Antik Urfa’da "Sin Kültü"
Not: Ya-Sin ile bir ilişki var mı araştırmak lazım...
y ıl : 2 s a y ı : 2 Haziran 2 0 05
MİLEL
VE NİHAL
inanç, kültür ve mitoloji araştırmaları dergisi Cilt/Volume
2 Sayı/Number: 1 Aralık/December 2004
Kürşad DEMİRCİ*
Atıf/©: Demirci, Kürşad, (2005). Antik
Urfa’da Sin Kültü, Milel ve Nihal, 2 (2), 111-123.
Özet:
Sin kültü antik Ortadoğu
paganizminin en yaygın örneklerinden biridir. Natüralistik inançların bir
uzantısı olarak Sin kültü, aya tapınmayı öngörür. Sin, tapınılan yüce varlık
konumundadır. Her ne kadar bütün Ortadoğu’da yaygın bir kült olsa da özellikle
Harran ve civarı bu inancın temel merkezidir. O, her şeyden önce adaletin
tanrısıdır. Nasıl ay gecede her şeyi aydınlatıyorsa o da insanların yaptığı
bütün eylemleri görür ve açığa çıkartır. Sin aynı zamanda kadınlarla,
kehanetlerle, ahitlerle ve hatta bereketle ilişkilidir.
Anahtar
Kelimeler:
Sin, Harran, Urfa, Paganizm, Ay Kültü.
Antik ve hatta daha önceki süreçlerden
başlayarak Ortaçağlara kadar uzanan geniş bir dönemde, başta Anadolu olmak
üzere bütün Yakındoğu'nun tarihi coğrafyasını şekillendiren pek çok önemli
şehir arasında Urfa'nın1 özel bir yeri vardır. Urfa’nın bu
ayrıcalığı üç temel nosyon üzerine oturur. Bu nosyonlardan ilki, şehrin Ortadoğu'yu
Kuzey Suriye aracılığıyla Anadolu'ya bağlayan ticari ve stratejik yolun
göbeğinde bulunuyor olmasıyla ilgilidir. Geniş an-
* Yrd. Doç. Dr., M.Ü. İlahiyat Fakültesi, Dinler Tarihi
Anabilim Dalı.
1 Bu çalışmada Urfa terimi, yalnızca Urfa şehir merkezini
değil Harran’ı da içerisine alan günümüz Urfa vilayetini kastetmektedir.
lamıyla Urfa (antik dönemlerde daha çok Harran)
Hindistan, Ortadoğu ve Akdeniz ticaret güzergâhının Güneydoğu Anadolu'daki
kesiştiği noktayı temsil eder. Böylece Asya ve Ortadoğu’dan gelen mallar,
Akdeniz ve Anadolu’ya, Urfa üzerinden açılmaktadır.
Ticari ve bununla ilişkili olarak jeopolitik
öneminin yanında, ikinci ve daha çok tanınan bir yanı şehrin dinler tarihi
açısından oynamış olduğu roldür. Üç monoteist dinin kurucusu olarak kabul
edilen Hz. İbrahim ve "Patriark'ların yarı efsanevi maceraları bu
topraklarda başlar. Hem tarihsel hem coğrafi anlamda Yahudilik, Hıristiyanlık
ve İslam’ın kaderi bu noktada kesişir. Şehir bu yanıyla, inananları için kutsal
bir şehirdir.
Üçüncü ve muhtemelen daha az bilinen fakat eski
dünya için önemli olan bir başka yanı, şehrin -özellikle Harran'ın- klasik çağlarda
gezegenlere ve özellikle ay tapınımına yönelik kültlerin merkezi olmuş
olmasıdır. Urfa MÖ 2000'li yıllardan itibaren Ortaçağlara kadar neredeyse
Ortadoğu paganizminin (putperestliğinin) hac merkezi olmuştur. Şehir, eski
çiviyazılı metinlerde karşımıza çıktığı üzere Ortadoğu'daki ay tapınımının
yaygınlığı dolayısıyla ün yapmıştır. Burada bizim ele alacağımız Urfa, başta
ay kültü olmak üzere gezegenlere dayalı astrolojik inançların kült merkezi
olan Urfa olacaktır. Bu makale çerçevesinde sorgulayacağımız temel konu, Urfa
bölgesinin paganist inançlarının ne olduğudur.
Eski çağlar boyunca Urfa bölgesinin en önemli
şehri, aslında bugünkü Urfa'nın merkezi olmaktan ziyade Harran'dır. Çiviyazılı
kaynaklardan Hıristiyan ve Müslüman yazarlara kadar uzanan geniş bir
literatür, şehir ve bölge merkezi olarak Harran'ı gösterir. Urfa'nın önem
kazanması sonraki tarihlerde ortaya çıkan bir dizi olay sonucudur. Harran,
yaklaşık MÖ 300'lü yıllarda Seleukos Nikator tarafından Helenistik uygarlığın
bir şehri olarak kurulan Urfa'dan neredeyse 1500 yıl daha eskidir2.
Hıristiyanlığın bölgeye
2 W. W. H.
"Harran", Encyclopedia Judaica VII. s. 1328; Şüphesiz,
geleneksel
Urfa paganizminin,
temsilcileri sadece Harran ya da Urfa değildir. Son yıl-
girişine kadar (MS I. yüzyıl) kültürel anlamda
Urfa ve Harran aynı ortamı paylaşmaktadır. Harran'a ait Asurca yazılmış ilk
çiviyazılı metinler Kuzey Suriye'deki Mari dokümanlarında ortaya çıkar (MÖ
XVIII. yüzyıl). Fakat Hıristiyanlığın başta ay olmak üzere gezegen kültünün çok
baskın olduğu Harran'da başarılı olamaması, buna karşılık Urfa'da kolayca
tutunması iki şehrin dinsel-kültürel anlamda farklılaşmasına yol açmıştır. Bu
farklılaşmaya paralel olarak Hıristiyanlığın güç kazandığı Urfa'nın tarihsel
anlamda önemi gittikçe artarken Harran'ınki gerilemiştir. Harran, Anadolu'da
Hıristiyanlıkla hemen hiç tanışmadan pagan kültürden İslam'a giren tek şehirdir.
Moğol işgalleri ile birlikte Harran tamamen tarihten silinmiş ve Urfa gerek
ticaret gerekse siyasal anlamda tamamen baskın şehir olmuştur.3
Urfa'nın eski dinleri söz konusu olduğunda niçin akla Harran'ın gelmesi
gerektiği bu sebeple anlaşılır hale gelir.
Bugün Urfa şehri içerisinde pagan dönemlerden
kalan görünür herhangi bir iz yoktur. Bununla birlikte Halilürrahman gölündeki
balıklarla ilgili olan inançlar kısmen eski putperest geleneklerin bir
yansıması olarak düşünülebilir. Özel kaynaklarda beslenen balıklar paganist
kültürlerde bereketle ilgili inançların uzantısıdır; herhalde şehir
Hıristiyanlaşırken bu inanç bir şekilde varlığını devam ettirmiştir.4
Öte yanda kalenin çevresindeki tepelerde bulunan yazıtlı kaya mezarlarının
paganist dönemlere kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Bundan dolayı
Hıristiyanlık öncesi Sin paganizmi için Urfa’nın önemi eşsizdir.
lardaki arkeolojik araştırmalarla ortaya çıkartılan Sumatar
harabeleri de geleneksel paganizmin en mükemmel örneklerini sunar. Sumatar’ın
dinsel ve arkeolojik anlamda yeni bir değerlendirilişi için bkz.: Ş. Gündüz,
"Arkeolojik Bulgular Işığında İkinci Yüzyıl Sumatar mar alahe Kültü",
Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İ.F.Dergisi, VI, 149-159.
3 T.A. Sinclair, Eastern
Turkey. An Architectural and Archeological Survey, IV, s. 1.
4 Urfa civarında ay
kültünün egemen olduğu Mabbug'da (Hierapolis) balıkla
rı kutsal olan bir havuz bulunuyordu. Bkz. B.
Segal, Edessa, s. 54. Suruçlu
Yakup, Harran'da kutsal havuz
ve balık kültüne işaret eder.
Harran en azından MÖ 2OOO'lerde kurulmuş
olmalıdır. Ticaret yollarının önem kazanmaya başlaması ile birlikte şehrin önemi
de artmış, Harran merkez olmak üzere etraftaki şehirler neredeyse MS XIII.
yüzyıla kadar ay tapınımının egemen olduğu inanç biçimini sürdürmüştür.
Müslüman kaynakların Harranlı Sabiîler adını verdiği ve bizim burada ele
aldığımız dini gelenek zamanla İslam kültürüne entegre olarak tarih sahnesinden
silinmiştir. Muhtemelen lokal bir takım antik gelenekler, İslam’da Hz. İbrahim
ile ilgili rivayetlerin oluşmasına da katkıda bulunmuştur. Aynı etki, Yahudi
Midraş'ındaki Hz. İbrahim ile ilgili bir takım anlatımlarda da görülebilir.
Prehistorik dönemlerden itibaren yerleşilmeye
başlanmış ve gezegenlere dayalı inancın merkezi konumunda olmakla birlikte
Harran, esas uygarlık biçimini, MÖ iki binli yıllarda bölgeye yerleşen Batı
Sami kabilelerinin kontrolü altına girdikten sonra almıştır. Muhtemelen bu
tarihten itibaren Batı Samîlerine has ve Sami kökenli olmayan Sümerler de
dahil bütün Ortadoğu'da yaygın olan gezegen kültü bölgede egemenlik kazanmaya
başlamıştır.
Aynı binyıla ait Asurca belgelerde şehrin ticari
önemine dair referanslar görülmeye başlar. Bu tarihlerde Asur kralı Şamşi
Adad'ın şehrin ticari güvenliğini korumak üzere bölgede çeşitli önlemler
aldığını biliyoruz. Asur için Harran'ın konumu, özellikle merkezi Kayseri
Kültepe'de (antik adıyla Kaniş Karum) bulunan ve neredeyse Batı bölgelerine
kadar uzanan Anadolu'daki Asur ticaret kolonilerinin güvenliği açısından
vazgeçilmezdi. Harran'ın ticari açıdan stratejisi Eski Ahid'in çeşitli
kitaplarına girecek kadar önemli olmuştur.5
Harran'daki dinsel kültler bölgeye yerleşen
Batı Samîleri veya Aramîlerin genel inançları ne ise onu yansıtmaktadır. Bu
inançların başında şüphesiz gökcisimlerinin ilahlaştırılmasından oluşan
paganist bir teoloji gelir. Fakat bu inanç çerçevesinde Harran'ın ay-
114 5 Hezekiel: 27/23,
II. Krallar: 19/12, Işaya: 37/12.
rıcalıklı yeri, Ortadoğu'da ay tapınımı ile
ilgili kültün merkezini oluşturmuş olmasıdır.
Öğrendiğimiz kadarıyla Harran civarında ay
kültünün geçerli olduğu diğer şehirlerin başında İm-mir-ina ve Şi-ri-na
(bugünkü Serin kasabası) gelir. Buradaki şahıs isimlerinin çoğunda Sin (Ay
Tanrısı) adının geçmesi bunun en güzel delillerinden biridir.6
Tevrat'ta
Hz. İbrahim'in dedesinin babası olarak karşımıza çıkan Serug da (bugünkü Suruç
ilçesinin adında hâlâ devam eder; Helenistik dönemde Anthemusia) çivi yazılı
kaynaklarda Sin tapınımının egemen olduğu bir şehir olarak karşımıza çıkar.
Yine Hz. İbrahim’in babası olan Terah, Til Turaghi adlı Kuzey Suriye’deki
antik şehir adında hâlâ yaşar -ki burada ay kültü egemendi.
Hıristiyanlığın girişinden sonra bölgede ay
tapınımının egemen olduğu bir başka şehir doğar. Bir Hıristiyan olan Antakyalı
İshak, Diyarbakır yakınlarında Beth Hur adını taşıyan bu şehrin bütün halkının
putperest olduğundan bahseder.7 II. yüzyıla ait Dea Syria adlı
bir eserde, IV. yüzyıla ait anonim bir eser olan Adday 'ın inançlarında
ve Suruç piskoposu Yakub'un (V. yüzyıl) Putların Yıkılışı Üzerine Bir Vaaz
adlı eserinde bölgede ay tapınımının olduğu bir başka şehir Mabbug adıyla
geçer.8 Öte yandan Harran'dan 60 km. ötedeki Sumatar'da bulunan
mezar anıtında ay tapınımını içeren kabartmalar ve yazıtlar bulunmuştur.9
Yakut gibi Müslüman tarihçiler Harran
yakınlarında ay tanrısına ait bir tapınağın bulunduğu Tar'uz ve Salamsin adlı
yerleşmelerden bahseder.10
6 R. Zadok, "Notes on the historic
geography of Mezopotamia", Abr Nahrain, XXVII, s. 161.
7 T. M. Green, The
City of the Moon God, s. 55.
8 Green, a.g.e.,
s. 57.
9 Green, a.g.e.,
s. 66; Ş. Gündüz, a.g.m.
10 Green, a.g.e., s. 147.
Eski Urfa paganizminin, başta ay tapınımı olmak
üzere gezegenlerin ilahlığına inanan ve Batı Samîlerinin geleneksel dini olan
bir inanç sistemi üzerine temellendiğinden daha önce bahsedilmişti. Bölge MÖ
2000 civarında Batı Samîlerinden önce Hint-Avrupalı kabilelerden olan
Mitannilerin egemenliğindeydi. Mitannilerin proto-Hindu inançlarına benzeyen
dinlerinin Urfa paganizmine etki edip etmediğini bilmiyoruz.
Antik Urfa paganizmine ait temel kaynaklarımızı
dört ana gruba ayırabiliriz;
a) Çiviyazılı
kaynaklar: MÖ 1800'lerden MÖ 1. bine kadar Mari ve Nuzi gibi Kuzey Suriye
şehirlerde ele geçirilen Semitik dilde yazılmış metinlerde Harran'daki
inançlara ait referanslar vardır. Bu arada İsrailoğulları'nın bu iki şehirle
yakın ilişkisinin olduğu hatırlanmalıdır.
b) Hıristiyan
kaynaklar: IV. yüzyıla ait anonim bir eser olan Adday'ın Öğretileri ve Efrem'in
Şiirleri, 5. yüzyıla ait Antakyalı İsak 'in Vaazları, yine V. yüzyıl
yazarlarından Libanius ve VI. yüzyılda yaşamış Suruç Piskoposu Yakub'un Putların
Devrilişi Üzerine Vaazlar adlı eseri bu konuda bize değerli bilgiler
sunmaktadır.
c) Müslüman
kaynaklar: Çeştli sonraki dönem Müslüman kaynaklar Kur'an'da adı geçen
Sabiîler ile Harran inançlarını ilişkilendi- rerek bu dini Sabiîlik adı altında
tanımlamışlardır. Pek çok Müslüman tarihçi Harran dini hakkında bilgi
vermekteyse de özellikle İbn-i Nedim, Birunî ve Şehristanî'nin eserleri
diğerlerinden daha önemlidir. Müslüman kaynaklar kendi dönemlerine kadar gelen
bu paganist inançları bize genişçe aktarsa da bu bilgilerin ne kadarının eski
dönem inançlarından kaldığını saptamamız zordur. Bununla birlikte onların verdikleri
bilgilerin çoğu şüphesiz binlerce yıl önceki inançların atmosferini yansıtır.
d) Urfa ve civarında
bulunan arkeolojik belgeler: Urfa'da ve Sumatar gibi bazı antik yerleşmelerde
çeşitli rölyefler, kitabeler ve mezarlar gibi arkeolojik kalıntılar ay kültüne
refere eden belgeler sunmaktadır. 1980'lerden
sonra Nurettin Yardımcı tarafından Harran'da yapılan kazılarda ay kültüne
işaret eden çiviyazılı tabletler bulunmuştur.
Eski çağlarda Urfa bölgesinin temel dini
inancı, bedevi göçebe kültürüne havi gök cisimlerinin tapınımını içeren
astrolojik- natürizmdir. Bu inancın temelinde gökcisimlerinin tanrı oluşu vardır.
Muhtemelen kozmik olayların (fırtına, deprem, güneş tutulması vs) gökcisimlerinin
hareketi ile irtibatlandırılması ve natürel olayların sebep-sonuç
ilişkilerinin bilimsel anlamda kavranamaması gökcisimlerinin evreni yöneten
ilahi varlıklar olarak düşünülmesine yol açmıştır. Özellikle natüralizmin
sonuna kadar yaşandığı çöl kültürlerine has bu tecrübe Urfa'da yaşayan Batı
Samîlerinin temel inançlarını oluşturmaktaydı.
Bu inanç sistemi içerisinde Urfa'da baskın kült
daha çok ay tapınımı ile ilgiliydi. Astrolojik-natürizmde bütün gezegenler
tanrı olarak kabul edilse bile ay tapınımının daima daha ayrıcalıklı bir yeri-
neredeyse Ay monoteizmi- olmuştur. Bunun en temel sebebi gündelik hayatın
düzenlenmesinde ayın insanı diğer gökcisimle- rinden daha fazla etkilemiş
olmasıdır. Öte yandan ay/gece periyodunun insanın sezgisel gücünün yoğunlaşma
periyodu ile örtüşme- si, herhalde ay ve insan arasında daha yakın bir
ilişkinin oluşmasına yol açmıştır. Son olarak ayın 30 gün boyunca sürekli
olarak şekil değiştirmesi (dolunay ve hilal arasındaki değişimler), dünya ve ay
arasındaki dönme ilişkisinin bilinmediği bir dönemde, mitolojik bir söylemle
onun ilahi yönüne bağlanmıştı. Gökcisimleri içinde ayın diğerlerinden daha
fazla ön plana çıkartılmasına katkıda bulunan bir başka unsur da kadınların
oynamış olduğu roldür. Muhtemelen kadınların regl dönemlerini ayın
hareketlerine göre izliyor olmaları, ayı kadınlar için özel bir hale
getirmiştir. Balığın bereketle ilgili bir kültü yansıtması, bereketin üretken
dişi güçle birleştirilmesi bu
ilişkiyi aydınlatır. Urfa civarındaki Mabbug'da
bulunan yarı kadın yarı balık heykeller bu inancı yansıtır.11
Urfa civarına kadar yayılmış olan Batı Samîleri
arasında Ay, Sin adıyla bilinmektedir. Çiviy azılı kaynaklarda Ay'a E HULHUL adı
verilen tapınaklar yapıldığı kaydedilmiştir. Herhalde Ortadoğu'daki en büyük
Ay Tapınağı Harran'da idi. Bilim adamları en büyük Sin tapınağının ya Harran
camisinin olduğu yerde ya da bugün kalıntıları bulunan kalenin eski yerinde
olduğunu düşünmektedirler. Ay kültünün ikinci önemli yanı ay tapınımının aynı
zamanda kehanetle ilgili olmuş olmasıydı.
Ayın kehanetle ilişkisi muhtemelen birtakım
doğa olaylarının vuku buluşunun ayın şeklindeki değişmelerle alakalandırılması
sonucu keşfedilmişti. Buna göre deprem-Ay ilişkisi ve mevsimsel bir takım
değişimlerin, önceden Ay’ın hareketlerinde tespit edilişi gibi ampirik bazı
gözlemler, Ay’a böyle bir fonksiyon verilmesine yol açmış olmalıdır.
Bu güne kadar elde edilen kaynakların ışığında
biz, eski Urfa'- daki paganistlerin en başta ay tanrısı Sin olmak üzere Şemeş
(güneş), Baalşemen, Bar Nemre, Bath Nikkal, Tar'atha, Gadlat ve Uzza adında
çeşitli tanrısal varlıklara taptığını biliyoruz. Sin diğer tanrıların üzerinde
bir pozisyona sahip görünmektedir. Yukarıda sıralanan ilahlardan Bath Nikkal,
Tar'atha, Gadlat ve Uzza'nın tanrıça olduğu konusunda bütün uzmanlar
hemfikirdir. Bath Nikkal tanrıça İştar'ın bu bölgedeki bir başka adıdır. Bath
Nikkal'm diğer tanrılardan ayrıcalığı Sin'den sonraki en önemli tanrı pozisyonunda
bulunuyor olmasından kaynaklanır. Uzza büyük ihtimalle İslam öncesi
Arabistan'da kuzey kabilelerinin taptığı ve Kur'an'da zikredilen (53-19)
tanrıça Uzza'dır. Urfa civarındaki Beth Hur şehrinde tapınıl- sa bile, diğer
şehirlerde de inananları vardı. Baalşemen gök tanrı- sıydı. Diğer tanrıların
özellikleri tam bilinememektedir. Öte yandan
11 B. Segal, a.g.e.,
s. 54. Havuzlarda yaşatılan kutsal balık kültü antik Suriye'de
oldukça yaygındı. Bkz. F. W. Hasluck, Christianity and
İslam, I 7, s. 244-249.
kaynaklar "Köpekli tanrı" adını
verdikleri bir başka tanrıdan daha bahsetmektedirler. Bu tanrının
Mezopotamya'da Sin'in kardeşi ve ölüler diyarının yöneticisi olan Nergal'in
yerel formu olduğu düşünülmektedir. Muhtemelen burada köpekler, Greklerde
Cerberus gibi cehennemi bekleyen varlıklar pozisyonundadır. Urfa şehrindeki
sitadelin güneydoğu kapısında bulunan köpek motifleri bu tanrıyla ilişkiliydi.12
Ay tanrısı Sin yalnızca Urfa bölgesinin değil
bütün Samî kabilelerinin en önemli tanrısıdır. Ortadoğu genelinde tanrı Sin
gerçekte hermofradit’tir. Hilal şeklindeyken erildi, dolunayken (herhalde
gebelik şişkinliği ile ilişkilendirilmiş olmalıdır) dişil özelliklerine
bürünürdü. Hilal şeklinde olduğunda boğa ile özdeşleştirilmiştir.13 Herhalde
boğa boynuzu ve hilal arasındaki benzerlik ikisinin ilişki- lendirilmesine yol
açmıştır. Eski Samîlerde hilalin krallık sembolü oluşu ayın bu özelliğinden
kaynaklanır. Sin dolunayken veya dişilken, Ningal adı ile ayın eril yanının
karısı pozisyonundadır.14 Sin dişilken bereketin ve doğurganlığın
sembolüdür. Kozmostaki varoluşu devam ettiren ayın bu yönüdür. Ayın bu
özelliğine insan kurban edildiği bilinmektedir. (Burada geçmişinde Ay paganizmi
olan Hz. İbrahim’in, oğlunu kurban edişi motifi hatırlanmalıdır). Öte yandan
kutsal su ve balık kültü ayın bu yönü ile ilişkilidir.
Sin'in bir başka fonksiyonu "ahitlerin
koruyucusu" olmuş olmasıdır. Eski Samîler arasında herhangi bir ahit
belli bir tanrı adına yapılır, böylece ahdin bozulması halinde o tanrının
lanetinin ahdi bozanın üzerine olacağı varsaydırdı. Eski Ortadoğu Samîler
arasında, geceleyin her şeyi gözleyen aydınlığı ile ayın bütün ahitleri gözlediği,
yerine getirilmesini sağladığı düşünülürdü. Sin'in bu özelliği, en önemli
tapınım yeri olarak Harran'a siyasi bir ayrıcalık kazandırıyordu. Samî
kabileleri ahitlerinde Harran'daki Sin üzerine yemin ederler ve böylece
Harran'a eşsiz bir siyasal öncelik tanınmasına
12 Green, a.g.e., s. 72.
13 Green, a.g.e., s. 25.
14 Green, a.g.e., s. 27.
katkıda bulunurlardı. Çivi-yazılı dokümanlarda
ahitlerin Sin adına yapıldığına dair pek çok delil bulunmuştur. Başa geçen
Krallar Sin- 'in otoritesini deruhte etmek üzere Harran'a gelirlerdi. MÖ VI.
yüzyıla ait Harran'da bulunan bir stelde Babil'in son kralı Nabonidus'un
annesi Addad-Guppi, oğluna krallığı Sin'in bahşettiğinden bahseder.15
Hammurabi kanunlarında da ahdin koruyucu tanrısı olarak Sin gösterilir.16
Biz, Sin'e, Urfa bölgesinde çok sayıda
tapınakta tapıldığını biliyoruz. Rahip ve rahibelerin görev yaptığı bu
tapınaklar E HULHUL adıyla bilinirdi. En büyük Sin tapınağı Harran'daydı. Bugün
Harran'daki tapınağın tam nerede olduğu bilinmemektedir. Genel kabul gören
tez, -yukarıda değindiğimiz gibi- tapınağın Harran cami- inin yerinde
bulunduğunu öngörür. Harran'daki büyük tapınağın MÖ IX. yüzyılda Salmanasar
III, MÖ VII. yüzyıl Asurbanipal ve MÖ VI. yüzyılda Nabonidus tarafından
onarıldığı bilinmektedir. Sin dışında diğer gezegenlere de tapınak
yapılmaktaydı. Geç dönemlere ait olsa da bu konuda elimizdeki tek kaynak
Müslüman tarihçilerin metinleridir. Bu verilere göre her gezegene ayrı
biçimlerde inşa edilen tapınaklarda tapındırdı.
Satürn'ün tapınağı altıgen, Jüpiter'in üçgen,
Mars'ın dikdörtgen, Güneş'in kare, Venüs'ün dörtgen içinde üçgen, Merkür'ün
uzatılmış dörtgen içinde üçgen, Ay'ınsa sekizgen biçimindeydi. Günümüze kadar
Sin tapınağına ait herhangi bir arkeolojik kalıntı bulunamamıştır. Bununla
birlikte Sumatar'da bulunan harabeler geniş bir alana yayılmış geometrik
biçimlerden oluşan çeşitli yapıları içermektedir.
Yine geç gelenekleri yansıtsa da Müslüman
kaynakların bize ilettiği diğer önemli bir bilgi, Harranlı Sin tapınıcılarının
kutsal gün-
15 J. B. Pritchard, Ancient
Near Eastern Texts Related to the Old Testament, s. 560, 562.
leri ve kutlamaları hakkındadır. Buna göre
yapılan kutlamalar şu şekilde özetlenebilir:
1-3 Nisan - Venüs'e yapılan kutlamalar ve
hayvan kurbanı töreni,
10 Nisan - Aya hayvan kurbanı,
20 Nisan - Harran'daki büyük Sin tapınağına
hac, Satürn, Merih ve Sin'e hayvan kurbanı,
7 Haziran - Kadınların Tanrı Ta-Uz için ağlama
bayramı,
24 Ocak - Ayın doğumu kutlamaları yapılırdı.
Aralığın 4'ünde Zühre'ye, kendi tapmağında bir
çadır yaparlar, içini meyve doldururlar, çadırın önünde hayvan kurbanı
verirler.
Şubatın 17'sinde Suruç'a gidilir ve elbiseleri
yenileme günüdür.
Ağustosta tanrılara adanan bir çocuk kurban
edilir.
Eylülde "Kuzeyin sırrı"17
için sıcak suda banyo yaparlar ve suya güzel kokular atarlar. Yedisi ilahlara,
biri kuzeye olmak üzere 8 kuzu kurban ederler. Toplu yemek yerler. Her biri 7
kap şarap içer.
Buraya kadar anlatılmaya çalışıldığı üzere
eldeki kaynaklar, Ur- fa'daki antik inançların bölgeyi iskân eden Batı
Samîlerin inanç sisteminden oluştuğunu göstermektedir. Şüphesiz bu inanç
sistemi zamanla daha özelleşmiş ve bölgeye Hıristiyanlığın girişinden sonra
farklı inançlardan etkilenmiştir. Muhtemelen kaynakların bahsettiği
Harranilerin inançları, bu daha özelleşmiş teolojik sistemi yansıtmaktadır.
Fakat her halükârda bu sistem antik sistemin çok fazla dışında olamaz. İslam'ın
bölgeye egemen olmasından sonra Harranilerin yavaş yavaş heterodoksal İslam
mezhepleri içerisine entegre olduğunu görmek zor değildir. Bu entegrasyon
sonrasında- dır ki heterodoks İslam ekollerinden biri olarak kabul edilen
Nusay-
17 Eski Urfa'daki bu inanç sahipleri ibadetleri
sırasında kuzeye yönelirlerdi.
Kuzey bölgesi için kutlanan
özel bayramları vardı.
rilik ortaya çıkmıştır. Bilindiği üzere
Şiiliğin Batini yorumlarından olan Nusayrilik’de, gezegen ve yıldızların
ayrıcalıklı bir yeri vardır.
Ayrıca biraz abartılı olmakla birlikte bazı
Kitabı Mukaddes tenkidi uzmanları, Yahudiliğin başlangıcıyla Sin kültü
arasında bir ilişki görürler. Buna göre ilk Patriarklar Sin kültünün-
monoteistik Yahve’nin değil- takipçileri olarak görülür. Tevrat'taki
Patriarkların isimlerinin Sin kültünde yaygın isimler olması [mesela Ter ah
(ay), Lavan ("beyaz", ayın bir başka adı)], koşer hayvanların Sin
kültünde de önemli olması (Toynaklı hayvanların toynağı, Ay’ın sembolüdür)
veya Yakub'un 12 oğlunun Harranilerdeki burç tasnifine uyması gibi
gerekçelerle Yahudiliğin başlangıcını bu kültle ilişkilen- dirmek isterler.
Fakat bize göre bu görüşün delillendirilmesi şu an için imkânsız bir temele
dayanmaktadır ve bir hayli spekülatiftir. Aksi takdirde Tevrat'ın içinde
Sin kültüne getirilen eleştirileri izah etmek mümkün olmaz. Bununla birlikte
Sin kültünün Ortadoğu'da tektanrılı bir inanca kapı açacak derecede
birleştirici yanının olduğunu inkâr etmemek gerekmektedir. Fakat bunun
sınırlarının nereye kadar uzandığını şu an için bilmemiz mümkün görünmüyor.
Kaynakça
Tamara M.
Green, The City of the Moon God, Leiden, 1992.
Al-Nedim, Kitab
el-fihrist, Leipzig, 1871.
J. B. Pritchard, Ancient Near Eastern Texts Relating to the Old
Testament, Princeton, 1969.
T. A. Sinclair, Eastern Turkey; An Architectural and
Archeological Survey W, London, 1990.
C. H. Gardon,
The Ancient Near East, New York, 1965.
J. B. Segal, Edessa,
Oxford, 1970.
F. W.
Hasluck, Christianity and islam Under the Sultans, I, New York, 1973.
122
MİLEL
VE NİHAL inanç- kültür-mitoloji
Antik
Urfa’da Sin Kültü
N. Yardımcı, "1985 Harran Kazı ve Restorasyon
Çalışmaları", VIIL Kazı Sonuçlan Toplantısı I, Ankara, 1988.
C. J. Gadd, "The Harran Transcription of Nobonidus", Anatolian
Studies, VIII, 1958.
T. H. Gaster,
"Moon", Interpreter's Dictionary of the Bible, Nashville, 1965.
R. Zadok, "Notes on the historic geography of Mesopotamia and
Northern Syria" Abr-Nahrain, XXVII, 1989.
W. W. H. "Harran", Encyclopedia Judaica, VII,
Jerusalem, 1980.
Ş. Gündüz, The Knowledge of Life; The Origins and Early History of
the Mandeans and Their Relation to the Sabians of the Qur'an and to the
Harranians, Oxford 1994.
Ş. Gündüz, “Arkeolojik Belgeler Işığında İkinci Yüzyıl Sumatar mar
alahe Kültü”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İ.F.Dergisi, VI, Samsun, 1992.
Sin Cult in Ancient Urfa
Citation/©:
Demirci, Kürşad, (2005). Sin Cult in
Ancient Urfa, Milel ve Nihal, 2 (2), 111-123.
Abstract:
The cult of Sin is one of the
well-known examples of paganism of the Middle East. The core of this cult is
the worship of the moon. In the Middle East pantheon, Sin seems sovereign over
all other deities. His chief center was Harran, although his cult was spread
over all the Near East. He was regarded as the lord of the month maintaining
justice at night. It was believed that he watched all things under the sky like
the moon at night, then he made clear all things that human did. He also dealt
with women, oracles, covenant and even fertility.
Key Words: Sin, Harran, Urfa,
Paganism, Cult of the moon.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar