Print Friendly and PDF

Paşa Müslüman mıydı?

Bunlarada Bakarsınız

 



Kıymetli dostlarım merhaba.

 Bugün yine  her zaman olduğu gibi çok çarpıcı bir  konu ile huzurlarınızdayım.

 Bugün  Atatürk'ün Müslüman olup olmadığı  tartışmalarına değinecek ve onun İslam  ve diğer dinlerle ilgili görüşlerine yer  vereceğiz.

 Ancak şunu en baştan  belirtelim ki bu videoda bir yargılama  yapmayacağız.

 Zira bir insan Müslüman da  olabilir, ateist de olabilir, Hristiyan  yahut Yahudi de bunlar kişilerin  yüceltilmesi yahut alçaltılması  maksadıyla kullanılacak şeyler  değillerdir.

 Bundan mütevellit bu  videoda övgü de yergide bulamayacaksınız.

  Sadece tarafsız bir şekilde paşanın  İslam ve diğer dinler hakkındaki  görüşlerini bulacaksınız.

 Kararı verecek  olan sizlersiniz.

 Yorumlar kısmında  görüşlerinizi belirtirseniz karşılıklı  konuyu tartışabiliriz, müzakere ederiz.

  Ancak lütfen yorum yaparken saygı  çerçevesini açmayalım.

 Bunu en baştan  belirttikten sonra bir önceki Yavuz  Sultan Selim videomuzda kaynakları  açıklama kısmına yazmama rağmen okuma  zahmetinde bulunmayıp hakaret yazma  zahmetinde bulunanlar olduğu için  bugünkü videomuzda Atatürk'ün sözlerini  nereden aldığımı tek tek ifade edeceğim.

  Konumuza geçmeden önce belirtelim ki  kanalımızda hep böyle çarpıcı konular  işlenmektedir.

 Anlatılmayanlar  anlatılmakta, bilinmeyenler  söylenmektedir.

 Bundan dolayı kanalımıza  abone olursanız pişman olmayacağınızı  söyleyebiliriz.

  Hem entelektüel ortamlarda hem kahve  sohbetlerinde sessizce dillendirilen  iddiaları belirterek konumuza  başlayalım.

 Kimi Atatürk'ün sağlam bir  Müslüman olduğunu söylerken, kimi sadece  inançlı bir Müslüman olduğunu söyler.

  Murat Bardakçı, Şükr Hanoğlu gibi  araştırmacılar onu ateist olarak  değerlendirirken, Mete Tuncay gibi  araştırmacılar da onu deist olarak  değerlendirir.

 Hatta kimileri onun  gittiği ilkokulun sahibi Şemsi  Efendi'nin sabateist olması  münasebetiyle onun sabateist olduğunu  dahi iddia eder.

 Gördüğünüz üzere  Paşa'nın dini görüşü hakkında belli ve  ortak bir fikir bulunmamakta.

 Epey geniş  bir yelpazede onun dini görüşü  değerlendirilmekte.

  Peki bunlardan hangisi doğru? Öncelikle  İslam'a dair pozitif yorumlar yaptığı  görüşlerine yer verelim.

 Şükrü  Hanioğlu'nun Atatürk hakkında yazdığı en  değerli biyograferden biri olan Atatürk  kitabını okumanızı tavsiye ederim.

  Sağlam çalışılmış bir kitap.

 Bu eserde  belirtildiğine göre meclisin  çalışmalarını yorumlayan müdafaa-i hukuk  muhaliflerinin Mustafa Kemal Paşa'yı  Türkçü mebuslarla çatışan İslamcıların  lideri olarak gördüğünü belirtmesi  dikkat çekici.

 Evet.

 Mebuslar Mustafa  Kemal Paşa'yı İslamcı olarak  görüyorlardı.

 Zira Paşa'nın ilk  meclisteki konuşmalarına bakarsak  hakikaten İslamcı Paşa görüntüsü ortaya  çıkmaktadır.

 Nitekim o dönemde basılan  bir afişte milli mücadelenin önemli  şahsiyetlerinin resimleri bulunmakta.

  Entepe'de de Mustafa Kemal Paşa'nın  resmi bulunmaktadır.

  Bütün bunların üstünde de Halaskeran-ı  İslam yazmakta.

 Yani İslam'ın  kurtarıcıları.

