PATRİKHANE OSMANLI DEVRİNDE EKÜMENİK DEĞİLDİ
*
İNALCIK’TAN PATRİK’İN SÖZLERİNE “TARİHΔ YANIT
Tarihçilerin kutbu Prof. Dr.
Halil İnalcık, Fener Rum Patriği Bartholomeos'un "Zaman zaman çarmıha
gerilsek bile burada kalıyoruz" sözleri üzerine, Sabah'a özel bir makale
kaleme aldı. Prof. Dr. İnalcık, patrikhanenin Osmanlı dönemindeki gerçek
statüsünü, kendi deyimiyle "Patrik'in tarihe ve Lozan Antlaşması'na ters
düşen faaliyetlerini" belgelere dayanarak açıkladı ve tartışmaya açtı.
Prof. İnalcık'ın "İstanbul Ortodoks Patriği'nin İddiaları" başlıklı
yazısı şöyle:
"Günümüzde Patrik
Bartholomeos, kilisenin 'ekümenik' (evrensel) bağımsız karakteri üzerinde
konuşurken, Osmanlı döneminde dahi bunun 'XV. yüzyıldan beri kesintisiz devam'
ettiği iddiasmdadır. Kuşkusuz yakın bir zamanda yapılmış bir Rum ikonunda,
Fatih Sultan Mehmed, Patrik hazretlerine evrensel egemenliğini tanıyan belgeyi
takdim ediyor. (Bkz. Aksiyon, 22 Eylül 2003, S. 459, s. 30-31) Aynı yazıda
Ruhban okulunun yeniden açılması davası AB için Kopenhag kriterlerine bağlanıyor.
Bu yerine getirilmezse, Türkiye Avrupa Birliği'ne giremez deniyor. Sayın Patrik
Bartholomeos, dünyada 80 kadar Ortodoks metropolit ve başpiskopos bulunduğunu,
bunların 'Osmanlı devrinde olduğu gibi' İstanbul'da Kutsal Meclis'te (Saint
Synode) toplanması gerektiğini, Patrik'in onlar tarafından seçilmesini
savunuyor (dünyadaki Ortodoks ruhbanlarının çoğunu Heybeliada Ruhban Okulu'nda
yetiştirmiştir).
PADİŞAHIN BERATI ÖYLE DEMİYOR
Tarihî gerçeklere bakalım: Osmanlı
İmparatorluğu döneminde, İstanbul ve Balkanlar'da milyonlarca Ortodoks tebaası
olan padişah, sırf dinî işlerde (izdivaç, miras vb.) Patrik'i cemaatin dinî
reisi olarak tanıyan bir tayin beratı veriyordu. Patrik'i metropolitlerden
kurulu Ruhanî Meclis seçiyor, fakat seçilen Patrik'in cemaat üzerinde otoritesi
ancak devletin, padişahın beratıyla hukuki bir zorunluluk kazanıyordu.
Berattaki ifadeyi aynen okuyalım: 'Nişan-ı hümâyûn... hükmü oldur ki, dârende-i
misâl-i şerif Simeyon'u mahrûsa-i İstanbul'da Badriyarın nasb edüp' (H. 888/M.
1483 tarihli berat, yayımlayan E. A. Zachariadou, Ten Documents Concerning the
Great Church (1483-1567), Atina 1996, s. 160; Osmanlı devrinde Patriklik
üzerine bkz. Halil İnalcık "Ottoman Archival Materials on Millets").
Bundan sonra sultanın tayin beratı, yalnız Osmanlı ülkesinde Patrik'e tâbi yerleri
sayıyor, buralardaki metropolit ve piskoposların 'azli ve nasbi bunun elinde
ola' diyor.
BERATTAKİ YETKİLER NE?
Şunu belirtelim ki, beratta
kiliselere ve manastırlara ait toprak ve emla- ka kimsenin karışmaması, ölen
bir papazın mirasından 5000 akçeden yukarı kısmının padişah hâzinesine teslim
edilmesi emrediliyor; izdivaç ve miras işlerinde Patrik'in yetkisi teyit
ediliyor; Patrik'e ait vergilerin toplanmasında Osmanlı makamlarının yardım
etmesine işaret ediliyor. Üçüncü kişilere hitap eden berat, Patrik'e itaat
edilmesini emrediyor. Patrik hâzineye yılda 2000 altın 'pîşkeş' öderdi, bu
parayı artırıp patriklik için rekabet edenler eksik olmadığı için 'artık veren
kimseye verilmeye' diye tayin edilen Patrik'e beratta aynca güvence
verilmiştir. Patrik'in otoritesi, yalnız Osmanlı ülkesindeki kilise ve
manastırlar üzerindedir; Patrik'i seçen metropolitler, Osmanlı ülkesinde hizmet
görenlerden ibaretti. Beratta onlar sayılmıştır.
BİR KAMPANYA YÜRÜYOR
(...) Saynı Bartholomeos
Patrikliğin evrenselliğini ispat konusunda, devlet başkanlarının kendisini
ziyaretlerini zikreder. ABD'de, sistemli Türkiye aleyhtarı bir Rum diasporası
olduğu herkesin malumudur. ABD seçimlerinde başkan adayı, Rum ve Ermeni azınlık
oylarım çekmek için mutlaka Türkler ve Türkiye aleyhinde görünme gereği duyar.
İstanbul'a gelen eski ve yeni ABD başkanları Patrik'i ziyarette kusur etmezler.
Amerika'daki Rum piskoposları Patrik seçilmek ve bunu Türkiye'ye tanıtmak
isterler.
Sayın Bartholomeos'a göre, neden
Türkiye dışındaki piskoposlardan Patrik seçilmez, sayın Patrik'in beyanları
üzerine, 'şimdi yepyeni bir süreç var, AB kapısındaki (!) Türkiye'nin Kopenhag
kriterleri çerçevesinde' Patrikliğin istekleri 'mutlaka' yerine getirilmelidir.
Batı devletleri vatandaşı olan Ermeni ve Yunan-Rum Diasporası son 15 yıl içinde
Türkiye Cumhuriyeti aleyhine şiddetli bir kampanya başlatmışlardır.
BENİM İÇİN BİR GÖREV
(...) Yanıltıcı propagandanın
başarı nedenleri: Bab dostu, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin Osmanlı
İmparatorluğu'nun devamı sayılması; İkincisi, bu devletlerde siyasi partilerin
azınlık oylarının önemi dolayısıyla diasporaların davalarım benimsemesi, üçüncü
olarak, Büyük Devletler, Türkiye Cumhuriyeti'yle ilişkilerinde bu gibi iddiaları
bir diplomatik araç olarak kullanma eğilimindedirler. Çünkü güçlü bir Türkiye,
bu devletlerin Ortadoğu'daki oyunlarım bozabilir, onu zayıf ve bağımlı tutmak
gerekmektedir. Tarihçilerin bu iddialar karşısında gerçekleri ortaya çıkarması,
yoğun propaganda karşısında hiçbir etki yapmamaktadır. 2004 yılında Avrupa
Parlemento üyeleri ve sorumlu AB otoriteleri, maalesef bu propaganda
malzemesini kullanmışlardır. Bir karara varmak için bu yazıda, tarihî
perspektifinde Türk-Yunan ilişkilerinin 200 yıllık panoramasını ve Haçlı veya
'Hellenist' Batı'mn bu ilişkilerde nasıl bir rol oynadığım bir tarihçi olarak
Türk kamuoyunun gözü önüne sermeyi bir ödev biliyorum."
Kaynak: Halil İnalcık, TARİHE
DÜŞÜLEN NOTLAR…Röportajlar…1958-2015..Cilt II
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar