Print Friendly and PDF

Yayınlar


Tarihselciliğin Arkaplanı

Bunlarada Bakarsınız

 

Tarihselcilik nedir? Dinde tarihselcilik nedir? İslam dininde tarihselcilik nasıl anlaşılıyor?

Tarihselcilik (Historicism) kavramı, kökenleri Batı düşünce tarihinde yatan ve günümüzde dinî metinlerin anlaşılması bağlamında da yoğun tartışmalara konu olan felsefi ve metodolojik bir yaklaşımdır.

1. Tarihselcilik Nedir?

Tarihselcilik, genellikle 19. yüzyılda ortaya çıkmış felsefi bir kavramdır. Bu yaklaşım, evreni olduğu gibi, insanî olay, durum ve problemlere dair bilginin tarihsel bir karaktere sahip olduğunu savunan görüştür.

Tarihselciliğin temel iddiaları ve tanımları şunlardır:

Tarihin Önemi: Genel olarak tarihin önemini vurgular ve şeylerin her zaman tarihsel gelişmenin seyri içinde görülmesi gerektiğini savunur.

Tekillik ve Bireysellik: Tarihsel fenomenlerin biricik ve bireysel olduğunu ileri sürer. Her çağ ve her tarihsel dönem, o döneme damgasını vuran fikirler ve ilkeler aracılığıyla yorumlanmalıdır.

Koşullara Bağlılık (Tahdit): Tarihselcilik, geçmişte yaşanmış veya geçerli olmuş bir olgunun ya da değerin tespitinden öte bir tahdit (sınırlama) içerir. Buna göre: “A’nın geçerli olması sadece x ve y şartlarının tahakkuku ile mümkündür”. Yani bir olgu veya hüküm, yalnızca ortaya çıktığı tarih ve mekânın şartları içinde geçerlidir.

İnsanın Tarihselliği: Tarihselciliğe göre, insan varoluşunun sabit, değişmez ezelî/ebedi nitelikleri bulunmaz; insanın özü ancak yine ona ait olan tarihsellik (geçicilik, zamana bağlılık) ile tanımlanır. İnsan, tarihin içinde değişen ve dönüşen bir varlıktır.

Sonuçları: Bu düşünce, bütün değerlerin tarihsel olduğu iddiasını beraberinde getirir ve nihilizm veya görececilik (rölativizm) gibi sonuçlara yol açabilir. Çünkü tarihsel olandan nesnel olanı çıkarmak bir çelişki olarak görülür.

Tarihsellik ile Tarihselcilik Arasındaki Fark:

Kaynaklar, bu iki kavram arasındaki ayrımı netleştirir:

Tarihsellik (Historicity): Tarihsel olanın varlık biçimi, zamana bağlılık, gelip geçicilik veya bir şeyin gerçekten tarihsel olarak var olduğu olgusu anlamına gelir. Bir olayın tarihe ait olması durumunu ifade eden bir tespittir.

Tarihselcilik (Historicism/Historism): Tarihe ait olan bu olay, nesne veya metinlerin sadece içinde meydana geldiği tarih ve mekânın şartları içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini savunan felsefi bir yaklaşımdır.

2. Dinde Tarihselcilik Nedir?

Dinde tarihselcilik, kutsal metinlerin ve dinî hükümlerin oluşumunu ve anlamını, ortaya çıktıkları tarihsel ve kültürel bağlamla sınırlayan bir yaklaşım ve yorum tekniğidir.

Kutsal Metinlere Yaklaşım: Tarihselcilik, kutsal metinlerin mana ve gayesini çağın şartlarına aktarırken genellikle hermenötik (yorumbilim) yöntemini kullanır. Hermeneutik, yazılı eserler aracılığıyla tarihselliğin anlaşılmasına odaklanan bir yorumlama faaliyetidir.

Evrenselci Felsefeyle Çatışma: Tarihselciliğe en büyük tepki, dinlerin merkezinde yer alan Tanrı ve O’nun emirlerinin tarih üstü (ezelî/ebedi, değişmez) olduğu gerçeğinden gelir. Tarihselcilik ise, insan tarafından gerçekleştirilen bütün olayların ve kültürel olan her şeyin tekil ve bir defalık olduğunu savunur; bu durum, dinî buyrukların evrenselliği fikriyle çatışır.

Metnin Anlamı: Tarihselciler, metni anlamak için öncelikle metnin içinde ortaya çıktığı tarihsel bağlama (nüzul ortamı) inilmesi gerektiğini savunur. Bu yaklaşım, Kur’an’ı anlama ve yorumlamada gelenekselle bağdaşmayan yeni bir perspektiftir.

Tarihselciliğin fikir babası ilk kim olabilir. Oryantalistlerin etkisi nasıl oldu

Tarihselcilik (Historicism) düşüncesinin kökenleri ve İslam düşünce dünyasına girişi, kaynaklarınızda hem felsefi hem de siyasi/kültürel bağlamda ele alınmaktadır.

İstediğiniz iki konuya dair ayrıntılı bilgiler ve kaynak atıfları aşağıdadır:

1. Tarihselciliğin Fikir Babası İlk Kim Olabilir?

Tarihselcilik, modern dönemde sistematik bir felsefi ve metodolojik yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Ancak kaynaklarınız, bu düşüncenin izlerinin çok daha eski dönemlere dayandığını belirtir.

Antik Kökenler: Sofistler

Tarihselci düşüncenin antik çağdaki uzantısına bakıldığında karşımıza Sofistler ve onların rölativist (göreceli) düşüncesi çıkmaktadır. Sofistlere göre her şey göreceliydi ve her toplumun benimsediği değerler o toplum için doğruydu.

Modern Kökenler ve Fikir Babaları

Tarihselcilik, belirgin bir metodoloji ve felsefi eğilim olarak Batı Aydınlanması sonrasında ve özellikle Alman felsefecilerinin tarih felsefesi alanında yaptıkları çalışmalarla ortaya çıkmıştır.

Alman İdeolojisi: Tarihselcilik kavramının ilk ortaya çıktığı ülke Almanya’dır. Bu fikir, bir Alman ideolojisi olarak neşet etmiştir.

Wilhelm Dilthey: Tarihselcilik düşüncesinin felsefi temelini atmayı hedefleyen ve tin bilimlerini (insan bilimleri) doğa bilimlerinden ayırmak için kendine özgü bir yöntem (hermenötik) arayan kişi Dilthey’dir. Dilthey, damarlarında gerçek kan akmayan felsefi kuraklığa karşı çıkmış ve insanla ilgili olayların tarihsel terimlerle açıklanması gerektiğini savunmuştur.

Dolayısıyla, modern anlamdaki tarihselcilik düşüncesinin sistematikleşmesinde ve kavramın ortaya çıkmasında en etkili isim, Wilhelm Dilthey ve içinde bulunduğu Alman Tarih Okulu'dur.

2. Oryantalistlerin Etkisi Nasıl Oldu?

Oryantalizm (Şarkiyatçılık), tarihselciliğin İslam dünyasına girişi ve Kur’an metinlerine uygulanması konusunda birincil etken olarak kabul edilir.

Tarihselciliğin Müslüman Dünyasına Girişi

Öncülük Edenler: Kur’ân’ın tarihsel olduğu düşüncesi, İslam toplumlarında modernistlerden daha önce oryantalistler tarafından dile getirilmiş ve gerçekleştirilmiştir.

Bağlam: Tarihselciliğin İslam ile karşılaşması, Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı karşısında yaşadığı geri kalmışlık ve sömürgeci hareketler ile yakından ilişkilidir. Müslümanlar, Batı hegemonyasına ve oryantalist saldırılara karşı cevap verme mecburiyeti hissetmişlerdir.

Oryantalistlerin Amaçları ve Yöntemleri

Oryantalistler, Batı’nın Doğu’ya egemen olmak, onu yeniden yapılandırmak ve yönetmek için kullandığı bir yöntem olarak ortaya çıkmışlardır. Tarihselcilik fikrini İslam’a taşıyarak belli hedefler gütmüşlerdir:

1. Dini Şüphe Uyandırmak: Oryantalistler, çalışmalarını İslam üzerinde yoğunlaştırarak Müslümanların inanç ve bilgi kaynakları (Kur'an ve Sünnet) hakkında şüpheye sebebiyet verecek olumsuz söylemlere yönelmişlerdir.

2. Yıkıcı ve Yozlaştırıcı Etki: Oryantalizm, Kur’an’ın tarihselliği fikrini de aynı amaçla ortaya atmıştır. Amaç, İslam’ın sistem olarak çağın ihtiyaçlarını karşılayamadığını vurgulayarak, çağdaşlaşabilmek için İslam’ın yeniden organize edilmesini önermekti.

3. Vahyin Sıhhatini Hedef Alma: Oryantalist çalışmaların merkezinde ekseriyetle Hz. Peygamber’in peygamberliği ve Kur’ân’ın sıhhati meselesi yer almıştır. Onlar, kendi uygarlıklarının daha iyi durumda olduğunu iddia ederek, Kur’an’ın ne söyleyip söylemediğini Müslümanlardan daha iyi anladıklarını dile getirmişlerdir.

4. Sömürgeciliği Meşrulaştırma: Oryantalist söylemler, Doğu ülkelerine yönelik sömürgecilik faaliyetlerini açıkça teşvik etmiş ve bu faaliyetleri meşrulaştırmak için açıklamalar üretmiştir.

Müslüman Modernistlere Etkisi

Oryantalistlerin tarihselci iddiaları, Müslüman ilim ve fikir adamları arasında iki farklı sonuca yol açmıştır:

Savunmacı Tepki (Tecdid): Bir kısım Müslüman ilahiyatçılar, oryantalistlerin iddialarına karşı bir savunma refleksiyle hareket etmişlerdir. Bu savunmacı refleks, modern dönemin sorunları karşısında Kur’an’a merkezi bir konum atfederek, bazı ahkâm (hukuki) ayetlerinin (örneğin kölelik ve çok eşlilik gibi) 7. yüzyıl Arap dünyasının bilgileriyle sınırlı olduğunu ve bu nedenle tarihsel olduğunu söyleyerek cevap vermeyi amaçlamıştır.

Yöntemin Benimsenmesi: Oryantalist iddialara cevap arama gayreti ve toplumsal sorunlara çözüm üretme çabası, tarihselci yaklaşımı Müslümanlar arasında da imaj kazanan bir okuma biçimi haline getirmiştir. Bu yaklaşımla Kur'an’ın çağa söyleyeceklerini düşünen iyimser Müslüman âlimler ortaya çıkmıştır. Örneğin, Hint Alt Kıtası’ndaki İslam modernistleri, İngiliz sömürgesi bağlamında, Kur’an’ın tarihselliği fikrini ilk savunan Müslümanlar olmuştur.

Sonuç olarak, tarihselci düşünce Batı’da felsefi bir zemin kazanmış olsa da, İslam dünyasında bu metodun Kur’an’a uygulanması fikri, büyük ölçüde Batılı sömürgeci güçlerin siyasi hedefleri doğrultusunda hareket eden Oryantalistlerin etkisiyle başlamıştır.

 

Müslüman dünyadaki öncüleri ve Türkiyedekilere örnek kişilere örnekler…

Tarihselcilik düşüncesinin İslam dünyasındaki öncüleri ve Türkiye’deki temsilcileri, kaynaklarınızda özellikle modernleşme ve Kur’an tefsirinde yöntem arayışları bağlamında detaylıca ele alınmaktadır.

Bu düşünce, Batı dünyasından devralınmış olup, Kur'an'ın hükümlerinin çağın sorunlarına çözüm sunamaması iddialarına karşı, metni yeniden ele alıp "yaşanan bir kitap" haline getirme çabası olarak görülmüştür.

İlgili öncü ve temsilciler şunlardır:

1. İslam Dünyasındaki Öncü Düşünürler (Genel)

Tarihselcilik fikri, Müslümanlar arasında modernist akımlarla birlikte Batı'dan etkilenerek ortaya çıkmıştır [54, 557, 561, 562, 711462.pdf]. Bu yaklaşımın İslâm dünyasında sistematikleşmesinde ve tanınmasında öne çıkan isimler şunlardır:

Fazlurrahman (Pakistan/ABD): Tarihselcilik denilince akla ilk gelen isim Fazlurrahman’dır. Kendisi, modern dönemde Kur’ân’ın tarihselliği fikrini en kapsamlı şekilde ilk açıklayan kişidir. O, geleneğe bağlı kalmakla birlikte, yenilikçi içtihat (içtihâd) ile Müslümanların modern dünyanın tüm sorunlarını çözebileceği bir yöntem arayışında olmuştur. Onun metot arayışında özellikle tarih ve sosyoloji kilit rol oynamıştır. Fazlurrahman ve benzeri düşünürler, Kur'an'ın tarihsel olduğunu söyleyerek, Kur'an'ın kendi tarihi içinde anlaşılması ve yaşanan dünyanın şartlarına göre yeniden yorumlanması gerektiğini savunmuşlardır.

Muhammed Ahmed Halefullah (Mısır): Tarihselci metodoloji ile harmanlanan demitolojizasyonun (mitlerden arındırma) İslam dünyasındaki yansımasıdır. Halefullah, Kur'an kıssaları ve edebî okunuş (Kur’ân’ın edebî okunuşu) üzerinde odaklanarak diğer isimlerden farklı bir yol çizmiştir. Onun kıssaları yorumlama yöntemi, Mısır’da eskide kalmış olsa da, Türkiye’deki ilim çevrelerince hâlen hararetli tartışmalara konu olmaktadır.

Muhammed Arkoun (Cezayir/Fransa): Tarihselciliğin felsefesini anlamak adına fikirleri incelenen isimlerdendir. O, eserlerinde filolojik enstrümanları çokça kullanmış ve İslam dünyasının yenilenmesini tarihselci bakış açısıyla Kur’an’ın okunması gerektiğine bağlamıştır.

Nasr Hamid Ebu Zeyd (Mısır): Türkiye’de yakın zamanda ortaya çıkan tarihselcilik söyleminin büyük ölçüde, Fazlurrahman, Câbirî ve Nasr Hamid Ebu Zeyd gibi düşünürlerin eserlerinin Türkçeye aktarılması sebebiyle gündeme geldiği belirtilmektedir.

M. Muhammed Tâhâ (Sudan): Tarihselciliğin siyer ve Kur’an’a bakışını anlamak adına fikirleri incelenen isimler arasındadır.

2. Türkiye'deki Öncü ve Temsilciler

Türkiye’de tarihselcilik tartışmaları halen devam etmekle birlikte, özellikle son dönem tefsir, hadis ve kelam alanında öne çıkan ve bu yöntemi savunan veya kullanan isimler bulunmaktadır:

Mustafa Öztürk

Mustafa Öztürk, Türkiye’de tefsir alanında tarihselci metodolojiyi benimseyen en belirgin isimlerden biridir.

Yöntemi: Öztürk’ün tefsir yöntemi, kendine has bir tarihselcilik anlayışıyla oluşmuştur. Kur’an’ı anlama ve yorumlamaya dair yeni bir usul belirlemekten ziyade, mevcut yöntemleri uygulamış veya geliştirmiştir.

Görüşleri: Kur’ân’ın tarihselliği fikrini Batı felsefelerinde veya oryantalistik temellerde aramanın yanlış olduğunu söyleyen Öztürk, aslında nesh kavramının (İslam ulemasının uygulanamaz dediği hükümler) daha radikal bir tarihselcilik olduğunu iddia eder. Ona göre hükümlerin değişimi, Kur’an’ı her devirde değişen bir hükümler yumağı haline getirecektir. O, hukuki hükümlerdeki değişimde, hükmün dayanağının (illet ve menât), kadının unutkanlığına değil, Kur’an’ın nazil olduğu dönemdeki toplumsal yapıda kadının ticari ilişkilere aşina olmamasına dayanması gibi tarihsel bağlamları temel alır.

Benzerlikler: Öztürk, kendi tarihselciliğinin yöntemsel açıdan Ömer Özsoy ile çok benzeştiğini, ancak vahyin mahiyeti noktasında ondan ayrıldığını ifade etmektedir.

Ömer Özsoy

Ömer Özsoy, Kur’an ve Tarihsellik Yazıları gibi çalışmalarıyla Türkiye’deki tarihselcilerin önde gelenlerinden sayılmaktadır.

Görüşleri: Özsoy, şeriatın hukuki normlarının (örneğin ticaret hukuku alanındaki şer’i kanunların) Hz. Peygamber’in vefatından sonra "hiçbir zaman" hakkıyla uygulanmadığını, had cezalarının ise nadir olarak tatbik edildiğini dile getirmiştir.

Yöntemi: Yöntemsel açıdan Mustafa Öztürk’e benzemekle birlikte, kendisi şeriatın hukuki normlarının nüzul dönemi sona erdikten sonra uygulanmadığını dile getirmektedir.

M. Hayri Kırbaşoğlu

Öztürk ve Güler ile birlikte anılan Kırbaşoğlu, hadis alanında modernist yaklaşımlar sergilemiş ve kadın konusunu historisizm bağlamında ele almıştır.

Görüşleri: Kendisi, tarihselcilik konusunda müstakil bir eser kaleme almış ve kadının seyahatini engelleyen rivayetlerin, coğrafya ve kültürün bir yansıması olarak ravi tasarrufu olduğunu ileri sürmüştür.

İlhami Güler

Kelam alanında çalışmalar yapan İlhami Güler, tarihselciliği bir “tarihi yorumlama metodu” olarak görür ve dini düşüncenin tecdidi (yenilenmesi) paydasında değerlendirir.

Görüşleri: O, Kur’an’ı yorumda ve dini uygulamalarda bölgesel ve tarihsel etkilerin varlığını sürdürdüğünü ve değişen dünya düzeni içerisinde şeriatın dinamik bir rol alması gerektiğini savunarak ilerlemeci bir yaklaşım sergiler.

Formun Üstü

Formun Altı

 

3. İslam Dininde Tarihselcilik Nasıl Anlaşılıyor?

İslam dünyasında tarihselcilik düşüncesi, Modernizm ve Oryantalizm akımlarıyla birlikte Batı’dan gelmiş yeni bir metodoloji olup, Kur’an metinlerinin yorumlanması ve hükümlerin güncel sorunlara adaptasyonu bağlamında yoğun tartışmalara neden olmuştur.

 

Tarihselciliği Savunan Müslüman Düşünürlerin Temel İddiaları:

1. Hitap Tarihsel, Mesaj Evrenseldir: Tarihselci yaklaşımın önde gelen isimlerinden Mustafa Öztürk, Kur’an’ın hitabının tarihsel, ancak mesajının evrensel olduğunu savunur. Bu, Kur’an’ın bir metin olarak 14 asır önce yaşanan bir hayatı yönlendirirken söylediklerini anlamayı ve bu sayede evrensel olan formu (iskeleti) ortaya çıkarmayı hedefler.

2. Kur’an Hükümlerinin Tarihsel Koşullara Bağlılığı: Tarihselci modernistlere göre, Kur’an ve Sünnette ortaya konan hükümler, 7. yüzyıldaki tarihî ve toplumsal şartların meydana getirdiği ürünlerdir. Örneğin:

    ◦ Ticari Hükümler: Bakara 2/282’deki iki kadının şahitliğinin bir erkeğe denk tutulması hükmü, kadının unutkanlığına değil, Kur’an’ın nazil olduğu dönemdeki toplumsal yapıda kadınların ticari ilişkilere aşina olmamasına dayanır. Dolayısıyla günümüz şartlarında bu hüküm her zaman uygulanamayabilir.

    ◦ Cezai Hükümler (Hadler): El kesme cezası gibi hükümlerin, cahiliye ve İslam’ın ilk dönemindeki sosyal şartların ve otorite boşluğunun bir gereği olduğu, o dönemde hapishane gibi müeyyidelerin bulunmamasından kaynaklandığı ileri sürülür. Sosyal şartlar değişince bu cezalar başka bir şekilde uygulanabilir.

3. Nesih ve Tarihselcilik İlişkisi: Bazı tarihselciler, İslam ulemasının uygulanamaz dediği nesih (hükmü kaldırma) kavramının, aslında daha radikal bir tarihselcilik olduğunu iddia eder. Ancak geleneksel görüşe göre nesih, ilk hükmü koyan Allah’ın, o hükmü daha iyi ve uygun bir hükümle değiştirmesi iken, tarihselcilikte hükmün geçerliliği zaman ve şartların değişmesiyle kaybolur.

Tarihselciliğe Yönelik Eleştiriler:

Beşerileştirme Riski: Kur’an’a tarihselci anlayışla bakmak, ilâhî olanla beşerî olanı mahiyet açısından bir tutmak ve kendini yaratıcının yerine koyarak hüküm vermek anlamına gelir. Tarihselci düşünce, vahyi tarihselliğe bağlama yolunda tedricilik ve sebeb-i nüzul gibi tali olgulara büyük önem atfeder.

Keyfi Yorumlama: Tarihselciliğin sınırlarının belirsiz olması, müfessire geçmişin anlamını yeniden şekillendirme serbestisi vermekte ve keyfi yorumlamalara kapı açacağı düşünülmektedir.

Ontolojik Çatışma: Tarihselcilik, dinin özündeki değiştirilemez sabitelerin (iman esasları, inanç konuları) göz ardı edilerek Kur’an’ı "bilgi nesnesine" dönüştürme riski taşır.

Kavram Kargaşası: Ülkemizde tarihselcilik ve tarihsicilik kavramlarının çeviri kitaplarda birbirinin yerine kullanılması ve bu kavramların yeterince tahlil edilmemiş olması nedeniyle konu üzerindeki tartışmaların sağlıklı ilerlemediği belirtilmiştir.

 

Tarihselciliğe Yönelik Eleştirileri örneklerle açıklayalım

Tarihselcilik (Historicism) yaklaşımına, özellikle dinî metinlerin yorumlanması bağlamında, kaynaklarınızda geniş yer bulan çeşitli felsefi, metodolojik ve teolojik eleştiriler yöneltilmektedir.

Bu eleştiriler ve destekleyici örnekler aşağıda kategorize edilmiştir:

1. Felsefi Sonuçlar: Görecelilik (Rölativizm) ve Nihilizm Riski

Tarihselciliğin temel felsefi eleştirisi, getirdiği sonuçların nesnelliği ve evrenselliği ortadan kaldırmasıdır.

Evrenselliğin Reddi: Tarihselcilik, bütün değerlerin tarihsel olduğu iddiasını beraberinde getirir ve nihilizm veya görececilik (rölativizm) gibi sonuçlara yol açabilir.

Nesnel Bilginin İmkansızlığı: Tarihsel kabul edilen bir metinden "tarihsel ama nesnel" hükümler çıkarmanın epistemolojik açıdan mümkün olmadığı ve bunun çelişik olduğu ifade edilir.

Keyfi Yorumlama Riski: Seküler tarihselci yaklaşımların, Kur’an’ı tamamıyla rölativist olarak keyfi yorumlara teslim etmesi sonucunu doğuracağı düşünülmektedir. Bu yaklaşımın sınırlarının belirsiz olması, ilahi metinlere dair güvensizliğe kapı açabilir.

Örnek: Tarihselcilik, evrensel hakikatler yerine göreli yorumlarla yetinilmesi gerektiğini ileri süren "Tarihsel görecilik" olarak da anlaşılmaktadır.

2. Metodolojik ve Kuramsal Çelişkiler

Tarihselcilik, kendi varsayımları ve uygulama biçimi nedeniyle iç çelişkilere sahip olmakla eleştirilir:

Kavram Kargaşası: Türkiye’de tarihselcilik tartışmalarının ortak bir sonuca ulaşamamasının en büyük sebebi, tarihselcilik ve tarihsicilik gibi kavramların yeterince tahlil edilmemesi ve çeviri kitaplarda birbirinin yerine kullanılmasıdır. Bu durum, belirsizliğe ve kargaşaya yol açar.

Kendi Kendini Yadsıma (Tutarsızlık): Tarihselcilik, bütün değerlerin tarihsel olduğunu iddia ederken, değişmeyen tek şeyin tarihselciliğin kendisi olması yönüyle eleştirilir.

Uygulama Alanı Çelişkisi: Tarihselci düşünce Batı’da yaşanarak ortaya çıkmışken, İslam dünyasına tepeden inme bir şekilde uygulanmaya çalışılmıştır; oysa tarihselciliğin ancak onu doğuran sebepler için geçerli olabileceği ileri sürülerek bu durumun çelişki oluşturduğu belirtilir.

Geleceğe Müdahale Etme Çelişkisi: Tarihselci düşünce, her şeyin tarihi bir akış içinde olduğunu savunurken, bu akışı doğal seyrine bırakmak yerine, geleceği inşa etmeye ve şekillendirmeye kalkışması veya gelecekle ilgilenme kaygısı taşıması nedeniyle kendi yöntemiyle çelişmektedir.

Parçacı Okuma Hatası: Tarihselci söylem, Kur’an’daki hükümlerin tarihsel bağlamını vurgularken, eleştirdikleri parçacı okuma hatasına kendileri de düşerler. Örneğin, tarihselciler, bir olaya binaen inen zıhar ayetinin hükmünü o döneme hasrederken, aynı şekilde sebebe binaen inen kazf (zina iftirası) ve liân ayetlerinin evrenselliğini kabul etmek zorunda kalmaları bir tutarsızlık olarak görülür.

3. Teolojik ve Hukuki Eleştiriler: Hükümlerin Değişimi

Tarihselciliğin dinî metinlere uygulanması, Kur'an'ın ilahi niteliğinin aşındırılması ve değişmez hükümlerin (ahkâm) geçerliliğinin tartışılması riski taşır:

Vahyin Beşerileşmesi: Tarihselci düşünce, şer’i sabitelerin ve ilahi kanunların insan anlayışının müdahalesi ile değişmesi anlamına gelecektir. Kur’an’ın ilahi bir kelam olmaktan çıkıp "bilgi nesnesine" dönüşmesi riski olduğu belirtilir.

İlahi-Beşeri Farkının Göz Ardı Edilmesi: Tarihselci düşüncenin tutarsızlığı, insan ürünü barındırmayan Kur’an’ı, insan eserleri ile aynı muameleye tabi tutmasıdır.

Ahkâmın Tarihselliği Tutarsızlığı: Tarihselcilik iddiasında bulunanların, ibadet ve ahlâka dair âyetleri evrensel kabul ederken, sosyal ve hukuki konulara dair emir ve yasaklarla cezaları ise tarihsel olarak görmelerinin hiçbir tutarlı yanı olamaz; çünkü Kur’an’ın genel dil ve üslubu aynıdır.

Hadler Üzerindeki Değişim İddiası: Tarihselcilik, had cezaları gibi kat’î ve değişime kapalı alanlarda değişim amaçlanıyorsa, bu amacın bâtıl olduğu savunulur.

    ◦ Örnek: Tarihselci yaklaşıma göre, hırsızın el kesme cezası (had), cahiliye döneminin ve erken İslam döneminin toplumsal ve otorite boşluğu gibi şartlarının bir zorunluluğuydu (göçebe toplumda hapishane yoktu). Bu şartlar değişince hükmün de değişmesi gerektiği ileri sürülür. Bu, fıkıh usulünde had ve kısas cezalarının evrenselliği prensibiyle çatışır.

4. Geleneksel Mirasın Dışlanması

Tefsir Mirasının Reddi: Gelenekten bağımsız olarak sırf akla veya Arapça bilgisine güvenerek Kur’an’ı yeniden anlama isteğinin, tefsir külliyatını, emeği ve mirası bir çırpıda kenara atma fikri taşıdığı ve bunun büyük bir yanılgı olduğu ifade edilir.

Manipülasyon Suçlaması: Geleneksel tefsir mirasını yok sayan ve Kur’an’ın nazil olduğu tarih, toplum ve kültürden bihaber olan tarih üstücü anlayışın, ayetleri bugünün hâkim değer yargıları açısından sakıncasız hale getirme manipülasyonunda çözüm aradığı ve bu yolla sadece kendisini tatmin ettiği eleştirisi mevcuttur.

5. Hermeneutik Yöntemdeki Sorunlar

Tarihselciliğin kullandığı hermeneutik yöntemdeki kusurlar da eleştirilir:

Yorumun Nesnelliği Sorunu: Hermeneutiğin, yorumlanmayı bekleyen eserin onu yazandan daha iyi anlaşıldığı iddiasındaki ölçünün belirsizliği ve yorumu yapan kişinin önyargılı olmadığına dair ispatın zorluğu gibi sorunlarla karşı karşıya olduğu belirtilir.

Bağlamın Yetersizliği: Tarihselci yaklaşımın, anlamın ortaya çıkacağını varsayarak Kur’an hakkında aşırı genellemelere gitmesi ve bağlamda önüne çıkan her ayete tarihsel-nesnel bir anlam vererek ayetleri paketleyip kapatması eleştirilir.

Beşer Zihnini Merkeze Koyma: Müfessirin, zihnini "tabula rasa" (boş bir levha) olarak kabul ederek en doğru yorumu bulma adına yaptığı eleştiriler, aslında kendi zihninin önceliğini ve nesnel kriterler belirleme çabasını akla getirir. Oysa anlama faaliyeti, yazarın aktif ve düşünen zihniyle, nesnelleşen anlamlı formlar arasında gerçekleşir.

Formun Üstü

Osmanlı devleti zamanında tarihselcilerin görüşlerine uygun uygulamalar oldu mu?

Kaynaklarınızda Tarihselcilik (Historicism) felsefesi modern bir Batı düşüncesi olarak tanımlanmakta ve İslam dünyasına ancak 19. ve 20. yüzyıllarda, özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun gerileme döneminde Batı ile karşılaşma ve oryantalist etkiler sonucunda girdiği belirtilmektedir.

Dolayısıyla, Osmanlı Devleti'nin klasik döneminde, "Tarihselcilik" olarak adlandırılan sistematik bir felsefi/metodolojik hareket ve bunun resmî bir uygulaması söz konusu olmamıştır.

Ancak, kaynaklarınız, tarihselcilerin savunduğu temel ilkelerle (zamanın ve şartların değişmesiyle hükümlerin değişmesi) örtüşen uygulamaların Osmanlı Devleti'nin özellikle hukuk ve idare tarihinde, özellikle de gerileme ve modernleşme dönemlerinde görüldüğünü açıkça ortaya koymaktadır.

İşte Osmanlı Devleti zamanında tarihselci görüşlere uygun düşen temel ilkeler ve uygulamalar:

1. Zamanın Değişmesiyle Hükmün Değişmesi İlkesi

Tarihselciliğin temelinde yatan, zaman ve mekânın değişmesiyle sosyal ve hukuki hükümlerin değişmesi gerektiği fikri, Osmanlı hukuk geleneğinde kısmen yer bulmuştur:

Mecelle Kaidesi: Hukuk alanında popüler olan Mecelle'nin 39. maddesi, "Ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz" (Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr edilemez) der. Bu kural, esas olarak örf ve âdet üzerine kurulu olan hükümler için geçerli olup, bu tür hükümlerin değişen şartlara ayak uydurabileceğini gösterir. Bu, modern tarihselcilerin vurguladığı toplumsal maslahat (kamu yararı) ve değişen şartlara uyum sağlama prensibiyle örtüşür.

İçtihat Alanındaki Değişim: Hükmün değişimi olgusunun genel olarak hayat bulduğu alan ictihadî alandır. Bu alanda meydana gelen hüküm değişikliği, zaman ve mekân unsurlarına ve toplumun maslahatına göre değişime açıktır. İslam uleması, âdetlerin değişiminde ahkâmın da değişeceğini kabul etmiştir.

2. Örfî Hukukun Şer'î Hukuka Etkisi

Osmanlı Devleti'nin uyguladığı hukuk modelinde, örfî hukuk, şer'î hukukun eksikliğinden değil, zaman ve zemin ekseninde alınan kararlar nedeniyle önemli bir rol üstlenmiştir. Bu, metnin lafzından ziyade dönemin ihtiyacına odaklanma (makâsıdî anlam) eğilimini yansıtır.

Hadd Cezalarının Tadili: Osmanlı tatbikatında, had cezalarının (kat'î şer'î cezalar) uygulanmayışı veya başka cezalara tahvil edilişi öne sürülmüştür. Kanunnamelerde yer alan hadd ve kısas cezalarının farklı biçimlerde uygulandığı dile getirilir.

    ◦ Örnek: Zina suçu işleyen varlıklı bir kişiden 1000 akçe alınması gibi hükümler kanunnamelerde yer almıştır. Fatih ve II. Beyazıd kanunnamelerinde bu miktar 300 akçe olarak geçmektedir. Bu tür cezalar örfî cezalar kategorisindedir. Bu uygulamalar, teorik olarak şer'î hükmün lafzının dışına çıkılarak, değişen sosyal şartlara (ekonomik durum, caydırıcılık ihtiyacı) göre bir adaptasyon sergilemektedir.

Narh ve Faiz Uygulaması: Tarihselcilerin de üzerinde durduğu faiz ve narh (fiyat kontrolü) uygulaması, Osmanlı uygulamasında örfî hukukun şer'î hukuka aykırı olarak geliştiği ve devletin hukuki düzenlemeler getirirken dinî hükümlerden bağımsız bir politika izlediği örneklerindendir.

Kardeş Katli (Siyaseten Katl): Devletin bekâsı (varlığını sürdürmesi) gibi ulvi bir maslahat adına, özellikle Osmanlı'da uygulanan kardeş katli uygulaması, siyaseten katl olarak değerlendirilmiş ve tartışılmıştır. Bu, devletin bekasını bireysel hükümlerin üzerinde tutan, maslahat eksenli, yani tarihsel koşulların zorladığı bir uygulamadır.

3. Modernleşme Dönemindeki Yapısal Değişimler

19. yüzyılda Batı karşısında zayıflayan ve çöküş sinyalleri veren Osmanlı Devleti, tarihselci bakış açısının en belirgin etkilerine yol açan reformları uygulamıştır:

Tanzimat ve Islahat Fermanları (1839 ve 1856): Bu fermanlar, modernleşmenin başlangıcı olarak kabul edilir ve dinin toplumsal alana etki eden birçok uygulamasının çağ dışı görüldüğü bir dönemi işaretler.

    ◦ Eşitlik İlkesi: Islahat Fermanı ile Müslüman olmayan halkların devlette memur olarak çalışabilmesi ve şahitliklerinin kabul edilmesi gibi uygulamalar devreye girmiştir. Bu, şeriatın bazı geleneksel uygulamalarına rağmen (non-Müslimlerin şahitliği ve memuriyeti gibi konularda) toplumsal eşitliği ve devletin modern idari ihtiyaçlarını öne çıkarmayı amaçlamıştır. Bu, değişen zamanın ruhuna (modernleşme) göre hukuku dönüştürme çabasıdır.

    ◦ Askeri ve İdari Yenilikler: III. Selim ve II. Mahmut döneminde başlayan askerî ve idarî yenilikler, Osmanlı’nın eski konumuna dönme arzusunun bir ürünüdür. Bu reformlar, kötü gidişatın sebebini Müslümanların dini yanlış anlamasında (Menâr ekolü gibi) veya gelenekte arayan ıslah ve tecdid hareketlerini tetiklemiştir.

Bu uygulamalar, tarihselcilerin temel argümanı olan "hükmün lafzından ziyade amacına bakılması ve değişen şartlara göre hukukun güncellenmesi" prensibiyle örtüşmektedir.

 

Formun Altı

 

Tarihselcilik, dinde reform yapmaya bir şekilde benzeme gösteriyor mu?

Tarihselcilik (Historicism) yaklaşımı, özellikle dinî metinlerin anlaşılması ve uygulanması bağlamında, dinde reform veya yenilenme (ıslah/tecdit) hareketleriyle çok güçlü bir benzerlik ve tarihsel bir bağ göstermektedir. Kaynaklarınız, bu iki kavram arasındaki tarihsel ve amaçsal ilişkiyi açıkça ortaya koymaktadır.

İşte bu benzerliğin ve ilişkinin kaynaklara dayanan açıklamaları:

1. Tarihsel Kökenler: Batı'daki Reform Hareketleri

Tarihselci ve eleştirel hermeneutik metodun felsefi kökenleri, doğrudan Batı'daki dinî reform hareketlerine dayanmaktadır:

Reformasyondan Beslenme: Tarihselci ve tenkitçi hermeneutik (yorumlama yöntemi), Kilise’nin Kutsal Kitap üzerindeki otoritesine tepki olarak 16. yüzyılda ortaya çıkan reform hareketlerinden itibaren Kutsal Kitap’a uygulanmıştır.

Kilise Hegemonyasına Tepki: Hermeneutik, Rönesans ve Reformasyon’da kutsal yazıların kendilerine dönme hareketiyle ilişkilidir. Bu hareket, Orta Çağ’daki kilise otoritesine ve geleneğe dayanan Katolik düşüncesine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.

Yeniden Doğuş: Batı’da 15. ve 16. yüzyılda yaşanan Rönesans ve Reform hareketleri, dinde yenilenme olarak tabir edilebilecek bir dönemi başlatmış ve Avrupa’nın adeta yeniden doğuşunu simgelemiştir.

Aydınlanma ve Sorgulama: Rönesans’ı takip eden reformasyon döneminde toplum üzerinde etkili olan kilise otoritesi yerine dinsel tecrübeye ve şuura önem verilmiş, kutsal metin sorgulanmaya başlanmış ve dinsel geleneğe karşı yıkıcı bir tutum sergilenmiştir. Aydınlanma düşüncesinde din, tarihselci olarak biçimlenmeli, sorgulanmalı, eleştirilmeli ve aklın süzgecinden geçirilmelidir.

Metnin Eleştirel Okunması: Reform düşüncesinden sonra, din adamları, Kitab-ı Mukaddes ile ilgili yaklaşımlarında, kabul gören yaklaşımdan uzaklaşıp tarihselci-tenkitçi yönteme başvurarak, metnin eleştirel bakış açısıyla okunması girişimlerini başlatmışlardır.

2. İslam Dünyasındaki Amaç: Islah ve Tecdit (Reform)

Tarihselcilik, Müslüman dünyasına girdiğinde, Batı’nın gerisinde kalma krizine bir çözüm arayışı olan ıslah ve tecdit (yenileme/reform) projeleriyle özdeşleştirilmiştir.

Çözüm Arayışı: Modern dönemde “İslam’da değil İslami düşüncede reform yapılması gerekir” fikri, tarihselci yaklaşımı savunan bazı düşünürler tarafından temel hareket noktası olarak kabul edilmiştir (örneğin R. İhsan Eliaçık).

Islah Projesinin Ana Damarı: Çağdaş İslâm düşüncesi akımlarının çoğundaki belirgin vasıf ıslah kavramında ifadesini bulur. Arapça'daki ıslah kelimesi (düzeltmek, iyi hale getirmek), bir ölçüde Batıdaki reform kavramıyla ilişkilendirilir.

Dini Düşüncenin Yenilenmesi: Tarihselcilik, dinî düşüncenin geleneksel anlayışla değil, Kur’ân’dan hareketle yeniden yorumlanması ve anlamlandırılması olan ıslah, tecdit, reform gibi kavramlar etrafında yürütülen faaliyetlere dahildir.

Güler’in Tanımı: İlhami Güler, yöntemsel olarak kullandığı tarihselliği, “tarihi yorumlama metodu” olarak görür ve bunu tecdit paydasında değerlendirir. Ona göre tecdit, dinin özünde değil, dinden ortaya konan düşünce ve uygulamalarda gerçekleşir.

Dinamiklik İsteği: Tarihselciler, geleneksel tefsir ve fıkıh usulünün bugünün sorunlarını çözmede yetersiz kaldığını düşünerek, İslâm’ın meydan okuyucu bir dinamizmle sürdürülmesi amacıyla kendi din anlayışlarında reformlar yapılmasını savunurlar.

3. Eleştirel Bakış Açısı ve Sınırlamalar

Ancak, tarihselciliğin Müslüman dünyasındaki uygulamaları, Batı’daki reformun hedeflerinden ve sonuçlarından farklı yönleriyle eleştirilmektedir:

Batıya Uyarlama Faaliyeti: Batı’daki tarihselcilik, toplumun dine karşıtlığını izale eden inançsal bir reform arz ederken, Kur’an’ı tarihsel okuma çabaları genellikle hukuki hükümlere (ahkâm ayetlerine) yönelik olmuş ve adeta İslâm’ı Batıya uyarlama faaliyetine dönüşmüştür.

İlahi Yetki Sorunu: Eleştirilere göre, dinde reform yapma yetkisi sadece Allah’a aittir, çünkü din O’nundur. İnsana düşen, kendi din anlayışında reformlar yapmaktır.

Hükümlerin Değişimi Talebi: Tarihselcilik fikri, Kur’ân’ın hükümlerinin ezeli olmadığı, hatta bu çağda hüküm koyma yetkisinin de olmadığı düşüncesine meşruluk kazandırmaktadır. Tarihselciler, ahkâm ayetlerinin değişimi talebiyle kimi zaman “Kur’ân ahkâmının değişmesi” biçiminde bir talepte bulunmuşlardır.

Türedi Metot: Tarihselcilik, asırlardır sistemli bir şekilde oluşturulmuş fıkıh usulü metodolojisi karşısında türedi bir sistem ve "gelip geçici" bir anlayış olarak görülerek bu reformist eğilimler kuşkuyla karşılanmaktadır.

Özetle, tarihselcilik düşüncesinin kendisi, felsefi kökenleri ve İslâm dünyasındaki kullanım amacı itibarıyla dinî düşüncenin yenilenmesi ve güncel sorunlara adaptasyonu hedefleyen bir reformist metodoloji olarak işlev görmektedir.

 

Kuran-ı Kerim tahrif, tebdil, bozulmadan korunmuştur. Allah'ın bilgisi ezeli ve ebedi ise zaman ile değişme göstermeyeceğine göre Kuran-ı Kerime göre hatalı bir görüş olmaktadır. Tarihselciler hadisleri hüküm koyucu olarak görmezler. Her kişi kendine göre hüküm koyma yetkisi almış olmaz mı? Bu nedenle tutarsız bir görüş olmasından dolayı, hadislerin ve Peygamberimizin yaşadığı dönemdeki uygulamaları esas almak uygun olmaz mı? Tarihselciler, Hz. Ömer in uygulamalarından örnek verdiklerini görüyoruz. Açıklar mısın

Bu sorgunuz, Tarihselcilik (Historicism) yaklaşımının İslam inancının temel direkleri ve geleneksel İslami metotlar karşısındaki en kritik ve en çok tartışılan yönlerini bir araya getirmektedir.

1. Kur’an’ın Korunmuşluğu ve Allah’ın Ezeli Bilgisi Açısından Eleştiriler

Tarihselcilik, kutsal metinlerin mana ve mesajının, ortaya çıktıkları tarihsel ve kültürel bağlamla sınırlı olduğu görüşünü içerir. Bu durum, Kur'an'ın ilahi mahiyeti ve Allah'ın sıfatları ile çeliştiği gerekçesiyle şiddetle eleştirilmektedir.

A. Kur’an’ın İlahi Korunmuşluğu (Tahriften Uzaklık)

İslam inancına göre Kur'an-ı Kerim'in ezeli ve ebedi hükümler içermesi beklenir.

• Kur’an, her türlü tahrif, ziyade ve noksandan masun (korunmuş) olup, şüphe götürmez bir öneme sahiptir.

• Kur'an'ın ilahi bir kelam olduğu, tevâtür yoluyla nakledildiği ve Allah’ın koruması altında bulunduğu temel bir inançtır.

• Tarihselcilik, Kur’an’a beşerî (insan) metinler gibi yaklaşılmasını savunduğu için, eleştirenler, bu durumun Kur’an’ı tahrif etmekle eşdeğer olduğunu sorgulamaktadır.

• Müslüman tarihselcilerin, Kur’an’ı mana itibarıyla Allah’a, söz itibarıyla ise Hz. Muhammed’e ait bir metin olarak görme çabaları, Ehl-i Sünnet’in Kur'an'ı hem lafız hem de mana itibarıyla Allah kelamı olarak görmesi görüşüyle çelişmektedir.

B. Allah'ın Ezeli Bilgisi ve Tarihsellik Çatışması

Kaynaklara göre Kur’an’ın kaynağı Allah’tır. Allah ise zamandan ve mekândan münezzehtir.

Tarihselcilik, ilahi hitabın evrenselliğini kısıtlar: Kur’an’ın sadece 7. yüzyıl Mekke-Medine'sinin şartları içerisinde geçerli olduğunu söylemek, Allah’ın ezeli ve ebedi sıfatlarını görmezlikten gelmek anlamına gelir. Eğer hükümler yalnızca o dönem için geçerli ise, Kur’an'ın sonraki dönemler için söyleyeceği hiçbir şey kalmayacaktır.

Değişmez Prensipler (Sünnetullah): Tarihin başlangıcından beri Allah’ın değişmez bir tavır sergilediği ve insan, toplum ve tarihle ilişkisinde zamana ve zemine göre değişmeyen ezelî prensipleri (sünnetullah) olduğu ifade edilir.

Çelişki Eleştirisi: Tarihselciliği eleştirenler, tamamen tarihsel kabul edilen bir metinden evrensel ilkeler çıkarmanın epistemolojik olarak mümkün olmadığını ve bu durumun rölativizm (görecelik) taşıdığını ifade eder.

2. Hadislerin Hüküm Koyuculuğu ve Kişisel Yetki Sorunu

Tarihselcilerin hadislere ve sünnete karşı mesafeli duruşu, tefsir ve fıkıh usulü açısından büyük eleştirilere neden olmuştur.

A. Hadislerin Hüküm Koyucu Olarak Görülmemesi Eleştirisi

Sünnet ve hadisler, Kur’an’ın anlaşılması ve açıklanması (tebyin) konusunda vazgeçilmez birincil kaynak olarak kabul edilir:

Peygamberin Açıklama Görevi: Allah, Kur’an’ı insanlara kendilerine indirileni açıklasın diye (tebyin) göndermiştir. Bu, elçinin en önemli görevidir.

Kur'an'ı Anlamadaki Rolü: Kur’an’ı anlamada Sünnet’i referans gösteren bizzat Kur’an’ın kendisidir. Sünnet, Kur’an’daki mutlak lafızları kısıtlamış (takyid) ve mücmel (kapalı) olan ibadetlerin açılımını uygulamalı olarak ortaya koymuştur. Örneğin, namaz, oruç gibi ibadetlerin Kur’an’da mücmel olarak yer almasına rağmen, Hz. Peygamber’in uygulamalarıyla içleri doldurulmuştur.

Sünneti Dışlama Tehlikesi: Âyetlere verilen bâtınî anlamlar veya sırf akla dayalı yorumlar, Sünnet’i dışarıda bırakma hareketi sayılır. İnançlı bir kimsenin, Kur’an’ı tefsir etme konusunda kendisini yetkili sayarak Rasûlullah’ın tefsirini göz ardı etmesi mümkün değildir.

İslam’ı Anlama Zorunluluğu: İslam’ı anlayıp yaşayabilmek, Kur’an ve Sünnet’i birlikte anlamakla mümkündür.

B. Her Kişinin Hüküm Koyma Yetkisi Alması (Tutarsızlık)

Tarihselcilik, dinî metinlerin yorumunda geleneği ve sabit nakilleri esas almadığı için, yorumcunun öznelliğine kayma ve keyfiliğe yol açma riski taşır:

Keyfî Yorumlama Riski: Tarihselci düşünürlerde, geleneksel titizliğin aksine, bir keyfiliğin hâkim olduğu görülmektedir. Kimi zaman yorumcu, belli bir düşünceye yönelik doğal ilgisi ve eğilimiyle Kur’an’ı kendi heva ve hevesine göre tevil ederek, kendi zihnindeki düşünceyi Kur’an’a onaylatmayı hedefler.

Yöntem Eksikliği: Tarihselcilik, Kur'an'ı anlama ve yorumlama sürecini, "tarihsel okuma" denilerek, bir anlamda tanım çerçevesi belirlenmemiş bir usul olarak kullanma çabasıdır.

Geleceği Şekillendirme İddiası: Tarihselci okuma, geçmişi anlama olarak değil, geçmişi kıyasıya eleştirme ve geleceği şekillendirme düşüncesine kapılma şeklinde tezahür edebilir. Bu durum, tarihsel olan insanın, evrensel bir kitabı nasıl değiştirebileceği sorusunu doğurur.

Sonuç olarak, geleneksel İslami yaklaşım, tarihselciliğin hadisleri devre dışı bırakmasının, dinî sabiteleri beşerileştirme ve her dönemin maslahatına göre keyfî hükümler koyma tehlikesini barındırdığını savunur.

3. Tarihselcilerin Hz. Ömer radiya'llahü anhın Uygulamalarına Yönelik Örnekleri

Tarihselciler, Kur’an hükümlerinin değişen şartlara göre yeniden yorumlanabileceği fikrini temellendirmek için, Hz. Ömer’in (r.a.) halifeliği döneminde yaptığı bazı uygulamaları en temel çıkış noktası olarak ileri sürerler. Onlara göre, Hz. Ömer'in bu içtihatları, hükmün değişen zamana göre uygulanabileceğine dair tarihsel bir referanstır.

Tarihselcilerin en sık kullandığı uygulamalar ve bu uygulamaların fıkıh usulü (geleneksel) bakış açısıyla nasıl eleştirildiği aşağıdadır:

A. Müellefe-i Kulûb’a Zekât Payının Kesilmesi

Olay: Kur’an’da zekâtın verilebileceği sekiz sınıftan biri olan Müellefe-i Kulûb’a (kalpleri İslam’a ısındırılmak istenenlere) Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir dönemlerinde zekât verilmişken, Hz. Ömer hilafeti döneminde bu payı kesmiştir.

Tarihselci Yorum: Hz. Ömer, bu hükmün dayanağı olan illetin (sebebin) ortadan kalktığını düşünmüştür. İlk dönemde amaç, zayıf olan İslam’ı güçlendirmekti. İslam güçlenip Arap Yarımadası’na hâkim olunca, kalplerin ısındırılmasına yönelik bu illet kalmadığı için hüküm uygulanmaz hale gelmiştir.

Geleneksel Cevap (Fıkıh Usulü): Hz. Ömer'in bu tavrı nesih (hükmü kaldırma) değil, illetin ortadan kalkması ve maslahata (kamu yararına) riayet esasına dayanır. Hz. Ömer, zekâtın verileceği sekiz sınıftan biri olan Müellefe-i Kulûb şıkkını seçmemiştir. Bu durum, zekât verme zorunluluğunu kaldırmaz, sadece o sınıfa verme zorunluluğunu ortadan kaldırır. Bu içtihat, sahabenin sükûtî icmâsı ile nesnel bir hal almıştır.

B. Kıtlık Zamanında Hırsızlık Haddinin Askıya Alınması

Olay: Kıtlık (açlık) zamanında hırsızlık yapan kölelerin had (el kesme) cezasını Hz. Ömer uygulamamıştır.

Tarihselci Yorum: El kesme cezasının uygulanmasının o dönemin otorite boşluğuna ve hapishane gibi müeyyidelerin yokluğuna dayandığını ileri sürerek, Hz. Ömer’in de bu cezayı olağanüstü şartlar (zorunluluk hali) nedeniyle uygulamadığını belirtirler.

Geleneksel Cevap (Fıkıh Usulü): Hz. Ömer, haddi gerektiren şartların (hırsızlığın zaruret dışında yapılması) oluşmaması sebebiyle cezayı gerekli görmemiştir. Bu, hükmün kaldırılması değil, geçici olarak askıya alınmasıdır. Hüküm, bir illete bağlı olarak konulmuşsa, illetin yokluğunda hükmün de yokluğundan bahsedilir. Bu durum, hukuki bir tasarruftur, Kur’an’ın had hükmünü geçersiz kılmaz.

C. Tek Celsede Üç Talakın Geçerli Sayılması

Olay: Hz. Peygamber ve Hz. Ebu Bekir dönemlerinde bir mecliste üç kere "boş ol" demenin bir talak sayılması uygulamasının aksine, Hz. Ömer tek celsede söylenen üç talakı geçerli (üç talak) kabul etmiştir.

Tarihselci Yorum: Bu karar, gelişigüzel boşama gibi sosyal istismarların önüne geçebilmek maksadıyla caydırıcı (zecrî) ve geçici bir uygulama olarak gerçekleştirilmiştir. Yani değişen sosyal davranışa karşı bir tedbirdir.

Geleneksel Cevap (Fıkıh Usulü): Bu uygulama da yine nassın gerektirdiği hükmün değiştirilmesi için değil, daha iyi uygulanabilmesi ve cahiliye dönemine benzer istismarların önüne geçmek amacıyla maslahata dayalı yapılmış bir içtihattır. Sahabe bu kararı istişareler sonucunda uygun görmüştür.

Bu örnekler, tarihselciler tarafından Kur'an hükümlerinin (özellikle sosyal ve hukuki konuların) zaman, zemin ve maslahat ekseninde değiştirilebileceği iddiasını desteklemek için kullanılırken, geleneksel usulcü/fıkıhçı bakış açısı, bu uygulamaların Kur'an’ın değişmez hükümlerini neshetmek (iptal etmek) değil, aksine Kur’an ve Sünnet’in genel ruhuna uygun olarak illetin tespiti ve maslahatın gözetilmesi yoluyla yapılmış meşru içtihatlar olduğunu savunmaktadır.

Formun Üstü

Formun Altı

 

Mecelle maddelerinde tarihselcilerin başvurduğu maddeler nelerdir?

Tarihselcilik (Historicism), kökeni modern Batı düşüncesinde olmasına rağmen, dinî hükümlerin zaman ve şartlara göre değişebileceği yönündeki temel iddialarını İslâm hukuk geleneğindeki bazı küllî kaidelere (genel hukuk prensipleri) dayandırarak meşrulaştırmaya çalışır. Bu bağlamda, tarihselciler özellikle Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye'nin (Osmanlı Medeni Kanunu) "Küllî Kaideler" bölümündeki bazı maddelere başvururlar.

Mecelle'deki bu maddeler, hükümlerin değişen şartlara nasıl uyum sağladığını gösteren ve fıkıh usulünde maslahat (kamu yararı) ve örf (yerel âdet) ilkelerine dayanan genel geçer prensiplerdir.

Tarihselcilerin fikirlerine zemin teşkil eden ve en sık başvurdukları Mecelle maddeleri ve dayandığı ilkeler şunlardır:

1. Zamanın Değişmesiyle Hükümlerin Değişmesi İlkesi

Tarihselciliğin hukuki esnekliğe dair en temel dayanağı bu ilkedir:

Madde 39: "Ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz" (Zamanın değişmesiyle hükümlerin değişmesi inkâr olunamaz).

    ◦ Açıklama: Bu kaide, genel olarak şeriatın değişmez hükümlerini değil, örf ve âdete dayalı olan hükümlerin değişen zamanın ve şartların etkisiyle değişebileceğini ifade eder.

    ◦ Tarihselci Bakış: Tarihselciler bu kaideyi daha radikal bir şekilde yorumlayarak, Kur’an’ın sosyal ve hukuki hükümleri de dahil olmak üzere, ortaya çıktığı dönemin şartlarına (illetine) bağlı olan tüm hükümlerin, şartlar değişince uygulanırlığını yitireceğini savunurlar. Örneğin, bir hükmün illeti (gerekçesi) geçici olarak bulunmadığında, o hükmün de geçici olarak askıya alınabileceğini ileri sürerler.

2. Maksat ve Gaye (Makâsıd) Önceliği İlkesi

Tarihselciler, Kur'an'ın lafzından ziyade amacına (makasıd) odaklanmayı, metnin "tarihsel hitap, evrensel mesaj" olduğu yönündeki iddialarını güçlendirmek için kullanırlar. Mecelle’deki bu konuya değinen maddeler:

Madde 2: "Bir işten maksat ne ise hüküm ona göredir".

    ◦ Açıklama: Hüküm, fiili yapan kişinin niyetine ve amacına (maksadına) göre şekillenir. Niyet ve maksattan bağımsız fiiller üzerine hüküm terettüp etmez.

Madde 3: "Ukudda itibar mekasıd ve meaniyedir; elfaz ve mebaniye değildir" (Akitlerde itibar maksat ve manalaradır; lafız ve açıklamalara değildir).

    ◦ Açıklama: Bu madde, lafız ile niyet/amaç arasında bir aykırılık bulunduğunda, lafzın değil maksadın esas alınacağını belirtir. Tarihselciler, kutsal metinleri yorumlarken bu prensibi genişleterek, metnin lafızlarını (kelimelerini) o dönemin şartlarına has kılarak, metnin arkasındaki evrensel amacı (makasıdı) çıkarmayı hedeflerler.

3. Zaruret ve Kolaylık İlkeleri

Değişen şartlar ve zorunluluklar altında hükümlerin esnekliğini savunan tarihselciler, Hz. Ömer'in bazı had cezalarını askıya alması gibi uygulamaları desteklemek için bu kaidelere başvururlar:

Madde 17: "Ez-zarûrâtu tübîhu’l-mahzûrât" (Zaruretler yasak olan şeyleri mübah kılar).

    ◦ Örnek Uygulama (Geleneksel): Açlıktan ölüm tehlikesi yaşayan birinin, normalde yasak olan ölü veya domuz etini yiyebilmesi buna örnektir.

    ◦ Tarihselci İlişkilendirme: Tarihselciler, Kur’an’daki el kesme cezası gibi hükümlerin, uygulanamayacağı zaruret halleri veya şartların değişmesi durumunda (kıtlık zamanı) askıya alınabileceği veya yerine başka bir müeyyide konabileceği fikrini bu tür zaruret prensipleriyle ilişkilendirirler.

Madde 18: "El-emru izâ dâka ittese‘a" (Bir iş dıyk (dar) olduğu zaman müttesâ' (geniş) olur).

    ◦ Açıklama: Fazla sıkışan işin kendi kendine genişlemesi veya zorlaşan bir hükmün kolaylaştırılması gerektiği anlamındadır. Bu, hukukun amacının insanlara kolaylık sağlamak olduğu ilkesini destekler.

4. Örf ve Toplumsal Uygulamalar İlkesi

Örf, sosyal ve kültürel uygulamalara bağlı hükümlerin tespitinde esas alındığı için, tarihi uygulamaların geçerliliğini tartıştırmada önemlidir:

Madde 43: "Örfen maruf olan şey, şart kılınmış gibidir".

    ◦ Açıklama: Toplumun yerleşmiş, bilinen ve kabul görmüş âdet ve uygulamaları, sanki hukuken şart koşulmuş gibi hüküm ifade eder.

    ◦ Tarihselci İlişkilendirme: Tarihselci yaklaşım, Mekke ve Medine dönemlerindeki sosyal, kültürel ve dilsel özelliklerin bilinmesinin (örfün/bağlamın) hükmün maslahatını anlamak için zorunlu olduğunu savunur. Bu, hükümlerin yerel ve mahalli şartlara istinaden verilmiş olduğu sonucuna ulaşmada kullanılan bir dayanak noktasıdır.

 

Tarihselciler bu Mecelle kaidelerini, hükümlerin değişimi ve Kur'an'ın evrensel mesajının çıkarılması için bir dayanak olarak kullanırlar. Geleneksel fıkıh usulü ise bu kaideleri genellikle ibadet ve mukadderat (miktarı ve uygulama şekli kesin nass ile belirlenmiş hükümler, mesela hadler, miras payları) dışında, muamelat ve örfe dayalı ictihadî hükümler için geçerli kabul eder. Tarihselcilerin eleştirildiği nokta ise, bu esneklik ilkelerini, fıkıh usulünün dokunulmaz kabul ettiği kat'î nasslara (Kur'an'ın kendisine) doğrudan uygulama çabalarıdır.

Formun Üstü

Geleneksel fıkıhta hüküm koyucu olarak Kuran ve Hadis varken, tarihselciler hadislerin zayıf ve uydurmaların varlığından dolayı sahihleri dahi kabul etmezler. Bu ise dinin bozulmaya yönelik bir çaba olacağını düşünebilir miyiz?

Geleneksel İslâm hukuku metodolojisi ile modern tarihselci yaklaşımın dinî kaynakların statüsü hakkındaki en temel ve çetrefilli ayrımını ortaya koymaktadır. Tarihselcilerin hadislere yönelik tutumu ve bunun dinin bütünlüğüne etkisi hakkındaki endişeniz, kaynaklarda geniş yer bulan metodolojik ve teolojik eleştirilerin merkezindedir.

Kaynaklarda yer alan bilgilere dayanarak, tarihselcilerin hadislere yaklaşımını ve bu yaklaşımın dinin bozulması (tahrif) çabası olarak görülüp görülemeyeceğini aşağıda açıklıyorum:

1. Geleneksel Fıkıhta Kur'an ve Hadis'in Hüküm Koyuculuğu

Geleneksel fıkıh usulünde, Kur’an ve Sünnet (Hadis) dini hükümlerin (ahkâm) en temel ve bağlayıcı kaynaklarıdır. Ehl-i Sünnet düşüncesi, İslâm’ı sağlıklı bir şekilde anlamak için temel taşları Kitap, Sünnet, İcmâ ve Kıyas olan bir metodoloji geliştirmiştir. Bu sistematiğin temelini oluşturan Sünnet’in rolü şunlardır:

Tebyin (Açıklama) Görevi: Sünnet, Kur’an’daki mücmel (kapalı) ifadeleri açıklığa kavuşturma, mutlak lafızları kısıtlama (takyid) ve Kur’an hükümlerini tüm zaman ve mekânlarda anlaşılır hale getirme işlevini üstlenmiştir.

Yaşanmış Hali: Sünnet, Kur’an’ın yaşanmış halidir. Hadislerin varlığı, ibadetlerin (namaz, oruç, zekât, hac) nasıl ifa edileceği gibi hususlarda zaruridir.

Bağlayıcılık: Sünnet, Kitap'tan sonra gelen ve en merkezi konumu koruyan ilkedir. Kur’an’ı anlama faaliyetinde, Resûlullah’ın tefsirini göz ardı etmek mümkün değildir.

2. Tarihselcilerin Hadis/Sünnet Karşısındaki Eleştirel Tutumu

Tarihselci ve neo-modernist yaklaşımlar, özellikle hadislerin sıhhati ve Kur’an’ın anlaşılmasındaki rolü konusunda geleneksel anlayışa köklü eleştiriler getirirler.

A. Hadislerin Güvenilirliğini Sorgulama

Güvenilirlikten Yoksunlaşma İddiası: İslâm modernizmine göre, İslâm’ın ikinci kaynağı kabul edilen Sünnet, zamanla Kur’an’ın sahip olduğu güvenilirlikten yoksunlaşmıştır. Hadisler, hicri ilk iki yüz yıllık süreçteki ihtilaflı dini düşünceleri ve görüşleri de yansıttığı için, çok büyük bir bölümünün Hz. Peygamber’e ait olmadığı düşünülmektedir.

Uydurma ve Zayıf Rivayetler: Rivayet malzemesinde uydurulmuş çok şeyin olduğu ifade edilmektedir. Geleneksel Hadis literatürünün ilerlemeye engel olduğunu düşünen "Ehl-i Kur’ân" ekolüne göre, asıl sorun hadislerdir.

Sahih Hadislerin Reddi: Yorum ve araştırma yapan bazı çağdaş araştırmacılar, kendi görüşlerine ters düştüğü zaman tevatüre yakın derecedeki meşhur haberleri ve hadisleri dahi hurafe ve uydurulmuş hadis kategorisine dâhil edebilmişlerdir. Akla aykırı gibi görünen hadisleri reddetme eğilimi bu akımlarda dikkat çekmektedir.

B. Hadisleri Dışlamanın Amacı

Tarihselciler ve Kur’an merkezli yaklaşımlar (mealcilik/Kur’âniyyun) bu yöntemi, Müslümanların geri kalışını geleneksel din anlayışına bağlayarak bir ıslah (reform) ve tecdit (yenilenme) çabası olarak sunarlar.

Saf İslâm'a Dönüş: Yanlış din tasavvurunun en büyük bedelini geleneğe ve Sünnet’e ödettiklerini düşünen bu kesimler, öze dönüp saf İslâm'ı yeniden keşfetmek adına Kur'an dışında hemen her şeyi tasfiye etmeyi hedeflemişlerdir.

Keyfî Yorumlardan Kaçınma: Fazlurrahman gibi tarihselciler, Kur’an’ı lafızcılıktan kurtarmak ve başıboş, keyfi yorumları sınırlamak amacıyla yeni bir metodoloji geliştirme çabasında olduklarını söylerler.

3. Tarihselciliğin Hadisleri Reddetme Çabasının Dini Bozma Riski (Tahrif)

Hadislerin hüküm koyuculuğunu toptan reddetmek ve hatta sahih rivayetleri bile kendi ön yargıları doğrultusunda elemek, geleneksel İslami ilimlerce dini yozlaştırma ve metnin manasını tahrif etme riski taşımaktadır:

A. Yetkiyi Şâri’den Beşere Kaydırma

İlahi Otoriteye Meydan Okuma: Tarihselci düşüncede, her şeyin tarihin ürünü olduğu fikri hâkimdir. Hükümleri değiştiren ve değiştirmede yetkili olan sadece Allah Teâlâ’dır. Tarihselcilikte ise tarihsel olan insanın nasıl olup da Kur’an’ın hükümlerini değiştirebileceği sorgulanır.

Beşerileştirme Riski: Kur’an ahkâmı üzerinde değişiklik yapmaya çalışmak, beşerin ilahi iradeye meydan okumasından başka bir şey değildir. Kur'an'ı beşerî mahsuller için geliştirilmiş okuma tarzlarına uygulamak tutarlı görülmemektedir.

B. Yorumda Keyfiyet ve Tutarsızlık

Öznellik Tehlikesi: Tarihselcilik, hadis gibi nakilleri dışlayarak ve Kur’an’ı kendi kendine yeniden anlama gayretiyle doğal olarak olumlu ya da olumsuz birbirinden farklı yorumlar ortaya çıkaracaktır. Bu yaklaşım, keyfi yorumlamalara ve ilahi metinlere dair güvensizliğe kapı açacağı düşüncesiyle eleştirilir.

Tutarsız Tavır: Tarihselcilerin, tevatüre yakın hadisleri bile kendi görüşlerine ters düştüğü için dışlaması, çelişkili ve tutarsız bir tavır olarak görülmektedir.

Evrenselliğin Kaybı: Kur’an’ın her zaman için ortak bir anlamının olmadığını söylemek (rölativizm), aslında Kur’an’ın hiçbir anlamının olmadığını söylemek anlamına gelecektir.

C. Dinin Bütünlüğünün Bozulması (Tahrif/Bozulma)

Parçacı Yaklaşım: Geleneksel tefsir, Kur’an’ı bir bütün olarak ele almayı ve parçacı yaklaşıma düşmemeyi temel bir ilke olarak görür. Hadisleri dışlamak ve yalnızca Kur’an’a dönmek, dini yanlış anlamaya, yanlış bir din anlayışının ortaya çıkmasına ve dinden uzaklaştırıcı etkilere neden olabilir.

İthal Düşünce: Tarihselcilik, Batı kültürünün ürünüdür. Kimi beşerî metinlerin anlaşılması için geliştirilmiş okuma yöntemlerini Kur’an’a uygulamaya çalışmak, Kur’an’a dışı olguları müdahil kılmaktır ki, bu da önemli bir hatadır.

Tüm bu eleştiriler ışığında, tarihselcilerin sahih hadisleri dahi (uydurma riskinden dolayı) toptan reddetme çabası, geleneksel İslami ilimler açısından dinin temel kaynaklarından birini işlevsiz kılarak metnin maksadının dışına çıkma ve dinin bozulmasına yol açma riski taşıyan hatalı bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir.

4. Hadislerin ve İlk Dönem Uygulamaların Esas Alınmasının Uygunluğu

Sorgunuzun son kısmı olan, hadislerin ve Peygamberin dönemindeki uygulamaların esas alınmasının uygun olup olmadığı meselesi, geleneksel fıkıh usulünde zaten kabul gören bir yaklaşımdır:

Sünnetin ve Selefin Önceliği: Geleneksel tefsir, Kur'an'ı Kur'an'la, sonra Sünnet’le, sonra da sahabe ve tabiinden gelen nakillerle tefsir etmeyi esas alır. Peygamberimiz’den (salla'llâhu aleyhi ve sellem.) gelen rivayetlerin külliyatı oluşturmadığı açık olsa da, Kur’an ve Sünnet’e karşı kişinin alâkasının artması ve imanının kuvvet kazanması için araştırma yapılması teşvik edilir.

Hz. Ömer'in Rolü: Hz. Ömer'in uygulamaları, tarihselciler tarafından hukuki hükümlerin değişebileceğine kanıt olarak sunulsa da, fıkıh usulü bu uygulamaları maslahat (kamu yararı) ve illetin (hükmün gerekçesinin) ortadan kalkması ilkeleri çerçevesinde, hükmü koyan Allah'ın yetkisine karışmayan meşru içtihatlar olarak kabul eder. Yani geleneksel fıkıh, ilk dönemin uygulamalarını ve Sünnet’i zaten evrensel mesajın anlaşılması ve uygulanması için esas almaktadır.

Formun Üstü

Geleneksel fıkıhta konulmuş ve kabul edilmiş bir usul kaidesi vardır. Tarihselcilerde ise böyle bir bütüncül usul yok gibi bir nevi parçacı gibi serbest davranılınca Kuranı kerimdeki peygambere itaat ile çelişkiler görülmektedir. Hadis külliyatını toptan red ederek yaklaşımları ve Kuranı tek olarak referans almaları sakıncalar doğuracağı kesin. Örneklerle açıklar mısınız?

Bu, Tarihselcilik (Historicism) yaklaşımının İslami ilimler geleneği karşısındaki en kritik metodolojik ve teolojik çatışma noktalarını içeren, kapsamlı bir sorgulamadır. Kaynaklarınız, özellikle geleneksel fıkıh usulünün bütüncül yapısı ile tarihselciliğin hadisleri dışlama ve parçacı okuma eğiliminin yol açtığı tehlikeler konusundaki eleştirilere geniş yer vermektedir.

İşte bu çelişkilerin ve sakıncaların, Kur’an’daki peygambere itaat ilkesi bağlamında örneklerle açıklaması:

--------------------------------------------------------------------------------

1. Geleneksel Fıkıhta Bütüncül Usul ve Tarihselci Metotta Parçacılık

Geleneksel İslami ilimlerde, dinî hükümlerin (ahkâm) çıkarılması ve metinlerin yorumlanması için kabul edilmiş ve asırlar boyu uygulanan kesin bir usul (metodoloji) mevcuttur.

A. Geleneksel Usulün Bütüncül Yapısı

Geleneksel tefsir ve fıkıh usulü, Kur’an’ı doğru ve hatasız anlamayı sağlayan temel prensiplere dayanır:

1. Bütüncül Yaklaşım: Kur’an’a, onun istediği kurallar dâhilinde, dengeli ve bütüncül yaklaşmak esastır. Bir konuda tek bir âyetle yetinmeyerek, Kur’an-ı Kerim’e bütüncül bakmak kaçınılmazdır. Bu bütüncül yaklaşım, tefsirde yanılgının önemli bir nedeni olarak görülen parçacı yaklaşımın zıddıdır.

2. Kaynaklar Hiyerarşisi: Kur’an’ın yorumunda Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri, ardından Hz. Peygamber’den (Sünnet) nakiller, sahabe ve tabiûn kavillerinin ışığı esas alınır.

3. Hükmün Baki Kalması: Zaruret halinde veya hükmün dayandığı illetin (gerekçenin) olmaması durumunda hüküm geçici olarak askıya alınabilir; ancak bu, hükmün sonsuza dek kaldırıldığı (nesih) anlamına gelmez ve şartlar düzelince hüküm tekrar uygulanır.

B. Tarihselciliğin Parçacı ve Serbest Davranışı

Tarihselcilik, fıkıh gibi işlevi, sınırları ve terminolojisiyle kendine özgü, müstakil ve kapsamlı bir usûlün bulunmadığı eleştirisine maruz kalmaktadır. Bu durum, serbest ve parçacı yorumlara yol açar:

Usul Eksikliği: Tarihsellikle ilgili olgun bir usul iddiasının bulunmadığı belirtilir. Gelenekten bağımsız olarak sırf akla veya Arapça bilgisine güvenerek Kur’an’ı yeniden anlama isteği, yanılgılara neden olmaktadır.

Parçacı Okuma Hatası: Tarihselci okuma, Kur’an hakkında aşırı genellemelere gitmekte ve önüne çıkan her âyete tarihsel-nesnel bir anlam vererek bu âyetleri bütünle diyalektik içerisinde açıklama yerine, üst üste koyarak paketleyip kapatmaktadır. Tarihselciler, eleştirdikleri parçacı okuma türüne kendileri düşmektedir.

Öznellik ve Keyfiyet Riski: Dirayet tefsirinin (rey temelli olması sebebiyle) te’vil olarak isimlendirilmesi ve öznellik ile keyfilik riskini doğurması gibi, tarihselci düşünürlerde bu titizliğin görülmediği ve bir keyfiliğin hâkim olduğu ifade edilir.

2. Hadislerin Toptan Reddi ve Peygambere İtaat ile Çelişkiler

Müslüman tarihselciler, Sünnet’in (Hadis külliyatının) Kur’an’ın sahip olduğu güvenilirlikten yoksunlaştığını ve uydurma rivayetler içerdiğini ileri sürerek, Kur’an’ı tek başına referans alma eğilimindedirler. Bu durum, Kur’an'ın bizzat emrettiği Peygamber’e itaat ilkesiyle çelişki doğurur:

A. Kur’an’a Göre Peygamberin Rolü (Tebyin ve İtaat)

Kur’an-ı Kerim, peygambere tebliğ (vahyi ulaştırma) ve tebyin (açıklama) yetki ve vazifesi vermiştir.

Tebyin (Açıklama): Hz. Peygamber, Kur’an’ın izaha muhtaç yerlerini izah etmekle görevlidir. İnanan bir kimsenin, Kur’an’ı tefsir etme konusunda kendisini yetkili sayarak Rasûlullah’ın tefsirini göz ardı etmesi mümkün değildir.

Müstakil Hüküm Koyma: Hz. Peygamber’in müstakil hükümler koyabileceği (müstakil şâri’ vasfı) Kur’an’da geçmeyen bazı uygulamalarla sabittir.

Yaşayan Kur’an: İlk nesil Müslümanlar, doğrudan Kur’an’a müracaattan çok, “yaşayan Kur’an” konumundaki Hz. Peygamber’in açıklamalarını ve uygulamalarını rehber edinmişlerdir.

B. Hadisleri Dışlamanın Doğurduğu Çelişkiler

Tarihselcilerin hadis külliyatını toptan redde yönelmesi veya sadece kendi görüşlerine uyanları kabul etmesi, dinin temelinin sarsılması sonucunu doğurur:

1. Hükümlerin Belirsizleşmesi: Kur’an’da yer alan namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetler mücmel (kapalı) ifadelerdir; Sünnet, bu hükümlerin kapalılığını gidermiş ve Müslümanlar için daha anlaşılır hale getirmiştir. Hadisleri reddetmek, bu ibadetlerin nasıl yapılacağı konusunda büyük bir karmaşaya yol açar.

2. Seçici Reddetme Tutarsızlığı: Kimi araştırmacılar, nassların uygulanmasıyla oluşan sahih gelenekten bağımsız bir şekilde orijinal yorum iddialarıyla yola çıkmışlar; yeri geldiğinde kabul edilemez rivayetlere yer vermişler, bazen de tevatüre yakın derecedeki meşhur haberleri ve hadisleri kendi görüşlerine ters düştüğü için reddetmişlerdir. Bu tutarsızlık, Kur’an tefsirinde göze çarpan önemli bir yanılgıdır.

3. Geleneksel Mirasın Reddi: Gelenekten bağımsız olarak sırf akla veya Arapça bilgisine güvenerek Kur’an’ı yeniden anlama isteği, tefsir külliyatını, onca emeği ve mirası bir çırpıda kenara atma fikri taşır ki, bu yanlış bir uç noktadır.

3. Tarihselciliğin Metodunun Yol Açtığı Sakıncalar (Örneklerle)

Hadisleri ve geleneksel usulü dışlayan tarihselci yaklaşımlar, kutsal metinleri yorumcunun keyfiyetine bırakarak dinin özündeki sabiteleri aşındırma riski taşır:

A. İlahi Otorite ve Sabitelerin Bozulması

Tarihselcilik, kutsal metni anlama çabası yerine, onu Batı kültürünün ithal kavramlarıyla okumaya çalışmakla eleştirilir.

Yetkiyi Beşere Kaydırma: Tarihselci anlayışla Kur’an’a bakmak, ilâhî olanla beşerî olanı mahiyet açısından bir tutmak ve kendini yaratıcının yerine koyarak hüküm vermek olarak görülmektedir. Hükümde değişim yetkisi yalnızca Allah’a aittir. Hz. Peygamber’e dahi verilmeyen bu yetkiyi, insanın kendisinde bulması tutarsızlıktır.

"Allah Gibi Hüküm Koyma" İddiası: Tarihselci düşünür İlhami Güler'in ifadesiyle, "Doğru anlayış ise, hükümlerin vazediliş esprisini kavrama ve Allah gibi yeni hükümler koymaktır". Bu, yetkiyi aşan bir söylem olarak değerlendirilir.

Dinin Sabitelerine Zarar: Kur’an’ı çağın şartlarına uydurmak gayesiyle ortaya çıkan tarihsel yaklaşım, yakınî bilgi olarak değerlendirilen kat’î nassları daima daha iyiye doğru ilerlediği zannedilen çağa uyarlamakla, akılla da çelişki arz etmektedir.

B. Örnek 1: Hukuki Hükümlerdeki Evrensellik-Tarihsellik Ayrımı Çelişkisi

Tarihselciler, ibadet ve ahlâka dair âyetleri evrensel olarak kabul ederken, sosyal ve hukuki konulara dair emir ve yasaklarla cezaları ise tarihsel olarak görmektedirler.

Tutarsızlık: Kur’an’ın genel anlamda kullandığı dil ve üslûb aynı iken, hangi kıstaslara dayanarak böyle bir ayrım yapılabileceği sorgulanır. Bu ayrımın hiçbir tutarlı yanı olamaz.

Hükmün Amacı mı, Kendisi mi? Tarihselciler, hükümlerdeki amaçlara (makasıd) vurgu yaparken, geleneksel görüş Kur’an’ın hükmün kendisine ondan daha çok vurgu yaptığını belirtir. Örneğin, kısas hükmünün amacının suçu engellemek olduğu söylenerek, kısas yerine başka cezaların uygulanacağı iddia edilir. Bu, Kur’an’ın evrensel ve mutlak hükümlerini ortadan kaldırma riskini içerir.

C. Örnek 2: Uydurma Hadis Suçlamasıyla Sahih Rivayetleri Reddetme

Tarihselciler, hadis külliyatındaki zayıf ve uydurma rivayetlerin varlığını, sahih olan rivayetleri bile reddetmek için bir zemin olarak kullanırlar:

Bilimsel Dayanağı Olmayan Redler: Bir müfessirin (Süleyman Ateş), Sahâbe’nin Kur’an’ın diliyle kınanmış sayılacağı endişesine binaen, Buhârî dahil muteber hadis kitaplarında yer alan ve Hz. Âişe’den nakledilen bazı hadisleri (örneğin müteşabihlerin peşinde koşanların kınanması hakkındaki rivayet) başka bir delile dayanmaksızın bir çırpıda uydurma hadisler arasına katıvermesi, bilimsel bir davranış olarak kabul edilmez.

Çelişkili Tavır: Aynı yazarın, farklı varyantlarıyla birçok asli kaynakta yer alan Hz. İsa’nın geleceği ile ilgili haberleri de bir çırpıda hurafe ve uydurulmuş hadisler kategorisine dâhil etmesi, tefsirde çelişkili ve tutarsız tavırlara örnektir. Bu, kendi görüşlerine ters düşen meşhur hadislerin reddedilmesi anlamına gelir.

D. Örnek 3: Kadın Şahitliği (Ticari Hükümlerin Tarihselliği)

Tarihselciler, Bakara 2/282’deki borçlanma (müdâyene) ayetinde iki kadının şahitliğinin bir erkeğe denk tutulmasını ele alırken, bu hükmün tarihsel bir zorunluluktan kaynaklandığını öne sürerler.

Tarihselci Görüş: Hükmün dayanağı (illeti), kadının fıtrî unutkanlığı ya da akıl eksikliği değil; o dönemde kadınların alışveriş hayatında etkin rol almaması, bilgi ve tecrübe eksikliğinden kaynaklı şaşırma ve unutma hali olmuştur. Dolayısıyla ticarette söz sahibi olan günümüz kadınlarının şahitliğinin erkeğe eşit olması gerektiği ifade edilir.

Geleneksel Görüş Çatışması: Geleneksel tefsirde ise bu durum, kadının fıtrî unutkanlığına veya vücut kimyasındaki burûdet ve rutubet özelliğinin fazla olmasına bağlanarak cins olarak ebediyyen onunla beraber olacak bazı özelliklerine dayandığı savunulur. Tarihselcilerin bu yönde ısrarcı olması, fıkıh usulünün kesin hükümlerin ebedi vasıflara bağlı olması prensibine aykırı düşer.

Bu örnekler, tarihselci yaklaşımın hadis külliyatını ve geleneksel usulü dışlayarak, Kur'an'ın lafzına ve amacına kendi yorumcularının ön yargılarıyla yaklaştığı ve bunun da dinî hükümlerde büyük yanılgılara ve çelişkilere yol açabileceği eleştirilerini güçlendirmektedir.

 

 

Formun Altı

 

Formun Altı

 

  SONUÇ

Tarihselcilik usul ve mantık çerçevesi içinde içinde sakıncaları olan bir görüş olduğuna kani oldum.

Sunduğunuz kaynaklarda tarihselcilik (historicism) ve kutsal metinlere tarihselci yaklaşım hakkında yer alan hâkim ve eleştirel görüşü doğru bir şekilde yansıtmaktadır.

Bu görüşe katılıp katılmadığım sorusuna gelince; sunulan kaynaklar, tarihselciliğin felsefi kökenleri ve dinî metinlere uygulanışı bağlamında taşıdığı ciddi usul ve mantık sakıncalarını defalarca vurgulamakta ve bu nedenle yöntemi sorunlu kabul etmektedir. Dolayısıyla, kaynakların genel içeriği, tarihselciliği İslâm tefsiri ve fıkıh metodolojisi açısından sakıncalı bir görüş olarak görmeyi desteklemektedir.

İlave edebileceğim hususlar, tarihselciliğin kaynaklarda belirtilen sakıncalarını ve geleneksel usulle arasındaki temel çatışma noktalarını daha da netleştirmeye odaklanacaktır:

--------------------------------------------------------------------------------

Tarihselciliğin Usul ve Mantık Çerçevesindeki Temel Sakıncaları

Tarihselcilik yaklaşımının, özellikle Kur’an ve Sünnet’e uygulanması sırasında doğurduğu başlıca metodolojik ve teolojik sakıncalar şunlardır:

1. Bütüncül Usul Eksikliği ve Parçacılık Riski

Geleneksel fıkıh usulünün aksine, tarihselcilik kapsamlı ve bütüncül bir metodoloji sunmamaktadır.

Usul Alanında Belirsizlik: Geleneksel fıkıh usulünün alanı, işlevi, sınırları ve terminolojisiyle kendine özgü, müstakil ve kapsamlı bir usulü bulunmasına rağmen, tarihselcilikle ilgili olgun bir usul iddiası bulunmadığı belirtilir. Bu, yorumcuların serbest ve keyfi davranmasına zemin hazırlar.

Parçacı Yaklaşım: Tarihselciler, kutsal metinleri yorumlarken Kur'an'a bütüncül bakmak ilkesini hiçe sayarak, âyetlerin bağlamını göz ardı etmektedirler. Tek tek âyetlere tarihsel-nesnel bir anlam vererek onları bütünden koparmakta ve eleştirdikleri parçacı okuma hatasına kendileri de düşmektedirler.

İthal Yöntem: Tarihselci okuma, Batı kültürünün ürünüdür. Amaçlarına ulaşmak için, kimi beşerî metinlerin anlaşılıp değerlendirilmesi için geliştirilmiş okuma yöntemlerini Kur’an’a uygulamaya çalışmaktadırlar. Bu, Kur’an’ın ilahi mahiyeti gereği kabul edilemez bir metodolojik hatadır.

2. Teolojik Mantıkta Çelişki ve Otorite Sorunu

Tarihselciliğin temel felsefi ve teolojik iddiaları, Allah’ın ve Kur’an’ın otoritesi ile çelişmektedir.

Rölativizm ve Nihilizm: Tarihselcilik, evrensel hakikatler yerine göreli yorumlarla yetinmemiz gerektiğini ileri sürer. Özünde rölativizm taşıdığı için, nihayetinde bütün değerlerin tarihsel olduğu iddiasını getirir ve nihilizme yol açabilir. Bu da "içini başkalarının dolduracağı anlam boşlukları yaratacaktır".

Kur’an’ın Tahrif Riski: Tarihselciler, metni tarihsel olarak konumlandırıp insan ürünü bir metin düzeyine indirgemekte, Kur’an’ın ilahi bir kelam olmaktan çıkıp “bilgi nesnesine” dönüşmesi riskini taşımaktadırlar. Bu, Kur’an hakkında şüphelerle doldurmakta ve dini yozlaştırma tehlikesi yaratmaktadır.

Ezeli Hükümlerin Reddi: Tarihselcilik, itikadî konularda herhangi bir tadil veya tebdil (değişim) olmayacağını kabul etse de, sosyal ve hukuki konuları (hadler, kısas, miras) tarihsel addederek bunların değişime kapalı hükümler olduğu geleneğiyle çatışır. Allah’ın çok az sayıdaki hükmü değiştirmesine (nesih) rağmen, tarihselcilikte zamanın ve şartların değişmesiyle her şeyin değişeceği iddia edilir.

İlahi Yetkiyi İnsana Devretme: Allah’ın Peygamber’ine dahi vermediği hüküm değiştirme yetkisini kendilerinde gören tarihselciler, değişen şartlar karşısında “Allah gibi yeni hükümler koymak” düşüncesine kapılmışlardır. Bu durum, şer’î sabitelerin ve ilahi kanunların insan anlayışının müdahalesi ile değişmesi anlamına gelecektir.

3. Sünnetin ve İlk Neslin Uygulamalarının Dışlanması

Tarihselciliğin hadis külliyatını toptan dışlama eğilimi, Kur’an’ın anlaşılmasını pratik düzeyde imkânsız hale getirir.

Peygambere İtaat Çelişkisi: Kur’an’da ibadetler (namaz, oruç) mücmel (kapalı) ifadelerle yer alır ve bu ibadetlerin nasıl yapılacağı ancak Sünnet ile açıklanmıştır (tebyin). Hadislerin toptan reddedilmesi, Kur’an’ın bizzat emrettiği Peygamber’e itaat ilkesiyle çelişmektedir.

Mirası Yok Sayma: Gelenekten bağımsız olarak sırf akla veya Arapça bilgisine güvenerek Kur’an’ı yeniden anlama isteği, tefsir külliyatını, onca emeği ve mirası bir çırpıda kenara atma fikri taşır ki, bu yanlış bir uç noktadır. Tarihselciler, Sünnet gibi ikinci ve üçüncü kaynakları es geçerek doğrudan birinci kaynağa (Kur'an'a) uygulama düşüncesindedirler.

 

Sonuç olarak, kaynaklarınız, tarihselciliğin modern bir tefsir metodu olarak Kur’an’ın evrenselliği inancını zedeleme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve geleneksel usulün sağlam temellerini yıkıcı bir etki taşıdığını güçlü bir şekilde savunmaktadır. Bu nedenle, vardığımız sonuç, sunulan kaynaklardaki baskın akademik eleştiri hattını yansıtmaktadır.

Formun Üstü

Formun Altı

 

Kaynakça Listesi (YÖK TEZ…Seçilmiş Alıntılar ve Atıf Yapılan Eserler)

A. Belge Kimlik Numaralarına Göre Genel Kaynaklar

1. [218610.pdf] Kur’an Tefsirinde Yanılgılar ve Eleştiriler Üzerine Bir Çalışma (Konunun Önemi ve Tezin Metodu).

2. [221031.pdf] Tin Bilimleri ve Değer İlişkisi Üzerine (Sosyal Grupların ve Tarihsel Hareketlerin Anlaşılması Bağlamında).

3. [241440.pdf] Kur’an Kavramlarının Tarihi Seyir İçerisinde Uğradığı Anlam Değişmeleri Üzerine Bir Araştırma.

4. [241474.pdf] Müteşâbih (Haberî) Sıfatlar Konusu Üzerine Bir Çalışma.

5. [279140.pdf] Kitabın Deneyimlenme Süreci Üzerine Gözlemler (Yeniden Okuma ve Tüketme Kavramları).

6. [280938.pdf] Kur’an Metinlerinde Melekler, Cihad ve Kölelik Gibi Kavramların Yorumlanması.

7. [327815.pdf] Kur’ân’da Konuşma İlkeleri (Yüksek Lisans Tezi, Konuşma Türleri ve Âdâp).

8. [364700.pdf] Toplumsal Hayat, Adalet ve İnsan İlişkileri (Hucurât Suresi Bağlamında).

9. [370479.pdf] Tefsir Usulü Kavramları Üzerine İnceleme (Te’vil, Mübhemâtü’l-Kur’an ve Hurûf-ı Mukattaa).

10. [381725.pdf] Düşünce Tarihi, Tarihselcilik ve Yorum Farklılıkları.

11. [412165.pdf] Güncel Meal-Tefsirlerde Nesih, Kıssa ve Mucize Kavramlarına Yaklaşımlar.

12. [460460.pdf] Kur’an’da Kasem Üslubu ve Kavramsal Çerçevesi Üzerine.

13. [537642.pdf] Tarihselcilik ve Dilthey Düşüncesi Üzerine Eleştirel Yaklaşımlar.

14. [570843.pdf] Yeni Tarihselci Anlayış ve Tarih-Edebiyat İlişkisi.

15. [588503.pdf] Tarihselcilik ve Halku’l Kur’an Tartışmaları.

16. [588926.pdf] Dini Nassların Anlaşılması, Yöntemler ve Sapma Nedenleri.

17. [601010.pdf] Lafız-Mana İlişkisi ve Müşterek Lafızların Tercümesi.

18. [609086.pdf] Kısaltmalar Listesi ve Kaynakça Düzeni.

19. [632353.pdf] Tefsir Usulü, Esbâb-ı Nüzul, Te’vil ve Fıkhi Faaliyet Üzerine.

20. [638293.pdf] Tarihselcilik Metodolojisi ve Nübüvvetin Naklî Delilleri.

21. [640290.pdf] Bilimsel Etik Bildirimi.

22. [652957.pdf] Kur’an’ın Lafız, İfade ve Üslup Özellikleri: Âdetü’l-Kur’ân.

23. [709109.pdf] Kıyâme Suresi Bağlamında Kıyamet, Diriliş ve Kur’an’ın Anlaşılması.

24. [754178.pdf] Modern Bir Müfessirin Kur’an Okuma Tarzı, Tarihselcilik ve Tefsir Yöntemi.

25. [784515.pdf] İnsan ve Tarihsellik Konularının İncelenmesi (Dilthey ve Tarihsel Akıl).

26. [799392.pdf] Hüküm Kavramı, Şer’î Hükmün Bilgi Değeri ve Bağlayıcılığı (Fıkıh Usulü Ekseninde).

27. [819852.pdf] Modernizm Kaynaklı İslam Düşüncesi Ekolleri (Kur’âniyyûn, Bilimsel Tefsir, Tarihselcilik).

B. Özel Konulu Çalışmalar (Yazar veya Eser Adı Belirtilenler)

Bu kategorideki çalışmalar, ana kaynaklarınız içinde dipnotlarda veya metin içi atıflarda adı geçen, kimliği daha belirgin olan eserlerdir:

Abdulcebbâr el-Hemedânî, Kâdî. Tenzîhu’l-Kur’ân ani’l-Metâ’in.

Arslan. Türkçe Kur’ân Meallerinde Kaynak Dilin Egemenliği Sorunu.

Altuntaş ve Şahin. Kur’ân- Kerim Meali, DİB.

Ateş, Süleyman. (Meal/Tefsir çalışmaları, Kadınlarla ilgili ayetlerin yorumları).

Bağdadî, Abdulkahir el-. Ehl-i Sünnet Akaidi – Kitabu Usuli’d- Din-.

Bilgin, Nuri. Sosyal Bilimlerde İçerik Analizi.

Bilgin, [Author Name Missing]. Anlam ve Anlatım Bozuklukları….

Bilmen, Ömer Nasuhi. (Meal/Tefsir çalışmaları).

Cerrahoğlu, İsmail. Tefsir Usulü.

Çantay, Hasan Bahri. (Meal/Tefsir çalışmaları).

Dawson Catherina. Araştırma Yöntemlerine Giriş. (Çev. Asım Arı).

Divlekci, Celalettin. (Üslup Tanımı).

Ebü’l-Bekâ el-Kefevî. (Kur’an’daki kullanım örfleri üzerine kaideler).

Fığlalı, [Author Name Missing]. Kâdiyânîlik.

Güler, Zekeriya. “Selefî Hareketin Tarihî Kökenleri ve Yöntem Problemi”. Marife: Bilimsel Birikim (Selefîlik), cilt: 9, sayı: 3 (2009).

İbn Cerîr et-Taberî. Câmiu’l-Beyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân.

İbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Ferec. Telbîsü İblîs.

İbnü’l-Kelbî. Kitâbü’l-Esnâm.

İşcan, Mehmet Zeki. Selefilik: İslami Köktenciliğin Tarihi Temelleri. İstanbul 2009.

Kanımdan, Gamze. (Tarihsel Akıl Üzerine Görüşler).

Karaman, [Author Name Missing], Özek vd. TDV Kur’ân Meali.

Karaman, [Author Name Missing], Çağrıcı vd. Kur’ân Yolu....

Koçyiğit, Talat. “Cennet Müslümanların Tekelindedir”. İslami Araştırmalar, cilt:3, sayı:3, 1989.

Kotan, Şevket. Kur’ân ve Tarihsellik Tartışmaları [594491.pdf].

Kurtubî, [Author Name Missing]. (Tefsir ve Fıkıh Yorumları).

Naci, Fethi. Kıskanmak. İstanbul, Oğlak Yayınları, 1998.

Neuman, Lewrance. Toplumsal Araştırma Yöntemleri Nitel ve Nicel Yaklaşımlar. (Çev. Sedef Özge).

Özsoy, [Author Name Missing]. Kur’an ve Tarihsellik Yazıları.

Öztürk, [Author Name Missing]. Çağdaş İslam Düşüncesi ve Kur’ancılık.

Öztürk, [Author Name Missing]. Egemen Bir Dinî Söylem Tarzı Olarak Ataerkillik.

Pala, İskender (2016). (Yunus Emre üzerine çalışmalar).

Polat, Fethi Ahmet. Çağdaş İslâm Düşüncesinde Kur’ân’a Yaklaşımlar [594491.pdf].

Râzî, Fahreddîn er-. Mefâtihu’l-Ğayb.

Sağır, Abdülhamit. Kelamcı Fıkıh Usulcülerinin Nesih Anlayışı. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, ERÜSBE, Kayseri 2007.

Tatçı. (Yunus Emre ve Eserleri).

Tural, Sadık K. Zamanın Elinden Tutmak. Ötüken Neşriyat, 1982.

Ünlü, Suat. “Kur’ân’da Geçen Bazı Arapça Deyimler ve Tabirlerin İlk Türkçe Kur’ân Tercümelerinden TİEM 73’teki Türkçe Karşılıkları Üzerine”. Gazi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2008.

White, Hayden (2008). (Tarihsel çalışma ve öyküleme).

Yazır, Elmalılı Hamdi. Hak Dini Kur’ân Dili.

Zemahşerî, Carullah ez-. el-Keşşâf an Hakâiki Ğavâmidi’t-Te’vîl.

 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar