Yeryüzünde cenneti mi bulduk?
Sonunda düşler gerçek mi oldu? İnsanlar arası etkileşimden kaynaklanan,
herkesin bildiği, o akıllardan hiç çıkmayan çelişik huzur ve mutluluk veren ne
var ki büyük ve görünmez tehlikelerle
dolu duygular nihayet çözüm mü buldu? Bu konu hakkında fikir ayrılıkları var. Yine de
bunların hepsinin bir bedeli olduğu düşünüldüğünde
gönüllü ödenmeye yanaşılmayacak kadar yüksek
bir bedel tartışma götürmez. Çünkü ‘her zaman açık’ hale geldiniz mi bir daha asla tam anlamıyla ve
sahiden yalnız kalamazsınız. Ve hiç yalnız kalmazsanız (yine Profesör
Zimmerman’ın sözleriyle) keyif için
kitap okumak, resim yapmak, pencereden dışarı bakmak ve başka dünyaları hayal etmek ‘sizin için’
çok zorlaşır... Yakın çevrenizdeki gerçek kişilerle iletişim kurmanız zorlaşır.
Arkadaşları bir tık ötedeyken (Muazzam
sayılarda ve büyüleyici bir çeşitlilikteler. Facebook’ta 500’den fazla ‘arkadaş’
edinebileceğinizi atlamayayım.) kim aile
muhabbetini tercih eder ki? Yalnızlıktan kaçarken, tekbaşınalık şansınızı
yitirirsiniz, insan ancak son toplamda iletişime anlam ve öz kazandıran o ulvi
koşul içinde ‘zihnini toplayabilir’
ölçüp biçebilir, düşünüp taşınabilir ve yaratabilir. Dahası, hiç tatmadığınız için, mahrum
kaldığınız, kaybedip elinizden kaçırdığınız
şeyin ne olduğunu hiç bilemeyebilirsiniz.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar