Gökkuşağını Gören Köpek
Zaman,
birilerinin dediği gibi dördüncü boyut.
Ama, ölümlü insan için zamanın hiçbir
boyutu geçerli değildir.
Bizler at gözlüğü
takmış sadece önündekini gören atlarız.
Her zaman geleceği
tahmin eder ve geçmişimizi uydururuz.
…
Sizce bu engelleri kaldırıp, şu
anı yaşamayıp zamanın geniş
kanatlarında yayılsak nasıl olur?
Beni dinlerseniz
size anlatırım.
Bunun sırrı
başarılarımız ve yaratılarımızın devamında
saklıdır.
Piramitlerin
Mısırlıları temsil ettiği gibi benim yapım da
ileriki zamanlarda kültürümüzü temsil edecektir.
İşte karşınızda, bu
kıtanın en yüksek yapısı.
Bu çağın en muazzam
yapısı!
Bu gezegenin en
büyük yapısı!
Tut şunu.
**
Bir kadın bul ve evlen onunla.
Evlenmek sonsuza dek
süren sevgi sözüdür.
Şu an bile
hissetmiyorum.
Sonsuza dek süreceğine
nasıl söz verebilirim?
Ayrıcalıklı
doğmuşsun ama bundan utanıyorsun.
Bu senin trajedin.
Tanrım.
**
- Hayatımın en güzel yıllarını sana verdim.
- Bu en güzel
yılların mıydı?
**
Biraz erkeksisin.
Evet erkelere
benziyorsun.
Kadınların istek ve
arzularını anlayabilen bir erkek.
Gerçekten
anlıyorsun ama onlardan biri sayılmazsın.
**
- Benimle dalga geçiyorsun
ama bir gün uykudan sıcak börek, marmelat ve taze kaymaksı tereyağının kokusuyla uyandığında
beni anlayacaksın.
O zaman hayatın iş
değil tatlardan ibaret olduğunu anlayacaksın.
**
Kadınlar
samimiyete inanırlar.
Bu da dilini kontrol etmek anlamına geliyor.
Hiçbir kadın palyaço tarafından sevilmek
istemez.
**
- Aramızda bazı insanlar
biriyle aynı işyerinde çalışan bir kadınla çıkmanın yılansı ve şeytani
bir emel olduğunu ve bayanı fahişeye
çevirmeye çalışan bir hareket olarak görüyor.
Bu adam çok yakışıklı.
Margarin dükü benim yılan olduğumu düşünüyor.
- Hayır düşünmüyor.
Hayır yılan değil.
Sana göre büyük bir
kelime.
Ve benden bile az Fransızca bilen aşağılık bir herif.
Bu arada Boheme'de
Andre denen biri yok.
Rudolfo var.
Mekanı her ne kadar
Fransa olsa da, bu oyun nadiren Fransızca
olarak sunulur.
Çünkü eser İtalyanca
yazıldı.
**
Sevgili Katherine, dün akşam tıpkı bir embesil gibi
davrandım.
Sanırım bunda
kısmen içkinin, kısmen senin güzelliğinin
ve kısmen de aptalca gururumun suçu var.
Gerçekten çok
üzgünüm.
Bu akşam saat
sekizde çatıdaki akşam yemeğini af
dilemek için yaptığım bir jest olarak kabul eder misin?
**
- Bir kadını arayıp, ona birden muhteşem bir şekilde zarif olduğunu söyleyemezsin.
- Hayır olmaz.
- Neden?
Bunun nesi var?
- Bu turuncu zambak
aşırı derecede nefreti simgeler.
Begonya ve lavanta sırasıyla
tehlike ve şüpheyi simgeler.
Her çiçeğin bir
anlamı var Charles.
Sana Amarilis çiçeğini önerebilir miyim?
Bu alıcının fevkalade güzel olduğunu ifade
eder.
Gül de olabilir.
**
Sana şunu söylemek istiyorum ki senden çok etkilendim.
Ve bu sadece güzel
olmandan kaynaklanan bir şey değil.
Sen gerçekten
harikasın.
Çok zarifsin.
Hareketlerin,
konuşman.
Bazı insanlar
kelimeler konusunda başarılı olurlar.
Sen onlardan birisin.
**
East River'ın altında zamanın kanatlarında bir yarık bulmak sana saçma gelebilir.
Aslında, Gretchen,
bu bir köpeğin gökkuşağı bulması
kadar saçma bir şey.
Köpekler renkleri
göremezler.
Onlar renk körüdür.
- Gerçekten mi?
- Evet tıpkı zamanı
göremediğimiz gibi.
Zamanı
hissedebiliriz.
Geçtiğini fark
edebiliriz ama onu göremeyiz.
Çok bulanık bir şey.
Bu sanki süpersonik bir trenle dünyanın etrafında dönmek gibi.
Ama bu treni
durdurabildiğimizi bir düşün.
Bu treni durdurup,
içinden çıkıp, etrafı inceleyip zamanın
gerçekten ne olduğunu öğrendiğimizi bir düşün.
Bu şey bizim için,
köpekler için renklerin ulaşılmaz olduğu gibi
ulaşılmaz ama o kadar da gerçek ve somut.
Tıpkı oturduğun
sandalye gibi.
Zamana bu açıdan
bakabilseydik
Gerçekten bakabilseydik
Hatalarımızı da görebilirdik.
O kadar basit.
Ben bunu keşfettim.
Ben bu sandalyede kimsenin göremediği yarığı
gören adamım.
Ben gökkuşağını gören köpeğim.
Ama
başka hiç bir köpek bana inanmıyor.
Sana inanıyorum.
Sanırım ben yokken
köprünün altından çok sular geçmiş.
Ama geri dönmek zorundasın.
Unutma ki oradan
ayrıldığın güne geri döneceksin.
**
"İnsanların ne istediğini bulun" ilkesine bağlı
kalmıştır.
Sizlerse "İnsanların istediğini üretin" ilkesine
bağlı kalmışsınız.
Sanırım bir araya
gelerek insanların tam olarak ne
istediğini bulup onu yapabileceğiz.
Böylece
müşterilerimiz tam olarak
istedikleri şeye kavuşacaklar.
Ayrıca istediğinizi elde etmek gerçekten çok
önemli.
Gerçekten öyle.
Ama bazen istediğinizi
elde ederken onu gerçekten
istemediğinizi düşünürsünüz.
Bunu düşünemiyorsunuz
bile.
İmkansız olduğunu
düşünürsünüz.
Sonra karşınıza aniden
tam olarak ne istediğinizi bilen biri
çıkar.
Hem de hiç sormadan.
Kalbinizin sesini
ve düşüncelerinizi okuyabilen birileri.
Kendilerinden çok
emin olan birileri.
Buna inanmak için anketlere ihtiyaç duymayan birileri.
Ve sizi seven
birileri.
Ama tereddüt
edersiniz.
[Büyülü
Çift (2001) Kate & Leopold ]
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar