Kadının Kulluğunun İşareti Kocasına olan Bağı ile Alakalıdır
Erkeğin Hanımı Üzerinde ki Hakları
الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ بِمَا فَضَّلَ
اللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ وَبِمَا أَنْفَقُوا مِنْ أَمْوَالِهِمْ ۚ
فَالصَّالِحَاتُ قَانِتَاتٌ حَافِظَاتٌ لِلْغَيْبِ بِمَا حَفِظَ اللَّهُ ۚ
وَاللَّاتِي تَخَافُونَ نُشُوزَهُنَّ فَعِظُوهُنَّ وَاهْجُرُوهُنَّ فِي
الْمَضَاجِعِ وَاضْرِبُوهُنَّ ۖ فَإِنْ أَطَعْنَكُمْ فَلَا تَبْغُوا عَلَيْهِنَّ
سَبِيلًا ۗ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيًّا كَبِيرًا
Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler. Çünkü
Allah birini (cihad, imamet, miras gibi işlerde) diğerinden üstün yaratmıştır.
Bir de erkekler mallarından (aile fertlerine) harcamaktadırlar. İyi kadınlar,
itaatkar olanlar ve Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri kocalarının
bulunmadığı zamanlarda da koruyanlardır. Fenalık ve geçimsizliklerinden
korktuğunuz kadınlara gelince: Önce kendilerine öğüt verin, yataklarından
ayrılın. Bunlar da fayda vermezse dövün. Eğer size itaat ederlerse kendilerini
incitmeye başka bir bahane aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür.
(nisa 34)
***
Cenab-ı hakk ilk insan ve ilk peygamber adem aleyhisselamı yarattı, ona can
verdi ve cennet elbiselerinden giydirdi. Bir kürsi üzerine oturttu. Meleklere
emretti, onu omuzlarına alarak gökleri dolaştırdılar ve oradaki acaibatı
gösterdiler. Sonra Allah Teâlâ iki kanadı inciden ve vücudu miskten olan bir at
yarattı. Haz adem ata bindi, Cebrail as’da dizginini tuttu. İsrafil
sağında Mikail solunda bütün gökleri seyr ve temaşa etti.
Hz. Adem cennette iskan edildiği vakit yalnız kaldı ve yanlızlıktan canı
sıkıdı. Allah Teâlâ haz ademe bir uyku verdi. Adem uyuyunca sol eğe kemiğinden
Havva’yı yarattı. Cennet elbiseleri ile süsledi. Hz. Havva Hz. Adem’in
başucunda oturdu. Hz. Adem uyandı ve Hz. Havva'yı yanıbaşında oturur gördü.
Denemek için melekler Âdem'e
- Bu
nedir? Diye sordular. Adem:
- Kadındır.
Dedi. Melekler;
- Adı
nedir? Diye sorduklarında, adem;
- Havva’dır.
Dedi. Melekler;
- Bu
adı nereden aldı? Diye sordular, melekler;
- Bu
adı diriden yaratıldığı için aldı. Dedi. Melekler;
- Niçin
yaratıldı? Dediler. Hz. Adem;
- Benim
için yaratıldı; ikimiz birbirimizle huzur ve sükuna ereriz, dedi.
Nitekim Allah Teâlâ;
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ
مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا ۖ
Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun
diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. (araf 189) (envarul aşıkin 39)
Cenab-ı hakk kadını erkeğe bir ikram ve arkadaş olarak
halk etmiştir. Ancak bir hanımın bir erkeğe yoldaş olabilmesi helal olabilmesi
için evliliği şart koşmuştur. Nikah ile bir hanım bir erkeğe helal olur,
böylelikle hanımın kocası, erkeğin karısı üzerine bir takım hak ve vazifeleri
olur ki; işte bu hak ve vazifelerden hanım üzerine düşenleri anlatmaya, izah
etmeye çalışacağız.
Zira vazifelerini bilerek eşinin hakkına riayet eden
hanım hakkında peygamber efendimiz;
“kocası kendisinden razı olduğu halde ölen her
Müslüman kadın cennete girer” buyurmuştur. (ihya 2/147)
Peki eşinin hanımı üzerinde ki hakları nelerdir;
bunlardan en mühimi iki tanedir ki; birincisi; kadının kendisini koruyup
örtünmesi, yabancılardan muhafaza etmesidir.
İkincisi de; ihtiyacından fazla bir şey istememektir.
Zira eğer eşi rızkını helalden kazanıyorsa onu sıkıntıya düşürmemiş olur, eğer
haram yoldan temin ediyorsa o zaman da haram olan kazançtan imkan nisbetinde
yememiş olur. (ihya 2/151-152)
Eşinin kazandığı mal ile ona eziyet ve sıkıntı
vermemeli gücünün yetmeyeceği şeyi istememeli, malının az olması sebebi ile hor
ve hakir görerek gönlünü incitmemelidir.
Abdurrahman bin avf (r.a.)’ın rivayet ettiği bir
hadis-i şerifte peygamber efedimiz;
“hangi kadın olursa olsun; geçim derdinden ötürü
kocasını üzer, gücü yetmeyeceği bir şeyi kocasından ister ise.. onun ne
farz ibadeti ne de nafile ibadeti makbul olur.”
Abdullah bin Ömer ise şu şekilde rivayet ediyor
-rasulullah efendimizin şöyle buyurduğunu dinledim:
“yerin tamamı altın ve gümüş olsa da, kadın bunları
alıp kocasının evine gitse, sonra da günün birinde kocasının başına kakınç olup
böbürlenerek dese ki;
- Sen
de kim oluyorsun, mal benim, mülk benim; senin malın yok ki!
Allah onun amellerini boşa çıkarır; ne kadar çok
olursa olsun”(dürretül vaizin 2/221)
Bir hanımın eşi ile güzel geçim yollarını öğretmek
kadının anne ve babasında olan haklarındandır. Rivayete göre Esma binti
Haricatü’l Fezari evlendireceği kızına;
“kızım, alışığın hayattan bilmediğin bir hayata
gidiyorsun. Hiçbir suretle tanımadığın bir kimse ile arkadaş oluyorsun. Sen ona
yer ol ki, o da sana gök olsun. Sen onun dilediğini yap ki, o da sana istediğini
versin. Sen ona döşek ol ki, o da sana yaslanacak direk olsun. Sen ona cariye
ol ki, o da sana köle olsun. Herhangi bir şeyde ısrar etme ki, sana kızmasın.
Ondan çok uzaklaşma ki, seni unutmasın. Sana yaklaştıkça sende ona yaklaş.
Kızdığı zaman, kendini koru. Yüzünü, gözünü ve kulağını muhafaza et ki; güzel
kokunu koklasın, güzel sözünü duysun ve güzelliklerini görsün.” Demiştir.
İşte hanımın eşine karşı olan vazifelerini iman sahibi
bir anne evladına bu şekilde izah etmiştir. Demek ki; hem hanım hem de erkek
birbirlerine anlayış ve sadakat ile muamele etmeli, yumuşak huylu ve itaatkâr
olmalıdır. Böyle olduğu takdirde hem Cenab-ı hakkın rızasına muvafık hem de
dünya saadeti yaşatacak bir evlilik yapılmış olur.
Bir zatın karısına şu şekilde söylediği rivayet
olunmuştur;
“benden af dile ki sevgimiz devam etsin. Hiddetli
zamanımda bana bir şey söyleme ki, kalbini kıracak bir söz ile mukabelede
bulunmayayım. Bir şey söylerken bangır bangır bağıraraktan söyleme. Çünkü daima
benim ne halde olduğumu bilemezsin. Fazla şikayet etme! Fazla şikayet sevgiyi
azaltır, gönlümü senden soğutur. Gönüller dönerler, kanaatlerini değiştirirler.
Sevgi ile eziyet bir gönülde toplanmaz. Bunlar bir araya gelirse, sevgi
gönülden göç edip gider.” Demiştir. (İhya 2/153)
Kadının Cenab-ı hakkın kendisi için razı olduğu eşe
sabredip rıza göstermesi lazımdır. Hatta bu sabır ve şükür o derece olmalıdır
ki; kadın kendi güzelliği ile kocasına övünmemeli ve kocasını da çirkinliğinden
dolayı hor görmemelidir. Esmaî şöyle anlatıyor;
“çölde çok çirkin bir adamın nikahında çok güzel bir
kadın gördüm. Kadına; bu çirkin adamla nasıl durabiliyorsun? Dediğimde; sus,
belki Allah katında en güzel bir adamdır. Allah ona lütfetti beni verdi. Yahut
belki benim büyük bir kusurum vardı da Allah Teâlâ ceza olarak beni buna verdi,
günahıma keffaret olur. Allah’ın taksimatına nasıl razı olmayayım. Dedi ve beni
susturdu.” (ihya 2/155)
Hanımın kocası bulunmadığı zamanlarda sükut edip bir
kenara çekilmesi ve kocası geldiği zaman, neşelenmek ve kocasının gönlünü
okşayacak hareketlerde bulunmak da hanımlara düşen vazifelerdendir. Hiçbir
suretle kocasına eziyet etmesi muvafık değildir.
Halbuki hepimizin bildiği üzere eziyet sadece fiili
surette değildir. Kadın konuşmak sureti ile dahi eşine eziyet edebilir. İşte
bundan sakınmak kemiksiz bir parça et ile günaha düşmekten sakınmak lazımdır.
Zira Hz. Ebubekir efendimizin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte peygamber
efendimiz buyuruyorlar ki;
“hangi kadın dili ile kocasına eziyet eder ise; o
kadın; Allah’ın lanetine, dargınlığına, meleklerin ve tüm insanların lanetine
uğramıştır.” Buyurmaktadır. (dürretül vaizin 1/220)
Muaz bin cebel peygamber efendimizden şu şekilde
rivayet ediyor;
“dünyada bir kadın kocasına eziyet ederse, o erkeğin
hurilerden olan zevcesi o kadına hitap ederek, ‘Allah canını alsın, bu adama
eziyet etme. O, dünyada senin yanında bir misafirdir. Yakında senin yanından
ayrılıp bize kavuşacak’ diyerek muaheze eder.” (ihya 2/155)
Selman (r.a.) şöyle anlatıyor;
Hz. Fatıma rasulullahın huzuruna vardı. Rasulullah
efendimizin yüzüne baktığı zaman, Hz. Fatıma’nın gözlerinden yaşlar akmaya
başladı. Rengi de solmuştu. Rasulullah efendimiz sordu:
- Neyin
var kızım? Hz. Fatıma şöyle anlattı;
- Ya
rasulallah! Dün gece Ali ile aramızda bir şakalaşma oldu. Konuşma sırasında
ağzımdan çıkan bir cümle sebebi ile Ali bana darıldı. Onun bana darıldığını
anlayınca, söylediğime pişman oldum, üzüldüm. Bunun için kendisine
- Sevgilim
bana gücenme, benden hoşnut ol.. dedim ve çevresinde benden hoşnut olması için
yedi kere dönüp durdum.
sonunda hoşnut olarak, yüzüme güldü; yine de ben,
Rabbimden korkuyorum.
Bunun üzerine rasulullah efendimiz Hz. Fatıma’ya şöyle
buyurdu;
- Ey kızım, beni hak peygamber
olarak gönderen hakkı için, eğer Ali’yi hoşnut etmeden ölecek olsaydın; senin
namazını kılmazdım.
sonra şöyle buyurdu;
- Ey
kızım, bilmiyor musun ki; kocanın rızası, Allah’ın rızasıdır, kocanın
dargınlığı, Allah’ın dargınlığıdır.
Ey kızım, hangi kadın olurda olsun; İmran kızı
Meryem'in ettiği ibadet kadar ibadet edecek olsa ama kocası kendisinden hoşnut
olmasa, Allah onun hiçbir ibadetini kabul buyurmaz.
Ey kızım, kadınların en faziletli ibadeti, kocasına
itaattir. Bundan sonra kadın için e faziletli ibadet ip büküp örgü işi
yapmaktır. <ondan sonra en faziletli amel kocasıyla güzel sohbet
edip konuşmaktır. Kızım sohbet ederek, bir saat oturmak onlar için çok
hayırlıdır. (tenbihü gafilin – abdullatif 250-251)>
Ey kızım, bir kadının büküp örme işinde bir saat
kalması; onun için bir senelik ibadetten hayırlıdır. Kadınların dokuyup ördüğü
her elbiseden, onlar için bir şehit sevabı vardır.
Ey kızım, bir kadın için; dokuyup da kocasına,
çocuklarına giydirdiği bir elbiseden ötürü, cennete girmek vacip olur. Onu örüp
dokuduğunu giyen kimselerin sayısı kadın cennet içinde, kendisine bir şehir
verilir.” (dürretül vaizin 1/222-223)
Yine hanımın kocasına lanet etmemesi, ondan görmüş
olduğu ikrama nankörlük etmemesi icab eder.
Peygamber efendimiz buyuruyor ki;
“cehenneme muttali oldum; oranın ekseri ehlinin
kadınlar olduğunu gördüm.” Kadın sahabeler; “niçin ya rasulallah?” dediler.
Buyurdu ki; “onlar laneti çok yaparlar, kocalarına küfran-ı nimette,
(namkörlükte) bulunurlar.” (abdullatif 251/ ihya 2/149)
Bu hususta Hz. Osman şöyle buyuruyor;
- Rasulullah’ın
şöyle buyurduğunu dinledim:
- “bir
kadın kocasına:
- Senden
hiç hayır görmedim.. der ise.. Allah, onun yetmiş yıllık amelini hiç eder;
isterse o kadın gündüzlerini oruçlu, gecelerini namazlı geçirsin.” (dürretül
vaizin 1/220)
Zira eşinin rızkını helalinden kazanması, ırz ve
namusunu muhafaza etmesi, ibadet ve taatta kendisin müsaade etmesi hanımına
yapmış olduğu iyiliklerin başında gelir ki; hanım senden hiç hayır görmedim
demek sureti ile küfranı nimette bulunmuş ve Cenab-ı hakkı gücendirmiş olur.
Zira açıklamak icap ederse rızkı veren Cenab-ı hakk’tır, zevç (erkek) onu helal
yoldan taleb ederek kazanmak sureti ile bir vasıta olarak Hz. Allah’ın vermiş
olduğu rızkı sahibi olan hanımı ve çocuklarına ulaştırır. Hanım senden hiç
hayır görmedim demek sureti ile Cenab-ı hakk’ın vermiş olduğu nimeti inkar
etmiş olur ve küfran-ı nimette bulunmuş olur.
Tabi hanım eşine karşı isyan ve eziyet ettiği vakit bu
kadar büyük cezası olduğu gibi, itaat ve hizmet ettiği takdirde mükafatı da bir
o kadar büyük olacaktır.
Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki;
“Kadın beş vakit namazını kılarsa, bir ay orucunu
tutarsa, şehvet azasını korursa ve kocasına itaat ederse rabbinin cennetine
girer.” (abullatif 251)
Abdurrahman bin avf demiştir ki;
Rasulullah efendimiz şöyle buyurdu;
- “Yararlı
bir kadın, yararsız bir erkekten hayırlıdır
hangi kadın olursa olsun; kocasına 7 gün hizmet
ederse; 7 cehennem kapısı ona kapanır; 8 cennet kapısı ise onun için açılır, bu
cennet kapılarından hangisinden isterse, hesap vermeden girer.” (dürretül
vaizin 1/218)
Yine Abdullah bin mesud şu şekilde rivayet etmiştir;
peygamber efendimiz;
- Bir
kadın kocasının elbisesini yıkadığı zaman, şu sevapları alır:
a) Allah onun için bin iyilik
sevabı yazar; iki bin kötülüğünü de bağışlar.
b) Üzerine güneş doğan her şey,
o kadının bağışlanmasını Allahtan diler.
c) O kadın bin derece
yükseltilir. (dürretül vaizin 1/219)
Rasulullah efendimizin asrında bir adam vardı; Allah
yolunda gazaya çıktı. Çıkarken de kadınına şöyle emretti;
- Ben
dönünceye kadar bu evden dışarı çıkma.
O kadının babası hastalandı. Rasulullah efendimize
birini gönderdi ve kocasının emrini dinlemeyip, babasını ziyarete gidip
gidemeyeceğini sordurdu. Rasulullah efendimiz o kadına
- Kocana
itaat et! Buyurdu.
Tekrar tekrar adam yolladı; ancak her defasından kendisine
aynı emir geldi. Bunun içinde evden dışarı çıkmadı.
Ve.. babası öldü; o kadın da babasını göremedi. Kocası
dönünceye kadar sabretti, evinden dışarı çıkmadı.
Sonra Allah tarafından rasulullah efendimize şöyle bir
vahiy geldi;
- Kocasından
ötürü o kadını bağışladım. (dürretül vaizin 1/218-219)
<bu hikaye ihyau ulumid din de şöyle geçer;
Adamın biri harice giderken hanımına evinin üst
katında aşağıya inmemesini tenbih etti. Alt katta olan babası hastalandı. Kadın
babasına hizmet için aşağıya inmek istedi. Bunun için vaziyeti rasuli ekreme
haber göndererek arz etti. Rasuli ekrem;
- Kocana
itaat eyle buyurdu. Babası öldü. Kadın babasının cenazesine katılmak için
tekrar rasuli ekremden müsaade istedi. Rasuli Ekrem yine
- Kocana
itaat eyle buyurdu. Bilahare kadına şöyle haber gönderdi;
- Efendine
olan itaatının mükafatı olarak Allah Teâlâ babanı affetmiştir.> (ihya
2/147-148)
Ve son alarak kadının evinin sırrına sahip olması
gerekir.
Salihlerden bir zat, ailesini boşamak istediğinde
kendisine;
- Aileni
niçin boşuyorsun? Diye soranlara
- Aile
sırrı ifşa edilmez! Dedi. Boşandıktan sonra kendisine;
- Niçin
boşadın? Diye soranlara
- Artık
kendisiyle hiçbir alakam kalmamış bir kadından bahsetmeğe hakkım yoktur, diye
cevap vermiştir. (ihya 2/147)
Evlilik cenabı hakkın en kıymet verdiği müessese, o
müessesede husule gelen dargınlık ve kırgınlıklarda cenabı hakkın darılmasına
ve gadabına sebep olan davranışlardır. Kadın olsun erkek olsun eşine husnu
niyet ile muamelede bulunmalı rıfk ile davranmalı, sabır ve dua ile ailesinin
huzur içinde devamı için gayret göstermeli, rızai ilahi için uğraşmalı ve
boşanmaktan kaçınmalıdır. Zira boşanmak cenabı hakkın en sevmediği helaldir.
Cenabı hakk cümlemize eşlerimizin hakkına riayet
edebilmeli; kadın olsun erkek olsun Cenab-ı hakkın huzuruna eşinin rızasını
almış olarak çıkabilmeyi nasip eylesin
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar
Yorum Gönder