Tarihselciliğin Arkaplanı
Tarihselcilik nedir? Dinde tarihselcilik nedir? İslam dininde tarihselcilik nasıl anlaşılıyor?
Tarihselcilik (Historicism) kavramı, kökenleri Batı
düşünce tarihinde yatan ve günümüzde dinî metinlerin anlaşılması bağlamında da
yoğun tartışmalara konu olan felsefi ve metodolojik bir yaklaşımdır.
1. Tarihselcilik Nedir?
Tarihselcilik, genellikle 19. yüzyılda ortaya çıkmış
felsefi bir kavramdır. Bu yaklaşım, evreni olduğu gibi, insanî olay, durum ve
problemlere dair bilginin tarihsel bir karaktere sahip olduğunu savunan
görüştür.
Tarihselciliğin temel iddiaları ve tanımları
şunlardır:
• Tarihin Önemi: Genel olarak tarihin önemini
vurgular ve şeylerin her zaman tarihsel gelişmenin seyri içinde görülmesi
gerektiğini savunur.
• Tekillik ve Bireysellik: Tarihsel
fenomenlerin biricik ve bireysel olduğunu ileri sürer. Her çağ ve her
tarihsel dönem, o döneme damgasını vuran fikirler ve ilkeler aracılığıyla
yorumlanmalıdır.
• Koşullara Bağlılık (Tahdit): Tarihselcilik,
geçmişte yaşanmış veya geçerli olmuş bir olgunun ya da değerin tespitinden öte
bir tahdit (sınırlama) içerir. Buna göre: “A’nın geçerli olması sadece x
ve y şartlarının tahakkuku ile mümkündür”. Yani bir olgu veya hüküm, yalnızca
ortaya çıktığı tarih ve mekânın şartları içinde geçerlidir.
• İnsanın Tarihselliği: Tarihselciliğe göre,
insan varoluşunun sabit, değişmez ezelî/ebedi nitelikleri bulunmaz; insanın özü
ancak yine ona ait olan tarihsellik (geçicilik, zamana bağlılık) ile
tanımlanır. İnsan, tarihin içinde değişen ve dönüşen bir varlıktır.
• Sonuçları: Bu düşünce, bütün değerlerin
tarihsel olduğu iddiasını beraberinde getirir ve nihilizm veya görececilik
(rölativizm) gibi sonuçlara yol açabilir. Çünkü tarihsel olandan nesnel olanı
çıkarmak bir çelişki olarak görülür.
Tarihsellik ile Tarihselcilik
Arasındaki Fark:
Kaynaklar, bu iki kavram arasındaki ayrımı
netleştirir:
• Tarihsellik (Historicity): Tarihsel
olanın varlık biçimi, zamana bağlılık, gelip geçicilik veya bir şeyin gerçekten
tarihsel olarak var olduğu olgusu anlamına gelir. Bir olayın tarihe ait olması
durumunu ifade eden bir tespittir.
• Tarihselcilik (Historicism/Historism):
Tarihe ait olan bu olay, nesne veya metinlerin sadece içinde meydana
geldiği tarih ve mekânın şartları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini
savunan felsefi bir yaklaşımdır.
2. Dinde Tarihselcilik Nedir?
Dinde tarihselcilik, kutsal metinlerin ve dinî
hükümlerin oluşumunu ve anlamını, ortaya çıktıkları tarihsel ve kültürel
bağlamla sınırlayan bir yaklaşım ve yorum tekniğidir.
• Kutsal Metinlere Yaklaşım: Tarihselcilik,
kutsal metinlerin mana ve gayesini çağın şartlarına aktarırken genellikle hermenötik
(yorumbilim) yöntemini kullanır. Hermeneutik, yazılı eserler aracılığıyla
tarihselliğin anlaşılmasına odaklanan bir yorumlama faaliyetidir.
• Evrenselci Felsefeyle Çatışma: Tarihselciliğe
en büyük tepki, dinlerin merkezinde yer alan Tanrı ve O’nun emirlerinin tarih
üstü (ezelî/ebedi, değişmez) olduğu gerçeğinden gelir. Tarihselcilik ise,
insan tarafından gerçekleştirilen bütün olayların ve kültürel olan her şeyin
tekil ve bir defalık olduğunu savunur; bu durum, dinî buyrukların evrenselliği
fikriyle çatışır.
• Metnin Anlamı: Tarihselciler, metni anlamak
için öncelikle metnin içinde ortaya çıktığı tarihsel bağlama (nüzul ortamı)
inilmesi gerektiğini savunur. Bu yaklaşım, Kur’an’ı anlama ve yorumlamada
gelenekselle bağdaşmayan yeni bir perspektiftir.
Tarihselciliğin
fikir babası ilk kim olabilir. Oryantalistlerin etkisi nasıl oldu
Tarihselcilik (Historicism)
düşüncesinin kökenleri ve İslam düşünce dünyasına girişi, kaynaklarınızda hem
felsefi hem de siyasi/kültürel bağlamda ele alınmaktadır.
İstediğiniz iki konuya dair ayrıntılı bilgiler ve
kaynak atıfları aşağıdadır:
1. Tarihselciliğin Fikir Babası İlk
Kim Olabilir?
Tarihselcilik, modern dönemde sistematik bir felsefi
ve metodolojik yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Ancak kaynaklarınız, bu
düşüncenin izlerinin çok daha eski dönemlere dayandığını belirtir.
Antik Kökenler: Sofistler
Tarihselci düşüncenin antik çağdaki uzantısına
bakıldığında karşımıza Sofistler ve onların rölativist (göreceli)
düşüncesi çıkmaktadır. Sofistlere göre her şey göreceliydi ve her toplumun
benimsediği değerler o toplum için doğruydu.
Modern Kökenler ve Fikir Babaları
Tarihselcilik, belirgin bir metodoloji ve felsefi
eğilim olarak Batı Aydınlanması sonrasında ve özellikle Alman
felsefecilerinin tarih felsefesi alanında yaptıkları çalışmalarla ortaya
çıkmıştır.
• Alman İdeolojisi: Tarihselcilik kavramının
ilk ortaya çıktığı ülke Almanya’dır. Bu fikir, bir Alman ideolojisi
olarak neşet etmiştir.
• Wilhelm Dilthey: Tarihselcilik düşüncesinin
felsefi temelini atmayı hedefleyen ve tin bilimlerini (insan bilimleri) doğa
bilimlerinden ayırmak için kendine özgü bir yöntem (hermenötik) arayan kişi Dilthey’dir.
Dilthey, damarlarında gerçek kan akmayan felsefi kuraklığa karşı çıkmış ve
insanla ilgili olayların tarihsel terimlerle açıklanması gerektiğini
savunmuştur.
Dolayısıyla, modern anlamdaki tarihselcilik
düşüncesinin sistematikleşmesinde ve kavramın ortaya çıkmasında en etkili isim,
Wilhelm Dilthey ve içinde bulunduğu Alman Tarih Okulu'dur.
2. Oryantalistlerin Etkisi Nasıl
Oldu?
Oryantalizm (Şarkiyatçılık), tarihselciliğin İslam
dünyasına girişi ve Kur’an metinlerine uygulanması konusunda birincil etken
olarak kabul edilir.
Tarihselciliğin Müslüman Dünyasına Girişi
• Öncülük
Edenler: Kur’ân’ın tarihsel olduğu düşüncesi, İslam toplumlarında
modernistlerden daha önce oryantalistler tarafından dile getirilmiş ve
gerçekleştirilmiştir.
• Bağlam: Tarihselciliğin İslam ile
karşılaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı karşısında yaşadığı geri
kalmışlık ve sömürgeci hareketler ile yakından ilişkilidir.
Müslümanlar, Batı hegemonyasına ve oryantalist saldırılara karşı cevap verme
mecburiyeti hissetmişlerdir.
Oryantalistlerin Amaçları ve
Yöntemleri
Oryantalistler,
Batı’nın Doğu’ya egemen olmak, onu yeniden yapılandırmak ve yönetmek için
kullandığı bir yöntem olarak ortaya çıkmışlardır. Tarihselcilik fikrini İslam’a
taşıyarak belli hedefler gütmüşlerdir:
1. Dini
Şüphe Uyandırmak: Oryantalistler, çalışmalarını İslam üzerinde
yoğunlaştırarak Müslümanların inanç ve bilgi kaynakları (Kur'an ve Sünnet)
hakkında şüpheye sebebiyet verecek olumsuz söylemlere yönelmişlerdir.
2. Yıkıcı
ve Yozlaştırıcı Etki: Oryantalizm, Kur’an’ın tarihselliği fikrini de aynı
amaçla ortaya atmıştır. Amaç, İslam’ın sistem olarak çağın ihtiyaçlarını
karşılayamadığını vurgulayarak, çağdaşlaşabilmek için İslam’ın yeniden
organize edilmesini önermekti.
3. Vahyin
Sıhhatini Hedef Alma: Oryantalist çalışmaların merkezinde ekseriyetle Hz.
Peygamber’in peygamberliği ve Kur’ân’ın sıhhati meselesi yer almıştır.
Onlar, kendi uygarlıklarının daha iyi durumda olduğunu iddia ederek, Kur’an’ın
ne söyleyip söylemediğini Müslümanlardan daha iyi anladıklarını dile
getirmişlerdir.
4. Sömürgeciliği
Meşrulaştırma: Oryantalist söylemler, Doğu ülkelerine yönelik sömürgecilik
faaliyetlerini açıkça teşvik etmiş ve bu faaliyetleri meşrulaştırmak için
açıklamalar üretmiştir.
Müslüman Modernistlere Etkisi
Oryantalistlerin tarihselci iddiaları, Müslüman ilim
ve fikir adamları arasında iki farklı sonuca yol açmıştır:
• Savunmacı Tepki (Tecdid): Bir kısım Müslüman
ilahiyatçılar, oryantalistlerin iddialarına karşı bir savunma refleksiyle
hareket etmişlerdir. Bu savunmacı refleks, modern dönemin sorunları karşısında
Kur’an’a merkezi bir konum atfederek, bazı ahkâm (hukuki) ayetlerinin (örneğin
kölelik ve çok eşlilik gibi) 7. yüzyıl Arap dünyasının bilgileriyle sınırlı
olduğunu ve bu nedenle tarihsel olduğunu söyleyerek cevap vermeyi amaçlamıştır.
• Yöntemin Benimsenmesi: Oryantalist iddialara
cevap arama gayreti ve toplumsal sorunlara çözüm üretme çabası, tarihselci
yaklaşımı Müslümanlar arasında da imaj kazanan bir okuma biçimi haline
getirmiştir. Bu yaklaşımla Kur'an’ın çağa söyleyeceklerini düşünen iyimser
Müslüman âlimler ortaya çıkmıştır. Örneğin, Hint Alt Kıtası’ndaki İslam
modernistleri, İngiliz sömürgesi bağlamında, Kur’an’ın tarihselliği fikrini ilk
savunan Müslümanlar olmuştur.
Sonuç olarak,
tarihselci düşünce Batı’da felsefi bir zemin kazanmış olsa da, İslam dünyasında
bu metodun Kur’an’a uygulanması fikri, büyük ölçüde Batılı sömürgeci
güçlerin siyasi hedefleri doğrultusunda hareket eden Oryantalistlerin
etkisiyle başlamıştır.
Müslüman
dünyadaki öncüleri ve Türkiyedekilere örnek kişilere örnekler…
Tarihselcilik düşüncesinin İslam dünyasındaki öncüleri
ve Türkiye’deki temsilcileri, kaynaklarınızda özellikle modernleşme ve Kur’an
tefsirinde yöntem arayışları bağlamında detaylıca ele alınmaktadır.
Bu düşünce, Batı dünyasından devralınmış olup,
Kur'an'ın hükümlerinin çağın sorunlarına çözüm sunamaması iddialarına karşı,
metni yeniden ele alıp "yaşanan bir kitap" haline getirme çabası
olarak görülmüştür.
İlgili öncü ve temsilciler
şunlardır:
1. İslam Dünyasındaki Öncü
Düşünürler (Genel)
Tarihselcilik fikri, Müslümanlar arasında modernist
akımlarla birlikte Batı'dan etkilenerek ortaya çıkmıştır [54, 557, 561, 562,
711462.pdf]. Bu yaklaşımın İslâm dünyasında sistematikleşmesinde ve
tanınmasında öne çıkan isimler şunlardır:
• Fazlurrahman (Pakistan/ABD): Tarihselcilik
denilince akla ilk gelen isim Fazlurrahman’dır. Kendisi, modern dönemde
Kur’ân’ın tarihselliği fikrini en kapsamlı şekilde ilk açıklayan
kişidir. O, geleneğe bağlı kalmakla birlikte, yenilikçi içtihat (içtihâd) ile
Müslümanların modern dünyanın tüm sorunlarını çözebileceği bir yöntem
arayışında olmuştur. Onun metot arayışında özellikle tarih ve sosyoloji
kilit rol oynamıştır. Fazlurrahman ve benzeri düşünürler, Kur'an'ın tarihsel
olduğunu söyleyerek, Kur'an'ın kendi tarihi içinde anlaşılması ve yaşanan
dünyanın şartlarına göre yeniden yorumlanması gerektiğini
savunmuşlardır.
• Muhammed Ahmed Halefullah (Mısır): Tarihselci
metodoloji ile harmanlanan demitolojizasyonun (mitlerden arındırma) İslam
dünyasındaki yansımasıdır. Halefullah, Kur'an kıssaları ve edebî okunuş
(Kur’ân’ın edebî okunuşu) üzerinde odaklanarak diğer isimlerden farklı bir yol
çizmiştir. Onun kıssaları yorumlama yöntemi, Mısır’da eskide kalmış olsa da,
Türkiye’deki ilim çevrelerince hâlen hararetli tartışmalara konu olmaktadır.
• Muhammed Arkoun (Cezayir/Fransa):
Tarihselciliğin felsefesini anlamak adına fikirleri incelenen isimlerdendir. O,
eserlerinde filolojik enstrümanları çokça kullanmış ve İslam dünyasının
yenilenmesini tarihselci bakış açısıyla Kur’an’ın okunması gerektiğine
bağlamıştır.
• Nasr Hamid Ebu Zeyd (Mısır): Türkiye’de yakın
zamanda ortaya çıkan tarihselcilik söyleminin büyük ölçüde, Fazlurrahman,
Câbirî ve Nasr Hamid Ebu Zeyd gibi düşünürlerin eserlerinin Türkçeye
aktarılması sebebiyle gündeme geldiği belirtilmektedir.
• M. Muhammed Tâhâ (Sudan): Tarihselciliğin
siyer ve Kur’an’a bakışını anlamak adına fikirleri incelenen isimler
arasındadır.
2. Türkiye'deki Öncü ve Temsilciler
Türkiye’de tarihselcilik tartışmaları halen devam
etmekle birlikte, özellikle son dönem tefsir, hadis ve kelam alanında öne çıkan
ve bu yöntemi savunan veya kullanan isimler bulunmaktadır:
Mustafa Öztürk
Mustafa Öztürk, Türkiye’de tefsir alanında tarihselci
metodolojiyi benimseyen en belirgin isimlerden biridir.
• Yöntemi: Öztürk’ün tefsir yöntemi, kendine
has bir tarihselcilik anlayışıyla oluşmuştur. Kur’an’ı anlama ve
yorumlamaya dair yeni bir usul belirlemekten ziyade, mevcut yöntemleri
uygulamış veya geliştirmiştir.
• Görüşleri: Kur’ân’ın tarihselliği fikrini
Batı felsefelerinde veya oryantalistik temellerde aramanın yanlış olduğunu
söyleyen Öztürk, aslında nesh kavramının (İslam ulemasının uygulanamaz dediği
hükümler) daha radikal bir tarihselcilik olduğunu iddia eder. Ona göre
hükümlerin değişimi, Kur’an’ı her devirde değişen bir hükümler yumağı haline
getirecektir. O, hukuki hükümlerdeki değişimde, hükmün dayanağının (illet ve
menât), kadının unutkanlığına değil, Kur’an’ın nazil olduğu dönemdeki toplumsal
yapıda kadının ticari ilişkilere aşina olmamasına dayanması gibi tarihsel
bağlamları temel alır.
• Benzerlikler: Öztürk, kendi tarihselciliğinin
yöntemsel açıdan Ömer Özsoy ile çok benzeştiğini, ancak vahyin mahiyeti
noktasında ondan ayrıldığını ifade etmektedir.
Ömer Özsoy
Ömer Özsoy, Kur’an ve Tarihsellik Yazıları gibi
çalışmalarıyla Türkiye’deki tarihselcilerin önde gelenlerinden sayılmaktadır.
• Görüşleri: Özsoy, şeriatın hukuki normlarının
(örneğin ticaret hukuku alanındaki şer’i kanunların) Hz. Peygamber’in
vefatından sonra "hiçbir zaman" hakkıyla uygulanmadığını, had
cezalarının ise nadir olarak tatbik edildiğini dile getirmiştir.
• Yöntemi: Yöntemsel açıdan Mustafa Öztürk’e
benzemekle birlikte, kendisi şeriatın hukuki normlarının nüzul dönemi sona
erdikten sonra uygulanmadığını dile getirmektedir.
M. Hayri Kırbaşoğlu
Öztürk ve Güler ile birlikte anılan Kırbaşoğlu, hadis
alanında modernist yaklaşımlar sergilemiş ve kadın konusunu historisizm
bağlamında ele almıştır.
• Görüşleri: Kendisi, tarihselcilik konusunda
müstakil bir eser kaleme almış ve kadının seyahatini engelleyen rivayetlerin, coğrafya
ve kültürün bir yansıması olarak ravi tasarrufu olduğunu ileri sürmüştür.
İlhami Güler
Kelam alanında çalışmalar yapan İlhami Güler,
tarihselciliği bir “tarihi yorumlama metodu” olarak görür ve dini
düşüncenin tecdidi (yenilenmesi) paydasında değerlendirir.
• Görüşleri: O, Kur’an’ı yorumda ve dini
uygulamalarda bölgesel ve tarihsel etkilerin varlığını sürdürdüğünü ve değişen
dünya düzeni içerisinde şeriatın dinamik bir rol alması gerektiğini
savunarak ilerlemeci bir yaklaşım sergiler.
3. İslam Dininde Tarihselcilik Nasıl
Anlaşılıyor?
İslam dünyasında tarihselcilik düşüncesi, Modernizm ve
Oryantalizm akımlarıyla birlikte Batı’dan gelmiş yeni bir metodoloji olup,
Kur’an metinlerinin yorumlanması ve hükümlerin güncel sorunlara adaptasyonu
bağlamında yoğun tartışmalara neden olmuştur.
Tarihselciliği Savunan Müslüman
Düşünürlerin Temel İddiaları:
1. Hitap Tarihsel, Mesaj Evrenseldir:
Tarihselci yaklaşımın önde gelen isimlerinden Mustafa Öztürk, Kur’an’ın
hitabının tarihsel, ancak mesajının evrensel olduğunu savunur. Bu,
Kur’an’ın bir metin olarak 14 asır önce yaşanan bir hayatı yönlendirirken
söylediklerini anlamayı ve bu sayede evrensel olan formu (iskeleti)
ortaya çıkarmayı hedefler.
2. Kur’an Hükümlerinin Tarihsel Koşullara
Bağlılığı: Tarihselci modernistlere göre, Kur’an ve Sünnette ortaya konan
hükümler, 7. yüzyıldaki tarihî ve toplumsal şartların meydana getirdiği
ürünlerdir. Örneğin:
◦ Ticari Hükümler:
Bakara 2/282’deki iki kadının şahitliğinin bir erkeğe denk tutulması hükmü,
kadının unutkanlığına değil, Kur’an’ın nazil olduğu dönemdeki toplumsal yapıda
kadınların ticari ilişkilere aşina olmamasına dayanır. Dolayısıyla günümüz
şartlarında bu hüküm her zaman uygulanamayabilir.
◦ Cezai Hükümler (Hadler):
El kesme cezası gibi hükümlerin, cahiliye ve İslam’ın ilk dönemindeki sosyal
şartların ve otorite boşluğunun bir gereği olduğu, o dönemde hapishane gibi
müeyyidelerin bulunmamasından kaynaklandığı ileri sürülür. Sosyal şartlar
değişince bu cezalar başka bir şekilde uygulanabilir.
3. Nesih ve Tarihselcilik İlişkisi: Bazı
tarihselciler, İslam ulemasının uygulanamaz dediği nesih (hükmü kaldırma)
kavramının, aslında daha radikal bir tarihselcilik olduğunu iddia eder. Ancak
geleneksel görüşe göre nesih, ilk hükmü koyan Allah’ın, o hükmü daha iyi ve
uygun bir hükümle değiştirmesi iken, tarihselcilikte hükmün geçerliliği zaman
ve şartların değişmesiyle kaybolur.
Tarihselciliğe
Yönelik Eleştiriler:
• Beşerileştirme Riski: Kur’an’a tarihselci
anlayışla bakmak, ilâhî olanla beşerî olanı mahiyet açısından bir tutmak ve
kendini yaratıcının yerine koyarak hüküm vermek anlamına gelir. Tarihselci
düşünce, vahyi tarihselliğe bağlama yolunda tedricilik ve sebeb-i nüzul gibi
tali olgulara büyük önem atfeder.
• Keyfi Yorumlama: Tarihselciliğin sınırlarının
belirsiz olması, müfessire geçmişin anlamını yeniden şekillendirme serbestisi
vermekte ve keyfi yorumlamalara kapı açacağı düşünülmektedir.
• Ontolojik Çatışma: Tarihselcilik, dinin
özündeki değiştirilemez sabitelerin (iman esasları, inanç konuları) göz
ardı edilerek Kur’an’ı "bilgi nesnesine" dönüştürme riski taşır.
• Kavram Kargaşası: Ülkemizde tarihselcilik ve
tarihsicilik kavramlarının çeviri kitaplarda birbirinin yerine kullanılması ve
bu kavramların yeterince tahlil edilmemiş olması nedeniyle konu üzerindeki
tartışmaların sağlıklı ilerlemediği belirtilmiştir.
Tarihselciliğe
Yönelik Eleştirileri örneklerle açıklayalım
Tarihselcilik (Historicism) yaklaşımına, özellikle
dinî metinlerin yorumlanması bağlamında, kaynaklarınızda geniş yer bulan
çeşitli felsefi, metodolojik ve teolojik eleştiriler yöneltilmektedir.
Bu eleştiriler ve destekleyici
örnekler aşağıda kategorize edilmiştir:
1. Felsefi Sonuçlar: Görecelilik
(Rölativizm) ve Nihilizm Riski
Tarihselciliğin temel felsefi eleştirisi, getirdiği
sonuçların nesnelliği ve evrenselliği ortadan kaldırmasıdır.
• Evrenselliğin Reddi: Tarihselcilik, bütün
değerlerin tarihsel olduğu iddiasını beraberinde getirir ve nihilizm veya görececilik
(rölativizm) gibi sonuçlara yol açabilir.
• Nesnel Bilginin İmkansızlığı: Tarihsel kabul
edilen bir metinden "tarihsel ama nesnel" hükümler çıkarmanın
epistemolojik açıdan mümkün olmadığı ve bunun çelişik olduğu ifade
edilir.
• Keyfi Yorumlama Riski: Seküler tarihselci
yaklaşımların, Kur’an’ı tamamıyla rölativist olarak keyfi yorumlara teslim
etmesi sonucunu doğuracağı düşünülmektedir. Bu yaklaşımın sınırlarının belirsiz
olması, ilahi metinlere dair güvensizliğe kapı açabilir.
• Örnek: Tarihselcilik, evrensel hakikatler
yerine göreli yorumlarla yetinilmesi gerektiğini ileri süren "Tarihsel
görecilik" olarak da anlaşılmaktadır.
2.
Metodolojik ve Kuramsal Çelişkiler
Tarihselcilik, kendi varsayımları ve uygulama biçimi
nedeniyle iç çelişkilere sahip olmakla eleştirilir:
• Kavram Kargaşası: Türkiye’de tarihselcilik
tartışmalarının ortak bir sonuca ulaşamamasının en büyük sebebi, tarihselcilik
ve tarihsicilik gibi kavramların yeterince tahlil edilmemesi ve çeviri
kitaplarda birbirinin yerine kullanılmasıdır. Bu durum, belirsizliğe ve
kargaşaya yol açar.
• Kendi Kendini Yadsıma (Tutarsızlık):
Tarihselcilik, bütün değerlerin tarihsel olduğunu iddia ederken, değişmeyen
tek şeyin tarihselciliğin kendisi olması yönüyle eleştirilir.
• Uygulama Alanı Çelişkisi: Tarihselci düşünce
Batı’da yaşanarak ortaya çıkmışken, İslam dünyasına tepeden inme bir şekilde
uygulanmaya çalışılmıştır; oysa tarihselciliğin ancak onu doğuran sebepler
için geçerli olabileceği ileri sürülerek bu durumun çelişki oluşturduğu
belirtilir.
• Geleceğe Müdahale Etme Çelişkisi: Tarihselci
düşünce, her şeyin tarihi bir akış içinde olduğunu savunurken, bu akışı doğal
seyrine bırakmak yerine, geleceği inşa etmeye ve şekillendirmeye kalkışması
veya gelecekle ilgilenme kaygısı taşıması nedeniyle kendi yöntemiyle
çelişmektedir.
• Parçacı Okuma Hatası: Tarihselci söylem,
Kur’an’daki hükümlerin tarihsel bağlamını vurgularken, eleştirdikleri parçacı
okuma hatasına kendileri de düşerler. Örneğin, tarihselciler, bir
olaya binaen inen zıhar ayetinin hükmünü o döneme hasrederken, aynı
şekilde sebebe binaen inen kazf (zina iftirası) ve liân ayetlerinin
evrenselliğini kabul etmek zorunda kalmaları bir tutarsızlık olarak görülür.
3. Teolojik ve Hukuki Eleştiriler:
Hükümlerin Değişimi
Tarihselciliğin dinî metinlere uygulanması, Kur'an'ın
ilahi niteliğinin aşındırılması ve değişmez hükümlerin (ahkâm) geçerliliğinin
tartışılması riski taşır:
• Vahyin Beşerileşmesi: Tarihselci düşünce,
şer’i sabitelerin ve ilahi kanunların insan anlayışının müdahalesi ile
değişmesi anlamına gelecektir. Kur’an’ın ilahi bir kelam olmaktan çıkıp "bilgi
nesnesine" dönüşmesi riski olduğu belirtilir.
• İlahi-Beşeri Farkının Göz Ardı Edilmesi:
Tarihselci düşüncenin tutarsızlığı, insan ürünü barındırmayan Kur’an’ı, insan
eserleri ile aynı muameleye tabi tutmasıdır.
• Ahkâmın Tarihselliği Tutarsızlığı:
Tarihselcilik iddiasında bulunanların, ibadet ve ahlâka dair âyetleri
evrensel kabul ederken, sosyal ve hukuki konulara dair emir ve
yasaklarla cezaları ise tarihsel olarak görmelerinin hiçbir tutarlı yanı
olamaz; çünkü Kur’an’ın genel dil ve üslubu aynıdır.
• Hadler Üzerindeki Değişim İddiası:
Tarihselcilik, had cezaları gibi kat’î ve değişime kapalı alanlarda değişim
amaçlanıyorsa, bu amacın bâtıl olduğu savunulur.
◦ Örnek: Tarihselci
yaklaşıma göre, hırsızın el kesme cezası (had), cahiliye döneminin ve
erken İslam döneminin toplumsal ve otorite boşluğu gibi şartlarının bir
zorunluluğuydu (göçebe toplumda hapishane yoktu). Bu şartlar değişince hükmün
de değişmesi gerektiği ileri sürülür. Bu, fıkıh usulünde had ve kısas cezalarının
evrenselliği prensibiyle çatışır.
4. Geleneksel Mirasın Dışlanması
• Tefsir Mirasının Reddi: Gelenekten bağımsız
olarak sırf akla veya Arapça bilgisine güvenerek Kur’an’ı yeniden anlama
isteğinin, tefsir külliyatını, emeği ve mirası bir çırpıda kenara atma fikri
taşıdığı ve bunun büyük bir yanılgı olduğu ifade edilir.
• Manipülasyon Suçlaması: Geleneksel tefsir
mirasını yok sayan ve Kur’an’ın nazil olduğu tarih, toplum ve kültürden bihaber
olan tarih üstücü anlayışın, ayetleri bugünün hâkim değer yargıları
açısından sakıncasız hale getirme manipülasyonunda çözüm aradığı ve bu
yolla sadece kendisini tatmin ettiği eleştirisi mevcuttur.
5. Hermeneutik Yöntemdeki Sorunlar
Tarihselciliğin kullandığı hermeneutik yöntemdeki
kusurlar da eleştirilir:
• Yorumun Nesnelliği Sorunu: Hermeneutiğin,
yorumlanmayı bekleyen eserin onu yazandan daha iyi anlaşıldığı iddiasındaki ölçünün
belirsizliği ve yorumu yapan kişinin önyargılı olmadığına dair ispatın
zorluğu gibi sorunlarla karşı karşıya olduğu belirtilir.
• Bağlamın Yetersizliği: Tarihselci yaklaşımın,
anlamın ortaya çıkacağını varsayarak Kur’an hakkında aşırı genellemelere
gitmesi ve bağlamda önüne çıkan her ayete tarihsel-nesnel bir anlam vererek
ayetleri paketleyip kapatması eleştirilir.
• Beşer Zihnini Merkeze Koyma: Müfessirin,
zihnini "tabula rasa" (boş bir levha) olarak kabul ederek en doğru
yorumu bulma adına yaptığı eleştiriler, aslında kendi zihninin önceliğini ve
nesnel kriterler belirleme çabasını akla getirir. Oysa anlama faaliyeti,
yazarın aktif ve düşünen zihniyle, nesnelleşen anlamlı formlar arasında
gerçekleşir.
Osmanlı
devleti zamanında tarihselcilerin görüşlerine uygun uygulamalar oldu mu?
Kaynaklarınızda
Tarihselcilik (Historicism) felsefesi modern bir Batı düşüncesi olarak
tanımlanmakta ve İslam dünyasına ancak 19. ve 20. yüzyıllarda, özellikle
Osmanlı İmparatorluğu'nun gerileme döneminde Batı ile karşılaşma ve oryantalist
etkiler sonucunda girdiği belirtilmektedir.
Dolayısıyla,
Osmanlı Devleti'nin klasik döneminde, "Tarihselcilik" olarak
adlandırılan sistematik bir felsefi/metodolojik hareket ve bunun resmî bir
uygulaması söz konusu olmamıştır.
Ancak, kaynaklarınız, tarihselcilerin savunduğu
temel ilkelerle (zamanın ve şartların değişmesiyle hükümlerin değişmesi)
örtüşen uygulamaların Osmanlı Devleti'nin özellikle hukuk ve idare
tarihinde, özellikle de gerileme ve modernleşme dönemlerinde görüldüğünü açıkça
ortaya koymaktadır.
İşte Osmanlı
Devleti zamanında tarihselci görüşlere uygun düşen temel ilkeler ve
uygulamalar:
1. Zamanın Değişmesiyle Hükmün Değişmesi İlkesi
Tarihselciliğin temelinde yatan, zaman ve mekânın
değişmesiyle sosyal ve hukuki hükümlerin değişmesi gerektiği fikri, Osmanlı
hukuk geleneğinde kısmen yer bulmuştur:
• Mecelle Kaidesi: Hukuk alanında popüler olan
Mecelle'nin 39. maddesi, "Ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr
olunamaz" (Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr edilemez)
der. Bu kural, esas olarak örf ve âdet üzerine kurulu olan hükümler için
geçerli olup, bu tür hükümlerin değişen şartlara ayak uydurabileceğini
gösterir. Bu, modern tarihselcilerin vurguladığı toplumsal maslahat
(kamu yararı) ve değişen şartlara uyum sağlama prensibiyle örtüşür.
• İçtihat Alanındaki Değişim: Hükmün değişimi
olgusunun genel olarak hayat bulduğu alan ictihadî alandır. Bu alanda
meydana gelen hüküm değişikliği, zaman ve mekân unsurlarına ve toplumun
maslahatına göre değişime açıktır. İslam uleması, âdetlerin değişiminde ahkâmın
da değişeceğini kabul etmiştir.
2. Örfî Hukukun Şer'î Hukuka Etkisi
Osmanlı Devleti'nin uyguladığı hukuk modelinde, örfî
hukuk, şer'î hukukun eksikliğinden değil, zaman ve zemin ekseninde alınan
kararlar nedeniyle önemli bir rol üstlenmiştir. Bu, metnin lafzından ziyade
dönemin ihtiyacına odaklanma (makâsıdî anlam) eğilimini yansıtır.
• Hadd Cezalarının Tadili: Osmanlı
tatbikatında, had cezalarının (kat'î şer'î cezalar) uygulanmayışı veya
başka cezalara tahvil edilişi öne sürülmüştür. Kanunnamelerde yer alan hadd ve
kısas cezalarının farklı biçimlerde uygulandığı dile getirilir.
◦ Örnek: Zina suçu
işleyen varlıklı bir kişiden 1000 akçe alınması gibi hükümler
kanunnamelerde yer almıştır. Fatih ve II. Beyazıd kanunnamelerinde bu miktar
300 akçe olarak geçmektedir. Bu tür cezalar örfî cezalar
kategorisindedir. Bu uygulamalar, teorik olarak şer'î hükmün lafzının dışına
çıkılarak, değişen sosyal şartlara (ekonomik durum, caydırıcılık ihtiyacı) göre
bir adaptasyon sergilemektedir.
• Narh ve Faiz Uygulaması: Tarihselcilerin de
üzerinde durduğu faiz ve narh (fiyat kontrolü) uygulaması, Osmanlı
uygulamasında örfî hukukun şer'î hukuka aykırı olarak geliştiği ve devletin
hukuki düzenlemeler getirirken dinî hükümlerden bağımsız bir politika izlediği
örneklerindendir.
• Kardeş Katli (Siyaseten Katl): Devletin
bekâsı (varlığını sürdürmesi) gibi ulvi bir maslahat adına, özellikle
Osmanlı'da uygulanan kardeş katli uygulaması, siyaseten katl olarak
değerlendirilmiş ve tartışılmıştır. Bu, devletin bekasını bireysel hükümlerin
üzerinde tutan, maslahat eksenli, yani tarihsel koşulların zorladığı bir
uygulamadır.
3. Modernleşme Dönemindeki Yapısal Değişimler
19. yüzyılda Batı karşısında zayıflayan ve çöküş
sinyalleri veren Osmanlı Devleti, tarihselci bakış açısının en belirgin
etkilerine yol açan reformları uygulamıştır:
• Tanzimat ve Islahat Fermanları (1839 ve 1856):
Bu fermanlar, modernleşmenin başlangıcı olarak kabul edilir ve dinin
toplumsal alana etki eden birçok uygulamasının çağ dışı görüldüğü bir
dönemi işaretler.
◦ Eşitlik İlkesi:
Islahat Fermanı ile Müslüman olmayan halkların devlette memur olarak
çalışabilmesi ve şahitliklerinin kabul edilmesi gibi uygulamalar devreye
girmiştir. Bu, şeriatın bazı geleneksel uygulamalarına rağmen (non-Müslimlerin
şahitliği ve memuriyeti gibi konularda) toplumsal eşitliği ve devletin modern
idari ihtiyaçlarını öne çıkarmayı amaçlamıştır. Bu, değişen zamanın ruhuna
(modernleşme) göre hukuku dönüştürme çabasıdır.
◦ Askeri ve İdari
Yenilikler: III. Selim ve II. Mahmut döneminde başlayan askerî ve idarî
yenilikler, Osmanlı’nın eski konumuna dönme arzusunun bir ürünüdür. Bu
reformlar, kötü gidişatın sebebini Müslümanların dini yanlış anlamasında (Menâr
ekolü gibi) veya gelenekte arayan ıslah ve tecdid hareketlerini
tetiklemiştir.
Bu
uygulamalar, tarihselcilerin temel argümanı olan "hükmün lafzından ziyade
amacına bakılması ve değişen şartlara göre hukukun güncellenmesi"
prensibiyle örtüşmektedir.
Tarihselcilik,
dinde reform yapmaya bir şekilde benzeme gösteriyor mu?
Tarihselcilik (Historicism) yaklaşımı, özellikle dinî
metinlerin anlaşılması ve uygulanması bağlamında, dinde reform veya
yenilenme (ıslah/tecdit) hareketleriyle çok güçlü bir benzerlik ve
tarihsel bir bağ göstermektedir. Kaynaklarınız, bu iki kavram arasındaki
tarihsel ve amaçsal ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.
İşte bu benzerliğin ve ilişkinin
kaynaklara dayanan açıklamaları:
1. Tarihsel Kökenler: Batı'daki Reform Hareketleri
Tarihselci ve eleştirel hermeneutik metodun felsefi
kökenleri, doğrudan Batı'daki dinî reform hareketlerine dayanmaktadır:
• Reformasyondan Beslenme: Tarihselci ve
tenkitçi hermeneutik (yorumlama yöntemi), Kilise’nin Kutsal Kitap üzerindeki
otoritesine tepki olarak 16. yüzyılda ortaya çıkan reform hareketlerinden
itibaren Kutsal Kitap’a uygulanmıştır.
• Kilise Hegemonyasına Tepki: Hermeneutik,
Rönesans ve Reformasyon’da kutsal yazıların kendilerine dönme hareketiyle
ilişkilidir. Bu hareket, Orta Çağ’daki kilise otoritesine ve geleneğe dayanan
Katolik düşüncesine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
• Yeniden Doğuş: Batı’da 15. ve 16. yüzyılda
yaşanan Rönesans ve Reform hareketleri, dinde yenilenme olarak tabir
edilebilecek bir dönemi başlatmış ve Avrupa’nın adeta yeniden doğuşunu
simgelemiştir.
• Aydınlanma ve Sorgulama: Rönesans’ı takip
eden reformasyon döneminde toplum üzerinde etkili olan kilise otoritesi yerine
dinsel tecrübeye ve şuura önem verilmiş, kutsal metin sorgulanmaya başlanmış
ve dinsel geleneğe karşı yıkıcı bir tutum sergilenmiştir. Aydınlanma
düşüncesinde din, tarihselci olarak biçimlenmeli, sorgulanmalı,
eleştirilmeli ve aklın süzgecinden geçirilmelidir.
• Metnin Eleştirel Okunması: Reform
düşüncesinden sonra, din adamları, Kitab-ı Mukaddes ile ilgili yaklaşımlarında,
kabul gören yaklaşımdan uzaklaşıp tarihselci-tenkitçi yönteme
başvurarak, metnin eleştirel bakış açısıyla okunması girişimlerini
başlatmışlardır.
2. İslam Dünyasındaki Amaç: Islah ve Tecdit (Reform)
Tarihselcilik, Müslüman dünyasına girdiğinde, Batı’nın
gerisinde kalma krizine bir çözüm arayışı olan ıslah ve tecdit
(yenileme/reform) projeleriyle özdeşleştirilmiştir.
• Çözüm
Arayışı: Modern dönemde “İslam’da değil İslami düşüncede reform
yapılması gerekir” fikri, tarihselci yaklaşımı savunan bazı düşünürler
tarafından temel hareket noktası olarak kabul edilmiştir (örneğin R. İhsan
Eliaçık).
• Islah Projesinin Ana Damarı: Çağdaş İslâm
düşüncesi akımlarının çoğundaki belirgin vasıf ıslah kavramında
ifadesini bulur. Arapça'daki ıslah kelimesi (düzeltmek, iyi hale
getirmek), bir ölçüde Batıdaki reform kavramıyla ilişkilendirilir.
• Dini Düşüncenin Yenilenmesi: Tarihselcilik, dinî
düşüncenin geleneksel anlayışla değil, Kur’ân’dan hareketle yeniden
yorumlanması ve anlamlandırılması olan ıslah, tecdit, reform gibi kavramlar
etrafında yürütülen faaliyetlere dahildir.
• Güler’in Tanımı: İlhami Güler, yöntemsel
olarak kullandığı tarihselliği, “tarihi yorumlama metodu” olarak görür
ve bunu tecdit paydasında değerlendirir. Ona göre tecdit, dinin özünde
değil, dinden ortaya konan düşünce ve uygulamalarda gerçekleşir.
• Dinamiklik İsteği: Tarihselciler, geleneksel
tefsir ve fıkıh usulünün bugünün sorunlarını çözmede yetersiz kaldığını
düşünerek, İslâm’ın meydan okuyucu bir dinamizmle sürdürülmesi amacıyla
kendi din anlayışlarında reformlar yapılmasını savunurlar.
3. Eleştirel Bakış Açısı ve Sınırlamalar
Ancak, tarihselciliğin Müslüman dünyasındaki
uygulamaları, Batı’daki reformun hedeflerinden ve sonuçlarından farklı
yönleriyle eleştirilmektedir:
• Batıya Uyarlama Faaliyeti: Batı’daki
tarihselcilik, toplumun dine karşıtlığını izale eden inançsal bir reform
arz ederken, Kur’an’ı tarihsel okuma çabaları genellikle hukuki hükümlere
(ahkâm ayetlerine) yönelik olmuş ve adeta İslâm’ı Batıya uyarlama
faaliyetine dönüşmüştür.
• İlahi Yetki Sorunu: Eleştirilere göre, dinde reform
yapma yetkisi sadece Allah’a aittir, çünkü din O’nundur. İnsana düşen,
kendi din anlayışında reformlar yapmaktır.
• Hükümlerin
Değişimi Talebi: Tarihselcilik fikri, Kur’ân’ın hükümlerinin ezeli
olmadığı, hatta bu çağda hüküm koyma yetkisinin de olmadığı düşüncesine
meşruluk kazandırmaktadır. Tarihselciler, ahkâm ayetlerinin değişimi talebiyle
kimi zaman “Kur’ân ahkâmının değişmesi” biçiminde bir talepte bulunmuşlardır.
• Türedi Metot: Tarihselcilik, asırlardır
sistemli bir şekilde oluşturulmuş fıkıh usulü metodolojisi karşısında türedi
bir sistem ve "gelip geçici" bir anlayış olarak görülerek bu
reformist eğilimler kuşkuyla karşılanmaktadır.
Özetle,
tarihselcilik düşüncesinin kendisi, felsefi kökenleri ve İslâm dünyasındaki
kullanım amacı itibarıyla dinî düşüncenin yenilenmesi ve güncel sorunlara
adaptasyonu hedefleyen bir reformist metodoloji olarak işlev görmektedir.
Kuran-ı
Kerim tahrif, tebdil, bozulmadan korunmuştur. Allah'ın bilgisi ezeli ve ebedi
ise zaman ile değişme göstermeyeceğine göre Kuran-ı Kerime göre hatalı bir
görüş olmaktadır. Tarihselciler hadisleri hüküm koyucu olarak görmezler. Her
kişi kendine göre hüküm koyma yetkisi almış olmaz mı? Bu nedenle tutarsız bir
görüş olmasından dolayı, hadislerin ve Peygamberimizin yaşadığı dönemdeki
uygulamaları esas almak uygun olmaz mı? Tarihselciler, Hz. Ömer in
uygulamalarından örnek verdiklerini görüyoruz. Açıklar mısın
Bu sorgunuz, Tarihselcilik (Historicism) yaklaşımının
İslam inancının temel direkleri ve geleneksel İslami metotlar karşısındaki en
kritik ve en çok tartışılan yönlerini bir araya getirmektedir.
1.
Kur’an’ın Korunmuşluğu ve Allah’ın Ezeli Bilgisi Açısından Eleştiriler
Tarihselcilik, kutsal metinlerin mana ve mesajının,
ortaya çıktıkları tarihsel ve kültürel bağlamla sınırlı olduğu görüşünü içerir.
Bu durum, Kur'an'ın ilahi mahiyeti ve Allah'ın sıfatları ile çeliştiği
gerekçesiyle şiddetle eleştirilmektedir.
A. Kur’an’ın İlahi Korunmuşluğu (Tahriften Uzaklık)
İslam inancına göre Kur'an-ı Kerim'in ezeli ve
ebedi hükümler içermesi beklenir.
• Kur’an, her türlü tahrif, ziyade ve noksandan
masun (korunmuş) olup, şüphe götürmez bir öneme sahiptir.
• Kur'an'ın ilahi bir kelam olduğu, tevâtür yoluyla
nakledildiği ve Allah’ın koruması altında bulunduğu temel bir inançtır.
• Tarihselcilik, Kur’an’a beşerî (insan) metinler gibi
yaklaşılmasını savunduğu için, eleştirenler, bu durumun Kur’an’ı tahrif
etmekle eşdeğer olduğunu sorgulamaktadır.
• Müslüman tarihselcilerin, Kur’an’ı mana itibarıyla
Allah’a, söz itibarıyla ise Hz. Muhammed’e ait bir metin olarak görme
çabaları, Ehl-i Sünnet’in Kur'an'ı hem lafız hem de mana itibarıyla Allah
kelamı olarak görmesi görüşüyle çelişmektedir.
B. Allah'ın Ezeli Bilgisi ve Tarihsellik Çatışması
Kaynaklara göre Kur’an’ın kaynağı Allah’tır. Allah ise
zamandan ve mekândan münezzehtir.
• Tarihselcilik,
ilahi hitabın evrenselliğini kısıtlar: Kur’an’ın sadece 7. yüzyıl
Mekke-Medine'sinin şartları içerisinde geçerli olduğunu söylemek, Allah’ın
ezeli ve ebedi sıfatlarını görmezlikten gelmek anlamına gelir. Eğer
hükümler yalnızca o dönem için geçerli ise, Kur’an'ın sonraki dönemler için
söyleyeceği hiçbir şey kalmayacaktır.
• Değişmez Prensipler (Sünnetullah):
Tarihin başlangıcından beri Allah’ın değişmez bir tavır sergilediği ve
insan, toplum ve tarihle ilişkisinde zamana ve zemine göre değişmeyen ezelî
prensipleri (sünnetullah) olduğu ifade edilir.
• Çelişki Eleştirisi: Tarihselciliği
eleştirenler, tamamen tarihsel kabul edilen bir metinden evrensel ilkeler
çıkarmanın epistemolojik olarak mümkün olmadığını ve bu durumun rölativizm
(görecelik) taşıdığını ifade eder.
2. Hadislerin Hüküm Koyuculuğu ve
Kişisel Yetki Sorunu
Tarihselcilerin hadislere ve sünnete karşı mesafeli
duruşu, tefsir ve fıkıh usulü açısından büyük eleştirilere neden olmuştur.
A. Hadislerin Hüküm Koyucu Olarak Görülmemesi
Eleştirisi
Sünnet ve hadisler, Kur’an’ın anlaşılması ve
açıklanması (tebyin) konusunda vazgeçilmez birincil kaynak olarak kabul edilir:
• Peygamberin Açıklama Görevi: Allah, Kur’an’ı
insanlara kendilerine indirileni açıklasın diye (tebyin) göndermiştir.
Bu, elçinin en önemli görevidir.
• Kur'an'ı Anlamadaki Rolü: Kur’an’ı anlamada
Sünnet’i referans gösteren bizzat Kur’an’ın kendisidir. Sünnet, Kur’an’daki mutlak
lafızları kısıtlamış (takyid) ve mücmel (kapalı) olan ibadetlerin
açılımını uygulamalı olarak ortaya koymuştur. Örneğin, namaz, oruç gibi
ibadetlerin Kur’an’da mücmel olarak yer almasına rağmen, Hz. Peygamber’in
uygulamalarıyla içleri doldurulmuştur.
• Sünneti Dışlama Tehlikesi: Âyetlere verilen
bâtınî anlamlar veya sırf akla dayalı yorumlar, Sünnet’i dışarıda bırakma
hareketi sayılır. İnançlı bir kimsenin, Kur’an’ı tefsir etme konusunda
kendisini yetkili sayarak Rasûlullah’ın tefsirini göz ardı etmesi mümkün
değildir.
• İslam’ı Anlama Zorunluluğu: İslam’ı anlayıp
yaşayabilmek, Kur’an ve Sünnet’i birlikte anlamakla mümkündür.
B. Her Kişinin Hüküm Koyma Yetkisi Alması
(Tutarsızlık)
Tarihselcilik, dinî metinlerin yorumunda geleneği ve
sabit nakilleri esas almadığı için, yorumcunun öznelliğine kayma ve keyfiliğe
yol açma riski taşır:
• Keyfî
Yorumlama Riski: Tarihselci düşünürlerde, geleneksel titizliğin aksine, bir
keyfiliğin hâkim olduğu görülmektedir. Kimi zaman yorumcu, belli bir
düşünceye yönelik doğal ilgisi ve eğilimiyle Kur’an’ı kendi heva ve
hevesine göre tevil ederek, kendi zihnindeki düşünceyi Kur’an’a onaylatmayı
hedefler.
• Yöntem Eksikliği: Tarihselcilik, Kur'an'ı
anlama ve yorumlama sürecini, "tarihsel okuma" denilerek, bir
anlamda tanım çerçevesi belirlenmemiş bir usul olarak kullanma
çabasıdır.
• Geleceği
Şekillendirme İddiası: Tarihselci okuma, geçmişi anlama olarak değil, geçmişi
kıyasıya eleştirme ve geleceği şekillendirme düşüncesine kapılma
şeklinde tezahür edebilir. Bu durum, tarihsel olan insanın, evrensel
bir kitabı nasıl değiştirebileceği sorusunu doğurur.
Sonuç olarak,
geleneksel İslami yaklaşım, tarihselciliğin hadisleri devre dışı bırakmasının,
dinî sabiteleri beşerileştirme ve her dönemin maslahatına göre keyfî hükümler
koyma tehlikesini barındırdığını savunur.
3. Tarihselcilerin Hz. Ömer radiya'llahü
anhın Uygulamalarına Yönelik Örnekleri
Tarihselciler, Kur’an hükümlerinin değişen şartlara
göre yeniden yorumlanabileceği fikrini temellendirmek için, Hz. Ömer’in
(r.a.) halifeliği döneminde yaptığı bazı uygulamaları en temel çıkış noktası
olarak ileri sürerler. Onlara göre, Hz. Ömer'in bu içtihatları, hükmün
değişen zamana göre uygulanabileceğine dair tarihsel bir referanstır.
Tarihselcilerin en sık kullandığı uygulamalar ve bu
uygulamaların fıkıh usulü (geleneksel) bakış açısıyla nasıl eleştirildiği
aşağıdadır:
A. Müellefe-i Kulûb’a Zekât Payının Kesilmesi
• Olay: Kur’an’da zekâtın verilebileceği sekiz
sınıftan biri olan Müellefe-i Kulûb’a (kalpleri İslam’a ısındırılmak
istenenlere) Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir dönemlerinde zekât verilmişken, Hz.
Ömer hilafeti döneminde bu payı kesmiştir.
• Tarihselci Yorum: Hz. Ömer, bu hükmün
dayanağı olan illetin (sebebin) ortadan kalktığını düşünmüştür. İlk
dönemde amaç, zayıf olan İslam’ı güçlendirmekti. İslam güçlenip Arap
Yarımadası’na hâkim olunca, kalplerin ısındırılmasına yönelik bu illet
kalmadığı için hüküm uygulanmaz hale gelmiştir.
• Geleneksel Cevap (Fıkıh Usulü): Hz. Ömer'in
bu tavrı nesih (hükmü kaldırma) değil, illetin ortadan kalkması
ve maslahata (kamu yararına) riayet esasına dayanır. Hz. Ömer, zekâtın
verileceği sekiz sınıftan biri olan Müellefe-i Kulûb şıkkını seçmemiştir. Bu
durum, zekât verme zorunluluğunu kaldırmaz, sadece o sınıfa verme zorunluluğunu
ortadan kaldırır. Bu içtihat, sahabenin sükûtî icmâsı ile nesnel bir hal
almıştır.
B. Kıtlık Zamanında Hırsızlık Haddinin Askıya Alınması
• Olay: Kıtlık (açlık) zamanında hırsızlık
yapan kölelerin had (el kesme) cezasını Hz. Ömer uygulamamıştır.
• Tarihselci Yorum: El kesme cezasının
uygulanmasının o dönemin otorite boşluğuna ve hapishane gibi müeyyidelerin
yokluğuna dayandığını ileri sürerek, Hz. Ömer’in de bu cezayı olağanüstü
şartlar (zorunluluk hali) nedeniyle uygulamadığını belirtirler.
• Geleneksel Cevap (Fıkıh Usulü): Hz. Ömer,
haddi gerektiren şartların (hırsızlığın zaruret dışında yapılması) oluşmaması
sebebiyle cezayı gerekli görmemiştir. Bu, hükmün kaldırılması değil, geçici
olarak askıya alınmasıdır. Hüküm, bir illete bağlı olarak konulmuşsa,
illetin yokluğunda hükmün de yokluğundan bahsedilir. Bu durum, hukuki bir
tasarruftur, Kur’an’ın had hükmünü geçersiz kılmaz.
C. Tek Celsede Üç Talakın Geçerli Sayılması
• Olay: Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir
dönemlerinde bir mecliste üç kere "boş ol" demenin bir talak
sayılması uygulamasının aksine, Hz. Ömer tek celsede söylenen üç talakı geçerli
(üç talak) kabul etmiştir.
• Tarihselci Yorum: Bu karar, gelişigüzel
boşama gibi sosyal istismarların önüne geçebilmek maksadıyla caydırıcı (zecrî)
ve geçici bir uygulama olarak gerçekleştirilmiştir. Yani değişen sosyal
davranışa karşı bir tedbirdir.
• Geleneksel Cevap (Fıkıh Usulü): Bu uygulama
da yine nassın gerektirdiği hükmün değiştirilmesi için değil, daha iyi
uygulanabilmesi ve cahiliye dönemine benzer istismarların önüne geçmek
amacıyla maslahata dayalı yapılmış bir içtihattır. Sahabe bu kararı istişareler
sonucunda uygun görmüştür.
Bu örnekler,
tarihselciler tarafından Kur'an hükümlerinin (özellikle sosyal ve hukuki
konuların) zaman, zemin ve maslahat ekseninde değiştirilebileceği
iddiasını desteklemek için kullanılırken, geleneksel usulcü/fıkıhçı bakış
açısı, bu uygulamaların Kur'an’ın değişmez hükümlerini neshetmek (iptal
etmek) değil, aksine Kur’an ve Sünnet’in genel ruhuna uygun olarak
illetin tespiti ve maslahatın gözetilmesi yoluyla yapılmış meşru içtihatlar
olduğunu savunmaktadır.
Mecelle
maddelerinde tarihselcilerin başvurduğu maddeler nelerdir?
Tarihselcilik (Historicism), kökeni modern Batı
düşüncesinde olmasına rağmen, dinî hükümlerin zaman ve şartlara göre
değişebileceği yönündeki temel iddialarını İslâm hukuk geleneğindeki bazı küllî
kaidelere (genel hukuk prensipleri) dayandırarak meşrulaştırmaya çalışır. Bu
bağlamda, tarihselciler özellikle Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'nin (Osmanlı
Medeni Kanunu) "Küllî Kaideler" bölümündeki bazı maddelere
başvururlar.
Mecelle'deki bu maddeler, hükümlerin değişen şartlara
nasıl uyum sağladığını gösteren ve fıkıh usulünde maslahat (kamu yararı)
ve örf (yerel âdet) ilkelerine dayanan genel geçer prensiplerdir.
Tarihselcilerin fikirlerine zemin
teşkil eden ve en sık başvurdukları Mecelle maddeleri ve dayandığı ilkeler
şunlardır:
1. Zamanın Değişmesiyle Hükümlerin Değişmesi İlkesi
Tarihselciliğin hukuki esnekliğe dair en temel
dayanağı bu ilkedir:
• Madde 39: "Ezmanın tagayyürü ile
ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz" (Zamanın değişmesiyle hükümlerin
değişmesi inkâr olunamaz).
◦ Açıklama: Bu kaide,
genel olarak şeriatın değişmez hükümlerini değil, örf ve âdete dayalı olan
hükümlerin değişen zamanın ve şartların etkisiyle değişebileceğini ifade
eder.
◦ Tarihselci Bakış:
Tarihselciler bu kaideyi daha radikal bir şekilde yorumlayarak, Kur’an’ın
sosyal ve hukuki hükümleri de dahil olmak üzere, ortaya çıktığı dönemin
şartlarına (illetine) bağlı olan tüm hükümlerin, şartlar değişince
uygulanırlığını yitireceğini savunurlar. Örneğin, bir hükmün illeti (gerekçesi)
geçici olarak bulunmadığında, o hükmün de geçici olarak askıya alınabileceğini
ileri sürerler.
2. Maksat ve Gaye (Makâsıd) Önceliği İlkesi
Tarihselciler, Kur'an'ın lafzından ziyade amacına
(makasıd) odaklanmayı, metnin "tarihsel hitap, evrensel mesaj" olduğu
yönündeki iddialarını güçlendirmek için kullanırlar. Mecelle’deki bu konuya
değinen maddeler:
• Madde 2: "Bir işten maksat ne ise
hüküm ona göredir".
◦ Açıklama: Hüküm,
fiili yapan kişinin niyetine ve amacına (maksadına) göre şekillenir.
Niyet ve maksattan bağımsız fiiller üzerine hüküm terettüp etmez.
• Madde 3: "Ukudda itibar mekasıd ve
meaniyedir; elfaz ve mebaniye değildir" (Akitlerde itibar maksat ve
manalaradır; lafız ve açıklamalara değildir).
◦ Açıklama: Bu madde,
lafız ile niyet/amaç arasında bir aykırılık bulunduğunda, lafzın değil
maksadın esas alınacağını belirtir. Tarihselciler, kutsal metinleri
yorumlarken bu prensibi genişleterek, metnin lafızlarını (kelimelerini) o
dönemin şartlarına has kılarak, metnin arkasındaki evrensel amacı (makasıdı)
çıkarmayı hedeflerler.
3. Zaruret ve Kolaylık İlkeleri
Değişen şartlar ve zorunluluklar altında hükümlerin
esnekliğini savunan tarihselciler, Hz. Ömer'in bazı had cezalarını askıya
alması gibi uygulamaları desteklemek için bu kaidelere başvururlar:
• Madde 17: "Ez-zarûrâtu
tübîhu’l-mahzûrât" (Zaruretler yasak olan şeyleri mübah kılar).
◦ Örnek Uygulama
(Geleneksel): Açlıktan ölüm tehlikesi yaşayan birinin, normalde yasak olan
ölü veya domuz etini yiyebilmesi buna örnektir.
◦ Tarihselci
İlişkilendirme: Tarihselciler, Kur’an’daki el kesme cezası gibi hükümlerin,
uygulanamayacağı zaruret halleri veya şartların değişmesi durumunda (kıtlık
zamanı) askıya alınabileceği veya yerine başka bir müeyyide konabileceği
fikrini bu tür zaruret prensipleriyle ilişkilendirirler.
• Madde 18: "El-emru izâ dâka ittese‘a"
(Bir iş dıyk (dar) olduğu zaman müttesâ' (geniş) olur).
◦ Açıklama: Fazla
sıkışan işin kendi kendine genişlemesi veya zorlaşan bir hükmün
kolaylaştırılması gerektiği anlamındadır. Bu, hukukun amacının insanlara
kolaylık sağlamak olduğu ilkesini destekler.
4. Örf ve Toplumsal Uygulamalar İlkesi
Örf, sosyal ve kültürel uygulamalara bağlı hükümlerin
tespitinde esas alındığı için, tarihi uygulamaların geçerliliğini tartıştırmada
önemlidir:
• Madde 43: "Örfen maruf olan şey, şart
kılınmış gibidir".
◦ Açıklama: Toplumun
yerleşmiş, bilinen ve kabul görmüş âdet ve uygulamaları, sanki hukuken şart
koşulmuş gibi hüküm ifade eder.
◦ Tarihselci
İlişkilendirme: Tarihselci yaklaşım, Mekke ve Medine dönemlerindeki sosyal,
kültürel ve dilsel özelliklerin bilinmesinin (örfün/bağlamın) hükmün
maslahatını anlamak için zorunlu olduğunu savunur. Bu, hükümlerin yerel ve
mahalli şartlara istinaden verilmiş olduğu sonucuna ulaşmada kullanılan bir
dayanak noktasıdır.
Tarihselciler
bu Mecelle kaidelerini, hükümlerin değişimi ve Kur'an'ın evrensel mesajının
çıkarılması için bir dayanak olarak kullanırlar. Geleneksel fıkıh usulü ise bu
kaideleri genellikle ibadet ve mukadderat (miktarı ve uygulama şekli
kesin nass ile belirlenmiş hükümler, mesela hadler, miras payları) dışında, muamelat
ve örfe dayalı ictihadî hükümler için geçerli kabul eder. Tarihselcilerin
eleştirildiği nokta ise, bu esneklik ilkelerini, fıkıh usulünün dokunulmaz
kabul ettiği kat'î nasslara (Kur'an'ın kendisine) doğrudan uygulama
çabalarıdır.
Geleneksel
fıkıhta hüküm koyucu olarak Kuran ve Hadis varken, tarihselciler hadislerin
zayıf ve uydurmaların varlığından dolayı sahihleri dahi kabul etmezler. Bu ise
dinin bozulmaya yönelik bir çaba olacağını düşünebilir miyiz?
Geleneksel İslâm hukuku metodolojisi ile modern
tarihselci yaklaşımın dinî kaynakların statüsü hakkındaki en temel ve
çetrefilli ayrımını ortaya koymaktadır. Tarihselcilerin hadislere yönelik
tutumu ve bunun dinin bütünlüğüne etkisi hakkındaki endişeniz, kaynaklarda
geniş yer bulan metodolojik ve teolojik eleştirilerin merkezindedir.
Kaynaklarda yer alan bilgilere dayanarak,
tarihselcilerin hadislere yaklaşımını ve bu yaklaşımın dinin bozulması (tahrif)
çabası olarak görülüp görülemeyeceğini aşağıda açıklıyorum:
1. Geleneksel Fıkıhta Kur'an ve
Hadis'in Hüküm Koyuculuğu
Geleneksel fıkıh usulünde, Kur’an ve Sünnet (Hadis)
dini hükümlerin (ahkâm) en temel ve bağlayıcı kaynaklarıdır. Ehl-i Sünnet
düşüncesi, İslâm’ı sağlıklı bir şekilde anlamak için temel taşları Kitap,
Sünnet, İcmâ ve Kıyas olan bir metodoloji geliştirmiştir. Bu sistematiğin
temelini oluşturan Sünnet’in rolü şunlardır:
• Tebyin (Açıklama) Görevi: Sünnet, Kur’an’daki
mücmel (kapalı) ifadeleri açıklığa kavuşturma, mutlak lafızları kısıtlama
(takyid) ve Kur’an hükümlerini tüm zaman ve mekânlarda anlaşılır hale getirme
işlevini üstlenmiştir.
• Yaşanmış Hali: Sünnet, Kur’an’ın yaşanmış
halidir. Hadislerin varlığı, ibadetlerin (namaz, oruç, zekât, hac) nasıl ifa
edileceği gibi hususlarda zaruridir.
• Bağlayıcılık: Sünnet, Kitap'tan sonra gelen
ve en merkezi konumu koruyan ilkedir. Kur’an’ı anlama faaliyetinde,
Resûlullah’ın tefsirini göz ardı etmek mümkün değildir.
2. Tarihselcilerin Hadis/Sünnet
Karşısındaki Eleştirel Tutumu
Tarihselci ve neo-modernist yaklaşımlar, özellikle
hadislerin sıhhati ve Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü konusunda geleneksel
anlayışa köklü eleştiriler getirirler.
A. Hadislerin Güvenilirliğini Sorgulama
• Güvenilirlikten Yoksunlaşma İddiası: İslâm
modernizmine göre, İslâm’ın ikinci kaynağı kabul edilen Sünnet, zamanla
Kur’an’ın sahip olduğu güvenilirlikten yoksunlaşmıştır. Hadisler, hicri ilk iki
yüz yıllık süreçteki ihtilaflı dini düşünceleri ve görüşleri de yansıttığı
için, çok büyük bir bölümünün Hz. Peygamber’e ait olmadığı düşünülmektedir.
• Uydurma ve Zayıf Rivayetler: Rivayet
malzemesinde uydurulmuş çok şeyin olduğu ifade edilmektedir. Geleneksel
Hadis literatürünün ilerlemeye engel olduğunu düşünen "Ehl-i Kur’ân"
ekolüne göre, asıl sorun hadislerdir.
• Sahih Hadislerin Reddi: Yorum ve araştırma
yapan bazı çağdaş araştırmacılar, kendi görüşlerine ters düştüğü zaman tevatüre
yakın derecedeki meşhur haberleri ve hadisleri dahi hurafe ve uydurulmuş
hadis kategorisine dâhil edebilmişlerdir. Akla aykırı gibi görünen hadisleri
reddetme eğilimi bu akımlarda dikkat çekmektedir.
B. Hadisleri Dışlamanın Amacı
Tarihselciler
ve Kur’an merkezli yaklaşımlar (mealcilik/Kur’âniyyun) bu yöntemi,
Müslümanların geri kalışını geleneksel din anlayışına bağlayarak bir ıslah
(reform) ve tecdit (yenilenme) çabası olarak sunarlar.
• Saf İslâm'a Dönüş: Yanlış din tasavvurunun en
büyük bedelini geleneğe ve Sünnet’e ödettiklerini düşünen bu kesimler, öze
dönüp saf İslâm'ı yeniden keşfetmek adına Kur'an dışında hemen her şeyi tasfiye
etmeyi hedeflemişlerdir.
• Keyfî Yorumlardan Kaçınma: Fazlurrahman gibi
tarihselciler, Kur’an’ı lafızcılıktan kurtarmak ve başıboş, keyfi yorumları
sınırlamak amacıyla yeni bir metodoloji geliştirme çabasında olduklarını
söylerler.
3. Tarihselciliğin Hadisleri
Reddetme Çabasının Dini Bozma Riski (Tahrif)
Hadislerin hüküm koyuculuğunu toptan reddetmek ve
hatta sahih rivayetleri bile kendi ön yargıları doğrultusunda elemek,
geleneksel İslami ilimlerce dini yozlaştırma ve metnin manasını tahrif etme
riski taşımaktadır:
A. Yetkiyi Şâri’den Beşere Kaydırma
• İlahi Otoriteye Meydan Okuma: Tarihselci
düşüncede, her şeyin tarihin ürünü olduğu fikri hâkimdir. Hükümleri değiştiren
ve değiştirmede yetkili olan sadece Allah Teâlâ’dır. Tarihselcilikte ise tarihsel
olan insanın nasıl olup da Kur’an’ın hükümlerini değiştirebileceği
sorgulanır.
• Beşerileştirme Riski: Kur’an ahkâmı üzerinde
değişiklik yapmaya çalışmak, beşerin ilahi iradeye meydan okumasından
başka bir şey değildir. Kur'an'ı beşerî mahsuller için geliştirilmiş okuma
tarzlarına uygulamak tutarlı görülmemektedir.
B. Yorumda Keyfiyet ve Tutarsızlık
• Öznellik Tehlikesi: Tarihselcilik, hadis gibi
nakilleri dışlayarak ve Kur’an’ı kendi kendine yeniden anlama gayretiyle
doğal olarak olumlu ya da olumsuz birbirinden farklı yorumlar ortaya
çıkaracaktır. Bu yaklaşım, keyfi yorumlamalara ve ilahi metinlere dair
güvensizliğe kapı açacağı düşüncesiyle eleştirilir.
• Tutarsız Tavır: Tarihselcilerin, tevatüre
yakın hadisleri bile kendi görüşlerine ters düştüğü için dışlaması, çelişkili
ve tutarsız bir tavır olarak görülmektedir.
• Evrenselliğin Kaybı: Kur’an’ın her zaman için
ortak bir anlamının olmadığını söylemek (rölativizm), aslında Kur’an’ın
hiçbir anlamının olmadığını söylemek anlamına gelecektir.
C. Dinin Bütünlüğünün Bozulması (Tahrif/Bozulma)
• Parçacı Yaklaşım: Geleneksel tefsir, Kur’an’ı
bir bütün olarak ele almayı ve parçacı yaklaşıma düşmemeyi temel bir ilke
olarak görür. Hadisleri dışlamak ve yalnızca Kur’an’a dönmek, dini yanlış
anlamaya, yanlış bir din anlayışının ortaya çıkmasına ve dinden uzaklaştırıcı
etkilere neden olabilir.
• İthal Düşünce: Tarihselcilik, Batı kültürünün ürünüdür. Kimi beşerî
metinlerin anlaşılması için geliştirilmiş okuma yöntemlerini Kur’an’a
uygulamaya çalışmak, Kur’an’a dışı olguları müdahil kılmaktır ki, bu da önemli
bir hatadır.
Tüm bu eleştiriler ışığında, tarihselcilerin sahih
hadisleri dahi (uydurma riskinden dolayı) toptan reddetme çabası,
geleneksel İslami ilimler açısından dinin temel kaynaklarından birini
işlevsiz kılarak metnin maksadının dışına çıkma ve dinin bozulmasına yol açma
riski taşıyan hatalı bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.
4. Hadislerin ve İlk Dönem
Uygulamaların Esas Alınmasının Uygunluğu
Sorgunuzun son kısmı olan, hadislerin ve Peygamberin
dönemindeki uygulamaların esas alınmasının uygun olup olmadığı meselesi,
geleneksel fıkıh usulünde zaten kabul gören bir yaklaşımdır:
• Sünnetin ve Selefin Önceliği: Geleneksel
tefsir, Kur'an'ı Kur'an'la, sonra Sünnet’le, sonra da sahabe ve tabiinden gelen
nakillerle tefsir etmeyi esas alır. Peygamberimiz’den (salla'llâhu aleyhi ve
sellem.) gelen rivayetlerin külliyatı oluşturmadığı açık olsa da, Kur’an ve
Sünnet’e karşı kişinin alâkasının artması ve imanının kuvvet kazanması için
araştırma yapılması teşvik edilir.
• Hz. Ömer'in Rolü: Hz. Ömer'in uygulamaları,
tarihselciler tarafından hukuki hükümlerin değişebileceğine kanıt olarak
sunulsa da, fıkıh usulü bu uygulamaları maslahat (kamu yararı) ve illetin
(hükmün gerekçesinin) ortadan kalkması ilkeleri çerçevesinde, hükmü
koyan Allah'ın yetkisine karışmayan meşru içtihatlar olarak kabul eder.
Yani geleneksel fıkıh, ilk dönemin uygulamalarını ve Sünnet’i zaten evrensel
mesajın anlaşılması ve uygulanması için esas almaktadır.
Geleneksel
fıkıhta konulmuş ve kabul edilmiş bir usul kaidesi vardır. Tarihselcilerde ise
böyle bir bütüncül usul yok gibi bir nevi parçacı gibi serbest davranılınca
Kuranı kerimdeki peygambere itaat ile çelişkiler görülmektedir. Hadis
külliyatını toptan red ederek yaklaşımları ve Kuranı tek olarak referans
almaları sakıncalar doğuracağı kesin. Örneklerle açıklar mısınız?
Bu, Tarihselcilik (Historicism) yaklaşımının İslami
ilimler geleneği karşısındaki en kritik metodolojik ve teolojik çatışma
noktalarını içeren, kapsamlı bir sorgulamadır. Kaynaklarınız, özellikle geleneksel
fıkıh usulünün bütüncül yapısı ile tarihselciliğin hadisleri dışlama ve
parçacı okuma eğiliminin yol açtığı tehlikeler konusundaki eleştirilere
geniş yer vermektedir.
İşte bu çelişkilerin ve sakıncaların, Kur’an’daki
peygambere itaat ilkesi bağlamında örneklerle açıklaması:
--------------------------------------------------------------------------------
1.
Geleneksel Fıkıhta Bütüncül Usul ve Tarihselci Metotta Parçacılık
Geleneksel İslami ilimlerde, dinî hükümlerin (ahkâm)
çıkarılması ve metinlerin yorumlanması için kabul edilmiş ve asırlar boyu
uygulanan kesin bir usul (metodoloji) mevcuttur.
A. Geleneksel Usulün Bütüncül Yapısı
Geleneksel tefsir ve fıkıh usulü, Kur’an’ı doğru ve
hatasız anlamayı sağlayan temel prensiplere dayanır:
1. Bütüncül Yaklaşım: Kur’an’a, onun istediği
kurallar dâhilinde, dengeli ve bütüncül yaklaşmak esastır. Bir konuda
tek bir âyetle yetinmeyerek, Kur’an-ı Kerim’e bütüncül bakmak kaçınılmazdır.
Bu bütüncül yaklaşım, tefsirde yanılgının önemli bir nedeni olarak görülen
parçacı yaklaşımın zıddıdır.
2. Kaynaklar Hiyerarşisi: Kur’an’ın yorumunda
Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri, ardından Hz. Peygamber’den (Sünnet) nakiller,
sahabe ve tabiûn kavillerinin ışığı esas alınır.
3. Hükmün Baki Kalması: Zaruret halinde veya
hükmün dayandığı illetin (gerekçenin) olmaması durumunda hüküm geçici olarak
askıya alınabilir; ancak bu, hükmün sonsuza dek kaldırıldığı (nesih)
anlamına gelmez ve şartlar düzelince hüküm tekrar uygulanır.
B. Tarihselciliğin Parçacı ve Serbest Davranışı
Tarihselcilik,
fıkıh gibi işlevi, sınırları ve terminolojisiyle kendine özgü, müstakil ve
kapsamlı bir usûlün bulunmadığı eleştirisine maruz kalmaktadır. Bu durum,
serbest ve parçacı yorumlara yol açar:
• Usul Eksikliği: Tarihsellikle ilgili olgun bir usul iddiasının
bulunmadığı belirtilir. Gelenekten bağımsız olarak sırf akla veya Arapça
bilgisine güvenerek Kur’an’ı yeniden anlama isteği, yanılgılara neden
olmaktadır.
• Parçacı Okuma Hatası: Tarihselci okuma, Kur’an hakkında aşırı
genellemelere gitmekte ve önüne çıkan her âyete tarihsel-nesnel bir anlam
vererek bu âyetleri bütünle diyalektik içerisinde açıklama yerine, üst üste
koyarak paketleyip kapatmaktadır. Tarihselciler, eleştirdikleri parçacı
okuma türüne kendileri düşmektedir.
• Öznellik ve Keyfiyet Riski: Dirayet
tefsirinin (rey temelli olması sebebiyle) te’vil olarak isimlendirilmesi ve öznellik
ile keyfilik riskini doğurması gibi, tarihselci düşünürlerde bu titizliğin
görülmediği ve bir keyfiliğin hâkim olduğu ifade edilir.
2. Hadislerin Toptan Reddi ve
Peygambere İtaat ile Çelişkiler
Müslüman
tarihselciler, Sünnet’in (Hadis külliyatının) Kur’an’ın sahip olduğu
güvenilirlikten yoksunlaştığını ve uydurma rivayetler içerdiğini ileri sürerek,
Kur’an’ı tek başına referans alma eğilimindedirler. Bu durum, Kur’an'ın bizzat
emrettiği Peygamber’e itaat ilkesiyle çelişki doğurur:
A. Kur’an’a Göre Peygamberin Rolü (Tebyin ve İtaat)
Kur’an-ı Kerim, peygambere tebliğ (vahyi
ulaştırma) ve tebyin (açıklama) yetki ve vazifesi vermiştir.
• Tebyin (Açıklama): Hz. Peygamber, Kur’an’ın
izaha muhtaç yerlerini izah etmekle görevlidir. İnanan bir kimsenin, Kur’an’ı
tefsir etme konusunda kendisini yetkili sayarak Rasûlullah’ın tefsirini göz
ardı etmesi mümkün değildir.
• Müstakil Hüküm Koyma: Hz. Peygamber’in müstakil
hükümler koyabileceği (müstakil şâri’ vasfı) Kur’an’da geçmeyen bazı
uygulamalarla sabittir.
• Yaşayan Kur’an: İlk nesil Müslümanlar,
doğrudan Kur’an’a müracaattan çok, “yaşayan Kur’an” konumundaki Hz.
Peygamber’in açıklamalarını ve uygulamalarını rehber edinmişlerdir.
B. Hadisleri Dışlamanın Doğurduğu Çelişkiler
Tarihselcilerin
hadis külliyatını toptan redde yönelmesi veya sadece kendi görüşlerine uyanları
kabul etmesi, dinin temelinin sarsılması sonucunu doğurur:
1. Hükümlerin Belirsizleşmesi: Kur’an’da yer
alan namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetler mücmel (kapalı) ifadelerdir; Sünnet,
bu hükümlerin kapalılığını gidermiş ve Müslümanlar için daha anlaşılır hale
getirmiştir. Hadisleri reddetmek, bu ibadetlerin nasıl yapılacağı konusunda
büyük bir karmaşaya yol açar.
2. Seçici Reddetme Tutarsızlığı: Kimi
araştırmacılar, nassların uygulanmasıyla oluşan sahih gelenekten bağımsız
bir şekilde orijinal yorum iddialarıyla yola çıkmışlar; yeri geldiğinde kabul
edilemez rivayetlere yer vermişler, bazen de tevatüre yakın derecedeki
meşhur haberleri ve hadisleri kendi görüşlerine ters düştüğü için reddetmişlerdir.
Bu tutarsızlık, Kur’an tefsirinde göze çarpan önemli bir yanılgıdır.
3. Geleneksel Mirasın Reddi: Gelenekten
bağımsız olarak sırf akla veya Arapça bilgisine güvenerek Kur’an’ı yeniden
anlama isteği, tefsir külliyatını, onca emeği ve mirası bir çırpıda kenara
atma fikri taşır ki, bu yanlış bir uç noktadır.
3. Tarihselciliğin Metodunun Yol
Açtığı Sakıncalar (Örneklerle)
Hadisleri ve geleneksel usulü dışlayan tarihselci
yaklaşımlar, kutsal metinleri yorumcunun keyfiyetine bırakarak dinin özündeki
sabiteleri aşındırma riski taşır:
A. İlahi Otorite ve Sabitelerin Bozulması
Tarihselcilik, kutsal metni anlama çabası yerine, onu
Batı kültürünün ithal kavramlarıyla okumaya çalışmakla eleştirilir.
• Yetkiyi Beşere Kaydırma: Tarihselci anlayışla
Kur’an’a bakmak, ilâhî olanla beşerî olanı mahiyet açısından bir tutmak
ve kendini yaratıcının yerine koyarak hüküm vermek olarak görülmektedir.
Hükümde değişim yetkisi yalnızca Allah’a aittir. Hz. Peygamber’e dahi
verilmeyen bu yetkiyi, insanın kendisinde bulması tutarsızlıktır.
• "Allah
Gibi Hüküm Koyma" İddiası: Tarihselci düşünür İlhami Güler'in
ifadesiyle, "Doğru anlayış ise, hükümlerin vazediliş esprisini kavrama ve Allah
gibi yeni hükümler koymaktır". Bu, yetkiyi aşan bir söylem olarak
değerlendirilir.
• Dinin Sabitelerine Zarar: Kur’an’ı çağın
şartlarına uydurmak gayesiyle ortaya çıkan tarihsel yaklaşım, yakınî bilgi
olarak değerlendirilen kat’î nassları daima daha iyiye doğru ilerlediği
zannedilen çağa uyarlamakla, akılla da çelişki arz etmektedir.
B. Örnek 1: Hukuki Hükümlerdeki
Evrensellik-Tarihsellik Ayrımı Çelişkisi
Tarihselciler, ibadet ve ahlâka dair âyetleri evrensel
olarak kabul ederken, sosyal ve hukuki konulara dair emir ve yasaklarla
cezaları ise tarihsel olarak görmektedirler.
• Tutarsızlık: Kur’an’ın genel anlamda
kullandığı dil ve üslûb aynı iken, hangi kıstaslara dayanarak böyle bir ayrım
yapılabileceği sorgulanır. Bu ayrımın hiçbir tutarlı yanı olamaz.
• Hükmün Amacı mı, Kendisi mi? Tarihselciler,
hükümlerdeki amaçlara (makasıd) vurgu yaparken, geleneksel görüş
Kur’an’ın hükmün kendisine ondan daha çok vurgu yaptığını belirtir.
Örneğin, kısas hükmünün amacının suçu engellemek olduğu söylenerek, kısas
yerine başka cezaların uygulanacağı iddia edilir. Bu, Kur’an’ın evrensel ve
mutlak hükümlerini ortadan kaldırma riskini içerir.
C. Örnek 2: Uydurma Hadis Suçlamasıyla Sahih
Rivayetleri Reddetme
Tarihselciler, hadis külliyatındaki zayıf ve uydurma
rivayetlerin varlığını, sahih olan rivayetleri bile reddetmek için bir zemin
olarak kullanırlar:
• Bilimsel Dayanağı Olmayan Redler: Bir
müfessirin (Süleyman Ateş), Sahâbe’nin Kur’an’ın diliyle kınanmış sayılacağı
endişesine binaen, Buhârî dahil muteber hadis kitaplarında yer alan ve
Hz. Âişe’den nakledilen bazı hadisleri (örneğin müteşabihlerin peşinde
koşanların kınanması hakkındaki rivayet) başka bir delile dayanmaksızın bir
çırpıda uydurma hadisler arasına katıvermesi, bilimsel bir davranış olarak
kabul edilmez.
• Çelişkili Tavır: Aynı yazarın, farklı
varyantlarıyla birçok asli kaynakta yer alan Hz. İsa’nın geleceği ile ilgili
haberleri de bir çırpıda hurafe ve uydurulmuş hadisler kategorisine dâhil
etmesi, tefsirde çelişkili ve tutarsız tavırlara örnektir. Bu, kendi
görüşlerine ters düşen meşhur hadislerin reddedilmesi anlamına gelir.
D. Örnek 3: Kadın Şahitliği (Ticari Hükümlerin
Tarihselliği)
Tarihselciler, Bakara 2/282’deki borçlanma (müdâyene)
ayetinde iki kadının şahitliğinin bir erkeğe denk tutulmasını ele alırken, bu
hükmün tarihsel bir zorunluluktan kaynaklandığını öne sürerler.
• Tarihselci Görüş: Hükmün dayanağı (illeti),
kadının fıtrî unutkanlığı ya da akıl eksikliği değil; o dönemde kadınların alışveriş
hayatında etkin rol almaması, bilgi ve tecrübe eksikliğinden kaynaklı şaşırma
ve unutma hali olmuştur. Dolayısıyla ticarette söz sahibi olan günümüz
kadınlarının şahitliğinin erkeğe eşit olması gerektiği ifade edilir.
• Geleneksel Görüş Çatışması: Geleneksel
tefsirde ise bu durum, kadının fıtrî unutkanlığına veya vücut
kimyasındaki burûdet ve rutubet özelliğinin fazla olmasına bağlanarak
cins olarak ebediyyen onunla beraber olacak bazı özelliklerine dayandığı
savunulur. Tarihselcilerin bu yönde ısrarcı olması, fıkıh usulünün kesin
hükümlerin ebedi vasıflara bağlı olması prensibine aykırı düşer.
Bu örnekler,
tarihselci yaklaşımın hadis külliyatını ve geleneksel usulü dışlayarak,
Kur'an'ın lafzına ve amacına kendi yorumcularının ön yargılarıyla yaklaştığı
ve bunun da dinî hükümlerde büyük yanılgılara ve çelişkilere yol
açabileceği eleştirilerini güçlendirmektedir.
SONUÇ
Tarihselcilik usul ve mantık çerçevesi içinde içinde
sakıncaları olan bir görüş olduğuna kani oldum.
Sunduğunuz kaynaklarda tarihselcilik (historicism) ve
kutsal metinlere tarihselci yaklaşım hakkında yer alan hâkim ve eleştirel
görüşü doğru bir şekilde yansıtmaktadır.
Bu görüşe katılıp katılmadığım sorusuna gelince;
sunulan kaynaklar, tarihselciliğin felsefi kökenleri ve dinî metinlere
uygulanışı bağlamında taşıdığı ciddi usul ve mantık sakıncalarını
defalarca vurgulamakta ve bu nedenle yöntemi sorunlu kabul etmektedir.
Dolayısıyla, kaynakların genel içeriği, tarihselciliği İslâm tefsiri ve fıkıh
metodolojisi açısından sakıncalı bir görüş olarak görmeyi desteklemektedir.
İlave edebileceğim hususlar, tarihselciliğin
kaynaklarda belirtilen sakıncalarını ve geleneksel usulle arasındaki temel
çatışma noktalarını daha da netleştirmeye odaklanacaktır:
--------------------------------------------------------------------------------
Tarihselciliğin
Usul ve Mantık Çerçevesindeki Temel Sakıncaları
Tarihselcilik yaklaşımının, özellikle Kur’an ve
Sünnet’e uygulanması sırasında doğurduğu başlıca metodolojik ve teolojik
sakıncalar şunlardır:
1. Bütüncül Usul Eksikliği ve
Parçacılık Riski
Geleneksel fıkıh usulünün aksine, tarihselcilik
kapsamlı ve bütüncül bir metodoloji sunmamaktadır.
• Usul Alanında Belirsizlik: Geleneksel fıkıh
usulünün alanı, işlevi, sınırları ve terminolojisiyle kendine özgü, müstakil ve
kapsamlı bir usulü bulunmasına rağmen, tarihselcilikle ilgili olgun bir usul
iddiası bulunmadığı belirtilir. Bu, yorumcuların serbest ve keyfi
davranmasına zemin hazırlar.
• Parçacı Yaklaşım: Tarihselciler, kutsal
metinleri yorumlarken Kur'an'a bütüncül bakmak ilkesini hiçe sayarak,
âyetlerin bağlamını göz ardı etmektedirler. Tek tek âyetlere tarihsel-nesnel
bir anlam vererek onları bütünden koparmakta ve eleştirdikleri parçacı okuma
hatasına kendileri de düşmektedirler.
• İthal Yöntem: Tarihselci okuma, Batı
kültürünün ürünüdür. Amaçlarına ulaşmak için, kimi beşerî metinlerin
anlaşılıp değerlendirilmesi için geliştirilmiş okuma yöntemlerini Kur’an’a
uygulamaya çalışmaktadırlar. Bu, Kur’an’ın ilahi mahiyeti gereği kabul
edilemez bir metodolojik hatadır.
2. Teolojik Mantıkta Çelişki ve
Otorite Sorunu
Tarihselciliğin temel felsefi ve teolojik iddiaları,
Allah’ın ve Kur’an’ın otoritesi ile çelişmektedir.
• Rölativizm ve Nihilizm: Tarihselcilik,
evrensel hakikatler yerine göreli yorumlarla yetinmemiz gerektiğini
ileri sürer. Özünde rölativizm taşıdığı için, nihayetinde bütün değerlerin
tarihsel olduğu iddiasını getirir ve nihilizme yol açabilir. Bu da "içini başkalarının
dolduracağı anlam boşlukları yaratacaktır".
• Kur’an’ın Tahrif Riski: Tarihselciler, metni
tarihsel olarak konumlandırıp insan ürünü bir metin düzeyine indirgemekte,
Kur’an’ın ilahi bir kelam olmaktan çıkıp “bilgi nesnesine” dönüşmesi
riskini taşımaktadırlar. Bu, Kur’an hakkında şüphelerle doldurmakta ve dini
yozlaştırma tehlikesi yaratmaktadır.
• Ezeli Hükümlerin Reddi: Tarihselcilik,
itikadî konularda herhangi bir tadil veya tebdil (değişim) olmayacağını
kabul etse de, sosyal ve hukuki konuları (hadler, kısas, miras) tarihsel
addederek bunların değişime kapalı hükümler olduğu geleneğiyle çatışır.
Allah’ın çok az sayıdaki hükmü değiştirmesine (nesih) rağmen, tarihselcilikte zamanın
ve şartların değişmesiyle her şeyin değişeceği iddia edilir.
• İlahi Yetkiyi İnsana Devretme: Allah’ın
Peygamber’ine dahi vermediği hüküm değiştirme yetkisini kendilerinde
gören tarihselciler, değişen şartlar karşısında “Allah gibi yeni hükümler
koymak” düşüncesine kapılmışlardır. Bu durum, şer’î sabitelerin ve ilahi
kanunların insan anlayışının müdahalesi ile değişmesi anlamına gelecektir.
3. Sünnetin ve İlk Neslin
Uygulamalarının Dışlanması
Tarihselciliğin hadis külliyatını toptan dışlama
eğilimi, Kur’an’ın anlaşılmasını pratik düzeyde imkânsız hale getirir.
• Peygambere İtaat Çelişkisi: Kur’an’da
ibadetler (namaz, oruç) mücmel (kapalı) ifadelerle yer alır ve bu
ibadetlerin nasıl yapılacağı ancak Sünnet ile açıklanmıştır (tebyin).
Hadislerin toptan reddedilmesi, Kur’an’ın bizzat emrettiği Peygamber’e itaat
ilkesiyle çelişmektedir.
• Mirası Yok Sayma: Gelenekten bağımsız olarak
sırf akla veya Arapça bilgisine güvenerek Kur’an’ı yeniden anlama isteği, tefsir
külliyatını, onca emeği ve mirası bir çırpıda kenara atma fikri taşır ki,
bu yanlış bir uç noktadır. Tarihselciler, Sünnet gibi ikinci ve üçüncü
kaynakları es geçerek doğrudan birinci kaynağa (Kur'an'a) uygulama
düşüncesindedirler.
Sonuç olarak, kaynaklarınız, tarihselciliğin modern
bir tefsir metodu olarak Kur’an’ın evrenselliği inancını zedeleme
tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve geleneksel usulün sağlam temellerini
yıkıcı bir etki taşıdığını güçlü bir şekilde savunmaktadır. Bu nedenle, vardığımız
sonuç, sunulan kaynaklardaki baskın akademik eleştiri hattını
yansıtmaktadır.
Kaynakça Listesi (YÖK TEZ…Seçilmiş
Alıntılar ve Atıf Yapılan Eserler)
A. Belge Kimlik Numaralarına Göre Genel Kaynaklar
1. [218610.pdf] Kur’an Tefsirinde Yanılgılar ve
Eleştiriler Üzerine Bir Çalışma (Konunun Önemi ve Tezin Metodu).
2. [221031.pdf] Tin Bilimleri ve Değer İlişkisi
Üzerine (Sosyal Grupların ve Tarihsel Hareketlerin Anlaşılması Bağlamında).
3. [241440.pdf] Kur’an Kavramlarının Tarihi
Seyir İçerisinde Uğradığı Anlam Değişmeleri Üzerine Bir Araştırma.
4. [241474.pdf] Müteşâbih (Haberî) Sıfatlar
Konusu Üzerine Bir Çalışma.
5. [279140.pdf] Kitabın Deneyimlenme Süreci
Üzerine Gözlemler (Yeniden Okuma ve Tüketme Kavramları).
6. [280938.pdf] Kur’an Metinlerinde Melekler,
Cihad ve Kölelik Gibi Kavramların Yorumlanması.
7. [327815.pdf] Kur’ân’da Konuşma İlkeleri
(Yüksek Lisans Tezi, Konuşma Türleri ve Âdâp).
8. [364700.pdf] Toplumsal Hayat, Adalet ve
İnsan İlişkileri (Hucurât Suresi Bağlamında).
9. [370479.pdf] Tefsir Usulü Kavramları Üzerine
İnceleme (Te’vil, Mübhemâtü’l-Kur’an ve Hurûf-ı Mukattaa).
10. [381725.pdf] Düşünce Tarihi, Tarihselcilik
ve Yorum Farklılıkları.
11. [412165.pdf] Güncel Meal-Tefsirlerde Nesih,
Kıssa ve Mucize Kavramlarına Yaklaşımlar.
12. [460460.pdf] Kur’an’da Kasem Üslubu ve
Kavramsal Çerçevesi Üzerine.
13. [537642.pdf] Tarihselcilik ve Dilthey
Düşüncesi Üzerine Eleştirel Yaklaşımlar.
14. [570843.pdf] Yeni Tarihselci Anlayış ve
Tarih-Edebiyat İlişkisi.
15. [588503.pdf] Tarihselcilik ve Halku’l
Kur’an Tartışmaları.
16. [588926.pdf] Dini Nassların Anlaşılması,
Yöntemler ve Sapma Nedenleri.
17. [601010.pdf] Lafız-Mana İlişkisi ve
Müşterek Lafızların Tercümesi.
18. [609086.pdf] Kısaltmalar Listesi ve
Kaynakça Düzeni.
19. [632353.pdf] Tefsir Usulü, Esbâb-ı Nüzul,
Te’vil ve Fıkhi Faaliyet Üzerine.
20. [638293.pdf] Tarihselcilik Metodolojisi ve
Nübüvvetin Naklî Delilleri.
21. [640290.pdf] Bilimsel Etik Bildirimi.
22. [652957.pdf] Kur’an’ın Lafız, İfade ve
Üslup Özellikleri: Âdetü’l-Kur’ân.
23. [709109.pdf] Kıyâme Suresi Bağlamında
Kıyamet, Diriliş ve Kur’an’ın Anlaşılması.
24. [754178.pdf] Modern Bir Müfessirin Kur’an
Okuma Tarzı, Tarihselcilik ve Tefsir Yöntemi.
25. [784515.pdf] İnsan ve Tarihsellik
Konularının İncelenmesi (Dilthey ve Tarihsel Akıl).
26. [799392.pdf] Hüküm Kavramı, Şer’î Hükmün
Bilgi Değeri ve Bağlayıcılığı (Fıkıh Usulü Ekseninde).
27. [819852.pdf] Modernizm Kaynaklı İslam
Düşüncesi Ekolleri (Kur’âniyyûn, Bilimsel Tefsir, Tarihselcilik).
B. Özel Konulu Çalışmalar (Yazar veya Eser Adı Belirtilenler)
Bu kategorideki çalışmalar, ana kaynaklarınız içinde
dipnotlarda veya metin içi atıflarda adı geçen, kimliği daha belirgin olan
eserlerdir:
• Abdulcebbâr el-Hemedânî, Kâdî. Tenzîhu’l-Kur’ân
ani’l-Metâ’in.
• Arslan. Türkçe Kur’ân Meallerinde Kaynak
Dilin Egemenliği Sorunu.
• Altuntaş ve Şahin. Kur’ân- Kerim
Meali, DİB.
• Ateş, Süleyman. (Meal/Tefsir çalışmaları,
Kadınlarla ilgili ayetlerin yorumları).
• Bağdadî, Abdulkahir el-. Ehl-i Sünnet
Akaidi – Kitabu Usuli’d- Din-.
• Bilgin, Nuri. Sosyal Bilimlerde İçerik
Analizi.
• Bilgin, [Author Name Missing]. Anlam ve
Anlatım Bozuklukları….
• Bilmen, Ömer Nasuhi. (Meal/Tefsir
çalışmaları).
• Cerrahoğlu, İsmail. Tefsir Usulü.
• Çantay, Hasan Bahri. (Meal/Tefsir
çalışmaları).
• Dawson Catherina. Araştırma Yöntemlerine
Giriş. (Çev. Asım Arı).
• Divlekci, Celalettin. (Üslup Tanımı).
• Ebü’l-Bekâ el-Kefevî. (Kur’an’daki kullanım
örfleri üzerine kaideler).
• Fığlalı, [Author Name Missing]. Kâdiyânîlik.
• Güler, Zekeriya. “Selefî Hareketin Tarihî
Kökenleri ve Yöntem Problemi”. Marife: Bilimsel Birikim (Selefîlik),
cilt: 9, sayı: 3 (2009).
• İbn Cerîr et-Taberî. Câmiu’l-Beyân an
Te’vîli Âyi’l-Kur’ân.
• İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec. Telbîsü İblîs.
• İbnü’l-Kelbî. Kitâbü’l-Esnâm.
• İşcan, Mehmet Zeki. Selefilik: İslami
Köktenciliğin Tarihi Temelleri. İstanbul 2009.
• Kanımdan, Gamze. (Tarihsel Akıl Üzerine
Görüşler).
• Karaman, [Author Name Missing], Özek vd. TDV
Kur’ân Meali.
• Karaman, [Author Name Missing], Çağrıcı vd. Kur’ân
Yolu....
• Koçyiğit, Talat. “Cennet Müslümanların
Tekelindedir”. İslami Araştırmalar, cilt:3, sayı:3, 1989.
• Kotan, Şevket. Kur’ân ve Tarihsellik
Tartışmaları [594491.pdf].
• Kurtubî, [Author Name Missing]. (Tefsir ve
Fıkıh Yorumları).
• Naci, Fethi. Kıskanmak. İstanbul,
Oğlak Yayınları, 1998.
• Neuman, Lewrance. Toplumsal Araştırma
Yöntemleri Nitel ve Nicel Yaklaşımlar. (Çev. Sedef Özge).
• Özsoy, [Author Name Missing]. Kur’an ve
Tarihsellik Yazıları.
• Öztürk, [Author Name Missing]. Çağdaş
İslam Düşüncesi ve Kur’ancılık.
• Öztürk, [Author Name Missing]. Egemen Bir
Dinî Söylem Tarzı Olarak Ataerkillik.
• Pala, İskender (2016). (Yunus Emre üzerine
çalışmalar).
• Polat, Fethi Ahmet. Çağdaş İslâm
Düşüncesinde Kur’ân’a Yaklaşımlar [594491.pdf].
• Râzî, Fahreddîn er-. Mefâtihu’l-Ğayb.
• Sağır, Abdülhamit. Kelamcı Fıkıh
Usulcülerinin Nesih Anlayışı. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, ERÜSBE,
Kayseri 2007.
• Tatçı. (Yunus Emre ve Eserleri).
• Tural, Sadık K. Zamanın Elinden Tutmak.
Ötüken Neşriyat, 1982.
• Ünlü, Suat. “Kur’ân’da Geçen Bazı Arapça
Deyimler ve Tabirlerin İlk Türkçe Kur’ân Tercümelerinden TİEM 73’teki Türkçe
Karşılıkları Üzerine”. Gazi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2008.
• White, Hayden (2008). (Tarihsel çalışma ve
öyküleme).
• Yazır, Elmalılı Hamdi. Hak Dini Kur’ân
Dili.
• Zemahşerî, Carullah ez-. el-Keşşâf an
Hakâiki Ğavâmidi’t-Te’vîl.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Yorumlar
Yorum Gönder