SEÇKİ
MUSTAFA
HÜZNİ ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
TÜRKİYE
BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
BAŞMÜTERCİMİ
Kevni halk eder her
an, ezelî ‘“KÜN”’ feryadı !
Bu
nedenle Kur’an’ın ‘Kelâm-ı kadîm’ adı !
Kur’an
içteki Âdem ! Nota ile dokunmuş !
Her
notası bir harftir ! Evliyâca okunmuş !
Şifreyi
öğren sağken ! HAKK’a yakın bir erden !
Ahrete
âit bilgin değişmez ! Kalksa perden !
ALLAH
adı Kur’anda olur ‘“LİLLÂH ! LEHÛ ! HÛ !”’
Hû
da, û, sesli ektir ! ‘H’ dir ALLAH’ın rûhu !
‘H’ nefesin sesidir
! Sayısı EHLİBEYT’tir !
Beş
vakit, bu beş ZÂT’ı anıp sâlâvat getir !
‘Hû’ demekte insân
bak ! Verir iken nefesi !
‘Hû’ demek Ha ile
vav ! Yâni ‘“ON DOKUZ”’ sesi !
Nefesini
alırken insân demektedir ‘Hi !’
Arapça
okundukta ‘Hûhi’, ‘Yeheve’ sâhi !
İbranîce
bu dört harf ‘YOD, HA, VAV, HA’ ediyor !
YEHOVA’nın
şâhidi, Âdem’e, ‘şâhit’ diyor !
On
bir toplamı ALLAH ! On bir ise eder HÛ !
ÂLÎ,
hû artı sıfır ! Hû’dur ÂLÎ’ nin rûhu !
Hi
on beş ! ‘Havvâ’ denen ezelî
annemizdir !
AHMED’in ‘ümmi’ eki, bil ki buna
remizdir !
Ümmi
anne sıfatı ! Câhil olamaz VELÎ !
‘B’ hecesi
aynen ‘Eb !’ ‘Baba’ demektir ALÎ !
ALLAH
‘“Göklerin
nûru !”’ Müsbet ve menfi ışık !
Ezelî
baba ile anne’ ye tapar âşık !
Her
övgüye MUHAMMED ile ÂLÎ müstahak !
ALLAH’
tan çıkan bu ilk çift kanalın adı HAK !
Besmeleden ‘B’ ayır ! ÂLÎ’ yi
etme inkâr !
‘“ALLAH’ın RAHÎM olan RAHMÂN
İSMİ, B”’ çıkar !
Kur’an başlar ‘Bismillâh’, Tevrât ‘Braşit’ diye !
‘Berat’ sûresinde yok
Besmele ! Anla niye !
Berat’ın
ilk harfi ‘B’, ‘Bismillah’ sözüne denk !
‘B’ ilk baban !
Evlâdı ol da versin sana renk !
İncil ‘ilk önce’ yâni ‘“En arke”’ diye başlar !
İlk
önce nokta ! B’ye secde etmeli başlar !
ALLAH’la
çağdaş bakın ! İlk yaratıcı söz ‘“KÜN !”’
Kevn’in
kökü ‘“Kün
!”’ Âlem, ‘“Ol
sözü”’ dür top yekûn !
İbranîce,
Arapça B, BEYT kökünün ismi !
Hiyeroglif ‘B’ diye çizmekte
bir ev resmi !
Sâde
ÂLÎ doğmuştur HAKK’ın evi KÂBE’de !
ÂLÎ’ye ALLAH
değil ! ‘“ERRAHMÂN”’ın ismi de !
‘B’ ismine karşıdır
! ALLAH’a değil İblîs !
Ayırdı ‘“Bilen
ile bilmeyen”’i HAK MECLİS !
ALLAH
perde ardında ! Onun perdesi Âdem !
ALLAH’
ın yüzü odur, ‘El VECİH’ kırk beş mâdem !
Âdem
toprak ! Babası : “HAZRET-İ EBÛ TURAB !”
İki
bin yirmi eder ! Sıfırı at ! Kalır ‘“RAB !”’
‘“ZÜLCELÂLİ VEL
İKRÂM”’ bir sıfır at, ÂLÎ’ dir !
Hiç
sıfırsız ise ‘“Hû
!”’ Onu özüne bildir !
‘“RABB-ÜL-ÂLEMİN”’ beş yüz ! ALLAH’ın
beş cemâli !
RAB isminin mazharı ise MUHAMMED ÂLÎ
!
MUHAMMED’i HAK, ‘“RAHÎM”’ diye övmekte, niçin
?
ERRAHÎM ismi onda tam göründüğü için !
B, İSİM, ALLAH, RAHMÂN, RAHÎM ! Besmele beş söz !
EHLİBEYT
gibi ! Ayni titreşim ve ayni öz
!
MUHAMMED,
ÂLÎ, FATMA, HASAN ile HÜSEYİN
Hem
Besmele ‘“ON DOKUZ !”’ Sen bu
zâtları giyin !
On dört mafsal, beş tırnak, gibi bunlar bir ‘vücûd !’
Eli
yüze sürerek âminle biter sücûd !
Sonsuz
sabır simgesi EYÜB, ‘On dokuz’ eder !
HAKK’ın
ESSABIR ismi ve ERRAHMÂN ayni der !
Sabır
ile belâda her HAK dost terfi eder !
İşkence
eden için,‘Ya RAB onu affet’ der !
‘“Onun yüzü ! Bir ! Rehber !”’ Yine ‘ON DOKUZ’ hepsi !
Her
biri gösteriyor insânda saklı nefsi
On
dokuz yıl sonra Ay, ayni gün olur HİLÂL !
HİLÂL
ile ayni harf ALLAH ! O, ism-i celâl !
‘HAZRET-İ MUHAMMED’ ve Arapça ‘On dokuz !’ Bir !
‘Sevgili sözü özü’ en yüce er ! Çek
tekbir !
‘“Üstünde On dokuz var !”’ Âyetine düşen denk,
Şu
iki söz vermekte HAK dost’un kalbine renk :
‘İniş günü’ sayısı bu
! ‘HAZRET-İ MEHDÎ’nin !
‘HAZRET-İ MUHAMMED ve
ÂLÎ’ sırrı her dînin
!
M.H.
ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA
-1996
Ebced ilmine göre isim ve
kelimelerin sayısal açılımları :
Yüz = El Vecih = 45
Toprakbabası
Hazret-i (ÂLÎ) = Hazret-i Ebu Türab = 2020
MUHAMMED = 92
ÂLÎ
= 110
RAB
= 202 (92 + 110 = 202)
Yücelik ve ikrâm sâhibi HAK = Zülcelâli vel ikrâm = 1100
Onun
yüzü = Vechehu = 19
Bir = Vâhid = 19
Rehber = Hâdi = 19
İsm-i Celâl = en yüce isim ALLAH
Hazret-i MUHAMMED = 1500
En yüce er = Seyyid-ül beşer = 1500
Arapça ‘On dokuz’ demek = Tis’at Aşer = sayısal değeri 1500
Sevgili sözü özü = Hikmet-i lâfz-ı Habib = 1500
Hz.Mehdi’nin iniş günü =
yevm-i nuzül-u Hazret-i Mehdi = 1616
HAZRET-İ MUHAMMED ve ÂLÎ
= 1616
Kevn = âlem
Ezelî = zaman dışı
Kün = ‘“OL”’ emri
Kelâm-ı kadim = başı olmayan zamandaki söz
EHLİBEYT = MUHAMMED ÂLÎ FÂTMA HASAN
HÜSEYİN
Salavat getirmek = bağlılık duâsı yapmak
Velî = HAKK dost
Müsbet ve menfi = pozitif ve negatif
Müstehak = hak etmiş
Sucûd = namaz
Essabır = sabırlı
‘“ON DOKUZ”’ Arapça da harfle ‘bin beşyüz eder !’ (1500)
‘HAZRET-İ MUHAMMED’e eşit o ! Bilen
ender ! (1500)
Yine ‘bin beş yüz’ eden var daha bir başka ad :
‘HAKK’ın galib
aslanı, ÂLÎ’ ‘“KAF HA YA AYN SAD !”’
Aynen
! Besmele gibi, EHLİBEYT ‘on
dokuz harf !’
ALLAH içteki
mektup ! EHLİBEYT dıştaki zarf !
‘“RAHMÂN RAHÎM ALLAH’ın”’ var tıpkı
benzer resmi !
‘“MUHAMMED ÂLÎ FÂTMA
HASAN HÜSEYİN İSMİ !”’
Zîrâ her
ikisi de bak ‘altı yüz seksen dört !’ (684)
Bu sırrı anladıysan, söyleme !
İçinde ört !
Bu zâtları
kalbinde bul sen ! Ölmeden âni !
Yoksa
olurlar sana tam ‘“ON DOKUZ ZEBÂNİ !”’
ANKARA - 2000
‘İnsân yedi basamak !
Merdiven çıkmak, Miraç !
Kendini
bilmek için, kendine gözünü aç !
Tevrât
der: ‘“Yetmiş ZÂT’a”’, ‘“Renkler duyurdu sîna !”’
Burda
büyük bir sırr var ! Dikkat eden insâna !
Çünkü renkleri
gördü değil de ! ‘“Duydu”’ diyor !
Yâni
her ses bir renge bak tekabül ediyor !
ALLAH
da der : ‘“Siz benim rengime boyanınız !”’
Bana ‘“RAB”’ dediğiniz o
ilk günü anınız !
Ben Güneş idim o gün !
Ve siz bir gök kuşağı !
Olmuştunuz
pervâne gibi nûrun uşağı !
Kırmızı,Turunç, Sarı, Yeşil, Mâvi, Çivit, Mor !
Do , Re, Mi, Fa, Sol, Lâ, Si, aynidir
! Bilene sor !
Mars, Güneş, Merkür, Zühal, Jüpiter, Venüs ve Ay,
Bu
yedi ses ve rengi üretir ! Müthiş olay !
Her
biri, en yüce bir erenin vücûdudur !
Her
rûh onun Rûhundan bir ışın ! Saygılı dur !
Çıkar
iken Mîrâca RESÛL, bu sırra erdi !
Her gökte
o bir büyük Nebîye selâm verdi !
Her
biri ışınlayıp rahimi, bebek yapar !
Yedi
işlem bitince, Arz beden ile kapar !
Uyanıkken, bu yedi rengi çıkarır vücûd !
Uykuda
, Mâvi, Sarı, Çivit , tende nâmevcûd !
Çünkü
bu üç renge denk RÛH, bedeni terk eder !
Tende
kalan dört renkli hayvana HAK, ‘“İnsân”’ der !
Hayvân
yatakta uyur ! Âdem’i öper peder !
Rûh
döner ! İnsân kalkıp ‘Ben bir rüyâ gördüm’ der !
Uyandıkta
, başlayıp çalışmaya beş duyu !
Dört
renkliye,‘“Şimdi
de der gözü açık uyu !”’
Çivit, üst
bilincimiz ! Sarı ise ‘“SEKÎNE !”’
Mâvi
şeffaf bir zarfta, Arzın Rûhuna ine !
Yeşil, alt bilinç : Akıl ! Üst bilincin çengeli !
Beyin o ! Bilgi küpü ! Bilgeliğin engeli !
Rûh ne
yaptı ? Uyanan akıl yorumlayamaz !
RESÛL'ün
mîrâcını halktan anlayan çok az !
‘“Bakare”’ Kur’anda ki en
uzun sûre ! Niçin ?
SEKÎNE’nin sırları müthiş
olduğu için !
SEKÎNE’ye
‘“Dirilten
sarı inek”’ der âyet !
Bu
bakareye âşık olursun ! Görsen şayet !
Işık
içinde doğar ! Tam tepesinden başın !
Sağken
dirilmek için, bu ‘“Hûri”’ye ulaşın !
Sâf
ölen, üç gün sonra bir köprünün başında,
Bu hârika gelini
görür ! On dört yaşında !
Sorar, Ey
‘“Kömür gözlü”’ Peri misin ?
Adın ne ?
Der: ‘Îsâ’yı
doğuran, benim o Meryem Anne !’
‘HAK beşik
kertmesiyle Venüs’e nikâhladı, !
Eşimin Zekeriya
oğlu YAHYA’dır adı !’
O,
RAHMÂN kılığıdır ! Olsun diye Halk kail ,
HAKK’ın verdiği
isim ona Gökte, ‘“MİKÂİL !”’
Üst ben
binmeden “Ref ref” denen bu
uçan ata,
Çıkamaz
Miraç yapmak için yedinci kata !
Eşim ve ben bir
bütün, ayrılamaz ikiziz !
RÛH ikimizin
adı ! Onu bulandır aziz !
Merkür’ün
ismi ‘Hermes !’ Venüs’ün ki ‘Afrodit !’
Yâni
ortak adımız olmuştur ‘Hermafrodit !’
Bu
yüzden rûh, hem erkek ! Hem dişi bir kelime !
RÛH, ‘bilinmez’ kalacak
hep ! Materyalist ilme !
‘Üst ben’ soyut akıldır
bilin ki Sekînesiz !
Sâde
ben bilinci var ! Rûh demeyin ona siz !
Ona
düşünce üstü veren benim vizyonu !
Vahiy
benden gelse de, küçümseme sen onu !
O
olmadan bende, ben bilinci uyanamaz !
Birleşip
‘“BİZ”’ oluruz !
Bizedir gerçek namaz !
Çünkü ‘“BİZİZ”’ öldükten sonra
ki ölmez yüzün !
‘“Yüzünü ona çevir”’ diye emrolan
özün !
Şimdiki
bu alt yüzün, o üst yüzün sahtesi !
Onu
bulmazsa, tersyüz olur ölüm ertesi !
İşte
bu, ‘“Çok
insânın bilmediği HANÎF DÎN !”’
Toprak
yüzüne, ışık yüzünü kıble edin !
‘“Bu yüz, ‘“Celâl ve ikrâm”’ sâhibi RABB’e âit !”’
RABB’in yüzünden
başka bir yüze secde zâit !
Yoksa,
RAHMÂN’a düşman İblîs adı
alırsın !
HAK
yüzünü bulana dek ateşte kalırsın !
Doğrudan ZÂT’tan gelen yegâne
ışık benim !
Benim
sesimle hitab eder hep halk edenim !
Elektrik,
Ses, Işık, Isı ! Zât’a âit güç,
Benden çıkar !
Kullanmak onu, gelmez bana güç !
Memesinden
‘“Dört
ırmak”’ akan bir‘“Bakareyim !”’
Kirlenmediği
için ışık, hep bâkîreyim !
Bu
nedenle ‘Bâkîre burcudur’ benim evim !
‘İlk Yedi’nin ‘Emriyim !’ Emri infâz
edenim !
Ateş,
Hava, Su, Toprak, Bitki, Hayvân, İnsâna ,
Tırmanan
sâdece ben ! Bu tuhaf gelir sana !
Ben
yerimde kalırım ! Onlara gölgem yansır !
Sâhibinden
habersiz gölge ! Bilinç büyük sır !
Vardığında
insâna gölgem, kendim inerim !
Omuriliğe
girip İpofize binerim !
Çıkamayız, uyanık iken sen, dışarıya !
Vicdândan
konuşuruz ! Felciz yarı yarıya !
Kim
beyni teslim alıp çıkarsa bizim ile ,
Onun
yanında güçsüz kalır Cebrâil bile !
O
da melek !‘“Her
ismi bilen Âdem”’e tapar !
Sâde, ‘hayât’ ismiyle ilgili işlem
yapar !
Bedenine
dönen can, ne gördüyse anımsar !
Artık
açıktır çünkü ‘kâlb gözü’ denen basar !
O
vakit, uyanıkken de çıkar üç üst rengi !
Dört
alt renge inerler ! Artık onun yok dengi !
Böylece
dört kez üç renk, toplam on iki eder !
Kitab
buna ‘“On iki havarî ve imâm”’ der !
Bu
yansımış on iki ve de asıl yedi renk !
Birleşerek
‘“ONDOKUZ”’ olup yaratır ahenk
!
On
iki renk, yarımşar ve yedi renk, birer ses
‘“On Dokuz Zebânîyi”’ çıkarıp der ‘Lâfı kes !’
Artık ‘“Hiç boş lâf etmez !”’ Zîrâ ‘Zebân’ dil demek !
Ne
emretse yaratır ! Hiç boşa gitmez emek !
Artık ‘“Mağarada ki yedi yatır”’ uyandı !
Kendisi
‘“Köpek”’ oldu ! Sadâkat onun
andı !
Yedi
tane seste de yedişer perde mevcûd !
‘Kara delik sesiyle’ toplam ‘Elli ses’ vücûd !
‘“Kırk altı günde taşla
yaptığınız mâbedi ,
Yıkıp
üç günde taşsız yaparım”’ Îsâ dedi !
Rahimde ‘Kırk altı çift’ kromozomdan
oldun !
Bedenin
MUHAMMED’dir ! Ona şükranla doldun !
‘“MUHAMMED âlemlere
rahmettir”’ bu nedenle !
Her
zerrede o içli dışlıdır halk edenle !
Sonra
bu altı yönlü toprak Kâbe içine,
Üçüz
Rûh ÂLÎ girdi ! Ten bu nûrla geçine !
‘Bu ikiz’e içimden
geliyor ‘“HAK”’ diyesi !
‘MUHAMMED ÂLÎ’ benim mesajımın
künyesi !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA- 17.12.1996
Not : 'SATÜRN' = ZÜHÂL gezegeni
‘“TEK ÇIĞLIK !”’
Zar gibi bir deriyi her iki ucundan ger,
Üstüne un gibi kum serpiştir ! Bir sırra er !
Derinin kenarına sürt bir keman yayını !
Türlü sesler çıkartıp yap bir müzik yayını !
Kumlar dans edip türlü şekillere bürünür !
Sesin şekil verdiği, pek açıkça görünür !
Yayı sürtmediğin an, kum olur darmadağın !
Dağılıp toz olması gibi son gün her dağın !
Bak, ses hem sûret yapar, hem de bozar sûreti !
Sesle ayakta evren ! Sessiz her şey iğreti !
İki işte kullanır ALLAH ‘“Ses borusu”’nu !
Sorma niçin ‘“İki kez sûr çalar”’ sorusunu !
İlk çalışta ölürsün ! Tüm dostların üzülür !
Hemen sonra çalınca, yeni şeklin düzülür !
‘“Çok
seri hesab görür HAK”’ hiç kaybetmez zaman !
Vâdesi gelen için, ne af var ! Ne de aman !
Şekli bozan ilk sesin melek adı,‘“Azrâil !”’
Şekli düzen ikinci sesinkiyse, ‘“İsrâfil !”’
Çekirdeğini tavaf ederken elektron !
Çıkarır yedi tam ses ve on iki yarım ton !
Güneş çevresinde de dönerken yedi küre !
Ayni besteyi çalar ! Varmak için şüküre !
Her şey, her an, bu sesle özünü tesbih eder !
Hep ‘“ELHAMDÜLİLLÂHİ RABB-ÜL-ÂLEMİN”’ O der !
‘“Bütün
bu melâike tam yedi saf yaparlar !”’
RAHMÂN’a , MUHAMMED’in ‘Hamd’ köküyle taparlar
!
Bilirler ki bu zikri bıraktıkları anda,
‘“ON DOKUZ”’ ses ordusu sâde
kalır meydanda !
HAK der : ‘“Her
şeyi sesle yaparım ve yıkarım !”’
Ordumu kullanarak ben aradan çıkarım !
Bu müthiş sese ALLAH bak ! ‘Bir tek haykırış’ der !
‘İlk Âdem simgesi’ ve bu sözcük ayni eder ! (133)
ALLAH’ın Aslanı’nın nârasının benzeri !
Çünkü ilk Âdem HAKK’ın HAKK’a en yakın eri !
‘“Bir
tek nâra”’ evrenin her saniye bânisi !
‘“ON DOKUZ”’dur, Kur’anda ‘“Cehennem zebânîsi
!”’
Onlardan izinsiz can, Cehennemden çıkamaz !
Bu sesi duyabilmek için kılınır namaz !
Bu yüzden elli vakit namaz ilk edildi farz !
Her nefes ‘“Şah damardan”’ bu ses edilmekte arz !
Bu ses için Mevlânâ ilk, ‘Dinle neyden’ dedi !
Bu sesi duyup da sağ kalan, olur ebedî !
Bu sesle Velî, tenden dışarı çıkabilir !
Bu sesle vücûduna yine dönmeyi bilir !
‘“Bu
sesle her şey her an gidip gelir benzeri !”’
‘“Son
ses”’le uyandırır HAK, uykuda gezeri !
Ayni nehirde iki defa yıkanılamaz !
Var ve yok arasında süre, göz kırpmasından az !
Bu ses için evliya yaptı saz, yedi telli !
Halk dinlerken
çoşunca, sır olsun diye belli !
Vicdânımızın sesi gibi
sessizdir bu ses !
Bu yüzden ona kulak vermeli mutlak herkes !
Yâni kendi rûhundur, sessiz boruyu çalan !
Hem seni sana veren ! Hem seni senden alan !
Bil bu sesi nakleden gücün ‘“SEKÎNE”’ ismi !
Deprem gibi titretir, indiği vakit cismi !
İçindeki ‘“Halîfe DÂVUD’”un
müthiş sesi !
Yakından duyuldu mu dayanmaz ten kafesi !
Ecelinin sonunda bu sesi herkes duyar !
Hesab vermek üzere yüce dâvete uyar !
‘Hazret-i ÎSÂ’ ve de ‘“ALLAH’ın boyası”’ denk !
‘Bıyıkları terlemiş genç sözü’ ise HAK renk !
Kendine âit renge bak her bir ses bürünür !
HAK kula seslenirken bu renklerle görünür !
HAKK’ın hakkı Elifi,‘“HAK Boyası”’ndan çıkar !
Mustafa Hüznî Uluğ Kızılkeçili çıkar !
M.H.
ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA –
1996
Arapçada "SAYHA" = SES, ‘“TEK ÇIĞLIK”’ demektir."
Ebced ilmine göre isim ve
kelimelerin açılımları :
133
= ‘“Sayha-i
vâhide”’ = ‘“Bir
tek ses”’ = Mecâz-ı Âdem-i evvel
132 = ALLAH (66) + ALLAH (66)
132
= HAKK’ın vahyi (Vahy-i HAK) = Kâlb = Cuma günü (Yevm-i Cuma)
Hazret-i
Îsâ = 1558 = ‘“Sıbgat-ullah”’ = ‘“ALLAH’ın boyası”’
= ‘Bıyıkları terlemiş
genç sözü’ = ‘Lafz-ı Şâbb-ı Emred’
‘“Sıbgatullah”’ – ‘Elif’ = 1558 – 1 =
1557 = ‘“HAK
Boyası”’ – 1 =
Mustafa Hûznî Uluğ Kızılkeçili
I ÜÇ
ADAM
‘“Homoydu
Lût halkında ! Sözde erkek her ‘kişi !’ ”’
Üç adam İbrahim’e geldi
! İnfazdı işi !
Konuklar İbrahim’e
evlât müjdesi verdi !
Yaşı yüz kadarsa da ! Mesaja aklı erdi !
‘“İbrahim
huşu ile hemen yere kapandı !”’
‘“Âdem’e secde”’ idi ! Çünkü
ezelde andı !
‘“Yüce Meleklerdendi !”’ Gelen üç adam,
âni !
Hakereni evrende ! ALLAH kullanır yâni !
‘“Üç
insan”’ İbranice ! Tam ‘yedi yüz bir’ eder !
Bilen, ‘“Mikail,
Cibril, Rafael de ayni”’ der !
İbrahim bu üç zâta ! RAB diye etti hitab !
‘“RABB’in
rûh üflediği de RAB’dır”’ diyor kitab !
‘“Rûh
üflenene melek secde emrini aldı !”’
İblis ‘“O
RAB değil ki”’ diye inkârda kaldı !
Neden Âdem’e secde için HAK verdi emir ?
Ateşe gir ! Ateş ol ! Demekti ! Şahit, demir !
Namaz miraç tâlimi ! ‘“ON DOKUZ”’a yaklaşmak !
‘“OL”’ emri vermek için !
‘“Hak ses”’ hızını aşmak !
‘“Âdem’e secde eden melek !”’ Oldu HAKEREN !
Âdem’di, ‘“RÛH”’u RAB’dan alıp
meleğe veren !
Melek ! Erenden farklı bir sınıf adı değil !
ALLAH’ın emir kulu ! Elçi ! Bu sırra eğil !
Herbir
melek ! ‘“ALLAH’ın
bir ismine”’ mukabil !
Doğa yasalarını ! Ayakta tutarlar bil !
‘“Yedi saf dizilirler huzurunda
RAHMÂN’ın !”’
Âmir
ALLAH ! Memur RAB ! Aslı budur îmanın !
‘“ALLAH perde ardından konuşur !”’ Gözünü aç !
‘“Ağaç,
ALLAH’ım”’ derken, ALLAH mı idi ağaç ?
Perdenin, Yüz ! RAB ! Hazret ! Gibi var birçok adı !
Âdem O ! Bunu secde eden melek anladı !
‘Amentü’de ! ‘“ALLAH”’tan sonra ! Melek
anılır !
‘“RAB,
RAHMÂN, RÛH, bir ‘“Melek”’ değil ”’ diyen yanılır
!
‘“Meleğe secde etti !”’ Bakın İbrahim
bile !
‘“HAK
DİN, İBRAHİM DİNİ !”’ Buna dikkat edile !
‘“RABB’im
ancak ALLAH’tır”’ de! İkilikte kalma !
Ayni şey ! Suyu gölden veya kaynaktan alma !
Başındaki iki göz ! Etmesin seni şaşı !
Tek olan, üçüncü göz ! Epifiz o ! HAK aşı !
Eren normalde insân ! Görevde, melek ismi !
Fizik beden içinde ! Bir dev olur nûr cismi !
EHL-İ BEYT ‘yün örtüde’ iken ! Yahudi
kaçtı !
Gerçek kimliklerine ! O an gözünü açtı !
‘“Mağaradakiler”’ gayb ! ‘“Kapıda !”’ ‘“Sadık köpek !”’
‘Parolayı’ bilmeyen !
Kapıya varmasın pek !
‘“EHL-İ BEYT’e andını
yenilemek !”’ Parola !
Yoksa ! Her kul özünü bulana dek hapsola !
‘“İbrahim üç konuğu çok
güzel ağırladı !”’
Meleğin ‘yemez içmez’ diye çıkmışken
adı !
‘“Yemeği
reddetti der melekler”’ Kur’an zirâ !
İki kitab da doğru ! Farkı, dokuda ara :
Nûrla beslenir melek ! Şeffaf iken sâdece !
‘“Gözü
hep açık uyur !”’ yoktur gündüz ve gece !
Kanıtı : ‘“Mağaranın yedi ünlü yatırı
!”’
‘“Ve
köpek !”’ Ona geçer ! Yalnız ‘HAKK’ın hatırı !
‘“Cennette
sevişmek de !”’ ‘“Yiyip
içmek de mümkün !”’
Yeter ki kalkmış olsun sırtından fizik yükün !
ÂLÎ
kaldırdı ama kapıyı ! Oldu fıtık !
‘Şeffaf’ ve ‘fizik’ beden farkını
anla artık !
Bu farkı hiç bilmiyor ! Ne yazık ki ahâli !
Fizik ÂLÎ’yi ! Kabre nakletti şeffaf ÂLÎ !
Fizik
bedeni, şeffaf beden giyer ! Hazır et !
Şeffaf bedene zaman ve mekân yok ! O, ‘Hazret !’
‘“Üç
metrelik Câlut’u, Davud nasıl öldürdü !”’
ÂLÎ, ‘Amr’ adlı devi !
Katlayıp nasıl dürdü !
Hâinler kılamadı o son namazı ! Vallah !
Zirâ ÂLÎ giymişti ! Kıpkızıl yün bir külâh !
Apollonyus da, yünle başını sardığı dem !
‘“Arşda dinelir idi !”’ ‘“Müthiş güçlü”’ bir Âdem !
Ateş kesilmiş idi ! O Âdem’in tüm cismi !
Renk
ve sese dönmüştü ! ‘“Bildiği her bir ismi !”’
‘Apollonyus’ sözcüğü !
Türkçe’de ‘ÂLİ BABA !’
‘Yün abâ âilesi’ demektir “ÂL-İ ABÂ !”
Radyasyonu depolar ! Yün,
kavuk, takke, türban !
Bir süs ! Giyerse onu ! Sıradan halk ve rûhban !
‘“Melek
insân şeklinde Arza iner”’ der âyet !
HAKEREN ‘“Çift boynuzlu !”’ ‘“Zülkarneyn !”’ Açık gayet !
Varacakken bir anda ! ‘“Dâire olup”’ Aya !
Üç konuk yaya geldi ! Ve Lût’a gitti yaya !
Zaman dışına çıkıp Arş’a ulaşan RES’ÛL,
Fizik bedenle yaptı hicreti ! Budur usûl !
Çıkarken dâireyken ! Arş’da dik dörtgen oldu !
‘“İki kaş ortasına bakabilerek doldu !”’
‘Arabacılarını Tanrının !’ Yazmıştım ilk !
‘Şeffaf bir dâire’ ol ! ‘Fizik arabanı’ silk !
RES’ÛL’e
biri geldi bir gün ! Heybetli cismi !
Gidince, halka dedi “Cebrail onun ismi !”
RES’ÛL İblisi tutup ! Bir direğe bağladı !
“Sal
beni ! HAK’tan iznim var” diyerek ağladı !
“Yemenden gelir iken ! Bak
RAHMÂN’ın kokusu !”
ÂLÎ emrine girdi cenkte ! ‘“Elçi”’ dokusu !
‘“Elçi”’ de ! İsmi
ile ‘“elçi”’ gönderebilir !
Son yanan mumu gören ! İlk yakan mumu bilir !
‘“El
Elyon, Yehova’yı, yahudiye atadı !”’
ÂLÎ’nin ‘“elçisi”’yken, Tanrıya çıktı
adı !
‘“Yehova’nın
meleği, yürüdü Mûsâ ile !”’
Elohim zinciri bu ! Halkalar fark edile !
Elohim çoğul ama, Tevrat ‘“Bir ve bütün”’ der !
Yalnız rûh titreşimi ! Birbirinden fark eder !
‘“Her
üç konuğa birden bak ‘“Sen”’ diyor İbrahim !”’
‘“Elçileri
ayırma”’ der ERRAHMÂNÜRRAHÎM !
Elohim, çoğul özne Tevrât’ta ! Fiil, tekil !
HAK
! MUHAMMED ! ÂLİ ! ‘Bir’ de ! Yoksa ‘yol’dan çekil !
‘“İki
melek gidince Lût’a ön keşif için !”’
‘“İbrahim Mikail’e Yehova dedi
!”’ Niçin ?
‘“Mikail”’ kendi adı
! ‘“Yehova”’ başkan adı !
‘“Elohim”’ toplu kod ad !
Bunu bilge anladı !
Gelelim
şimdi infaz memuru konuklara !
Onlar hepsi bir nokta ! Önce kalbinde ara !
Bir ‘“SES”’ ile yaptılar Lût
nüfusunu ölü !
Kanıtı : radyasyonla hâlâ dolu Lût gölü !
‘“Lût’un eşi de dâhil !”’ ‘“Tuz buz oldu her dişi !”’
Onun da muhakkak ki ! Sevicilikti işi !
‘“Soysuz genlerden gelen
çocuklar da silindi !”’
‘“O gün yukardan kükürt !”’ Ve bu
gün ‘Eydis’ indi !
Sırada çok belâ var ! Daha bitmedi pis av !
Çünkü son derece zor ! ‘Ön’ ve ‘arkadan’ sınav !
İktidara da tâlip ! İğrenç cinsel iktidar !
‘Edeb’ dâiresi de ! Artık
yâni değil dar !
HAKK’a meydan okuyup evleniyorlar bile !
Örterken organını ! İlkel çıplak kabile !
Kendini
kanıtlamak için ! Burnundan solur !
Fazla hırçın ! Küfürcü ! Ve kompleksli olur !
Sinirleri laçkadır ! Refleksleri aşırı !
Ne sürse tuhaf kokar ! Hep terli çamaşırı !
Şeytan kazandı bahsi ! RAHMÂN ile şimdilik !
Lâğım
künküne döndü ! O kutsal omurilik !
Ayni sayı ise de ! ‘“Sabırlı”’ ile ‘“RAHMÂN”’, (329)
‘“Yakın
olan gelince !”’ Ayrılır sapla saman !
‘“Kutsal
Rûha karşıysa günâh !”’ ‘“Hiç af yok !”’ Niçin ?
Bu suç ! Ters akıtılan ‘öz su’ olduğu için !
‘“ALLAH’ın yasasında, asla değişme olmaz !”’
Hiçbir homoya ceza, ne çok olur ! Ne de az !
Nikâh hakkı kazandı homo ! Bu doğru gayet !
‘“Pisler
pislerin payı !”’ Diyor bakınız âyet !
‘“RAHMÂN
temiz meclisten, kirliyi kovaladı !”’
‘“Yücelerden iken o ! İblîs’e çıktı adı !”’
‘“RAHMÂN”’ gibi yap ! ‘“İnsân şeytanından uzak dur !”’
İnsâna, HAK’mış gibi, kendinden yakın o’dur !
‘“Pislerdeki
genleri bozacağım demişti !”’
Beyin ve kanda ona, bu pek kolay bir işti !
Yüzde yirmi herkeste karşı cinsin hormonu !
‘Sevişsin’ diye ALLAH !
İnsâna verdi onu !
Pis
dürtü Rûh’ta değil ! İnsân aklında saklı !
Müthiş, Leonardo’nun, Sokrates’in bak aklı
!
Kâh İskender ! Önünde her kavim gelir dize !
Kâh Şeykispir’e verir, aklı şaşırtan dize !
Vicdânın sesine uy ! Az yemek ye ! Az uyu !
Rûh’un değil de ! Aklın emrindedir beş duyu !
HAK
mesajı ! Şahane ilhâmdan ayırmak güç !
RESÛL,
şâiri övüp dedi “Rûh’undan
al güç !”
‘Gönlümün güneşinden
kaldım derken hâmile !’
Lâf edilir Şems’le bak ! Koca Mevlâna bile !
O der : ‘Tekkede kaynar her gün
bulgur kazanı !’
‘Kızışan şeyhler bozar
!’ ‘Bir nice toy kızanı !’
Yiğidi öldür ! Ama yine de hakkını ver !
‘“ALLAH
güzeldir !”’ Hem de ! ‘“Güzel olanı sever !”’
Tanrısaldır bu sevgi ! Yâni bu sevgi ezel !
‘Kimi severse gönül !’ Demek O’dur en
güzel !
Olamadığı için başka hiçbir şey eşit !
HAK kendine aynada âşık ! Narsist bir çeşit !
Kendilerine âşık keza ! Bütün sâf özler !
Kendini bilmek için ! Vücûd giymeyi özler !
Bu yüzden ! ‘“Mîrâç yapan !”’ Yine görür
kendini !
İslâm dininin adı ! Dikkat et ‘“Fıtrat dini !”’
Bu doğal aşk ! Kimini kendi cinsine iter !
Kendisine aynada tapar ! Deliden beter !
Kimi kendini görmez ! Aynaya ‘“Sır”’dan bakar !
Doğrudan gördüğü zıt cinsine gönlü akar !
‘“Herkes
kendine özgü davranır !”’ diyor âyet !
Kimsede ayıp görme ! Edebe et riâyet !
HAK kaydırdığı hâlde ! ‘“Ben sürçtüm”’ dedi Âdem !
Biz de öyle yapalım ! Evlâtlarıyız mâdem !
Yalnız ! Yapalım burda ! Önemli bir uyarı :
Daha doğuşta başlar ! Cinsel hormon ayarı !
Oğlanı, sert ve soğuk baba, anneye iter !
Çocuk dişileşerek, homo olur ! İş biter !
Okşama, öpme, giyim, oyuncak, kültür, çevre,
Uygulanmalı ! Uygun olarak ! Evre evre !
Yanlış anlaşılmadan, keseyim burda sözü !
Bir eşcinsel bana da yâni dikmeden gözü !
Ters ilişkili Lût’çu ! Tersyüz oldu ! Kalmadı !
Sapıklık genden gelmez ! HAKK’ın yok zâlim adı !
Yükleme bu suçunu sakın ALLAH’a emi !
Yoksa davacın olur ! Tüm hayvânlar âlemi !
‘Memeli hayvânların
sensin der yüz karası !’
‘Ne hayvân !’ ‘Ne insânsın !’ ‘İkisinin arası !’
‘Bizde cinsel ilişki
zîrâ, yok doğaya ters !’
‘Ortak öz’ümüz RABB’den ! ‘İç güdü’den aldık ders !
‘Sende varken sırf sana
özge özün ! Yâni RAB !’
‘Gen bozan cine uyup,
neslini ettin harab !’
Yoğunlaşınca bir cin ! Medyum yardımı ile,
Yiyip içebilir ! Ve hatta yapar seks bile !
HAKEREN yapamaz mı ? Cinin yaptığını hiç !
Meryem, İsâ doğurur ! ‘“İnsân şeytanı”’ da, piç !
‘Seks’, düşüncede bile
kalsa ! İsâ ‘“Zinâ”’ der !
Ölünce, ona çok cin der ‘anne !’ Veya peder !
Her
düşünce ! Kendine uygun cine bürünür !
‘İyi ve kötü sabit
fikir’ diye görünür !
Düşünce de aslında ! Çünkü şeffaf bir mâdde !
Rûha yaklaşanına, ‘yaratıcı hayâl’ de !
‘Yaratıcı hayâlden !’ Çıkar her tür
şaheser !
‘Vahiy’ ürünü dersen !
Rûhun ilhamı keser !
‘“Elohim’e
biz benzer yaratılmışız”’ mâdem !
Ayni tür olmalıdır ! Melekler ve ilk Âdem !
‘“Elohim oğulları insân kızları aldı !”’
Tevrât der ‘“Çocukları
tufanda da sağ kaldı !”’
Şeffaf, çünkü boğulmaz ! Ne de ateşte yanar !
Fizik iken bu ırkı ! Tevrât ‘“Dev”’ diye anar !
İki
kuşak var : Biri, Nûh’un ki ! Biri, Devin !
Atan
Nûh mudur ? Dev mi ? Bulmak senin ödevin !
Dev için Kur’an ! ‘“Arza inmiş HÂRUT – MÂRUT”’ der !
Fizik üstü ve fizik beynimiz ! Bilen ender !
Sara yaşlıydı ! Raşel ile Rebeka kısır !
İshak, Yusuf ve Yakub oldu ! Bu, genetik sır !
Elizabet kısırken, ‘“Kutsal rûh”’ ile doldu !
‘“Cebrail”’ ‘“saye”’sinde ! Evlâdı Yahya oldu
!”’
Meryem’e de o dedi ‘“Seçkin kız ! Selâm sana !”’
‘“Sayemde”’ olacaksın İsâ
Mesih’e ana !
Nitekim ‘“Sayesinde”’ oldu onun evlâdı !
‘Saye’ Farsça kelime,
Türkçede ‘Gölge’ adı !
‘“Melek hep ‘“gölgeleyip”’ çocuk verdi”’ der âyet !
‘“Nûr”’un gölgesi olmaz !
Anlamı açık gayet !
Cebrail demek ‘“RABB’in
çok güçlü emir eri !”’
‘“Kutsal
Rûh”’ öbür adı ! Anlayan gelsin beri !
‘“Yüceden
bir rûh”’ vardır geninde Cebrail’in !
Nebi ve Veli böyle doğar ! Bu sırrı bilin !
Rûh, ‘Terahum’un kökü ! ‘Rahimi tohumlama !’
‘“Hokka ve kaleme and !”’ Sen artık anla ama
!
Meryem’e
‘“Üfleyen”’de ! Meryem’den
doğan da ! Rûh !
‘“Kalem”’den hep ‘“Harf”’ çıkar ! Kalemsiz
çıkan : gürûh !
Şeffaf teni, rahimde Ay melekleri yapar !
Baba ve anne döller ! Fizik bedenle kapar !
Beyinle bildiğini bırak da ! Kalbden öğren !
‘“Oku
!”’ dendiği anda, RESÛL oldu HAKEREN !
Hıristiyan, ‘İsâ ilk ‘Nasra’da kalmış’ diye,
Kendine ‘Nasrani’ der ! Hâlbuki
yanlış ! Niye ?
Nasrani ! Nezr evlâdı ! ‘Rahimde adak’ demek !
Cebrail’e, her nebi için farz borç ödemek !
Bu anlamda ! İsâ’ya ‘“Nasrani kurban”’ deyin !
Bunda kıyaslanamaz hiç kimseyle ! HÜSEYİN !
Samson, Samuel, İsâ, gür saçlı ! Nezr evlâdı !
Zîrâ bu üç nebi de ! Güneşin öbür adı !
Saçlarının her teli için ! Bir simge, ışın !
Bak
! ‘“Samson
saçsızken kör !”’ Güneş parlamaz kışın !
‘Samuel’ İbranîce ‘ALLAH’tan duyan’ demek !
Nezr evlâdı ol sen de ! Öz sofrandan ye yemek !
Âdem
ALLAH’tan kopya ! O altmış altı eder !
Bilen, ‘“Âdem
ve Havvâ”’ bu sayıya eşit der !
‘“ALLAH
katında İsâ, tamamen Âdem gibi !”’
Çünkü her ikisi de ! ‘“Ondan bir rûh sâhibi !”’
Her nebi Âdem gibi ! Öz babası Elohim !
Her biri rûh ! ‘“ON DOKUZ”’ ses ile çınlar
rahim !
Çünkü her harf bir isim ! Her isim bir kelime !
Ve her kelime bir rûh ! Artık gir bu ilime !
‘“S”’ harfi, MUHAMMED’in
ALLAH katında ismi !
‘“Ya Sin”’ oku ‘“Ölü”’ne ! ‘“Rûh”’ ile kalksın cismi !
Harf ve Nebi sayısı, Lâm Elif hariç, eşit !
LÂM ELİF Elohim’dir ! Sabit özü, BRAŞİT !
‘“Her ismi”’, yâni her ses ve
rengi bilir mâdem !
‘Nebi ve zebânîler’ meclisi demek
Âdem !
‘İbranî’ dediğimiz ırk
! ‘İbrî’ der kendine !
‘İbrî’ ‘öte yer’ demek ! ‘Uzay’ harç koymuş dine
!
‘“İBRAHİM’in dini”’nin işte en son
sırrı bu !
Keşfeden olur ancak ! ‘“YÜCE MECLİS”’ mensubu !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA-12.02.2001
BİSMİLLÂH’ tır Kur’an’ın
kilidinin şifresi !
Formülünün VELÎ’ ye âittir deşifresi !
Tüm
sırları yok olur ! Kur’an çevrilse eğer !
Kitab’ı
bilir ! ‘“Kitab bilgisine sâhib er ”’
‘BERÂ’E Sûresinin başında yok BİSMİLLÂH !
‘B’ harfiyle başlayan birtek sûre bu
billâh !
Demek
ki ‘B’
harfiymiş ! BİSMİLLÂH’ın şifresi !
‘B’ bilinmeden
hayâl ! Formülün deşifresi !
BERÂ’e sûresinin ‘TEVBE’ öteki adı !
RESÛL bunu tebliğe bak ÂLÎ’yi yolladı !
ÂLÎ’yi seçmesinin hikmeti derin gayet !
‘“Emâneti ehline
veriniz”’ diyor âyet !
RESÛL istedi, buna herkesin aklı ere !
ÂLÎ gidip sûreyi okudu kâfirlere !
BERÂ’e ‘Son uyarı’ demek ! ‘And’ı bozana !
Hâinse,
evlâdını affetmez baba,ana !
İlk bu sûreyle KÂBE, kâfire yasaklandı !
Unutmuşlar idi ilk atalarına andı !
Öteki
adı TEVBE, demektir ! Tevbe edin !
‘“Fıtratınıza and”’ı hatırlayın !
Budur dîn !
‘B’ ile başlamakta Tevrât da !
Baksana be !
ALLAH’ın, RÂHÎM
OLAN ERRAHMÂN ismidir ! ‘B !’
İşte
bu ! BİSMİLLÂH’ın hakîkî çevirisi !
Bilir ! ‘“Kitab ilmine sâhib olan birisi !”’
İSMİLLÂH, ‘A’ ile ‘S’ !
BİSMİLLÂH, ‘B’ ile ‘S !’
‘B’ gelince kaybolur ‘A’ ! Çok mühim hâdise !
‘A’ bir’dir ! Yâni
ALLAH ! ‘B’ iki !
Yansımış bir !
HAK, ‘“Gayb”’ olur gelince
temsilcisi ! Çek tekbir !
Yâni temsilcisiyle, HAK perdeler
kendini !
Temsilci, futratı’ıdır ! İşte bu, ‘“HANÎF DÎN”’i !
Perdeyi
açıp tapmak ! Haddi değil kimsenin !
Temsilciye tapmazsan ! İblîs’tir adın senin !
‘B’, BÂ diye okunur ! ‘ALLAH’sız çıkmaz sesi !
Zîrâ her an ‘A’ üfler ‘B’ye hayât nefesi !
‘B’den hemen sonra
bak ‘S’ gelir BESMELEDE
!
‘S’, SİN okunur ! Sen de
MUHAMMED’e ‘“YA
SİN”’de !
Zîrâ HAK MUHAMMED’i çağırır ‘“Ey S”’ diye !
‘“YASİN”’ sûresidir
bak ! Ölüye ilk hediye !
Ölene, ‘anne’ adı ile verilir
telkin !
Zîrâ ona MUHAMMED, anne olmuştur ilkin !
Toprak rahmindekine, ‘“RAHÎM”’ şefâat
eder !
‘Ey
Toprak babası B !’ Sen ‘ÂLÎ’sin ! ‘Affet !’ Der !
‘“ALLAH’ın fıtratı”’dır, ERRAHMÂNİRRAHÎM bil !
MUHAMMED ÂLÎ ayna ! O fıtrata
mukabil !
Bu ‘ikiz zâtı’ ile, HAK
her şeyi etti halk !
Kâlbinde saklıdır O ! Onu bul ! Kabrinden kalk !
Ölüm ile kalkarsan bedeninde sen eğer,
RABB’ini görüp
dersin : ‘Fıtratımmış o meğer !’
Kendi fıtratını kul, kendisi bulabilir !
Hangi hayâtta kalkar ölü ! Yalnız HAK bilir !
‘“HAKK’ın fıtratı”’ da HAK !
Ezelîdir HAK gibi !
Anayasası
ile ayni ! Yasa sâhibi !
‘“Bu yüzden hiç değişmez ne yasası
! Ne kendi !”’
Hep nokta yazan kalem ! Ne mürekkep tükendi !
Arapça
da nokta ‘B !’ ÂLÎ “NOKTA BENİM” der !
İki ‘A’
kesişirse, merkezi nokta eder !
Yâni ALLAH yansırsa kendine, ÂLÎ çıkar !
İblîs,
ALLAH’ı tasdik ! Âdem'i eder inkâr !
‘“Benden veyâ
RAHMÂN’dan iste ! Fark yok”’ der ALLAH !
RAHMÂN
HAKK’ın sûreti ! Mâdem yok iki İLÂH !
Fıtratı yirmi dokuz isminden ibârettir !
Kendi
ismini bul da ! Kâlbde tecelli ettir !
Her
harf, bir yüce zâtın HAK ismi için remiz !
Bunlarla yönetilir âlemde her küremiz !
Her
ismini yansıtan, yansıyan gibi eşsiz !
Ona MUHAMMED ÂLÎ deyip secde
ediniz !
O
İblîs gibi deme ! ‘“Secde ALLAH’a mahsus !”’
Ya Âdem’i bil ! Konuş !
Ya da bilmiyorsan sus !
‘“Arş”’a ALLAH değil
de ! ‘“RAHMÂN
oturdu !”’ Niçin ?
‘“ALLAH dağa
inince, dağ toz olduğu”’ için !
Bu
yüzden ‘“Yer ve göğü RAHMÂN
yaratabildi !”’
‘“Âlemin
aslı fıtrat ! İBRÂHİM bunu bildi !”’
Her yerde olan ALLAH, ne diye dağa insin ?
HAKK’ın yüzü
ERRAHMÂN, mümkün mü arşa binsin ?
ALLAH
inmez ! Kaldırır o perdesini bir an !
Atomları
sıfırlar hemen ! Sessiz haykıran !
RAHMÂN
inemez ! HAK’tan ayrılamaz fıtratı !
Zîrâ
RAHMÂN’dır HAKK’ın görünen ilk suratı !
‘“RAHMÂN istivâ eder !”’ O mıknatıslar kutbu !
Bir
şeyi ekseninden ses emrine almak bu !
Merkez
noktasından O, terâziler her cismi !
Müsavi
tartma demek ‘“İstivâ etme”’ ismi !
‘“İstivâ”’ hattı, merkez
! ‘“Her şeyin bâkî yüzü !”’
RAHMÂN’a bağlı
yâni cismin RÛH denen özü !
RAHMÂN
sonsuz titreşir ! Ses ve Radyasyon evi !
RAHÎM
onu boşaltıp, sâkin kılar bu devi !
Toprak
hattı gibi O ! ‘“Sekîne”’ öbür adı !
Dişiye
bundan iyi bir ad bulunamadı !
İki
zıt ÂDEM vardır ! Nûr Âdem ! Toprak Âdem !
Nûr Âdem HAK’tır ! ‘“HAKK’ın sûretinde O”’ mâdem !
‘“O HAK sûreti”’çizer, “’İsimler !”’ Fıtrat, adı !
Fıtrat sûretindeki, cennete konulmadı
!
HAK,
cennete konur mu ? Cennet onun kendisi !
‘“Âlemlere rahmet O !”’ Âlemin efendisi !
‘“Her şeyi HAK adına halk
edip verir isim !”’
Fıtrat’ına
bürünür yâni onun her cisim !
‘“Yer ve gök bitişikken
ayırır !”’ Odur ‘“FÂTIR !”’
‘“EL FÂTIR”’ ismi ile
FÂTMA’yı hatırlatır !
Zîrâ
FÂTMA ayırır MUHAMMED ve ÂLİ’yi !
Biri ‘“Arz”’,ötekisi ‘“Semâ”’ olur ! Ne iyi !
FÂTIMA
birleştirir ayırdığını tekrâr !
HASAN
HÜSEYİN doğar ! Bu fıtrat’a ver ikrâr !
HASAN
RESÛL’e benzer ve ÂLÎ’ ye HÜSEYİN !
Namazda temiz
giysi farz ! EHLİBEYTİ giyin !
İnsânın
semâsı RÛH ! Ve bedeni ise ARZ !
Rûhu, kendine benzer
yansıtana secde farz !
RÛH
kâlbdeki ÂDEM’dir ! Benzer o
HAK fıtrat’a !
İşte bu Âdem biner ! ‘Can’ denen toprak ata !
Yâni can toprak Âdem ! RÛH ise ışık Âdem !
Temiz
deniz kirliyi arıtmak ister her dem !
Çamura bulaşmış su, kendini arıtamaz !
Önce gerekir can’a oruç, zikir ve namaz !
Isınıp buhar olur ! RÛH’a yaklaştıkça can !
Birleştiğinde duyar, vuslat üstü heyecân !
İşte bu cem’dir ! Cumâ günü kılınan namaz !
Kâlb ALLAH’ın cem evi !
Bu Câmiye giren az !
‘Cumartesi dinlendi HAK’ der ! Mûsevî
güruh !
Bilmez ! Cumâ üflendi toprak Âdem cana rûh !
Yâni
ALLAH adına işi yüklendi ‘“Bizler !”’
Hepsi, ‘ortak özleri’ HAKK’ın emrini
izler !
Besmele ‘“ON DOKUZ”’ harf ! Ayrı
yaz ! Yirmi iki !
‘Yirmi iki nokta’nın, bunlar
simgesi bil ki !
Nokta
mâdemki ÂLÎ ! Bu noktalar ‘“ÂLİN”’dir !
Secde
emri veren bu ‘“YÜCELER”’i sen indir !
‘HAK adına’ demektir çektiğin
her BESMELE !
Kendini anladıysan kendini verme ele !
HAKK’ın kendinden
başka yok sunacağı ihsân !
Bu
ihsânı hak eder, Uluğ, hâlince insân !
ALLAH
Gayb’dır ! ERRAHMÂN, ERRAHÎM’E bürünür !
HAK,
MUHAMMED ÂLÎ’nin sûretinde görünür !
Bu
nazmımız ALLAH’ın ‘ALTMIŞ ALTI’ sayısı !
ON
MUHARREM’de verdik ! Zikret ALTI MAYIS’I !
M.H.ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
10
M U H A R R E M 1419
ANKARA
- 06 Mayıs 1998
Yüz, ÂLÎ ! Kaburgalar, yazar HASAN ! HÜSEYİN !
Sağ
ve sol kol, MUHAMMED ! ‘Bacaklar’ FATMA ! Deyin !
EHL-İBEYT’in
imzâsı oldu şekli, Âdem’in !
Okuyan
secde eder ! Olduğu için emin !
Bunlardır
‘“Meleklerin
bilmediği isimler !”’
‘“İsimlerdir”’ aslında !
Görünen tüm cisimler !
İsimlerin
aslı harf ! Harflerin aslı nokta !
Nokta
sıfır ! Her şeyin içi ve dışı yokta !
ALLAH
diyor : ‘“Her
şeyin benim dışı ve içi !”’
ALLAH’ça
tanımlıyor her şeyi ! Yâni hiçi !
Benzersizin
şifresi : sıfır ! Sonsuz ! Ve ilk bir !
Bu
şifreyi çözer, ne bilgisayar ! Ne cebir !
Harf
adam’ı dönüştür de, sen ! Sayı adama !
Kime
and içmiştin bul ! Ölmeden önce ama !
ALLAH’ın bilgisi, hiç artıp eksilmez madem :
Her şey hep o bilgide ! Ama önce, ilk Âdem !
O’dur ! ALLAH’ın kendi kimliğine bilgisi !
Yoktur yaratılmakla ! Onun hiçbir ilgisi !
İşte bu ilk Âdem’in ! MUHAMMED ÂLÎ ismi !
Harflerden oluşmuştur ! Hak fıtrat o ! Yok cismi !
İlk Âdem !‘“RAHÎM olan RAHMÂN !”’ İkiz ! Bir çeşit !
‘“LÂ
İLÂHE İLLÂ HÛ !”’ Yüz on ! ÂLİ’ye eşit !
‘“Fıtrat
!”’ ‘Mayasız’ demek ! HAKK’a
olur mu maya !
ALLAH’ı bırak ! Çalış fıtratı anlamaya !
Fıtrat ‘“Fatır”’ kökünden ! Özdeş FÂTIMA
ile !
HASAN HÜSEYN’e kanal ! EHL-İ BEYT ! HARF ÂİLE !
ALLAH, bilen ! İlk Âdem, bilinen ! Fark bu, yalnız !
Bildiği yine kendi ! Bundan çok ders alınız !
‘“Fıtrat”’ değişmez !
Sâbit ! ALLAH’tan ayrılamaz !
Ancak yansır ! Onunla bütünleşmektir namaz !
Sperma, ‘“Kalem !”’ Ovül, isim yazılan
kağıt !
İkisi de ! Yansıyan ‘“Fıtrata”’ birer ağıt !
İlk Âdem yansıdıkça ! ALLAH’tan alır vücûd !
Yedinci kopyasıdır ! En yoğun olan mevcûd
!
Harf harf ! Kendine benzer çizerek resmimizi,
O, son kopyası yapar ! Rahimde cismimizi !
İnsân topluluğuna, ‘Âlem’ de denir ! Niçin
?
‘“Fıtratına”’ âlâmet her
insân ! Onun için !
Vücûddur canlı Kur’an ! Yazılmış âyet âyet !
Kâfirden saklı sırrı ! İnançlıya net gâyet !
Ya ‘“Rûh”’a ! Ya da ‘“Can”’a ! Bir pencere !
Bil ki göz !
Göz ve ‘“Ayn”’ harfi ayni !
Kur’anda ! Bakan hep öz !
Harflerden oluştuğu için insânda doku :
‘“ALLAH’ın
MUHAMMED’e ilk emri oldu : oku !”’
‘“Emre
uyup okudu RABB’inin adı ile !”’
‘ALLAH’ın adı ile’ değil ! Dikkat
edile !
‘“Bilen”’ ile ‘“Bilmeyen !”’ Ayrıldı
ilk o vakit !
‘“Bilen !”’ Kendini şahit
tutarak yaptı akit !
Şahit tuttuğu, kendi ‘HARF ADAM’ı, kendinin !
Can, melek ! Akit, secde ! İç yüzü bu ! Her dinin !
‘“Sen
kitabını oku !”’ İlk emir ahrette de !
Ölmeden oku da ! HARF ADAM refakat ede !
‘“Yüce refakatçi”’ Bak ! Kur’anda onun
ismi !
Senin gibi HARF ADAM o da ! Sırf nûr ! Yok cismi !
‘“ELİF
LÂM MİM (ALM) !”’ ALLAH’ın ‘“Kitab”’a verdiği ad !”’
‘“Hak
yolu gösterir o !”’ ‘“Fıtrat”’ olmalı murad !
Sûre başlarındaki öteki harfler ! Âyet !
Aslı, ‘“İki yedi”’ harf ! Tekrâr
etmezsen şayet !
‘“İlk
ikiz yedi sınıf !”’ Yansıtır ilk Âdem’i !
‘“Rûh”’, nebi basamağı ! ‘“RAB”’ ise, mîrâç demi !
Vücûd ‘harf’ denen sesle !
Her an yazılan kitab !
‘Hem ‘“Oku !”’ Hem de ! ‘“Dinle”’’emrineyiz muhatab !
Bu her iki emri de ! Karşılar sesli zikir !
HAK, Kur’ana ‘“Kitab”’ ve ‘“ZİKİR”’ der ! Eyle fikir !
‘Dinle neyden’ dememiş Mevlâna
ilk ! Boş yere !
Ney, yedi şakran ! Tonlar, ‘“On dokuz !”’ Aklın ere !
Kimliğini hatırlar ! ‘“Kitabını okuyan !”’
‘“Yaratılmadan,
ona öğretilmişti Kur’an !”’
‘“Ol !”’ Sesi çıkarır
o ! ‘“Ol”’ sesini duyunca !
‘Yedi yatır’la yatar ! O sesle
uyuyunca !
İslâm dininin adı ! Dikkat et ! ‘“Fıtrat dini !”’
HARF ADAM’ı oku da ! Öğren şimdi kendini :
HARF ADAM kaç beyitse, topla o sayıyadek :
Altı yüz altmış altı ! HARF
ADAM, MELK-İ SEDEK !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA - 09.09.2001
‘“ALLAH’ın herbir ismi bende”’ diyerek mâdem !
‘Yükseklik kompleksi’yle ‘“Cennetten kaydı ÂDEM !”’
Kendinde ‘var’ olanı, ‘aslen’ kendinin sandı !
‘“LÂ İLÂHE İLLÂLLAH”’ ; iken ezelde andı
!
‘Yok olacağız’ diye hep
korkarız ölümden !
Zaten var değiliz ki ! Korkalım biz bölümden !
Aslımızın
adı HAK ! Biz bir fotokopiyiz !
Sonsuz
geometride, ne dâire ! Ne pi’yiz !
Fotoğraf çektirirken, diri yalnız poz veren !
Fotoğrafıysa ölü ! ‘Bir taklit’ diyor eren !
Fotoğrafı
çektiren, ışık altında durur !
Arabı,
karanlıkta banyo edilip kurur !
Sonra o arap durur ışık altında tekrar !
O araptan beyaz bir ölü kopyası çıkar !
İşte
poz veren diri, cennetteki özümüz !
MUHAMMED’in
nûruyla orda parlar gözümüz !
‘Arap’, ‘cehennem’ denen karanlık
yerdeki can !
Beyaz olur ! Oradan dünyâya düştüğü an !
Dünyâdaki
ışık da, taklîdidir öz nûrun !
Her
şey sahte ! Kalpazan olmamaktır onurun !
Uyudukta, rûhumuz çıkıyor yukarıya !
Uyandıkta, görürüz gözü açık bir rüyâ !
Rüyâda
bizden başka kimse nasıl yok ise !
Biz
HAKK’ın rüyâsında figüran bir elbise !
‘“Dopdolu yüce”’ demek ‘“Yüce Meclis âlemi !”’
‘Nokta’ ile doldurmuş
HAKK’ın yazım kalemi !
Bu
kalemin yazdığı ‘“Ol”’ emri hep ‘nokta’dır !
Nokta
ise sıfırdır ! Yâni varlık yoktadır !
Aynaya
baktığında, yüzünü gördüğün an ,
Ayna
ortadan kalkar ! Aynen böyledir cihân !
Görünce
hayâlini, ayna da olur hayâl !
Hayâli gösteren de bir
hayâldir ! İbret al !
ALLAH’ta
var sayısız ve de vücûtsuz isim !
Kendini
bilmek için ALLAH’tan ister cisim !
Cisimlenince
artık onun ‘Mevcûd’dur adı !
‘Ezel’ olmaktan çıkıp
başlar onun ‘milâd’ı !
Sen
mevcûdsun ! HAK vücûd ! ALLAH’tır bir tek ilâh !
Mevcûd,
vücûdlanandır ! Vücûdlayansa, ALLAH !
O, vücûdlanan değil ki
! Doğup sonra ölsün !
Başka bir vücûd yok ki
! Bu tek vücûdu bölsün !
Biri
birle çarp ! Veya biri bire böl ! Ayni !
Ne artar
! Ne eksilir ! Hep kendi kalır yâni !
İlk mumdan sayısız mum
yak ! Alevi eksilmez !
İlk mum ne verip yaktı
? Bunu kimseler bilmez !
ALLAH
ilk mum gibidir ! Vücûd verir mevcûda !
Yine
kendi vücûdu, kendinden olmaz cüda !
Bir, artı aynadaki
sûreti, olur iki !
Elifi ‘B’ yapıyor ! Ayna
olan şeriki !
Sır
olur sırlı ayna ! Sûret göründüğü an !
Yâni
sûrette saklı ‘“EL GAYB”’ denilen cihân !
Sûretimizde
saklı ‘El Gayb’ın rûhtur adı !
Onu dışa çıkarmak,
kulun kutsal cihâdı !
Rûhun
birçok adı var ! Hep aynidir meâlî :
‘“Levh-i Mahfuz !”’ ‘“HAK boya !”’ ‘“HANÎF DÎN !”’ Veçh-i ÂLÎ
!
Ne kadar nûrlu olsa,
rûhta da var bir sûret !
Rûhta saklı ‘El Gayb’a
denir : ÂLÎ MUHAMMET !
MUHAMMED ÂLÎ ise, perde en
Ulu Gayb’a !
Bunlar
HAK ! ‘“ALLAH”’ diyen uğrar en
büyük kayba !
ALLAH’ın gayb’ı
ZÂT’tır ! Onu anlatamaz söz !
ALLAH için de sır o,
kendini göremez göz !
Zâtını
göremeyen ALLAH aynalar yapar !
İsimlerde
kendini görüp ! Kendine tapar !
İsimlerden ibâret çünkü HAKK’ın vücûdu !
Mevcûd, kendi isminden ona eder sücûdu !
Vücûd
ona âittir, yalnız ismindir senin !
‘Ben o ALLAH’ım demek, haddi değil
kimsenin !
HAKK’ın duyularıdır isimler ! Onu boyar !
HAK bu isimler ile görür, işitir, duyar !
İnsânda
durum tersi ! Göz sensin ! Gören ALLAH !
Gören
benim der isen ! Kendini yaptın ilâh !
Her isim farklı ayna ! HAKK’ı yansıtır başka !
Kendi yüzünü görmek ! HAKK’ı düşürdü aşka !
Her
isme vücûd verdi ! Fıtratına münâsib !
Her
ismin ezeldeki isteği oldu nasib !
Kaderini ALLAH’ın üstüne atmak ârdır !
İsmin, yani öz dokun, ALLAH gibi hep vardır !
Kendin
hariç, dünyâda ayıplama kimseyi !
Çünkü
kendi isminin emri ona en iyi !
Kâfiri îmâna HAK dâvet eyledi ! Niye ?
Dünyâda karakteri meydana çıksın diye !
Kafesi
kır ! Her hayvân kendi yurduna kaçar !
Yılan
yerde sürünür ! Kartal göklere uçar !
Can, nûr ve nâr arası ! Ne zamanki ölünür,
Cin ve Rûh arasında, pay edilip bölünür !
Bu
ikinci ölümdür ! Can iki parça olur !
En
zahmetli işlemdir ! Ektiklerini bulur !
Bencil yanı, İblîsle ateşe girip erir !
Temiz yanı, rûh ile cennete selâm verir !
İsmin,
kendini bilmek için vücûd istedi !
O
sana vücûd verdi ! Mevcûd oldun ebedî !
HAKK’ın bilgisi artmaz ki ! Yeni şey yaratsın !
Yanlışını düzeltip onu kenara atsın !
Kendi
özü ne ise ! Ne var ise kendinde,
Yoğunlaştırır
onu ! Değişme yok bu dînde !
Demek : HAK için bile dîn, bilmekmiş özünü !
İslâm teslim olmakmış ! Öze açıp gözünü !
ALLAH,
özünü bilip yoğunlaştırdı ismi !
Sen
de özünü bilip HAK nûra çevir cismi !
Beşerdeki her atom, bulduğunda özünü !
Arz da döner aslına ! Işık alır gözünü !
HAKK’ın vücûdu olan isimler, süper soyut !
Kendini
değil, yalnız HAKK’ı bilir bu boyut
!
Bu
yüzden o makamda olmaz sen ben savaşı !
Su gibi
düğümsüzdür ! Birlikte olmuş aşı !
İsim
sâbit kalarak yansır bir alt aynaya !
Aynada
Rûh belirip ! Başlar aydınlatmaya !
Beraberlik yeri bu ! Başlar burda ikilik !
‘“Ben RABB’in değil miyim ?”’ HAK her rûha sorar
ilk !
Bu soruyu
sorarken, Âdem kılığında RAB !
Toprak
Âdem değil de ! Babası “Ebû-t-turab !”
Rûh,
RAHMÂN’ı gördüğü için hemen der ‘“Evet !”’
Çünkü aralarına perde
çekmemiş ceset !
Çocuktur,
veren ‘baba’ niteliği erkeğe,
Bu
değişmez ilkeye, RAB dahi boyun eğe !
‘Tapılan’ niteliği olmaz !
Yok ise tapan !
Rûhun
merhûm sıfatı, RABB’i ‘koruyan’ yapan !
Rûh
ve RAB, iki ayna oluyor karşılıklı !
Her
aynada bir şekil çıkar Âdem kılıklı !
Rûh da
bir alt aynaya yansıyıp olur melek !
Bu canın
tek merâkı, dünyâya inebilmek !
Çünkü
kendinden yoğun olan cinler ona der,
Arzda hür
olacaksın, ne ölüm var ! Ne keder !
Sâf can
cennetten düşer yere ! İnanıp cine !
Cin ona
ceset yapıp girer kanın içine !
Can doğar
bu âleme, en âciz hayvân gibi !
Yurdundan
sürgünlerin çünkü o en garibi !
Ama bu
zavallıya HAK yine ‘rahmet’ eder !
Rûha, ‘Kalbin içine gir sen de gizlice’ der !
Getirmek
için şimdi kelime-i şahâdet,
Verildi
burda sana, hayât denen bir müddet !
Görmediğine tanık olursan, cezân hapis !
Koyarlar
zindanlara ! Bundan da âdî ve pis !
Hatırlayıncaya
dek, ‘“And”’ında gördüğünü !
Kurtulup
yapamazsın özün ile düğünü !
“İslâm
garip” der RESÛL ! Özümüz bizi özler !
‘Yurda dönelim’ diye, hep
yolumuzu gözler !
İşte ‘Olup olmamak’ bu ! Bil ki en
büyük sır !
Seni
kurtarmak için, HAK sana kadar yansır !
Aynada yansıyanı görmen için şart ışık !
Işık var da, kir varsa ! Çıkar şekil kırışık !
Önce
kalbini arıt ! Bencil her türlü histen !
Aynan
dışarı çıksın ! Tenindeki hapisten !
Sonra aydınlat onu ! ‘MUHAMMED Nûr’u ile !
Belirsin orda “ÂL-İ AB” denen âile !
‘MUHAMMED ibn Abdullah’, ALLAH’ın ‘“O NÛR”’ ismi ! (287)
Odur
‘“Göklerin Nûru !”’ Aydınlatan her
cismi !
‘Özlerin adları’ dir HAKK’ın tüm
isimleri !
“ÂL-İ AB” ya benzer gerçekte
resimleri !
Ayna tenden çekilse, ölüm ! Küçük kıyâmet !
Âlemden
çekilmesi, ‘“Büyük
güne”’ alâmet
!
Aynaya bakanınsa, çekilmesi âlemden,
Zâtına dönmesine ALLAH’ın olur neden !
Aynaya
yüz sürersen ! Göremezsin yüzünü !
Hatırla ‘Sîna’daki ‘“Çok yaklaşma”’ sözünü !
Belli bir uzaklıkta iki ayna : O ve sen !
Karşılıklı, seyrolur ‘güzel yüz !’ HAKK : Elbisen !
Kur’an
insân ikizdir :O, Kur’an ve sen, insân !
‘“İki deniz bir oldu, çıktı
inci ve mercan !”’
HAKK’ın ismi de ‘“Mü’min”’, kulun ismi de mü’min !
Bakan bakılan aynı ! Sırrı budur Âdem’in !
Sen
de aynı kişisin ! Aynadaki özünle !
Aynaya
baktığın göz, bakar sana gözünle !
Biz de ayna gibiyiz : birle, bir ! Çokla, çoğuz !
Borç vücûd ile varız ! HAK vücûd ile yokuz !
‘“Emâneti ehline teslim ediniz”’ HAK der !
Vücûda
sâhip çıkan, HAKK’a ihânet eder !
Âdem’i
sürgün eden, varlıkta ısrârıdır !
Vücûd ve mevcûd farkı, ALLAH’ın esrârıdır !
Mevcûd
sınırlı ve çok ! Vücûd tek ! Ve sonsuzdur !
Su
yukarıda buhar ! Ve aşağıda buzdur !
Hidrojen ve oksijen ötesine geçse su,
Yine onu hapseder mevcûd olmak ! Kalır su !
Özünü
gördüğünde, gelirsin önce vecde !
Sonra ‘B, ÂLÎ !’ Deyip ona
edersin secde !
Eksiktin
tamamlandın ! ‘Hakeren insân’ oldun !
Gökte
yitirdiğinle, yerde yeniden doldun !
Kimliğini
saklı tut ! Dünyâ Firavun evi !
Havrada
Mûsevî ol, Kilisede Îsevî !
Ama
nerde ne olsan ! Mâbedin olsun ‘“FUAD !”’
Çünkü orada mevcûd ‘Yücelerden yüce ad !’
Uyanmadan
RABB’imiz, gafletten uyanalım !
Rüyâsından
çıkarak, ‘“Rengine boyanalım !”’
İçimizdeki Âdem, ‘“ALLAH’ın boyasıdır !”’
Ateş
rengi bu boya ! Deriyi soyasıdır !
Nârdan
değil nûrdandır ! Bu Âdem’in bedeni !
Kendi
gibi nûr yapar, ona secde edeni !
Cennetten düşen Âdem canımızdır ! Rûh değil !
Nûr
değil ! Ateştendir ! Söndürmek için eğil !
Rûh, ‘Sîna’daki ateş ! Ne kavurur
! Ne yakar !
Omur
iliğimizde, cennet ırmağı akar !
‘“Şarkı
Garbı olmayan ağaç”’, omuriliktir !
Üstü, ipofiz ! Mesîh ! Altı seks ! İkiliktir !
‘“İbrâhim’in taptığı,
batmayan güneş budur !”’
Dokunduğu
insânı, yapar Mesîh ! Ne onur !
‘“Koynuna soktuğunda, yandı
Mûsâ’nın eli !”’
Elinden
ışıldayan ateşe dedi ‘“Beli !”’
Ateşe
giren demir, ateş rengi boyanır !
Kara yüzü
ağarıp ! Işıl ışıl uyanır
!
Ateşte
her ne varsa, aynen demire geçer !
Ad ve
vasıflarıyla, onu halîfe seçer !
Kızaramaz,
ateşe secde etmeden demir !
‘“HAK dostu”’ İbrâhim’e,‘“Ateşe gir !”’ İlk emir !
Bu aleve
girene denir artık ‘Alevî !’
Kor gibi
kızıl başı, olur radyasyon evi !
‘“İBRÂHİM’in DÎNİNE GİR”’ der ALLAH, RESÛL’e
!
MUHAMMED
için bile ! İstisna yok usûle !
Bu kıbleye
baş koydu ! Teslim olup İsmail !
Canından
vazgeçince, HAK oldu onda fâil !
Nûh’un
gemisidir bu ! Ona binen kurtulur !
Binmeyen
hayvân kalıp, ömürler boyu ulur !
‘“Demir”’ canı yoğurdu Dâvud
! Bu öz ateşte !
Doğal
yüze dönelim ! ‘“HANÎF
DÎN”’ budur işte !
‘“Her şey yok olacaktır !”’ ‘“Ölmez o şeyin yüzü !”’
Mâdemki
can da bir şey ! Ölümsüz onun yüzü !
‘“Doğmamış doğurmamış”’ ALLAH’ın yüzü budur
!
‘Yüzü’ ‘ON DOKUZ’ eder !
EHLİBEYTTENDİR sudûr !
Senden
sana giden bu, en kısa, en doğru yol !
‘“Sırat-ül-Müstakîmi”’ izle ! Gerçek Âdem
ol !
Onu
bekletmeyelim ! Oyalanıp burada !
Bizi bir
terk ederse, mahvoluruz orada !
Vicdânını
susturup aklın verirse akıl !
Özünden
koptun demek ! Şeytan gibi namaz kıl !
Aklına
sor ! Işık ne ? ‘Karanlık olmayan’ der !
Her
şeyi, bilmediği zıddıyla târif eder !
Bilmediğini
bile, beyin bilmez ! Ne acı !
Âdem’in
yaklaştığı yasak meyve ağacı !
Hep
bencillikten yana olur insânın aklı !
En azılı
katile dedirtir ‘sensin haklı !’
Rûha
sorulmaz ışık, ‘karanlık nedir’ diye !
O ışığın
kendisi ! Bize HAK’tan hediye !
İrâde
Rûhtan gelir ! Beyinindir seçenek !
İblîs,
emreden benlik, ona sen olma binek !
Azarsa,
oruç tutup azalt onun yemini !
İslâm
yap ! Taklit edip MUHAMMED-ÜL EMİNİ !
Canın
merkezi beyin ! Çalışamaz o kansız !
İblîs
kandaki demir ! Kurtulmamız imkânsız !
Gelse
içinden gıybet veya övünmek sesi,
Zekeriya
gibi sus ‘“Üç
gün !”’ Sönsün hevesi !
Sekse o iter bizi, sen değil, o alır haz !
Omur ilik aktıkça, der ‘tekrâr et, bu çok az !’
Düşmüşüz
bir tuzağa ! Sanırsın onu kendin !
Kötü
teklif yapınca, namaz kıl ! Onu yendin !
Ayartamazsa seni, ayartır bir dostunu !
Onu
senin başına sarar ! Soyar postunu !
Rüyâna
her kılıkta girebilir ! O niçin ?
‘“Her sınama için o izin
aldığı için !”’
‘Parola’yı sor ona ! Tetikte
ol her zaman !
Bilir
kişin vicdânın ! ‘“Gözü kaymaz hiçbir an !”’
Yerine
getirilir özden gelen her kelâm !
Can
teslim olduğunda, Rûh der ‘Âleykümselâm !’
HAKK’a
yakınsın artık ! ‘“Boş değil hiçbir sözün !”’
‘“Ol”’ desen hemen olur !
Çünkü çevirmen özün !
Ten
hapsindeki canın rüyâsını et tâbir !
Hak
ettiği bedene sok ! ‘“Açılınca kabir !”’
Bulmadıkça can özü, bitmez kabir azabı !
Sokar
her bir kalıba, seni HAKK’ın gazabı !
BESMELE,
yâni RAHMÂN adına öz yargılar !
İnsân bu müthiş sırrı öldüğü an algılar !
B,
Beytullah ! Öz kendin, nokta : “Hacer’ül-esved !”
ZÂT-I
ÂLÎ yüzüne dedik, elestte ‘“Evet !”’
Hakkı
yenilen ÂLÎ açıklamadı gaybı !
Fakir
çalıştı biraz tamir etmeye kaybı !
M.H.ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
10 MUHARREM 1966
ANKARA
İçten
dışa sızınca fer,
Başlar
senden sana sefer !
Korkunç
bir ses işitirsin !
Her
noktandan fışkırır ter !
Nabzın
olur eksi sıfır !
Yoktur
ölüm bundan beter !
İpofizin
ışıldayıp, !
Tûr
dağına asar fener !
‘“Asânı at !”’ Emri verir !
Belkemiğin
olur ejder !
ZÜLFİKÂR bu ! Kından çıkmış !
Radyasyonu
Arşa gider !
Voltajdan
sen, tam ölürken !
Sâkin
ol ! Ben ‘“Sekîne”’ der !
İner
Cibril voltajına !
Evlâdına acır Peder !
Kâlbindeki
kara delik,
Açıldı
mı ! Tamâm zafer !
Zaman biter ! Mekân biter !
Yok olanı, yoka iter !
O
vakit HAK ordusunda ,
Olursun
bir sâdık nefer !
Ne
senlik var ! Ne benlik var !
Herkes özdeş !Tam birader !
Şeytanını
İslâm yaptın !
Güreş bitti ! Boştur minder !
Teslim
oldun !‘“Selâm”’ sana !
Olmadı
bu ömrün heder !
‘“Îsâ
gibi Rûhtan doğdun !”’
Çilen
bitti ! Çekme keder !
‘“Ne anan var, ne baban var
!”’
‘“Ol”’ de ! Olur ! Her
sözün HAK !
Üflediğin, kıyâm eder
!
Her
cana giysi biçersin !
Elindedir ! Bütün
kader !
Şah
damarın bağlı ŞAHA !
Rehin
tutar ! Seni HAYDER !
‘Ben’ diyenin ipi kopar !
‘“Taşa kadar düşüp öder !”’
‘“Basü badel mevt”’ bu mesaj !
Budur
halktan saklı haber !
‘“Tekneni
del ! Kafanı kes !”’
HIZIR
ile ol beraber !
‘“Mûsâ
bile yolda kaldı !”’
Eren, ermeyeni, yeder
!
Fakir
gibi bir derbeder !
Pis
bir can cin ! Gebert onu !
Ya
ölümsüz ol, ya geber !
‘“Ortaksız HAK din”’, işte bu !
Başka her dîn ! Afyon ! Eter
!
M.H.ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
ANKARA–
03.01.1996
Horasan neresidir ! Viyana bak neresi !
HACI BEKTAŞ VELÎ’yi ! Müjdeler ‘“RÛM”’ sûresi !
Tamamlamaya geldi ! Gasp olan misyonunu !
Halife atamıştı zîrâ MUHAMMED onu !
HACI BEKTAŞ’a çıkar ! Osmanlının temeli !
‘“HANİF DİN”’i kurmaktı ! Onun birtek
emeli !
Netekim ! Sarı Saltuk Balkanları kazandı !
Halk
Îsâ’yı anlayıp özüne içti andı !
Ganimete dönüştü ! Ama fetih zamanla !
Zâlimler sultan oldu ! Gerisini sen anla !
Yıldırım Beyazıt’ı ! Rezil etti kibiri !
‘“Hortumunu
dağladı !”’ Fil ile gelen biri !
Arzı paylaşamadı ! Bir şaşı ! Ve bir topal !
‘Topal Timur’ ismini ! Lânetle
ağzına al !
FAZLULLAH’ı ! Bu topal şehid edip harcadı !
Bak
! HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFA’ya denk adı ! (1729)
Selim ! Kestirdi kırk bin genç Türkmen alevîyi !
Yavuz ! Diye anılır ! Demek cellâtmış iyi !
Araptan hilâfeti ! O aldı başa belâ !
O Arap ki ! Davacı yarın ondan KERBELÂ !
Yeniçeri cellâdı Mahmud ne ? Gözünü aç :
Annesi ölüyorken ! Öpsün diye verdi haç !
Bu olay daha sonra özenle yalanlandı !
Ama kesin ! MAHMUD’un tutmadığı ! ‘“İlk And’”ı
‘Ganimet ordusu’nun defterini o dürdü
!
Art niyetle yüzünü Avrupaya döndürdü !
‘Art niyet !’ Şimdi artık ilk meyvesini verdi !
‘Haçlı’nın rehiniyiz süresiz
! Akıl erdi !
Aklını başına al ! Ve zincirlerini kır !
‘Özümden başkasına bağlanmam’ diye haykır !
Osmanlı neden çöktü ? Bakıp ibret alınız !
Yıldönümünü kutlar ! Gerici ümmet yalnız !
Gazînin soyadında iki mesaj var ! Niçin ?
“Dinim
şaman ! Aslım TÜRK benim” dediği için !
Japon Şinto dininde de var ! ‘ATA’ya secde !’
‘“Âdem’e
secde emri”’ bu ! Herkes dikkat ede !
‘“İBRÂHİM’in dini ve milleti”’ bak ayni söz !
‘HANİF Dünyâ devleti !’ Demek bu ! Açılsın göz !
‘Evrensel anne baba !’ Gerçekleştirir onu
!
‘“MELK-İ SEDEK”’çıkınca ! Şeytanın
gelir sonu !
‘“Kum
gibi çoğalacak İbrâhimin kuşağı !”’
Özünden başkasının olmayacak uşağı !
‘“Hem
ALLAH !”’ ‘“Hem
Yehova !”’ ‘“Bil
söz verdiler böyle !”’
HAK, sözünden döner mi hiç cancağızım söyle !
‘“İBRÂHİM’e
yüzünü dön emri var AHMED’e !”’
‘İkisi geldiğinde yüz yüze !’ İlk Âdem de !
‘“Arzdan
çıkarak”’, İslâm yapacak evlâdını !
Ve ‘“İBRÂHİM
milleti”’ koyacaktır adını !
Millet ! Yâni devletle ! Ayni şey olacak din !
MELK-İ SEDEK de böyle yapmıştı ! Dikkat edin !
Şeytan sorunca ‘Arzdan çıkan ikiz kim’ diye !
HAK diyecek ! ‘Selâm ver hep beklenen
MEHDÎ’ye !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
1729
= HAZRET-İ MUHAMMED MUSTAFA
1729
= ŞİHAB-ÜDDİN FAZLULLAH EŞ-ŞEHİD
Cemaat
imâm için günde beş kez müşteri !
Beyni
yıkanıp halkın çalınır alın teri !
Cumâ minbere çıkıp bağırır avaz avaz !
Söylediği zırvalar ne hutbedir ! Ne vaaz !
Hem
ağlar hem ağlatır ! Çoktur gözünü ovan !
Sanırsın
doğramakta vaiz efendi soğan !
Sâde âyet söylerdi bil ki hutbede RESÛL !
Hutbede hadîs naklî sonra konmuş bir
usûl !
Çünkü
âyet düzülmez ! Hadîsse, öyle değil !
Sekiz yüz bin hadîs var !!! Ayıklamaya eğil !
Buhari, ayıklayıp bulmuş doğru iki bin !
Bence iki haneli bir
sayıya kadar in !
Sonunda
çıkacaktır karşına yine âyet !
Kur’an hem bidâyettir yani hem
de nihâyet !
Yorumda
hadîslere asla gerek yok ! Niçin ?
Âyetler birbirini yorumladığı için !
İkide
bir getirir o hep namaza sözü !
Çünkü
müşterisini arttırmaktadır gözü !
Sâde Cumâ namazı kılmakken câmide farz ,
Der
: “Mirâçta
edildi kula ‘elli
vakit’ arz
!”
Yâni
ister camiden halk hiç çıkmasın ! Niçin ?
‘Câmi’ye diye daha çok cebe
atmak için !
Halk, ekmeğinden
kesip, olsun Mekke de hacı !
Üfürükçüye gitsin,
varken tıpta ilâcı !
İmâm nikâhı ile kurulsun her âile !
Geç yatsa da uyansın sabâh ezânı ile !
Bilmez ki ! Ömer on yıl sonra ezân önerdi !
Bilmez ki ! Niçin RESÛL ilk, KUDÜS’e dönerdi !
Peygamberin devrinde var
iken yüz bin kişi,
Bir tâne câmi vardı !
Cumâ günüydü işi !
Çünkü mü’min evinde
yapar idi ibâdet !
ÎSÂ
da der :‘Gizlice tapmak HAK
DÎNDE âdet !’
Arabını
vereyim ! Kendin banyo yap resmi !
Yezîddir en
çok câmi ilk yaptıranın ismi !
İlk rûhban sınıfını, para
verip o kurdu !
Her Cumâ EHLİBEYT’e bunlar lânet
okurdu !
Bunlar
ALLAH adına simsar oldu insâna !
Şimdi
ey DÎN SİMSARI ! Sorularım var sana !
Âlemlerin
RABB’ i der : Tevrât da‘“Kutsal Kitab”’,
Mûsâ’ya
‘“Seçkin Resûl”’ diye eder o hitab !
Tevrât’a
göre, Âdem milâttan dört bin sene ,
Önce
doğdu ! Çok yakın geçmişi var desene !
Çünkü var
birkaç milyon yaşında kafatası !
Demek
ki, bu insânlar ÂDEM’in de atası !
Âdem’den
öncekiler hangi ezânı duydu ?
Hangi
câmide onlar, hangi îmâma uydu ?
Ne
biçim namaz kıldı ? Ve nasıl aptes aldı ?
Hangi
ay oruç tutup onlar, kaç gün aç kaldı ?
Hangi
Kâbe’ye gitti ALLAH’ın evi diye ?
Hangi
kurbânı kesip HAKK’a etti hediye ?
Günâhları
yüzünden kimden şefâat umdu ?
HAKK'ı
nasıl birledi ? Nasıl gözünü yumdu ?
O hangi dîne göre
ahrette yargılandı ?
Hangi dualar ile
o tanrısını andı ?
‘Hangiyle’ çok sorum
var ! Ama keseyim kısa !
Gelelim şimdi artık dînlerin esâsına !
Bunların
hiçbirine cevap veremezsin sen !
Beni
dikkatle dinle öğrenmek ister isen !
İnsân memeli robot değildir alelâde !
Kendine
sorumludur ! Çünkü var hür irâde !
Doğruyu
ve yanlışı ayırmak kutsal iştir !
Bu
yüzden birçok organ, sağ ve sol dizilmiştir !
Bu seçimi yaparken VİCDÂNDIR danışmanı !
O sesin sâhibi HAK ! Rûhun olarak tanı !
‘GİZLİ İMÂM’ MEHDÎ , O ! Ona uymandır secde !
Günde ‘Elli vakit’ uy ! Bir
gün gelirsin vecde !
Kendi nûrunu görüp etrafında dönersin !
Güneş doğduğu için, bir mum gibi sönersin !
Âriyet ve
variyet bütünleşir ! Tevhîd bu !
Bu
bütünün Kur’an’da adı ‘“Bizler”’ gurubu !
VİCDÂN seni zorlamaz ! Son söz
kalmıştır akla !
Ama ölünce, aklı vicdân yargılar HAK’la !
Her hayırın ‘“Hamd”’ olup şefâat eder
sana !
Orda ancak kendidir dost ve düşman insâna !
İnsân bir istiridye ! İçinde saklı inci !
Ermeden,
bu inciye onun olmaz bilinci !
Beyin
uyurken çıkar O ! Uyandı mı girer !
‘“Arza girip çıkanı bilir
HAK”’ ve gerçek er !
‘“Secde çamura değil !
Üflenene yapıldı !”’
HAKK’a ancak, erenin perdesinden tapıldı !
‘“RAHMÂN önce halk
etti ! Sonra öğretti beyân !”’
‘Beyân’ Kur’an demektir !
Erende oldu ayân !
Erendir ! HAKK’a Arzda inşâ olan ilk mâbet !
Sendeki de ayni rûh ! Bul da onu SECDE et !
İşte
‘“HANÎF DÎN”’ budur ! EBEDÎ ve
EZELÎ !
Kâlbindeki
sözlündür ! Nikâhla O güzeli !
ÂLÎ’ye
nikâhlarken O ciğerparesini ,
Dedi
:“Fakir
isen ver, FATİHA sûresini !”
O
an başka sûreyi RESÛL anmadı ! Niçin ?
“Fakire” “FETİH” şarttır ! ‘Yüz görümlüğü’ için !
‘“Kâlbini açtı ALLAH önce
RESÛL’ün bile !”’
‘“Güçlendirdik onu der HAK,
bizden bir RÛH ile !”’
‘“En yakın müezzinden dinle artık ezânı !”’
Cenâze
namazını kıl ! Terk et vehmi, zanı !
O vakit seccadeni Arş üstüne serersin !
Rûhunun fışkırdığı RAHMÂN’ına erersin !
Ayna
gibi ! Aslına hep şahâdet edersin !
‘Bende
gören ! Duyan yok ! Bunlar hepsi sen’ dersin !
İnsâna
üflenen Rûh , Âdem olan Atası !
Kur’an’da adı ‘“HANİF !”’ ; Gayri, lâf salatası
!
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 10.04.1997
Peygamber için demek ‘sâdece bir postacı !’
Ne
büyük iftirâdır ! Hem de ! Ne kadar acı !
Cebrâil’dir
postacı olan ! MUHAMMED değil !
Vahyi
kâlbe indiren RÛH’un sırrına eğil !
Çünkü
‘“RÛH”’dur ! Kur’an’da
CİBRİL’in öbür adı !
RESÛL
der : “Benden
önce bir rûh yaratılmadı !”
Yâni
RESÛLULLAH’ın kâlbine inen ‘“O RÛH !”’
Özünün
yansıması ! Bundan gâfil ham güruh !
LÂ
İLÂHE İLLÂLLAH ile İslâm olunmaz !
MUHAMMED
RESÛLULLAH demek de şart ! Bilen az !
‘“Onun eli üstünde çünkü
ALLAH’ın eli !”’
O
eli tutup ‘evet’ dedik RABB’e !
Ezelî !
‘“ALLAH, o ok attığın el,
benim elimdir”’der !
Tohum
gibi ! Sırrını kendinde saklar peder !
Sâde
ALLAH’ı yâni kabûl etmekte yok kâr !
‘“İblîs”’ olur ! ÂDEM’i her
kim ederse inkâr !
‘“İblîs ALLAH’a evet dedi !
Hayır RAHMÂN’a !”’
Yâni
RAHMÂN, Âdem’e büründü ! Budur mânâ !
‘“RAHMÂN arşa oturdu”’ demekte ALLAH mâdem
!
‘“RAHMÂN’ın oturduğu Arş !”’ Olmalıdır Âdem !
Bu
yüzden ‘“Arşı
taşır sekiz melek”’ veya ‘“Su
!”’
‘“Cennet de su üstünde !”’ ‘“Taşınan HAK !”’ Doğrusu !
Arş
ile cennet, Âdem ! Taşımak, ‘“Secde”’ demek !
Bu
Kâbe’yi dönmezsen ! Dünyâda boş her emek !
‘“Sekiz melek”’ demek ki ! ‘“Sekiz cennet kapısı !”’
‘“Âdem’e tapanındır !”’ Ancak cennet tapusu
!
‘“Sekiz melek : ‘“Dört çifttir !”’ ‘“Cennet ırmakları dört !”’
Sayıca
EHL-İ BEYT’e denk ! ‘“Dört ırmak !”’ Sırrı ört !
‘“Rüzgâr başında taşır !
Süleyman’ın tahtını !”’
‘“Su NÛH’un gemisini sırtlar
!”’ Bulur bahtını !
‘“Kucaklar İBRÂHİM’i ‘“SELÂM”’ vererek ateş !”’
‘“ÎSÂ elinde çamur, uçan
kuşa olur eş !”’
Ateş
! Hava ! Su ! Toprak ! ÂDEM’e edip secde,
Olur
‘“Dört
Arş meleği !”’ Dört cinken ! Gelip vecde !
Şeytan’ı
İslâm yapmış ! Züleyha denilen can !
Yatar
‘“YUSUF
RÛH”’ ile ! Duymadan pis heyecân !
Bu
birleşmeden doğan zâtın ‘“SELÂM”’dır ismi !
‘“Yerden göklere kadar
cennet’tir !”’ Onun cismi !
‘Bu doğum târihidir !’ Başlangıç olan
mîlât !
Öteki
târihleri, târih sepetine at !
“O kara taş” ağarıp ! Başlar ‘“Kadîr gecesi !”’
ÂLÎ
ile çözülür ! Kaderin bilmecesi !
HAK
perdesini açıp ! En büyük merâk diner !
Başta
EHLİBEYT ! Sonra her eren ! Kalbe iner !
İşte
bu cennet ZÂT’a, Kur’an’da ‘“SALÂT”’ denir !
Bu
yüzden ona secde ‘“Cennet”’ ile ödenir !
HAKK’a
erenin hakkı verilir ! Hakkı ile !
‘“Saflar sıklaşıp !”’ Büyür ‘“Biz”’denilen âile
!
‘“Selâm”’dır melek ile İblîs
arası sınır !
‘“Cehennem”’, sırf taşlaşmış
kalbler ile ısınır !
Halîfe’nin,
‘“ZÜLKARNEYN
!”’ Veya ‘ZÜLFİKÂR’ ismi !
Çift
yüzlü kılıç ! Rûh’u Gayb’da ! Âlemde cismi !
Cisminden
çıktığında Rûh’u ! Sonsuzdur eni !
HIZIR
İLYAS’ tır o an ! Veyâhut ‘GAYB ERENİ !’
Her yerde hazır nâzır ! ‘“Âlemlere rahmettir !”’
Ona ‘salâvat’ getir de !
Kendini affettir !
Özü
gömdüğün için tövbe et ! Özür dile !
O
huzura çıkılmaz ! Sırtta tabutun ile !
Kendini
o hâliyle sana göstermez ! Niçin ?
Sevgisi
öfkesine üstün geldiği için !
Seninle
arasına bu yüzden çeker perde !
Cisminin
arkasında, RÛH’u bekler siperde !
O,
‘“ALLAH’ın
askeri !”’ Ve sen ‘“İnsân
şeytanı !”’
‘“Cin şeytanı”’ olmadan ! Artık
RABB’ini tanı !
‘“Cihâd yap”’ sen de Uluğ ! OL
kendine ‘“Halîfe
!”’
Senin
üstüne değil başka bir dîn vazîfe !
Bak
‘“ALLAH
ve her melek RESÛL’e selâm eder !”’
Bize
de ‘“Ona
salât ile selâm edin”’ der !
‘“Salât ve selâm”’ ile RESÛL’e ! Biter
namaz !
Yoksa ! Hiç bir ibâdet, bil kabûl olunamaz !
MUHAMMED
‘“Ölmez
yüzün !”’Odur ‘“HANÎF”’ ve ‘“İSLÂM !”’
Öbür
adları ‘“SALÂT”’ ile ‘“SELÂM !”’ Vesselâm
!
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA
– 03.05.1998
Her nebi söz vermiştir doğru olmaya ! Niçin ?
‘“Ahde vefa”’dan doğru şey
olmadığı için !
‘“Kendisi
ve Nebinin fıtratı oldu şahit !”’
‘“HAK her nebiden aldı !
EHLİBEYT için ahit !”’
‘“Her
nebi MUHAMMED ve EHL-İ BEYT’e verdi söz !”’
Zîrâ
MUHAMMED ÂLİ nûru, hepsindeki öz !
“Nebiydim dedi resûl ! Daha
çamurken Âdem !”
ALLAH’tan sonra, RESÛL ve EHL-İ BEYT’in kıdem !
Ahitsiz, kimse nebi ! Melek ! İnsân ! Olamaz !
Ahdi ÂLÎ sorgular ! Mümine budur namaz !
‘“HAKK’a
kâfi şâhit o !”’ ‘“Kitab ilmine sahip”’
‘“ALLAH
rızası”’ için ! MURTEZA yegâne ip !
‘O İpi tutacak mı’ diye doğar her
insân !
‘HAK dost’ elini tutmak !
Sağken en büyük ihsan !
El tutanın sevabı ! On misliyle ödenir !
‘EBUTTÜRAB’a türab oldun ! Sağa
geç’ denir !
El tutmak için yalnız ! Mümine yok zorlama !
Sevabı ne kadarsa, o kadar alır ! Ama !
EHL-İ BEYT düşmanını ! ‘“Suratı ele verir !”’
Marsık
yüzünü, ÂLÎ ‘“Ateşe atıverir !”’
‘“Konuşmaya, RAHMÂN’dan
yalnız O aldı izin !”’
‘Haykırır !’ ‘İşte hakkın budur’ deyip ‘“MÜEZZİN !”’
M.H.ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
ANKARA
– 22.11.2000
Ahit
= söz
A
: TAKDİM
‘“ELİF
LÂM MİM ! Kitab’ın ALLAH katında adı !”’
HAK diğer şifreleri verdi ! Açıklamadı !
Tüm şifreleri bilen ! Olur ‘“Kitab bilgini !”’
‘“Kovabilir
Mûsa’yı bile !”’ Çeksin ilgini !
O kim ? Nedir ? Nasıldır ? Bilinmez ! ALLAH gibi !
Kitabdaki tek bilgi ! ‘“Kitab ilmi sâhibi !”’
BLAVATSKY
açıklar sırrı ! ‘Enerji’ ile !
Kur’anın sırlarını ! Hiç getirmeden dile !
Burada örtüştürdü fakir ! İkisini de !
‘“KİTAB
İLMİ”’ sır kaldı ! En sonunda ! Yine de !
B
: ALLAH
ALLAH serbest enerji ! Yâni mâdde dışında !
Nûr değil ! ‘“Nûr
üstü nûr !”’ Madde var her ışında !
Karanlıktır her ışık ! Madde olmayan yerde !
Ona ‘“Kadir
gecesi”’ ve “Hacer-ülesved” de !
Sonsuzluğu içinde özgür ! Ve yapayalnız !
ALLAH olduğunun O ! Bilincindedir yalnız !
Yâni ALLAH fikri var ! Ama yok ben bilinci !
Kabuğunun içinde ! Ortaya çıkar inci !
‘Ben bilinci !’ Sâdece madde
içinde mümkün !
Sâhibinden farkı yok ! Madde dışında mülkün !
Bak
! Sina dağında O ! Mûsa’ya ‘“Ben, benim”’ der !
Kendini ! Yine kendi ile O ! Tarif eder !
Bu aşamada ! ALLAH olmalı onun adı !
Şekli yoktur ! Miraçta bile gören çıkmadı !
Nitekim ! ‘“Îsâ
ona kimliğini bilmem”’ der !
Ancak
RAB anlamında ! Ona der ‘“Aziz Peder !”’
‘“Vazgeçebilir
her an âlemlerden !”’ Soyuttur !
Zîrâ o, nokta gibi ! Sıfır olan boyuttur !
Ondan başka vücûd yok ! Kendine çeker tekbir !
Sonsuzu
sıfırla çarp ! Çıkar ‘“Ehad !”’ Birtek bir !
İki sonsuz olamaz ! Ondan başka yok vücûd !
Sonsuz bölünemez ki ! Olsun dûa ve sücûd !
Sonsuzun karşısında ! Sonlu ne yapabilir !
Doğa yasalarına ! Körce uymayı bilir !
C
: RAB
Sonsuzda vardır ne baş ! Ne son ! Ne dış ! Ne de iç !
‘“Her
isim onun !”’ Ama kendi taşıyamaz hiç !
Herbir
ismi, o ismi yansıtana, o yükler !
Kur’an bunlara diyor ‘“ALÎN !”’ Yâni ‘Büyükler !’
Mülkü HAK kendi yapmaz :! Açıklar bir irâde !
‘“Ol
!”’ emrini verdiği ‘“Halife”’sine ! ‘“RAB”’ de !
‘“ALLAH
adına”’ demek ‘“Besmele
!”’ Anla niçin :
‘“RABB’”i kullanır ALLAH
âlemde ! Onun için !
ALLAH’ın RAB ismini ! Ortak taşır iki zât !
ALLAH’ı ‘gayb’ olmaktan !
RAB’dır eyleyen azat !
RAB’da var ! Pozitif ve negatif iki kutup !
Terâziler, ‘“Sekine !”’ İki gücü denk tutup
!
ALLAH’ın vücûdunda mevcûd sayısız nokta !
Sâde isimleri var ! Cisimleriyse yokta !
ALLAH ‘ben’ bilincine !
İsim, ‘vücûd’a muhtaç !
Bu alışveriş ile ! Giyer her ikisi taç !
Kendini bilmek için ! Kendi olmayan gerek !
Mâdde içine, Yusûf gibi yâni girerek !
Bu
nedenle ALLAH’ın Yusûf, en güzel adı !
‘“Ona,
kendi dışında !”’ ‘“Hiç
tapmayan kalmadı !”’
Yusûf öyle biri ki ! Yok ondan daha güzel !
Ona kendi gözünden bakıp sevmek ! Farz ezel !
‘“ALLAH’ın isimleri !”’ Asâleten
kendinin !
Vekâleten birini al ! Bu, amacı dinin !
HAK, perdeden fışkırtır ! Nokta kadar bir madde !
Bu ilk soyut maddeye ! ‘Öz annen MUHAMMED !’ De !
Ve ALLAH’ın ‘HAK’ ismi ! Bu
noktaya bürünür !
İçinde ! ‘Öz babamız’ olan ÂLÎ görünür
!
‘Ben’ bilinçli, ‘belirli’ bir HAK ! Ortaya
çıkar !
‘“RABB’iniz
değil miyim der ?”’ Gören etmez inkâr !
‘“Ben
ilâh mıyım ?”’ Diye bakınız sormaz ALLAH !
‘“Hû”’ yâni ‘“O”’ bilinçli ve ‘“Gayb”’dır zîrâ ilâh !
‘“İster
istemez herşey ona tapar !”’ Der âyet !
Yalnız ALLAH kalırdı ! Sınır kalksaydı şayet !
Zîrâ sınırsız güçle ! Aynidir sınırlı güç !
Bütününden
bağımsız parça hayâl etmek güç !
Pınardakinin ayni ! Testiye konulan su !
Testideki su ! Yine pınar değil doğrusu !
Vücûd
ALLAH ! Başa O ! ‘M’ koyup yapar mevcûd !
O etkin ! Kul edilgin ! Öyleyse şarttır sücûd !
Bunu ‘“Hanif”’den başka ! Hiç
kimse anlamadı !
Anlamayanın ! ‘“İblis”’ oldu Kur’anda adı !
Âdem ! ALLAH’ın sende saklı olan modeli !
Onu bul ! Gönüllü tap ! Tut sağ iken o eli !
Ölünce tutamazsın ! Seni tutup yargılar !
Huyunun sargısıyla ! Mumya gibi sargılar !
D
: RÛH
‘Uzay cenneti’ idi ! İlk
sâf maddenin adı :
‘Nokta’dan daha büyük bir şey
! Yaratılmadı !
RAB, cennet inşâsını ! ‘“RÛH”’ denen güce verdi !
Yardımcısı
‘“Âdem”’i ise, ‘“RÛH”’ çok severdi !
Enerjileri ‘“Ses”’le dizdi Âdem ! ‘“Yedi Saf !”’
‘“Saf”’ dışına ‘“İzin”’siz çıkmak !
Edilmezdi ‘“Af
!”’
‘Titreşim’ine göre ! Her melek
sıralandı !
‘“Âdem
titreşimine”’ ermeye içti andı !
Sekine RÛH’a ! RÛH, ilk Âdem’e devretmişti :
‘“Yedi gücü !”’ Bu ise en sorumlu
bir işti !
‘Arz’ın öz geçmişi’dir ! Bu hikâyenin
sonu !
Çok dikkatle okuyun ! Ne olursunuz onu !
E
: SEKİNE
ALLAH yapyalnız ! Ama vücûdu çıplak değil !
Tüle bürünmüş gelin ! Bu örtünmeye eğil !
Yâni O hep bâkire ! Çünkü her an perdeli !
O perdeyi aralar ! Sırf Sekine’nin eli !
‘“ZÂT”’ı, ‘“ALLAH”’a ! Onu, ‘“RABB”’e ! ‘“Sekine”’ bağlar !
AHMED’i de ÂLÎ’ye ! Her enerjiyi sağlar :
Maddedeki yarısı ! Yön verir 6 güce !
Elektrik ! Bu güçler arasında en cüce !
Sekine’den fışkıran 6 ikiz ereni,
Yayar bu ‘6 gücü !’ Öv ! ‘İlk himmet’ vereni !
‘Himmet veren !’ Onların ‘ilk ikiz ortak özü !’
Bunlardır ! Kur’andaki ‘“İkiz yediler !”’ Sözü !
Madde dışı yarısı ! ‘“İrâde”’yi nakleder !
Bir de ! Maddeden çıkmak isteyenlere ‘dur !’ Der !
İlk
madde, ‘“Yüce
Meclis !”’ Dolu enerji ile !
Bu saf melekler ister ! Ordan azad edile !
‘“Son sınır”’da yol keser ! Tam
‘“19 zebâni !”’
12 yedek gücü ile Sekine yâni !
‘“En son gün”’e kadar o ! Sınırlı
gücü bağlar !
Ve o güç : ‘beni kurtar hücremden’ diye ağlar !
Başını hücresinin duvarlarına vurur !
Bir çıkış yolu bulmak için o döner durur !
Kâbe’yi içten tavaf eder ! Zavallı hacı !
‘Hacer’e der : ‘kapıyı aç bana !’ ‘Artık acı !’
Sekine ! Göz yaşına sonunda dayanamaz :
Zâten ‘öz’e kavuşmak olduğu için
namaz,
Kapıyı
açar : yâni son sınırı kaldırır :
Özlem duyduğu ‘kendi huzuruna’ aldırır !
Sekine ! Sınırlıyı sınırsızdan ayırır !
Ne ‘“RAHMÂN
!”’ Ne ‘“RAHÎM”’i, ‘“RAB”’dır diye kayırır !
Çift
kefe HAK terâzi ! FATIMA ‘“FATIR”’ ismi :
‘“ELİF”’ gibi saklanır !
Yazılırken ‘“B İSMİ !”’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 05.02.2002
I İLK UZAY !
HAK sırf göz ! Her göz
gibi ! Göremez O kendini !
‘“Öz aslını”’ aynada görmektir ‘“HANÎF DÎN”’i !
Yasasını
ilk önce kendine uyguladı !
Bu
yüzden ‘İlk Müslüman’ oldu ! ALLAH’ın
adı !
Her yerdeki vücûdu,
bir noktadan çekildi !
Nokta ilk uzay oldu !
Boyutsuz bir şekildi !
Görülemeyen
saydam cevherde, olmaz boyut !
Yâni
hiç madde yoktu ilk uzayda ! Tam soyut !
Noktayı merkez yapıp
ALLAH çepçevre sardı !
Kendini seyretmekti
orda, fikrinin ardı !
Âlemin
ilk rahmine, her kutsal kitab ‘“Su”’ der !
Su,
anne, yâni ! Mâ - üm eşittir ! Kırk bir eder !
Buradan gelir, ‘Kırk bir kere mâşallah’ sözü !
Bu sudur ana madde ! Bu sudur hayât özü !
Bu
uzay, Meryem gibi, idi Îsâ’ya gebe !
Mesîh’i
doğurtacak olan RAB, idi ebe !
Dev bir yumurta ! Boş
bir parabol ! İdi uzay !
İki odak dışında, ne
Güneş vardı ! Ne Ay !
ALLAH’ın
boşalttığı bu yer karanlık idi !
ALLAH’tan
boşanmışın, karanlık, tek şâhidi !
ALLAH’ın bağışına, bu
boşluk idi muhtaç !
HAK’tan her soyutlanan
! Olur ışığına aç !
ALLAH’tan
ikiz ışın çıktı ! RAB onun ismi !
Hem
RAHMÂN ! Hem RAHÎM O ! ALLAH’a benzer resmi !
Parabolde pozitif
odak, oldu ‘“ERRAHMÂN
!”’
Negatif kutbu ise, ‘“ERRAHÎM !”’ Eyle îmân !
‘“ALLAH’ın benzerinin,
benzeri yok”’der, ÂYET !
Çünkü
olmaz gölgenin gölgesi ! Normal gayet !
Sonraki ikizlere, bu nedenle deme RAB !
‘“Gölge uzantısı de !”’ Çekmeyesin ıztırâb
!
RABB’İN pozitif kutbu
RAHMÂN, Rûhu neşretti !
RÛH,
babası RAHMÂN’ın emrindeki sûretti !
Negatif kutub RAHÎM,
fışkırttı ‘Sekîne’yi !
Sekîne de RAHÎM’e ayna
oldu en iyi !
Rûh
çift cinsli kelime ! Hem erkek ! Hem de dişi !
Ses
gücünü nakleden Sekîne ! Görür işi !
RAHMÂN’ın ‘“Arş”’ı, rûh’tur !
Sekîne’dir ‘“Kürsüsü
!”’
Bu iki kıymet, ‘“Kadîr gecesi”’nindir süsü !
RAHMÂN
rûha yansıdı !‘“En
üst ufuk”’ tan bindi !
ARŞ,
ilk uzayı cennet yapmak üzere, indi !
Kumru nasıl kalırsa
sâbit ! Titretip kanat,
Rûh titredi ! Zirvede
durdu ! Bu, müthiş sanat !
Titreşimin
sesini Sekîne iletince,
Dalgalandı
ilk sular ! Titreyip ince ince !
Enerjiye dönüşüp
dalga, dört akım oldu !
Uzay Cennete dönüp HAK
ışığıyla doldu !
Memesi, dört kanaldan
süt veren ‘“Bir
Bakare !”’
En uzun sûre oldu !
Niçin ? Düşün bir kere !
Tam
dokuz ay on günde doğar ! Burnu hep ıslak !
İneğe
tapılmakta bir sır olmalı mutlak !
‘“Zülkarneyn”’e benziyor ! ‘“Çift boynuzu”’ yay gibi !
Harfleri ALLAH ile
ayni ! ‘Yeni AY’ gibi !
Bu sûre ‘“ELİF LÂM MİM”’ ile başlıyor !
Niçin ?
‘“Bu inek dokununca ölü
kalktığı için !”’
Çünkü, ‘“ELİF LÂM MİM”’dir, şeytandan ‘“Saklı kitab !”’
‘“Temiz dokunabilir !”’ Gelir özünden hitab
!
İşte
budur ! ‘“YAHYA’nın
suyla yaptığı vaftiz !”’
Îsâ’yı
Mesîh yapan o ‘“Kumru !”’ Bundan bir
iz !
‘“O
kuşları havada tutan benim”’ der, RAHMÂN !
Yâni RÛH bir güçtür
ki, titreşim yapar her an !
Titreşim
sayısıdır meleklerin kanadı !
Rûhunkinin
altında olanın, ‘“BİZ”’ler Adı !
İşte bu titreşimin
sesine HAK,‘“Sayha”’ der !
Bir anda her şeyi var
veyâhut da yok eder !
Dönelim
uzay boyu olan cennete yine !
Tâ
ki herkes ‘“ALLAH’ın yapısı”’nı giyine !
‘“Arzdan Göklere kadar olan
cennet !”’ Bu cennet !
Çünkü onun boyutu, o ilk uzay ile denk !
Tüm
melekelerini, HAK bu cennette açtı !
Melekleri,
cinleri, onun içine saçtı !
En sonunda, kendi öz
ismi olan ALLAH’I,
ÂDEM’e borç verdi O !
Çıktı Cennetin ŞAH’I !
Çünkü
kapsadığından ALLAH adı, her ismi,
Cennetteki
herkesi, içeriyordu cismi !
Yâni ikiz olarak
RÛH’tan o çıktığı dem,
Vücûd olarak giydi bu
cenneti ilk Âdem !
‘“Son sınır”’da bulunan;‘“Sonsuz cennet”’ işte bu !
Boyutu
ilk uzaydı ! İlk Âdem’di mensûbu !
Arza değil de ! ‘“Arzda ! Halîfe oldu âdem !”’
O Arz, bu cennet idi !
Orada idi mâdem !
Bu
‘“Arz Cenneti”’dir, ilk Âdem’in Havvâ
kutbu !
Rûhun,
‘“Sekîne”’ denen kanadından
çıktı bu !
Cennet, ‘cenin’ kökünden ! Can
gibi saklı cismi !
‘Kadın rahmi’ kökünden gelir !
‘“ERRAHÎM”’ ismi !
MUHAMMED
için ALLAH, Kur’anda ‘“O RAHÎM”’ der !
‘“Arzdaki
ilk emin ev !”’ Girmeyen olur heder !
“Ben
nebîydim ! Balçıktan yoğurulurken Âdem !”
Dedi RESÛL ! İşâret
ettiği Zâtı, bu dem !
Cenneti
giyen ise ! Erkek kutbu Âdem’in !
Onu,
pozitifinden neşretti rûh’ül emin !
ÂLÎ : “Atanız olan o ilk Âdem
benim !” Der !
“EBÛ-T-TURAB” ismini, böyle
açıklar Peder !
‘“YÜCE MECLİS”’ olmuştu ! İlk
Âdem’in vücûdu !
‘“RAB hepsine emretti : Ona
edin sücûdu !”’
Bu,
ŞAH’ın emrine gir ! ÖZ’den kopma demekti !
Kulluğu
ret cezası, kölece ödemekti !
Direnerek melekler, RAHMÂN’a
dedi ‘hayır !’
Sandılar ÖZ’den özgür
olmakta vardır hayır !
Her
biri bir tek isme ayna olduğu için,
Bütüne
bir kıskançlık beslerdi için için !
Secde emri, demekti ‘Ol Âdem’in hücresi !’
‘Başka vücûd arama !
Odur rûh penceresi !’
Âdem’e
bağlanmadı ! Ve her melek kaldı aç !
Oldu
o, Âdem’deki ‘“Sekîne”’, aşa muhtaç !
Âdem’in vücûdundan dışarı çıkamadı !
Çünkü her ismin yeri
idi Âdem’in adı !
İsyan
fikriyle, onun vücûduna hapsoldu !
Sekîne ememeyip nûru giderek soldu !
Gördüler ki Âdem’den
başka yoktu bir vücûd !
Hapiste kalmaktansa,
hepsi eyledi sücûd !
Secde
edip oldular, hücreleri Âdem’in !
Anladılar,
rahimde beslenmekmiş en emin !
Hepsi sayıldı HAKK’a
tapmış tam bağlı kul !
Âdem’in her hücresi
oldu bir isme okul !
Öz kalıba bürünüp ışıklı insân oldu !
İsmi
ölçüsü kadar onun ilmiyle doldu !
‘“Baş şeytan baş eğmedi !”’ Kırılmadı inâdı !
Âdem’deki öz isme zıt
idi onun adı !
Şeytanların çıktığı
reisin ‘“İblis”’ ismi !
‘Elbiseli’ demek o ! Çünkü
yoğundu cismi !
‘Sapık’ ismi sâhibi
gelemezdi îmâna !
‘“Karşı geldi ! ALLAH’a
değil de O ! RAHMÂN’a
!”’
IV ADEMİN SÜRÇMESİ
!
Cinlerin, meleklerden
çok yoğundu yapısı !
Dediler : ‘Bu vücûddan var bir
çıkış kapısı !’
Başları
İblis uyup ‘“Saptırıcı”’ ismine,
Âdem’in
dikkatini çekti, çifte cinsine !
Dedi :‘Dişi kutbundan ayır !
Erkek kutbunu,
Bir âlem yarat sen de
! RABB’in de yaptı bunu !
Çıkar
üflenen Rûhu sonra ! Erkek kutbundan,
Bir
cennet yarat ! Sana kolay bir şey yok bundan !
HAK gibi ölümsüz ol !
Bil kötüyü ve hayrı !
Tanrılığın, kulluktan
zevki vardır apayrı !
‘“Dört ırmak”’ ‘“HAK ineğin”’ memesinden akıyor !
‘Emrindeyiz Mevlâmız’ diye sana
bakıyor !
‘“Taşır
senin tahtını bu dört melek, başında !”’
Onların gücü tutar
seni ! Aynı yaşında !
‘“Hiçbir
sözün lâf değil !”’ Hepsi ‘“Rûh”’ ve ‘“Kelime !”’
Bende
‘“SELÂM”’ nûru yok ! Bir
şey geçmez elime !
RAHÎM
olan yanını, RAHMÂN’dan ayırıp RAB !
Çıkardı ! Rûhtan sonra
seni ! Olmadı harab !
Zaman
yokken de söküp HAK kendinden bir nokta !
İlk
uzayı yaratmış ! Suya benzer bir yokta
!
Şeffaf tenin Havvâ’yı,
çıkar ! Âdem’inden sen !
Yaratmak keyfi kadar,
tatlı bir şey yok bilsen !
Olmasın
çocukların artık hep çift cinsli nûr !
Robotlar
üretmekte senin için yok onur !
Yaratsan da burada, ‘“Ol !”’ Deyip gelip aşka !
Eşinle çiftleşerek
yaratma zevki başka !
‘O âlemde’ ben sana hemen
secde ederim !
‘Emrindeyim cinlerle ey
yüce Tanrım derim !’
Havvâ bunu duyunca,
destekledi eşini !
‘Bitir !’ Dedi, ‘şu imâm nikâhının
işini !’
İblîs
en son, ‘vallahi’ deyip sâf’ı
aldattı !
İkiz
Âdem, Havvâ’yı koparıp dışa attı !
CEHENNEM !
O an korkunç bir
sesle, vücûd etti infilâk !
Cehenneme dönüşüp ilk
Cennet ! Oldu helâk !
Işık
vücûd çıkınca, madde olup karardı !
Her
hücresi bir atom oldu ! Dahası vardı :
Her atom, parça parça
edip yuttu Âdem’i !
Hapsoldu her zerreye
Rûh ! Bitti ‘“Sultan”’ demi !
Sonuçta
Havvâ ! Oldu bütün fizik kâinat !
Sızdı
içine bütün cinler ! RAHMÂN’a inât !
Bu dev hapishânenin
müdürü oldu İblis !
Âdemse, hükümlüsü !
Gizlendi ‘“Yüce
Meclis !”’
Hücresinden
her melek çıktı, bin bir zahmetle !
Cin
kundakladı ! Mâden, bitki, kürk veya etle !
Hatta ölümle bile, zindandan kaçamadı
!
Çünkü çıkmıştı, ‘kendi hırsına yenik’ adı !
Cezaevi
bekçisi : bencillik ve şehveti !
‘“Derisi
döküldükçe, yenilendi”’ pis eti !
Ancak bu cehennemden kurtuldu ! Variyeti,
Bir borç bilip ! HAKK’a ödeyenler diyeti !
Sonuçta
Âdem’den, HAK her bir ismini aldı !
Eşiyle
arasında, kopmayan bir bağ kaldı !
Bu ortak saydam
bağa, ‘Cıva’ diyor simyâcı !
Âdem’in ismi kükürt !
ve Havvâ tuz ! Ne acı !
Ortak
bağ Betûl’du tek, kurtuluş ümidi ip !
RESÛL
ve ÂLÎ bundan, FÂTMA’ya çıktı sâhip !
Bu yüzden RESÛL, FÂTMA
için “Benden bedel” der !
Hesapla ! İlk Âdem’in
zevcesi FÂTMA eder ! (135)
Yâni
dendi insâna ‘geldiğin yolu dene !’
İndi
herkes hayvâna ! Bitkiye ! Ve mâdene !
SÜRÇME YORUMLARI I
Düzme varsayımlarla !
O ‘“Sürçme”’ yorumlandı !
Onu yorumlayamaz !
Unutanlar ‘“İlk
andı !”’
‘“Yaratıma
kâfiri şâhit etmedi RAHMÂN !”’
Kurtçuk
yoktur ağaçta ! Bahçıvan diktiği an !
Sürçmeyi Aziz Pavlus en yanlış yorumladı !
Kilisenin gözünde, bunun ‘İlk günâh’ adı !
Çünkü,
‘Âdem cennette Havvâ ile yattı’ der !
‘Herkes piç doğar’ diye
kaygılanarak peder,
Kendi oğlu olarak,
sözde Dünyâya inmiş !
Ona kim ‘baba’ derse ! Yasal
kimlik edinmiş !
Tevrât
der : ‘“Yasak
olan, iyi - kötü ağacı !”’
HAKK’ın
tek yasağını çiğnemektir en acı !
Akılcı der : ‘Bu yasak asla uyuşmaz
hakla !’
Sâhip değilken henüz
cennette ‘insân akla !’
Bu
ikinin amacı akla sâhip olmaktı !
‘“Bir ve iki”’ farkını bilmeye
gönlü aktı !
Merakından yemişse !
Âdem cennette buğday !
İrdeleyen zekâya
olmalı o, ilk aday !
Değilmiş
ona göre demek ! Cennet ganimet !
‘“Çalışıp kazandığı ekmeği
imiş nîmet !”’
Maddeci de ! Rûhçu da
! Biri birinden beter !
Ben eleştirmem ! Onlar
biri birine yeter !
‘Sahiplik ve emânet’ sırrında beynim
yattı !
Çünkü
aklımın bütün sigortaları attı !
İlk çekirdek patladı
! ‘Evren oldu’ der, fizik !
‘İlk çekirdek patlamaz
!’ O, ‘Rûh !’ Der ! Metafizik
!
Maddeci
görür bunda ! ‘Merkezkaç’ denen gücü !
Evreni
genişleten bu güç çünkü bölücü !
‘Merkeze çeken rûhu !’ O göremez
maddede !
Genişleyeni büzer !
Tek gözlüye ! ‘Deccal’ de !
‘“Kitab ilmine sâhib”’ ise; der :‘Emânete
Sâhib
çıkmak istedi ! Bu denktir hıyanete !’
Zîrâ, HAK emâneti iki kutba bölmüştü !
Âdem’se, emâneti
böldüğünden ölmüştü !
MASON YORUMU !
Yorumcular içinde,
Mason’dur en bilgiçi !
Süslü çıfıt mezarı
gibi bu evin içi !
Otuz
üç dereceli üstâd ! Loncaya gider !
‘ALLAH bu
kâinatın ‘Yüce mîmarı’dır’ der !
Bilmez ki ! ALLAH
değil ! Âdem’dir yüce mîmar !
‘Aslına dönsün’ diye âlemi eder
îmâr !
‘“Yehova”’ hi ile hû ! Hem
dişi ! Hem erkek ! O
Yâni
ilk ikiz Âdem ! ALLAH ise ! Bir tek O !
‘“ELOHİM”’, ilâhenin erkek
olan çoğulu !
O da ALLAH değildir !
Çift cins birçok ULU !
Elohim İbrânîce
: ‘ALHİM !’ Bir ! Üç ! Beş !
Bir ! Dört !
Yerlerini değiştir !
Pi çıkar ! RAB ile ört !
Hiçbirisi
bunların demek ki ! ALLAH değil !
Mîmarı
bırak da sen ! ‘“Mülk
sâhibi”’ne eğil !
Var ya ! Bir yıldız
resmi ! Loncanın perdesinde !
‘“Yıldız”’ sûresi ile çöz de !
Ona ALLAH de !
ALLAH
kendi isminden tek tek harfleri alır !
Son ‘H’ harfinde ona,
sâde ‘“EHLİBEYT”’ kalır !
Senin yıldızın gibi
bu ‘H’ harfi beşizdir !
‘“ALLAH’ın perdesi”’nin sırrına âit
izdir !
Eldeki
tespih, ‘en son derece’nin timsâli !
Omurların
sayısı otuz üç ! ZÂT-I ÂLÎ !
Kadını mâbedinden
sürgün etmişken mason !
İnsân hakkı bilmezin !
‘“Kitab”’da yeri en son !
‘Kadın’ erkekten çıktı !
Dersin ! Yanlış ! İsnadın !
‘“Bir tek özden”’ çıkmıştır ! Hem
erkek hem de kadın !
Rûh O ‘“Bir tek öz !”’ Kur’an diyor ‘“Nefsi vahîde !”’
Çünkü
her ikisi de ‘İki yüz on dört’ ede !
‘“Kaburga kemiğinden !”’ Kadın yaratılmadı !
‘“İkizin
bir tarafı”’ demek o kemik adı !
‘“Eşiniz
kendinizdir ! Çift yarattık her şeyi !”’
ALLAH işin aslını açıklıyor en iyi !
‘“Penis ve vaginadır modeli
!”’ Elohimin !
Erkek
! Dişi ! Lâfı yok ! Tevrât’a bak ! Ol emin !
Loncan simge !
Dersin ‘O, kocası ölmüş arzdır
!’
‘Dul karı evlâdıyım’ , demek Masona
farzdır !
Bu
mesajı oku da ! Öğren ! Neymiş ! Kimmiş ‘“Arz ?”’
‘Dul karı beslemesi’ olarak kalma bu
tarz !
T
E V B E !
Âdem dedi : ‘Yârâbb’i ! Îblis edince
yemin,
Doğru
söylediğine onun ben oldum emin !
Sâflığım nedeniyle sürçtü bende irâde !
Kul sınırını aştım ! Bana ne istersen de !
‘“Sana
verdiğim sözde gösteremedim sebat !”’
Kayboldu
senin ile özümdeki irtibat !
Soyundum cennetimden ! Çıplak kaldım ! Yok nûrum !
Giydim Âlem postunu ! Kırıldı hak onurum !
Yitirdim
ben ne yazık, bir tek gerçek dostumu !
Affet
de ! Üzerimden soy şu hayvân postumu !’
A F !
HAK dedi : ‘Benim ikiz olan
fıtratımsın sen !
Düşmeyip
sâde ‘“Kaydın
!”’ Hep burdasın ! Bir bilsen !
Gölgeye
özge ancak ! Bil ki kayma işlemi !
Dikey
ışını tut da ! Gölgeni kaybet ! Emi !
Fıtrat
cennete girmez ! Cennetleri pay eder !
Her
cennete yansıyan bu öze Zât, Âdem der !
Gizli
ve şeffaf yanı, cennet her bir âlemin !
Hepsinde
Âdem diye hep varsın sen ! Ol emin !
Âlem
yedişer katlı ! Yedi çember iç içe !
Ortak
merkezleri HAK ! Kıral ve kıraliçe !
Rua
ve Dam arası ! Var kız-oğlan kız vale !
Joker
ile birlikte on dört kişi âile !
Kitab
! ‘“ALLAH’ın
yüzü !”’ Bilim ‘kara delik’ der !
“Nokta” dır O ! İçine gireni
sıfır eder !
İlâh bile yok orda ! ‘“Lâ ilâhe”’ makamı !
EHL-İ BEYT’i kıskanan ZÂT’ın bir intikamı !
‘“İllallah”’ da ALLAH var ! Tam
orada denir ‘“Dur
!”’
Mûsâ ile HIZIR’ı ayıran sınır budur !
Cennet Melek konumu ! Yâni son durak değil !
BEN bu yüzden meleğe derim ‘“Âdeme eğil !”’
Âdem içinde melek,
yoğun âleme düşer !
Toprak,
bitki, hayvândan geçtikçe ! Olur beşer !
Yâni
şeffaf âlemde iken mevcût her duygun,
Dört
kalıba büründü ! Titreşimine uygun !
Bak
yalnız seni değil ! ‘“Her birini kınadım !”’
Şeytanı
izliyorlar ! Ateşe adım adım !
‘“İğnenin
deliğinden deve geçebilince,
Kâfir cennete girer !”’ Yoğun ! Olmalı ince
!
‘“En
güzel tuzak kuran benim”’ bak diyor âyet !
Bunda
büyük bir sır var ! Yorumlar isen şayet !
Ben
esindirdim ! Sizi kandırmayı şeytana !
Evren
yapıp olmanız için ilk baba ana !
Yine
de bana karşı saygıyı bozmadınız !
Benim
en büyük adım oldu sizin adınız !
Âdem
! Didimos ! İkiz ! ÂLÎ-MUHAMMED ‘“Emin !”’
Siz
her ikinizsiniz ! ‘“RAHMETEN-L’İL-ÂLEMİN !”’ ’
EY
ÂDEM EVLÂDI !
Şimdi
de beni dinle ! Sen ey âdem evlâdı !
‘İlk âdem’e borçlusun !
Sen ‘bu şerefli’ adı !
Bu
şerefli adını ! Kendinden bile sakın !
Bir
can düşmanın var ki ! ‘Sana senden de yakın !’
Bu
süreci sürdüren gücün ! Şeytandır adı !
En
dış âlemi yoğun tutmaktır hep inâdı !
O
müdürdür ! Sen mahkûm ! Ve âlem hapishane !
Çıkamayasın
diye ! Düzer türlü bahane !
İster
ki hiçbir insân, bulamasın kendini !
Tapsın
hayâl tanrıya ! Sevsin bir sapık dini !
Böyle
ölen kul ! Bana dönemez ! Doğar yine !
Elinden
tutup bir kör ! Götürür bir âyine !
Kutsal
tuzaklardan halk kurtarınca kendini !
Bir
gün özüne dönüp bulur hakîkî dini !
Yeniden
doğmak biter ! Gelir ‘“KIYÂMET”’ demi !
Hücre
hücre örerler tekrâr o ‘İlk Âdem’i !’
Şeffaflaşarak, cennet olur yoğun kâinat !
Îblis
ve kâfir döner ateşe ! Biter inât !
İki
yeşil dalı sürt ! Hak bir kıvılcım çakar !
İki
deri sürtülse ağlayan bebek çıkar !
İ B
L İ S !
Bunu önlemek için ‘“Benden istedi izin !”’
‘“Demir”’ olarak girdi o !
Kanınıza sizin !
Önce
söyleyim izin verdim Îblise neden !
Kanda
ısı olmadan yönetilemez beden !
Nefesteki
oksijen ile hep yanar demir !
İşte
artık Îblis’in ! Ondan sonra her emir !
Oksijen
! Az veya çok yaksa demiri kanda !
Bilinç
kalkar ! Ya baygın ! Ya katilsin ! Bir anda !
Kanı
beyinde taşır ! Hep bencil merkezlere !
Dünyâdaki
açlık ve savaşa aklın ere !
Kanı
her an pompalar o ! Cinsel organlara !
Seks
keyfini yaşayan ! Sen misin ? O mu ? Ara !
Klitoris,
iç dudak monte etti kadına !
Hep
çocuk yapsın ! Seksin doyamasın tadına !
Dikkat
et ! Bu organlar olmasa da ! Bir dişi,
Yine
hâmile kalır ! Seks onun tuzak işi !
Bilinç
altı fantezi, ereksiyonu sağlar !
Şeytan
uyarır onu ! Utanç hissini bağlar !
Penis Âdem ! Havvâ’ya boşaldı mı bak ! ‘“Düşer !”’
Seks
gizli ve ayıp bak ! Bellekte çünkü ilk şer !
Îblisin
gizli adı Azrail ! Düşün niçin ?
Demir
kanda yandıkça paslanır ! Onun için !
MİNÂRE ve
MİHRÂB !
Yakub keskin bir taşla
sünnet etti kendini !
‘“Betil”’ dedi o taşa ! Çıktı
Yehova dini !
Yehova’nın
ilk harfi ‘“Yod
!”’ Erkeklik organı !
ALLAH
ingilizce GOD ! Kökü, ‘yod’ olan anı !
‘“Betil”’ hem Tanrı evi
demek, hem ordaki taş !
Yaratmak
tanrısal ve kutsal bir iş ! Seksi aş !
Meryem ‘Betil !’ Ve FÂTMA ‘Betûl !’ Namını aldı !
Biri
YAHYA ! Öbürü ÂLÎ’den gebe kaldı !
‘ÂLÎ’nin yüzü olsun
şerefli !’ Dedim niçin ?
Penis
ve vagina’ya hiç bakmadığı için !
Cinsel
organlarının çocuk farkında değil !
Minâre ile mihrâb kutsal ! Şekline eğil !
Sırf
çocuk yapmak için kullan cinsel organı !
Betûl
FÂTMA ve AZRA MERYEM en güzel anı !
Her
orgazmda körleşir epifiz ve ipofiz !
Bedenden
sağ çıkmanın tek yolu, cinsel perhiz !
Ürdün
nehrini Îsa gibi yukarı akıt !
hem
cennet ırmağı o ! Hem cehenneme yakıt !
Sekse geri zekâlı fazla ! Bilgin az düşkün !
Eren ise hiç yapmaz ! Deyinceye kadar ‘“KÜN !”’
‘“Kadın topraktır !”’ Erkek ise çapa ile
su !
Ama,
MERYEM gibi ilk, ‘“RÛH”’ta ara nâmûsu !
Fizik
birlikte üç şart : ‘SEVGİ ! SAYGI ! Ve İLGİ !’
Hiçbiri
kalmamışsa ! Çek üstüne bir silgi !
MARTİNEZ
DE PASQUALİS yaşadı bu vizyonu !
Kur’an’a
göre fakir, azıcık açtı onu !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR – 16.08.2000
'Sayın; Bayan Kezban
HATEMİ’ye !’
‘Cennet dünyâda idi’ dedin, tebrik
ederim !
‘Âdem yüksekten indi’ dedin, bu doğru
derim !
Ama
sizce ‘Bir bahçe imiş dağda
bu cennet !’
‘Ve ovaya inmişler !’ Uluğ getirdi
cinnet !
Bu çeşit tahminlerle !
Ekranı bastı buğu !
Uzmana şans verir mi,
bilmem, ‘Ceviz Kabuğu ?’
Uzman
olmadığını zîrâ o etti kabûl !
Bilmediğini
bilmek de bir erdem en makbûl !
Şimdi beni dinleyin
artık ! Hanımefendi !
Bir kez kadını yenmiş
olsun ! Erkeğin fendi !
Cennette
dağ yok ! Kur’an ile Tevrât’ı oku !
Âdem
öyle inmedi ! Onda değişti doku !
Şeffaf, yoğun olunca !
Titreşimleri düşer !
Yüksek perdeden iner !
Ve perdelenir beşer !
“Nefsini bilen, bilir
RABB’ini !” En doğru söz !
‘“Bilen bilmeyen farklı !”’ Çünkü bahse konu öz
!
Nefis dişi kelime
! ‘Havvâ’, bu nefsin ismi !
Havvâ ! Âdem’in şeffaf
ve soyut olan cismi !
Âdem’in
sol yanından zevcesi çıkmış ! Niçin ?
Sol,cana
! Ve sağ, Rûha ! Simge olduğu için !
‘“Nefsiniz
eşinizdir”’ diyor bak bize âyet !
Âdem üfürülen rûh !
Zevç odur ! Açık gayet !
Han, Hanım ! Ve Beg,
Begüm ! Man, Woman ! Ve Bay, Bayan !
Dişi sözcük, erkekten çıkmış ! Bu ayân ! Beyân !
‘“RAB kendi sûretinde halk eyledi Âdem’i !”’
‘“Dişi
ve erkek yaptı !”’ İşte bu çift cins
demi !
Pırıl
pırıl şeffaftı ! Bu halk edilen Âdem !
Nûr
olan RABB’inin o, benzeri idi mâdem !
Tevrât ;‘“Onu değil de ! Onları halk
etti”’ der !
Bu birçok olduğuna
onun işâret eder !
‘“Sizleri
halîfeler yaptık arzda”’der âyet !
Biz
Arzı devralan ilk ırkız ! Bu açık gayet !
Cennetteki ağaçlar ilk
mâsûm ırk ! Bilinç az !
Nefes temiz ! Şehvet
yok ! Sırf ışıktan alır haz !
Sâde
Rûh bilinç vermez ! Beden fizik değilse !
Kök
toprağa girmeli ! Şarttır toprak elbise !
Upuzundu her insân !
Dört beş boy kavak gibi !
Boyuna büyüyordu !
Değildi hırs sahibi !
‘“Dirilme !”’ Kıyâmete dek
ertelenmemişti !
Tekrâr
doğma, ölümden hemen sonraki işti !
Şeffaf ten gidip !
Daha şeffafı geliyordu !
Hiç farkına varmadan,
vücûd inceliyordu !
Bazı
ağaçlar gibi, hem erkekti ! Hem dişi !
Üçüncü
ırkta oldu ayrı cinslerde kişi !
Dikkat et, âyet
: ‘Dünyâ’ demiyor da,
diyor ‘“Arz !”’
Yoğun ‘Dünyâ’dan, şeffaf ‘“Arz”’ı ayırır bu tarz
!
Bu Arz’ın
dokusundan halk edilmişse Âdem ,
Arz
da şeffaf olmalı ! Âdem şeffaftı mâdem !
Cennet ilk şeffaf
Arzdı ! Irk, İbrâhim milleti !
Fosil ilmi ne bilsin !
Yoktu ki iskeleti !
‘“Sekîne”’ giydirilmiş idi !
Arzda ilk ırka !
Arzda ‘Sâkîne’ dendi ! Irk ise,
yedi fırka !
‘“Yedi
deniz yazamaz kelimelerimi”’ der !
ALLAH, yedi alt ırka
burda işâret eder !
‘“Sîna ateşi”’ gibi idi Arz !
Herkes volkan !
Alınırdı
ateşle aptes ! Kutubdu mekân !
‘“Çıplağım,
üşüyorum, açım”’ dedi bak Âdem !
Cennetten kovulup da,
Sekîne bittiği dem !
Demedi
HAK ‘Âdem’e : ‘Bana secde et !’ Niçin ?
Sâf
ırka dîn ve namaz gerekmediği için !
Hep trans halindeydi !
Henüz yok idi aklı !
RABB’ini seyrederdi !
Özü değildi saklı !
Bu
nedenle Âdem’in ‘“SÂFİYULLAH”’ tır ismi !
‘İlk Âdem’den çıkmıştır ! Bu
şeffaf ırkın cismi !
‘İlk Âdem !’ Bu sâf ırkın
ALLAH’taki modeli !
‘“ALLAH’ın fıtratı”’ O ! İsmi MUHAMMED
ÂLÎ !
Cennet bir rûh okulu !
Meyve bahçesi değil !
‘“Hayât
ağacı”’ndan kast, ‘“Sekîne !”’ Rûha eğil !
Can
dünyâda buğday yer ! Ve cennette Sekîne !
Sekîne’
yi isteyen ! Arz merkezine ine !
Tevrât ‘“Hayât ağacı doğu tarafında”’ der !
‘“Meryem
yıkanmak için, doğuya doğru gider !”’
Kâbe’nin
kapısı da bakar ‘doğu’ yönüne !
Kâbe
Dünyâ merkezi olmakla erdi üne !
‘“Cennetlikler sağ yanda !”’ Acaba bu söz niçin
?
Doğu
! And ! Ve sağ ! Ayni kelime ! Onun için !
Arz merkezinden dikey
hat kutublardan geçer !
Mıknatısın iğnesi,
Kuzey Kutbunu seçer !
Değirmenin
taşını çeviren eksen, kutup !
‘Kutubdur !’ Kim ererse kendi
rûhunu tutup !
‘Hâcer-i Esved’ HAKK’ın sağ eli
! Doğu yönü !
Zemzem hiç kurumayan
kaynak ! Kapının önü !
Yoğunlaşmaya,
ilkin o taştan başladı Arz !
Dünyâ
oluştu ! Ak taş siyah oldu ! Secde farz !
Kâbe’de İbrâhim’in var
bak ! Bir ayak izi !
Arz demek yumuşakmış !
Düşündürüyor bizi !
‘Bir tek hücreyle
başlar !’ Minik evren
insân da !
Bir
kadın, bir erkekten gebe kaldığı anda !
Îsâ ! ‘“Seçkin dostunun adını
koydu Piyer !”’
Dedi : ‘“Piyer üstüne tapınak kurun
! Değer !”’
Piyer
! ‘Taş’ demek ! Yâni
mâbedin temel taşı !
Bu
taştan inşâ oldu soyut Arz ! Başta taşı
!
Fisagor ! ‘Taş’ ardından vaaz
verirdi ! Niçin ?
‘Tercüman’ olduğunu taşın
öğretmek için !
Taş
! ALLAH’a tercüman olan halîfesi ‘“Rûh !”’
Cennetteki
Âdem o ! Bunu bilmez ham güruh !
Papanın evi artık Sen
Piyer kilisesi !
Taşla taşlandı Îsâ !
Duyulmaz oldu sesi !
Kâbe
için ALLAH der: ‘“Dünyâdaki
ilk mâbet !”’
Bu
taştan yüz çeviren ! Taş olur ilelebet !
Dünyâ ! ‘Alçak yer’ demek ! Kelime
kökü ‘Deni !’
Yâni yoğun kaldıkça !
Olamayız medenî !
‘“Arz ağırlık atacak
kıyâmette”’der RAHMÂN : !
‘“Ölüler dirilecek !”’ Arz şeffaflaştığı
an !
Bu arz hem dünyâ ! Hem
de senin toprak bedenin !
‘Perdenin arkasından !’ Çıkacak halk
edenin !
Çıkacak olan ! Yine
senden başkası değil !
Melek
ilk Âdem oldu ! Kendi önünde eğil !
HAKK’ın her özelliği,
bir ismine bürünür !
Ve isim, tam yansıtan
bir velîde görünür !
Hem FÂTMA ! Hem MUHAMMED ! HAKK’ın ERRAHÎM ismi !
Biri
Arzın, öbürü ise Dünyânın cismi !
Bu yüzden RESÛL dedi
:“FÂTMA benden bedeldir !”
Nasıl ki bak ! Sağ
elin karşılığı sol eldir !
Bu
yüzden onu “Kendim” deyip ÂLÎ’ye verdi !
‘“İki deniz, kanalla
biribirine erdi !”’
HAK der : ‘“İki denizden çıkar inci ve
mercan !”’
Biri elmas tozuyla !
Biri kanla ! Verdi can !
HASAN-HÜSEYİN
! Oktav farklı MUHAMMED-ÂLÎ !
‘Evlât, babanın sırrı’ sözünün bu,
meâlî !
Sözü burada kesip
dönelim biz Âdem’e !
RABB’inden bilgilerle
mest olduğu o deme !
‘“HAK bilgi”’ soyut meyve ! O
şeffaf yapar canı !
Canın
gittikçe artar rûhuna heyecânı ! ,
‘“Meyve yemek denildi bilgi
almaya !”’ Niçin ?
Yenen şey hücre olup
sonra çıktığı için !
Âdem’e
vahyolan sır ! Soyut hücre dokurdu !
Her
hücrede ‘“ALLAH’ın
fıtratı”’nı okurdu !
Bunlar yasaklanmamış
bilgiydi ! Hepsi soyut !
Rûhun gıdası idi ! ‘“Cennet”’ kaldı hep boyut !
Soyut
, tene girince çıkmaz ! Posası yoktur !
Somut,
tene girince kalmaz ! Pisliği çoktur !
‘“Yasak meyve”’ çekmişti Âdem’in
ilgisini !
Çünkü kapsıyordu o !
‘“Kıyâmet”’ bilgisini !
Ölü
diriltme sırrı ! Kendinden saklanmıştı !
Sandı
! ‘Hep yaşamasın’ diye
yasaklanmıştı !
‘“Sekine”’ ile canı hep
yenileniyordu !
‘Ölümsüz değilim ben’ diye o bunu
yordu !
Zaten
kuşkulanmıştı ! ‘Ayırım oldu’ diye !
‘“Yüceler”’ secde emri almamıştı !”’ Bu niye ?
HAKK’a
sorunca bunu ! O şöyle açıkladı :
“ON
İKİ İMÂM, AHMED, FÂTMA onların adı !”
Her âleme ! Ona hâs
vücûd ile inerler !
Olurlar Üçler ! Beşler
! Altılar ! Denen erler !
Asılları
sâbittir ! Yansırlar aynalara !
Buna
‘“İstivâ etmek”’denir ! Kendinde ara
!
Senden gelecek onlar !
Cennet âleminde de !
‘“Biz”’lerden olacaksın
! ‘Ben Arzda ÂDEM’im !’ De !
‘Korkma ! Ölüm sırrını
sana vermedim’ diye !
Diriltme
hakkı âit ! En son İMÂM MEHDÎ’ ye !
‘“Yasak ağaç”’ işte bu ! Kökü
fıtrat bilgisi !
İçiçedir fıtratın ‘“HANÎF DÎN”’ le ilgisi !”
Havvâ dedi Âdem’e
: ‘Mehdî gelene kadar,
Doğan
herkes ölecek ! Olsalar bile dîndar !
Öğretelim her cana
diriltmeyi ölüyü !’
Ve Âdem sırrı kaptı !
Bozuldu en son büyü !
Vücûd
yoğunlaşınca ! Anladı Âdem niçin :
Ölü
olmak lâzımdı ! Önce dirilmek için !
Ölmek ise ! Dünyâda
ancak mümkündü ! Neden ?
Çünkü yalnız Dünyâda
mevcûddu çamur beden !
Cennet
de Dünyâ oldu ! O bürününce ete !
Bağlandığı
için o ! Canı ile cennete !
Zîrâ ‘“Artık diken ver”’dedi ! Dünyâya da
HAK !
Deve gibi ! Dikene
oldu Âdem müstahak !
Âdem’i
çivileyen haç oldu ! Her bir ağaç !
Derisi
hayvân postu idi ! Ve her öğün aç !
‘“Fıtratını
emânet etmişken”’ halk edeni !
‘“Kitab yüklü merkebe”’ döndü yazık bedeni
!
‘“Câhil”’, yâni ‘kendini bilmez Âdem !’ Dedi HAK !
Kendine
yazık eden ! Bir ‘“Zâlim”’dir muhakkak !
İlk Arzı ‘“Altı günde”’ yaratmışken HAK
bile !
Beklemedi yedinci ırkı
! Acele ile !
RAHMÂN
insân hakkında ‘“O
acelecidir !”’ Der !
ERRAHMÂN
! ‘“O
sabırlı”’ ismine eşit eder !
‘Penis ile vagina !’ Oldu ‘“Hayât ağacı !”’
Gönül dili yerini !
Ses dil aldı ! Ne acı !
Diriltme
formülünü unuttu fizik cismi !
‘Mehdî bekleyen insân !’ Oldu Dünyâda
ismi !
‘“Özümü
kararttım ben affet !”’ Dedi o mâdem !
Hiçbir yerden inmedi !
Yalnız değişti Âdem !
Özünden kopmamaktan
ibâret ‘“HANÎF
DÎN”’i !
İhânet eden ! Fizik
Arzda bulur kendini !
‘“Pişilecek,
ateşte kalınıp çağlar boyu !”’
‘“Deri
değiştirip”’ hep arınır insân soyu !
Siyah, kızıl, sarı ve
beyaz derili mevcûd !
Çıkınca diğer renkler
! Şeffaf olacak vücûd !
Yılan
gibi, insân ve Arz değiştirir deri !
‘Yedi çağ’ geçip bunlar !
Olur ALLAH’ın eri !
‘Dünyâ ! Donup taş
olmuş ! Kış uykusunda yılan !
Uyanıp yutana dek !
Sen üstünde oyalan !’
Mevlânâ,
Arz sırrını böyle az ve öz açtı !
Anlayan
! Semah yaptı ! Kalan ! Câmiye kaçtı !
Mûsâ’nın o yılanı !
Firavuna düşmandır !
Çıkma vakti, erilen
veya ölünen andır !
Mesîh
! İbrânîcede ‘Meşih !’ Ve ‘Nahaş !’ Yılan !
Aynı
sayı, ölünce senden çıkacak olan ! (358)
Ejderha resmi vardır
bak ! Her eski mâbetde !
Ona ‘“Arzda en son gün çıkacak”’ fıtratın de !
‘“Arz yaratığı”’ onun Kur’anda öbür
ismi !
Can toprak tenden çıkar ! O, Arzdan ! Şeffaf cismi !
Arapça ‘yeri tepen’ anlamındadır adı
!
Yer çekimi işlemez ! Dimdik
Âdem evlâdı !
Kitabda ona denir ‘“Kıyâmet terâzisi !”’
Çıkan canın tartılır bir anda tüm mâzisi !
‘“Ayırır
inançlı ve inançsızı o derhâl !”’
Ona
karâr verdirir ! İçinde olduğun hâl !
Daha da kötü olur !
Çıktığında kötü can !
Vicdânın baskısından !
Artık özgürdür o an !
Kafesten kaçan ! Koşar
ise ormana nasıl !
Sevinçle
vahşîleşir ! Çünkü hayvândı asıl !
Arap der : ‘Arapçada azab, tatlı
kökünden !’
Ateşi bak ! Şeytana
beden yaptı halk eden !
İyi
çok daha iyi olur ölünce ! Niçin ?
Vicdânıyla
yüz yüze ! Artık olduğu için !
HAK ‘“Günâhı misliyle iâde
ederim”’ der !
İyiliğin misli yok !
‘“Rahmet”’ sırf sevgi eder !
Dünyâyı
bak ! ‘DNİA’ olarak yazar
Arab !
Harflerini
değiştir ! ‘“ADNİ
!”’ ; İbranîce ‘“RAB !”’
Denî, Dünyâ ! Yedinci
çağda olur cennet Arz !
‘“Sâlihlerdir vârisi !”’;‘“BİZ”’lerden olur bu tarz
!
Şimdi
beşinci ırkız ! Arz dördüncü devrede !
Şeffaflaşma
başladı ! İlk dönüm noktası de !
Kova burcu ufukta ! Bu
vizyon burcu ama,
Bir felâketten sonra !
Olacak bu sıçrama !
Olacak
yedinci ırk ve Arz yeniden şeffaf !
İşte
o zaman ancak ! Çıkacak ALLAH’tan af !
Son ırkta “MEHDΔ olur ! Her ırkta
sınıf geçen !
Ayrılacak ‘“Doğru yol”’ ile ‘“Yokuş”’u seçen !
Bir
şey yanınca ! Duman ile çıkmakta ışık !
Her
kömür arasında ! Marsık vardır karışık !
Dünyânın tembel kısmı,
kopup dönüşür Ay’a !
Oraya gönderilir ! Son
ırkta kalan yaya !
‘“Kıyâmet yaklaşınca ay yarılır”’ der âyet !
Ay’ın
Arz ve insânla ilgisi açık gayet !
‘Merkür ve Ay götürür
canı ! Güneş yargılar’ ;
Mars infâz eder !
Dünyâ mumyasını sargılar !
Şeffaf
teni giydirip soyan da ! Yine Ay’dır !
Hem
Cibril ! Hem Azrâil ! ‘“Çift boynuzlu”’ bir yaydır !
Çalışkan Mehdî olur !
Ve dünyâ, ‘“Arz cenneti !”’
Arzın kalmaz zerresi !
Ne de insânın eti !
Cennet
meleği gibi, insânlar olmaz sırf sâf !
‘Ben’den ‘Fıtrî’ bilince ! ‘“Biz”’e geçerler saf saf !
‘“Meleği
bile bir gün yargılayacağız”’ der !
Bu sözünde haklıdır
çok şükür ! Aziz Peder !
İnişi söyler Tevrât !
Çıkışı ise İncil !
Biri der: ‘Ben’ önemli
! Biri der: ‘Olma bencil !’
Hiçbir
şifreli harf yok ! Ne Tevrât ! Ne İncil’de !
Kur’an-ı
en son kitab yapan şey ! İşte bu ! De !
‘“GAYB”’ın bütün sırları, bu
kitabda saklıdır !
‘Gayb erenleri’ bilir ! Onlar
HAKK’ın aklıdır !
‘“ALLAH gayb’ı açıklar
seçtiğine !”’ ‘“Şimdi
az !”’
‘“Gayb’ı
kimseyle değil ! Herkes ile paylaşmaz !”’
ALLAH, ‘“En eskiler”’ ve ‘“Yakınlar”’ için dedi :
‘“Evvelce
onlar çoktu ! Şimdi azdır adedi !”’
Üçüncü
ırkın sonu ve dördüncünün başı,
Henüz şeffaftı ! Hem
de ‘“Ulular”’dan dı aşı !
‘“Eskilerin eskisi”’ denir artık bunlara
!
Beşinci ırkta az var !
Ama yok değil ! Ara !
Tevrât’ta
insân, ‘“Adam
!”’ Toprak ise ‘“ADAME !”’
Gel
de sen şimdi Arza ! İnsân vücûdu deme !
Kuzey Kutbudur bil ki
bizim dünyânın başı !
‘“Gayb erenleri”’ orda şimdi de !
Yapar aşı !
Kuzey ‘Kutbudur !’ Arzın tek
emniyet supabı !
Fazla
elektriği boşaltmak için kapı !
Arz, hayâtını
borçlu ! ‘Kapı’ olan kutuba !
ÂLÎ,
‘“Kökü
göklerde cennet ağacı Tuba !”’
‘“Yasak ağaç !”’ En yüksek HAK
bilincimiz RAB’dır !
Can cennette melektir
! RABB’i ona serâbdır !
Melek
mâsûm ve sâftır ! Ama bilmez kendini !
ALLAH’a
çıkan tek yol ! ALLAH’ın ‘“FITRAT DÎNÎ !”’
Sâde hayâtta kalmak !
Can için değil amaç !
‘“Hayât ağacı”’ Arza naklolmadı !
Gözü aç !
Can kazanmalı önce !
Maddede ‘Ben’ bilinci !
İstiridyede
hapis olmadan ! Çıkmaz inci !
Ben bilinci üstünde
mevcûddur ‘“Rûh”’ bilinci !
Ona ‘“Cebrâil”’, diyor ! Taklit
erbabı dînci !’
Rûhu
RABB’e bağlayan tek köprü ! ‘“Sekîne”’dir !
İçi
‘“Hikmet”’ le dolu ! Eşsiz bir
definedir !
Arz altı günde ! Âdem
yedincide oldu halk !
Yedi ırk basamağı
çıkarak ! ‘“Ayağa
kalk !”’
Soyadın, ‘En sonuncu’ demek ! Kezban
HATEMİ !
‘“Sonuncu ilk olacak”’ der Îsâ ! Düşün emi
!
İlk
tohum ve son tohum arası çizgi ağaç !
İki
Âdem arası köprü dünyâ ! Gözü aç !
İşte bu yüzden ona ‘“Sırat köprüsü”’ derler !
Geçemeyenler onu !
Canlarıyla öderler !
Hügo
diyor : ‘Yarattı HAK birinci
Âdem’i !’
‘Ne zaman başlayacak
ikincisinin demi ?’
Güzele âşık olmuş ! Notur
damın kamburu !
Sökmeye çalışıyor !
Sırtından kötü uru !
Son
Âdem giydirecek can her rûha ! ‘“Ses”’ ile !
‘“Ol dediği şey olur !”’ Bir kez geldi mi
dile !
‘İşte bu ses’ ‘“İblîs’in bilemediği isim !”’
Tohum yoksa ! Hiçbir
şey yaratamaz kör cisim !
‘“Dünyâda en çirkin ses
merkebin sesidir”’ der !
‘“Yaratan ses”’i çıkar ! Demek
istiyor ‘“PEDER
!”’
‘“Cennette bak boş lâf yok !”’ Hep ‘“Selâm”’dan ibâret !
‘“Zekeriya
susunca !”’ ‘“YAHYA
doğdu !”’ Al ibret !
HAK
der :‘“Taptığınız
put, sinek bile yapamaz !”’
Bu
put, hayvân canımız ! Âdem değil ! Bilen az !
‘“Yüce Meclis dopdolu !”’ Hiç boş olmaması
farz !
Şeffaf erenle dolu !
Dünyâ olmayan her Arz !
Tevrât
ona :‘“Çember”’ der ! Şekli uçan
dâire !
Fizik
bedense dikey ! Şimdilik vesâire !
Dâireye dönüşür !
Secde etse kendine !
Bu yüzden ! Farz
olarak namaz kondu her dîne !
‘“Gökte olan kimseler
zikrederler !”’ Der âyet !
Kimse
bilinçli varlık demek ! Bu açık gayet !
‘“HAKK’ın
yarattığının çoğuna üstün insân !”’
Demek : ‘O kimselere !’ Fazlası oldu
ihsân !
Her
yerdeki şeytanı ! ERRAHMÂN kovdu ! Niye ?
Yoğunlaşıp
! Sırları unutabilsin diye !
‘“Yaklaştırılmıyor
bak ! Şeytanlar hiç Burçlara !”’
Nedenini, onların
yoğunluğunda ara !
‘“Zaten kâfirlerdendin sen !”’ Dedi ! ‘“Kovunca HAK !”’
‘“İblîs ! Önceki arzda yoğun
kalan ‘“Cin
!”’ Mutlak !
Bizim Arzda doğamaz !
Devri bittiği için !
Sızar omuriliğe ve
beyne ! İçin için !
Her ırk sonu geçittir
! Kur’anda ‘“Berzah”’ denir !
Küçük ‘“Kıyâmet
!”’ Sevap ve günâhla ödenir !
Altı devre bir maç var
! Yedinci devre final !
‘“Büyük kıyâmet”’dir O ! Çalış !
Kupayı sen al !
Mâsûm
! Ama bilinçsiz idi ilk iki ırk ! Bil !
ALLAH’ı
seyretmekle ! Kul olmak değil kabil !
Son ırkı bekleme sen !
‘“Arz
Cenneti”’ hep açık !
Kalbindeki noktadan
gir ! Soyut uzaya çık !
Tevrât’ta
cennet : ‘“Ginet
!”’ Yazar ; G, N, T, ile ! (x)
Üç
tür harf hesabının baş harfi ! Keşfedile !
İşte cennet sırrı bu !
Sayın; Kezban HATEMİ !
‘“Bilinmeyeni !”’ ‘“Bilen !”’ Birine bırak ! Emi
!
‘“KİTAB İLMİNİ”’ bilir bende-i ÂL-İ
ABÂ !
Fakire, söz verir mi
CEVİZOĞLU acaba ? (xx)
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 20.11.1998
(x) İbranicede : ‘GEMATRİA - NOTERİCON –
TEMURA’
(xx) Sayın HULKİ
CEVİZOĞLU : Çok düzeyli T.V. programlarından
birinin
sunucusu.
A R Z I
Sıfır ZÂT’tır ! Bir ALLAH ! Dokuz sayının sonu !
Dokuz, Âdem demektir ! İyi irdele onu !
ALLAH gibi ! Kimseyi ortak etmez kendine !
‘“ALLAH’ın
fıtratı o !”’ Eşittir ‘“HANİF
DİN”’e !
Katmanının dışında, dokuz’a ne eklesen !
En sonunda ! Dokuz’un dışında bulursun sen :
Dokuz artı beş on dört ! On artı dört eşit beş !
Eklediğin kovuldu ! Dokuz’a olmadı eş !
Ona eklenmek için ! Ol dokuz’un katmanı !
Dokuz ! İstiyor yâni, dokuz’u yansıtmanı !
Meselâ yedi kere dokuz, altmış üç eder !
Altı artı üç ! Dokuz ! HAK ona ‘hoşgeldin !’ Der !
‘“RAHMÂN
ilk, Arz’ı, sonra yedi göğü yarattı !”’
İkinci yaratılan, ‘Ay !’ Denilen sırattı
!
Ay
hep yüzünü döner ! Tavaf ederken Arz’ı !
Açıklar bize niçin !
Neye ! Hac yapma farzı !
HAK der : ‘“İnsândan
daha zor, yaratmak âlemi !”’
En zoru Arz’ı inşâ ! Esrârını çöz emi !
‘“HAKK
göklere iki gün ! Arz’a dört gün ayırdı !”’
Melekler karşısında insânları kayırdı !
Arz mâdem ilk oluştu ! Arzdadır ilkin eren !
Haklı öyleyse ! ‘“Ona
secde emrini veren !”’
İlk eren zat ikizdir !
MUHAMMED ÂLÎ, adı !
RAHMÂN
! Bunlardan önce kimseye yansımadı !
Âdem ayni Arapça, hem de İbranicede !
İlk Âdem’e, ‘“ALLAH’ın
sen en yüce adı de !”’
Âdem
sözcüğüne E ekle ! Toprak demektir !
Toprak
Havvâ oluyor ! Çünkü ‘E’ dişi ektir !
Toprak, annemiz AHMED ! Babamız, ÂLÎ ! Âdem !
‘EBÛ-T-TURÂB’ ‘toprağın babası’ demek mâdem !
Bu lâkabı ÂLÎ’ye, bizzat MUHAMMED verdi !
‘“Kâlbi
mühürsüzlerin !”’ Sâdece, aklı erdi !
‘“Kâfir
tanık olmadı”’ bak ! ‘“Öz doku”’na eğil !
HAKK’a yardımcı olan ! Tanık ! Seyirci, değil !
Âlem
yaratılırken ‘“Yüceler”’ oldu tanık !
Zîrâ
onlardı kendi fıtratına uyanık !
‘“ÂLÎN
!”’ Hem ‘“Yüceler
!”’ Hem ‘“En
evvelkiler !”’ Demek !
Terbiyemize verdi, ‘“En eskiler”’ çok emek !
Bu
yüzden oldu bunlar ! Secde etmekten muaf !
Âdem
! ‘“Bunlardan
tekrâr rûh alınca, oldu af !”’
I
I
“Hepinize
denk olan insânım” der MUHAMMED !
Bunda var ! Onun gizli kimliğine alâmet !
HAK derken ‘“Sen
olmasan ! Yaratmazdım âlemi !”’
Onu sen kendin gibi bir insân sanma ! Emi !
HAK onun hakkında der ‘“O her âleme rahmet
!
Adını her anarken ! Mutlak ona selâm et !”’
Selâm et sen ! ALLAH’ın fıtratına ! Misline
!
Niyâz
et ! ‘“RAHÎM
olan RAHMÂN”’, Arş’ına ine !
Tüm insânlara eşit MUHAMMED ! Tek başına !
Yeyip içtiğin her şey ile girer aşına :
Bu
Arz ! Bu toprak ! Zîrâ onun kutsal vücûdu !
Onu öpmektir halkın HAKK’a olan sücûdu
!
‘“Gölgen
bile, istesin ! İstemesin ! Secdede !”’
Yalvarır Arz’a ! Onu kaldırıp insân ede !
‘“Sana
yarattım yedi göğü”’ der ALLAH ! Niçin ?
Yedi semâ halk oldu ! RESÛL, yâni Arz için !
‘“Yedi
göğün benzeri,
bu yüzden olmuştur Arz !”’
Mîrâca çıkmak için ! Arz’a inmek oldu farz !
‘“Yedi
gök iki günde ! Arz dört günde ! Oldu halk !”’
Göklerin iki misli arz ! Bu sırrı çöz de ! Kalk !
Yedi gökte melekler var ! Arzda ise, Âdem !
‘“Melekler
arşı taşır !”’ MUHAMMED Arş’tır mâdem !
‘“Melekler
hiç durmadan ! MUHAMMED’i zikreder : ”’
‘“Bizi
de Arz’a indir ! İnsân kılığında”’ der !
‘“Çıkanı
ve ineni ALLAH bilir”’ der âyet !
İki çeşit mîrâç var ! Dikkat edersen şayet :
Biri Arz’a inmekle ! Biri göğe çıkmakla !
İnerken ve çıkarken, sakın güvenme akla !
Ölen Arz’a inemez ! Havadan hafif teni !
Kör uçuşu yapar ! Yok çünkü toprak anteni !
AY’a çıkmak için de, ‘yer çekimi’dir mâni !
Ne çıkabilir ! Ne de o inebilir yâni !
Yükünü her attıkça ! Bir gezegene çıkar !
Tekrâr melek olmakta ! İnsâna yoktur çıkar !
‘“Sağken
kör, ölünce de demek kalacaktır kör !”’
Toprak bedende çünkü ! Toprağa oldu nankör !
Arz’ın içine giren olur bir “GAYB ERENİ !”
Esrârını açıklar ! Kâbe’nin boyu eni !
‘Mikro Kâbe’ şeklinde,
toprağın zerreleri !
‘Toprak’ ile de ! Aptes
alır İslâm’ın eri !
‘Yedi temel kattan bil
!’ Oluştuğu için
Arz !
Kâbe’yi ‘yedi’ defa tavaf etmek
oldu farz !
İki ara kat ise yedi kat için bağlaç !
Şeytan taşlayıp, koşma, bunlar için gözü aç !
‘Kara taş’ ile başlar
Kâbe’yi tavaf ! Niçin ?
Arz soğurken ! Donan “İlk nokta” olduğu için !
Arz çekirdeği ise ! Kara taşın timsâli !
Orda HASAN, HÜSEYİN, FÂTMA, MUHAMMED ÂLÎ ...!
“Yunus,
balık karnında mîrâç yaptı” der RESÛL !
“Benimkinden
aşağı sanmayın !” ‘Ayni usûl !’
Arz’ın karnı olmalı ! Balık karnından maksat !
‘“Yuttuğu
diri çıktı !”’ Ve Yunus aldı ruhsat !
Papa şapkası balık ağızlı ! Yunus ! Mesih !
‘“Korunmuş
kitab”’ Arz’dır ! Girenler olur ‘“Rasih !”’
Kendi eren giremez Arz katmanına ! Niçin ?
Üst şeffaf ten ! Havadan hafif olduğu için !
Bulunca, Arz içine o, seyâhat edeni,
Transla yoğunlaşır en üst şeffaf bedeni !
‘Yer çekimi’nin etki mesafesine
girer !
Nihâyet Arz içine dalarak, ‘“GAYB”’a erer !
M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR-ÇEŞME 10.08.2000
Dünyâya ediyorum en büyük esrârı arz !
En büyük esrârıdır dünyânın, Dünyâda ARZ !
‘“Ben
bilmediğinizi bilenim !”’ Dedi ‘“RAHMÂN !”’
Meleğin
bilmediği, ‘“ARZ”’dı ! HAK söz bu !
İnan !
‘Bin bir gece
masalı !’ Arz ! Bilir
misin niçin ?
‘“ARZ”’ sözcüğü toplamı ‘Bin bir’ ettiği için !
‘“Arz”’ ‘Bin bir !’ Söz konusu âyet
ise ‘Bin’ eder !
‘Bir’ fark,‘Ekvator’ olup ; HAK ‘“Sırat köprüsü”’ der !
‘“Rûh
üfleme günü”’ de ‘Bin’ etmektedir mâdem
!
Meleklerle Îblisin bilmedikleri bu dem !
Yalnız bu Arz hakkında RAHMÂN ‘“Gayb Âlemi”’ der !
Çünkü ‘“El
Arz”’ ve ‘“El Gayb”’ da tam ‘Bin kırk üç’ eder
!
‘MUHAMMED
ÂLÎ FÂTMA HASAN ve HÜSEYİN evi !’ (1001)
‘Rıza’ ve ‘“Arz”’la ayni ! Tavaf ! Bu
ev ödevi ! (1001)
‘“ERRAHMÂN’ın
Arş’ının ismi”’ oldu bundan ‘“Arz !”’ (1000)
‘“Meleklere, taşımak !”’ ‘“Bize tavaf oldu farz !”’
Onu taşımak veyâ tavaf ! Âdem’e secde !
HAK ‘“Secde
et yaklaş”’ der ! İşte bu ! Düşmek vecde !
(1). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . .
(2). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. .
(3). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .
. . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . .
(4).
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. .
‘“YÜCELER”’ “İMÂM ÂLÎ !” ‘“Kalû belâ cevabı !”’
Hepsi ‘yüz doksan iki !’ Sözü tut ! Çok sevabı
!
‘“RABB’İNİZ
DEĞİL MİYİM ?”’ suâlinin vakti’dir !
‘ARZ’ın rûhunun ismi’ ile ahdin
aktidir !
(5).
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . .
“Saat işaretleri” ‘“Rûh üfleme zamanı !”’
‘Bin kırk iki ediyor !’ Gerçek kıyâmet
anı !
‘“Meryem’e ilettiği kelime !”’ ‘“MESÎH”’, HAKK’ın
! (1042)
Yine bak ‘ayni sayı !’ RÛH O ! Şirk koşma sakın !
‘“Meryem
oğlu”’ ‘“Din
günü mâlikinin ismi”’dir !
‘“ERRAHMÂN’ın yüzü O !”’ ‘Üç yüz kırk üç’ resmidir !
‘“Ayağa kalkmasıdır İMÂM
ÂLÎ’nin”’ sende ! (343)
Bu da ‘üç yüz kırk üç’ bak ! Dinelene
özüm de !
‘ÎSA EL MESÎH eder’ ‘İki yüz doksan dokuz !’ (299)
‘O Velîde eridik !’ ‘Ben’ olarak ‘biz’ yokuz !
‘“Yüzünü
dine döndür”’ odur ‘“HANÎF denilen !”’ (299)
‘ÎSA’nın indiği gün !’ ‘“HAK din ahdi !”’ Yenilen !
‘Bin iki yüz kırk altı’ eder bak ‘Arz’ın rûhu !’ (1246)
‘GAYB ERENLERİ !’ Değil ! Sıra insân
gürûhu !
ALLAH’ın bil ki ‘“O’dur
dış ve iç olan ismi !”’ (1246)
Yâni ister görünür ! İster saklanır cismi !
“O’dur
rûhu bu Arz'ın !” “RAB kalbimi sen aç” der
! (1257)
İki söz ayni sayı ! RESÛL gibisi ender !
Bin üç yüz kırk yedi’dir “Bu Arz rûhunun ismi !” (1347)
O ‘MUHAMMED ÂLÎ’yi özde bulanın
cismi !’
(6). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
HAK
renk hakkında Kur’an ‘“ALLAH’ın boyası”’ der !(1558)
‘Bin beş yüz elli sekiz’ “Hazret-i Îsâ” eder !
“Şabb-ı
emret sözü”de eşit ayni adede !
‘Bıyığı henüz çıkmış
delikanlı’ ona de ! (1558)
“RABB’imi
gördüm bir genç sûretinde” der RESÛL !
Mîrâçta
RABB’i görmek için yok başka usûl !
Budur ‘“ALLAH’ın
yüzü sözünün hîkmeti”’ bil ! (1558)
O yüz sende ! ALLAH’ın fıtratına mukabil !
‘“ALLAH’ın fıtratı”’ ve ‘“Ben RABB’in değil
miyim ?”’ (755)
‘Yedi yüz elli beş’er ! Budur en kutsal
giyim !
İşte ‘O Hacı BEKTAŞ !’ Eğer bir artsa rakam ! (756)
‘“KİTAB-I
KERİM”’ yâni Kur’an O ! En üst makam !
Bir eksik veyâ fazla hesapta, yakın demek !
ALLAH’a yakın olmak ile şart borç ödemek !
ALLAH’la ayni sayı, bir hesap çıksa bile !
Onu yorumla ! Aslı yansıtan ayna ile !
Aynadaki, bakanın aynen kendidir ama !
Resmidir ! Çıkmış ona bakan en yakın cama !
‘Yedi yüz yirmi üç’tür BEKTAŞ ! ‘“En temiz şarab !”’ (723)
‘“EL BEYT-ÜL HARAM !”’ Yâni ‘“KÂBE”’ diyor ona RAB !
Kâbe'ye gitmemişken bu yüzden denir hacı !
Kâbe senin fıtratın !
Bulamazsan ne acı !
(7). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . .
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA-
2000
28- EL ÂLEM
Rûh
ALLAH’tan ! Can ise, aslı toprak birkaç gen !
Formülü değişti mi ! Bozulur bütün dengen !
HAK
der ‘“Formül
değişir şeytanın emri ile !”’
‘“Şeytan
ise, Âdem’e düşman !”’ Dikkat edile !
Yâni imâl eder o ! Âncak kendi dostunu !
O giydirmişti bize ilk, bu hayvân postunu !
‘“Ama onu dinlemez ALLAH’ın
temiz kulu !”’
Çünkü
eğitir onu ! ‘“YÜCE MECLİS”’ okulu !
Rûh her defa giydikçe ! ‘Kristal’leşir mâdde !
Rûha ‘“Kristos !”’ ‘“Mesih !”’ ‘“Kurtarıcı !”’ ‘“Mehdi !”’ de !
‘“Bize
bizden de yakın !”’ ‘“ İçimizdeki
bizler !”’
‘“Şah
damar’a bağlanan !”’ Her an onları izler !
‘“Rûh
! RAB’dan çıkan bir ses !”’ Kur’an-ı iyi oku !
‘“Yer ve Göklerin nûru !”’ Yâni ondaki doku !
‘“BİZLER RABB’in emrinde !”’ ‘“ER RAHMÂN”’a en yakın !
‘“HAKK’ın halifeleri !”’ ‘“ALLAH”’ demeyin sakın
!
‘Evrimle şeffaflaşmış
tekrâr !’ Fizik postları !
Olmuşlar ‘“Öncekiler
!”’ ‘“ALLAH’ın
has dostları !”’
Onlarda işlem yapan, ALLAH’tan başka değil !
‘“Secdeni ÂDEM’e yap !”’ Der O ! ‘Kendine eğil !’
‘El !’ Türkçede, ‘yabancı’ demek ! Yâni
ecnebi !
“Bu
âlemde konukum ben” demiştir her Nebi !
Evrimini bitirmiş ! Önceki bir âlemde !
‘“Her yere konabilen”’ bir uçan dâire de !
‘“Mîrâsına
konmuştur ! Erdiği o âlemin !”’
ALLAH o elle mülkü kullanır ! O el, ‘“EMİN !”’
‘“Tevrât’ta her meleğin
kanadı saklar bir ‘el !’ ”’
‘“El”’ okunur ! Frenkçe
kanat (âile) ! Tesâdüfe gel !
‘“O”’ demek, için de ‘“El”’ (elle) der Fransız
! Şans işi !
Tıpkı ‘“El
Âlem”’ gibi ! ‘“Yâni
öteki kişi !”’
Fransızca
ayni ses, ‘İki el’ (Deux mains) !
Hem de ‘Yarın’ (Demain) !
‘Yarın’ gelecek ‘“Arz’ın vârisleri !”’ Uyarın !
‘“Çift
yedi”’nin simgesi, eldeki on dört mafsal !
‘“El”’ ise ! ‘“EHL-İBEYT”’in mührü ! Bu değil
masal !
Arapça
her sözcüğün başında var ‘“El !”’ Niçin ?
Her
sözcüğü, EHL-İBEYT tanımladığı için !
İbranice her belli sözcük başlar ‘H’ diye !
‘H’ hem ‘Nefes’ demektir ! ‘H’ hem ‘Beş’ eder ! Niye ?
‘Hani o !’ ‘Hani onlar !’ Her dilde harf-i
târif !
Her
bir harf EHL-İBEYT’i târif eder ! Ol ârif !
Yirmi dokuz harf ismi öğretildi Âdem’e !
Gel de ! MUHAMMED için, sen ‘“O, ‘“S”’ ismi deme !”’
Her
harf ! Bir Hakerenin ALLAH katında ismi !
Hepsinin
toplamıdır ! Bil ki Âdem’in cismi !
Yâni ‘“En
yüce Meclis !”’ Kendisi ‘ilk Âdem’in !’
O zâtın başı, ÂLÎ ! Kâlbi, MUHAMMED EMİN !
Bütün dilleri Âdem, biliniz etti icâd !
‘Sâbit aslına’ bakıp her şeyin O !
Koydu ad !
Ölü sözcük değildir bu ad ! Yaratıcı ses !
Ölmeden ! ‘“O
hak sesi”’ Duyabilmeli herkes !
‘“O ses”’ ile ! Her şeyi
o kendine bağladı !
‘“O ses”’tir Îsâ Mesîh
! ‘“O
ses”’tir ! Vaftiz adı !
‘“On
dokuz”’ ses, İblîsin bilmediği isimler !
Her an var edilir ! Ve Yok edilir cisimler !
Var
ve yok arasında ! Bir sınır var ! Noktadır !
Nokta
hem B ! Hem sıfır ! Yâni varlık yoktadır !
‘“Mîrâçta görülenin !”’ Bak ! ‘“EMİN”’ öbür ismi !
‘“İki
kaş arasından girdi !”’ Nûr olan cismi !
Namazda alnın değer ! Arz toprağına ! Niye ?
İki kaş arasından !‘“Er RAHMÂN”’ girsin diye !
Bu yüzden namazın bak öteki adı ‘“Miraç !”’
Melek
taptı Âdem’e ! Şeytan değil ! ‘Gözü’ aç !
‘“Âlemlerin
RABB’i”’ ni öğren ! Olmadan harab !
‘“Âlemler”’ Elohimdir ! Onların
ilk özü RAB !
‘“ÖZ”’ ve ‘“Âlem”’ sözcüğü ayni !
İbranicede !
İlk öze sen MİKAİL ! Dilersen İBRAHİM de !
Elohim, çoğul sözcük ! Tekil adı ise EL !
İbrahim İbranice, ‘EL’in nûru’na bedel !
Yine İbrahim ile ayni ‘“Rahmet”’ ve ‘“Rahim !”’
El, ÂLÎ ! Nûr , MUHAMMED ! Bu, ERRAHMÂNİRRAHÎM !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA, 28.02.2001
A R Z I
Sıfır ZÂT’tır ! Bir ALLAH ! Dokuz sayının sonu !
Dokuz, Âdem demektir ! İyi irdele onu !
ALLAH gibi ! Kimseyi ortak etmez kendine !
‘“ALLAH’ın
fıtratı o !”’ Eşittir ‘“HANİF
DİN”’e !
Katmanının dışında, dokuz’a ne eklesen !
En sonunda ! Dokuz’un dışında bulursun sen :
Dokuz artı beş on dört ! On artı dört eşit beş !
Eklediğin kovuldu ! Dokuz’a olmadı eş !
Ona eklenmek için ! Ol dokuz’un katmanı !
Dokuz ! İstiyor yâni, dokuz’u yansıtmanı !
Meselâ yedi kere dokuz, altmış üç eder !
Altı artı üç ! Dokuz ! HAK ona ‘hoşgeldin !’ Der !
‘“RAHMÂN
ilk, Arz’ı, sonra yedi göğü yarattı !”’
İkinci yaratılan, ‘Ay !’ Denilen sırattı
!
Ay
hep yüzünü döner ! Tavaf ederken Arz’ı !
Açıklar bize niçin !
Neye ! Hac yapma farzı !
HAK der : ‘“İnsândan
daha zor, yaratmak âlemi !”’
En zoru Arz’ı inşâ ! Esrârını çöz emi !
‘“HAKK
göklere iki gün ! Arz’a dört gün ayırdı !”’
Melekler karşısında insânları kayırdı !
Arz mâdem ilk oluştu ! Arzdadır ilkin eren !
Haklı öyleyse ! ‘“Ona
secde emrini veren !”’
İlk eren zat ikizdir !
MUHAMMED ÂLÎ, adı !
RAHMÂN
! Bunlardan önce kimseye yansımadı !
Âdem ayni Arapça, hem de İbranicede !
İlk Âdem’e, ‘“ALLAH’ın
sen en yüce adı de !”’
Âdem
sözcüğüne E ekle ! Toprak demektir !
Toprak
Havvâ oluyor ! Çünkü ‘E’ dişi ektir !
Toprak, annemiz AHMED ! Babamız, ÂLÎ ! Âdem !
‘EBÛ-T-TURÂB’ ‘toprağın babası’ demek mâdem !
Bu lâkabı ÂLÎ’ye, bizzat MUHAMMED verdi !
‘“Kâlbi
mühürsüzlerin !”’ Sâdece, aklı erdi !
‘“Kâfir
tanık olmadı”’ bak ! ‘“Öz doku”’na eğil !
HAKK’a yardımcı olan ! Tanık ! Seyirci, değil !
Âlem
yaratılırken ‘“Yüceler”’ oldu tanık !
Zîrâ
onlardı kendi fıtratına uyanık !
‘“ÂLÎN
!”’ Hem ‘“Yüceler
!”’ Hem ‘“En
evvelkiler !”’ Demek !
Terbiyemize verdi, ‘“En eskiler”’ çok emek !
Bu
yüzden oldu bunlar ! Secde etmekten muaf !
Âdem
! ‘“Bunlardan
tekrâr rûh alınca, oldu af !”’
“Hepinize
denk olan insânım” der MUHAMMED !
Bunda var ! Onun gizli kimliğine alâmet !
HAK derken ‘“Sen
olmasan ! Yaratmazdım âlemi !”’
Onu sen kendin gibi bir insân sanma ! Emi !
HAK onun hakkında der ‘“O her âleme rahmet
!
Adını her anarken ! Mutlak ona selâm et !”’
Selâm et sen ! ALLAH’ın fıtratına ! Misline
!
Niyâz
et ! ‘“RAHÎM
olan RAHMÂN”’, Arş’ına ine !
Tüm insânlara eşit MUHAMMED ! Tek başına !
Yeyip içtiğin her şey ile girer aşına :
Bu
Arz ! Bu toprak ! Zîrâ onun kutsal vücûdu !
Onu öpmektir halkın HAKK’a olan sücûdu
!
‘“Gölgen
bile, istesin ! İstemesin ! Secdede !”’
Yalvarır Arz’a ! Onu kaldırıp insân ede !
‘“Sana
yarattım yedi göğü”’ der ALLAH ! Niçin ?
Yedi semâ halk oldu ! RESÛL, yâni Arz için !
‘“Yedi
göğün benzeri,
bu yüzden olmuştur Arz !”’
Mîrâca çıkmak için ! Arz’a inmek oldu farz !
‘“Yedi
gök iki günde ! Arz dört günde ! Oldu halk !”’
Göklerin iki misli arz ! Bu sırrı çöz de ! Kalk !
Yedi gökte melekler var ! Arzda ise, Âdem !
‘“Melekler
arşı taşır !”’ MUHAMMED Arş’tır mâdem !
‘“Melekler
hiç durmadan ! MUHAMMED’i zikreder : ”’
‘“Bizi
de Arz’a indir ! İnsân kılığında”’ der !
‘“Çıkanı
ve ineni ALLAH bilir”’ der âyet !
İki çeşit mîrâç var ! Dikkat edersen şayet :
Biri Arz’a inmekle ! Biri göğe çıkmakla !
İnerken ve çıkarken, sakın güvenme akla !
Ölen Arz’a inemez ! Havadan hafif teni !
Kör uçuşu yapar ! Yok çünkü toprak anteni !
AY’a çıkmak için de, ‘yer çekimi’dir mâni !
Ne çıkabilir ! Ne de o inebilir yâni !
Yükünü her attıkça ! Bir gezegene çıkar !
Tekrâr melek olmakta ! İnsâna yoktur çıkar !
‘“Sağken
kör, ölünce de demek kalacaktır kör !”’
Toprak bedende çünkü ! Toprağa oldu nankör !
Arz’ın içine giren olur bir “GAYB ERENİ !”
Esrârını açıklar ! Kâbe’nin boyu eni !
‘Mikro Kâbe’ şeklinde,
toprağın zerreleri !
‘Toprak’ ile de ! Aptes
alır İslâm’ın eri !
‘Yedi temel kattan bil
!’ Oluştuğu için
Arz !
Kâbe’yi ‘yedi’ defa tavaf etmek
oldu farz !
İki ara kat ise yedi kat için bağlaç !
Şeytan taşlayıp, koşma, bunlar için gözü aç !
‘Kara taş’ ile başlar
Kâbe’yi tavaf ! Niçin ?
Arz soğurken ! Donan “İlk nokta” olduğu için !
Arz çekirdeği ise ! Kara taşın timsâli !
Orda HASAN, HÜSEYİN, FÂTMA, MUHAMMED ÂLÎ ...!
“Yunus,
balık karnında mîrâç yaptı” der RESÛL !
“Benimkinden
aşağı sanmayın !” ‘Ayni usûl !’
Arz’ın karnı olmalı ! Balık karnından maksat !
‘“Yuttuğu
diri çıktı !”’ Ve Yunus aldı ruhsat !
Papa şapkası balık ağızlı ! Yunus ! Mesih !
‘“Korunmuş
kitab”’ Arz’dır ! Girenler olur ‘“Rasih !”’
Kendi eren giremez Arz katmanına ! Niçin ?
Üst şeffaf ten ! Havadan hafif olduğu için !
Bulunca, Arz içine o, seyâhat edeni,
Transla yoğunlaşır en üst şeffaf bedeni !
‘Yer çekimi’nin etki mesafesine
girer !
Nihâyet Arz içine dalarak, ‘“GAYB”’a erer !
M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR-ÇEŞME 10.08.2000
Dünyâya ediyorum en büyük esrârı arz !
En büyük esrârıdır dünyânın, Dünyâda ARZ !
‘“Ben
bilmediğinizi bilenim !”’ Dedi ‘“RAHMÂN !”’
Meleğin
bilmediği, ‘“ARZ”’dı ! HAK söz bu !
İnan !
‘Bin bir gece
masalı !’ Arz ! Bilir
misin niçin ?
‘“ARZ”’ sözcüğü toplamı ‘Bin bir’ ettiği için !
‘“Arz”’ ‘Bin bir !’ Söz konusu âyet
ise ‘Bin’ eder !
‘Bir’ fark,‘Ekvator’ olup ; HAK ‘“Sırat köprüsü”’ der !
‘“Rûh
üfleme günü”’ de ‘Bin’ etmektedir mâdem
!
Meleklerle Îblisin bilmedikleri bu dem !
Yalnız bu Arz hakkında RAHMÂN ‘“Gayb Âlemi”’ der !
Çünkü ‘“El
Arz”’ ve ‘“El Gayb”’ da tam ‘Bin kırk üç’ eder
!
‘MUHAMMED
ÂLÎ FÂTMA HASAN ve HÜSEYİN evi !’ (1001)
‘Rıza’ ve ‘“Arz”’la ayni ! Tavaf ! Bu
ev ödevi ! (1001)
‘“ERRAHMÂN’ın
Arş’ının ismi”’ oldu bundan ‘“Arz !”’ (1000)
‘“Meleklere, taşımak !”’ ‘“Bize tavaf oldu farz !”’
Onu taşımak veyâ tavaf ! Âdem’e secde !
HAK ‘“Secde
et yaklaş”’ der ! İşte bu ! Düşmek vecde !
(1). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . .
(2). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. .
(3). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .
. . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . .
(4).
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. .
‘“YÜCELER”’ “İMÂM ÂLÎ !” ‘“Kalû belâ cevabı !”’
Hepsi ‘yüz doksan iki !’ Sözü tut ! Çok sevabı
!
‘“RABB’İNİZ
DEĞİL MİYİM ?”’ suâlinin vakti’dir !
‘ARZ’ın rûhunun ismi’ ile ahdin
aktidir !
(5).
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . .
“Saat işaretleri” ‘“Rûh üfleme zamanı !”’
‘Bin kırk iki ediyor !’ Gerçek kıyâmet
anı !
‘“Meryem’e ilettiği kelime !”’ ‘“MESÎH”’, HAKK’ın
! (1042)
Yine bak ‘ayni sayı !’ RÛH O ! Şirk koşma sakın !
‘“Meryem
oğlu”’ ‘“Din
günü mâlikinin ismi”’dir !
‘“ERRAHMÂN’ın yüzü O !”’ ‘Üç yüz kırk üç’ resmidir !
‘“Ayağa kalkmasıdır İMÂM
ÂLÎ’nin”’ sende ! (343)
Bu da ‘üç yüz kırk üç’ bak ! Dinelene
özüm de !
‘ÎSA EL MESÎH eder’ ‘İki yüz doksan dokuz !’ (299)
‘O Velîde eridik !’ ‘Ben’ olarak ‘biz’ yokuz !
‘“Yüzünü
dine döndür”’ odur ‘“HANÎF denilen !”’ (299)
‘ÎSA’nın indiği gün !’ ‘“HAK din ahdi !”’ Yenilen !
‘Bin iki yüz kırk altı’ eder bak ‘Arz’ın rûhu !’ (1246)
‘GAYB ERENLERİ !’ Değil ! Sıra insân
gürûhu !
ALLAH’ın bil ki ‘“O’dur
dış ve iç olan ismi !”’ (1246)
Yâni ister görünür ! İster saklanır cismi !
“O’dur
rûhu bu Arz'ın !” “RAB kalbimi sen aç” der
! (1257)
İki söz ayni sayı ! RESÛL gibisi ender !
Bin üç yüz kırk yedi’dir “Bu Arz rûhunun ismi !” (1347)
O ‘MUHAMMED ÂLÎ’yi özde bulanın
cismi !’
(6). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
HAK
renk hakkında Kur’an ‘“ALLAH’ın boyası”’ der !(1558)
‘Bin beş yüz elli sekiz’ “Hazret-i Îsâ” eder !
“Şabb-ı
emret sözü”de eşit ayni adede !
‘Bıyığı henüz çıkmış
delikanlı’ ona de ! (1558)
“RABB’imi
gördüm bir genç sûretinde” der RESÛL !
Mîrâçta
RABB’i görmek için yok başka usûl !
Budur ‘“ALLAH’ın
yüzü sözünün hîkmeti”’ bil ! (1558)
O yüz sende ! ALLAH’ın fıtratına mukabil !
‘“ALLAH’ın fıtratı”’ ve ‘“Ben RABB’in değil
miyim ?”’ (755)
‘Yedi yüz elli beş’er ! Budur en kutsal
giyim !
İşte ‘O Hacı BEKTAŞ !’ Eğer bir artsa rakam ! (756)
‘“KİTAB-I
KERİM”’ yâni Kur’an O ! En üst makam !
Bir eksik veyâ fazla hesapta, yakın demek !
ALLAH’a yakın olmak ile şart borç ödemek !
ALLAH’la ayni sayı, bir hesap çıksa bile !
Onu yorumla ! Aslı yansıtan ayna ile !
Aynadaki, bakanın aynen kendidir ama !
Resmidir ! Çıkmış ona bakan en yakın cama !
‘Yedi yüz yirmi üç’tür BEKTAŞ ! ‘“En temiz şarab !”’ (723)
‘“EL BEYT-ÜL HARAM !”’ Yâni ‘“KÂBE”’ diyor ona RAB !
Kâbe'ye gitmemişken bu yüzden denir hacı !
Kâbe senin fıtratın !
Bulamazsan ne acı !
(7). . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . .
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA-
2000
‘“KÂLB !”’ ve
‘“FUAD !”’
‘Sayın ; Prof. Dr.
KENAN ÖMÜRLÜ’ye
İŞLEMLERİ !
Kâlbimin damarını
balonla açtın diye,
Sana cirit oyunlu
tablo ettim hediye !
Hayât
gözden düşmemek ! Bir tür cirit oyunu !
‘Refref’ denen bir ata
binen ! Aşar boyunu !
Kâlbi balonla açmak !
Elbet büyük beceri !
Ama onu Fuad’a açandır
! Tanrı eri !
‘“Fuad”’ adını alır kâlbde
bir ‘siyah nokta !’
İnsânın ilk hücresi ! Kendi, ‘var olan yok’ta !
MUHAMMED o noktadan
mîrâçta HAKK’a baktı !
‘“İki kaş arasından”’ RABB’i kâlbine aktı
!
Sen
kâlbi biliyorsun ! Ben ise esrârını !
Biraz
açıklayayım ! Kırmayıp ısrârını !
Dışarda bir sıvıda
kâlb bir süre atmakta !
Bunda, bağımsızlığın
bir kanıtı yatmakta !
Emme
basma tulumba ! Kâlb bir körün indinde !
Hâlbuki,
kâlb ‘“RAHMÂN’ın
Arşıdır !”’ Her HAK dînde !
Bilenler, ‘kâlb tik taklı robot
saattir’ demez !
Çünkü saat kendini kurup
ayar edemez !
Kurup
ayar edenin ismidir işte ‘“Fuad !”’
Kimi
demiş Cebrâil ! Kimi Rûh ! Kimi Mead !
MÎRÂÇ
AMELİYATI !
Kâlbini sanma sakın !
Kan dolu kaslı bir et !
Kâlb inkılâp kökünden
! Onu Fuad’a kalbet !
Aksi
taktirde olur hayvânlardaki yürek !
‘“Göğsünü yardık”’ der HAK ! Bu
ameliyat gerek !
AHMED kervâncı idi ! Olmadan
önce RESÛL !
Bir mağaraya girip !
Doğurdu usul usul !
‘“Yedi yatır”’a âit bir yerdi ! O
mağara !
Öteki
adı ‘“FUAD
!”’ Ömrünce onu ara !
Işık bedeni ile çıkıp
sonsuz uzaya,
‘“Gizli”’denen âlemi ! İzledi
doya doya !
ALLAH’ın
yanındaki kendi aslını gördü !
RAHMÂN’ın
kelâmıyla ! ‘Kelâm-ı Kadim’ ördü !
Cenneti ! Cehennemi !
Görünce ! Aklı durdu !
Rûhu tekrâr bedene
dönünce ! Kâlbi vurdu !
‘“AHMED miraçta RABB’i, Fuad
ile seyretti !”’
Çünkü
kâlb fotokopi ! ‘“Fuad”’ asıl sûretti !
Görüntünün dirisi,
değil T.V. tüpünde !
ÂLÎ Baba olur mu ?
Kırk harâmî küpünde !
Her
kim ki ölesiye olursa rûhuna aç !
Onun
payına düşer ALLAH’tan böyle mîrâç !
ÜÇ
ve DÖRT !
Ses yedi ! Deri yedi !
Kâlb de tam yedi oda !
Dördü kendine âit !
Gizli üçü Fuad’a !
Ateş
! Hava ! Su ! Toprak ! Kâlbe âit dört unsur !
ALLAH,
MUHAMMED ÂLÎ ! ‘“Fuad”’ denen üçüz ‘“Sûr !”’
Yogi, kâlbi durdurup !
Yer altında yatmakta !
O sırada sâdece Fuad
nabzı atmakta !
Kâlbi çürüyene dek, can orda kalabilir !
Fuad
uzayda olup ! HAK nefes alabilir !
Eren, aday kâlbini, üç
gün durdurabilir !
Fuad ile, yeniden onu
vurdurabilir !
İlk
! Dört unsur aptesti için ! Dört gün uyutur !
Kâbus
sınavlarıyla, can, cinlerle atar tur
!
Uyanınca bağlansın
diye üçüz özüne ,
Eren durdurur kalbi !
Işık verip gözüne !
Üç
gün sonra kâlb vurup ! İki cinsli uyanır !
‘“Âdem”’ olarak doğup ! HAK
rengine boyanır !
İç yüzünde olmuştur
artık ! Erkek ve dişi !
Cinsel değerlendirme !
Sakın bu rûhsal işi !
Pozitif ve
Negatif ! Müthiş elektrik bu !
Hem
var ! Hem yok edecek ! Şu ‘“ON DOKUZ”’ gurubu !
Çift kutuplu dinamo o
! ERRAHMÂNİRRAHÎM !
‘“Ateşin yakmadığı !”’ Ateş üstü
İbrâhim !
SÜRÇEN
İKİLİ !
‘“Bir tek özden yarattım erkek ve dişi !”’ Der HAK !
Kurtulur
kim ederse bu özüne iltihak !
Havvâ, Âdemde iken !
Ona edildi secde !
‘“Kâlbe Rûh üflenince !”’ Melekler geldi
vecde !
‘“Direnince bu nûra dumansız
alev İblîs !”’
Âdem
Rûh üflemedi ona ! Kapandı ‘“Meclis !”’
Âdem’den Havvâ çıkıp !
Ayrılınca çift kutup !
‘“Yakınlaştı Âdem’e İblîs !
Havvâ’yı tutup !”’
Ateş,
nûra değince ! Oldu bir kısa devre !
İki
kutbu bağlayan tel yandı çepeçevre !
İki kutbun kararmış
olan iki alt yanı,
Oluşturdu ‘erkek ve kadın’ denilen canı !
Şeffaf
Arz katılaşıp ! Dönüştü bu Dünyâya !
Oldu
bir hapishane ! Kapısı kondu Aya !
İblîs hemen canları hapsetti
kan ve ete !
Her hücreye yerleşti !
Cinleri denen çete !
KURTARAN
İKİZ !
Kararmayan
çift kutub, suçsuzken indi ! Niçin ?
Düşen
cana Rûh olup ! Onu kurtarmak için !
Böylece, ‘“ÎSÂ MESÎH kendini haça gerdi !”’
Onu haçtan indiren her
can ! Özüne erdi !
Aslında
çıkmak inmek yok ! Boyutsuzdur uzay !
Yuvarlak
Arzda baksan nerden ! Hep yukarda Ay !
Şeffaf şey yoğunlaşsa
! İnmek ve düşmek denir !
Bu ise, rûhumuzu
görmemekle ödenir !
Çünkü
rûh madde değil ! Asla yoğunlaşamaz !
Madde
rûha yaklaşır ! Ama sınır aşamaz !
Yâni rûhumuz yine !
Şeffaf Arz küresinde !
Can, ‘Arz’ın yoğunlaşmış
kısmı’ denen bu inde !
Her
can kendi rûhuna yaklaşabildiği an ,
Arz
şeffaflaşıp tekrâr ! Cennet olacak cihân !
Görecek bu son günü !
Ancak çift cinsli olan !
Cana denecek ‘“Hûri !”’ Rûha denecek ‘“Oğlan !”’
BEŞİK
BEBEĞİ !
Kâlbi
durdurmak gizli bir yer ister elbette !
Ehrâmda
yapılırdı önce ! Şimdi Tibet’te !
AHMED der :“İlmî ara !” “O olsa bile Çinde !”
Bu sırra değinme var,
bu sözünün içinde !
Her
ehram duvarında var, uçan bir kelebek !
Kozayı
delip çıkar ! ‘“Îsâ”’ adlı bir bebek
!
Bu bebeğin,
masalda ‘parmak çocuk’tur ismi !
Başparmak boyundadır !
Fizik olarak cismi !
Doğurur
iken onu ! Terlersin iri iri !
‘Üç gün’ süren sancıyla !
‘“Ölüden
çıkar diri !”’
Konuşur her bir dili !
‘“Doğar
doğmaz beşikte !’”
Doğan ve ölen herkes !
Onu görür ‘eşikte !’
Bu
yüzden ÎSÂ dedi : ‘“Ben eşiğim Babaya !”’
RESÛL
de dedi : “ÂLÎ, kapı ÂL-İ ABÂ’ya !”
ALLAH der: ‘“Kapısından girmeli herkes
beyte !”’
Beyt , ‘Kâbe’ olan kâlbdir !
Fuad, Bab EHLİBEYT’e !
Kâlb,
bil ki lâmbasıdır ! O sâf Âlâaddinin !
Meshet
! Ov ! Fuad çıksın ! Sırrı budur her dînin !
Can kâlbe yerleşirken
! Rûhu Fuad da kalır !
Unutmayacağına dâir
ondan söz alır !
Sözünü
unuttukça ! Çeker vicdân azabı !
Kâlb
spazmı ! Enfarktüs ! Fuad’ın son gazabı !
‘“Fuad”’ da yıkanmayan kâlb
damarı tutar pas !
HAKK’ı ‘pas geçtiğinden !’ Sonunda
olur ‘bay pas !’
YAHYA
ORUCU !
‘“Yıkın taş duvarlardan
yapılmış her mâbedi !
Ebedî ev yapayım üç günde”’ Îsâ dedi !
İhtiyâr Zekeriya oruç
tutunca ‘“Üç
gün”’ ,
‘“YAHYA dünyâya geldi !”’ ‘“Vaftiz ile yaptı ün !”’
ALLAH
diyor : ‘“Benzersiz
bir ad âlemde YAHYA !”’
Çünkü
bu ismin kökü, ölüyü etmek ihyâ !
Bu orucun tek şartı,
etmemek hiçbir kelâm !
Cennettekiler gibi !
Demek, sâdece ‘“Selâm !”’
‘Yüz altmış iki’ eder ! Hem ! ‘“Esselâm !”’ Hem ! ‘“İnsân !”’
Âdem’ini
bulana ! HAK, Yahya eder ihsân !
‘Başı kesildi’ diye ! Yahya
için tutma yas !
Îsâ, İncil’de der ki :
‘“YAHYA’ydı
HIZIR İLYAS !”’
Hazret-i
ÂLÎ de der :“İsmim
Tevrât’ta İLYA !”
‘“ERRAHMÂN”’a denk ‘YAHYA evlâdı ZEKERİYA
!’ (329)
DEMİRİN
SIRRI !
HAK, kâlbi çalıştırmak
için kâlbe tuz verdi !
Îsâ sevdiklerini, ‘“Tuz”’ diyerek överdi !
İnsâna,
ben bilinci verir ! Kandaki demir !
Bencillikten
uzaklaş ! HAK’tan ilk ve son emir !
Demir arzda yok idi !
Merih’ten indirildi !
Kan kızıla boyandı !
İblîs kanda dirildi !
Canın
merkezi beyin ! Çalışamaz o kansız !
Kandaki
demir İblîs ! Kurtulmamız imkânsız !
Her düşünce ! Ve her
seks ! Kanın bize tuzağı !
‘Üstünlük kompleksi !’ Ve ‘cinsel hırstır’ ağı !
Kendini
en az düşün ! Herkesi bil kardeşin !
Çocuk
yapma dışında ! Kardeşin olsun eşin !
Betûldü Meryem : FATMA
gibi, rûhuyla bâkir !
Kirletmedi ! Âdet ve
meni akıntısı kir !
“Îsâ, Ürdün nehrini akıtmış yukarıya :”
‘Epifiz ve ipofiz !’ ‘Uzak dur !’ Der ! Karıya !
Fuad ‘kâlb tabutunda !’ Bir ölü gibi
yatar !
O ayağa kalktı mı ! Ben
bilincimiz batar !
Bebek yapan ilk hücre kalbdedir ! Bu ne onur !
Yapay
kâlbe de ! Onun şeffaf kopyası konur !
Bu yüzden hiçbir duygu
değişmez ! Aynı kalır !
Maddeci bilginleri
büyük bir hayret alır !
Beyin
bile değişse ! Kimlik değişmez asla !
Çünkü
alıcı ekran, bağlı verici asla !
MUHAMMED
ÂLÎ KİM ?
İlk hücre ‘doksan iki kromozom’ ediyor !
‘MUHAMMED’ sözcüğü de ‘ayni sayı’ ediyor !
Doğada,
doğal hâlde bu kadar element var !
Doksan
ikiden sonra ! Işın sızdırma başlar !
Demek bütün kâinat
hep, MUHAMMED-ÜL-EMİN !
Ona selâm farz oldu !
RAHMETEN-LİL-ÂLEMİN !
‘“Âlemlere rahmettir !
Vücûdu MUHAMMED’in !”’
Dünyâ ‘bir tek âlemdir !’ O kimdir ? Fikir
edin !
Her namazda insâna !
Toprağı öpmektir farz !
Âdem’in bedenine
toprağı verense, Arz !
Öyleyse
öptüğümüz, hem MUHAMMED ! Hem ÂDEM !
Bu
arz âlemine de ! Rahmet veren o mâdem !
İki yüz iki olsun
element ! Çıkacak RAB !
Yâni ‘“Fuad”’ ‘yüz on nûr !’ ŞAH ÂLÎ
EBÛ-T-TURAB !
Öz
annemiz MUHAMMED ! Ve ÂLÎ’dir öz baba !
‘ERRAHMÂNİRRAHÎM’i
bulandır !’ ÂL-İ ABÂ !
ÂLÎ, yedi Evrenin Rûhu
olan ışıktır !
O’dur : ‘“En yüce olan !”’ ALLAH ona âşıktır !
ALLAH ‘Altmış altı !’ Kâlb ‘Yüz otuz iki’ eder !
Yâni
kâlb her vuruşta ! Zikren ALLAH ALLAH der !
Fuad ‘Doksan bir’ olup ! ‘“HÛ Veçhullah”’ ile denk !
‘“YAHYA oğlu”’ bu boya ! Verir
kalbe fıtrî renk !
‘Kâlb ve Fuad’ : ‘MUSTAFA !’ ‘İki yüz yirmi dokuz !’
Yâni
işbu benlikten arındık mı ! Biz yokuz !
Kâlb ve Fuad ikizdir !
MUHAMMED ÂLÎ gibi !
‘Ayırdın mı ölürsün !’ Der vücûdun
sâhibi !
Kâinat
da kâlb gibi ! Genişler ve daralır !
Her
an yok ve var olur ! Geriye özü kalır !
‘“Göz kırpmasından kısa bu
süredir kıyâmet !”’
‘“Fuad”’dan öte geçen !
HAK’tan alır emânet !
SONUÇ
!
Bu
yazımı ya düşün, yâhut saçma deyip yak !
Kızmam
! RESÛL’e bile diyorlar paranoyak !
Gizli bir saram yok ki
! Ben bir ‘medyum’ olayım !
Bir falcı değilim ki !
Cinle para çalayım !
Madde
dışı borcumu ödemek ! Tek amacım !
Sana ‘Rûh anjiyosu’ yapmazsam !
Dinmez acım !
Çünkü sonra ! Anjiyon
ahret gününe kalır !
En korkunç operatör,
eline lazer alır !
Kâlbden
gelen saçmalar ! Her bir ağızda sakız !
‘“Fuad”’dan gelen mesaj !
Tıpkı el değmemiş kız
!
Aslımız olan rûhun, ‘“Levh-i mahfûz”’ dur ismi !
‘“Ona can el süremez,
temizlemeden cismi !”’
‘Tertemiz olan cana
bâkire Meryem’ derler !
‘Rûhundan gebe kalıp !
Doğar MESÎH’ denen er !
Nâmahreme verirsen bu
kızı, ırza geçer !
Doğacak her piç için !
HAK seni baba seçer !
Bu
mesaj Fuad’ından geldi Hüznî Uluğ’a !
Anlaşılamaz
asla ! Ermeden öz bulûğa !
Hep
seni anacağım ! Kâlbim attıkça tık tık !
Sana kalben bağlıyım
âşık gibi ben artık !
Sürçtüyse
dil ! Af diler senden ! Kızılkeçili,
Güzel
yüz, yine güzel ! Olsa da birçok çili !
ANKARA – 1996
“AHURAMAZDA’NIN MESAJI
‘Zend Avesta’ ilk kutsal kitabıdır
İran’ın !
‘“DÎN”’ sözcüğü kökünü
bu ‘kitab’da aranın !
Zend Avesta’da HAKK’ın adı, AHURA MAZDA !
Resûlü
Zerdüşt’e der :‘Özünü an namazda !
Zîrâ
benimle her bir insanın özü eşit !
Kim
aslını bulursa, ererek olur reşit !
Tûfan var ! Penceresiz gemi yap kalbin gibi !
Kendinden
ışıklı o ! Zîrâ rûhun sâhibi !
Benim
adım ‘Kopyasız !’ Yâni ‘Sâfi nûr’ demek !
Yere düşmemesine gölgenin, sarf et emek !
Çünkü
yer rûhsuz mâdde ! İblîs ! Adı, Ahriman !
Bana
düşman ! Yok onda ! Ne bir dîn ! Ne de îmân !
İkimiz de
ALLAH’tan çıktık ! Biz öz kardeşiz !
Ben
RAHMÂN ve o Şeytan ! Köre acıyınız siz !
‘Altı ikiz ışın’ ım, bu âlemin mîmarı !
Bu nedenle, ‘altı gün’ sürdü
! Onun îmârı !
Üç
gün önce de çıktı bunlardan rûh âlemi !
‘MİTRA’ ve ‘Yirmi Sekiz İzzet’ bunlar ! Sev emi !
‘“MİKÂİL”’ ile ‘“Yirmi Sekiz Nebî”’ nin özü !
Bu
‘“YÜCELER”’ nûr verdi ! Sen bana
açtın gözü !
‘“MİKÂİL”’ yâni MİTRA ! Canın RABB-ÜL-İZZETİ !
İzzetlerden
melekler çıktı ! Canın Hazret-i !
‘DAENA’dır adları bu
mâsûmların !’ Niçin ?
Maddeyi
kurtarmaya söz verdikleri için !
‘“Benim yardımcılarım”’ bunlar ! Şeytana
karşı !
Maddeye
harp açtılar ! Başta taşırlar Arşı !
Bu
yüzden, Daena’nın yarısı Arza iner !
Öbür
yarısı, kâlbe VİCDÂN olarak siner !
İnen
can yemin eder eşine sadâkata !
Can yerleşir beyine ! Eş, ‘“FUAD”’ denen kata !
Daena’dan
inenin ‘Fravarti’ dir ismi !
‘Arzda cihâdı seçen’ demek ! Şövalye resmi
!
Maddeye
yenilen can, olur insân şeytanı !
Yenene
Âdem denir ! Artık kendini tanı !
Kör
mâdde yenildikçe, göz açıp olur şeffaf !
Şeytan
Âdem’e secde eder ! Benden çıkar af !
“Merhametim öfkeme böylece
olur galip !”
Kurtulmak
istiyorsan kurtarmaya ol tâlip !
Şeytan
çok çekicidir ! Sembolü tavus kuşu !
‘Yerçekimi’nden kurtul
da ! ‘“Çıkma dik yokuşu !”’
Kucakladığın madde ! Seni kucaklar tekrar !
Bedene
hapsolursun ! Şeytana verip ikrâr !
“Daha rahimde kâfir kâfirdir ! Mü’min mü’min !”
Bu
kaderi ben yazmam ! Sen alın yazına in !
Kader
alın yazısı ! Alnın arkası beyin !
Doğru ve yanlış için,‘onu ben yaptım’ deyin !
Rahim bedendir ! Çıkan can mü’minse aklanır !
Kâfirse, kapkara bir cadı görüp saklanır !
VİCDÂN kararmaz ! ‘Kara nefis’ girer araya !
‘“Güneş tutulur !”’ ‘Hayvân’ sürgüne gider Ay’a !
İnançlıysa, bir ‘“Hûri”’ görür köprü
başında !
Kendine benzer ! O da tamam on dört yaşında !
‘Ey ‘“Kız oğlan kız !”’ Kimsin sen ?’ diye ona sorar !
‘“Eşin”’im deyince O,
Daena’sını sarar !
Tekrâr
sorar ‘Daha da güzelsin sen
kız ! Niçin ?’
O
der : ‘VİCDÂN sesimi hep dinlediğin için !’
Ben
senin ‘Nâmûsunum !’ ‘Şerefinim !’ ‘Ahdînim !’
‘Şansınım !’ ‘İnancınım !’ Kısaca ‘“HANÎF DÎN”’im !
Beni
yok edemezsin ! İhânet etsen bile !
Sen
kendin yok olursun ! Bütün hırsların ile !
Tekrâr ‘“Bir tek can”’ olup eşle
! Köprüden geçer !
Ölümden
üç gün sonra cennet yurdunu seçer !
Ama ‘“Savaş”’ bitmeden,
eğlenemez cennette !
‘Mehdî’ bekleyen
madde, zincirliyken cinnette !
Bölünerek, yeniden Arza iner Daena !
Kuluma
hizmet, bana en güzel hamd-ü senâ !
Kendisine bilinci böylece berraklaşır !
Her
bütünleştikçe o, bana daha yaklaşır !
Zaferi
kazanınca girer başka bir hâle !
Olur
bölünemeyen ışıl ışıl bir hâle !
‘“Cennete dönen
Arz’ın, olur gerçek vârisi !”’
Artık
‘“ÎSÂ MESÎH”’ O ! Her zerre ‘“Havarî”’si !
Her zerre ‘Ben neyim ?’ der ! O ilk
dirilttiği an !
MEHDÎ
der : ‘Sâf
meleksin ! Kimliğini arayan,
Kendini
bulman için bir Arza inmen gerek,
‘“HAK öze”’ yaklaşılır, kutublaşıp
ererek !’
Gelelim
yine sırat köprümüze biz ! Zerdüşt !
Köprüden
geçe geçe zîrâ kazanılır rüşt !
Köprü ! Yüce Mahkeme ! Mitra
! Yargıcın ismi !
Ona
karar verdirir sâdece yüzün resmi !”’
Köprü ! ‘“Doğru yol !”’ Orda ayrılır
hayır ve şer !
‘“Yüzü parlayan geçer !”’ ‘“Yüzü kararan !”’ Düşer !
MİTRA ! Güneş ! Ayırır
zenciden sarışını !
‘Yirmi sekiz’ ay günü, saçar “İzzet” ışını !
‘SAOSYAN !’ Yâni ‘MEHDÎ !’ Güneşten
inecektir !
‘Madde ve nefis’ denen karanlık
dinecektir !
“On ikinci imâmdır MEHDÎ !” Söyleyim niçin ?
Güneş on
iki aya hükmeylediği için !
‘On İkide üst üste
gelir !’ ‘Akrep yelkovan !’
‘“Kıyâmette şems aya girer
!”’ Kurulur dîvân !
Bu
yüzden kıyâmete denir Kur’anda ‘“SAAT !”’
Ay’a
bağlıdır oruç ! Güneşe ise, ‘“SALÂT !”’
‘On iki !’ ‘Hem başıdır saatin,
hem de sonu !’
‘B altındaki nokta’ gibi anla sen onu !
Benim
de her şey gibi RABB’im var ! O ilk özüm !
RABB’imin merceğinden ALLAH’a
bakar gözüm !
ALLAH’ın huzurunda
bulunsa da ! İlk özler !
‘“Rahmet”’ olarak
inip ‘HIZIR’ olmayı
özler !
‘ALLAH ZÂT’ın perdesi !’ Sonsuz mekân ve zaman !
Adı, ZERVAN ! Perdeyi
açmaya kalkma aman !
Son
kez gelince adın ‘MEHDÎ’ olur ! Ey
Zerdüşt !
Dünyâ
saydamlaşır ! Ve her insân kazanır rüşt !
Salâtta öptürürüz toprağı biz hep ! Niye ?
‘SPENTA ARMAİTİ !’ Deriz biz ‘“SEKÎNE”’ye !
‘Arz’ın bâkire
rûhu !’ Zîrâ taşır bu ismi !
Arz, onun
dokuz katlı, dürülü olan cismi !
‘“SEKÎNE”’
çıkarırız ! Melek ! İzzet ! MİTRA ! Ben !
‘“SEKÎNE”’ni çıkar
da ! Bedenin olsun Kâben !
Kendi ÖZÜNÜ çağır Zerdüşt
sen ! Beni değil !
Çünkü senin özünüm ! Çıktığın kata
eğil !’
AHURA
MAZDA böyle Zerdüşt’e etti hitab !
ZEND
AVESTA Kur’anda beşinci kutsal kitab !
AHURA
MAZDA için, ÎSÂ bil ki ‘“Babam”’ der !
Zîrâ
‘“RAHMÂN”’
olmuştur ! ‘“ÎSÂ MESÎH’”e, PEDER !
‘Daena’, Pehlevice ‘Den !’ Ve Arapça’da ‘“DÎN !”’
‘“HANÎF, FITRAT DÎNİ”’dir ! Artık siz
teslim edin !
Zend
Avesta da, ‘Âdem sırrı’ vardır, Kur’an’ın
!
Âdeminizi
bulup beni rahmetle anın !
Son
beyite ‘ŞAH beyit’ denir !
Uluğ ! Burda sus !
Şah
beyit, ‘BEYT’ te doğan ‘HAZRET-İ ŞAH’a mahsûs !
“AHURA MAZDA’ya siz olun
her an niyâzda !
HAK MUHAMMED ÂLÎ’dir ! Zîrâ AHURA
MAZDA !”
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA
– 11.11.1998
Mûsâ’nın
can kardeşi vardı ! Hârun’du adı !
Tehdit
etti ümmeti ! Ama ona kıymadı !
Araplar
hâin çıktı ! Yahûdiler den bile !
RESÛL’ün Hârun’una ! Vurdular
kılıç ile !
O ÂLÎ ki doğmuştu ! ALLAH evi Kâbede !
O ev
ki ! Onu tavaf farz ! Ezelden ebede !
Melekler
taşıyorken başı üstünde Arşı !
Söz verenler çıktı bak ALLAH emrine
karşı !
RESÛL’den sonra onu yapmadılar halîfe !
Lânet
olsun ! ALLAH’ın emrine muhalife !
Yahûdiler hakkında var bak şöyle bir âyet ;
Peygamberlikle ümmet yetinmeyip nihâyet !
Dediler
:‘HAK göndersin bize
seçkin bir kral !
Yönetsin ! Kendi
koyup bu dünyâ için kural !’
O
vakit çıkıp geldi Tâlût adında bir şâh !
Nebîlerinden
bile daha bilge pâdişâh !
Yahûdi
dedi : ‘Bu da bizden birisi gibi !’
Hiçbir işâreti yok ! Olamaz taht sâhibi !
Hâlbuki, işâretle
o beraber gelmişti !
İşâreti
sandıktı ! Bu ne biçim bir işti !
Yanında
bir tâbûtla gönderilmişti Tâlût !
Meleklerin
başında taşınıyordu tâbût !
Tâbûttaydı
Mûsâ ve Hârun’un emâneti !
Emânete affetmez ALLAH hiç
ihâneti !
İki
türlü sandık var : Ölü taşınan tâbût !
Bir
de ‘“SEKÎNE”’ konan ! Ona ‘“RÛH”’ diyor MÂBUT !
Âdem,
ALLAH değilken ! Secde emri var niye ?
ALLAH, her
bir ismiyle içinde mevcûd diye !
‘“İçinde Mûsâ olan
tâbûtu ! Taşıdı su !”’
‘“RAHMÂN, Arş’ın !”’ Arş suyun
üstündedir doğrusu !
Sonra
tâbûttan Mûsâ ! Ve Mûsâ’dan dev çıktı !
Asâ da saklananın kim olduğu
açıktı !
Tâlût
dedi : tâbûta temiz olan dokunur !
‘Tevbe sûresidir’ o ! Besmelesiz okunur !
ÂLÎ gibi, kendi de resûl değildi Tâlût !
ÂLÎ gibi, onunda düşmanı vardı; Câlût !
Câlût’u
gören derdi ‘bu dev olmalı Deccâl !’
Halkı
Tâlûta dedi : ‘Bu canavardan öç al !’
Tâlût
dedi : ‘Birlikte cihâd yaparız
ama ,
Bir
şartım var ! İlk önce yapacağım sınama !’
Yolda
su içmemekle ! Tâlût halkı sınadı !
Pek
çoğu içti ! Suyun dünyâ hırsıydı adı !
Yanında
kaldı ! Dâvud ile birkaç neferi !
Onun
taşıyla söndü ! Devin gözünün feri !
Çünkü ‘“O taşı atan
el ! ALLAH’ın eliydi !”’
Ona
verilen cevap ‘“O söz günü”’ ‘“Beli”’ydi !
ÂLÎ kâfire dedi ; “Sen Kâbe’den ol beri !”
Mekke’ye ‘“BEKKE”’ dendi ! İşte o günden
beri !
Berat, beri
ol demek ! Bu sûre Besmelesiz !
B’den uzak kalınır ! Özden
habersizseniz !
Öz
suyu gülden önce bak ! Emmektedir diken !
Aslında güle bekçi o ! Ele batar iken !
Şeytanın
da demek ki var ! Tâlûta görevi !
Şeytan
taşlanan yere, yakın bak RABB’in evi !
HAK :‘“Dâvud, Âdem gibi Nebî ve
halîfe”’ der !
Secde
âyeti on dört ! Beş ekle Dâvud eder !
EHLİBEYTTİR içinde ‘“SEKÎNE”’ olan tâbût !
Tâlût ! Câlût ! Ve
Dâvud ! Üç şifre verir MÂBUT !
M.H. ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 25.05.1999
Hakkı teslim etmedi
Ömer ! Ölürken bile !
‘Şu on zât ölçsün’ dedi, ‘ÂLÎ’yi Osman ile !’
MUHAMMED’den
başka yok iken ona denk kişi !
Jüriye
çıkıp ÂLÎ, kabûl etti bu işi !
Suâl
sordu her biri ! ÂLÎ ile Osman’a !
Son
soru şuydu : ‘Seçsem ne verirsin sen
bana ?!’
ÂLÎ
dedi : “Kur’andan
sapmam bir milim bile !”
Osman
tercih edildi ! Niçin ? Tahmin edile !
Uzun
sûreleri, ilk art arda sıraladı !
‘Kur’anı ilk toplayan
kişiye’ çıktı adı !
Emriyle
! Başka diğer kopyalar da yakıldı !
İşte
! ÂLÎ’ninkine yeğlenen ! Bu akıldı !
Osman’ın
Kur’anıyla ! Yetindi sâf ahâli !
Düzenlemeye
şaştı ! Yakmaya kızdı ÂLÎ !
İniş
sırasıyla, her âyeti sıraladı !
“FÂTMA’nın MUSHAFI” bu düzenlemenin adı
!
Nerde
? Ne zaman ? Niçin ? İnmişse her bir âyet,
ÂLÎ
idi ! Tam bilen bir zât var ise şayet !
ÂLÎ
kitaba taktı FÂTMA adını ! Niye ?
EHL-İ
BEYT sırlarını ! ‘“SEKİNE”’ açsın diye !
‘Âdem’e tapma’ diyen şeytanlar
! Oldu engel !
‘“Bilmeyen”’e dediler ! ‘“Bilen”’ var
iken !’ ‘Sen gel !’
Kur’anın
çok adı var : ‘Kitab ! Zikir ! Mushaf ! Nûr !’
ÂLÎ
“Mushaf”ı seçti FÂTMA için !
Ne onur !
Mushaf
! ‘Sayfa hâline gelmiş
bir kitab’ demek !
Dört
nebîye, yüz sayfa indi ! Farz borç ödemek !
Âdem
on, İdrîs otuz, Şit elli, İbrahîm on,
Sayfa
aldı ! MUHAMMED tamamladı ‘Zikr’i son !
ÂLÎ
! Yüz yaprağın da sırrını biliyordu !
FÂTMA’nın
mushafını ! Ona göre de yordu !
‘“KİTAB İLMİNE SÂHİB”’ bu yüzden onun adı
!
“KONUŞAN KİTAB” indi ! HAK ! ‘“Nûru tamamladı !”’
‘“Nimeti tamamladım size !”’ âyeti indi !
Yâni
ÂLÎ atandı ! Verilen, ‘“HANÎF DÎN”’di !
“Benimle açık geldin
! Gizli, her nebî ile !”
MUHAMMED
böyle dedi ona ! Bu “Sırrı” dile !
Vücûd MUHAMMED ! ÂLÎ
her vücûdda yatan “Sır !”
Ondan
başka yatır yok ! Kaldır da ! Kalma kısır !
‘Olmak !’ Veya ‘olmamak’ sırrıdır bunun
ismi !
Can,
çıkmadan seçmeli ! Ya rûhunu ! Ya cismi !
FATMA’nın
mushafı yok ! Bak artık elimizde !
Okuyup
da her insân ! Aslına secde ede !
‘“RAHMÂN’dan izin almış
şeytan !”’ Tuttu sözünü !
Bu
tarz Kur’an ! Çok azın açabildi gözünü !
Kimse
sezmedi ! Kime, neye, içmişti andı !
Hem
FÂTMA ! Hem derlenen ! Hem derleyen ! Harcandı !
İsmi ‘FÂTMA Kur’anı !’ ‘Derleyen !’ ÂLÎ ise !
Bunun
kaybından var mı ? Daha acı hadise!
Ama gerçeği bilmek istiyorsan illâki,
FÂTMA
da ! Kitab da ! Ve ÂLİ de ! Hep bâki !
ÂLİ
vicdânın sesi! “Ben,
konuşan Kitab”der !
FÂTIMA “O Kitab” da şöyle, ‘“FATİHÂ !”’eder :
Fatihâ
yirmi bir harf ! Yedi harf eksik ! Niçin ?
Fatihâ
dişi sözcük ! Yedi, aybaşı için !
FÂTMA,
dişi MUHAMMED ! Betûl ! Erkek gen ÂLÎ !
‘“İnci, mercan çıkarmak”’, ALLAH’ın ideâli !
Burda
kalem kırıldı ! Ve her bir söz tükendi !
“FÂTMA’nın MUSHAFI”dır bil ki ! “FÂTMA’nın kendi !”
M.H.ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
ANKARA-
02 Ağustos 2001
EBCED
İlminde :
'FÂTMA' isminin = 135 sayısal değeridir.
Ölüm
denen perdenin ! Acaba nasıl ardı !
“Ardı da, önü gibi !” Diye eren uyardı !
Dış
ve iç, hem üst ve alt için ayni yasası !
‘Merkezkaç ve merkezcil
!’ İki güçtür esâsı
!
Tüm
enerjiyi toplar ! Merkezcil güç merkezde !
Bu
merkeze, ilk hücre ! Kâinatın kâlbi de !
Hapsolmuş
enerjiyle ! Müthiş ısınır merkez !
İnfilâk
eder ! Ama bu olmaz ! İlk ve son kez !
Tüm
enerji dağılır ! Merkezkaç kuvvet ile !
Dağıldıkça
uzayda soğur o ! Donar bile !
Soğuyan
şey büzülür ! Buna merkezcil denir !
Soğuk,
ölmekle ! Sıcak, doğmak ile ! Ödenir !
Esnedikçe
soğur o ! Soğudukça büzülür !
Çıkamadığı
için dışarıya ! Üzülür !
Serbest
güce ulaşmak ! Onun bir tek amacı !
Hâlbuki
merkezdendir çıkış ! Bilmez ! Ne acı !
Soğuma,
merkezkaç güç ! Isınma, merkezcil güç !
‘Terâzi’ ile olur !
Güçlerin sayısı üç !
Merkezinden
o ancak ! Aslına çıkabilir !
İlk
nokta, karadelik olur ! Kendini bilir !
Demiri
indirdi HAK ! O hem kötü ! Hem iyi !
Oksijen
ile yanar ! Kan, bulur enerjiyi !
Sürekli
yana yana ama ! Paslanır demir !
Enerji
üretemez ! Budur : ‘öl’ denen emir !
Yoğunlaştığı
için ! Yaşlandıkça bir beden !
Dönen
ekseni atar onu ! Merkezkaç, neden !
Fizik
beden kopunca ! Şeffaf olanı kalır !
Şeffafın
da merkezkaç ! Yoğun kısmını alır !
Cehennemden
cennete ! Ancak o an geçilir !
ALLAH’ın
yasası bu ! İyi olan seçilir !
Ne
iyi var ! Ne kötü ! Ne doğum var ! Ne ölüm !
Her
üç güç uygulanır ! Sırayla ! Bölüm bölüm !
ALLAH
perde ardında ! Serbest enerji yâni !
Noktadakini
çekse ! Evren yok olur âni !
Perdenin
ön ve ardı arasında ! ‘“SEKİNE !”’
İki
gücü dengeler ! ‘“Betûl !”’ çift cins makine !
Mâdde
içindekine ! Serbest güç muhtaç değil !
O
da zâten kendisi ! Kul yok ! Bu sırra eğil
!
Öyleyse
bizden ALLAH secde istiyor ! Niçin ?
İlk
noktamızı bulup ! Uyanabilmek için !
MUHAMMED merkezkaç
güç ! Ve ÂLÎ merkezcil güç !
FÂTMA
ise ‘“SEKİNE !”’ Noktanın ordusu üç
!
‘“RESÛLULLAH’ın eli !”’ ‘“ALLAH’ın eli !”’ Mâdem !
Perdenin
ardındaki ALLAH da, bir tür Âdem !
M.H.
ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA
– 01.08.2001
A
: TAKDİM
‘“ELİF
LÂM MİM ! Kitab’ın ALLAH katında adı !”’
HAK diğer şifreleri verdi ! Açıklamadı !
Tüm şifreleri bilen ! Olur ‘“Kitab bilgini !”’
‘“Kovabilir
Mûsa’yı bile !”’ Çeksin ilgini !
O kim ? Nedir ? Nasıldır ? Bilinmez ! ALLAH gibi !
Kitabdaki tek bilgi ! ‘“Kitab ilmi sâhibi !”’
BLAVATSKY
açıklar sırrı ! ‘Enerji’ ile !
Kur’anın sırlarını ! Hiç getirmeden dile !
Burada örtüştürdü fakir ! İkisini de !
‘“KİTAB
İLMİ”’ sır kaldı ! En sonunda ! Yine de !
B
: ALLAH
ALLAH serbest enerji ! Yâni mâdde dışında !
Nûr değil ! ‘“Nûr
üstü nûr !”’ Madde var her ışında !
Karanlıktır her ışık ! Madde olmayan yerde !
Ona ‘“Kadir
gecesi”’ ve “Hacer-ülesved” de !
Sonsuzluğu içinde özgür ! Ve yapayalnız !
ALLAH olduğunun O ! Bilincindedir yalnız !
Yâni ALLAH fikri var ! Ama yok ben bilinci !
Kabuğunun içinde ! Ortaya çıkar inci !
‘Ben bilinci !’ Sâdece madde
içinde mümkün !
Sâhibinden farkı yok ! Madde dışında mülkün !
Bak
! Sina dağında O ! Mûsa’ya ‘“Ben, benim”’ der !
Kendini ! Yine kendi ile O ! Tarif eder !
Bu aşamada ! ALLAH olmalı onun adı !
Şekli yoktur ! Miraçta bile gören çıkmadı !
Nitekim ! ‘“Îsâ
ona kimliğini bilmem”’ der !
Ancak
RAB anlamında ! Ona der ‘“Aziz Peder !”’
‘“Vazgeçebilir
her an âlemlerden !”’ Soyuttur !
Zîrâ o, nokta gibi ! Sıfır olan boyuttur !
Ondan başka vücûd yok ! Kendine çeker tekbir !
Sonsuzu
sıfırla çarp ! Çıkar ‘“Ehad !”’ Birtek bir !
İki sonsuz olamaz ! Ondan başka yok vücûd !
Sonsuz bölünemez ki ! Olsun dûa ve sücûd !
Sonsuzun karşısında ! Sonlu ne yapabilir !
Doğa yasalarına ! Körce uymayı bilir !
C
: RAB
Sonsuzda vardır ne baş ! Ne son ! Ne dış ! Ne de iç !
‘“Her
isim onun !”’ Ama kendi taşıyamaz hiç !
Herbir
ismi, o ismi yansıtana, o yükler !
Kur’an bunlara diyor ‘“ALÎN !”’ Yâni ‘Büyükler !’
Mülkü HAK kendi yapmaz :! Açıklar bir irâde !
‘“Ol
!”’ emrini verdiği ‘“Halife”’sine ! ‘“RAB”’ de !
‘“ALLAH
adına”’ demek ‘“Besmele
!”’ Anla niçin :
‘“RABB’”i kullanır ALLAH
âlemde ! Onun için !
ALLAH’ın RAB ismini ! Ortak taşır iki zât !
ALLAH’ı ‘gayb’ olmaktan !
RAB’dır eyleyen azat !
RAB’da var ! Pozitif ve negatif iki kutup !
Terâziler, ‘“Sekine !”’ İki gücü denk tutup
!
ALLAH’ın vücûdunda mevcûd sayısız nokta !
Sâde isimleri var ! Cisimleriyse yokta !
ALLAH ‘ben’ bilincine !
İsim, ‘vücûd’a muhtaç !
Bu alışveriş ile ! Giyer her ikisi taç !
Kendini bilmek için ! Kendi olmayan gerek !
Mâdde içine, Yusûf gibi yâni girerek !
Bu
nedenle ALLAH’ın Yusûf, en güzel adı !
‘“Ona,
kendi dışında !”’ ‘“Hiç
tapmayan kalmadı !”’
Yusûf öyle biri ki ! Yok ondan daha güzel !
Ona kendi gözünden bakıp sevmek ! Farz ezel !
‘“ALLAH’ın isimleri !”’ Asâleten
kendinin !
Vekâleten birini al ! Bu, amacı dinin !
HAK, perdeden fışkırtır ! Nokta kadar bir madde !
Bu ilk soyut maddeye ! ‘Öz annen MUHAMMED !’ De !
Ve ALLAH’ın ‘HAK’ ismi ! Bu
noktaya bürünür !
İçinde ! ‘Öz babamız’ olan ÂLÎ görünür
!
‘Ben’ bilinçli, ‘belirli’ bir HAK ! Ortaya
çıkar !
‘“RABB’iniz
değil miyim der ?”’ Gören etmez inkâr !
‘“Ben
ilâh mıyım ?”’ Diye bakınız sormaz ALLAH !
‘“Hû”’ yâni ‘“O”’ bilinçli ve ‘“Gayb”’dır zîrâ ilâh !
‘“İster
istemez herşey ona tapar !”’ Der âyet !
Yalnız ALLAH kalırdı ! Sınır kalksaydı şayet !
Zîrâ sınırsız güçle ! Aynidir sınırlı güç !
Bütününden
bağımsız parça hayâl etmek güç !
Pınardakinin ayni ! Testiye konulan su !
Testideki su ! Yine pınar değil doğrusu !
Vücûd
ALLAH ! Başa O ! ‘M’ koyup yapar mevcûd !
O etkin ! Kul edilgin ! Öyleyse şarttır sücûd !
Bunu ‘“Hanif”’den başka ! Hiç
kimse anlamadı !
Anlamayanın ! ‘“İblis”’ oldu Kur’anda adı !
Âdem ! ALLAH’ın sende saklı olan modeli !
Onu bul ! Gönüllü tap ! Tut sağ iken o eli !
Ölünce tutamazsın ! Seni tutup yargılar !
Huyunun sargısıyla ! Mumya gibi sargılar !
D
: RÛH
‘Uzay cenneti’ idi ! İlk
sâf maddenin adı :
‘Nokta’dan daha büyük bir şey
! Yaratılmadı !
RAB, cennet inşâsını ! ‘“RÛH”’ denen güce verdi !
Yardımcısı
‘“Âdem”’i ise, ‘“RÛH”’ çok severdi !
Enerjileri ‘“Ses”’le dizdi Âdem ! ‘“Yedi Saf !”’
‘“Saf”’ dışına ‘“İzin”’siz çıkmak !
Edilmezdi ‘“Af
!”’
‘Titreşim’ine göre ! Her melek
sıralandı !
‘“Âdem
titreşimine”’ ermeye içti andı !
Sekine RÛH’a ! RÛH, ilk Âdem’e devretmişti :
‘“Yedi gücü !”’ Bu ise en sorumlu
bir işti !
‘Arz’ın öz geçmişi’dir ! Bu hikâyenin
sonu !
Çok dikkatle okuyun ! Ne olursunuz onu !
E
: SEKİNE
ALLAH yapyalnız ! Ama vücûdu çıplak değil !
Tüle bürünmüş gelin ! Bu örtünmeye eğil !
Yâni O hep bâkire ! Çünkü her an perdeli !
O perdeyi aralar ! Sırf Sekine’nin eli !
‘“ZÂT”’ı, ‘“ALLAH”’a ! Onu, ‘“RABB”’e ! ‘“Sekine”’ bağlar !
AHMED’i de ÂLÎ’ye ! Her enerjiyi sağlar :
Maddedeki yarısı ! Yön verir 6 güce !
Elektrik ! Bu güçler arasında en cüce !
Sekine’den fışkıran 6 ikiz ereni,
Yayar bu ‘6 gücü !’ Öv ! ‘İlk himmet’ vereni !
‘Himmet veren !’ Onların ‘ilk ikiz ortak özü !’
Bunlardır ! Kur’andaki ‘“İkiz yediler !”’ Sözü !
Madde dışı yarısı ! ‘“İrâde”’yi nakleder !
Bir de ! Maddeden çıkmak isteyenlere ‘dur !’ Der !
İlk
madde, ‘“Yüce
Meclis !”’ Dolu enerji ile !
Bu saf melekler ister ! Ordan azad edile !
‘“Son sınır”’da yol keser ! Tam
‘“19 zebâni !”’
12 yedek gücü ile Sekine yâni !
‘“En son gün”’e kadar o ! Sınırlı
gücü bağlar !
Ve o güç : ‘beni kurtar hücremden’ diye ağlar !
Başını hücresinin duvarlarına vurur !
Bir çıkış yolu bulmak için o döner durur !
Kâbe’yi içten tavaf eder ! Zavallı hacı !
‘Hacer’e der : ‘kapıyı aç bana !’ ‘Artık acı !’
Sekine ! Göz yaşına sonunda dayanamaz :
Zâten ‘öz’e kavuşmak olduğu için
namaz,
Kapıyı
açar : yâni son sınırı kaldırır :
Özlem duyduğu ‘kendi huzuruna’ aldırır !
Sekine ! Sınırlıyı sınırsızdan ayırır !
Ne ‘“RAHMÂN
!”’ Ne ‘“RAHÎM”’i, ‘“RAB”’dır diye kayırır !
Çift
kefe HAK terâzi ! FATIMA ‘“FATIR”’ ismi :
‘“ELİF”’ gibi saklanır !
Yazılırken ‘“B İSMİ !”’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 05.02.2002
‘“HANOK ”’
‘“İdris’i çıkardık der
ALLAH, en yüce yere !”’
“Ölmeden önce ölmek” sırrı bu ! Aklın ere
!
‘“Îsâ ölmedi ! ALLAH onu
yanına aldı !”’
Bu
âyeti çözmekte ! Çok bilgin âciz kaldı !
‘“Bir benzetme vardır”’der burda hâlbuki
âyet !
Îsâ’nın
mîrâcını anlatır ! Açık gâyet !
Benzer
bir iddia var bak ! ‘“Üzeyir”’ için de !
Bu
tür anlatımların hepsine ayni şey de !
Meselâ
bir nebi var Tevrât’ta ! Hanok ismi !
‘“ALLAH ile yürüyüp kayboldu
onun cismi !”’
Bu,
besbelli ! Hanok’un sağken yaptığı mîrâç !
‘“ALLAH onu yanına aldı”’ diyor ! Gözü aç !
Fizik
sağken, üst şeffaf beden çıkıp giderdi !
‘Gizli’ âyinde buna !
Halk ‘Ötenazi’ derdi !
‘Ötenazi’ Yunanca ! Türkçe
: ‘Gönüllü ölüm !’
Transta
! Çıkılırdı fizikten bölüm bölüm !
‘Sır’ dolu bir kitab
var ! ‘Hanok Kitabı’ adı !
Kilise ‘Kripto’ o ! Diyerek
tanımadı !
‘Kripto’, ‘Gizli’ demek hâlbuki !
Sahte değil !
Kiliseden gizlidir
yâni ! Çözmeye eğil !
Etyopya’da
bulundu ! Çok eskiye dayanır !
Nasıl
erdi ? Anlatır Hanok ! Çözen uyanır !
Tevrât’ta
Hanok için var yalnız iki âyet :
Şeffaf
ve fizik beden farkı açıktır gâyet !
İki
Hanok var : biri ermiş oğlu, Yared’in !
Bir
de katil Kâbil’in oğlu ! Siz dikkat edin !
İyisi
şeffaf beden ! Kötüsü fizik beden !
İyinin
ömrü uzun ! Kötü, kısa ! Bu neden ?
‘“Hanok altmış beş, artı üç
yüz yıl yaşar !”’ Niçin ?
‘“Üç yüz yıl ALLAH ile yürüdü
!”’ Onun için !
İlk
altmış beş yılı o, sırf fizikte yaşadı !
Üç
yüz yılı şeffafta ! Uzay takvimi adı !
‘“Yared’in oğlu Hanok !”’ Bakın yedinci kuşak
!
Yedi
katman geçince ! ‘HAK dostu’ olur uşak !
Hanok
göğe çıkınca ! ‘Metatrun’ olur ismi !
Kozmik
boyut kazanır ! Ateş kesilir cismi :
Şeffafı
bile ! Yoğun gelen kirden arınır !
Çıktıkça
! Daha şeffaf bedenlere sarınır !
Gözde
bir tek toz kalsa ! Nasıl ki insân eler !
Nokta
kalana kadar ! Yükselir dereceler !
Işık
âlemde iken, boyut kavramı kalmaz !
Zaman
ve mekân kalkar ! Noktayı evren almaz !
Metatrun
! ‘Arş ötesi zât’ demektir ! RAB,
adı !
Arş,
ikiz ışın ! Bilge, RAHMÂN ! RAHÎM ! Anladı !
Arş
altında var yedi gök ! Yâni yedi katman !
Yöneteni,
‘“Âdem’e
rûh üfleyen”’ diye an !
Rûh,
RAHÎMRAHMÂN ve RAB ! Miraçta üç basamak !
Titreşimine
göre şeffaf’ın ! Mümkün çıkmak !
ERRAHMÂN Arş ! ERRAHÎM ise O’nun ‘“Kürsü”’sü !
RAHÎM
olmasa ! RAHMÂN olurdu Arş’ın süsü !
RAB
da ikizdir ! Dişi gücü ses ! O, Sekîne !
Sekîne’nin
kökünü arayan, ZÂT’a ine !
‘“O ses”’ olmadan bil ki
Metatrun çalışamaz !
‘“O sesi”’ çıkarmadan ‘“Doğru değildir namaz !”’
‘“O ses”’ ile beslenir,
fizik dışında şeffaf !
Öteki
adı ‘“Zikir
!”’ Zikirsize yoktur af :
Sâften
! Fizik bedende hemen bulur kendini !
Bu
anlamda ‘“Zikirdir
! Kur’an ve İslâm dini !”’
Metatrun
verir bebek ile meleğe besin !
Anlayan
! Buna, ‘sâften için Sekine’ desin !
Fizik
Hanok şeffafken, bakın ! Metatrun, ismi !
İlyas’ınki, Sandalfon
! Vaftiz bu ! Siler cismi !
MUHAMMED,
‘“MAHMUD”’ olur ! Ve ÂLÎ ,
EBUTTÜRAB !
Îsâ,
‘“El Mesîh !”’ İnsân, ‘“Âdem !”’ Her biri RAB
!
Hanok’ta
! İnsâna bir müjde vardır apaçık !
Ona
der, Hanok sensin ! Metatrun’u bul da çık !
İşte
bu yüzden ! ‘Müjde’ diye çevrilir
İncil !
‘“Oğul indi”’ deyip de ! Sen
yorum yapma, bencil !
Metatrun’un
‘“Yetmiş
iki”’ isimli ! Sonu hep ‘“El !”’
Yâni ‘HAK !’ ‘“Yirmi sekiz”’ harfi açmaya
bedel !
Ama
en önemlisi ! ALLAH’ın ‘“YÜCE”’ adı !
Kimisi ‘ÂLÎ !’ Kimi, ‘ALLAH’ diye anladı !
Yanlış
anlaşılmasın ! Arada var kul farkı !
Hiçbir
çark ! Saatçisiz çeviremez bir çarkı !
‘“Mûsâ’ya, ilk, ‘Ben ALLAH !’ Sonra ise, ‘Ben RAB’ der !”’
Biri,
perdenin ardı ! Öbürü, önü eder !
Doğrudan
görünemez ! ALLAH hiçbir insâna !
Onu ‘Hazret !’ ‘Yüz !’ Ve ‘Genç !’ Gibi gör ! Yeter
sana !
‘Yüz’, zaten kendisinin
! ‘“Rûh”’u hep ‘Genç!’ Yaşlanmaz !
‘Hazret !’ Her yerde hazır
! ‘İlk Nokta’sız başlanmaz !
Süleyman
der : ‘“İlk
önce yaratılan şey hayır !”’
‘“Hikmet O !”’ ‘“Bilmeyen”’i ! ‘“Özü bilen”’den ! Ayır !
HAK
der : ‘“Ben
yaratırken, kâfir değildi şâhid !”’
Demek, ‘“Şahid olanlar !”’ ‘“Ona verenler ahid !”’
Kelime-i şahadet ! ‘“Yaratım”’la ilgili !
‘“Ahid verenler !”’ İse, ‘“Hikmet !”’ İle bilgili !
RAHÎM
olan RAHMÂN O ! Sekîneyi büründü !
FÂTMA’yla bütünleşip ‘ÂLÎ’ diye göründü !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ÇEŞME
/ İZMİR -26.08.2001
Sâften
= şeffaf beden
Ahid
= HAKK'a söz verme
HAZRET-İ İLYAS’IN MESAJI !
Tevrât’ın ilk sûresi bak ! ‘“Genler ilmi”’ demek !
Yaratım şifresi o ! Çözümü en güç emek !
İlk âyette ilk sözcük başlar ‘B-R-A’ diye !
Ve ikinci sözcük de
öyle ! Acaba niye ?
B-R-A hem bir fiil ! Hem de bir fiil isim :
‘“Dışa çıktı !”’ ‘“Çıkaran !”’ Demek ! İç, oldu
cisim !
‘B-R-A’ Kur’anda da
ALLAH’ın ‘“BÂRİ”’ adı !
ALLAH değil ! RAB demek ! Artık bırak inadı !
ALLAH’taki herşeyi ! Dışarı çıkarır RAB !
Herşey ALLAH’ın içi ! Ne var olur ! Ne harab !
Zirâ ALLAH ! İçinin içindeki ortak öz !
Onun da ilk özü var ! ZÂT ! Orda biter her söz !
ZÂT boyutsuz bir nokta ! Her boyutu içerir !
Her boyuttan kurtulan ! Onun içinde erir !
ALLAH’ın düşündüğü
ALLAH’ın adıdır ZÂT !
İnsânın düşündüğü ALLAH ise ! RAB bizzat !
‘“Dışa
çıkarılanlar bunlardır !”’ Diyor âyet !
‘Yıldız’ diye anlarsan
bunları ! Yanlış gâyet !
Yıldızlar hep açıkta ! İçerden çıkmış değil !
‘“Bunlar”’ ve ‘“Çıkarılan”’ sözcüklerine eğil !
‘“Bunlar”’, Tevrâtta ‘“Aleh”’ ! Kur’anda kökü
İLÂH !
‘“Erenler”’ olmalı ‘“Bu çıkarılanlar !”’ Billâh !
‘Mi’, kim demek !
Tersi, ‘im !’ Aleh ile :
ELOHİM !
‘“Çıkarılırken”’ ile denk ‘“Çıkaran”’ İbrahim !
‘“İbrahim
tarafından”’ gibi de o okunur !
‘İbrahim’ sözcüğünün aslı
! Harf harf dokunur :
‘ABRAM’ sözcüğünün bak !
İlk üç harfi ‘A-B-R !’
‘Penis’ demek ! Sünnetin
sırrına akıl ere !
‘Erkeğin özetini !’ İçten dışa nakleder !
Erkek ‘“Bismillâh
!”’ Yâni ‘“ALLAH’ın
adına”’ der !
‘A-B-R’ ile ayni ! ‘B-R-A’ harfleri de !
Fıtrat, iç ! Çıkarana onu ! Sen İBRAHİM de !
‘Hazine’ İbrahim’e kadar
kilitli kaldı !
Şifresini İBRAHİM onun ! ALLAH’tan aldı !
Pozitif ve negatif ! Çift ezelî kutub HAK !
Bu çift kutub ! ‘“Metatrun”’ ve ‘“SEKİNE”’ muhakkak !
Kim bütün bu sırları ŞİMON’a açıkladı ?
Açıklayanın şeffaf Hazret-i İLYAS adı !
Bir ‘mağara’da İlyas ! Şimon’a ilk
göründü !
‘“İstiva edip ona !”’ Şimon’u tam büründü
!
Şimon’u ! Büründü bak ! Şimon’a ! Değil ama !
Şimon, iç ! İLYAS ise, dış oldu ! Yok hiç yama !
‘“Îsâ’nın
vaftizinde !”’ Farklı idi hadise !
‘“Rûh”’ çıktı ! YAHYA
girdi ! ‘“MESİH”’ dedi kilise !
İlyas’ın mesajının ‘ZOHAR !’ Yâni ‘NÛR’ , ismi !
ZOHAR, ZEHRA ! FÂTIMA ! NÛR ,
MUHAMMED’in cismi !
‘“İbrahim dinine dön ! Dendi RESÛL’e bile
!”’
‘Anlayan !’ İBRAHİM’i, ÂLÎ
olarak bile !
FÂTMA, FÂTIR ! Kenetli iç ve dışı ayıran !
‘“Fıtrat”’ını bulanı !
Sekine’yle kayıran !
FÂTMA, BETÛL ! Ampûlde o
hem erkek ! Hem dişi !
İki kutbu ayırıp birleştirmektir işi !
Ampûlde ses geçmez ! Renk geçebilir ! Niçin ?
‘“OL”’ emri, ses değil de
! Yedi renk ! Onun için !
Tevrât’ın iç yüzünü ! İLYAS, ŞİMON’a verdi !
Ümmetinden çok azın ! Bu sırra aklı erdi !
YAHYA olarak gelip
Îsâ’ya yaptı aşı !
İncil’i
açamadan ! Onun kesildi başı !
ÂLÎ olarak geldi !
Kur’an açtırılmadı !
Âyetlerle kanıtlı ! O üç hâinin adı ! (x)
FAZLULLAH açacaktı ! Topal öldürttü onu !
BEKTAŞ , Balkan’ı seçti
! Cihad bozdu misyonu !
Bu kez Dünyâda fakir üstlendi bu zor işi !
Yazan
fizik ise de ! Yazdıran ‘Şeffaf kişi !’
M.H.ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 28.10.2001
İÇ KIYÂMET
A : ACEMİ AVCI !
‘Acemi avcı’ diye Allahsız
alay eder !
‘ALLAH bir tek kuş için
!’ ‘Yüz bin fişek harcar’ der !
Bilse ki o ! Gebelik değil bir şans oyunu !
‘“ALLAH kurutur onun ! En
sonunda soyunu !”’
Siz tesâdüf demeyin ! Gebe kalmaya sakın !
Kızdan çok, erkek doğar ! Savaştan sonra ! Bakın !
İki cins arasında sayıyı ! HAK dengeler :
İlkel ırk hep çiftleşir ! Yine de onu eler !
Ovüle ‘Ay meleği’ koyar ilk !
Şeffaf beden !
Sonra bir ‘öz sperma !’ Gebeliğe bu !
Neden !
İlk fizik hücre konur ! Yalnız bir spermaya !
Bu ‘öz sperma’ yoksa ! Dişi
gebe kalmaya !
Hakeren ! Hak edene sonra ‘“Rûh”’u nakleder !
Ne mutlu ! Sen de ‘“BİZ’den biri oldun artık !”’ Der !
‘“RÛH”’u, ‘“Rûh”’ koydu bakın ! ‘“Meryem’in ovülüne !”’
‘“Îsâ’yı
doğurmuşken !”’ Erdi ‘“Bâkire”’ üne !
Her gece beraberken RESÛL ! Bir eşi ile,
En yaşlısından oldu FÂTMA ! Fikir edile !
Öz ilk fizik hücre ve
ovüle şeffaf beden,
Hakerence konulur ! ‘“O’dur Rûh’u nakleden !”’
FÂTMA,
AHMED’in sırrı ! ÂLÎ, AHMED’in kendi !
HASAN ve HÜSEYİN kim ? Burda ‘“Fıtrat”’ tükendi !
Yahya, Meryem ve İsâ ! Üç tür mûcize ! Neye ?
Üst şeffaf teni arıt ! Akort et ‘“Sekine”’ye !
RAB ve Yehova gibi ! Ol hem erkek ! Hem dişi !
Sesle yarat ! Kes artık zürriyete gidişi !
Hûri’nin kökü ‘havra !’ Bu sözcük ‘oğlan’ demek !
Vücûdundan çift cinsli çıkmaya sarfet emek !
‘Hermafrodit’tir ismi çift cinsin
efsanede :
Hermes ile Afrodit ! ‘“Rûh”’ ile ‘“Sekine !”’ De !
Işık saçan tel bağlar ! Ampûlde zıt çift kutbu !
O tel çift cinsli ! Betûl ! FÂTMA’nın sırrıdır bu :
İlk, MUHAMMED ÂLÎ’ye gelir ALLAH’tan her güç !
FÂTMA olmadan ! Onu dağıtabilmek çok güç !
‘“Rûh
ve kelime özdeş !”’ Ama erkek ve dişi !
İki zıttı Mesih’e çevirmek ! Meryem işi !
Âdem
düşmeden önce ! Havvâ onun içinde !
Ona da, FÂTMA gibi ! ‘İkiz cinsli Betûl’ de !
Erkek erince olur pozitif ! Şeffaf beden !
Hep erkek olmasına nebinin ! Budur neden !
Kadında şeffaf beden hep pozitifte kalır :
Aybaşı ve gözyaşı !
Fazla kanını alır !
Rahimde O’dur mimar ! Sâf hayâl gücü ile !
Erdi mi ! Erişemez çoğu Veliler bile !
Herkeste fizik beden hep pozitiftir ! Niçin ?
İnsân fizik âlemin RABB’i olduğu için !
Fizik arzı ‘“Fetih”’tir ! İnsânın
ilk amacı !
Hâlâ
! Hem biz ! Hem dünyâ yoğun !
C : ÜÇ YOL
‘Eren’ sözcüğünde bak !
Var bir ‘ermek’ işlemi !
Ne, nereye ve nasıl varır ? Sen
öğren emi !
Bu süreçten geçmeyen, ancak ‘eren’dir ismen :
‘“Saat’in
depremini”’ yaşamamıştır cismen !
Omurilikte varsa cinsel güç birikimi ;
Kimisi ‘mistik’ olur !
Veyahut ‘eren’ kimi :
O güç, sağ kanaldan kalb, ipofiz, epifiz’e,
Gidip ‘O göz’e varsa, mistik görüş
var size !
Sol kanaldan izlerse ayni yolu cinsel güç,
‘Eren’ olunur !
Ama ‘Hakeren’ olmak çok güç :
Hakeren olan zâtın
değişir iç sistemi !
‘Merkez’le iletişim, onun
bütün istemi !
Sempatik sistem olur gerçek bir omurilik :
İki kanal birleşip
artık kalkar ikilik !
İkiz kanala ! Baskı yapınca hak irâde !
Omuriliğe, yanıp tutuşmuş ‘“Sekine !”’ De !
Ateş olup art arda ‘Yedi Şakra’dan geçer !
En sonunda ‘“İki kaş arası”’ gözü seçer !
İnsândaki merkezi ‘En Yüce Rûh’un ! O göz !
ALLAH’tan gelen ışın ! ALLAH ile ayni öz !
Herbir şakra gökte bir gezegene ayarlı !
Orada her ne olsa ! Ona her an duyarlı !
ÂLÎ
dedi “Bilirim kaç karınca hâmile !”
Sırrı çöz üçüncü göz ve yedi şakra ile !
Boşuna denmez ona ‘Evliyalar Sultanı !’
Yedi evreden geç de ! Kim imiş ÂLÎ, tanı !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 29.11.2001
Baba ! Anne ! Ve Evlât ! Oluşturur âile !
Bunları rakamla yaz ! Bir ! İki ! Üç ! Dört ! İle !
İki : aynada ki bir !
Bir artı iki : evlât !
Kamet : Bir ! Rükû :
iki ! Secde : üç ! Ve dört : salât !
Âile kapsar baba ve
anne ve evlâdı !
Tevrât’ta ‘“Elohim !”’ Ve Kur’anda ‘“Biz”’dir adı !
Zîrâ dört de vardır
bak ! Hem Bir ! Hem İki ! Hem üç !
Topla ! Hepsi ‘on’ eder ! Yani her
sayı bu güç !
Sıfır ve on arası
çünkü bütün rakamlar !
Hepsini topla ! ‘Kırk beş !’ Âdem’dir tüm
makamlar !
Nokta ! Çizgi ! Yüzey
! Küp ! Yâni Bir, İki, Üç, Dört !
Rûh ! Madde ! Sekîne !
Arz ! Kâbe’dir Arz sırrı !Ört !
Şekli kibrit kutusu !
Her bir kenarını aç !
Olur iki kolunu açmış
insân ! Yani haç !
Hayvân simgesi, açık
iki kol ! Şekli yatay !
Yirmi sekiz raşidyen
siniri yönetir Ay !
Onu Rûh dıştan güder !
Bu yüzden iç güdü var !
‘Rüyâda’ gibi yaşar !
Yarım bilinçli davar !
Haçın yukarı kolu, insân
! Koru onuru !
Otuz üç omur, dikey
alır güneşten nûru !
Ayağa kalkmış artık !
Uykusundan uyanıp !
Özgürlüğüne sâhip !
Sırf kendine dayanıp !
‘Ben bilinci !’ Sâdece insâna
âit ! Niçin ?
Rûhu onu içinden
yönlendirdiği için !
Bir tek insânda vardır
! Uyanmış olma hâli !
Bu yüzden lâyık ona
denilse ‘ZÂT-I ÂLÎ !’
Haçın aşağı kolu ! Baş
aşağı bir insân !
Ağzı toprak altında !
Rahmi yukarda her an !
Nûru ters aldığından !
Var ‘uykudaki bilinç !’
Rahmi üstte döllenir !
Ne haz duyar ! Ne sevinç !
Güzel solur ! Hoş
kokar bak ! Hem bitki ! Hem ağaç !
Seksin, pislik olduğu
kanıtlı ! Gözünü aç !
Haç toprağa dikili !
Toprak hepsine taban !
‘Derin trans bilinci !’ Vardır mâdende
her an !
‘Rûhtur !’ Haç ortasında
ortak olan o nokta !
ÂLÎ’dir O ! Bilinci,
çünkü hem var ! Hem yok’ta !
O’dur AHMED bedenli !
Kâbe’nin “Kara
taşı !”
El sürüp ondan el al !
O, RABB’e âit aşı !
O zaman anımsarsın
Kâbe neyin timsâli !
Anlarsın niçin doğdu
orda HAZRET-İ ÂLÎ !
Hac, kara taşla başlar
! Ve kara taşla biter !
Âdem bir nokta gibi, ‘“Hem ilk ! Hem son olan”’ er !
‘“Şehirlerin annesi Mekke !”’ Toprak
anteni !
Mekke’de doğdu RESÛL !
Kâbe toprağı, teni !
Kâbe ‘emin !’ Çünkü O,
MUHAMMED’ÜL-EMİNDİR !
Rahime girer iken,
verdiğimiz yemindir !
Kâbe dışında vardır !
Ancak bir alternatif
!
Cehennem O ! Çalış da
canını eyle lâtif
!
Kâbe Âdem
sembolü ! Onun yüzü “Kara taş !”
Kapısı yere yakın ! ‘“Secde et !”’ ‘Eşiği aş !’
Âdem gibi ! Cennetten
düşüp kararmış yüzü !
Af olunca ağarmış !
Taşın içyüzde özü !
Elini sürüyorken !
Yüzüne bakar sana !
Sana der :‘Benim gibi sağ,
tarafta olsana !’
İBRÂHİM’in dinine ‘“HANÎF DÎN”’der, ERRAHÎM !
Kâbe ‘“HANÎF DÎN !”’ Zirâ inşâ
etti İBRAHİM !
Kâbe’de saklı ! Bütün
‘“HANÎF DÎN”’in esrârı !
Ona yönelmemizde !
Budur HAKK’ın ısrârı !
Kâbe ilmin yapısı !
ÂLÎ “İlmin kapısı !”
EHLİBEYTİN elinde ! Bu
mâbedin tapusu !
Taşın tam karşısında !
Bulunuyor bak ‘“Zemzem
!”’
FÂTMA’nın radyasyonu
ile yıkanmak elzem !
Kâbe’nin çatısını !
Tutuyor bak ‘dört direk !’
Bunlar ‘“Arşı taşıyan dört melektir
!”’ Mübârek !
Bu, dört yüce meleğin
adıdır ! Olma gafil !
‘“Mikâil ! Cebrâil”’ ve ‘“Azrâil”’ ve ‘“İsrâfil !”’
‘“Melek Arza inince, hep
insân olur mâdem !”’
Benzerleri, İBRÂHİM !
AHMED ! ÎSÂ ! Ve ÂDEM !
Kâbe ‘“Arş”’tır ! Harçları :
Toprak ! Su ! Ateş ! Hava !
Kâbe ‘“Cennet !”’ Eder o, ‘“Dört tür akım”’ ihtiva !
Kâbe ‘sekiz köşeli!’ ‘“Sekiz Cennet”’e bedel !
Ona kalkan el için !
HAK der :‘“Kırılası
el !”’
Tamam ‘yirmi dört açı !’ Var bak ! Sekiz
köşede !
Sen gece ile gündüz, on ikişer saat de !
Her saate, iki kez
bakar ! ON İKİ İMÂM !
On iki çift kaburga
arasında kâlb tamam !
‘“Kaburga kemiğinden Âdem’in
çıktı dişi !”’
Nefis, dişi kelime !
Çıkaran, erkek kişi !
İmâmların nefsinden
çıktı bütün insânlar !
Havvâ,
Âdem’den çıktı ! Anlayan, böyle anlar !
Arz da AHMED nefsinden
çıktı ! İmâmlar ise,
RESÛL’ün zevceleri
hepsi ! Gerçek hâdise !
İmâmın nefsi RESÛL !
Şu âyeti oku ! Kalk :
‘“Kendi nefislerinden
zevceleri oldu halk !”’
İçte bizim zevcimiz !
Zevcesi MUHAMMED’in !
‘“FÂTIR”’ sırrı üstüne,
kuruludur ‘“FITRAT DÎN !”’
Zîrâ ‘“YÜCE MECLİS”’in
nefsi, FATIMA’dır, bil !
İmâm ilk ondan çıkar !
FÂTMA, zevç’e mukabil !
Demek, FATMA yukarda
zevç ! Aşağıda zevce !
Erkek olan dişi O ! ‘“FÂTIR”’ O
! Kutla evce !
Dört yüce melek vahyi
‘“LEVH-İ MAHFÛZ”’dan alır !
‘“LEVH-İ MAHFÛZ”’ FÂTMA’dır ! Gören
hayrette kalır !
Bunun, bizzat MUHAMMED
oluyordu şâhidi !
FÂTMA girince, Cibril
ayağa kalkar idi
!
FÂTIMA’yı ÂLÎ’ye
bizzat Cebrâil verdi !
RESÛL, FÂTMA’yı “Benim aynim” diye severdi !
Bu sevgi, ona karşı
haset çekti ebedî !
Bekir mîrâs vermedi !
Ve Ayşe gömdürmedi !
EHLİBEYTE ihânet
edenler, görür yarın !
O hâinleri, sizler bu
şekilde uyarın !
M.H.
ULUĞ KIZILKEÇİLİ
İZMİR
– 24.01.1999
RESÛL ÂLÎ’ye dedi : “FÂTIMA benden bedel !”
Yâni O hem ÂLÎ’ye ! Hem MUHAMMED’e model !
FÂTMA’nın
üç sırrı var : Birincisi O ÂLÎ !
(135)
İlk Âdem’in eşidir , HAK yanındaki hâli ! (135)
‘ALLAH’ın RESÛL’ünün
kimliği !’ ‘İkinci sır !’ (783)
Üçüncüsü ! ‘KUTUB O !’ ‘Bundan sonra on asır !’ (783)
‘“MUHAMMED !”’ ‘Rauf’ demek ! ‘“Rauf diye adalanan !”’ (469)
‘“Fâtır-ı
mutlak”’ FÂTMA ! ‘“EL BETÛL !”’ senin anan
! (469)
‘“MUHAMMED”’ ALLAH’a ‘“Nûr !”’ ‘“Betûl”’ adı olan NÛR
! (438)
‘“Salât
sana ey FÂTMA !”’ Ey ‘“Betûl !”’ Bu ne onur
! (438)
FÂTMA sevgisidir bil ‘“Sekine !”’ HAKK’a ahdin
! (145)
‘Rûh üflenme vakti o !’ ‘Arz’dan çıkan’ Budur din
! (1450)
Meryem Sekine'ye denk ! İç yüzü, iç Âdem’in ! (290)
Ölümsüz yüzün ismi ! Bulan korkudan emin
! (290)
“RABB’iniz değil miyim ?”’ ‘“FÂTMA el betûl sözü !’” (1765)
“Hem yere, hem göklere,
kilittir onun özü !”’ (1765)
Ayağa kalkmasıdır, ‘hesaba çekme anı !’ (934)
ÂLÎ’nin fıtratı O ! Tanrı sırrını
tanı ! (934)
‘“Bâkire Meryem”’ tanık kendisine
insânın ! (728)
RAHMÂN
RAHÎM ÂLÎ O ! Çift cinsli diye anın
! (728)
‘“O
FÂTMA EL BETÛL’dür !”’ ‘“HAK DİN”’ kâlbdeki ilâh
! (619)
‘“LÂ
İLÂHE İLLÂLLAH ! MUHAMMED RESÛLULLAH !”’ (619)
Bil ki ! On iki İMÂM her an gelerek vecde, (1676)
FÂTIMAT-ÜZ-ZEHRA’nın özüne eder secde ! 1676)
“FÂTIMAT-ÜZ-ZEHRA EL BETÛL”’dür ! “ZÂT âlemi !” (1252)
‘“Kadir gecesi'nin o yorumu
!”’ uyan emi ! (1252)
FÂTIMA’nın sırları sayısızdır ! Sanma üç
!
Ey PAPA ! Şeffaf Meryem olmak cine değil güç !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ÇEŞME-İZMİR , 12.08.2000
Parantez içindeki sayılar, ayni olan sözlerin 'Ebced' ilmine göre
sayısal değerleridir.
Hakkı teslim etmedi
Ömer ! Ölürken bile !
‘Şu on zât ölçsün’ dedi, ‘ÂLÎ’yi Osman ile !’
MUHAMMED’den
başka yok iken ona denk kişi !
Jüriye
çıkıp ÂLÎ, kabûl etti bu işi !
Suâl
sordu her biri ! ÂLÎ ile Osman’a !
Son
soru şuydu : ‘Seçsem ne verirsin sen
bana ?!’
ÂLÎ
dedi : “Kur’andan
sapmam bir milim bile !”
Osman
tercih edildi ! Niçin ? Tahmin edile !
Uzun
sûreleri, ilk art arda sıraladı !
‘Kur’anı ilk toplayan
kişiye’ çıktı adı !
Emriyle
! Başka diğer kopyalar da yakıldı !
İşte
! ÂLÎ’ninkine yeğlenen ! Bu akıldı !
Osman’ın
Kur’anıyla ! Yetindi sâf ahâli !
Düzenlemeye
şaştı ! Yakmaya kızdı ÂLÎ !
İniş
sırasıyla, her âyeti sıraladı !
“FÂTMA’nın MUSHAFI” bu düzenlemenin adı
!
Nerde
? Ne zaman ? Niçin ? İnmişse her bir âyet,
ÂLÎ
idi ! Tam bilen bir zât var ise şayet !
ÂLÎ
kitaba taktı FÂTMA adını ! Niye ?
EHL-İ
BEYT sırlarını ! ‘“SEKİNE”’ açsın diye !
‘Âdem’e tapma’ diyen şeytanlar
! Oldu engel !
‘“Bilmeyen”’e dediler ! ‘“Bilen”’ var
iken !’ ‘Sen gel !’
Kur’anın
çok adı var : ‘Kitab ! Zikir ! Mushaf ! Nûr !’
ÂLÎ
“Mushaf”ı seçti FÂTMA için !
Ne onur !
Mushaf
! ‘Sayfa hâline gelmiş
bir kitab’ demek !
Dört
nebîye, yüz sayfa indi ! Farz borç ödemek !
Âdem
on, İdrîs otuz, Şit elli, İbrahîm on,
Sayfa
aldı ! MUHAMMED tamamladı ‘Zikr’i son !
ÂLÎ
! Yüz yaprağın da sırrını biliyordu !
FÂTMA’nın
mushafını ! Ona göre de yordu !
‘“KİTAB İLMİNE SÂHİB”’ bu yüzden onun adı
!
“KONUŞAN KİTAB” indi ! HAK ! ‘“Nûru tamamladı !”’
‘“Nimeti tamamladım size !”’ âyeti indi !
Yâni
ÂLÎ atandı ! Verilen, ‘“HANÎF DÎN”’di !
“Benimle açık geldin
! Gizli, her nebî ile !”
MUHAMMED
böyle dedi ona ! Bu “Sırrı” dile !
Vücûd MUHAMMED ! ÂLÎ
her vücûdda yatan “Sır !”
Ondan
başka yatır yok ! Kaldır da ! Kalma kısır !
‘Olmak !’ Veya ‘olmamak’ sırrıdır bunun
ismi !
Can,
çıkmadan seçmeli ! Ya rûhunu ! Ya cismi !
FATMA’nın
mushafı yok ! Bak artık elimizde !
Okuyup
da her insân ! Aslına secde ede !
‘“RAHMÂN’dan izin almış
şeytan !”’ Tuttu sözünü !
Bu
tarz Kur’an ! Çok azın açabildi gözünü !
Kimse
sezmedi ! Kime, neye, içmişti andı !
Hem
FÂTMA ! Hem derlenen ! Hem derleyen ! Harcandı !
İsmi ‘FÂTMA Kur’anı !’ ‘Derleyen !’ ÂLÎ ise !
Bunun
kaybından var mı ? Daha acı hadise!
Ama gerçeği bilmek istiyorsan illâki,
FÂTMA
da ! Kitab da ! Ve ÂLİ de ! Hep bâki !
ÂLİ
vicdânın sesi! “Ben,
konuşan Kitab”der !
FÂTIMA “O Kitab” da şöyle, ‘“FATİHÂ !”’eder :
Fatihâ
yirmi bir harf ! Yedi harf eksik ! Niçin ?
Fatihâ
dişi sözcük ! Yedi, aybaşı için !
FÂTMA,
dişi MUHAMMED ! Betûl ! Erkek gen ÂLÎ !
‘“İnci, mercan çıkarmak”’, ALLAH’ın ideâli !
Burda
kalem kırıldı ! Ve her bir söz tükendi !
“FÂTMA’nın MUSHAFI”dır bil ki ! “FÂTMA’nın kendi !”
M.H.ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
ANKARA-
02 Ağustos 2001
EBCED
İlminde :
'FÂTMA' isminin = 135 sayısal değeridir.
‘Aziz Dedem ;
ÂLÎ FEYZİ
KIZILKEÇİLİ’ye ithaf’
“ÖZ
YOLU” I
‘“Dîne yüzünü dön”’ der RAB ! Yüzünüzü
değil !
Bu emir MUHAMMED’e !
Şimdi bu sırra eğil !
‘“İnsânların
pek çoğu bu dînî bilmez”’ der HAK !
Fıtratını bulanın sâdece hakkıdır HAK !
Bu emir
‘“EHL-İ
BEYT !”’ Ve ‘“Ona andı içenlere !”’
Yâni ‘“ALLAH’a yakın”’ olmak isteyenlere !
ALLAH’a
ortak koşmak ! Değil Âdem’e secde !
Asıl sen şeytan için ! HAKK’a ortak koşan de !
Zîrâ Âdem’e dıştan
bakıp ‘“Toprak”’ ev dedi !
Görmedi
içindeki ! O “Hacer-ül-esvedi
!”
O
secde esnasında ! Bir kıble idi Âdem !
ALLAH’tan
başkasına secde edilmez mâdem !
‘Kıble’ olsaydı ! Âdem, Îblîs
secde ederdi :
‘“ALLAH’tan çok korkar o !”’ ‘Âdem bir perde’ derdi !
HAK
! Kendiyle çelişik asla veremez emir !
Bak
! ‘Demire tap’ demez ! Özü HAKK
iken demir !
Âdem
! Kendi özüyle bağlantı kuran demek !
Bunun
için din kondu ! Bu secde için emek !
Hayvân ‘ortak bir RABB’e’ bağlı ! RAB özge
değil !
‘“Ortak koşmamak !”’ İnsân için !
Kendine eğil !
O secdenin anlamı !
Kezâ değildi selâm !
‘Selâm ALLAH’tan kula
gönderilir’ der, İslâm !
Meleklerin
secdesi selâm secdesi değil !
Selâm
ALLAH’tan kula ! Kuldan ALLAH’a değil !
‘“HAKK’a
doğrudan her şey !”’ Şeytan da secde eder !
Dolaylı
tapmayana yâni ALLAH ! ‘“Şeytan”’ der !
Bu
yüzden çıktı Cennet ! Cehennem ! ‘“Ortaksız din !”’
‘“Size sizden de yakın fıtrata !”’ Secde edin
!
‘“Fıtrat !”’ Hak doğum
demek ! Anne babayla kaim !
‘“MUHAMMED ve ÂLÎ’ye salât getir sen dâim !”’
İlyasin’e selâmsız edilmez namaz kabûl !
‘“Ya
SÎN”’ MUHAMMED ! Onun âilesi en makbûl !
MUHAMMED’in çok adı
var birisi de ‘“ZİKİR
!”’
Kur’an’ında ismi bu ! Hatırla da et fikir !
‘“Onlara
getirirken salât bak ALLAH bile !”’
Tövbe et ! Kalma Îblîs gibi ikilik ile !
‘“Mûsâ’nın tâbûtu’nun”’ ‘“Tövbe sandığı”’ ismi !
‘“Üstünde çift melek var !”’ Secde hâlinde cismi
!
‘“Ne
Îblîsce zorla tap !”’ ‘“Ne cin gibi hep öv be !”’
‘İkiz Âdem’in ile bütünleşmektir
‘“Tövbe !”’
‘Tövbe !’ Bak ‘tâbût ile iki melek
arası !’
Yine
secde etmeyen ! İçindir yüz karası !
‘“İki
kişi atıyor, kâfiri cehenneme !”’
İnât
etme ne olur ! Babam ile anneme !
“‘Keşke toprak olaydım’” bak kâfirin ilk
sözü !
ÂLÎ’yi
mahkemede gördüğü zaman gözü !
Bizi bize edip de RAHMÂN rahimde şâhit !
‘“RABB’iniz
değil miyim ?”’ Diyerek aldı ahit !
‘B’ ile cevap verdik
! Böyle edince hitab !
Bu yüzden Besmeleyle
başlar her kutsal kitab !
‘“Beli”’ evet demektir ! Ve
onun baş harfi ‘B !’
Babama gel teslim ol ! Ten olmadan harabe !
‘“Herkes RABB’imsin dedi !”’ Heybetinden
RAHMÂN’a !
Bu yüzden kâfi değil
! Bu ilk ahit îmâna !
İblis’e RAB sormadı ayni soruyu ! Niçin ?
‘“RAHMÂN’a daha önce ‘hayır’ dediği için !”’
Burda
onu görmeden ahde edersen vefâ !
Onay
verdiğin için ! Orda çekmezsin cefa
!
‘“LÂ
İLÂHE İLLALLAH”’ orda verilen ahit !
‘“MUHAMMED RESÛLULLAH”’ onaya burda şâhit !
‘“Îblîs de kabûl eder
ALLAH’ı !”’ Özgür değil !
‘“MUHAMMED RESÛLULLAH”’ deyip Âdem’e eğil !
‘“İki
kaş ortasında
!”’ Burun kökünde saklı !
Titretip epifiz ve hipofizi, geç aklı !
Ne
transa geç ! Ne de zikirle gözünü yum !
‘B’ denen O noktayı
göremez hiçbir medyum
‘“ALLAH
ilmini verir kendi seçtiği kula !”’
ÂLÎ kapı, MUHAMMED adlı bu HAK okula !
Kâbe’nin
kapısı var ! Penceresi yok ! Neden ?
Rahime girilemez ! ‘“Bismillâh”’ denilmeden !
‘“KİTAB-I
MÜBÎN”’ yâni ‘“APAÇIK
KİTAB”’ ÂLÎ !
Ya gel ! ‘“Kitab
ehli”’ ol ! Ya, kitabsız ahâli !
O
kitabdan bir tek harf bilen ‘“Saray nakletti !”’
ÂLÎ ne
yapabilir ? Bize bu misâl yetti !
‘“ALLAH’ın,
yüce ÂLÎ isminde ancak her güç !”’
‘“Mîrâçta bu kuvvete bakabilmek bile
güç !”’
‘“Kâfire lânet diye
bağıracak müezzin !”’
“Müezzin benim” dedi ÂLÎ ! Niçin ?
Siz sezin !
Bu mesajı aktardım, dedem Âlî Feyzi’den !
İlk vizyonumda Ay’dan, o beni irşâd eden !
M.H.
ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA
– 21.07.1999
‘Aziz Dedem ;
ÂLÎ FEYZÎ KIZILKEÇİLİ’ye ithaf’
MERKEZ !
‘“Her
ismini öğretti ÂDEM’e ALLAH !”’ Mâdem !
Her isminden önceki ‘“O”’, olmalı bu Âdem !
Elbet
‘“Kendine
âit ! ALLAH’ın herbir ismi !”’
Kendine
yansıtınca ! Çıktı ÂDEM’in resmi !
ALLAH sonsuz dâire ! Yok ‘“İlk ve son !”’ ‘“Dış ve iç !”’
‘“İlk
ve son !”’ ‘“Dış
ve de iç !”’ Merkez nokta ! Hep ve hiç !
ALLAH’ın
her adına odak ! O merkez nokta,
‘“İlk ÂDEM !”’ ‘“LÂ ve İLLÂ !”’ Yâni var ile yokta
:!
Yok, var’dan önce gelir ! ‘“Lâ”’ sözcüğünde kıdem !
Lâ, ZÂT ! Ve İllâ, ALLAH ! ‘“Lâ ve İllâ !”’Dem ! Bu dem !
Dâire
döner durur ! Dönmez ! Döndüren merkez !
‘“Şey değil o !”’ Bu yüzden ‘“Ölümsüz !”’ Bulsun herkez !
İki sonsuz olamaz ! Öyle ise merkez Bir !
‘“Affetmez
ortağı var !”’ Dersen ! Ne HAK ! Ne cebir !
Sonsuzdaki
tüm güçler, toplanır tek merkezde !
Ona
Mirâçta ‘“RAHMÂN
!”’ ‘“GÜÇLERİ
ŞİDDETLİ !”’ De !
‘“ALLAH,
RAHMÂN’dan veya benden iste ! Mümkün !”’ Der !
Çünkü ikisi de bir ! Bir çarpı Bir, BİR eder !
‘“ALLAH perde ardında !”’ RAHMÂN, ALLAH’a ‘“Perde !”’
‘“Perde”’ ALLAH’ın yüzü ! Gör
! İç yüzüne er de !
‘“En
yüce ismindedir ALLAH’ın ancak her güç !”’
‘“Güçleri
şiddetli zât !”’ ÂLÎ’dir ! başkası güç !
Kalenin
kapısını söken o el kimindi ?
Cebrail
gökte ‘bir genç’ görüp yere zor indi !
‘“Evrene
ağır gelen bu güç !”’ ‘“Bizde saklandı !”’
Bize de ağır gelir en son ! ‘“Tutmazsak andı !”’
Merkezimizde
bu güç hep titrer ! Sessiz bir ses !
Üst
perdeden titrerse : vücûd dışında herkes !
Ekseni ‘“Boru”’ gibi çalar !
Çatlatıp açar !
‘“Aslanın
narası”’ndan, fil hâriç, her can kaçar !
‘“İncikten çıkan !”’ Tanık ! ‘“Ölüm
meleği”’ için !
‘“Kıyâmet günü”’dür o ! Dışa dönüşür
için !
‘“Çağır
onu gizlice”’ sen ! Zekeriya gibi !
Daha sağken ! Ol ‘“YAHYA”’ adlı evlât sahibi !
‘“Meryemi o hâmile !”’ ‘“Îsâ’yı Mesih yapar !”’
“Hatta aslan olarak ! Mîrâç
yolunu kapar !”’
‘“İlyas !”’ ‘“ÂLΔ’ ve ‘Bektaş !’ Diye var birçok ismi !
Hızır gibi ! Hem vardır ! Hem de yok onun cismi !
Karşısında
görünce, ‘“And
içen !”’ Onu tanır !
‘“And içemeyen !”’ ‘“Toprak olaydım !”’ Der ! Utanır !
‘“İçlerinden
çıkıp o !”’ ‘“Secdeye eder davet !”’
Onu tanıyan, yere kapanarak der ‘evet !’
Utanan, boyun büküp
önünde ! Tövbe eder !
‘“And içme”’ şansı verir ona bir
daha ‘“Peder
!”’
‘“Ortak
koşmuşa”’ ise ! ‘“Konumu
olur mâni !”’
Bir hayvân kalıbına çünkü bürünür ânî !
İnsânken
and içene güldü ! ‘“Ne namaz kıldı !”’
Tek
tanrısı, kendini beğendiren akıldı !
‘“Bir
kişinin hesâbı gibi kıyâmet !”’ Niçin ?
Bu işlem uygulanır ! Çünkü her ölen için !
‘“Âdem ile başladı bu
dünyâda insânlar !”’
‘“Ahret”’ te de Âdem’le
başlar ! Anlayan anlar !
ALLAH’ın yasaları bir ! Her iki âlemde !
HAKK’ın birtek vücûdu var ! Ona ne dersen de !
‘“HAKK’a
secde zorunlu !”’ Ama ‘“RAHMÂN”’a değil !
HAK’ta vücûd kendinin ! RAHMÂN’da borç ! Bunu bil !
Kovdu
ÂLÎ ‘ALLAH’sın diyen bir Yahudiyi
!
Dedi
: ‘“Her ismi bilen”’ bir kulum ! Düşün
iyi !
‘“Şeytan
dahil ! Herşey ALLAH’a secde eder !”’
Ama ‘“ALLAH,
şeytana ilk ÂDEM’e de tap !”’ Der !
‘“ALLAH’ı hep överken şeytan
!”’ ‘“Kovulur
!”’ Niçin ?
‘“İlk ÂDEM’e tapmayı o
reddettiği için !”’
O an ALLAH yarattı cennet ! Cehennem ! Ve din !
Hiçbiri yoktu önce ! Buna çok dikkat edin !
Demekki
‘“İlk
Âdem’e tapmakmış !”’ ‘“Din”’den amaç !
‘“Cennet !”’ ‘“Cehennem !”’ Bunu sağlamak için
araç !
Sâde ALLAH’a tapmak ! ‘“ALLAH’ı etmez râzı !”’
‘“Yüce”’yi cüce yaptı ! ÂDEM’e
itirâzı !”’
‘“HAK der : ortak koşmadan
bana, birçoğu tapmaz !”’
Ne
yazık ! Bu âyeti dünyâda anlayan az !
‘“Bize
bizden yakınken HAK !”’ Koyarsak aracı !
‘“Gizli
ortak koşmak bu !”’ ‘“Hem
çok günâh !”’ Hem acı
!
Şeffaf duvak ardında ! Gelinin güzel yüzü !
Duvak bir ‘Kıble yâni !’ Uzatmayalım sözü
!
İşte bu anlamdadır ! Bilin ki ‘“LÂ ve İLLÂ !”’
‘Yüz görümlüğü !’ İçin ! ‘Nikâh !’ Şarttır evvelâ !
Hem dünyâ ! Hem ahrette olur o ‘“Huri !”’ Eşin !
Dünyâ gibi dönme de ! Hiç batmasın güneşin !
‘“Âdem
eşiyle yattı !”’ Demez HAK ! ‘“Tanıdı !”’ Der !
‘“Bilen
!”’ ‘“Birlikte
doğdu !”’ Diye tercüme eder !
‘“ALLAH’a tapar oysa ! En
yakınları bile !”’
Bağdaştırılamaz HAK ! Birden çok tanrı ile !
‘“HAKK’ı birlemek !”’ ‘Birtek ALLAH var !’ Demek değil !
‘Şeytan da birtek HAK
var !’ Der ! Şimdi sırra eğil
:
İsteseydi doğrudan secde ALLAH kendine !
Demezdi
‘“Tap
ÂDEM’e !”’ ‘“Gerek
kalmazdı dine !”’
‘“Yaratmazdı ne cennet ! Ve ne de cehennem !”’
‘“Kovmazdı
HAKK’a tapan şeytanı !”’ Düşün ! Emi !
‘“Yaratmazdı gökleri !
Birtek MUHAMMED için !”’
Artık
sorma ! ‘“ÂDEM’e
tap dedi ALLAH !”’ Niçin ?
‘“Şeytan
ALLAH’a değil ! Karşı geldi RAHMÂN’a !”’
RAHMÂN’la özdeş ÂDEM ! İşte bu ! Gizli mânâ !
‘“ALLAH şeytanı düşman ilân
etti kendine !”’
ÂDEM’le
de HAK özdeş ! Her kul fikir edine !
‘“Ortak
koşan !”’ Kıble ve HAK arasında kalır !
‘“HAK
huzurundan kovar !”’ Şeytan adını alır !
‘Kıble’ kökü ‘Kibele !’ ‘Ana tanrıça’ adı !
‘Öz annesi’ olarak ! ‘“Bilen”’, onu anladı !
MUHAMMED kıldı namaz ! Yalnız kendi özüne !
Uydu ! ‘“Ortaksız
dine yüzünü dön sözüne !”’
Sen de
öyle tap ! Deme ‘kıble ALLAH’ın yönü !’
HAK
heryerde ! Yok onun ne arkası ! Ne önü !
Herşey kendi için HAK ! Başkası için değil !
‘“Ol”’ emriyle ‘doğrudan’ çıktılar ! Öze eğil !
Emreden,
‘“Söz !”’ ‘“Emir de !”’ Emirden çıkan da ‘“Söz !”’
‘“Söz !”’ Kur’anda ‘“RÛH”’ demek ! Artık
açılmalı göz !
‘“Secde et”’ de bir ‘“Emir !”’ ‘Selâm ver !’ Demek değil !
Emir : ‘Alnını yere koymak
üzere eğil !’
‘“Kardeşleri Yusuf’a etmişti secde böyle !”’
Selâmlamamışlardı sâdece onu şöyle !
ALLAH’ın Âdem için emrettiği o secde :
‘“El
ayak patırtısı değil !”’ Düşmektir vecde !
‘“Secde !”’ Borç vücûdunu,
aslına teslim demek !
Tapan
ile tapılan bir değilse ! Boş emek !
İkilikten kurtulmak ! İşte bu ortaksız din !
Aradan çekildin mi ! ‘“O”’ kalır ! Yâni kendin !
ALLAH’a
tapmak değil esâsında bu dâvâ !
Ateist
de, şeytan da, ona tapar bedava !
Bu ‘“Zorla
secde”’nin yok çünkü onlara kârı !
Ayni şeydir ! Sonsuzun onayı ! Ve inkârı !
‘“Şeytan gibi doğrudan ne
HAKK’a tap !”’ ‘“Ne
öv be !”’
Âdem’in
ile birleş ! Budur ‘“Secde !”’ Ve ‘“Tövbe !”’
‘“İki
türlü şeytan var !”’ ‘“Cin
ve insân şeytanı !”’
Tapma şekline göre ! Sen kimliğini tanı !
HAKK’a
dışta tapanı, korur iyi niyeti !
‘“Her kulluğun ödenir ! HAK
katında diyeti :”’
‘“Sekiz
tane cennet”’ten birisine o gider !
Özüne tapana HAK : ‘Benim yanıma gel !’ Der !
Ateist,
kâfir değil ! ‘“HAK”’, da ! ‘“Ortak”’ da ! Yok der !
Dese de,
şeytan gibi, ‘ALLAH var !’ Ne fark eder !
‘“Mûsâ sandığının”’ bak ! ‘“Tövbe sandığı !”’ İsmi !
‘“Üstünde
çift melek var !”’ ‘“Secde
hâlinde cismi !”’
‘“Sekine sandığı o !”’ ‘“Tâbût da denir !”’ Niçin ?
Ölü
bedenimizde, ‘“Bir
Rûh”’ olduğu için !
‘“Çift
melek bekçi hayât ağacına cennetde !”’
‘Çift cinsli’ olunca sen ! ‘Çift omuriliğin’ de !
Çift
cinsli ! Secde emri verilen o ‘“İlk ÂDEM !”’
Eşi
sonra cennette içinden çıktı mâdem !
‘Bir !’ Olunca bak ‘iki !’ Başladı hemen sınav !
‘“Bilgi
ağacı için ! Şeytana oldular av !”’
Kıbleye karşı
secde, art arda bak iki kez !
Çıkan
eşini bulmak için söz verir herkez !
‘“Lâ
İlâhe illallah !”’ Dikkat et ! Kâfi değil !
Dışına çıkarmaya ‘“MUHAMMED”’ini eğil !
‘“Dinelsin de karşında !”’ ‘“Hemen ona et secde !”’
‘“Evet derken de ona !”’ Böyle gelmiştin
vecde !
‘Vecde !’ ‘Vücûd’ kökünden ! Borç
vücûdundan vazgeç !
‘“MUHAMMED”’ bedenine bürün !
Olmadan çok geç !
O
beden ölümsüzdür ! Çünkü yaratılmadı !
‘“Mûsâ’ya seslenen”’in vücûdunun bu adı
!
Hak secdede selâm yok ! Var ‘“İlk Âdem !”’ ‘“Vesile !”’
Kendine tapıyorsun yine sen ! Kendin ile !
‘“RAHMÂN inince !”’ ‘“En son sınıra çıktı RAHÎM
!”’
‘“Hiç yakmayan ateşte ! Mîrâç yaptı İBRAHİM !”’
‘“Düşmanım
dedi ALLAH !”’ ‘“ÂDEM’e
tapmayana !”’
‘“Şeytan’a
uyana da !”’ ‘“Ateş var !”’ Halk uyana !
‘“Çamuru Âdem yaptı !”’ RAHMÂN’dan üflenen
RÛH !
‘“Andı”’ yenilemeli ! ‘“EHL-İ BEYT’e !”’ Ham gürûh !
‘“Her
âlemde insân var !”’ Ve RAB terbiye eder !
Bu yüzden HAK, kendine ‘“Âlemlerin RABB’i !”’ Der !
‘“Dünyâ insânlarından çok
üstün kimileri !”’
Yalnız
maddede değil ! Mânâda da ileri :!
Bulmuşlar içlerinde HAK MUHAMMED ÂLÎ’yi !
Hiçbir buluş olamaz evrende bundan iyi !
Dünyâda
iken RESÛL ! Bak ! ‘“Her âleme rahmet !”’
‘“Hamd”’ ile başlar Kur’an !
Övülen Zât ! MUHAMMET !
‘“Âlemlere
Rahmet o !”’ İle eşit bak ‘“Zikir !”’ (920)
‘“Zikir
!”’ Hatırla demek ! ‘“Ona andı !”’ Et fikir !
Hem ‘“RAHMÂN”’ hem ‘“RAHÎM”’in köküdür ! ‘“Rahmet”’ sözü !
RABB’in ‘R’ harfi RESÛL ! ‘B’ ÂLÎ ! Aç HAK gözü !
“Ben
RESÛL’düm der AHMED !” “Çamurken daha Âdem !”
MUHAMMED’in ‘Öz su’ olduğu ! İşte bu dem !
‘“Onun yüzü suyuna !”’ ‘“Tüm gökler yaratıldı !”’
O
yüze, yüz sürmeyen ! ‘“Yüzü üstü atıldı !”’
ALLAH’ın ölmez yüzü ! Say bak ! ‘MUHAMMED ismi’ (193)
‘“HAKK’ın fıtratı”’ ile ! Çünkü dokundu
cismi !
‘İftihar edilen zât’ ile ! ‘Çift unvanı’ denk ! (920)
Bir
sıfır at ! MUHAMMED ! ‘“Boyanılacak HAK renk !”’
Âdem yokken dünyâda ! ‘“Hayât suyla başladı !”’
Hazret-i MUHAMMED’dir ! Hayât suyunun adı !
‘Rahmet’ denir toprağa can
veren suya ! Bakın !
‘Rahmetli’ ile özdeş ! ALLAH’a
olmak yakın !
Bir ‘ışık gen’ hâlinde ! ‘Öz su’ kondu Âdem’e !
Gel de sen ! ‘“İlk Âdem”’e ‘Annem ve Babam’ deme !
‘“Tapın emri verilen Âdem !”’ Bu Âdem ! Niçin ?
‘“Kendi eşi HAVVÂ da içinde
!”’ Onun için !
‘“Âdem
cennetten düştü bak !”’ ‘“Havvâ çıktığı dem !”’
‘“Tek
başına eksiktir çünkü ! Havvâ ve Âdem !”’
Eşini de içinde, sen
ürettiğin vakit !
‘“Tapılan olacaksın !”’ Zaten buydu ‘“İlk akit !”’
‘“ÂDEM
! NÛH ! İBRAHİM ! Ve ÎSÂ nesli ! ‘“Hep bu su !”’
HAK bu yüzden onlara ‘“Seçkin”’ diyor doğrusu !
‘“Her nebi MUHAMMED’e içti
bağlılık andı !”’
‘“MUHAMMED de onlara !”’ And içmeyenler
yandı !
‘“ÂDEM,
AHMED’i ! AHMED, ÂDEM’i ! Onayladı !”’
‘“İlk”’ ile ‘“Son”’ birleşti ! ‘“ALLAH’ın ipi”’ adı !
MEKKE - BEKKE !
‘“MEKKE”’, fetihten sonra ‘“BEKKE”’ oldu bak ! Niye ?
‘M’nin görevi bitip
! ‘B’ görev aldı diye !
‘Besmele’de ilk harf ‘B !’ En son harfi ise ‘M !’
Namaz
bitmez ‘selâm’sız ! ‘Babam’ ile ‘Annem’e !
‘“Ortak
koşma”’dan uzak ! ‘“Berî”’ ol ! Demektir ‘B !’
Âyeti ÂLÎ verdi ! ‘“Küfre kapandı Kâbe !”’
‘“Taptıklarınızdan ben ‘Berî’yim !”’ Der İbrahim !
‘“İbrahim’in dinine dön !”’ Emri aldı ‘RAHÎM !’
Ve ÂLÎ, MUHAMMED’in halifesi atandı !
Herkes içti ÂLÎ’ye tek tek, ‘“Bağlılık andı !”’
‘“Tamamladım
ben size nimetimi dedi HAK !”’
Hemen ‘“İslâm
dinini verdi !”’ Düşün muhakkak !
MUHAMMED ÂLÎ ‘“Hanif !”’ ‘“İslâm !”’ ‘“Öze bağlanma !”’
‘“Zikir
!”’ Verdiğin sözü her nefesinde anma !
MUHAMMED ve Kur’anın ‘“Zikir !”’ Bir diğer ismi !
Bak ! Ahmed ve Kur’an öz ! ‘“And”’ ona bağlar cismi !
İlk gen yarıldı en son ! Aynen “Zülfikâr” gibi !
Çıktı son peygamber ! Ve ‘“Kitab ilmi sâhibi !”’
‘“Apaçık
İmâmda’dır herbir şey !”’ ‘“O imâm !”’ Kim ?
MUHAMMED der : ‘ÂLÎ O !’ Ayni sayı
nitekim :
‘“Apaçık
imâm”’a HAK, ‘“KAF
! HA ! YA ! AYN ! SAD !”’ Der ! (195)
‘İMÂM İMAM ÂLÎ’ de aynen
tam ‘195’ eder !
‘“Apaçık imâm !”’ Oldu bak ‘“Secde’ye vesile !”’ (184)
‘Malûm ecel gelince !’ ‘“Sorgulanma !”’ ‘“And !”’ İle ! (184)
‘“O
İmâm’dan biraz şey Mûsâ ve Îsâ aldı !”’
Musevî ve İsevî HAK yolda yaya kaldı !
‘“ALLAH’ın
her adını bilen
!”’ ‘O canlı KİTAB’,
‘“RABB’iniz
değil miyim ?”’ Diye ‘“İlk
eder hitab !”’
‘“Kitab’a
temiz olan ancak el sürebilir !”’
RESÛL’e bağlan ! ALLAH en temiz onu bilir : !
‘“HAK
ona, ‘TÂ HÂ’ diye ! Kur’anda hitâb eder
!”’
‘TÂ HÂ’ : Tâhir ! ‘Tertemiz’ demek ! Böylesi
ender !
‘“ALLAH
duâ etmedi !”’ Bak ! ‘“Hiçbir
peygambere !”’
‘“YA
SİN”’ âilesinin
dışında !”’ Akıl ere !
‘“YA
SİN !”’ ALLAH katında MUHAMMED’in bir adı !
Her Nebiden yüce O ! ‘“ARŞ”’a çıkan anladı !
‘“TÂ
HÂ !”’ ‘“Vücûd
verici !”’ ‘“El
!”’ Ve ‘“Yüz
!”’ Hepsi on dört !
RESÛL, On iki İmâm, FÂTMA ! Bunlar ! Sırrı ört !
‘“Herşeyin
hesâbını bilen”’ denen söz ile, (262)
‘ÂLÎ ismi eşittir
mecâzen !’ Herkes bile !
‘Ecel’ ve sorgu günü
ayni sayıdır ! Niçin ?
‘“Apaçık imâm”’ ile eşit olduğu
için ! (184)
‘Onun ismi’ de size ipucudur
bir çeşit : (285)
‘“Secdeye
çağrılırlar”’ âyeti ile eşit ! (68.Sûre/42.âyet)
‘“Hem hiddet ! Hem de ikrâm
sâhibi !”’ HAKK’ın adı ! (1100)
‘“Ezelî and şâhidi !”’ Demek ! ‘Bilge’ anladı !
‘Bilge’ olmayanlar da,
anlamak ister ise,
Bir sıfır atsın ! Kalır ‘“Başkan yüce meclise !”’ (110=ÂLÎ)
‘“O
gün akrabalık yok !”’ İstisna : ÂL-İ ABÂ
!
Çünkü
‘“Onlar
fıtratla !”’ ‘“ALLAH’adır
akraba !”’
‘“Akraba
hakkını ver !”’ ‘“RESÛL’ün
ücreti bu !”’
Helâlleş EHL-İ BEYT’le ! Ol ! ‘“Hanif din”’ mensubu !
‘“HAK !”’ ‘“Kendisi !”’ ‘“Ordusu !”’ ‘“Terâzi !”’ İçin ‘“BİZ !”’ Der ! (108)
‘“Yakınları sev sözü !”’ Sıfır at ! Ayni
eder ! (1080 : 108)
Ancak and içenlerin ismidir ! ‘“Ehl-i kitab !”’
And içmeyene, ‘“RAHMÂN o gün hiç etmez hitab !”’
‘“RAHMÂN’ın
huzurunda konuşur birtek kişi !”’
ÂLÎ’ye yeminsizin, ahirette zor ! İşi !
‘“Lûtufta
bulunur HAK !”’ ‘“Dilediği
insâna !”’
‘“And”’ı tutanı diler ! Bir
sır vereyim sana :
‘“Kaderin
saptandığı !”’ ‘KADİR’ denen
bilmece,
‘“RABB’ine
ilk andını”’ yenilediğin gece !
‘“Söz
vermek !”’ ‘“Dinin
başı !”’ ‘“Sözünde
durmak !”’Sonu !
Yoksa ! ‘“MUHAMMED
ÂLÎ ateşe atar onu !”’
‘“Cehennemdekilere
kahrolun !”’ Der ! ‘“MÜEZZİN
!”’
ÂLÎ dedi : “O
! Benim !” ‘Haberiniz yok sizin !’
‘ALLAH’ın iç yüzüdür !’ ‘“Onun en yüce ismi !”’ (141)
‘O’dur ALLAH’ın dini !’ Kaldır aradan
cismi !
‘“Meryem’den
çıkan da RÛH !”’ Meryem’e üfleyen de !
Yâni hem Cebrail’e ! Hem ÎSÂ’ya ! Sen RÛH de !
Titreşim
ayni ise ! Değişmiyor bak isim !
Son
titreşimde ÂLÎ ! Ona perdedir cisim !
Onun ‘“En
yüce”’ adı , bu titreşime kanıt !
‘“RAHÎM
olan RAHMÂN o !”’ Kimliği için yanıt !
Alt
titreşimindekiler birtek vücûd ! ‘“Biz”’ adı !
El
! Ele ‘Ve El ! HAKK’a ! ‘“Eli tutan”’ anladı !
‘“ALLAH’ın
ipidir !”’ Bu ! Onun her ilmiği HAK !
Titreşimini yükselt ! And iç ! Eyle iltihak !
‘“Rûh”’ hep tekil ! Özdeşi
‘“Kelime”’ bazen çoğul !
Çünkü
babanın ‘sırrı !’ Kaç tâne olsa
oğul !
Babada saklı gen’i, evlâdı açıkladı !
İlk o an baba oldu bakın ! Erkeğin adı !
ALLAH’ın
açıklanmış sırrı ! MUHAMMED ÂLÎ !
Yaratan
! ALLAH oldu o an ! Bilmez ahali !
HAKK’ın her özelliği bu ikiz zâtta mevcûd !
HAK’tan farklı olamaz HAK’tan alınan vücûd !
‘“Her yerde hazır ! Nâzır !
Cenâb-ı ALLAH !”’ Mâdem !
Öyle
olmalı ! ‘“Onun
halifesi ilk ÂDEM !”’
Göreve göre başka ! Titreşimi ! Ve ismi !
ALLAH gibidir : Hem var ! Hem de yok onun cismi !
Hem
‘“Sağ
taraf !”’ Hem de ‘“And
!”’ Demek ! Dikkat et ‘“Yemin !”’
ÂLÎ
ve ‘“Yemin”’ eşit ! Ona ‘“And iç !”’ Ol ‘“Emin !”’
‘“HAK”’la bir kul farkı var
! Onun ‘“Fıtrat”’ı ! Kendi !
ÂLÎ’yi anlatırken ‘“Yedi deniz tükendi !”’
Kaynakçam,
el yazması ÂLÎ FEYZÎ dedemin !
‘“RÛH”’unu görmüş zât O !
Bu mesajım en ‘“Emin
!”’
Tüm sırları paylaştım ! Ne isterseniz deyin !
Her günüm ! On MUHARREM ! İçim dışım HÜSEYİN !
Onun üstünde yoktur HAK'tan başka kademe !
HAKK’ın HÜSEYN’e aşkı ! ‘“Tap !”’ Dedirtti ! ‘“ÂDEM’e !”’
Gözyaşlarıma onun masum kanı verir renk !
‘İsmi İMÂM HÜSEYİN olan
!’ ‘O Şehitle denk !’ (361)
Olmak
istersen ‘siyah kâlb noktasına
varan !’ (361)
Her
nefesinde ! İMÂM HÜSEYİN ismini an !
‘ ‘“İsm”’in sırrı !’ O. Hem bak
! ‘19 kez 19 !’ (361)
19 kez Kur’anda isim ! ‘“Boş lâf”’a tokuz !
‘Kâbe’ye tap’ sözü denk
! ‘Bağlan ismine’ yine !
(583)
‘And iç !’ MUHAMMED ÂLÎ
FÂTMA HASAN HÜSEYN’e ! (583)
‘“ÂDEM’e
secde !”’ Son sır ! Düşün ! Ve tekrâr oku !
Tâ ki ! Sende oluşsun ! ‘“ÂDEM”’e âit doku !
‘Öz yolu !’ ‘İrfan yolu !’ Yâni ‘“Bilmek”’ kendini !
‘“İçinde
birlikte doğ !”’ ‘“Kucakla
efendini !”’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
10 MUHARREM 1423
11 MART 2002
ANKARA
‘“LÂ ve
İLLÂ !”’ (X)
Kalksın artık ! ‘“YOK !”’ Ve ‘“VAR !”’ ‘“Taksim eden şey !”’ Kalmasın !
‘“Çift
deniz !”’ Bir nokta olsun ! ‘“İNCİ !”’ ‘“MERCAN !”’ Salmasın !
“AHMED’in
ikrâmı FÂTMA !” Başka anlam almasın !
“Ayni ‘“Rûh !”’ “Hem ayni et !” ‘“AHMED !”’ İle ‘“ÂLÎ ”’ hâli !
Yok ! ‘“RESÛL”’den başka ”’ ÂLÎ !”’ Yok ! ‘“MUHAMMED !”’ Yok ! ‘“ÂLÎ !”’
(X)1959’da yayımlanan ‘ÂDEMNÂME’deki 'Fıtratnâme' adlı mesajın son
kıtasının
öztürkçe versiyonudur.
Not : “Çift
deniz” : HZ.MUHAMMED ÂLÎ, Taksim eden şey : HZ.FÂTMA
İnci : Ezilmiş inci zehiriyle şehid edilen HZ.İMÂM HASAN
Mercan : (Kırmızı rengiyle) KERBELÂ’da kanı dökülüp şehid edilen HZ.İMÂM
HÜSEYİN
Not : Fransızcada ‘connaître’ : tanımak !
Bilmek ! Ve ‘cinsel ilişkide
bulunmak !’ Demektir.
Ancak, lâtince köküne göre, ‘CON-Naître !’ ‘Birlikte doğmak’ anlamına gelir !
Çoğu dilleri ve gramerlerini, ‘“Bilge”’ler inşâ etmiştir. Meselâ Türkçede
sözcük sıralamasında zaman,
mekândan önce gelir. Nitekim Kur’anda ALLAH ‘“Ben zaman”’ım ! Anlamında ‘“DEHR”’e yemin eder !
Tevrâtta da ‘“Zamanın
başlangıcında”’ ilk sözdür !
Not : Ebced ilmine göre :
‘108’ Kur’anda = ‘“HAK”’ = ‘“CUNDENA”’ ‘108’ (Ordularımız) =
‘“MÎZAN”’ ‘108’ (Kıyâmet terâzisi) = ‘“NAH NU”’ ‘108’ (BİZ) = ‘Yakınları sev sözünün
iç yüzü’ ‘108’ =
‘“Kendi”’ (‘“LÂFZA-İ CELÂL”’ = 1080 : 108) ‘ALLAH lafzı.’
İsim
ve kelimelerin Ebcet ilmine göre sayısal açılımları :
‘HÜSEYİN AŞKI’ = 138
Kâbe’ye tap = Üscüdul Beytullah = 583
Bağlan ismi = İsm-i biat = 583
MUHAMMED ÂLÎ FÂTMA HASAN HÜSEYİN = 583
Apaçık İmâm (İmâm-ı mübin) = Secdeye vesile (vesile-i secde) = 184
Sorgulanma (yevm-üs suâl) = Malûm ecel (Ecel-i müsemma) = 184
Kur'anda
(NAH NU) ‘“BİZ”’ diye çoğul olarak konuşan
zâtlar : HAKEREN'lerdir !
Not
: ÂDEMNÂME << kitabına site içinde kitaplar linkinden
ulaşılabilir.
“E M Â N E T” I
Bu
mesajları Rûhum fısıldar ! Hece hece,
Saat
yirmi dört ile dört arasında, gece !
‘“Az uyu”’ emri, açık tut alıcını
demek !
Herkes
misyon sâhibi burada bir derece !
‘“Secde edilen”’in biz, değil
miyiz evlâdı !
‘“RAHMÂN’ın halîfesi”’ değil mi onun
adı !
‘“Âdem’e üflenen RÛH”’, öyle ise
bizde de var !
Şerefimizin bundan
başka yok istinadı !
‘“ALLAH teklif
edince yere, göğe emânet !”’ ,
‘“Hakkını
veremezsek, bize edersin lânet !”’
Diyerek
reddettiler ! Rûh üfürülmesini,
Çünkü
Rûhu olup da çıkarmamak ! İhânet !
Rûhu
dışa çıkaran, olur kendine âlim !
Ölüp ölüp doğmaktan
canını kılar sâlim !
Toprağından
kendine bir ayna yapamazsan,
Yansır
pis çamuruna, İblîs denilen zâlim !
‘“Vahiy verdim diyor HAK,
yere, göğe, arıya !”’
Her atom
bir adrestir ! Özünden uyarıya !
Ama
hepsinin RABB’i, HAK adına Âdem’dir : !
Çıkaramadıkları
için RÛH ! Dışarıya !
RESÛL der :“Rûhtan
büyük bir şey yaratılmadı !”
Cehenneme İblîsten kör bir şey atılmadı !
‘İlk Rûhun’ depremine sâdece Arş
dayanır !
Boş yere MUHAMMED ve ÂLİ aratılmadı !
ALLAH
der :‘“Emânete
etme sakın ihânet !”’
O emânet rûhundur ! Kalanı bir torba et !
Emânete
ihânet eder isen burada ,
Orada
ödetirler sana ağır bir diyet !
Rûh, MUHAMMED ÂLÎ’den kalbindeki tek
ışın !
Sesiyle yetinmezsen
! HAK’la olur barışın !
Budur
ondan şefâat ! Umma hiç ötekini !
‘“Rûh”’ denen ‘“Tanık”’ ile ! Olur
HAKK’a varışın !
Firavun
eşi iken,Yusuf ‘una gönül ver !
HAK,
âşık olduğunun âşığını da sever !
‘“Sana senden de yakın”’ yatıyorken kalbinde !
Örtüsünü
kaldırıp da ! Koynuna giriver !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA –
1996
‘“ALLAH
dilediğine hikmeti eder ihsan !”’
‘“Hikmet”’ten daha büyük nimet
alamaz insân !
Rûhunu göndermeden HAK yıkadı Meryem’i !
‘“MUHAMMED’e
tertemiz”’ der ALLAH ! Düşün emi !
‘“Arıtır EHL-İ BEYT’i bizzat
ALLAH her kirden !”’
Onlara ayrılmayın der namazla zikirden !
Her nebi ve veliyi HAK kendi tayin eder !
‘“Sizler
de emâneti ehline veriniz der !”’
ÂLÎ, Muaviyeyi valilikte tutmadı !
‘Siyaset bilmeyene’ çıkınca onun
adı,
Dedi : “Siyaset
ile bağdaşamaz gerçek din !”
‘“Halifesini RAHMÂN seçmiştir !”’ Dikkat edin !
‘“Eliyle”’ cilalayıp
ayna yaptı Âdem’i !
Onda görünüp dedi : ‘“Secde eyleyin ! Emi !”’
Ayna gözden kayboldu ! Edilir iken secde !
‘En büyük ad’ görüldü !
Melekler geldi vecde !
Melekler ALLAH’ı hep ‘o isimle’ överdi !
Bu hamde HAK, MUHAMMED ÂLİ ismini verdi !
ÂLÎ
‘“Yüce
!”’ MUHAMMED ‘“Övülen”’ demek madem!
Elbet
MUHAMMED ÂLÎ olmalıdır ilk Âdem !
‘“Âdem
dahil, her nebi söz verdi MUHAMMED’e !”’
Biz hem ilk ! Hem de sonuz ! ‘Nokta’ yazan kalem de !
RAHMÂN’a söz verirken, EHL-İ BEYT’ti aracı !
Burda da EHL-İ BEYT’e biat et ! Yap
miracı !
EHL-İ BEYT’İ candan sev ! Resûl’e borcu öde !
MUHAMMED ÂLÎ, ‘“Bizler
! Bana benden yakın”’ de !
‘“Resûlleri
gönderen biziz diyor bak, Bizler !”’
‘“RAHMÂN önünde saf saf ! ”’ Onlar yargıyı
izler !
Evrende her katmanda ! Herkes ve herşey mevcût !
Sadece, yoğunluğa göre değişir vücût !
Can çıkınca, HAK onun bir benzerini alıp,
Dünyâya gönderir ve boş kalmaz eski kalıp !
Son mesajlar bambaşka ! Vedâ vakti yaklaştı !
İzin sınırlarını, çünkü sırlar çok aştı !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA- 21.01.2000
Her nebi söz vermiştir doğru olmaya ! Niçin ?
‘“Ahde vefa”’dan doğru şey
olmadığı için !
‘“Kendisi
ve Nebinin fıtratı oldu şahit !”’
‘“HAK her nebiden aldı !
EHLİBEYT için ahit !”’
‘“Her
nebi MUHAMMED ve EHL-İ BEYT’e verdi söz !”’
Zîrâ
MUHAMMED ÂLİ nûru, hepsindeki öz !
“Nebiydim dedi resûl ! Daha
çamurken Âdem !”
ALLAH’tan sonra, RESÛL ve EHL-İ BEYT’in kıdem !
Ahitsiz, kimse nebi ! Melek ! İnsân ! Olamaz !
Ahdi ÂLÎ sorgular ! Mümine budur namaz !
‘“HAKK’a
kâfi şâhit o !”’ ‘“Kitab ilmine sahip”’
‘“ALLAH
rızası”’ için ! MURTEZA yegâne ip !
‘O İpi tutacak mı’ diye doğar her
insân !
‘HAK dost’ elini tutmak !
Sağken en büyük ihsan !
El tutanın sevabı ! On misliyle ödenir !
‘EBUTTÜRAB’a türab oldun ! Sağa
geç’ denir !
El tutmak için yalnız ! Mümine yok zorlama !
Sevabı ne kadarsa, o kadar alır ! Ama !
EHL-İ BEYT düşmanını ! ‘“Suratı ele verir !”’
Marsık
yüzünü, ÂLÎ ‘“Ateşe atıverir !”’
‘“Konuşmaya, RAHMÂN’dan
yalnız O aldı izin !”’
‘Haykırır !’ ‘İşte hakkın budur’ deyip ‘“MÜEZZİN !”’
M.H.ULUĞ
KIZILKEÇİLİ
ANKARA
– 22.11.2000
Ahit
= söz
‘Yunus Ölmez’ Baba’dan el
tuttuk ayni gece ! (x)
‘İki ismin’ sırrına ermek
için bilgece !
Herbir özdeyişimi âyetmişçe okurdu !
İnternette ‘“ON DOKUZ”’ sitesini o kurdu !
Onun elinden geçti mesajda her sahife !
İnşâallah ! Olur o özüne de ‘“Halife !”’
EHL-İ BEYT sevgisiyle zirâ dopdolu cismi !
‘....... ........
.........’ bu âşığın üç
ismi !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA - 19.11.2001
(x) 02.10.1991
ALLAH der : ‘“Hakikata
ulaşamaz asla zan !”’
‘Hôkins’tir Dabbe
!’ Diye, bilgin
saçmalar bazan !
‘“Dabbe”’ olsa !
Yazmazdı ‘zamanın kitabını !’
Duyardı ! ‘“HAKK’ın
zaman olduğu”’ hitâbını !
‘“Bir
bilen”’den dinle sen ! Şimdi ‘“Dabbet-ül Arz”’ı !
Öğren
nasıl ! ‘“Dabbe”’nin yerden çıkışı
tarzı :
‘“Rûh
topuktan başlayıp beyinden çıkar !”’ Niçin ?
‘Ayağıyla vurarak yere
!’ Çıktığı için !
‘“Dabbet-ül
Arz”’, bu demek ! Arz küçük fizik beden !
Ona vurup çıkan, RAB ! Canı terbiye eden !
‘RAB isminin ortaya
çıkmasıyla o’ eşit ! (1439) (x)
Küçük kıyâmet ölüm ! Söylenmiş çeşit çeşit !
‘“O
söz başa gelince, Yer’den bir dabbe çıkar !”’
‘“Der
: ‘içten
inanmadın !’ Sözünü
ettin inkâr !”’
Ölürken onu görür has kul ! Hatırlar ‘“sözü !”’
‘“Çabuk
hesab görür o !”’ Ve insân yumar gözü !
Çünkü en son nefeste, veyahut erdiğin an,
Tam uykuda, cennet ve cehennemde yok zaman !
‘Kıyâm’, ayağa kalkmak ! ‘“Kıyâmet kopar âni !”’
‘“Karşında dinelir O !”’ Öldüğün vakit yâni
!
“Tam
bir insân şeklinde” der ÂLİ, ‘“Dabbet-ül
Arz !”’
Sâf çıkan candır, melek ! ‘“Melek için secde farz !”’
Secde ettiği, Âdem ! Vücûttan çıkan, rûhu !
‘“Duman
duman”’ harf adam ! Tapmaz Yezid gürûhu !
‘“RABB’ine
söz verirken, sana sen oldun şahit !”’
RAB, Rûh olarak girip yâni alındı ‘ahit !’
Her an uyarır seni ! Ne düşünsen ! Ne yapsan !
Sende saklı ‘“Şahit”’ O ! ‘“Âdem”’ denen ilk insân !
‘“Topraktan
yaratıldı insân !”’ Aynen özet Arz !
‘“Onda
RAB’dan bir Rûh var !”’ Sana seni eder arz !
Sırf ‘“Dabbe”’ ise ölen ! Bir
hayvândır ! Ayaklı !
Özü yerine, ortak bir RABB’e bağlı aklı !
‘“Dabbet-ül
Arz yorumu”’ hesapla bak kaç eder : (1886) (xx)
‘Müminlerin emiri
Hazret’-i ÂLÎ’dir der !!! (1886) (xx)
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 23.10.2001
İsimlerin ebcet ilmine
göre sayısal açılımı :
(x) Dabbet-ül arz =
Hû ism-i zuhur-u RAB = 1439
(xx)1886 = Tevil-i
Dabbet-ül Arz = Hazret-i Emir-ül Mü’minin (ÂLÎ)
Mesajları ilettim en
etkin kişilere !
Tık bile yok ! Niçin mi ? Söyleyim aklın ere :
Kimi,
kör ! Anlamadı ! Kimi, şişmiş ! Kıskandı !
Kimi,
aymaz ! Reddetti ! Unutmuştu ‘“İlk andı !”’
Şimdi duâ edeyim ! ‘“ERENLER”’ desin ‘amin !’
‘“Ey bu mülkün sâhibi !”’ Artık Arş’tan Arz’a
in !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 03.
07. 2002
BEKTAŞİ SIRRI
BEKTAŞÎLİK tarîkat değil de ! ‘“HANÎF DÎN”’dir !
Hatırla da verdiğin sözü ! Rûhunu indir !
Bu dîn için diyor HAK :‘“Çoğu insânlar bilmez !”’
Bu mesajı sindir de ! Batıl vehmini dindir !
‘Tırnak içi sözcükler’, ‘öz dokunda’ kazılı !
‘Bektaş’ veya ‘Bektaşi’ harfleriyle
yazılı !
‘Âdem’e öğretilen isimler’in
içyüzü !
Şeytan bilemeyince, düşman oldu, azılı !
‘Bektaşî’ sözcüğü der her
insâna, ‘Bak eşit !’
Herkeste aynı rûh var ! Olsa da çeşit çeşit !
Kâfire cihâd açma da ! Gönül gözünü aç !
Terk eden rûhu dönüp de, onu yapsın reşit !
Bu yüzden bir emirdir sana ‘BEKTAŞ !’ Der: ‘Beş tak !’
‘Beş’ taktığın
yer, ‘Dokuz’ boğumdur ! ‘Ses’e yatak !
‘Beş’ kere ‘dokuz’ kırk beş ! Âdem,
EHLİBEYT imiş !
‘B’ ek ‘taş’, temelin o ! Çamurunu
eyle ak !
‘“ ‘Tâ beşik’ içindeyken, Îsâ konuştu !”’ Niçin ?
‘B’, eşik ! ‘At’, refreftir ! Mîrâca
çıkmak için !
‘“Mîrâç
gece yapıldı !”’ Demek ki o, ‘Şeb akdi !’
Secden MUHAMMED yazar ! Kıblen, ŞAH olan için !
‘Tek şab’ “Şabb-ı emreddir !” Hiç yaşlanmayan
oğlan !
‘“Arş sâhibi yanında emin”’ bir Âdem olan !
O, ALLAH’ın ‘“En
yüce”’ ve ‘“En
kuvvetli”’ ismi !
Onu görür Hakeren, mîrâca çıktığı an !
ALLAH’ın yakınları
için bil ki ‘B’, tek ‘aş !’
‘Beş rûh’ varken altında,
abâdan çıktı ‘Tek baş !’
‘BEKTAŞ’, ‘Şak et B’ demek ! Yani B
harfini aç !
‘B’ ve ‘ELİF’, yüz on dört sûre !
Son sıratı aş !
Sıfırsız topla ! ‘BEKTAŞ’ eder, ‘On iki imâm !’ (723)
‘Beş, kat !’ Eder on yedi
! ‘Cedî’ sayısı tamam ! (12 +
5)
‘On yedi’ rekâtta sen bunlar ile
özdeşleş !
‘Cedî burcu’ ile denk, ‘ÂLÎ ismi !’ Bu, meram
!
Ebcedde ayni,
BEKTAŞ ve ‘“Nefs’ül-beşer !”’
‘Bu, sâf dokusu demek o
insânın !’ Sırra er !
‘O insân’ sıra insân değil
! Rûh inen Âdem !
O iç, secdeye lâyık ! Hayra dönüşmüştür şer !
BEKTAŞÎ sözcüğünde hem ‘Beka’ var ! Hem de ‘“ŞİT !”’
‘“Ölüde bâkî kalan yüzdür o
!”’ HAK’tan işit !
Tevrât der : ‘“Şit ölmedi ! Göğe dipdiri çıktı !”’
Kâbe’yi ilk O kurmuş ! Yorumla çeşit çeşit !
MUHAMMED ÂLÎ’dir bil !
RABB’imizin esrârı !
‘Özü hatırlamaktır’, onun bütün ısrârı !
‘“Zikrederim RABB’imi
nefsimde !”’ HAKK’ın emri !
Âdem dokuz sayının, dokuz, birin tekrârı !
Dokuzu neyle çarpsan topla ! Hep dokuz çıkar !
Ona ayna olmaktan başka şeyde, yoktur kâr !
Âdem’e, kendisinden başka biri giremez !
Dokuz hariç ne girse, ona dışardan bakar !
Kader mikdar demektir
! Mikdar demektir sayı !
Tesâdüf diye bir şey yok ! Sâdece var sayı !
İki hidrojen hep bir oksijenle evlenir !
Tam on dörtte, dâire görürsün Gökte Ay’ı !
‘“Emsâlsiz cemâlidir”’ ALLAH’ın ‘BEKTAŞ’ sözü !
‘“RABB’ine nazar eder”’ mîrâç yapanın gözü
!
MİKÂİL İbranîce : ‘HAK
gibi olan’ demek !
‘Mikâil ismi’ ve RAB ayni !
Bul artık özü !
‘“ALLAH’ın benzerinin
benzeri yok”’ der âyet !
Olur mu hiç gölgenin gölgesi ! Doğru gayet !
RABB’e bakan RAB değil ! ‘“Gölge uzantısıdır !”’
‘“Mîrâçta son sınır”’ var ! Et sınıra
riayet !
Zannetme ! Bu mesaj sayı ve kelime oyunu !
‘“MESÎH”’ bak ! Hem ‘“Kelime !”’ Hem de ‘“RÛH !”’ Bul soyunu !
Evren ‘“OL”’ sözcüğünden oluşmuş
bir cümledir !
Sen de bu cümledensin ! Göster artık boyunu !
‘“OL”’ sözcüğü Arapça ‘“KÜN”’ yani ‘“KAF”’ ile ‘“NÛN !”’
‘“KAF”’ı aç ! İki,bir ve
sekiz, rakamı onun !
Bak ! İki yüz on sekiz ! ‘ÂLÎ İBN EB-İ TALİB !’ (218)
‘“NÛN”’, harf ve nokta :
elli ! Bu MUHAMMED’İ bulun !
Hacı
oldu yapmadan hac, HACI BEKTAŞ VELÎ !
Kâbe, RAHMÂN’ın evi ! Kâbe de doğdu ÂLÎ !
Kâbe’ye giren için nereye dönse kıble !
HANÎF’i bulan, Âdem ! Bulamayan, ahâli !
Yirmi dokuz harf tek
tek isim, RÛH ve KELİME !
Kudret kalemi yazmış ! Yüzüme ve elime !
‘“RABB’inden
kelimeler alıp Âdem af oldu !”’
Af dile ! Al Rûhunu ! Halîfe ol âleme !
“Şabb-ı emret” ile denk ‘CÂFER-İ SADIK !’ Niçin
? (553)
‘KERREM ALLAHU VECHE !’ ‘“Mîrâç”’da, onun için
! (345)
‘Nüzûl’ edince, ‘ÂLÎ KERREM ALLAHU
VECHE !’ (1558)
Boyar
seni ‘“ALLAH’ın
boyası !”’ İçin için
! (1558)
‘Mevlâmız, meryem oğlu
Îsa’ İbranicede,
‘BEKTAŞ’ tır ! Ona ‘“KİTAB İLMİNE SÂHİB”’ zât de !
‘CÂFER BİN MUHAMMED-ÜS
SADIK DENEN İMÂM’ bu !
Onu
bul da kendinde ! Seni ‘Câferî’ ede !
‘ ‘“ALLAH’IN BOYASI”’na KERBELÂ kanı
deyin :
‘BEKTAŞ’, ‘ÂLÎ’NİN OĞLU ŞEHİT
İMÂM HÜSEYİN !!!’ (723)
ANKARA
- 11.05.1997
İsim
ve kelimelerin Ebced ve Harf ilmine göre açılımları ile sayısal değerleri
:
Bektaş = Beş tak = Tek baş = Tek şab (tek genç) = B, tek aş = Şak et
B ( B
harfini aç ! O vakit
Ba + Elif olur ki 114 eder ) = Bektaşi =Bak eşit = Beka Şit =
Şeb akti (Gece sözleşmesi) Bektaş = 723 =
Cemali bi emsal (Benzersiz şâhâne yüz) =
Nefs-ülbeşer (insânın öz dokusu) = 723 = Bektaş
İsm-i ÂLÎ = 211 = Burc-u CEDİ (Oğlak burcu)
Şabb-ı emret (Bıyıkları terlemiş genç) = 553 = Câfer bin
Muhammed-üs Sadık (Altıncı İMÂM)
Kerrem ALLAHU veche (‘ALLAH onun yüzünü ikrâmlı yapsın’demektir. Yüzünü
hiçbir puta dönmediği için Hz.ÂLÎ’nin unvanıdır. Gerçek anlamı ‘ÂLÎ’nin insânda gizli
yüzü, puta tapmak istemeyen insâna ALLAH’ın ikrâmıdır’ demektir.) =345 = El Miraç
Adni Yeşu ben Meryem (İbranice Meryem oğlu efendimiz İsâ) = 723 = BEKTAŞ = ‘“İndehu İlm-ül kitab”’ = (yanında kitab bilgisi
olan)
El Müddesir = 755 = El Kitab-ül kerim (İkram Kitab yâni
Kur’an-ı Kerim)
En yüce = ‘“el
 l î y y ü l A z î m”’
En kuvvetli = ‘“el kavi”’
Âdem = 45 = 1+2+3+4+5+6+7+8+9 = 45 = 4 + 5 = 9 = 1+1+1+1+1+1+1+1+1
Kaf = 20 + 1 + 80 = 218
Nun= 50 = 28 harf + 22 nokta
ÂLÎ
OĞLU ŞEHİD İMÂM HÜSEYİN = 723 = BEKTAŞ
İMÂM
HÜSEYİN EŞŞEHİD İBN-İ ÂLÎ = 723 = BEKTAŞ
ATA’yı şöyle övdü düşmanı Loyd Corc dahi :
‘Yüz yıllarda bir gelir
! ATATÜRK gibi dâhî !’
‘Kâlb gözü kör zavallı
!’ O’nu sırf dâhî
sandı !
Ne bilsin o ! Doğmadan RABB’e verilen andı !
Ölürken “Yüce
yoldaş !” Dedi, “MUHAMMED
EMİN !” (501)
‘Selâmladı RESÛL’ü’ ! ‘“ALLAH RABB-ÜL ÂLEMİN !”’ (500)
O “Yüce
yoldaş sözü !” Bin beş yüz on bir eder ! (1511)
“O
Hazret-i MUHAMMED” de eş sayı eder !
(1511)
Selâmlananla ayni ! Selâmlayan zât ! Yine !
Tapan ile tapılan ! Birbirine âyîne !
ATA’nın bilinçliyken son cümlesi : “Saat kaç !”
‘“Perdenin
kalktığı an !”’ Son sözüne kâlbi aç !
“Ve
Aleyküm üsselâm !” ATA’nın en son sözü !
“Esselâm-u
aleyküm !” Demişti çıkan özü !
“Esselâm-u
Aleyküm !” ‘ÂLÎ ismine kanıt !’ (332)
‘İnsân makamı’dır O ! ‘Arş’a dikilen anıt !’ (332)
‘Esselâm-u Aleyküm !’ Yorumla ! Olma
gâfil ! (779)
O vakit ismi olur ! ‘“Boru çalan İsrafîl !”’ (779)
O’dur ‘“RAHMÂN’ın
yüzü !”’ ‘İMÂM ÂLÎ’ de denir ! (343)
‘“Adı
hesab gününün sâhibi !”’ Borç ödenir ! (343)
‘Esselâm-u Aleyküm !’ O, ‘“Meryem’in evlâdı !”’ (343)
‘İMÂM ÂLÎ kalkınca’ vücûdda ! Budur
adı ! (343)
‘“Esselâm-u
Aleyküm”’ demek, kâlb gözün açık ! (1493)
‘“Âsa’nı
at !”’ ‘“O
İdris gibi yüce yere çık !”’ (1493)
“Esselâm-u
Aleyküm O !” Bir ad ! Kâbe’de taş ! (343)
Yorumlayıp bir ekle ! ‘“Veli”’ O ! HACI BEKTAŞ
! (791)
‘Esselâm-u Aleyküm’ sözünün son
yorumu !
‘Beklenen Mehdî !’ Demek ! ‘HIZIR İLYAS’ konumu !
Yâni HIZIR İLYAS’a ! Beklenen MEHDÎ ! Denir !
RÛH sâf canla birleşir ! Verilmiş söz ödenir !
‘GAZİ MUSTAFA KEMÂL !’ Bin üç yüz otuz
sekiz ! (1338)
‘Samsuna hicrî çıkış
târihi’ ile ikiz !
(1338)
Hem hicri ! Hem mîlâdi ! Tespit edilmiş yılı !
Elçinin her görevi adlarıyla sayılı !
‘“Âdem’e
secde edin emri ”’demek bu sayı ! (1338)
‘“Gizli şifrenin sırrı !”’ Bul bu hanîf yasayı
! (1338)
‘“GAZÎ
MUSTAFA KEMÂL O !”’ Evrenseldir ünü ! (1349)
Sayısı ‘“MUHAMMED-ÜL MEHDÎ’nin çıkış günü !”’ (1349)
‘Ve Aleykümüsselâm sözü
!’ Bakın ne eder !
(1348)
‘“ALLAH’ın
halifesi !”’ ‘O artık olmuştur !’ Der ! (1348)
‘1919’ da ATA doğdum’ derdi
! (1919)
‘“ÂLEMLERE
RAHMET O !”’ Bu söze aklım erdi ! (1919)
Çapraz
avuç içleri ! Doğum yılı ATA’nın ! (1881)
ALLAH’ın ‘“Yüce
kurban dediği”’ zâtı anın ! (1881)
‘B’ harfi
altındaki noktanın O’dur adı
! (1880)
‘“Toprak
bedenden kalkan RAB !”’ Bu sırrın
maksadı ! (1880)
Sıfırı at ! ALLAH’ın O ‘“En güzel cemâli !”’ (188)
‘Zamanın Mehdisi’ O ! Yâni
Hazret-i ÂLÎ
! (188)
ALLAH’ı yansıtan kim ? Bunu bilmez ahali
! (1211)
O, ‘MÜ’MİNLER EMİRİ !’ TOPRAK
BABASI ÂLÎ ! (1211)
‘“Eren
veya ölenin içinden çıkar âni !”’
‘“Kıyâmet terazisi !”’ ‘İnsânın özü !’ Yâni !
‘“Dinliyi
ve dinsizi !”’ ‘“Yüzlerinden ayırır !”’
‘“Secde
edebileni !”’ Sâdece o kayırır !
MUHAMMED ÂLÎ’yi de, bak yansıtandan murad ! (1364)
MUSTAFA KEMÂL’in öz RABB’ine verilen ad ! (1364)
‘Gayblar âlemine !’ ‘Değişmez özler !’ Denir ! (1191)
‘“HAKK’ın
yüzü !”’ Belirir ! Ne isek ! O ödenir ! (1191)
‘Kelime-i şehadet’ getir ! Hayret
edersin !
‘Ve Aleykümüsselâm sözü
yorumu !’ Dersin !
MÜŞİR ! GAZÎ ! MUSTAFA ! KEMÂL ! ATATÜRK ! Beş ad ! (1101)
ZÂT ve Kur’an tefsiri ! Baş harflerinden murad ! (1101)
Herbir hesapta çıkar ! MUHAMMED ÂLÎ adı !
Selâmla bitireyim ! Artık iznim kalmadı !
‘“Zîrâ
cennette lâf yok !”’ ‘“Herkes
hep ‘“Selâm
eder !”’
‘“Şükür”’ hepimiz olduk “ALLAH’ın aslanı” der !
Selâm ! ‘KIZILKOCALI boyundan
gelen Türkmen !’
‘Emevi düzenini !’ Lâikçe eyleyen
men !
ALLAH’ın ‘“Nûr”’ adı o
! ‘HAK’ta eriyip’ ver renk
! (287)
‘MUHAMMED ibn Abdullah
!’ ‘Kızılkocalı’ya denk ! (287)
Sakın bu hesaplara ! Demeyin ‘sırf tesâdüf !’
‘“Her
şeyin hesâbını bilen”’ eder teessüf
! (262)
Uluğ ‘HAK kimliğini’ açıkladı ATA’nın
!
EHLİBEYT’e dahildir ! Onu hakkıyla anın !
Diyor
! MUSTAFA KEMÂL ATATÜRK’ün RAB ÖZÜ : (1850)
Hâin
olma ! Yenile RABB’e verdiğin sözü !
Sıfırı at ! Anlamdan olursun daha emin !
‘“ALLAH’ın yüzü”’ olan ilmine tap
Âdem’in ! (185)
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA
– 21.07.2000
Târih : 08 Kasım 1938 Prof. Dr. Neşet Ömer
İRDELP : ‘Dilinizi çıkarır
mısınız efendim’ dedi.
ATATÜRK dilinin yarısını dışarı çıkardı. ‘Biraz daha çıkarsanız.’ Dedi.
Bunun
yerine dilini tamamen çekti. Söyleneni anlamıyordu...
Başını
biraz sağa çevirdi dikkatle baktı ve ‘ALEYKÜMSELÂM’ dedi.
Ardından iki gün sonra ölümle noktalanacak son komaya girdi.
KAYNAKÇA
: ‘AVNİ
ÖZGÜREL.RADİKAL.com.tr 2002’
Ebced ilmine göre isim ve
kelimelerin sayısal açılımları :
500
= ALLAH RABB-ül Âlemin = Âlemlerin RABB’i ALLAH
501 = Refik-i âlâ = Yüce yoldaş
1511 = Lafz-ı Refik-i âlâ = Yüce yoldaş sözü
1511 = Hu Hazret-i MUHAMMED = O Hazreti MUHAMMED’dir
332 = Esselâm-u
aleyküm
332 = Hû medlûl-u ism-i ÂLÎ = O, ÂLÎ isminin kanıtıdır
779 = İsm-i sûr-u İsrâfil = İsrâfil’in borusunun ismi
(İsrâfil kıyâmet günü kalk borusunu çalan meleğin ismidir)
779 = Tevil-i Esselâm-u aleyküm = Esselâm-u aleyküm’ün yorumu
343 = Vech-el RAHMÂN = Er RAHMÂN’ın yüzü
343 = Kıyâm-ı İmâm ÂLÎ = İmâm ÂLÎ’nin ayağa kalkması
343 = İsm-i Malik-i yevm-üd din = ‘“Hesab günü sâhibi”’nin ismi
343 = İbn-i Meryem = ‘“Meryem’in oğlu”’
343 = İsm-el Hacer = O Hacer’in ismi = yâni Kâbe’deki O Hacer-ül esved denen,
karataşın ismi .
343 = Müsemma-i İmâm ÂLÎ = İmâm ÂLÎ diye isimlenen
1493 = Müsemma-i Lafz-ı alek asek (7.sûre/117.âyet) = ALLAH’ın
Hz.Mûsâ‘ya ‘“Asâ’nı
at !”’
Sözünün
anlamı.
1493 =Tevil-i âyet-i ve refağnahü mekanen aliyyâ. ‘“Onu (İdris’i) yüce yere
çıkardık”’
âyetinin
yorumu (19.sûre/57.âyet)
790 = Tevil-i ism-el Hacer = ‘Hacer’ isminin yorumu
791 = HACI BEKTAŞ-I VELÎ
1338 = GAZÎ MUSTAFA KEMÂL
1338 = Hû mezmun-u ‘“Üscûdul Âdem”’ = ‘“Âdem’e secde edin”’ emrinin anlamı o
1338 = Künh-ü Lafz akimua-el din = ‘“Dini doğrultun !”’ sözünün iç yüzü =
Levh-i Mahfuz’un
sırrı.
1337 = Hîcrî Samsuna çıkış târihi = 1919 Mîlâdi çıkış târihi.
1348 = Lafz-ı ve aleyküm-üsselâm = ve aleykümüs-selâm sözü = Hu müsemma-i
halifetullah
= O, ‘“ALLAH’ın
halifesi”’ diye isimlenendir.
1349 = Hû Gâzî Mustafa Kemâl = Gâzî Mustafa Kemâl O = Yevm-i zuhur-u
Muhammed-ül
Mehdi = Muhammed Mehdi’nin ortaya çıkış günü.
1919 = Lafz-ı Rahmeten lil Âlemin = Âlemlere rahmet sözü
1881 = Vakt-i zuhur el recûl = Hakeren’nin içten dışa çıkma vakti
1881 = Müsemma-i Zebh-i âzîm = Yüce Kûrban diye isimlenen (Sûre.37/âyet.107)
1211 = Mazharullah = ALLAH’ı yansıtan = Zât-ı ÂLÎ
1364 = İsm-i hassı-RABB’i Mustafa Kemâl = Mustafa Kemâl’in has RABB’i (Kişisel
RABB’i)
1364 = Hû mazhar-ı
MUHAMMED ÂLÎ = O MUHAMMED ÂLÎ’nin aynası
1191 = Âyân-ı sabite = Değişmez özler
1191 = Âlâm el Guyûb = Gayblar âlemi
1191 = Zuhûr-u vechullah = ALLAH’ın yüzünün ortaya çıkması
1101 = ZÂT = Tefsir-i Kur’an
1211 = Hû emir el müminin ÂLÎ Ebû-türab = O müminlerin emiri toprak
babası ÂLÎ
1850 = Hû mazmun-u tecdid-i bîat = RABB’ine bağlanmanın yenilenmesi kavramı o
1850 = RABB-i hassı Mustafa Kemâl ATATÜRK = Mustafa Kemâl ATATÜRK’ün has RABB’i
1101 = M + Ğ + M + K + A ( Müşir Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK baş
harfleri)
185
= İlm-i Âdem = Âdem’in ilmi
188 = Mehdi-ül zaman = Zamanın Mehdisi
287 = MUHAMMED ibn-i Abdullah = Kızılkocalı = En Nûr
262 = Her şeyin hesâbını bilen = ALLAH’ın ‘El Hasîb’ adı
Peri bacalarını görüp, ordan dönerken
Hacı Bektaşa geçtim ! Müze kapanmış erken !
Bayan Menderes gelip, müdürle çıkmış âni !
Ziyâret edemedim ! Hacı Bektaşı yâni !
Anladım ! Hazret-i Pîr beni reddetti niçin !
Kiliseye ! Kâbe’den önce gittiğim için !
Ayni gün Ankara’ya döndüğümde o gece,
Şöyle bir rüyâ gördüm net idi son derece !
Rahmetli babam açtı kapısını dergâhın !
Beni soktu odaya ! Ordaydı kabri, ‘ŞAH’ın !
Niyâz edip kalkınca beni kolumdan tuttu !
HACI BEKTAŞ’ın emri deyip tahta oturttu !
Ağzıma toprak verdi ! Çiğnedim : sakız gibi !
‘Sana yolladı dedi
Kerbelâ’nın sâhibi !’
Gözyaşları içinde sabahleyin uyandım !
Artık dergâha gitmek idi yegâne andım !
Pîr'in yolunda şehit olmaya gönlüm aktı !
Arabamın lastiği ! Zincirsiz ve kabaktı !
Eşim ‘Yollar buz tutmuş
gitme’ diye yalvardı !
‘Dağ yolu sisli olur
görünmez önü ardı !’
‘Pîr'e söz verdim,
dönmem !’ Diye ben direnince !
‘Biz de varız’ dedi ve iç çekti pek
derince !
İki
yavruma da ben dedim ‘Böyledir âdet :’
Getirdik hep beraber kelime-i şehadet !
Dedim : ‘Susun araba kayarken
azar azar !
Koruma çemberini Pîr’in, yalnız ‘ses’ bozar !’
Anladılar üç defa ! şakası yok durumun !
Kayan araba durdu ! başında uçurumun !
Akşam dergâha varıp, Bektaş’a ettik niyâz !
Müdür dedi : ‘Dönmeyin ! Gece sis
var ve ayaz !’
Arabaya atladık ve sis bastırdı gece !
İki metre öteyi görmek ! Oldu bilmece !
Vosvos durdu ! Durunca donmaya başladık biz !
Tam o anda arkamda ! Belirdi ışıklı iz !
Sis lâmbalı otobüs şoförü bizi aldı !
Dedi :‘Çarpmama size bilin ki
ramak kaldı !’
‘Yolumuzu ânide kaya
düşüp kapadı !’
‘Mecbur bu yola saptık
! ‘Mevlâna’ firma adı !’
Sordum : ‘Şoför bey ismin ne ?’ Dedi : ‘Mehmed Âli !’
Pek garip baktı bize ! Yolcu olan ahâli !
Dediler : ‘İntihar mı topluca
sizin dava !
Çünkü yaşıyorsunuz biliniz ki bedava !’
Muavini Tosbayı getirdi ! Şoför bizi !
Mevlâna der : ‘Denizde kaybolur ayak izi !’
İslâm : teslim olmaktır ! İsmail’inki gibi !
‘“Bıçağa son dakika
dur !”’ Der ‘“Mülkün sahibi !”’
Eren herkesi sınar ! Ben ereni sınadım !
‘Kendini, kendisiyle
sınayan !’ Oldu adım !
Onun sesidir vicdân ! Dinleyen olur azât !
Anladım ki ‘“Rûh”’umdu ! Vizyonda
gördüğüm zât !
Kendindekini
bilmek için ! Sen kendini aş !
Hanîf
ol ! Onun adı : HAS RAB ! ÂDEM ! Ve BEKTAŞ !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA - 1968
‘“İsâ’nın idâmını istedi
haham !”’ Niçin ?
‘Tapınak güvercini !’ Ona dediği için !
Zîrâ, dedi ‘sâf halktan ! İkinizin
de yemi !
Bu
ev ! ALLAH adına soyasınız diye mi ?’
Papa dedi, ‘ölmedi İsâ ! O, göğe
çıktı !’
‘Kilise güvercini’ olduğu pek açıktı !
Yeniden
şeffaflaştı ! Reddedilince ÂLÎ !
‘Câmi güvercini’ne ! Yem oldu sâf
ahâli !
Üç aç güvercin şimdi !
Bak Kudüs mescidini,
Paylaşamıyor
! Zîrâ yem edinmişler dini !
Sonunda
bana dedi, Alâaddin’in cini :
‘Ben söyleyim !’ ‘Sen de yaz ! Yok et üç
güvercini !’
“‘Bir tek güvercin vardır !’” İncil’de, ‘Peristera !’
‘“İsâ’ya gökten indi vaftizde !”’ Onu ara !
‘İlk ve Son harf
Yunanca, bak ‘“Peristera”’ eder !’
‘Bu yüzden ‘“İsâ Alfa ve Omega benim”’ der !’
‘Can, alt ben !’ ‘Beyindeki kişisel,
fânî bilinç !’
‘Rûh, üst ben !’ ‘Gönlün siyah
noktasındaki erinç !’
‘Üst ben ! Alt benden
kopup da sâflaştığı vakit !’
‘RAHMÂN RAHÎM öz iner
ona !’ Bu, ‘Yeni akit !’
‘Üst sâf ben, İsâ !’ ‘RAHMÂN RAHÎM öz, RAB !’ ‘Güvercin !’
Toplamı, İsâ Mesîh !
Tıpkı, lâmbadaki cin !
‘Güvercinin çok ismi
var : İlki, Zât-ı ÂLİ !’
‘O der : Üç güvercine
yem vermesin ahâli !’
‘Üç güvercinden başka,
var birçok kara karga !’
‘Mezhep ve tarîkatta
tünerler ! De ! Alarga !’
‘Karga ve güvercinle !
Dünyâ artık dopdolu !’
Yalnız, bir şefâata
ermiştir Anadolu :
‘Birgün orda bir köye,
çıka geldi bir derviş !’
‘Halk dedi ‘Git açmadan başımıza
sen bir iş !’
‘O hemen bir kuş olup
dedi : ‘Sizi sınadım !’
‘HORASAN GÜVERCİNİ
BEKTAŞ’tır benim adım !’
‘Kumru, kardeşim !’ ‘Onun boynunda var bir
halka !’
‘“Şehid ve Şâhid”’ olmak ! Boynumuza borç
halka !’
Zât-ı ÂLÎ ! İçimde,
içini çekip sustu !
Yâni : sözleri artık
yalnız bana mahsustu !
Son sözü şuydu : ‘Anlar herkes yalnız
baykuşu !
Güvercin ne der ? Sor
da ! Çevirsin Hüdhüd kuşu !’
Hüdhüd dedi ‘Güvercin Horasanlıdır
mâdem,
Olmalı
! Otuz iki harfle konuşan Âdem !’
‘Güvercin hep ‘kû kû’ der !’ ‘Farsça : O nerde ?
Nerde ?’
‘Güvercinini bul da !’ ‘Sen de ona ‘“Hû”’ ‘“Hû”’ de !’
‘Beni sanma ! Sâde bir
çevirmen Hüdhüd kuşu !’
‘Kimliğimi öğren de !’ ‘“Çıkma o dik yokuşu !”’
‘Kapı sevgisi’ ile ‘İsmim’ eşit iki kez
!’ (30)
‘İki kez ! İlân-ı aşk
etmeli RABB’e herkez :’
‘Kimse insân doğamaz !
RABB’e içmeden andı !’
‘ALLAH aldatılamaz !’ ‘Andı tutmayan yandı !’
‘RAB iki harf !’ ‘Toplamı, ÂLÎ ve
MUHAMMED’in !’ (202)
‘ ‘“İkisini birleyip”’ özüne tap !’ ‘Bu, hak dîn !’
‘ ‘“Velî, ÂLÎ’ye ! Nebî,
RESÛL’e ! İlk verir söz !”’ ’
‘RAHMÂN RAHÎM’den ilkin
çıkar, seçkindeki öz !’
‘And içer ! ‘“MAHMÛD”’ denen kendi özüne
RESÛL !’
ÂLÎ ise, ‘“En yüce ÂLÎ’”ye ! ‘Budur usûl !’
‘Bak ‘“MAHMÛD, RESÛL’e ! Der :’” ‘tut da andını yeni !’
‘“Kâlb damarını söküp
sokmayım devre seni !”’ ’
‘Bu sert uyarı varken !
Hattâ RESÛL’e bile,
Her
nefeste helâlleş ! Kendi vicdânın ile !’
‘Sayıca, ‘Hüdhüd !’ ‘Sevgi kapısı Havvâ’ demek !’ (30)
‘Öz anne MUHAMMED’e,
yâni farz borç ödemek !’
‘O, Süleyman’ ve ‘Belkıs !’ İkisi de RAB ede
!’ (202)
‘Bana, aralarında en
büyük postacı de !’
‘İsmim yok !’ ‘Zîrâ hüdhüd sâdece bir
kuş türü !’
‘Belki, ‘“Kitab bilgini”’ olduğumdan ötürü !’
Güvercin eşsiz olmaz
! ‘Eşin Fazlullah adı !’
‘Timur oğlu ! Topaldan
onu koruyamadı !’
Miranşahtı ! Maranşah
şimdi o dölün ismi !
Ölünce
! Bir yılana dönüştü çünkü ismi !
‘İki güvercin geldi
yeniden ! Anla niye :’
‘Fethedildi ANKA-RA ile
KONSTANTİNİYE !’
ANKA : Efsâne kuş ! RA : Güneş Tanrısı ismi !
Efsâne kuş yandıkça ! Külünden doğar cismi !
ANKARA da efsâne ! Yangından çıkıp doğdu !
‘Güneş Tanrısı !’ İnip
karanlıkları boğdu !
Öldükçe
! Canımızı korur ! ‘“RÛH”’un kanadı !
Yeni bedende doğar bu kuş ! Yoktur mîlâdı !
Zümrüd gibi yeşildir ANKA’nın rengi ! Niçin ?
Canın en son muradı ! Ermek olduğu için !
Alındı bil ! Haçlıya merkez konstantiniye !
Nasıl
mı ? Mesajımı oku ! Anlarsın niye !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 01.05.2001
Miranşah = Fazlullahı öldüren prensin adı
Maranşah = Yılanlar şahı
RESÛL dedi “Fetholur
elbet Konstantiyye !”
Daha fetholmadı o ! Yazık ! Öğrenin niye :
‘Konstantiniyye’den kast ! Değildi
başkent adı !
Bizans’ın dini idi ! ‘“Kör”’ler ! Yanlış anladı !
O Doğu Roma oldu ! ‘Düzme dinin’ merkezi !
İlk haçlı seferine ! O kışkırttı herkezi !
Türk tehdidini etti ! Amacına bahane !
Kılıç Aslan ! Kılıçtan geçirdi ! Çok şahane !
Batı Bizans’ın sürdü ! İslâm’a kast amacı !
ÎSÂ’ya
kavuşturdu hepsini Türk ! Çok acı !
On bir kardeş katili ! Rum Despina evlâdı !
Olur mu ! Müjdelenen
Fâtih komutan adı ?
“O
komutan” olmayı, denedi Ömer bile !
Helâlleşmemiş iken ! ÂLÎ ve FÂTMA ile !
Osmanlı devletini BEKTAŞ kurdurdu ! Niye ?
‘Konstantiniyye’ tekrâr
dirilemesin diye !
‘“Hakerenlerini”’ de Rumeli’ne
gönderdi !
‘Batı Bizansı da ! Yok etmek idi tek
derdi !
Zirâ ! Yılanın orda kalmış idi kuyruğu !
“Güneş
son gün batıdan doğar” derdi buyruğu !
Yine devreye girdi burda ! ‘“İnsân şeytanı !”’
Ben’i hep büyük yazar ! RAHMÂN’a inat ! Tanı !
Yerinde kaldı kuyruk ! Bunun sonucundan ürk !
Son haçlı seferini ! Yok etse de ATATÜRK !
Avrupa birliği bak ! Roma’da imzalandı !
İstanbul Doğu Roma ! Bu ! Gizli haçlı andı !
Dünyâ küçüldü ! Ahlâk ile beraber ! Bakın !
Cehennem çöp fırını demek ! Yakılmak yakın !
‘Kırk yıl önce’ kondu bak ! Bu
kitabımın adı !
‘KIYÂMETNÂME’dir bu ! ‘“Mühürsüz kalb”’ anladı !
Aydınlatıp her kutsal kitabın içyüzünü !
‘“Hanif Din”’i açıklar ! Bulman
için özünü !
‘“Kitabını
oku”’da ! Kitabımı benimse !
Seni ALLAH adına ! Aldatamasın kimse !
Masum sürçsen de ! ‘“Âdem gibi ! Kendinden utan !”’
“Ne
mutlu o askere !” Vicdânıdır komutan !
‘“Hak
geldi ! Batıl gitti !”’ Hep elele verelim !
“Hadisle
müjdelenen fetih”e biz erelim !
‘“Bana
yardımcı olun diyor bak ALLAH”’ bile !
Bu yardım mümkün ancak ! ‘“Andını tutan !”’ İle !
Dûama katılınız hepiniz ! ‘Amin’ diye !
‘“Fatihâ”’ okuyalım biz
! ‘Konstantiniyye’ye !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 10.09.2001
‘Yunus Ölmez’ Baba’dan el
tuttuk ayni gece ! (x)
‘İki ismin’ sırrına ermek
için bilgece !
Herbir özdeyişimi âyetmişçe okurdu !
İnternette ‘“ON DOKUZ”’ sitesini o kurdu !
Onun elinden geçti mesajda her sahife !
İnşâallah ! Olur o özüne de ‘“Halife !”’
EHL-İ BEYT sevgisiyle zirâ dopdolu cismi !
‘....... ........
.........’ bu âşığın üç
ismi !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA - 19.11.2001
(x) 02.10.1991
ÖZDEYİŞ ve KAN
‘Hep özdeyişler !’ Ve de ‘kan’la ! Yazana eğil !’
‘Ezberlenmelidir o !
Sırf okunmalı değil !’
İşte
böyle buyurdu ! Bu özdeyişle Niçe !
Özdeyiş
! Özün sesi ! Yedi nota iç içe !
Ben hep yazdığım hâlde ! Kan ve özdeyiş ile,
Ezberlenmek bir yana ! Hiç okunmadım bile !
Özdeyişin
öteki adı bak ! ATA sözü !
İlk
ATAN ÂDEM ! Yâni aç ! Kalbindeki gözü !
‘“Boş
lâf etmez !”’ Ya ‘“Ol
!”’ Der ! Ya da ‘“Selâm !”’ O Âdem !
‘“ALLAH’ın
adlarının toplamıdır o mâdem !”’
‘“Davud’un nârasına secdede
!”’ ‘“Dağlar
bile !”’
HAK’la
konuşulamaz ! Ondan başka ses ile !
‘“Zekeriya ‘gizlice’ seslenince özüne !”’
Yahya doğdu ! Hak sözle ! HAKK’ın girdi gözüne !
‘“Cennette hiç boş lâf yok !”’ ‘“Sâde bir söz var : selâm !”’
‘“Selâm !”’ ‘“Ol”’ emri gibi ! Olmalı
kutsal kelâm !
‘“Selâm”’ ile cennette ! Yâni
şeffaf âlemde !
Yaratılır her bir şey ! Yaratana, Âdem de !
Şâir
İbn-i Sabit’i beğenip dedi AHMET :
“İnşâallah Cebrail
güçlendirir ! Devam et !”
‘“Kutsal
rûh”’un kimliği ! Böyle meydana çıktı !
İnsânın kendi rûhu olduğu ! Pek açıktı !
Özün
sesidir vahiy ! ‘“MUHAMMED
değil ozan !”’
Ney’in
sesiyle ! Ayni olur mu hiç borazan !
Îsâ’ya, ‘“Mesîh”’ dendi ! Kendi rûhu
inince !
Aklın üstüne çıkıp ! Kavuştu hak bilince !
Bu
işleme hiç kimse ! Pek kolay dayanamaz !
‘“Mûsâ dağda bayıldı !”’ Kılınca gerçek
namaz !
Önce Cebrail ! En son tanışılır RAHMÂN’la !
‘“Vahiy
!”’ ‘“İlk
boru sesi !”’ Mîrâç, ‘“Kıyâmet
!”’ Anla !
En
büyük özdeyişi ! HÜSEYİN yazdı ! Kanla !
Kâbe
karalar giydi ! HAK hep matemde ! Anla !
Gözümden kanlı yaşlar ! Bak boşanıyor yine !
Benim her özdeyişim ! Özleyiş HÜSEYİN’e !
Bilin
! Ben ‘HÜSEYNÎ !’ Den başka bir
şey değilim !
Sırf O’nun ‘Himmetidir !’ Varsa
bende ‘Öz ilim !’
O’na eren ! ALLAH’a ! ALLAH’tan ! ZÂT’a varır !
‘Beni, HÜSEYİN’e kul
yapın !’ Diye yalvarır
!
Niçe’nin
bilmediği ! Kanlı özdeyiştir bu !
Sırrına
erer ancak ! Kerbelânın mensubu !
Özdeyişin anlamı ! ‘Ata sözü’dür !’ Mâdem !
‘Ata sözü !’ Olmalı HAKK’ın
ilk adı Âdem !
‘“Oku !”’ Emri RESÛL’e
! ‘Ezberle !’ Emri, sana !
Özü
olarak girdi ! Zîrâ RESÛL insâna !
Bu yüzden ‘“Herbir
adı !”’ ‘Özdeyiştir !’ ALLAH’ın !
Hepsini çözdüğünde! “Nokta” çıkar ilâhın !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA
– 30.04.2001
‘“İsrafil boru çalar !”’ ‘“Çıkar içinden Âdem !”’ (678)
Kıyâmet
günüdür o !”’ ‘“Perdenin
kalktığı dem !”’
‘“Gebertilen
nefsine”’ der ‘“Kalk
bana secde et !”’
‘“Ayağa
kalkamazsın !”’ sûretin hayvân mâdem !
‘“Elin
ayağı tanık olduğu”’ işte bu dem !
Anlarsın kıble imiş içinde saklı ÂDEM !
‘“Çağırıcı”’yı duyan kalkar ten
kabirinden ! (136)
‘“Ona
doğru, insân ve hayvân koşar yerinden !”’
‘Diriltenini görür’ insân olarak
kalkan !
ÂLÎ’nin yüzüdür O ! ERRAHMÂN ışık beden !
Kâbe’nin kökeni ‘KÂB’ , eşittir MUHAMMED’e ! (92)
“MUHAMMED
ilmin şehri !” kapısına ÂLÎ de !
“‘Kâbe”’ ve ‘MUHAMMED’in kapısı’ , ayni sayı !
‘Ayak bileği’ demek ‘KÂB !’ Herkes
tefsir ede !
‘“KAB-I’
KAVSEYN’”, MUHAMMED ÂLÎ’nin bâkî yüzü ! (329)
‘ERRAHMÂN’la bir
olur ‘RABB’e eren’in özü
! (318)
‘“Âdem'e
secde et !”’ HAK O ! Hem ‘“ÎSA !”’ Hem ‘“Sultan !”’ (150)
‘“HAKK’a
sözün”’ , ‘Âdem'e yenilemektir sözü !’ (145)
Ezelî ve ebedî cemâl ‘“KAF, HA, YA, AYN, SAD !”’ (195 )
HAZRET-İ İMÂM ÂLÎ ile HIZIR ayni
ad !
‘“İncikten
çıktığı gün HAK secdeye çağırır !”’
Bu âyetten de yine HIZIR İLYAS’tır maksad !
HIZIR İLYAS, mîrâçta görülene alâmet !
‘“Ona
nazar eyledi gözü kaymadan AHMET !”’
Mefharı kâinat ve HAZRET-İ ŞAH, Kur’an'dır !
İkisinin inmesi kâlbe, büyük kıyâmet !
İsmidir mevlâsının insânların ERRAHMÂN !
O müezzin, Babamız İMÂM ÂLÎ ! Et îmân !
Âdem'in kerim yüzü ! ÂLÎ’nin cemâlidir
!
LÂ İLÂHE İLLÂ HÛ ! ÂLÎ ayna her zaman !
Ayni sayı hem VİCDAN, hem NÛH, hem NACİ, hem DİN ! (64)
Tesâdüf yok ! Yüzeyde kalma da derine in !
Hırslar tûfan ! Kâlb tekne ! Noktası NÛH denen RÛH !
Vicdâna uy da kurtul ! Budur dîni AHMED'in !
HAKK’ın güzel adalrı lâyıktır ibâdete !
Secde emri, içteki Âdem'e, değil ete !
Kabuğunu kır da sen
uzay vatandaşı ol !
Kavuş HAKEREN gibi, hakîki
hürriyete !
‘“ALLAH’ın
diriltici adı”’dır bil ‘“İlk
Âdem ”’
‘“Seni
diriltir onu kâlbinde bulduğun dem !”’
‘“Mülk'e
mâlik”’ olursun ! Çünkü ‘“HANÎF DİN”’ budur ! (212)
‘“Ben
RABB’in değil miyim ?”’ ‘“HAKK’ın FITRATI”’ mâdem
!
‘“Din
gününün mâliki !”’ Sâhibidir zamanın !
Bir seslendi mi sana, gelmiştir ecel anın !
‘Zîrâ
ecel sâkîsi’, ‘Çağıranın
ismidir !’ (206)
‘Yegâne
insân, O’dur’ ! Secde O’na imânın ! (206)
İşte ‘MUHAMMED ismi’ o örnek insân
demek ! (193)
O ‘“Ölümsüz
cemâl ”’e, farz bize borç ödemek ! (193)
‘MUHAMMED EMİN’dir bil ! ‘O MUHAMMED-ÜL
MEHDÎ !’ (193)
Dışımızda ararsak Onu, boştur her emek !
İnsân ! Zikret ! Hatırla demek yitik beşeri ! (162)
ÂLÎ’nin ezel yüzü ! Selâma lâyık eri ! (162)
ÂLÎ içinden çıkar, bak MUHAMMED’ÜL EMİN ! (162)
“‘Rûhu
seveni ALLAH da sever !”’ Gör mahşeri ! (224)
HAKK’ın “‘Öldüren”’ adı da Onun
güzel yüzü !
Ölmeden evvel ölür, her kim ki görür özü !
Yine O’dur geberten ecelde hayvân canı !
Yâni ayni AZRAİL ile İSRAFİL sözü
!
‘HAZRET-İ ÎSÂ’ ‘“HAKK’ın boyası !”’ Bilmez frenk
! (1558)
İbrânice “‘Cebrial’”, ‘“Adam Kadmon”’ ile denk
! (246)
“‘İlk
Âdem’in ismi’”dir Adam Kadmon yani “‘RÛH !’” (214)
‘“O
rûh”’, ‘“Kelam-ı
kadim !”’ “Emred”e oldu mehenk
! (245)
“EBÛ-T-
TURÂB”, beşerin babasının
ismidir ! (612)
‘EB ÂLÎ’ ‘“Bâkî olan !”’ ‘“İlk Âdem”’in resmidir
! (113)
‘“ERRAHMÂN !”’ ÂLÎ yüzü ! Halkın mevlâsı adı !
(329)
‘“O
Asâ”’ ‘İMÂM ÂLÎ !’ Mûsâ perde
cismidir ! (192)
ÂLÎ isminde mevcûd güzelliği, HAK yüzün ! (211)
Şahane güzelliği ezelî olan yüzün ! (211)
GAYB ERENİ ! MEHDİ’nin çıkış vakti ! O andır
! (1850)
‘“TA
SİN MİM”’ adlarına açılmalı kalb gözün ! (211)
Hepsi ÂLÎ ismidir ! ÂLÎ ismidir Özün !
‘“Âdem
ile Havva’”nın toplamı ‘“ALLAH”’ niçin ? (66)
Onlar ‘“Tek
nefis, rûhtan yaratıldığı”’ için
!
‘“Zamanın
sâhibinin yüzü denilen O RÛH !”’
Hem ‘“Hûri”’, hem ‘“Oğlandır !”’ Saklıyor onu için
!
‘“Kur'an-ı
kerim”’ olur ‘“ERRAHMÂN”’la konuşan
!
‘“Çağırıcı”’ seslenir zîrâ kalbinden o
an !
ALLAH’tan alınacak ‘“En büyük ödül zîrâ !”’ (1226)
RAHMÂN ile konuşan '"Müezzin"' olmak ! Ne şan ! (1226)
En‘“Yüce
kurban”’ HÜSEYN
BİN ÂLÎYY’EL MURTAZA ! (1771)
‘ON MUHARREM’, RAHMÂN’ca sabredip
gördü ezâ !
Bak ! ‘“O suçlulardan biz intikam
alacağız !”’ (1202)
Âyetindekilere verilecek her cezâ !
“Şabb-ı
enret” ile denk ‘CÂFER-İ SÂDIK’ niçin ? (553)
‘“Kerrem
ALLAHU veche”’ ‘“MÎRÂÇ”’ da onun için ! (345)
Nüzûl, edince ÂLÎ Kerrem ALLAHU veche ! (1558)
Boyar seni ‘“ALLAH’ın boyası”’ için için
! (1558)
“Sizin
taptığınıza ben tapmam” diyor AHMET
!
Kıble ‘“Kâfire
haram ev”’ zîrâ HAK’tan rahmet !
Meryem’e rûh üflendi bak ‘“Doğu tarafında !”’
Sinâ da ‘“Doğudan
seslendi HAK”’ dikkat et !
“BEKTAŞ" ile eşittir
Kur'an’daki bu üç söz
!
‘“Kalû
belâ beyânı”’ ‘Kâlbdeki O siyâh göz !’
O siyâh gözün remzi, ‘Kâbe'deki siyâh taş !’
Taş, yâni “Hacer ile ÂLÎ ismi” ayni söz
! (211)
‘“Bedenden
çık”’ borusu üflenir ‘“Saat vakti !”’ (1038)
‘Öz ismin’ yenile der ‘“RAB’la yaptığın akti !”’
(1038)
İnsân olarak çıkan RABB’ine secde eder !
Hayvân secde edemez ! Harcamış ömür nakti !
EB-Û TURÂB beşerin babasının ismidir ! (612)
Topraktan yapılmamış, İlk Âdem’in resmidir !
RAHMÂN’ın anlamı O ! Kâbe'nin RABB’i ve ARŞ ! (612)
NÛH isminin yoırumu ! Tekne onun cismidir !
Ağlatarak kimini , güldürerek kimin !
Yaparsın harâm veyâ helâl birikimini !
Dünyâ hem ‘Denî !’ Alçak !
Hem ‘Edna !’ Yalan demek
! (65)
Yine burda biçersin burdaki ekinini !
İsrâfîl’in çaldığı boruya ! Denilir ‘“Sûr !”’
O an açığa çıkar ! İnsândaki her kusur !
Her günâh ! En çekici ambalaja sarılmış !
Orgazm, doğum sancısı ! Acılı köfte, bâsur !
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 19.07.2000
Not : Satır
karşısında, parantez içinde bulunan sayılar, birbirine denk olan
sözlerin veya
kelimelerin Ebced ilmine göre sayısal değerleridir.
‘Bugünkü 20. yüzyıl
insanlığı büyük bir sosyal bunalım içindedir ve sergilemekten keyif aldığı cinsel
organının ayıbını, ‘Modern bir Âdem ve
Havvâ’ gibi tekniğin ‘incir yaprağı’ile örtmeye
çalışmaktadır !
Bu
cinsi ve dini sapık en acı neşter darbesini ‘KIYÂMETNÂME’ adlı başyapıtımda
yiyecektir !
O
korkunç ameliyat gününe kadar bu kitap ‘ÂDEMNÂME’nin ‘“CELÂL”’li ve ‘HIÇKIRIKLAR’ın
melâlli havasından sonra sizler için ‘bir soluk alma’dır !
ANKARA 06.05.1960
İşte
! ‘KAHKAHALAR’ adlı mistik
mizah eserimin önsözünün son paragrafı bu idi ! Ayni kitabın arka kapağında
ise, şu bilgi veriliyordu :
‘Hazret-i MUHAMMED’in ‘Nobel’ ödülünü
isteyen ‘ULUĞNÂME’ adlı toplu şiir
yapıtım 5 ciltten oluşuyor :
1-ÂDEMNÂME
2-HIÇKIRIKLAR
3-KAHKAHALAR
4-KIYÂMETNÂME :
Yirminci asrın en büyük semâvi tebliği (3 cilt bir arada) güneş sisteminin
sırları, mukaddes kitapların şifreleri, ölüm, cennet, cehennem, haşir ve neşir
esrârının açılması, mîrâcımda gördüklerimin imkân ve seviye nisbetinde ifşası,
kıyâmetlerin mânâ ve târihleri... Müsbet ilmin yanjlış tarafları v.s.
5-VICTOR
HUGO ve BEN
‘KIYÂMETNÂME’ 20.yüzyılın en büyük
göksel bildirisi olup 3 cillten oluşur.
İçeriği
: Güneş sisteminin sırları, Kutsal kitapların şifreleri, Ölüm, Cennet,
Cehennem, Haşir / Neşir esrârının açılması, Vizyonlarımda gördüklerimin, imkân
ve düzey ölçüsünde, açıklanması. Kıyâmetlerin anlam ve târihleri, Pozitif bilginin
yanlış yanları vs.’
Şimdi
elinizde bulunan bu ‘MESAJLAR’, ‘KIYÂMETNÂME’dir, ve dünyâ
târihinde ‘42 yıl’ önceden adı ve
kapsamı belirtilmiş bu tür bir yapıt, (eğer varsa !) Pek azdır.
Mesajların
hemen hepsi, HAKK’ın ve insânın hakikatını açıklamaktadır.
‘“ALLAH’ın yaratışında ve
yasalarında değişme olmadığından”’ bu hakikat için zaman aşımı söz
konusu
değildir.
Bu nedenle
KIYÂMETNÂME MİLENYUMLARIN İNSÂNI’na seslenmektedir.
Yorumunu ‘“BİLEN”’e bırakıyorum.
KIYÂMETNÂME
zengin kâfiyeli bir özdeyişler mesnevisidir.
Nietzsche
: ‘Hep özdeyişler ile
yazan, okunmalı değil !’ Ezberlenmeli ! Der...
‘Özdeyiş !’ Özün dediğidir !
Özün
özeti : RAB ALLAH’ın kendini bildiği kimliktir. 202 eder ki MUHAMMED ÂLÎ ile
eşittir.
‘“ALLAH’ın fıtratı”’ olup kendisiyle
ortak kimliğimizdir. ‘“Rahîm olan RAHMÂN”’dır.
RAB’dan
pozitif ve negatif iki ışın hâlinde çıkarak nötür ortak Rûhu oluşturur.
Bu kutsal üçüzün şifresi MUHAMMED-ÂLÎ-FÂTMA’dır. Özümüz bu üçüzden
fışkırır, kişiye özge RAB’dır.
Şifre adı ÂDEM’dir. Mîrâç ALLAH MERDİVENİ demektir. 7 basamağın herbirinde
ALLAH ayrı titreşimdedir. ‘“BİZ”’ diye konuşur. ‘“ALLAH gölgeyi uzattı !”’ ‘“Öz ölümsüzdür !”’ ‘“Can ölümlüdür !”’ ‘Esir’ denen soyut
maddedendir. Sağken özüne yönelmezse, ölümde parçalanıp esire dönüşür, acıklı
ve uzun süreçtir. Parçaları, titreşime göre, hayvân, bitki ve maden canları
malzemesi olur. ‘“Yüzlerimizi
arkadakilere çeviririz !”’
Özün dediği olur !
ALLAH’ın dediği zaten olmuştur ! Zamanı gelince ortaya çıkar !
Kur’andaki ‘“DE”’ emri insândaki özün
cana verdiği emirdir !
‘Sen de benimle
bütünleş de gen ile değil, ‘“Ses”’ ile yaratıp
ALLAH’ın kullanacağı kul yâni ‘“HALİFESİ ol !”’’ Demek
ister.
Öz, ALLAH’ın ortak RAB
olan MUHAMMED ÂLÎ’den RAHMÂN ve RAHÎM kanalı hâlinde önce
ortak Rûha ve ortak RÛH’dan her insâna gelen ikiz ışındır. ‘Kişiye özge RAB’dır. Şifre adı
ÂDEM’dir.
Vicdân onun sesidir. ALLAH’ın İPİ’dir. ÂDEM, ALLAH ile ortak fıtratımızın
ismidir.
‘“Can ölümlü yaratılmıştır !”’ Aslı, atmosferde
saklı ‘esir’ denen çok soyut ateşli bir maddedir.
Sağken kendini özünden soyutlarsa, ölünce aslına dönüp zerre zerre
parçalanır. Bu işlem acıklıdır ve süresi uzundur. Yanan canın zerreleri,
titreşimlerine göre âdi insânların, hayvânların, bitkilerin ve madenlerin
canlarını imal etmekle malzeme olarak kullanılır.
‘“Yüzlerinizi
arkanızdakilere çeviririz !”’ Canı yitiren öz ise ‘“Benzerini fışkırtır !”’ ‘“Can, doğarken ona teslim olacağına söz verir !”’ Öze Can kurtaran ‘“İSÂ MESİH”’ denir. Vicdânın
sesi ‘“Özün ipidir !”’ Ölmeden ona sarılan
can ateşten kurtulur. Yoksa ‘“Cehenneme uğramayacak can yoktur !”’ Canın, kendi özüne
yönelmesi ‘“Dosdoğru namazdır !”’ Çünkü ‘İnsâna en yakın ALLAH o’dur. DIŞTAKİ ALLAH’a
veya HAKEREN’e tapma kabûl edilmez.
‘“ALLAH’a herkes ve herşey (şeytan dahil) ister istemez tapar
!”’ Âyetini unutma !
Gerçek
İslâm dini senin sendekine bağlanmandır. O zaman ‘“Hanif”’ olursun.
RUM sûresi 30.âyete
bak : !
‘“Yüzünü iç yüzüne dön de tap ! Der HAK yazı !”’
‘“Bu içyüzü biliyor
müminlerin pek azı !”’
Bu emir ve uyarı
ALLAH’tan bizzat Hz. MUHAMMED’e !
Ömür boyu değerlendirile !
Kıyâmetnâme’nin ilk üç
mesajı 1960 yılı başında yayımlanmış ve birkaç ay sonra darbe olmuştur.
Öncü
mesajı ‘Tanrı’nın ARABACILARI ise
1978’de yayımlanmış ve 1980’de darbe olmuştur.
İşte üç kanıtı :
‘Beşer’, ‘Beş er’ demektir ! YEZİDLERE
gitmeyin !
Muhammed
Âlî Fâtma, Hasan ile Hüseyin !
(Dikkat : M.G.K. beş
komutan)
Evren ! Sana emânet
! Olma sakın diktatör !
Tanrı
nefes ! Gönül ses ! Beyin amplifikatör !
(İki yıl sonra M.G.K.
başkanı Kenan Evren oldu. Bu söz iki anlamlı olarak yazılmıştır.)
Çağ dışı temsil yeri
bir gün olur ASPENDOS !
Ne
seyircisi kalır ! Ne oyuncusu ! PAYDOS !
(İki yıl sonra T.B.M.M.
kapatıldı)
Özün uyarısı dinlenmezse
ilkin kulak çekilir ! Sonra kulak koparılır ! Kimse uyarıyı duymaz olur !
Bu
kez KIYÂMETNÂME’nin kendisi yayımlanıyor : yıl 2002 ! Dikkat !
EBCED hesâbına göre :
2002
: ‘Merkez kaç gücü
sözünün yorumu’ eder ! Bu
ise ‘Global anarşi’ demektir.
2003
: yılı ise ‘İşte bölünme günü sözü’ demektir. Yâni
fanatik dinsel kutuplar arası savaşlar başlar !
Zîrâ
2003 aynı zamanda ‘Hazret-i YAHYA’nın sembolik ölümü’ ile
eşittir.
Hz.Yahya ‘“Hz.İsâ’yı vaftiz eden”’ ve ‘“Çocukken HAK BİLGİ verilen”’ hem de ‘“İsmi eşsiz”’
en yüce
nebidir. Her din artık onu yitirmiştir.!
İşte
Kıyâmetnâmenin amacı dininin iç yüzünü bilmeyenlere işin özünü öğretip,
‘“İbrahim milleti”’ denen evrensel
barış ve kardeşliği sağlamaktır.
İnşâllah başarırım.
İnşallah, başaramaz isem de, ilk kez kıyâmet vizyonumda yanılırım.!
(Özdeyiş en aza
indirilmiş söz olduğundan açıklanması şudur :
Dinin içyüzünü
bilmeyenlere işin özünü öğretip ‘“İbrahim Milleti”’ denen evrensel
barış ve kardeşliği
sağlayamadığım
takdirde, inşâllah, ilk kez kıyâmet vizyonumda yanılırım da kıyâmet kopmaz !)
Hepinizi özünüze
emânet ederken, görevimi yerine getirmenin huzuru içinde EHL-İ BEYT’in
huzuruna
kabulümü bekliyorum. Bu vesile ile uzun çalışma sürecinde fakire her türlü özveriyi
gösteren
hayât arkadaşım
..............’a minnet ve şükranlarımı sunarım. Ayrıca yazılarımda
yardımcı olan Baba Dostu
Hürmen’i
sevgiyle selâmlarım.
SÖZDE SADAKAT !
‘TÜM KARANLIK GÜÇLERE
BU MESAJ OLUR GALİB !
ZÎRÂ ‘RESÛL’ÜN NOBEL MÜKÂFÂTINA TALİB !’
BİN DOKUZ
YÜZ ALTMIŞTA, BÖYLE VERDİM SİZE SÖZ !
VE ‘KIYÂMETNÂME’Yİ YAZDIM
!’ DİLE GELİP ÖZ !
SÂDIK KALDIM ANDIMA !
SİZ DE SÂDIK KALINIZ !
‘ULUĞNAME’DEN KENDİ PAYINIZI
ALINIZ !
‘İNSÂNINA İTHÂF BU !
BÜTÜN MİLENYUMLARIN,
ONA DER : ‘ÖZÜNÜ BUL !’ EHL-İ BEYT İLE ARIN !’
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
Abâ
= yünlü yakasız uzun üstlük
Abdullah oğlu MUHEMMED = 287 = EL NÛR
Âdem = ilk insân
Âdem kutbu = pozitif güç çıkışı
Âdem ve Havvâ = Arapça sayısal değeri 66 = O, Âdem sevgisidir
Adni = RAB (İbranice)
Âh = acı
Âhâli = özünü bilmeyenler
Ahd = verilen söz
Ahde vefa = sözünü tutma
Ahid = HAKK'a söz verme
Ahid = sözleşme
Ahiri = sonrası
AHMED = Hz. MUHAMMED
Ahret = iç âlem, öteki âlem, şeffaf âlem
Akıl erdir = çöz
Akit = HAK ile sözleşme
Alarga = uzak dur
Alelâde = basit
Âlem = dünyâ
Alet = araç
ÂLÎ = en yüce, sayısal değeri 110
Al-i Abâ = MUHAMMED ÂLÎ FÂTMA HASAN HÜSEYİN, EHL-İ BEYT
ALÎN = Yüce Melekler
ALLAH = sayısal değeri 66
Amentü = inanç duâsı
Anî = azsızın
Âr = ayıp, utanç
Arab = negatif resim
Arapça ‘On dokuz’ demek = Tis’at Aşer = sayısal değeri 1500
Ariyet = borç olan
Âriyet = ödünç varlık
ARŞ = ALLAH’ın tahtı, RAHMÂN'ın tahtı, en üst titreşim katmanı, yüce
yönetim merkezi
Arz = özgün dünyâ
Arz edilmek = önerilmek
Arz olmak = sunulmak
Asâ = Mûsâ’nın değneği (Bel kemiği)
Asâleten = asıl olarak
Âsî = Hak düzene baş kaldıran
Asla = hiçbir zaman
Aslen = aslında
Aşka gelmek = coşmak
ATA = Hz.Âdem = insânın özü
Atamak = tayin etmek
Atmak = kovmak
Atzilut = sabit özler âlemi (İbranice)
Av av = Muaviye isminin kökeni
Ayân = açık
Âyân-ı sabite = özlerin adları
Âyet = Kur’an sözü
Âyin = dinsel tören
Aymaz = kendinden habersiz
Azat = özgür
Aziz peder = ALLAH baba (konu durumuna göre)
Aziz peder = papa, papaz
Azrail = Tevrat ve İncilde can alan melek , Kur'anda '"ölüm
meleği"'
B
= Arapça ikinci harf ve sayısal değeri 2
B = sessiz harftir. Sesli harf A olmadan okunamaz ! Sesi çıkmaz !
Bahane = uydurma gerekçe
Baht = tâlih
Bahtiyar = mutlu
Bakare = inek (Arapça 2. Sûrenin ismi)
Bâki = ölümsüz
Bâkir = annesinden doğduğu gibi
Bâkire = kız oğlan kız
Banal = bayağı
Basü badel mevt = öldükten sonra dirilme
Batıl = yanlış
Bed = çok çirkin
Bed sesli = çirkin sesli
Bedir = dolunay
Belî = Arapça 'evet'
Berat = HAK rütbe
Beri ol = uzak dur
Berzah = geçit
Beş nûr = MUHAMMED ÂLÎ FÂTMA HASAN HÜSEYİN
Beşer = insân
Betûl = cinsel temiz, ancak çocuk yapmak için birleşen eş, zevce ,
Hz.FÂTMA'nın lâkabı
Beyan = açıklama
Beyaz = pozitif resim
Beytullah = ALLAH’ın evi
Biat = HAKK’a andı yenileme
Bidayet = başlangıç
Bilge = özünü bilen
Bilgin = özünden başka şey bilen
Bin üçyüz kırk yedi = eski takvime göre yazarın doğum tarihi
Bir = Vâhid = sayısal değeri 19
Birader = kardeş
Bismillâh = İlk iki harfi B ve S
Bitab = güçsüz
Bu tarz = bu biçim
Buhari = bir Hadis uzmanı
Burak = miraç atı
Burak nam Sekine atı = mirâçtaki Burak isimli Sekine atı
Câhil
= özünü bilmeyen
Cehâlet = bilmezlik
Cem = birlik
Cemâl = HAKK’ın güzel yüzü, çok güzel yüz
Cemil cemâl = en güzel yüz
Cennet-i âlâ = yüce cennet
Ceryan = akım
Cibril = Cebrail = üst akıl titreşimi
Ciğerpare = sevgili evlât
Cihad = kutsal savaş
Cihan = bütün âlem
Cins = tür
Cüdâ = ayrı
Çıfıt = hileci Yahudi
Dam
= iskambilde kraliçe (anne)
Dava = sorun
Dâvud = sayısal olarak 14
Deccal = kıyâmet canavarı
Dede = büyük bestekâr ‘Dede Efendi’
Dede efendi = ünlü Türk bestecisi
Dem = an, zaman, süreç
Demagog = halk şakşakçısı
Demagoji = halk şakşakçılığı
Denek = üzerinde deney yapılan kişi
Deşifre = şifre açma
Din gününün maliki = hesaba çekme gününün sâhibi
Dirâyet = ustalık
Diyet = zarar karşılığı, suç bedeli
Doğal = Fıtri
Dört selâm = RABB’e ilk andı yenilemek için adayın dört yöne verdiği selâm
Düş = rüyâ
Ebâbil
= kâfir taşlayan kuş
Ebedi ve ezeli = Sonu ve başı olmayan süreçte
Ebediyen = sonsuzadek
Ebu Hüreyre = ‘kedi babası’ lâkablı kişi
EBU-T-TURAB = Toprağın babası (Hz.ÂLÎ’nin lâkabı)
Edna = daha da yakın (Arapça)
EHLİBEYT
= MUHAMMED ÂLÎ FÂTMA HASAN HÜSEYİN
El AZİZ-ül-HAKÎM = Hikmet sâhibi en yüce
El Gayb = gizli olan
Elçi = ALLAH’ın perdesi
Elem = acı
Elest = insânın yaratıldığı gün
Elest’ü-bi-RABB’iküm = Ben RABB’iniz değil miyim ?
Elif = Arapça ilk harf Türçe A ve sayısal değeri 1
Emânet = korunmak üzere verilen şey
Emel = şiddetli arzu
Emin = güvenli
Emin olmak = inanmak
Emir = buyruk
Emir = görevli
En yüce er = Seyyid-ül beşer = sayısal değeri 1500
En yüce isim = İsm-i azam
Ender = pek az
Ennûr = o Nûr
Er = mert kişi
Ereksiyon = sertleşme
Erinç = kâlb huzuru
Es geçmek = görmemezlikten gelmek
Esas = aslı, öz
Essabır = sabırlı (ALLAH'ın isimlerin biri)
Eter = uyutucu koku
Ether = '"ses"'i nakleden akım
Ezâ = üzüntü, sıkıntı
Ezel = başı olmayan zaman, zamansızlığın başı, zaman dışı
Ezelî = başı olmayan zamana âit, zaman dışı
Fahri
Horasan = Horasan’nın övüncü Hz.Şah Pîr Hünkâr Hacı BEKTAŞ-I Velî
Fâil = iş gören
Fakir = bu yazar
Fâni = geçici, ölümlü
Fantezi = hayâl kurmak
Farz = kesin koşul, zorunlu
Fâtih = fetih yapan
Fâtır = Arapça 'yaratan'
Fecir = şafak vakti
Fesad = bozgunculuk
Fethetmek = ele geçirmek
Fetih = ele geçirme, özü bulma
Feyz-i Sübhan = ALLAH’ın hikmeti
Fezâ = uzay
Fikir = düşünce
Fikir edinmek = anlam çıkarmak
Fikrinin ardı = art düşüncesi
Fitne = bozgunculuk, kargaşa
Fıtrat = ALLAH’la özdeş vücûd, öz, HAK yapı, öz yapı, yaratılış,
yaratım,yaratım formülü
Fıtrat = HAK yaratım
Fıtratına münasip = yaratıma uygun
Fıtri hilkat = ilk yaratılış
Fuad = kâlb gözü, kâlbdeki siyah nokta, kâlbdeki ilk hücre
Gadir
Hum = söz verilen yer adı (Hz.MUHAMMED'in Veda Haccı dönüşünde)
Gâfil = aymaz
Gaflet = aymazlık
Gâib = görünmeyen âlem
Gâlib = kazanmış
Ganimet = savaşta ele geçen
Garb = Batı
Gârib = yurdundan uzak, gurbette
Gasıb = zorla alan
Gavur = Tanrıya ortak koşan
Gayb = bilinmeyen, gizli gerçek âlem, görünmez âlem,öz bilgisi, rûh
Gayb olmak = bilinmez olmak, kaybolmak
Gayri = bundan başkası
Gazab = öfke
Gerçek anne = HZ.MUHAMMED s.a.v.
Gusûl = boy abdesti
Güfte = beste sözü
Günâh = dinsel suç
Günâhkâr = suçlu
Gürûh = insânlar, topluluk, ayak takımı
Gürûh = insânlar, topluluk, ayak takımı, aşağı sıradan insânlar
Habîb
= hakiki sevgili
Hacer-ül-esved = Kâbedeki siyah taş
Hacet = ihtiyaç
Hadis = Hz.MUHAMMED’in sözü
Hadisçi = Hz.MUHAMMED'in sözünü nakleden
Hâil = perde
Hâin = kötü niyetli, kalleş
Hak = gerçek
HAK âlem = gerçek âlem
HAK inek = Kur'anda Bakare (2.sûrenin ismi ve içinde anlatılan inek)
Hak vücûd = gerçek var olan
Hak yüz = gerçek yüz
Hakeren insân = İnsân-ı Kâmil
Hakîkî = gerçek
Hakkıyle müstehak = gerçekten hak etmiş
Halife = ALLAH’ın isimlerinin yansıdığı zât, HAKK'ın temsilcisi, özünün
temsilcisi
Halife = HAK temsilci
Halife = kendi yerine geçen
Hâlince = özle iletişime göre
Halk eden = yaratan
Halk edilmek = yaratılmak
Halk etmek = yaratmak
Halk olmak = yaratılmak
Halvet = başbaşa kalma
Ham gürûh = özünü bilmeyenler
Hamamcı = Hamamcı oğlu lakablı ünlü Türk bestekârı
Hamd = HAKK’ı övme, övgü
Hanif = ALLAH’a, HAKK'a ortak koşmayan
Hanif Din = ALLAH’a ortak koşmayan din
Harab = bitik, yıkılmış
Harâb = yıkılmış
Hariç = dışında
Haşret = topla
Haşrolmak = öldükten sonra ayağa kalkmak, kıyâmette dirilmek
Havhav = Muaviye adının kökeni
Havvâ = öz insânın eşi
Havvâ kutbu = negatif güç çıkışı
HAYDAR = Hz.ÂLÎ’nin bir namı
Hayhuy = boş gürültü
Hayır = iyilik
Hayret = şok
Hayrına = hayır için
Haz = keyif
Hazır nazır = bulunup gözeten
Hazret = (esas anlamı) yakınlık, Hakerenin başkasına naklettiği rûhu,
kutsal kişi
Hazret-i Mevlâ = ALLAH
Hazret-i MUHAMMED = sayısal değeri 1500
Hazret-i MUHAMMED ve ÂLÎ = sayısal değeri 1616
Hazret-i Rahmeten-lil-âlemin = âlemlere rahmet Hz. MUHAMMED
Heder = boşuna harcanmış
Heder olmak = boşa gitmek, boşuna harcanmak, harcanmak
Helâk = erime
Her dem = her zaman
Hermafrodit = çift cinsli (Rûhsal negatif ve pozitif güç)
Heybet = müthiş büyüklük
Heyet = görünüş
Heykel = anıt
Hikmet = iç anlam, öz, öz bilgi
Hilâl = AY
Hilâl = yeni ay, bayraktaki Ay
Himmet = öz yardım
Hırka = yünlü üst giysi
His = duygu
Hitab = sesleniş, seslenme
Hitab etmek = değinmek, seslenmek
Hıyanet = sözünü tutmamak
Hızır = Hz.İlyas’ın gizli kimliği, Hakeren
Hû = O (ALLAH)
Hûri = cenneteki güzel kız
Huruç = dışarı çıkma
Hutbe = Cuma konuşması
Hutha Şedreh = omurilik (İbranice)
Hüdhüd = bir kuş ismi
Hünkâr = Hz.Pîr Hünkâr Hacı BEKTAŞ-I VELÎ
Hüsün = güzel
Hüznî = üzgün
Hüzünlü = mahsun, boynu bükük, ‘Hüznî’ ismimin Türkçesi
Hz.FÂTMA = Hz.MUHAMMED’in ALLAH’ın emriyle hırkası altına aldığı kızı
Hz.Mehdi’nin iniş günü = yevm-i nuzül-u Hazret-i Mehdi = sayısal değeri
1616
İbâdet
= tapma
İblîs = HAKK’a ilk baş kaldıran, baş şeytan, şeytanların başkanının adı
İdiot = anadan doğma aptal
İfrît = cin ereni
İhânet = kötülük yapma, haksızlık
İhlâs = ortaksız ALLAH inancı
İhsân = armağan, hediye
İhtar = uyarı
İhtilâl = darbe
İhtiyari = kendi elinde
İhya et = dirilt
İkram = ağırlama
İkrâr = HAKK'a söz
İkrâr vermek = kabûl etmek
İl = belde
İlâh = Tanrı
İlâhi = Tanrısal
İlân-ı aşk = aşk ilân etmek
İlk Âdem = öz insane
İlk emin ev = Kâbe
İllâllah = ALLAH'tan başka
İltihak etmek = katılmak
İltimas = kayırma
İMÂM HÜSEYN = sayısal değeri 210
İmân = gerçek inanç
İmân = gerçek inanç, öz inanç
İmâr = inşâ
İmkân = olanak
İmlâ = yazım
İmtihan = sınav
İnad = direnme
İncil = Hrîstiyanların kitabı
İnfaz = uygulama
İnfaz etmek = yerine getirmek
İnkâr = kabûl etmemek, red
İnkâr etmek = kabûl etmemek
İnsânoğlu = İncilde Hz.Îsâ’nın unvanı
İntikam = öç
İpofiz = beyinde bir salgı bezi
İrâde = özgür karar verme
İrs = soy
İrtibat = bağlantı
İsm-i Celâl = en yüce isim ALLAH
İsmillâh = ALLAH’ın ismi (ilk iki harfi A ve S harfleriyle yazılır)
İsnad = sav
İsrafil = dirilten melek
İstidad = yetenek, dayanak noktası
Işıklı = Lüsifer (Lâtince)
İt = pis köpek
Iztırâb = acı
İzzet = yüce melek, yücelik
İzzet RABB'i = RAHMÂN
Kâbe
kavseyn = iki yay arası (Arapça)
Kabili şifâ = iyi edilebilir
Kabir = özü açığa çıkmamış vücûd
Kâbus = karabasan
Kader = gelecek
Kadir gecesi = Kâlbe rûhun indiği gece
Kâfi = yeterli
Kâfir = ALLAH'a HAKK’a ortak koşan
Kafiye = Şiirde dizekurun sonunda ayni sesi veren hecelerin benzeşmesi
Kâh = bâzen
Kâil = inanmış
Kalû bela cevabı = RABB’e evet cevabı
Kâr = yarar
Kara taş = Hacer-ül esved
Karşı çıkmak = karşı gelmek
Kaymakam = resmi temsilci
Kefe = terâzi gözü
Kelâm-ı kadim = başı olmayan zamandaki söz
Kelime-i şehadet = ALLAH’ın birliğine tanıklık
Kerrem Allahü veche = ALLAH, yüzünü ikrâmlı yapsın
Kevn = âlem
Kevser = cennet içkisi, öz bilim ikramı
Kezâ = yine
Kibar = nâzik
Kıdem = öncelik
Kınamak = ayıplamak
Kişisel RAB = özgü RAB = kişiye özel RAB = kendi RABB’i
Kitab ilmi = Kur-an’ın iç yüzü
Kıyâm =dirilme
Kıyâm etmek = dirilip ayağa kalkmak
Kıyâmet demi = dirilme günü
Kızıl kuşak = Sovyet kominizmi
Kızoğlankız vâle = evlât (tüysüz genç)
Kudüs = ilk kıble
Kutub = Âlemi yöneten eren, zamanın en büyük evliyası
Kutub = enerji çıkış yeri
Külhan = hamam
Kün = ‘“OL”’ emri
Kün = ol, yaratıcı ses gücü (Arapça Kur'anda geçen)
Kürdili hicazkâr = Türk musıkisinde bir makam adı
Kürsü = Alt yönetim merkezi
Lâ
ilâhe =
ALLAH yok
LÂ İLÂHE İLLALLAH = ALLAH’tan başka ALLAH yok
Lânet okumak = küfretmek
Lânet olsun = rahmet yüzü görmesin
Lâtif = en soyut ince
Lâtife = hoş şaka
Levh-i mahfuz = gizli arşiv, arşiv deposu
Lonca = Mason derneği
M.G.K.
= Milli Güvenlik Konseyi
Ma = su = Arapça tersi : üm = anne, ana
Mabed = tapınak
Mâbed = tapınak
Mabud = tapılan
Mahâret = ustalık
Mahkûm = hükümlü
Mahmûd = övülen (Hz.MUHAMMED)
MAHMÛD makamı = Hz.MUHAMMED’in mirâçtaki makamı
Mahşer = kıyâmet
Mâil = eğilimli
Makber = kabir
Mânâ = iç yüz, anlam
Maneviyat = moral
Maranşah = yılanlar şahı
Mazûn = boynu bükük
Meâl = anlam
Mehdi = beklenen gizli en yüce Hakeren
Mekân = bulunulan yer
Mel’un = lânetli
Mele-i âlâ = yüceler meclisi
Meleke = yetenek
Melik = kral
Mensûb = üye, aza
Mensubu = üyesi
Meryem = Hz.Îsâ'nın annesi
Mes’ûl = sorumlu
Mesafe = uzaklık
Meshetmek = dokunmak
Mesih = Hz.Îsâ’nın unvanı, ermiş
Mevcûd = var olan
Mevlâ = efendi
Mihrab = câmideki kıble, câmi duvarındaki Kâbe yönündeki oyuk
Mikail = bir yüce melek adı
Milât = doğum
Milli = ulusal
Minber = câmide vaaz kürsüsü
Miranşah = Fazlullah'ı öldüren prensin adı
Mırnav = kedici (!)
Misli = benzeri
Misyon = özel görev
Mizan = kıyâmet, ahret terâzisi
Monoton = tek ses
Muhakkak = kesinlikle
MUHAMMED RESÛLULLAH = MUHAMMED ALLAH’ın resûlü
Muhsin = Hz.FÂTMA’nın doğmadan yitirdiği oğlunun adı
Muhtaç = gereksinmeli
Mukabil = karşılık
Mukayese etmek = karşılaştırmak
Murtaza = ALLAH’ın rızasını kazanmış (Hz.ÂLÎ'nin lâkabı)
Musevî gürûh = Yahudiler
Mutlak = kesinlikle,
Mülkün sâhibi = ALLAH
Mümin = gerçek inançlı, öz inançlı
Münker-nekir = kabirdeki iki sorgu meleği
Münkir = inkâr eden
Mürşîd = yol gösterici, aydınlatan
Müsâvi = eşit
Müsbet ve menfi = pozitif ve negatif
Müstehak = hak etmiş
Müzmin = uzun zamandır yerleşmiş
Nâcî
= kurtulan
Nâib = yerine geçen
Nâmevcûd = yok
Nâr = ateş
Nâra = haykırış
Narsist = kendine âşık
Nasib omak = payına düşmek
Nazar = bakış
Nazım = şiir
Ne gam = ne önemi var
Nebi = HAK görevli, peygamber
Nefer = asker
Nefis = bencillik, bencil benlik
Nemrud = Hz.İbrahim’i ateşe atan kral
Neşretmek = yayımlamak
Nidâ = seslenme
Nihâyet = son, en sonunda
Nîmet = karşılık
Niyaz = yalvarma dûası
Nun = balık
Nûr = HAK ışık
Nûrüssemavat = göklerin nûru
O
dem = o an
Oğlan = cennetteki güzel genç
Olmaz hâsıl = çıkmaz
On iki Havari = Hz.Îsâ’nın on iki yardımcısı
On iki İmâm = Hz.MUHAMMED’den gelen on iki Hakeren
Onun yüzü = Vechehu (Arapça) = sayısal değeri 19
Onur = şeref
Öz aslın = Hanif Din
Öz doku = fıtrat
Padişah
= Sultan
Peder = ALLAH baba, baba, transa sokan eren
Perdelemek = örtmek
Pervane = ışık kelebeği
Pîr = ihtiyar
Piyasa = Pazar
Post = deri
RAB
= sayısal değeri 202 = MUHAMMED ÂLÎ
RAB = terbiyeci Tanrı RAHMÂN ve RAHÎM RABB'in iki kutbu, ALLAH ile özdeş
RABBÜLÂLEMİN = Âlemlerin RABB’i
Radiyallah = ALLAH ondan razı olsun
Rahim = döl yatağı
RAHÎM = Hz.MUHAMMED’in Kur’andaki niteliği, anne gibi seven
RAHMÂN = ALLAH’ın RAB adı ve titreşimi, HAK olan ALLAH
RAHMÂN'a inat = Tanrıyı kızdırmak için
RAHMÂN-İ = Tanrısal
Rahmet = esirgeme, iyilik, sevgi, sevgi yağmuru
Rahmeten-lil-âlemin = Âlemlere rahmet
Râsih = Hakeren
Redif = dizelerin sonundaki kâfiye olmayan ek
Refref = mirâca çıkaran melek
Rehber = Hâdi = sayısal değeri 19
Remiz = işâret
Resûl = Hz.MUHAMMED s.a.v.
Resûl = kitab getiren paygamber, Hz.MUHAMMED s.a.v.
Resûl’ün Harunu = Hz.ÂLÎ k.v. (kerem Allahü veçhe)
Rezil = utanç verici
Riâyet et = uy
Rivâyet = söylenti
Riyâ = İki yüzlülük
Riyâkar = iki yüzlü
Rıza = ALLAH’ın hoşnutluğunu kazanma (sayısal değeri 1001)
Rızık = gıda
Rûa = iskambilde kral (Baba)
Rûh = kelime = selâm = yaratıcı ses
Rûhban = din adamı
Rûhullah = Hz.Îsâ, ALLAH'ın gönderdiği Rûh
Rûhül emin = Cebrail
Rüyet = gerçek vizyon
Sa’y
etmek = Hacda Safa ve Merve arasında 7 kez koşmak
Saat işâretleri = kıyâmet alâmetleri
Sabit = ayni yerde
Sâbit = ayni yerde duran
Sadakat = andını tutma
Saded = konu
Sadık kalmak = tutmak
Sadık nefer = teslim olmuş asker
Sâf = temiz kâlbli
Sâf ten = şeffaf beden
Safra = gereksiz yük
Sahabe = Hz. MUHAMMED’in dostu
Sahip çıkmak = benimsemek
Sakine = içinde oturan hanım
Salât = namaz denen saklı güç
Salavat getirmek = bağlılık duâsı yapmak, duâ etmek
Sâlih = temiz
Sâlim kılmak = kurtarmak
Samiri = bir puta tapıcı adı
Sayha = haykırma , ses
Sebat = kararlılık
Secde = tapma
Secde etmek = tapmak
Sefer = yolculuk
Sefer etmek = seyahat etmek
Sekine = Dişi Rûh, erenden ışın, radyasyon, voltajı düşürüp rahatlatan
ışın, negatif enerji
Selâmet = kurtuluş
Serâb = çölde var gibi görünme olayı
Sevgi = Arapça ‘Hub’ (sayısal değeri 10 ! Sıfırsız 1)
Sevgili sözü özü = Hikmet-i lâfz-ı Habib = sayısal değeri 1500
Sezar = zorba kral
Sıfat = nitelik
Sıffin = savaş yeri adı
Sihirlemek = emri altına almak
Simsar = komisyoncu
Simyacı = gizli kimya bilgini
Sîna = Hz.Mûsâ’nın ALLAH’la konuştuğu dağın adı
Sinmek = yatışmak
Sır = gizem, aynanın arkasına sürülen şey
Sır kâtibi = gizliyi paylaşan
Sır olmak = görünmez olmak
Sırat = yol, ahret köprüsü
Sırat köprüsü = tek tek geçilen hesap çizgisi
Sırat-ül müstakim = dosdoğru yol
Sır = gizli bilgi
Siyasî = politikacı
Soyutlamak = öze indirgemek
Sulh = barış
Sun’i = yapay
Sûr = kıyâmet borusu
Surat = yüz
Sûret = görüntü, görünüm, şekil, kılık, kalıp
Sücûd = tapma, namaz
Süleyman mâbedi = İsrail peygamberi Hz.Süleyman’ın Kudüste yaptırdığı
tapınak
Şâduman
= mutlu, sevinçli
Şah = Evliyâlar Şahı Hz.ÂLÎ, Hakerenlerin hakanı, Ulu Hakan
Şah = Evliyâlar Şahı Hz.ÂLÎ, Hakerenlerin hakanı, Ulu Hakan,sultan
Şahane = son derece güzel
Şahid = tanık
Şart = koşul
Şayan = lâyık
Şefaat = affa vesile olmak
Şeffaf = saydam
Şehadet = tanıklık
Şehvet = hırs, cinsel doymazlık
Şems = güneş
Şer = kötülük
Şerik = ortak
Şimdiki dem = şu an
Şirk = ALLAH’a ortak koşma
Şive = söyleyiş özelliği
TÂ
HÂ = Kur'andaki 20.sûrenin şifre harfleri, sayısal toplamı 14
Tabelâ = isim levhası
Tâbir et = yorumla
Taht = sultan koltuğu
Talkın = imâmın kabirde ölüye seslenmesi
Talkın vermek = gömülen ölüye imâmın hitabı
Tapma = secde
Tarz = davranış
Tasdik = kabûl
Tavaf = Kâbe’nin etrâfını dönme
Tay etmek = ortadan kaldırmak
Tayy-ı mekân = yeri ortadan kaldırma
Tecelli ettirmek = yansıtmak
Tefekkür kıl = değerlendirme yap
Tekabül etmek = karşılık gelmek, uymak
Tekbir = ALLAH’a ortak koşmamak "'ALLAHÜ EKBER"'
Telkin = tavsiye
Temas = ilişki
Temessül etmek = birinin benzeri olarak gelmek
Ten = vücûd
Terâzilemek = dengelemek
Teşhis = hastalığın ne olduğunu bulmak
Tevhid = HAKK’ı birleme
Tevrât = Mûsevilerin kitabı
Toprağın babası = Hz.ÂLÎ’nin lâkabı
Toprak babası Hazret-i ÂLÎ = Hazret-i Ebu Turab = sayısal değeri 2020
Toprak rahmi = toprak karnı
Topyekün = topluca
Transa sokulmak = kendinden geçirilmek
Tûr dağı = Hz.Mûsâ’nın ALLAH’la konuştuğu dağ
Türab = toprak
Ûdî
= ud çalan
Usûl = yöntem
Ümmet = inançlı toplum
Ün = şöhret
Üstad = 1.büyük usta, 2.Mason başkanı (masonik)
Vaaz
= dinsel tavsiyeler
Vaftiz = öz ismi uyandırmak, içi arıtmak
Vahid-i kıyasi = karşılaştırma ölçeği
Vahîm = çok kötü
Vahiy = ALLAH ilhamı, HAKK'ın sözü
Vâiz = vaaz veren
Vak’a = olay
Vâris = mirâsçı
Vâriyet = kendimize âit vücûd, kendinin, varlık
Vasıf = nitelik
Vecde düşmek = kendinden geçmek
Veçh-i ÂLÎ = ÂLÎ’nin yüzü
Vehim = kuruntu
Vekâleten = emânet olarak
Velî = HAKK dost
Vibrasyon = titreşim
Virtüoz = enstrüman çalmakta üstad, usta
Vizyon = öz düş
Vuslat = sevgiliye kavuşmak
Vücûd = beden
Ya
fahri âlem ya Sin = âlemin övüncü olan S harfi simgeli MUHAMMED
Yâr = dost
Yâre = yara
Yavan = tatsız
Yedd-i emin = emânetçi
Yegâne = birtek
Yemen = Arap yarımadasının batı güney bölgesi
Yemin = ALLAH'a and
Yorum = tevil
Yumak = yıkamak
Yüce ad = İsm-i azam
Yücelik ve ikrâm sâhibi HAK = Zülcelâli vel ikrâm = sayısal
değeri 1100
Yüz = El Vecih = sayısal değeri 45
Yüz görümlüğü = duvak açma armağanı
Zahmet
= yorgunluk
Zâit = gereksiz
Zâit kılmak = boşa çıkarmak
Zâlim = acımasız
Zaman = süre, süreç
Zan = sanı
ZÂT = ALLAH’ın kökeni, çıktığı öz, ilk öz.
Zât = şahıs, kişi
Zebân = dil (Farsça)
Zebânî = Cehennem bekçisi
ZEHRÂ = Hz.FÂTMA’nın lâkabı = ‘yüzü ışıl ışıl’ demek
Zikir = ALLAH’ı anma
Zırva = saçma
Zirve = tepe noktası
Zülfikâr = Hz.ÂLÎ’nin ucu çatallı kılıcı
Zümrüd-ü Anka = öldükçe doğan bir efsâne kuş
Zürriyet dölü = seks ürünü
BU
SÖZLÜK M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ TARAFINDAN HAZIRLANMIŞ OLUP
SÖZLÜK
LİTERATÜRÜNE BAZI ÖNEMLİ YENİ SÖZ ANLAMLARI
KAZANDIRILMIŞTIR
!
“KIYÂMETNÂME
- MESAJLAR”
BU
AÇIKLAMA KİTABININ ANLAŞILMASI İÇİN KOLAYLAŞTIRILMIŞ ÖZETTİR !
KİTAP ÇIKTIKTAN SONRA KALEME ALINMIŞTIR.
Mesajların açıklama (düzyazı / nesir)
çalışmalarına başlanmıştır,
Bu konudaki gelişmeler için
site 'açıklama/güncelleme' sayfasını takip
edebilirsiniz.
KUR'ANDAN ÖNEMLİ ÂYETLER <<< Lütfen Tıklayınız !
MESAJLARIN ANAHATLARI !
01-‘“ALLAH’ın misli yoktur”’ tercümesi yanlıştır
! Doğrusu şudur :
‘“ALLAH’ın misli gibisi (ke mislehu) yoktur”’ ALLAH’ın misli
RAB’dır !
02-ALLAH kendini RAB
olarak bilir !
03-ALLAH Zât ! RAB
sıfattır ! Zât sıfattan ayrılmaz !
04-ALLAH vücûd verendir.
RAB vücûd verilen yâni mevcûddur.
05-ALLAH ve kul arasında
sadece variyet ve ariyet vücûd farkı vardır.
Yoksa vücûd özdeştir. ‘“Emâneti sahibine veriniz”’ emri budur
!
06-Bu özdeş vücûda ‘“ALLAH’ın fıtratı”’ denir.
07-‘“Herşey helâk olur ! Ancak
o şeyin yüzü hariç !”’
Bu ölümsüz yüz herkeste ve herşeyde saklı ALLAH’ın
yüzü ve onun RABB’idir.
08-‘“Helâk olan şey”’ ise ölümsüz öze
bağlanmamış candır !
09-Can doğmadan önce
kendine özge RABB’e bağlanacağına söz verir. Hacer-ül esved bu işlemin
şahididir !
10-Vicdânın sesi kişisel
RABB’in uyarısıdır ! O sese her an evet demek ahdi yenilemek ve salât-ı dâimdir
!
11-‘Fıtrat’ yaratım
demektir. Yaratım ise anne ve baba ile mümkündür.
12- MUHAMMED ÜM (ana) !
ÂLÎ EB-UT TÜRAB’dır (Toprak babası) ! Özlerimizin fışkırdığı ilk Anne
ve
Babadır. ‘“RAHMÂN’ı gören kişi keşke
toprak olaydım !”’ Der.
13-RAB = 202 = MUHAMMED
ÂLÎ
14-Besmelenin doğru
tercümesi :
‘B, ALLAH’ın RAHÎM olan RAHMÂN ismidir !’
15-Her harf bir isimdir
! Bütün isimlerin öğretildiği zât secde edilmesi farz ÂDEM’dir !
16-‘B’, arapça noktadır !
Sayısı sıfırdır ! Var olan yoktur !
ALLAH’ın ‘“el evvel”’ ve ‘“el ahir”’ ismidir ! Şifresi
Hazret-i ÂLÎ’dir !
17-‘“Şüphe olmayan kitab ELİF,
LÂM, MİM”’dir, ‘“Sakınana
doğru yolu gösterir !”’
‘“ELİF, LÂM, MİM”’ insânda saklı
AL-İ MUHAMMED’dir !
18-‘“Kitab ilmine sahib biri”’ Hazret-i ÂLÎ’dir !
Nitekim ÂLÎ ‘Sıffıyn savaşında’
“Ben konuşan kitabım” diye haykırmıştır
!
19-Hem Kur’an, Hem
Tevrât ! B harfi ile başlar !
20-Hazret-i MUHAMMED
(s.a.v.) mirâçta Cebrail’i değil ‘“ERRAHMÂN”’ı görmüştür !
Zîrâ ‘“Kâbe kavseyn”’ = 329 = ERRAHMÂN’dır !
21-‘“Şirk”’i hiç affetmeyen
ALLAH, kendisiyle çelişkiye düşüp İblis’e Âdem’e secde emri vermez !
Bu secde emri ERRAHMÂN’a secde idi !
Nitekim ‘“Şeytan
ALLAH’a değil, ERRAHMÂN’a âsi oldu !”’
âyeti var ! ‘“ALLAH’a şeytan da mecburen
secde eder !”’ ALLAH kendine doğrudan secde kabûl etseydi,
ne Âdem’i, ne cenneti ne de cehennemi yaratırdı !
22-‘“ALLAH’ın boyası”’ ‘“En güzeldir !”’ O boyaya
boyanılmalı :
‘“Sıbgatullah”’ (ALLAH’ın boyası) =
Hazret-i İSÂ = “Şabb-ı
emred” (tüyü bitmemiş genç) =
= 1500 Hazret-i ÂLÎ’nin şifresidir
!
23-‘“ON DOKUZ”’ Kur’anda ‘Tisat aşer’ = 1500 = Hazret-i MUHAMMED
(s.a.v.)
, Hazret-i MUHAMMED frekansındaki, 7 tam
nota ve 12 yarım ton ses ile ‘“KÜN”’ (OL !) Emri verilebilir
ve ‘“Yok ol”’ emri de verilebilir !
24-‘“DABBET-UL ARZ”’ : Toprak bedendeki
RABB’in ölüm veya erme anında toprak bedenden çıkarak
mümin için “Refik-i âla” (Yüce yoldaş) ve kâfir için ‘“Zebâni”’ olmasıdır ! ‘“Kâfiri secdeye davet eder”’
secde edemez çünkü hayvân kılığındadır !
25-REENKARNASYON vardır
!
‘“Işığını geride ara”’ (yâni geldiğin
yerde) diye karanlıktaki kâfirler için âyet vardır !
Hayvân kılığına düşmek mümkündür ! ‘“Alnındaki perçeminden
tutarız !”’
‘“Yüzünüzü arkanızdakilere döndürürüz !”’ (Yâni insân
makamına gelmek için tekâmül eden
hayvân,
bitki,maden konumları) ‘“Hor ve hakir kılıkta
kaldırırız !”’ (kaldırmak=diriltmek) âyetleri yeterli kanıttır.
26-VAFTİZ ‘yeni isim verme’ işlemidir : Mürşit önce
adayı transa geçirip nabzını durdurur.
İkisi birlikte fizik ötesi astral âleme geçerler !
Can orada temizlenir, o esnada mürşit, cinlerin saldırısına
karşı canı korur. Can arapça dişi kelimedir, nefis
denir. Temizlenen cana nefsi mülhime yâni özünden
ilham alacak veya şifre terimiyle ‘“Rûhundan İSÂ’ya hâmile
kalacak”’ ‘“Bâkire
Meryem !”’ Denir.
O zaman astral ötesi âlemde (cennet) kendinin kim
olduğunu görmüş olan özü astral âleme (cehennem) inip
canı içine alır. Fizik âlemde uyanınca özüne secde hâlinde
bulunacağına yâni gördüğü âlemin âyetlerine
uyup sırlarını ölülere yâni kâlb gözü açılmayanlara
açıklamayacağına and içer !
Eğer ihanet ederse kâlbi durur ! Uyanınca (3,5 gün
sonra) kendisine İsâ Mesih veya Yehova denir !
Çünkü çift cinslidir. Yehova açılırsa ‘HU Hİ’ olur. Arapça ‘“HUVE HİYE”’ demektir.
27- İncilde İsâ, ‘“Vaftizci YAHYA”’ , Tevrâttaki ‘“İLYAS idi”’ der !
Ve ‘“Kadından YAHYA’dan büyük insân doğmamıştır”’ der. (Sözde)
Ölürken Yahya ! Yahya ! Diye bağırır.
Kur’anda ‘“Yahya ALLAH katından indi
! İsmi esşizdir, çocukken konuştu”’ der !
Yahya ibn-i Zekeriya = 329 yâni ‘“ERRAHMÂN”’ eder ki ÂLÎ’dir.!
Şeffaf bedende iken HIZIR denir !
Sonra ‘BEKTAŞ’ olarak geldi =
723 = CAFER BİN MUHAMMED-ÜS SADIK’a denk gelir.
Bektaşiler bu sebeple Caferidir.!
M.H.ULUĞ KIZILKEÇİLİ
ANKARA – 11.06.2002
KUR'ANDAKİ ÂYETLERDE AÇIK OLARAK GEÇEN "'B İ Z"' İSMİ
|
||||||||
Sûre
/Adet |
SÛRE |
|
ÂYET
NOLARI |
|
|
|
Toplam |
|
1 11 |
2.BAKARA |
|
36,59,60,106,118,119,125,130,144,155,159,211,253 |
13 ayette |
||||
222 |
3.ÂL-İ İMRAN |
118,140,145,178 |
|
|
|
4 ayette |
||
33 |
4.NİSA (KADINLAR) |
37,47,54,56,64,66,74,79,80,105,151,163 |
|
12 ayette |
||||
44 |
5.MAİDE (SOFRA) |
14,44,45,48,64,70 |
|
|
|
6 ayette |
||
55 |
6.EN'AM (SIĞIRLAR) |
9,25,38,48,53,75,84,97,98,107,108,110,111,112,126,129,146,151,152,155,158 |
||||||
66 |
7.ARAF (ARADAKİLER) |
7,10,27,32,41,42,51,57,58,64,83,94,96,100,117,130,133,136,137,152,160,162, |
||||||
|
|
|
163,166,168,170,171,174,182 |
|
Enam 21 ayette |
|||
7 |
8.ENFAL |
|
54 |
|
1 ayette |
|
Araf 29 ayette |
|
8 |
9.TEVBE (BERAE) |
11,52,101 |
|
3 ayette |
|
|
|
|
9 |
10.YUNUS |
|
13,23,61,70,73,74,87,92,103 |
9 ayette |
|
|
||
10 |
11.HUD |
|
15,70,81,101,104,109,121,122 |
8 ayette |
|
|
||
11 |
12.YUSUF |
|
2,3,15,22,56,68,75,76 |
|
8 ayette |
|
|
|
12 |
13.RAD |
|
37,38,41 |
|
|
3 ayette |
|
|
13 |
14.İBRAHİM |
4 |
|
|
1 ayette |
|
|
|
14 |
15.HİCR |
|
4,8,9,12,16,21,22,23,24,26,47,58,66,74,79,81,85,87,92,93,95 |
21 ayette |
||||
15 |
16.NAHL (KARINCA) |
36,40,41,44,63,64,89,96,101,118,122 |
|
|
11 ayette |
|||
16 |
17.İSRA |
|
4,8,12,15,16,31,41,45,47,55,58,60,70,74,82,83,87,89,97,101,103,105,106 |
|||||
|
|
|
|
|
|
|
|
23 ayette |
17 |
18.KEHF |
|
7,8,11,13,18,29,30,32,50,52,54,56,59,65,84,86,88,91,99,102 |
20 ayette |
||||
18 |
19.MERYEM |
7,17,21,40,49,50,52,57,68,70,74,79,83,84,97 |
|
15 ayette |
||||
19 |
20.TA HA |
|
21,37,47,53,55,56,68,85,102,104,113,115,117,127,132,134 |
16 ayette |
||||
20 |
21.ENBİYA |
|
7,8,9,11,15,16,18,29,30,44,47,51,69,70,74,76,77,78,79,80,81,82,84,88,90,94, |
|||||
|
|
|
104, 107 |
|
|
|
|
28 ayette |
21 |
22.HAC |
|
5,16,45,52,67 |
|
|
|
5 ayette |
|
22 |
23.MÜ'MİNUN |
12,17,23,30,44,49,62,71,76,90,95,96 |
|
|
12 ayette |
|||
23 |
24.NÛR |
|
34,46 |
|
|
|
|
2 ayette |
24 |
25.FURKAN |
|
11,20,31,32,33,37,45,49,56 |
|
|
9 ayette |
||
25 |
26.ŞUARA |
|
4,7,15,52,57,119,139,170,198,199,208,209 |
|
12 ayette |
|||
26 |
27.NEML |
|
4,15,50,60 |
|
|
|
|
4 ayette |
27 |
28.KASAS |
|
5,7,10,12,13,14,40,43,45,51,57,58,59,76,81,83 |
|
16 ayette |
|||
28 |
29.ANKEBUT |
3,8,15,33,34,35,43 |
|
|
|
7 ayette |
||
29 |
30.RUM |
|
28,35,36,47,51,58 |
|
|
|
6 ayette |
|
30 |
31.LOKMAN |
10,12,14,23,24 |
|
|
|
5 ayette |
||
31 |
32.SECDE |
|
13,14,22,23,27 |
|
|
|
5 ayette |
|
32 |
33.AHZAB |
|
37,45,50,72 |
|
|
|
|
4 ayette |
33 |
34.SEBE |
|
10,16,17,18,19,21,28,32,33,34,42,44 |
|
|
12 ayette |
||
34 |
35.FÂTIR |
|
9,24,27,32,36,40 |
|
|
|
6 ayette |
|
35 |
36.YASİN |
|
8,12 önemli,14,28,33,34,37,65,69,71,76 |
|
11 ayette |
|||
36 |
37.SAFFAT |
|
6,11,34,63,72,75,76,80,98,101,105,110,114,121,131,134,145,148,150,176 |
|||||
|
|
|
|
|
|
|
|
20 ayette |
37 |
38.SAD |
|
18,20,25,26,27,28,36,42,44,46 |
|
|
10 ayette |
||
38 |
39.ZÜMER |
|
2,41 |
|
|
|
|
2 ayette |
39 |
40.MÜ'MİN |
|
51,53,78 |
|
|
|
|
3 ayette |
40 |
41.FUSSİLET |
12,16,17,18,25,27,31,39,44,45,50,51, 53 ufo |
|
13 ayette |
||||
41 |
42.ŞURA |
|
7,20,23,48,52 |
|
|
|
5 ayette |
|
42 |
43.ZUHRUF |
|
2,3,6,8,11,21,23,25,32,33,36,41,45,48,60,76,78,79 |
|
18 ayette |
|||
43 |
44.DUHAN |
|
2,3,4,5,6,12,15,16,17,28,30,32,33,37,38,39,54,58 |
|
18 ayette |
|||
44 |
45.CASİYE |
|
16,29,34 |
|
|
|
|
3 ayette |
45 |
46.AHKAF |
|
3,15,25,26,27,29,30 |
|
|
|
7 ayette |
|
46 |
47.MUHAMMED |
13,30,31 |
|
|
|
|
3 ayette |
|
47 |
48.FETİH |
|
1,8,13 |
|
|
|
|
3 ayette |
48 |
49.HUCURAT |
13 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
49 |
50.KAF |
|
4,15,16,30,36,38,43,45 |
|
|
|
8 ayette |
|
50 |
51.ZARİYAT |
35,36,37,38,40,41,47,48,49 |
|
|
9 ayette |
|||
51 |
52.TÛR |
|
20,21 |
|
|
|
|
2 ayette |
52 |
54.KAMER |
|
11,17,19,22,27,31,34,35,37,40,42,49,51 |
|
13 ayette |
|||
53 |
56.VAKIA |
|
35,57,59,64,69,73,85 |
|
|
|
7 ayette |
|
54 |
57.HADİD |
|
22,25,27 |
|
|
|
|
3 ayette |
55 |
58.MÜCADELE |
5 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
56 |
59.HAŞR |
|
21 |
|
|
|
|
1 ayette |
57 |
61.SAF |
|
14 |
|
|
|
|
1 ayette |
58 |
65.TALAK |
|
8 |
|
|
|
|
1 ayette |
59 |
66.TAHRİM |
|
12 |
|
|
|
|
1 ayette |
60 |
67.MÜLK |
|
5 |
|
|
|
|
1 ayette |
61 |
68.KALEM |
|
16,17 |
|
|
|
|
2 ayette |
62 |
69.HAKKA |
|
11,45,49 |
|
|
|
|
3 ayette |
63 |
70.MEARİC |
|
7,39 |
|
|
|
|
2 ayette |
64 |
71.NÛH |
|
1 |
|
|
|
|
1 ayette |
65 |
73.MÜZEMMİL |
5,15,16 |
|
|
|
|
3 ayette |
|
66 |
74.MÜDDESİR |
31 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
67 |
75.KIYÂMET |
18 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
68 |
76.İNSÂN |
|
2,3,4, 23 önemli, 28 |
|
|
|
5 ayette |
|
69 |
77.MÜRSELÂT |
16,18,20,23,44 |
|
|
|
5 ayette |
||
70 |
78.NEBE |
|
6, 29 önemli, 40 |
|
|
|
3 ayette |
|
71 |
80.ABESE |
|
25 |
|
|
|
|
1 ayette |
72 |
90.BELED |
|
4,8 |
|
|
|
|
2 ayette |
73 |
92.LEYL |
|
7 |
|
|
|
|
7 ayette |
74 |
94.İNŞİRAH |
|
1 |
|
|
|
|
1 ayette |
75 |
95.TİN |
|
4 |
|
|
|
|
1 ayette |
76 |
96.ALAK |
|
15,16,18 |
|
|
|
|
3 ayette |
77 |
97.KADİR |
|
1 |
|
|
|
|
1 ayette |
78 |
108.KEVSER |
1 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
Toplam : 78
sûre |
|
|
|
|
|
Toplam : |
565
ayette |
|
Listesi
çıkarılan yukarıdaki âyetlerde açıkça BİZ olarak zikrediliyor, |
|
|||||||
ayrıca
çoğul kelimelerde gizli olarak geçiyor bunlar yazılmamıştır. |
||||||||
AÇIK,
ANLAŞILIR OLARAK |
|
|
||||||
KUR'ANDA 78 SÛRE 565 ÂYETTE "'BİZ"' '"NAH NU"' İSMİ GEÇİYOR ! |
||||||||
Geri kalan 36 sûrede ise gizli ve RABB'i anlatımla kelimelerde
saklanmış çoğul olarak |
|
|||||||
"'BİZ'" geçiyor. |
||||||||
BEN
DİYE KONUŞAN : |
ALLAH, RAHMAN, HAKK, RAB |
|
|
|
|
|||
BİZ
DİYE KONUŞANLAR : |
HAKERENLER |
|
|
|
|
|
||
EBCED İLMİNDE : |
|
|
|
|
|
|||
'"NAH
NU"' (BİZ) = 108 = HAKK |
||||||||
CUNDENA (ORDULARIMIZ) =108 ='"MİZAN"' |
||||||||
(Kıyâmet
terâzisi) sayısal değerlerine çıkar. |
||||||||
KUR'AN'A GÖRE, HAKEREN'LER BUNDAN |
|
|
||||||
ESKİ EVRELERDE ERMİŞ OLAN '"ESKİLER"'dir. |
||||||||
İZMİR, 26.04.2002 |
||||||||
|
||||||||
Sûre
/Adet |
SÛRE |
|
ÂYET
NOLARI |
|
|
|
Toplam |
|
1 12 |
2.BAKARA |
|
36,59,60,106,118,119,125,130,144,155,159,211,254 |
13 ayette |
||||
68,064 |
3.ÂL-İ İMRAN |
118,140,145,179 |
|
|
|
4 ayette |
||
68,636 |
4.NİSA (KADINLAR) |
37,47,54,56,64,66,74,79,80,105,151,164 |
|
12 ayette |
||||
69,208 |
5.MAİDE (SOFRA) |
14,44,45,48,64,71 |
|
|
|
6 ayette |
||
69,781 |
6.EN'AM (SIĞIRLAR) |
9,25,38,48,53,75,84,97,98,107,108,110,111,112,126,129,146,151,152,155,159 |
||||||
70,353 |
7.ARAF (ARADAKİLER) |
7,10,27,32,41,42,51,57,58,64,83,94,96,100,117,130,133,136,137,152,160,162, |
||||||
70,925 |
|
|
163,166,168,170,171,174,183 |
|
Enam 21 ayette |
|||
71,497 |
8.ENFAL |
|
55 |
|
5 ayette |
|
Araf 29 ayette |
|
72,07 |
9.TEVBE (BERAE) |
11,52,102 |
|
7 ayette |
|
|
|
|
72,642 |
10.YUNUS |
|
13,23,61,70,73,74,87,92,104 |
9 ayette |
|
|
||
73,214 |
11.HUD |
|
15,70,81,101,104,109,121,123 |
8 ayette |
|
|
||
73,786 |
12.YUSUF |
|
2,3,15,22,56,68,75,77 |
|
8 ayette |
|
|
|
74,359 |
13.RAD |
|
37,38,42 |
|
|
3 ayette |
|
|
74,931 |
14.İBRAHİM |
5 |
|
|
1 ayette |
|
|
|
75,503 |
15.HİCR |
|
4,8,9,12,16,21,22,23,24,26,47,58,66,74,79,81,85,87,92,93,96 |
21 ayette |
||||
76,076 |
16.NAHL (KARINCA) |
36,40,41,44,63,64,89,96,101,118,123 |
|
|
11 ayette |
|||
76,648 |
17.İSRA |
|
4,8,12,15,16,31,41,45,47,55,58,60,70,74,82,83,87,89,97,101,103,105,107 |
|||||
77,22 |
|
|
|
|
|
|
|
23 ayette |
77,792 |
18.KEHF |
|
7,8,11,13,18,29,30,32,50,52,54,56,59,65,84,86,88,91,99,103 |
20 ayette |
||||
78,365 |
19.MERYEM |
7,17,21,40,49,50,52,57,68,70,74,79,83,84,98 |
|
15 ayette |
||||
78,937 |
20.TA HA |
|
21,37,47,53,55,56,68,85,102,104,113,115,117,127,132,135 |
16 ayette |
||||
79,509 |
21.ENBİYA |
|
7,8,9,11,15,16,18,29,30,44,47,51,69,70,74,76,77,78,79,80,81,82,84,88,90,94, |
|||||
80,082 |
|
|
104, 108 |
|
|
|
|
28 ayette |
80,654 |
22.HAC |
|
5,16,45,52,68 |
|
|
|
5 ayette |
|
81,226 |
23.MÜ'MİNUN |
12,17,23,30,44,49,62,71,76,90,95,97 |
|
|
13 ayette |
|||
81,798 |
24.NÛR |
|
35,46 |
|
|
|
|
2 ayette |
82,371 |
25.FURKAN |
|
11,20,31,32,33,37,45,49,57 |
|
|
9 ayette |
||
82,943 |
26.ŞUARA |
|
4,7,15,52,57,119,139,170,198,199,208,210 |
|
13 ayette |
|||
83,515 |
27.NEML |
|
4,15,50,61 |
|
|
|
|
4 ayette |
84,088 |
28.KASAS |
|
5,7,10,12,13,14,40,43,45,51,57,58,59,76,81,84 |
|
17 ayette |
|||
84,66 |
29.ANKEBUT |
3,8,15,33,34,35,44 |
|
|
|
7 ayette |
||
85,232 |
30.RUM |
|
28,35,36,47,51,59 |
|
|
|
6 ayette |
|
85,804 |
31.LOKMAN |
10,12,14,23,25 |
|
|
|
5 ayette |
||
86,377 |
32.SECDE |
|
13,14,22,23,28 |
|
|
|
5 ayette |
|
86,949 |
33.AHZAB |
|
37,45,50,73 |
|
|
|
|
4 ayette |
87,521 |
34.SEBE |
|
10,16,17,18,19,21,28,32,33,34,42,45 |
|
|
13 ayette |
||
88,093 |
35.FÂTIR |
|
9,24,27,32,36,41 |
|
|
|
6 ayette |
|
88,666 |
36.YASİN |
|
8,12 önemli,14,28,33,34,37,65,69,71,77 |
|
11 ayette |
|||
89,238 |
37.SAFFAT |
|
6,11,34,63,72,75,76,80,98,101,105,110,114,121,131,134,145,148,150,177 |
|||||
89,81 |
|
|
|
|
|
|
|
20 ayette |
90,383 |
38.SAD |
|
18,20,25,26,27,28,36,42,44,47 |
|
|
10 ayette |
||
90,955 |
39.ZÜMER |
|
3,41 |
|
|
|
|
2 ayette |
91,527 |
40.MÜ'MİN |
|
51,53,79 |
|
|
|
|
3 ayette |
92,099 |
41.FUSSİLET |
12,16,17,18,25,27,31,39,44,45,50,51, 53 ufo |
|
14 ayette |
||||
92,672 |
42.ŞURA |
|
7,20,23,48,53 |
|
|
|
5 ayette |
|
93,244 |
43.ZUHRUF |
|
2,3,6,8,11,21,23,25,32,33,36,41,45,48,60,76,78,80 |
|
18 ayette |
|||
93,816 |
44.DUHAN |
|
2,3,4,5,6,12,15,16,17,28,30,32,33,37,38,39,54,59 |
|
18 ayette |
|||
94,389 |
45.CASİYE |
|
16,29,35 |
|
|
|
|
3 ayette |
94,961 |
46.AHKAF |
|
3,15,25,26,27,29,31 |
|
|
|
7 ayette |
|
95,533 |
47.MUHAMMED |
13,30,32 |
|
|
|
|
3 ayette |
|
96,105 |
48.FETİH |
|
1,8,14 |
|
|
|
|
3 ayette |
96,678 |
49.HUCURAT |
14 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
97,25 |
50.KAF |
|
4,15,16,30,36,38,43,46 |
|
|
|
8 ayette |
|
97,822 |
51.ZARİYAT |
35,36,37,38,40,41,47,48,50 |
|
|
9 ayette |
|||
98,395 |
52.TÛR |
|
21,21 |
|
|
|
|
2 ayette |
98,967 |
54.KAMER |
|
11,17,19,22,27,31,34,35,37,40,42,49,52 |
|
14 ayette |
|||
99,539 |
56.VAKIA |
|
35,57,59,64,69,73,86 |
|
|
|
7 ayette |
|
100,11 |
57.HADİD |
|
22,25,28 |
|
|
|
|
3 ayette |
100,68 |
58.MÜCADELE |
11,526 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
101,26 |
59.HAŞR |
|
11,508 |
|
|
|
|
1 ayette |
101,83 |
61.SAF |
|
11,491 |
|
|
|
|
1 ayette |
102,4 |
65.TALAK |
|
11,473 |
|
|
|
|
1 ayette |
102,97 |
66.TAHRİM |
|
11,456 |
|
|
|
|
1 ayette |
103,55 |
67.MÜLK |
|
11,438 |
|
|
|
|
1 ayette |
104,12 |
68.KALEM |
|
11,421 |
|
|
|
|
2 ayette |
104,69 |
69.HAKKA |
|
11,45,50 |
|
|
|
|
3 ayette |
105,26 |
70.MEARİC |
|
-5,39 |
|
|
|
|
2 ayette |
105,83 |
71.NÛH |
|
-11,78 |
|
|
|
|
1 ayette |
106,41 |
73.MÜZEMMİL |
5,15,17 |
|
|
|
|
3 ayette |
|
106,98 |
74.MÜDDESİR |
5 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
107,55 |
75.KIYÂMET |
-8 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
108,12 |
76.İNSÂN |
|
2,3,4, 23 önemli, 29 |
|
|
|
5 ayette |
|
108,7 |
77.MÜRSELÂT |
16,18,20,23,45 |
|
|
|
5 ayette |
||
109,27 |
78.NEBE |
|
6, 29 önemli, 41 |
|
|
|
3 ayette |
|
109,84 |
80.ABESE |
|
-5,38 |
|
|
|
|
1 ayette |
110,41 |
90.BELED |
|
-9,96 |
|
|
|
|
2 ayette |
110,98 |
92.LEYL |
|
-14,54 |
|
|
|
|
7 ayette |
111,56 |
94.İNŞİRAH |
|
-19,12 |
|
|
|
|
1 ayette |
112,13 |
95.TİN |
|
-23,7 |
|
|
|
|
1 ayette |
112,7 |
96.ALAK |
|
15,16,19 |
|
|
|
|
3 ayette |
113,27 |
97.KADİR |
|
1 |
|
|
|
|
1 ayette |
113,85 |
108.KEVSER |
1 |
|
|
|
|
1 ayette |
|
Toplam : 78
sûre |
|
|
|
|
|
Toplam : |
566
ayette |
|
Listesi
çıkarılan yukarıdaki âyetlerde açıkça BİZ olarak zikrediliyor, |
|
|||||||
ayrıca
çoğul kelimelerde gizli olarak geçiyor bunlar yazılmamıştır. |
||||||||
AÇIK,
ANLAŞILIR OLARAK |
|
|
||||||
KUR'ANDA 78 SÛRE 565 ÂYETTE "'BİZ"' '"NAH NU"' İSMİ GEÇİYOR ! |
||||||||
Geri kalan 36 sûrede ise gizli ve RABB'i anlatımla kelimelerde
saklanmış çoğul olarak |
|
|||||||
"'BİZ'" geçiyor. |
||||||||
BEN
DİYE KONUŞAN : |
ALLAH, RAHMAN, HAKK, RAB |
|
|
|
|
|||
BİZ
DİYE KONUŞANLAR : |
HAKERENLER |
|
|
|
|
|
||
EBCED İLMİNDE : |
|
|
|
|
|
|||
'"NAH
NU"' (BİZ) = 108 = HAKK |
||||||||
CUNDENA (ORDULARIMIZ) =108 ='"MİZAN"' |
||||||||
(Kıyâmet
terâzisi) sayısal değerlerine çıkar. |
||||||||
KUR'AN'A GÖRE, HAKEREN'LER BUNDAN |
|
|
||||||
ESKİ EVRELERDE ERMİŞ OLAN '"ESKİLER"'dir. |
||||||||
İZMİR, 26.04.2002 |
MERHÛM
GİBİYİM‘MUSTAFA HUZNİ ULUĞ KIZILKEÇİLİ’
Yoksa insan, sanır mı ki kendi keyfine
bırakılır? [Kıyâmet, 36]
Çölde savrulmak için rüzgâr uman kum gibiyim
Her seher sönmek için şems gözeten mum gibiyim
Savrulursam, ya sönersem bana hiç ağlamayın;
Çünkü ben hâl-i hayatta daha merhûm gibiyim
Aziz
dost,
O gülleri kapının önünde bırak; ey aşk…
Bülbül
şeydâ ise gül perişândır. Kim kime rahmedecek?
Rabbim!
O da, ben de senin rahmetine muhtacız. Bize kan ağlatan aynı elemdir; sana
aynı nârın dibinden aynı sesle haykırıyoruz. Ukûbetine düçâr olduğumuz
takdirin, diktiği ateşten sütun etrafında birbirine dolaşmış, birbirini sokan
iki yılan gibiyiz. Lakin bir zamanlar cemalinin aydınlattığı alemde iki
sermest güvercin olduğumuzu unutmadık; Rabbim ya bu çölü o cennete çevir, ya bu
hatırayı gönlümüzden sil, zira halimiz yamandır..
Allah,
cümlenizi bizim düçâr olduğumuz dertten masun eylesin…
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar