir su da dere kıyısında donar, buz kesilir. O, tezce yürür, buysa pek yavaş.
Sen de aklını başına devşir de tez yürü, yürü ki donup buz kesilmeyesin.
Güneş taşa der
ki: Taşlıktan kurtulasın da mücevher olasın diye parladım, vurdum sana.
Zevâli olmayan
aşk güneşi de önce kul oldukça kul olasın da sonucuna ulaşırsın diye gönlüne
vurmuştur.
*
Padişah, doğan kuşuna, ben der, kendi cinsinden
soğuyasın da yalnız bizim yüzümüzü göresin diye iki gözünü bağladım, örttüm
senin.
Güneş koruğa,
ben der, bir daha sirke satmayasın da helvacılık sanatını iş edinesin diye
mutfağına kadar geldim.
Doğan, evet der
padişaha, buyruğuna uyarım da yalnız senin yüzünü görürüm, senden başkasını
hayal etmem, candan kulluk ederim sana.
Gül, bahçeye der
ki: Varını yoğunu satasın da bizimle uzlaşasın, bizimle yiyip içesin diye
malımı mülkümü ortaya döktüm.
Burdan altın
alıp da bir başka güzelle yiyen kişi, eşeklik etmez de ne yapar, eğri otur da
doğru söyle.
İsa bakırını
altın eder, altının varsa mücevher yapar, mücevherin varsa onu daha da
güzelleştirir, aydan da, güneşten de daha güzel bir hale sokar.
*
Parasız pulsuz müşteri değil, hattâ “Allah satın
almıştır” sırrına mazhar eder seni; Yusuf san bu gömlekten bir koku alırsın
elbet.
*
Meryem gibi bize de kuru daldan yaş hurma biter; bize de
İsa gibi, istemeden, beşikte ululuk verilir.
Bağsız, asmasız
üzüme bak, gecesiz, kutlu, parıl parıl parlayan nuru seyret, savaşsız,
kavgasız, Tanrı ihsanı olan şu üstün, şu yardıma mazhar olmuş devleti gör.
*
Ateş gibi yüzümden dünya hamamı kızıştı, çocuklar gibi
hamamdaki resimlere bakıp ağlama pek.
Yarın görürsün, o yüzü, yılana, sıçana gıda olmuş, o
nerkis gözleri karıncaların girip çıktığı bir pencere haline gelmiş.
*
Ay ışığı ışıtmadıkça, ay o duvara vurmadıkça duvar
kapkaranlık kalmış da, “Gerçekten de biz dönüp ona varacağız” âyetini okumuş;
görüyorsan, görüşe sahipsen o yana bak.
Ya Tebriz’e yürü,
Şemseddin’den haz al; yahut da bunu anlatanların sözlerine gerçek olarak inan.
Kaynak: Cilt 1
Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar