On Dört Mesele İle Fark Atıyorlar
Merhaba, ben John Gatto
Sizinle, bu tip kaliteli
okullarda ortak olduğunu keşfettiğim ondört prensibi paylaşmak istiyorum
Her ne kadar hepsinin farklı
amaçları olsa da hepsi bu ondört maddeye odaklanıyor
Bu prensiplerden ilki Hiçbir
öğrenci "insan doğasına" dair bir teorisi olmadan mezun olmamalı
İnsanları harekete geçiren
nedir?
Karşınızdaki insandan
istediğiniz reaksiyonu alabilmek için hangi düğmelere basmalısınız?
Peki insanı anlamaya yönelik
bu zemin nasıl öğrenilir?
Psikolojiden değil, onun hemen
hiç katkısı yoktur..
Çocuklar, insan doğasına
ilişkin tasavvuru Tarih, Felsefe, Din (hele bu kamu eğitiminde tam bir tabudur)
, Edebiyat ve Hukuk öğrenerek edinirler.
İnsanlık tarihinin ve
birikiminin bu beş büyük ürünü; insanların şu anda, geçmişte ve muhtemelen
gelecekte neye benzediğine dair çok fazla bilgi içerir.
Ve bütün çocukların, bu kaynaklardan
damıtılmış bir ihtisasının olması beklenir. Belki de bunlara "insanlığın
veritabanları" bile diyebiliriz.
Bu okulların ikinci özelliği,
bütün mezunlarının "aktif okuryazarlıklar" konusunda sağlam bir
tecrübe sahibi olmasıdır.
"Okuryazarlık"
deyince hepimizi aklına okuma kabiliyeti gelir.
Fakat burada "aktif
okuryazarlıklar" derken kastettiğim şeyler yazı yazabilmek ve topluluk
önünde konuşabilmektir.
Zihniniz, güçlü metinleri
okuyarak ne kadar gelişimiş olursa olsun, bu durum -siz iyi yazamadıkça ve iyi
konuşamadıkça- başkalarını ikna edebilmek için bir işe yaramaz.
Nasıl olduysa, bizler bu iki
meziyetin Allah tarafından sadece birkaç özel insana verilmiş birer hediye
olduğunu zannediyoruz.
yıllık bir öğretmen olarak sizi temin ederim
ki bu kabiliyetlerin öğretilmesi son derece kolaydır.
Topluluk önünde konuşmayı
öğretmek için çocuklara belli bir süreklilik içinde tanımadığı insanlar önünde
konuşma fırsatı vermelisiniz.
Bu 1,2,3 kişilik küçük bir grup ya da koca bir amfi
dolusu insan olabilir.
Burada kritik olan,
muhatapların, çocuğun önlerinde rahat hissettiği insanlardan oluşmaması.
Kaliteli yazı yazabilmenin tek
şartı ise hiç ara vermeden, mümkünse her gün bir miktar yazmaktan ibarettir.
Çocuğun yazısı doğal olarak
olgunlaşacak, metinler daha iyi hale gelecektir.
Bu süreçte belki bir uzmanın
müdahele etmesini isteyebilirsiniz ama bir konuda yetkinlik kazanırken
yapılacak en kötü şey müdahele etmektir.
Sadece pratik yapmaya devam
etmesi yeterli..
Şimdi elimizde "insan
doğası" na dair bir tasavvur ve "aktif okuyazarlık" konularında
kabiliyet sahibi olmak var.
Bu yatılı elit okulların
müfredatlarında ortak olan yetkinliklerden üçüncsü ise belli başlı kurumsal
yapılar hakkında fikir sahibi olmaktır.
Mahkemeler, şirketler, ordu vs
gibi. Bu kurumların arkasındaki fikirlerin detayları da dahil olmak üzere.
Devlet okullarının, çocuklara
bu kurumlar hakkında hiçbir birikim vermediğini anlatabilmek için bir örnek
vereyim
Hepimiz, okullarda sürekli
"güçlerin ayrılığı" diye birşeyden bahsedildiğini duymuşuzdur.
Devletin yönetim mekanizması
en az üç bölümden oluşur Biri yürütme organı, biri yasama organı (ki bu ABD de
kendi içinde ikiye ayrılır) , sonuncsu da yargı organı.
Şimdi, biraz düşünürseniz
bunun neden böyle olduğunu anlayabilirsiniz.
Çünkü bütün insanlar her zaman
uyum içinde yaşamaz ve zor zamanlarda aynı fikirleri benimsemez ya da yapmak
istemezler.
Bilakis herkesin farklı bir
tercihi olabilir.
Bu sebepten, ortak bir doğruya
yaklaşmak için yapılabilecek tek şey fikirleri tartışmaktır.
Taraflar meseleyi ne kadar iyi
tartışırlarsa, mesele o derece doğru bir çözüme kavuşur.
Dolayısıyla, televizyona çıkıp
"bu zor zamanlarda fikir ayrılığı görmek istemiyoruz" diyen insanlar
son derece Amerika karşıtıdır.
Çünkü bu ülke, herkesin farklı
fikirler taşıdığı halde bir arada olduğu dünyadaki ilk laboratuvardır.
"Amerikan Rüyası"
denilen şey aslında büyük ölçüde bundan ibaretti..
Bu okulları devlet
okullarından ayıran dördüncü husus şudur
Devlet okullarında çocuklara
görgü ve nezaket konusunda alışkanlık kazandırıldığını neredeyse göremezsiniz.
Zira nezaket ve medenilik;
bütün müstakbel ilişkilerin, işbirliklerinin, ve girmek isteyebileceğiniz
çevrelere erişebilmenizin anahtarıdır.
Sakın "yahu tabiki, bunu
herkes bilir" demeyin.
Çünkü benim gittiğim hemen her
devlet okulu (ki yüzlercesine gitmişimdir) kabalığın, zulmün, pasaklılığın ve
yontulmamışlığın birer laboratuvarı gibiydi..
Bu özel okulların vurguladığı
beşinci şey bağımsız çalışabilme kabiliyetidir.
Bunun neden böyle
olabileceğini bir düşünün...
Devlet okullarında, öğretmen
çocukların vaktinin %seksen-doksan ını "doldurmak" için maaş alırlar.
Öyle ya da böyle. Burada seçim hakkı öğretmenindir.
Ama bağımsız özel yatılı
okullarda bu oran neredeyse tam tersidir.
Altıncı prensip Enerjik
sportif faaliyetler yaptırmak.
Kesinlikle bir lüks ya da
deşarj olmaktan ibaret değil, insanın üzerindeki varlık nimetini takdir
edebilmesinin tek yolu bu olduğu için gereklidir.
Takdir edilmesi gereken bu
nimetler, ilerde güç ya da varlık ta olabilir.
Bunun yanında, spor yapmak
insana acıyı tatmayı, ona dayanmayı ve acil durumlarla başa çıkmayı (spor
esnasında sıkça olur) öğretir.
Yedinci madde Herhangi bir
yere ya da herhangi bir kişiye nasıl ulaşılabileceğinin yöntemlerinin
öğretilmesidir.
Bir çocuğa Los Angeles
Belediye Başkanıyla tek başına toplantı ayarlamak gibi bir hedef vermek..... ve
bir yıl boyunca başkana ulaşmak için gereken kanalları oluşturmaya çalışmasına
izin vermek..... vatandaşlık bilgisi dersi vermekten çok daha faydalıdır.
Bu kulağınıza çok uçuk mu
geliyor?
New York'un gayet vasat devlet
okullarındaki öğrencilerim sadece New York şehrinin belediye başkanına değil,
eyaletin Valisine ve sayısız
şirketin Genel Müdürüne ulaşabilmişlerdi.
Bunu siz de yapabilirsiniz.
Çocuklarınıza, istedikleri ya da ihtiyaç duydukları mekanlara ve kişilere nasıl
ulaşacaklarını öğretin.
Sekiz numara Sorumluluk, bir
müfredatın en hayati parçalarından biridir.
Evet, bazen bu bulaşıkları
yıkamak gibi şeyleri de içerebilir.
Bu tip okullarda onları
sorumluluk sahibi yapmak için çocuklardan atlara bakmalarınıı, bazı önemli toplum
hizmetlerinde çalışmalarını...
kulüplerde başkanlık
yapmalarınıı talep ederler. Bu bahsettiğinizden daha kolaydır çünkü genelde
kulüp başkanları çok çalıştıkları için pek kimse buna talip olmaz.
Her fırsatta sorumluluk almayı
ve her zaman kendilerinden beklendiğinden daha fazlasını üretmeyi öğrenmeleri
gerekiyor
Dokuz numara Bu uzun soluklu
ve çok kapsamlı bir madde. Sürekli kontrol edilmesi gereken bir yolculuk...
Bu da Kişisel standartların
oluşması. Üretim standartları, davranış standartları ve ahlaki standartlar...
On numara Resim, müzik, dans,
heykel, tasarım, mimari, edebiyat ve tiyatro gibi sanatların büyük yapıtlarına
aşinalık kazanmak.
Sanat eserleriyle içli dışlı
olmak.. Çünkü, dinin haricinde, hayatımızın maddi sınırlarının dışına çıkmanın
tek yolu sanattır.
Sizden daha büyük bir SİZ ile
irtibata geçebilmenin...
Onbir numara Doğru gözlem ve
kayıt yapabilme gücüdür..
Size bununla ilgili tek bir
örnek vereceğim, eğer biraz düşünürseniz siz de birçok örnek bulabilirsiniz..
Doğru gözlem ve kayıt
yapabilme gücü..
İngiliz seçkinleri arasında
şöyle bir kabul vardır Eğer gözünüzle baktığınız şeyi çizemiyorsanız, aslında
orada ne olduğunu hiç görmemişsiniz demektir.
Dolayısıyla bir anlamda çizim
yapmak, gözlem gücünü keskinleştirmek için yapılan bir egzersizdir..
Oniki numara Her türden
zorlukla başa çıkma kabiliyetinin gelişmesi..
Bu benim en sevdiğim madde,
çünkü bir insan için içinden çıkılmaz olan şey bir başkası için çocuk oyuncağı
olabiliyor.
Oğlunuza ya da kızınıza neyin
zor geldiğini anlamak için çocuğunuzu çok çok iyi tanımanız gerekir.
Eğer aşırı derecede utangaç
bir çocuğunuz varsa, doğal olarak bunu düzeltmesi için onun ihtiyacı olan
mücadele insanlar karşısında konuşmak olacaktır.
Ya da mesela çocuğunuz korkak
bir tipse. Evet bu ağır bir kelime ama birçok insan, hatta hepimiz doğal olarak
korkağızdır.
Ta ki fiziksel zorlukların o
kadar da kötü olmadığını tecrübe edene kadar.. Hatta canımızı yaksalar bile
buna dayanabileceğimizi görene kadar..
Çocuğunuza, yere düştüğünde
tek yapması gerkenin ayağa kalmak olduğunu öğretin. Tekrar düşerse tekrar
kalkacak.. İşte bu bir başa çıkma yoludur.
Onüç numara, (listenin sonuna
doğru geliyoruz) bir konuda kesin karar vermeden önce ihtiyatlı olmaktır.
Mesela Irak, insanlık
tarihinin en yüksek teknolojisine sahip ordusu tarafından işgal edilmeli miydi?
Ve bu amaç için yüzlerce
milyar dolar harcanmalı mıydı?
Eh.. Belki olmalı, belki de
olmamalı..
Ama bu konuda kesin karar
verebilmek için Irak'ın lideri ile Adolf Hitler arasındaki benzerlikleri öne
çıkaran birkaç saatlik propaganda yayını yeterli olmamalı..
Her ne kadar ülkemizdeki (ABD)
insanların %seksen-doksan ı bununla ikna olmuş olsa da..
Ve son olarak Verilen
kararların sürekli olgunlaştırılması ve test edilmesi.
Bir konuda bir hüküm
verdikten, bir sonuca vardıktan sonra..
Öngörülerinizin, gerçekte
olanlardan ne kadar saptığını ya da ne kadar örtüştüğünü kontrol etmek için
meseleyi takip etmeli,
bir gözünüzü sürekli onun
üzerinde tutmalısınız.
Ben John Taylor Gatto, ve
bunlar da şimdiye kadar mahrum kaldığınız şeylerdi..
"Amerikanın dönüştüğü
tehlikeli sirkten kedinizi korumak için, hassas bir eleştirel düşünme yetisine
ihtiyacınız var." John Taylor Gatto - "Kitle İkna Silahları"
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar