Print Friendly and PDF

Ey Varlık, Ebedîlik Denizinin İncisi ,Sen Tanrı Gibi Ne De Gizliymişsin

 


58

Gerçekten de gözlerinizi açtık, gizli şeyleri görmiye bakın. Gerçekten de aranızda durmadayız, yardıma gelenden müjdeyi gözetin.

Ey seher yeli, ey hoş haberler getiren, müjde ver de al gönlümü. A müjdeci, elimde bir canın var, feda olsun sana , al onu.

Senden* bir bakışa nail olduk mu kılıçlar zırh kesilir, yıkık yerler gül bahçesine döner, dünyanın gözü aydın olur.

Ey ısıracak dişleri kalmıyan kahır, ey yüzlerce defa güldükçe gülen lütuf. Canlar zafere kavuştu ya, artık can da gülmededir, cihan da.

Ey ulular ulusu, seni o ululukla kîm görür de sonra tutar, hünerinden lâf ederse Tanrı'dan utansın.

O orman arslanı varlığımızdan bir damar bile bırakmadı, bizde ancak yarım bir düşünce kaldı, o da gece gündüz ayrılığını sayıklamak, ayrılığı sayıp dökmek.

Aferin o padişahın güzelliğine ki ay bile gördü de utandı, körlerin bile gözleri açıldı da tu, tu, kırk bir buçuk kere maşallah dediler, lûtfunu sağırların kulakları bile duydu.

750. Ben sanki bulutuyum onun, oysa bana ay. O benim günüm, bense ona geceyim sanki. O canım benim, ben bedeniyim adetâ, o güzelliğe, o parlaklığa hayranım hasılı.

Canım nasıl olur da padişahımın aşkına doyar, o ilâcıma o dermanıma ihtiyacı kalmaz? Canımda öküz açlığı var benim.

Zevkim safam geçip gittiyse, aklım uykusuzluktan dağıldıysa gene de andolsun Tanrı'ya ruhum ondan vazgeçmedi, gene de andolsun Tanrı'ya canım onun lûtfunu inkâr etmedi.

Ah, duyanı olmıyan duadan, şefaatçisi bulunmıyan suçtan, günahtan, ilâcı, hekimi ele geçmiyen dertten; yüzüm, o gümüş bedenli güzel olmadıkça altın gibi sapsarı.

Ne vakit olacak ki incimi elde edeceğim de hamdolsun Tanrı'ya diyeceğim, neşeli bir halde o ağacın gölgesinde yatıp uyuyacağım,

Ne vakit sevgilimi göreceğim de derdime derman  arıyacağım, gâh ona çektiğim ayrılığı anlatacağım, gâh ciğerimin kanını göstereceğim.

Ey varlık, ebedîlik denizinin incisi ,sen Tanrı gibi ne de gizliymişsin, ne de göstermezmişsin yüzünü. Herkesin hizmet ettiği güzelin, herkesin efendisi olan Şemseddin'in şehri Tebriz'miş, orda tanınmış bilinmiş o. [1]



[1] Cilt 1, Gazel, 58

Mevlânâ Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI, İstanbul Remzi Kitabevî , Yükselen Matbaası İstanbul — 1957

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar