Print Friendly and PDF

Sevgilimizsin


Niyâzî-i Mısrî kaddese’llâhü sırrahu’l azîz buyurdu ki;
[Sevgi ve buğz ezeli ve gizlidir. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin evladını seven kişinin sevgisi,  kendisinden sonra çocuklarına, Ehl-i Beyt’e düşmanlık edenin düşmanlığı da çocuklarına geçmiştir.  Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin evladını sevenlerde bu sevgi meydana çıkmıştır.  Cenabı Hakk şöyle buyurmuştur:
“Onlar, ancak kendilerine meleklerin gelmesini veya Rabbinin gelmesini ya da Rablerinin bir takım alametlerinin gelmesini gözetliyorlar. Rabbinin bazı alametleri geldiği gün, önceden iman etmemiş veya imanında bir hayır kazanmamış bir kimseye o günkü imanı hiçbir yarar sağlamaz. De ki: “Gözetin! Çünkü biz de şüphesiz gözetiyoruz.” [1]][2]
“Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar.” (Bakara, 120)
Yine; Gavs’ül-âzam İhramcızâde Hacı İsmail Hakkı Toprak Sivasî ihvanlarından Orhan Zarifoğlu Efendiden şu vakıayı bizzat dinledim ki;
İhramcızâde  İsmail Hakkı Efendi hazretleri yanımızda Hikmet Hanım’da varken şöyle buyurdu;
“Gardaşlarım kıymetinizi bilin.” O an için normal bir söz gibi gelen kelamını biraz daha açıkladı dedi ki;
“Gardaşlarım!
 Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem ile bugün manada görüşmek için giderken sizi de yanımda götürmüştüm. O zaman Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
“İsmail Efendi, bunlar kimdir?”Bende
“Ya Rasûlüllah! (sallallâhü aleyhi ve sellem) Uhud harbinde sıkıntıya düştüğünüzde etrafınızı saran ihvan gardaşlarımızdır.” Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdu ki;
 “İsmail Efendi ne kadar ayıksın”

Yine; Hazret-i Ömer radiyallâhü anh  şöyle anlatır:
“Bedir günü Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem müşriklere baktı, onlar bin kişiydiler. Ashâbı ise üç yüz on üç kişi idi. Hemen kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı. Rabbine sesli olarak şöyle yakarmaya başladı:
“Ey Allâh’ım!
Bana olan vaadini ihsân eyle!
Allâh’ım! Bana zafer nasîb et.
Ey Allâh’ım! Eğer ehl-i İslâm’ın bu topluluğunu helâk edersen, artık yeryüzünde Sana ibâdet edecek kimse kalmayacak!”
Ellerini uzatmış vaziyette münâcâtına öyle devâm etti ki, ridâsı omuzundan düştü. Bunu gören Ebû Bekir radiyallâhü anh yanına gelerek ridâsını aldı, omuzuna koydu ve yanına yaklaşıp:
“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Rabbine olan yakarışın yeter. Allâh Teâlâ Sana olan vaadini mutlaka yerine getirecektir.”dedi.

O sırada Azîz ve Celîl olan Allah Teâlâ şu âyet-i kerîmeyi inzâl buyurdu:
“Hani siz Rabbinizden imdâd istiyordunuz, O da; “Muhakkak ki Ben size meleklerden birbiri ardınca bin(lercesi ile) imdâd edeceğim.” diyerek duânızı kabul buyurmuştu.” (Enfâl, 9)
Allah Teâlâ o gün mü’minlere melekleriyle yardım etti.” [3]


[1]En’am, 158
[2][2] Niyâzi Mısri,  İrfan Sofraları,  Süleyman Ateş,  1971, s156, 62. sofra
[3] (Müslim, Cihâd, 58; Buhârî, Megâzî, 4)

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar