Print Friendly and PDF

SEMİHA CEMAL HANIM’IN MEŞREBİ ŞERİFLERİ HAKKINDA YAZISI

Bunlarada Bakarsınız

 



“Ken’an Rifâî’nin Meşreb-i Şerîfleri” Risâlesi


Yazan: Semiha Cemâl Hanım

En sevdiği şeylerden biri bilmek veya bildiğini öğretmektir. İstifade etmeliyim ya da ettirmeliyim der. Güzellik ve iyilikleri kimde ve nerede görürseniz tereddüt etme al der ve yine etrafındakilerin öğrenmek için gösterdikleri tehâlük, benim öğretmek için duyduğum hırs kadar kuvvetli değildir.

Noksanlığı aşkta dahi çekemez. Kendi hakkında istediğin hayrı, güzelliği, zevki deruni aşk ve nuru başkaları için de iste ki tam aşık olasın der.

Kendisi güzel bir söz söylediği vakit yahut hoşa gidecek bir şey işittiği vakit bütün sevdiklerine koşarak söylemek ister veya söylendiğini ister.

O sözünde durur hatta birkaç sene evvel söylediği sözün kendi sözü olup olmadığını tanır. Nerede ve ne zaman söylendiğini de hiç unutmaz.

Hiçbir şeyi unutmaz. Yalnız kötülükleri unutur. İyilikleri hatırlamaya daha ziyade meyyaldir.

Ahdinde durmak onun şânıdır. Yapılan en küçük iyiliği unutmaz; nankörlük ve tecessüsü hiç sevmez.

Saatle hareketi sever. Kimsenin kendisi için zahmete girdiğini istemez. Etrafındakilere dâima herkese eziyet veriyorsunuz, yapmayın diye ikaz eder.

Riyâyı sevmez, yalanı sevmez, etrafındakilerin ızdırâbına tahammül edemez. İntizamı sever.

Son derece teşyi kuvveti vardır. Daha bir meseleyi konuşurken tatbiki cihetini arar. Bir mesele etrafındaki uzun hayallerden sıkılır.

İhmâlkâr değildir.

Dalgınlığı sevmez. Bir şeyin vukuundan evvel şuyuunu sevmez hatta vukuundan sonra bile lüzumsuz yere bahsedilmesini sevmez.

Kimsenin sözünü kırmaz. Birisi küçük bir söz söylese de meclistekiler onu işitmese, yahut ehemmiyet vermese, kim olursa olsun hemen alâkadar olur, onu anlamak için sorar. İstihzayı sevmez, bir vakaya gülse bile hoşuna gittiği için güler. Hiçbir şeye istihza ederek güldüğünü kimse görmemiştir.

Sebâtkârdır. Meselâ bir kitabı tercüme için başlayınca onun üzerine düşer ve meydana getirinceye kadar aynı arzu ile devam eder. Bir şeye başladığı zamanki arzusu az zaman sonra asla geçmez.

Kabalığı sevmez, nezaketten, incelikten hoşlanır.

Para ile alakadar değildir. Paranın fazlası ne işe yarar der. Ve ey zamanın padişahı vakit gelince sen de mahallenin fukarası ile beraber olursun. Gerçi senin kasrının kapısında mızıka beş kere nevbet çalar. Sıra diğerine de gelir. Sen geçersen, o da geçer.

Şahsına karşı yapılan nankörlükleri unutur. Kini sevmez, kendine ihanet edenlere bile merhamet eder. (Allah gafurur rahimdir) der. Kendisi hakkında suizan edenlere rahmet etmekten geri durmaz. Ben kendi hisseme düşeni yapmak isterim. O da kendi hissesine düşeni yapsın, bunu düşünmek bana düşmez der.

Gözyaşlarını sever. Ben Allah için ağlayan gözleri severim, fakat nefsani yaşlara tahammül edemem. Nasıl ki namazda olduğun vakit bir dünya tahassürü aklına gelir de ağlarsan namazın fasit olur, ama Allah için ağlarsan namazın bozulmaz.

Kimsenin ayıbını yüzüne söylemez. Adeta o yapan kimseden daha fazla kaçınır.

Malâyaniden hiç hoşlanmaz. Eğer lüzumsuz malayani bir söz konuşulursa hemen başını pencereye doğru çevirir. Kendilerine bir şey sorulup da cevabını verdikten sonra ikinci defa aynı mesele hakkındaki suale karşı verdiği rey, artık o kimsenin gönlüne göre olur ve o söz artık kendilerinin sözü değil o gönül sahibinindir. Arzusunun aksidir.

Söz hak olduğu için büyük ehemmiyet verilmesi ve sözle oynanmamasını ister.

Daima ya hayır söyle ya sus, ihtarında bulunur. Bilhassa sözle oynamanın hakikat yolunda buunan için mühlik olduğunu ve hatta rüyaları hayırla tefsir eylemesinin de bu yüzden olduğunu söyler.

O konuştuğu vakit söylediği söz dünya umurundan addedilip de aksi iddia edilirse katiyyen ısrar etmez veya başkalarının mütâlâlarını kabul etmekten hoşlanır.

Yemeğe ve ekmeğe münim ve ihsan edici ismi tecelli ettiği için dikkat edilmesini ister. Sofradan kalkarken mutlaka secde vaziyeti alır, fukaraya muavenet en sevdiği şeylerden biridir.

Bir gün camide bir fakire rast gelir. Üzerindeki pardesüyü vermeye niyetlenir fakat pek büyük geleceğini düşünerek vazgeçer. Eve teşrifinde adamcağızı arattırır ve kendisine uygun bir pardesü verir. Allah’ın şu fakirin gönlünü almaya muvaffak edişi ne büyük bir lutuftur. Onun için bana uzanan ihtiyaç elini öpmek isterim.

O yakınlarının küçük bir ihmaline bile tahammül edemez. Hatalardan müteessir olması yakınlık derecesi ile mütenasiptir. Yakınlık derecesi ne kadar artarsa mesuliyet o kadar çoğalır.

Cereyanı ahvale güvenip ferahlanmak meşrebi değildir. Allah ferahlananları sevmez der. Bir şeyin tahakkukuna kadar titrerim. Çünkü Allah isterse bir anda her şeyi tahvil eder.

Ziyankarlığı ve israfı lüzumsuz ve beyhude sarfiyatı sevmez. İhtiyaç için sarf edilen her şeyi zaruri ve tabii bulur. Hayatta sadeliği sever, çoban hayatına gıbta ettiğini söyler.

Maddi ihtiyaçlarda herşeyin mükemmel, hiç kusursuz olmasını istemeyin der. Mesela bahçede yemek yerken elektrik şeridinin yetişmemesinden dolayı ampul biraz geri kaldığı için canları sıkılanlara: Işığı kâfi derecede veriyorsa ne lazım gelir, ilerisine gitmeyin der.

Kimseye bâr olmak istemez, hatta bazı küçük hizmetlerini bile yaptırmaktan çekinir. Mesela bakarsınız etrafın ısrarlarına rağmen bahçede yemek yemek istemez. Bunun sebebini bir gün ağzından alırsınız. Tepsinin bahçeye taşınması...

Emanetin üzerine titreyerek muhafaza etmeyi ister. Mesela kira ile oturduğumuz evler. Köydeki yalının kapılarının hiddetle vurulmamasına veya bahçedeki ağaç dallarının kırılmamasına son derece dikkat eder. Bir gün bir taşın bile yerinden oynatılmasını istemem demişti.

Olan hadiseleri güzel karşılayınız. İtirazlarınızla bir kere oku geri çeviremezsiniz, ikincisi Hakka asi olmuş olursunuz. Çünkü olan, Hakkın emridir. Ondan başka vücut yoktur. Dilinizle lâ ilahe illallah diyorsunuz. Fakat amelinizl, itirazlarınızla aksini ihtiyar ediyorsunuz. Her olanda bir hayır vardır, siz bunu göremeyebilirsiniz, nice şeyler vardır ki şer görünür fakat sizin için hayırlıdır.

Hakkın her yaptığı hayırdır. Onu daima seve seve, güle güle karşılayınız. Bir işe teşebbüs ettikleri vakit mütevâli, kat’î maniler zuhur ederse onda ısrar etmezler ve Haktan başka bir şey olmadığı için mahluktan zuhur eden Hakdır, Allah’ın vâki vasıtaları nihayetsizdir, buyururlar.

Mamafih çok müteşebbis ve sebatkardır. Karar verdiği bir maksadı meydana getirinceye kadar takip eder. Ondaki teşebbüs kudreti görülmemiş derecede kuvvetlidir. Bir şeye karar verdiği vakit gayeye ulaşmak için en kısa yoldan harekete geçer ve onu başarıncaya kadar müsterih olmaz. Elverir ki demin söylediği gibi bir işaret mahiyetinde beklenmedik maniler zuhur etmesin.

Yapılacak işlerde genişliği sevmem daima vaktinde hareket etmeyi ve ihtiyatı severim der. Mesela daha evvel hareket kabil iken vapur iskeleye yanaştıktan sonra bilet almayı adet edinen yakınlarına canı sıkılır. Yola çıkarken daima zuhur edebilecek manileri hesab ederek vakti ona göre ayarlar.Bir işe başlarken daima ihtiyat yollarını düşünür ve bunun harbe başlayacak bir kumandanın ricat yollarını evvelden temin etmesine benzediğini söyler. Zuhur edebilecek ihtimalleri nazarı itibare alarak karşılıklarını evvelden hazırlar. Mesela bir yere gideceği zaman, dönüş saati ve vasıtaları hesaplamadan yola çıkmaz.

Bir şeye vakti münasipten evvel karar vermesini sevmez. Mesela bir iş veya gidilecek bir yol için birkaç gün evvelden kendisine falan gün filan yere gidecek miyiz? Diye sorulsa daha o gün gelmedi ki, Allah’ın bileceği iş der.

Yapılacak işlerin vukuundan evvel şuyuunu sevmez, şuyuundan evvel vukuunu ister. Böylece o işin etrafındaki dedikoduları yahut zanlardan ve kalplerin oynamasından bu suretle kaçınmış olur. Ekseriyetle en mühim vakalar bile hiç duyulmadan kolayca olur biter. Daima etrafını korumayı, söz getirecek harekette bulunmamayı sever.

Yapılan fenalıkları unutur, iyilikleri hatırında tutar. Kendine ve yakınlarına ufak bir iyilik ve hayırhahlık gösterene daima her vesile ile mukabele etmek ister.

Semiha hanım’ın Darül-Fünun’a girmesine yardım eden bir zat vardı. Sonradan bunun nerede ve ne memuriyette olduğunu sormasını Semiha Hanım’dan istemişti. O da sormuş fakat unutmuştu. Bunun üzerine “O kimseye karşı vefasızlık etmiş oluyorsun! Lem yeşkurullahe... Onu unutmak Allah’ın nimetini unutmak olur.”

Daima bana iyilik edeni tutmak, düşeni kaldırmak isterim. Kendisine fenalık etmek isteyen bir insan tanırız ki bir gün bu kimse için onun hakkında kalbimde en ufak bir teessür yok dedi. Onun vücudu yok ki benim nazarımda bir mesuliyeti olsun. Yapan Hak, Ondan başka fail de yok, vücutta yok. Hakkın emrine bir vasıtadan ibaret, kalbimde onun bana yapmış olduğu küçücük bir iyiliğin yadından başka bir şey yok. Etrafının düşüncelerinden sakınmasam onunla görüşürüm, dedi.

Tecessüsü hiç sevmez maddi manevi mütecessis olan ondan uzaktır.

Komşuların fakirlerine her ay muâvenet eder. Hastaları olunca birisi ile sordurur, yahut bizzat ziyaretine gider.

Etrafında bizim duymadığımız sesleri duyar. En meşgul zannedilen zamanlarda sokaktan geçen dilencinin sesini işitir, bir şey yollar. Yahut mesela evdeki kızlardan birinin hıçkırığını işitir. Gidin şu kızcağıza bir şey içirin, ne musır hıçkırık der. Reddederiz, çünki odada bulunanlardan hiç birisi bu sesi işitmemiştir.

Suizanı sevmez. Biz daima hüsn-i niyetle mükellefiz der. Eğer suizan ettiğin kimsenin niyeti güzelse kaybedersin, eğer niyeti kötü ise, o da Rabbi ile kendi arasındadır, bize düşmez.

Etrafındakilerin hareketlerinin ve sözlerinin daima hüsn-i tefsir edilmesini ister.

Feragat ve fedakarlık en hürmet ettiği şeydir. Feragat sahibi ve fedakar bir insan kadar hiç kimse ona yaklaşamaz. Vermekten o kadar zevk alır ki, her gün odasına bir şeyler doldurup yakınlarına çocuklara dağıttığı görülür.

Başkalarının zevki ve rahatı ile zevklendiği için, karşısındaki bir şeyden zevk alır yahut rahat ederse kendisi ondan ziyade memnun olur. Memnun bir kalbi görmek bana o kadar sevinç verir ki der.

Hiçbir vakitte iddia için, ısrar etmiş olmak için söz söylemez. Bir münakaşada hakikat meydanda iken inat ve ısrar eden birini görürse münakaşadan vazgeçer ve hakikatin önünde daima eğilirim der, başkalarının fikirlerini ehemmiyetle dinler.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar