YAKARIŞ
Ulu Tanrı!
Gün batıyor; sevgili korkun gönlümde
doğuyor. Kumral akşam bana sessizlikler içinde büyüklüğünü fısıldıyor... Bu
alaca karanlıklar arasında bir kulun, dilmaç [tercüman] kullanmadan, öz
bilgisiyle sana diller dökmek istiyor... Ödünç giyim almadan, kendi
çaputlarıyle karşına çıkmak diliyor.
Onun yalvarışlarını dinlemez misin?
Kanadı incinmiş, karnı acıkmış bir
serçenin ötüşcüğünü anlarsın! Boynu bükük,
benzi uçuk bir çiçeğin fistekçiğini duyarsın... Bugün bir Türk’ün,
yıpranmamış, sesini birinci olarak sana eriştirmek isteyen suçunu bağışlasan
gerektir.
Ey, yüce gökleri ışıklı yıldızlarla,
azgın denizleri köpüklü dalgalarla süsleyen Tanrı!...
Kullarına kendilerini tanımak,
kendilerinde özünü tanıtmak üzere onlara beyin, gönül verdin. Onlardan yüz
binlerce Türkler, sevgili son Yalarvacının [Peygamberin] doğru izinden bu us,
bu duygu kanatlarıyle yülksele yüksele uçmağına [cennetine] ermek istediler...
Yeryüzünün en büyük ulusu olan
Türklerin yüreklerini donduran soğuk bozkırlarını, yurdlarını bırakarak
sözlerini anlamak, senin öz birliğini tanımak, sana tapmak üzere yalınayak, baş
açık, yad illere düştüler... Sıcak çöllere
üştüler... O genişliklerde yeldirenler tutsağın oldular. Yorgun urganına
sarıldılar. İlk çağda aya, güne tapan bunlar, şimdi ayın günün ıssını buldular.
Kutlu oldular. Yalavacının söylediği yarlığına boyun eğdiler. Yaradanlarını
bildiler. Doğru yola girdiler. İstediklerine erdiler. Ey bizi yoktan var eden Oğun
[Tanrı/Allah] sonra, seni ulatmak, birliğin sancağını yeryüzünün bir ucundan
öbür ucuna iletmek, gönlü gözü kör olanlara, seni tanımayanlara seni göstermek,
seni tanıtmak üzere savaşmağa başladılar. Şimşeklerine baktılar, kılıçlarını
çektiler. Yıldırımlarını işittiler, toplarını kullandılar. Kanlarını (uğrunda
döktüler, başlarını yoluna koydular,. Koca denizleri geçtiler. Yüce dağları
aştılar... Yeryüzündeki sayısız kullarından, çok pek çak, onlar senin
uğrunda çabaladılar. Sen de onlara öğdüller verdin, dirlikler bağışladın!...
Senin ve yalavaclarının adlarına
ayırdığın ünlü yerleri bütün onların yurdlarının bucaklarında sakladın. O köyde
yarattığın Türklerin sana düşkünlükle yükseldiler...
Şimdi, önünde çıplak gönlüyle
kekeleyerek söylenen bu kulun bütün yurttaşlarıyle bir yarlıgayıcı bakışının
yoksuludur.
Sh: 148-150
Kaynak: Müftüoğlu Ahmed Hikmet , Çağlayanlar, Hazırlayan Dr. Fethi TEVETOĞLU, Kültür Ve
Turizm Bakanlığı Yayınları ,1000 Temel Eser Dizisi: 63, Mayıs 1987 ,Ankara
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar