Salatı Meşişiyye
The Poetry of Prayer- صلاة مشيشة
Hayatı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Şa‘rânî ve Münâvî gibi sûfî tabakat müelliflerinin eserlerinde yer vermedikleri Kuzey Afrikalı bu büyük velîye dair bilgiler daha çok menkıbelere dayanmaktadır. Rivayete göre Hz. Hasan soyundan geldiği için Hasenî nisbesiyle anılan Abdüsselâm, yedi yaşlarında iken kendini ibadete vermiş, din ilimlerini öğrenmiş ve genç yaşta keşf mertebesine ulaşmıştır. Daha sonra on altı yıl süren bir seyahate çıkmış, Fas yöresinde dolaşarak tasavvufî bilgi ve tecrübesini arttırmıştır. Seyahatlerinden birinde konakladığı mağaraya gelen Abdurrahman b. Hüseyin ez-Zeyyât kendisini yedi yaşından beri mânen terbiye ettiğini söyleyince ona intisap etmiştir. Zeyyât’ın sohbetinde ne kadar bulunduğu ve ondan neler öğrendiği hakkında bilgi yoktur. Tasavvuf hırkasını Ebû Medyen et-Tilimsânî’den giydiği de söylenmektedir.
Kur’an ve hadise son derece bağlı
olan, sünnetten uzaklaşan zümrelerle mücadele eden İbn Meşîş, peygamberlik
iddiasında bulunarak etrafına birçok cahil taraftar toplayan Muhammed b. Ebû
Tavâcîn’e karşı koymak için inzivadan çıkıp mücadele meydanına atılmış, bu
mücadeleden vazgeçmesi için yapılan teklifleri reddedince, İbn Ebû Tavâcîn’in
adamları tarafından şehid edilmiştir. Ölüm tarihi olarak 622, 623, 625 yılları
gösterilmektedir. “Şehid kutub” diye de meşhur olan İbn Meşîş’in naaşı Benî
Arûs arazisindeki Cebelialem’e defnedilmiştir. Hakkında pek çok keramet ve
menkıbe nakledilen ve İslâm âleminde büyük hürmet gören İbn Meşîş’in türbesi
Fas’ın önemli ziyaret yerlerinden biridir. Çok sarp bir yerde bulunan mezarı
bir nevi harem kabul edildiğinden, gayri müslimlerin buraya yaklaşmalarına izin
verilmemektedir. Şeyhin oğulları ve torunları da asırlar boyu bölge halkından
büyük bir saygı görmüşlerdir. İbn Meşîş’in ölüm yıldönümü dolayısıyla Tittâvin
civarındaki Şaşavan kasabası sakinlerince düzenlenen ihtifale (mevlid) çok
sayıda insan katılmaktadır.
İbn Meşîş’in asıl önemi, milyonlarca müridi ve
yaygın bir nüfuzu olan Şâzeliyye tarikatının kurucusu Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî’yi
yetiştirmiş olmasından ileri gelmektedir. İbn Meşîş’e, Meşîşiyye veya
Abdüsselâmiyye adı verilen bir tarikat nisbet edilmişse de onun bir tarikat
kurucusu olmadığı, çevresine mürid toplamak için hiçbir gayret göstermediği,
hatta intisap etmek için gelen kişileri müridliğe kabul etmediği bir gerçektir.
Hatta bir gün huzuruna gelerek, “Bana el ver” diyen kişiye hiddetle, “Ben
peygamber miyim ki sana el vereyim! Farzlar da haramlar da bellidir. Farzları
yerine getir, haramlardan sakın!” dediği rivayet edilmektedir. Şâzelî, onun bir
seher vakti halkın kendisinden yüz çevirmesi için Allah’a dua ettiğini
nakleder. Kendisi ne kadar az tanınmışsa müridi Şâzelî de o kadar çok tanınmış,
fikir ve görüşleri hakkında ancak bu müridi vasıtasıyla zamanımıza bilgi
ulaşmıştır. Şâzelî’nin anlattığına göre, İbn Meşîş Allah sevgisine çok fazla
önem verir, sevgiyi bütün hayır ve faziletlerin etrafında döndüğü bir merkez,
her türlü nur ve kerametlerin kaynağı olarak kabul ederdi.
Şâzelî’nin rivayet ettiği
“vesâyâ”sı, İbn Atâullah el-İskenderî’nin Leṭâʾifü’l-minen’inde (Mısır 1322),
İbnü’s-Sebbâğ’ın Dürretü’l-esrâr’ında (Mısır 1304), İbn Ayyâd’ın el-Mefâḫirü’l-ʿaliyye’sinde
(Mısır 1961) ve Süyûtî’nin Teʾyîdü’l-ḥaḳīḳati’l-ʿaliyye’sinde (Süleymaniye
Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1131-1132) nakledilmiştir.
Although not strictly speaking poetry, the famous prayer of the Maghribi Shaykh ‘abd as-Salaam ibn Mashish on the Prophet of Islam, joins beautiful and profound symbolism with an nearly equally profound beauty of sound. Every poem seems tinged with prayer, and every sincere prayer bears the perfume of poetry, as these recitations show:
Translation:
O my God (Allāhumma), bless him from whom derive the secrets and from whom gush forth the lights, and in whom rise up the realities, and into whom descended the sciences of Adam, so that he hath made powerless all creatures, and so that understandings are diminished in his regard, and no one amongst us, neither predecessor nor successor, can grasp him.
The gardens of the spiritual world (al-malakūt) are adorned with the flower of his beauty, and the pools of the world of omnipotence (al-jabarūt) overflow with the outpouring of his lights.
There existeth nothing that is not linked to him, even as it was said: “Were there no mediator, everything that dependeth on him would disappear!” (Bless him, O my God), by a blessing such as returneth to him through Thee from Thee, according to his due.
O my God, he is Thine integral secret, that demonstrateth Thee, and Thy supreme veil, raised up before Thee.
O my God, join me to his posterity and justify me by Thy reckoning of him. Let me know him with a knowledge that saveth me from the wells of ignorance and quencheth my thirst at the wells of virtue. Carry me on his way, surrounded by Thine aid, towards Thy presence. Strike through me at vanity, so that I may destroy it. Plunge me in the oceans of Oneness (al-ahadīyah), pull me back from the sloughs of tawhīd, and drown me in the pure source of the ocean of Unity (al-wahdah), so that I neither see nor hear nor am conscious nor feel except through it. And make of the Supreme Veil the life of my spirit, and of his spirit the secret of my reality, and of his reality all my worlds, by the realization of the First Truth.
O First, O Last, O Outward, O Inward, hear my petition, even as Thou heardest the petition of Thy servant Zachariah; succour me through Thee unto Thee, support me through Thee unto Thee, unite me with Thee, and come in between me and other-than Thee: Allah, Allah, Allah! Verily He who hath imposed on thee the Qu’an for a law, will bring thee back to the promised end (Qur’ān, 28:85).
Our Lord, grant us mercy from Thy presence, and shape for us right conduct in our plight (Qur’ān, 18:10).
Verily God and His angels bless the Prophet; O ye who believe, bless him and wish him peace (Qur’ān, 33:56).
May the graces (salawāt) of God, His peace, His salutations, His mercy and His blessings (barakāt) be on our Lord Muhammad, Thy servant, Thy prophet and Thy messenger, the un-lettered prophet, and on his family and on his companions, (graces) as numerous as the even and the odd and as the perfect and blessed words of our Lord.
Glorified be thy Lord, the Lord of Glory, beyond what they attribute unto Him, and peace be on the Messengers. Praise be to God, the Lord of the worlds (Qur’ān, 37:180–182).”
(from Titus Burckhardt’s “The Prayer of Ibn Mashīsh.” Studies in Comparative Religion, Vol. 12, No. 1 & 2. (Winter-Spring, 1978).
Original:
بِسْـــمِ
اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اَللـَّهُمَّ
صَلِّ عَلى مَنْ مِنْـهُ انْــشَـقَّتِ اْلاَسْرَارُ
***
وَانْـفَـلَـقَـتِ
اْلاَنـــْـوَارُ
***
وَ
فِيـهِ ارْتَــقَتِ الْحَقائِـقُ
***
وَ تَـنَزَّلَتْ عُلُومُ ﺁدَمَ فَـاَعْجَزَ الْخَلآ ئــِق
***
وَلَهُ
تَضَاءَلَتِ الْفُهُومُ فَلَمْ يُدْرِكْهُ مِنّا سَابِقٌ وَ لا لاحِقٌ
***
فَرِيَاضُ
الْمَلَكُوتِ باَزْهارِ جَمَالِه مُونــِقَـةٌ
***
وَ
حِيَاضُ الْجَـبَرُوتِ بَفَيْضِ اَنـــْوَارِهِ مُتَدَفِّقَـةٌ
***
وَ
لاَ شَىْءَ اِلاَّ وَهُوَ بِه مَنُوطٌ
***
اِذْ
لَوْلاَ الْوَاسِطَةُ لَذَهَبَ كَمَـا قِـيلَ الْمَـوْسُـوطُ
***
صَـلا
ةً تَـلـِـيقُ بِكَ مِنْكَ اِلَـيْهِ كَمـَا هُـوَ اَهْلُـهُ
***
اَللـَّهُمَّ
اِنَّهُ سِـرُّكَ الْجـَامِـعُ الدَّالُّ عَلَـيْكَ
***
وَ
حِجَابـُكَ اْلأَعْـظَمُ الْقۤــائِــمُ لَـكَ بَيـْـنَ يَدَيـْكَ
***
اَللـَّهُمَّ
الـــْحِـقْنى بِنَسَبِـه وَ حَقِّـــقْنـى بِحَسَبـِه
***
وَ
عَــرِّفـــْنى اِيـّاهُ مَعْرِفــَةً اَسْلَمُ بِــها مِنْ مَــوَارِدِ
الْجَهـْلِ
***
وَ
اَكْــرَعُ بِــهاَ مِنْ مَــوَارِدِ الْـفَـضـْلِ
***
وَ
اَحْمـِلْنـى عَـلى سَبـِيلِـه اِلـى حَضْــرَتــِكَ حَمْـلاً مَحْفـــُوفــًا
بِنُـصْرَتـِكَ
***
وَ
اقْــذِفْ بِى عَلى الْـبـَاطِلِ فَـاَدْمـَغَـهُ
***
وَ
زُجَّ بِى فى بِحـَارِ اْلأَحَـدِيــَّةِ
***
وَ
اَنـــْشُلـــْنى مِنْ اَوْحـَالِ الــتَّــوْحـِيـدِ
***
وَ
اَغْــرِقْــنى فى عَيـْنِ بَحْــرِ الْوَحــْدَةِ حَتىّٰ لا اَرى وَ لا اَسْمَعَ وَ لاَ اَجِدَ وَ لاَ اُحِسَّ اِلاَّ بِـهَا
***
وَ
اجْـعَلِ اللـَّهُمَّ الْحِـجاَبَ اْلأَعْظَـمَ
حَياةَ رُوحِى
***
وَ
رُوحَـهُ سِـرَّ حَقِــيقَـتى
***
وَ
حَقِـيـقَـتَهُ جاَمِـعَ عَوالِمـى بِتَــحْقِــيقِ الـــْحَـقِّ اْلأَوَّلِ
***
يا
اَوَّلُ يااخِـرُ يا ظاهـِرُ يا باطِـنُ
***
اِسْمَـعْ
نِـدائى بِمـا سَمِعْـتَ بِـه نِداءَ عَـبْـدِكَ زَكَــرِيـّا عَلَيــْهِ
السَّلامُ
***
وَ
انْصُــرْنى بِكَ لَكَ
***
وَ
اَيــِّدْنى بِكَ لَكَ
***
وَ
اجْـمَعْ بَـيْنى وَ بَيـْنَـكَ وَ حُـلْ
بَـيْنى وَ بَـيْــنَ غَـيْرِكَ
***
اللهُ
الله اُلله
***
اِنَّ
الَّـذى فَرَضَ عَلَــيْكَ الْقُــرْاَنَ لَــرَادُكَ اِلى مَعـادٍ 3
***
ربَّناَ
آتِناَ منْ لدُنْكَ رَحْمَة وَ هَىِّءْ لَناَ منْ اَمْرناَ رَشَدًا 3
***
اِنَّ
اللهَ وَ مَلۤـئِــكَتَهُ يُصَلُّـونَ
عَلى النــَّبِـىِّ
ياَ اَيــُّها الَّذينَ آمَـنُوا صَــلُّوا
عَلَيــْهِ وَ سَلِّـمـُوا تَسْلــِيمـًا
وَ
الْحَــمْدُ للهِ رَبِّ الْعــالَمِــين
A
recitation at the Shaykh’s grave:
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
İbn Meşîş’in evrâdı, eṣ-Ṣalavâtü’l-Meşîşiyye adıyla günümüze kadar gelmiştir. Kısa bir salavattan ibaret olan bu evrâd, tasavvufun belli başlı kavramlarını özlü bir şekilde ifade ettiğinden, âbid ve sûfîler arasında hararetle okunmuş ve muhtelif müellifler tarafından defalarca şerhedilmiştir. Yûsuf en-Nebhânî, el-Cevâhirü’l-biḥâr adlı eserinde (II, Beyrut 1327), Abdülazîz ed-Debbâğ, Abdülganî en-Nablusî ve Sîdî Abdullah el-Mîrganî’nin şerhlerini aynen iktibas etmiştir (diğer şerhler için bk. Brockelmann, GAL Suppl., I, 787-788). eṣ-Ṣalavâtü’l-Meşîşiyye, İsmâil Hakkı Bursevî tarafından da tercüme ve şerhedilmiştir (İstanbul 1256). Sûfîler, metni kısa olan bu salâtın mânevî tesirine inandıkları için onu vird olarak benimsemiş ve günün belirli vakitlerinde okunmasını tavsiye etmişlerdir. Onlara göre bu salât, insan tarafından tertip edilen salavâtın en mükemmeli olup ilâhî bir ilhamla söylenmiştir; zira insan kendiliğinden böyle bir salât düzenleyemez.