 Mesela ilk meclisin  açılış töreninin cumaya denk  getirilmesi.

 Bu açılışın bildirisini  hazırlayan Mustafa Kemal Paşa'nın  bildiriyi Arapça dualarla doldurması  meclisin Hacı Bayram Camii'ndeki cuma  namazından sonra Sancak-ı Şerif ve  Sakal-ı Şerif ile dualar edilerek,  kurbanlar kesilerek, hatimler  indirilerek açılması bir tesadüf  değildir.

 Mustafa Kemal Paşa'nın heyeti  temsili adına yayımladığı bahsettiğimiz  bu genelgede ülke genelinde hatimlerin  indirilmesi, Buhari şeriflerin okunması,  minarelerden salavatların getirilmesi,  halife hazretlerinin mübarek ismi  şeriflerinin anılması, mevlitler  okutulması istenmiştir.

 Bütün bu program  İstiklal Harbimiz adlı eserinde  yazdığına göre muhafazakar olarak  niteleyebileceğimiz Kazım Karabekir'i  dahi rahatsız etmiş ve özetle bu kadar  nümayişe ne gerek vardı dedirtmiştir.

  Bu hareketler halkın meclis etrafında  kenetlenmesini sağlamak maksadıyla  yapılmış bilinçli ve akıllıca  hareketlerdir.

  Meclisin ilk icraatlarından birinin meni  müskirat yani içki yasağı olması da  enteresandır.

 Şükrioğlu az önce  bahsettiğimiz eserinde bu hususta bir  zamanlar büfesini pembe, sarı ve yeşil  likörlerle donatan meclis liderinin içki  yasağının en içten destekçisi haline  geldiğini söyledikten sonra yeni rejime  geçilinceye kadar bu kanuna  dokunmamasını,  İslam imanının savunucusu imajının  zedelenmesini istememesi olarak  göstermiştir.

 Atatürk Araştırma  Merkezi'nin kayıtlarına göre 1923  yılında Balıkesir Zaanospaşa Cami'nde  minberden öyle bir konuşma yapmaktadır  ki benim diyen bir müftü ancak böyle  konuşabilir.

 Bakın ne diyor.

 Peygamber  Efendimiz Hazretleri Cenabı Hak  tarafından insanlara dini gerçekleri  bildirmeye memur ve elçi olmuştur.

  anayasası hepimizce bilinir ki şanı  büyük olan yüce Kur'an'daki naslardır.

  İnsanlara gelişme ve aydınlanma ışığı  vermiş olan dinimiz son dindir.

 En  eksiksiz dindir.

 Çünkü dinimiz akla,  mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun  düşüyor.

 Eğer akla, mantığa ve gerçeğe  uygun düşmeseydi bununla diğer ilahi  doğa yasaları arasında karşıtlık olması  gerekirdi.

 Çünkü bütün evren yasalarını  yapan Cenabı Hak'tır.

  Yine kendisine 1923 yılında Armağan  olarak küçük boyda bir Kur'an  gönderilmesi üzerine şöyle şahane bir  teşekkür etmektedir.

 Bence değerini  takdire imkanı olmayan bu hediyeyi en  derin ve hürmetkar bir duygularımla  saklayacağım.

 Atatürk'ü yakından tanıyan  Sadi Borak'ın kaleme aldığı öyküleriyle  Atatürk'ün Özel Mektupları adlı esere  bakarsanız, Atatürk'ün mektuplarında  sıkça Allah izin verirse, Allah'ın  yazgısı neyse o olur.

 Başarı  Allah'tandır.

 İnşallah alasmık Allah  nasip ederse ifadelerini kullandığını  görürüz.

 Tabii bunları inancı gereği mi  yoksa kültürün bir parçası olarak mı  kullandığını bilemiyoruz.

 Sadi Bora'ın  Atatürk'ün resmi yayınlara girmemiş  söylev ve Deme Yazışma ve Söyleşileri  başlıklı kitabına baktığımızda da  Atatürk'ün ilim öğrenmeyi teşvik ederken  dinimizin ilme verdiği önemden  cumhuriyet rejimini övmek istediğinde de  İslam'daki meşveret yani danışmaya  verilen önemden bahsettiği  görülmektedir.

 Mesela bir konuşmasında  cumhuriyeti methetmek için şöyle  demekte.

 Yönetim zalim padişahlardan  oluşmazsa ancak milletin seçtiği  insanlardan, vekillerden kurulu bir  şuraya malik olursa ve bu şura adalet  üzere hareket ederse işte Allah'ın ve  Kur'an'ın istediği hükümet olur.

  Atatürk'ün Bütün Eserleri adlı çalışmada  doğudaki aşiretlere gönderilen mektup ve  telgraflara bakarsanız karşınıza ciddi  manada dindar bir Mustafa Kemal Paşa  portresi çıkar.

  Mesela 17 Mart 1920 tarihinde  yayınladığı genelgeyi Paşa şöyle  bitirir.

 İnsanlık dünyasının beğenisi,  İslam dünyasının kurtuluşu dilekleri  yüksek halifeliğin yabancı etkilerden  kurtarılmasına ve ulusal bağımsızlığın  geçmişteki şanımıza yaraşır bir inançla  savunulup sağlanmasına bağlıdır.

  giriştiğimiz bağımsızlık ve yurt savaşıa  ulu tanrının yardım ve kayırıcılığı  bizimledir.

  Paşa'nın 1924 öncesindeki  konuşmalarında, telgraflarında,  mektuplarında hilafeti ve halifeyi  özellikle öne çıkarması dikkat  çekicidir.

 1923'te Refet Bele yazdığı  mektuptaki şu giriş cümlesini ancak bir  İslamcı kaleme alabilir.

 Değerli  kardeşiniz Rifat Bey'in verdiği yüce  telinizi yani telgrafı kastediyor.

  Halife Hazretleri Efendimize sundum ve  gösterdim.

 Peygamber hazretlerinin yüce  vekili şeklinde mektup devam ediyor.

  Mektubun ilerleyen satırlarındaki şu  ifadeler karşımızda İslamcı bir kişinin  olduğuna şüphe bırakmıyor.

 Yüce Cebrail  evrenin övüncü Peygamber Efendimize ona  selam olsun.

 Tanrının elçisi olduğunu  bildirdiği gibi yüksek kişiliğiniz de  halife hazretlerine vekil olduğunu  bildirdiğinden dolayı yüce varlığınız  kendilerine bütün yaşadığı günlerin en  mutlu ve en kutlu bir olayını her zaman  için anımsatacaktır.

 Mustafa Kemal  Paşa'nın milli mücadelenin öncelikli  amaçlarından olarak hilafetin  kurtarılmasını sayması İslam dünyasının  desteğini alabilmek maksadıyla yapılan  bir strateji olduğu aşikardır.

 Murat  Bardakçı Mustafa Kemal Paşa'nın hilafet  hakkındaki düşüncelerini ve politikasını  üç kısma ayırıyor.

 Halifeyi ve hilafeti  kurtarmak.

 Hilafeti kurtarmak.

  Hilafetten kurtulmak.

 Hakikaten de  Mustafa Kemal Paşa'nın 1919'dan  başlayarak hilafetin kaldırıldığı 1924  senesine kadarki konuşmalarına  bakarsanız bu sıralamayı birebir  gerçekleştirmiştir.

  Bakın Atatürk'ün yakın arkadaşı Masar  Müfit Kansu Erzurum'dan ölümüne kadar  Atatürk ile Beraber adlı eserinde ilginç  bir anekdot aktarır.

 Mustafa Kemal Paşa  Erzurum Kongresi'ndeki bir konuşmasını  asıl amaçlarının padişahı ve halifeyi  kurtarmak olduğunu bildirmesi ve bunun  için dua etmesinin ardından yanında  bulunan Masar Müfit Kansu o akşam  Paşa'ya, "Paşam, nutkunuzun sonunu müftü  efendinin duası gibi bitirdiniz.

" diye  şaşkınlığını iletince Paşa'dan maksadını  anlıyorum.

 Anlıyorum ama şimdi vazifemiz  halkı, vatanı ve esir padişahı  kurtarmaya inandırmaktan ibarettir  cevabını alır.

 Atatürk çok zeki ve reel  politik bir insandır.

 Nerede nasıl  davranması, nasıl konuşması gerektiğini  çok iyi bilen bir stratejisttir.

 Onun  din ve İslam hakkındaki sözlerini iki  bölümde mütalaa etmemiz gerekir.

  Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Mustafa  Kemal Paşa'nın görüşleriyle Cumhuriyetin  kurulmasının sonrasında Mustafa Kemal  Paşa'nın görüşleri.

 Taha Akyol Ama hangi  Atatürk kitabında ilginç bir istatistiğe  yer verir? Paşa'nın 1920-23 yılları  arasındaki konuşmalarında kullandığı  İslami terimler ile 1923 ile 29  arasındaki konuşmalarda kullandığı  İslami terimler ve onların sayıları.

  1923'e kadar 792 İslami terim  kullanırken 1923 sonrasındaki  konuşmalarında bu sayı gözle görülür bir  şekilde düşüş yaşamıştır.

 Sadece 362.

  Buradan hareketle Paşa'nın konuşmalarını  daha seküler bir hale dürüdüğü ortaya  çıkmaktadır.

  Bu hususta çok fazla yazışması ve  konuşması vardır.

 Ancak videoyu  uzatmamak için buraya almayacağım.

 Daha  fazlasını arzu edenler Atatürk'ün söylev  ve demeşleri, Atatürk'ün bütün eserleri,  Atatürk'ten hatıralar gibi kaynaklara  bakabilir.

 Ha bu arada Mustafa Kemal  Paşa'nın hafız olduğunu söyleyenler var.

  Kısaca söyleyelim ki bu bilgi doğru  değildir.

 Paşa hafız olsaydı övünerek  söylerdik ancak değil.

 Hatta Mustafa  Kemal Paşa bir mektubunda hafızlar için  beyni sulanmış ibaresini kullanmaktadır.

  Sanırım Paşa hafız olsaydı kendisine de  dokunacak böyle bir ifade kullanmazdı.

  Paşa'nın vefatından önce son sözünün  aleykümselam olduğu da iddia edilir ki  buna doğru demek pek mümkün  görünmemektedir.

 Dönemin gazetelerinin  Şevket Süreyya Aydemir, Cemal Kutay,  Ruşen Eşref Ünaydın gibi dönemin  tanıklarını yazdığına göre Atatürk'ün  bilinci açıkken son sözü saat kaç  olmuştur? Bilinci kapalıyken ise aman  dil, aman dil gibi manası anlaşılmayan  ifadeler çıkmıştır ağzından.

 Yani son  sözü aleykümselamdı ifadesi sonradan  uydurulmuş bir bilgi gibi duruyor.

  Şimdi gelelim Atatürk'ün İslam ve din  karşıtı gibi görünen konuşmalarına.

 Ben  size konuşmaları yorumsuz aktaracağım.

  Siz görüşlerinizi yorumlar kısmına  yazarsınız.

 Aziz dostlar önce en meşhur  olanlarla başlayalım.

 Ardından da pek  bilinmeyenlere geçelim.

 İkra bismi  rabbike safsatası.

 Atatürk'ün  yayınlanmayan veya sansürlü yayınlanan  pek çok konuşması, yazışması vardır.

  Onlardan biri olan bir mektubunu Atilla  Oral yayınlamıştır.

 Atatürk Türk Tarih  Kurumu başkanlığını kendi el yazısı ile  yazdığı mektubunda Arapları ikre bismi  rabbi safsatasını esas tutmakla itham  ediyor.

 Herkesin bildiği üzere ilk inen  ayet olan Ahlak suresinin 1.

 ayetine  gazi safsata diyor.

 Türk Dil Kurumunun  sözlüğüne baktığımızda safsata  kelimesinin karşılığı olarak karşımıza  boş, temelsiz, asılsız söz manaları  çıkıyor.

 Bir diğer meşhur sözü ise 1  Kasım 1937 senesinde mecliste yaptığı  bir konuşmada geçen bizim devlet  yönetimimizdeki ana programımız  Cumhuriyet Halk Partisi programıdır.

  Bunun kapsadığı prensipler yönetimde ve  politikada bizi aydınlatıcı ana  çizgilerdir.

 İşte tartışmalı söz şimdi  geliyor aziz dostlar.

 Bu prensipleri  gökten indiği sanılan kitapların  doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır.

 Biz  ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil  doğrudan doğruya yaşamdan almış  buluyoruz.

 Bu prensipleri 90 indiği  sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir  tutmamalıdır.

  Paşa din kitaplarını kastediyor ve onlar  için gökten indiği sanılan zannedilen  diyor.

 Yani gökten falan inmedi bu  kitaplar yeryüzünde yazıldı demek  istiyor.

 1932 ve 33 yılları arasında bir  yıl Ankara'da Amerika büyükelçiliği  yapan Charles Sher'ın Amerika'ya  gönderdiği raporda Atatürk'ün din inancı  ile ilgili enteresan bilgiler mevcut.

  Shery Atatürk'le yaptığı görüşmeyi  kitabına almamayı tercih etmiş ama  raporlaştırıp Amerika Dışişleri  Bakanlığı'na göndermiştir.

 Bu raporu  Rifat Bali çeşitli yerlerde Amerikan  büyükelçisi Charles Sher'ın raporu  Atatürk'ün dine bakışı başlığıyla  yayınladı.

 Buradaki iddiaya göre Sheryll  Kur'an'ın neden Türkçeye çevrildiğini  sorduğunda Atatürk ona şöyle cevap  vermiş.

 Kur'an'dan bir bölüm okudu.

 Hz.

  Muhammed amcasıyile amca kızının  yaptıkları için, yaptıkları bir şeyden  ötürü cehenneme gitmeleri için beddua  eder.

 Düşünen bir Türk böylesi bir duayı  okumaktan elde edeceği dini ilhamı veya  dine ilgi göstermesini tahayyül edebilir  misin? dedikten sonra Sheryl Atatürk'ün  kendisine Türk halkının uzun zamandan  beri ezberden okuduğu bazı Arapça  duaların gerçek manasını anladığı zaman  tiksineceğini söylediğini iddia  etmektedir.

 Shery'ın iddiasına bakılırsa  Atatürk'ün Kur'an'ı Türkçeye tercüme  ettirmesinin sebebi Türk halkanının  Kur'an'dan tiksinmesini temindir.

  Cheryell'ın iddiasının bir benzerini de  Kazım Karabekir söylemektedir.

 Kazım  Karabekir Paşaların Kavgası adlı  eserinde Mustafa Kemal Paşa ile  konuştuğu esnada Paşa'nın kendisine Evet  Karabekir Arapoğlu'nun Yahvelerini  Türkoğullarına öğretmek için Kur'an'ı  Türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece  de okutturacağım ta ki budalık edip de  aldanmakta devam etmesinler dediğini  aktarır.

  Nave kelimesi için yine Türk Dil Kurumu  sözüne başvurduğumuzda karşımıza saçma  sapan söz karşılığı çıkmaktadır.

 Bu bir  hatırattır.

 Kişiseldir.

 Kötüleme amaçlı  olabilir diyebilirsiniz.

 Hakkınız var.

  Ancak birbiriyle bağlantısı olmayan  Kazım Karabekir'in ve Amerikan  büyükelçisi Sheryll'ın da aynı şeyleri  söylemesi bu sözün sağlaması  niteliğindedir.

  Atatürk'ün bütün eserleri 25.

 cilt 298.

  sayfasında aktarıldığına göre Türkçe  ezan çalışmaları için toplanılan  hafızlara Paşa Kur'an'ı neden tercüme  ettirdiğini az önce söylediklerimize  destekler mahiyette açıkladıktan sonra  evet ben de bilirim ki insan dinsiz  olmaz fakat Türk'ün dini tabiattır diye  açıklamada bulunmaktadır.

  Bizati kendisinin yazmış olduğu nutukta  Mustafa Kemal Paşa'nın ilginç bir  teklifi bulunmaktadır.

 O Nutuk'un 2.

  cildi 713.

 sayfasında İslam'ın,  Hristiyanlığın ve Budizmin kaldırılıp  yerine yepyeni bir dinin kurulması  teklifini yapmakta.

  Aziz dostlar siz ekrandan orijinal metni  takip ederken ben size günümüz  Türkçesiyle aktarayım.

 Efendiler, bütün  insanlığın tecrübe, bilgi ve düşüncede  ilerleyip yükselmesi Hristiyanlıktan,  Müslümanlıktan, Budizmden vazgeçerek  basitleştirilmiş ve herkes için  anlaşılacak hale getirilmiş, bütün  dünyayı kapsayan saf ve lekesiz bir  dinin kurulması ve insanların şimdiye  kadar kavgalar, çirkeflikler, kaba istek  ve iştahlar arasında bir sefalethanede  yaşamakta olduklarını kabul ederek bütün  beden ve zekalarını zehirleyen zarar  tohumları yok etmeye karar vermesi gibi  şartların oluşmasını zorunlu kılan bir  dünya devleti hayalinin tatlı olduğunu  inkar edecek değiliz.

  Paşa diğer dinler gibi İslam'ın da  kaldırılmasını istiyor gibi duruyor.

  Ayrıca burada Yahudiliğin sayılmaması  bazı insanlar tarafından dikkat çekici  olarak ifade edilmektedir.

  Atatürk benzer bir açıklamayı kendisiyle  görüşen İngiliz gazeteci Grace Alison'a  da yapmış ve Alison'ın bugünkü Türkiye  adlı eserinin 24.

 sayfasındaki iddiasına  göre Atatürk ona "Benim dinim yok.

 ve  bazen bütün dinlerin denizin dibini  boylamasını istiyorum dediğini  yazmıştır.

 Manevi kızı Afet İnan'ın  hazırlamış olduğu Atatürk hakkında  hatıralar ve belgeler adlı eserinde  Atatürk'ün hayatın varoluşunu şöyle  açıkladığını yazmaktadır.

 Hayat herhangi  bir tabiat harici amili müdahalesi  olmaksızın dünya üzerinde tabii ve  zaruri bir kimya, bir fizik seyri  neticesidir.

 dedikten sonra insanların  sularda çırpınan bir mevcuttan meydana  geldiğini ifade etmiştir.

 Yani demek  istiyor ki Paşa, hayat dışarıdan bir  müdahale ile var olmamış, kimya ve fizik  neticesinde doğal olarak kendiliğinden  meydana gelmiştir.

 Paşa evrim teorisini  anlatıyor yani.

 Evet kıymetli dostlar  yukarıda Gazi'nin İslam ve din  hakkındaki olumlu söylemlerinde  belirttiğim gibi din ve İslam hakkındaki  olumsuz söylemlerinde de daha pek çok  örnek mevcut.

 Ancak netice itibariyle  tez yazmıyoruz.

 Bir YouTube videosu  çekiyoruz.

 Bundan mütevellit bu kadarla  iktifa edelim.

 Şimdi ben size Gazi'nin  din ve İslam hakkındaki görüşlerini  aktardım.

 Şimdi siz söyleyin.

 Paşa  Müslüman mıydı? değil miydi? Yorumlarda  tartışalım.

 Ama videomuzun başında  belirttiğimiz gibi lütfen saygı  sınırlarını aşmadan değerlendirmelerde  bulunalım.

  Bu tarz videoların devamının gelmesi  beğenilerinize ve kanalımıza abone  olmanıza bağlı.

 Lütfen kanalımıza abone  olmayı, videomuzu beğenmeyi, paylaşmayı  ve yorum yapmayı ihmal etmeyiniz.

  İltifat yoksa marifet de yoktur.

 Bir  videoyu dahi hazırlamak inanın çok  yorucu.

 Bir beğeni, bir teşekkür mesajı  geldiğinde işte o zaman yorgunluğumuz  gidiyor.

 Artık gerisi sizde.

 Hoşça  kalın.

****************************

YORUM: 

BİZE GÖRE SİYASETEN MÜSLÜMAN DEĞİLDİ. İPİN UCUNU KAÇIRMIŞTI. GERİDE DÖNEMEDİ. ANCAK  ZAHİRE İTİBAR EDERİZ. İÇİNDEKİ DOĞRUSUNU ALLAH TEÂLÂ BİLİR. GALİBA, ONUN BENZERİ OLAN HZ. EBU TÂLİB EFENDİMİZE BENZEMİŞ. DEVLETİ MİLLETİ KURTARMIŞ VE KENDİNİ FEDA ETMİŞ OLABİLİR.

DEVLET OLMAK EN ÖNEMLİ MESELEDİR. BUGÜN ONUN YANLIŞLARINI ÖRNEK ALMAK İSE ALLAH TEÂLÂ YA İSYANDIR. ONA GÖRE HAREKET ETMEK İCAB EDER.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar