Ey Gül, Sen Bulunmaz Bir Kuşsun
* Ey durup dinlenme nedir, bilmeyen
rüzgârımız, güle bizden haber götür de de ki: Ey gül bahçesinden kaçıp da
şekerle karılan gül, gül bahçesinden nasıl oldu da ayrıldın?
A
gül, sen aslından da şekersin, şekere daha fazla lâyıksın; şeker de hoş, gül de
hoş, fakat vefada bulunmak, ikisinden de tatlı.
Yanağını
şekerin yanağına koy, tat al şekerden, koku ver ona; şekerin sayesinde yolculuk
cefasının acılığından kurtulmaya bak.
Şimdi
gülbeşeker oldun ya, gönül gıdasısın, göz nurusun; artık gülden gönlünü çek, o
nerde, bu nerde ?
Tikenle
oturuyordun, tıpkı akıl gibi cana yoldaştın; yeryüzünden göğe ağ, konak-konak,
tâ onunla buluşma Verine kadar yürü.
Halkın
içinde gitmede, gizli bir yolda yürümedesin; bahçeden bahçeye, tâ şekillerin
suretlerin belirdiği yere dek gidiyorsun.
Ey
gül, sen bulunmaz bir kuşsun, kuşların aksine uçmadasın; o yandan geliyor
haberin; bırak kolunu kanadını, başsız ayaksız gel.
80.
Ey gül, bunları gördün de o yüzden dünyaya gülüyorsun, o yüzden elbiselerini
yırtıyorsun ey kızıl kaftanlı düzenbaz, güçlü kuvvetli yiğit.
Güller,
kim merdiven isterse canını belâlara atsın diye nâralar atarak, uçuşup
saçılarak gökyüzünden gül bahçesine yağmada.
Kendine
gel, şu kaptan, gül suyu yapan ustanın şişesinden, bir yolunu bulup ter gibi
sız da kurtul, ruh gibi çık o bulunduğun kaptan.
Ne
de bahtınız yâr, tâlimiz yâver, benziniz gül gibi kıpkırmızı; biz de sizin
gibiydik, fakat ruh olduk, haydin, siz de ruh olun.
Gülbeşekerden
maksadımız Tanrı lûtfuyla bizim varlığımızdır; hey gidi hey, varlığımız sanki
demir, Tanrı lûtfuysa mıhladız.
Akı!
aynadır, aynacı ona kıvılcımlarla eziyet etmededir de bu yüzden olacak, bizi
istemiyor, sizi, sizsiz isterim diyor.
Ey
misk gibi sözler söyliyen, kendine gel artık, bu sözün sonu yoktur; senin bana
söylediklerini kimseciklere söylemem ben.
Ey
Tebrizli Şems, padişah huylu padişahların sırlarını harfsiz, sessiz, renksiz,
kokusuz söyle; güneş olmadıkça tanyeri nasıl ışır, kuşluk çağı nasıl
aydınlanır?.[1]
[1] Cilt 1, Gazel,4
Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan :
Abdülbâkiy GÖLPINARLI, İstanbul Remzi Kitabevî , Yükselen Matbaası İstanbul —
1957
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar