Aşk Ocağıyım
Senin karşına dua etmek için oturup ellerimi açtım.
Ne garip ki, yüzünü görünce bütün isteklerim, sam vurmuş bir ağacın yaprakları gibi, kavrulup döküldü.
Bilmem niçin evvelden bu mukadder neticeyi bana haber vermedin. «Ben dua mahalli değil, aşk ocağıyım!» demedin?
Bunu da biliyorum. Eğer böyle söyleseydin inanmayacaktım. Çünkü biz insanlar, işittiklerimize ya dudak bükeriz, ya inanmış görünür yahut da inandığımızı sanırız. Ama bu inan, kaybolmak için güneşi bekleyen bir çiğ tanesi gibi, silinmek, yok olmak için bahane gözler. Acaba kulakla göz arasındaki kapıyı açmadan, kimin imanı sahih olabilmiş, kim duyduğunu, görmüşçesine tasdik edebilmiştir?
Ama insanoğluna bu kapıyı açmak kadar müşkül ne vardır?
Dünya, bu kapıya varılacak yola kazılmış tuzaklarla doludur.
Onlara kimler düşmemiş, bu çukurlar kimlerin başını yememiştir?
Diyorlar ki onları sezmek ve sakınmak için lâzım olan asâ, yokluk pazarında satılıyormuş. Ne olur bir kimse çıksa da, o pazarın yolunu bize eliyle olsun işaret etse, gösterse..
Yusufcuk /Sâmiha AYVERDİ
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar