Az Bilinen Bir Yezidi Ritüeli ‘Sihirli Çember’ Üzerine Küçük Bir Not
Prof.Dr.Kürşad
Demirci
Özet. 12.Yüzyılda Kuzey Irak’ta çıktığı varsayılan
Yezidilik, İslam, Mecusilik ve Mezopotamya dinlerinin karışımından oluşmuş
senkretik dini bir harekettir. Yezidi geleneğinin içinde güçlü bir Mezopotamya
etkisi vardır. Bu etkilerin arasında en önemlilerinden biri ‘’sihirli çember’’
diye bilinen koruyucu tılsım ritüelidir. Yezidilik’te yakın zamanlara kadar
uygulanan bu ritüel Mezopotamya’da Sümer kültürüne kadar çıkar.
GİRİŞ.
Yezidiler arasında yakın zamanlara kadar
uygulandığı bilinen ‘’sihirli çember‘’ ( magic circle ) ritüeli, genel
olarak koruyucu nitelikteki (apotropeik ) büyüsel pratiklerden biridir. Kozmik
bütünlüğü, zamanın sonsuzluğunu, mükemmelliği, yaşam-ölüm döngüsünü, hayatın
kaynağı ve varoluş süreci gibi soyut kavramları sembolize eden çember veya
daire figürü ikonografyadan büyüsel ritüellere kadar pek çok bağlamda
kullanılmıştır. Bu figür ikonografyada azizlerin başına konulan çember veya
haleden, zemine, duvara, beden üzerine çizilen şekillere kadar geniş bir
sembolizm alanına sahip olmuştur. İkonografik yanı bir tarafa, büyüsel bir
ritüel olarak çember motifi, koruyucu tılsım özelliğine sahip etkili bir
fenomen olarak görülmüş ve pek çok dinde kullanılmıştır. Uygulamanın temeli,
herhangi bir yere çizilen çember şeklinin, çember içinde bulunan varlığı kötü
güçlerden koruyacağı inancı üzerine oturur. Somut dünyada kuşatıcı bir hat olan
çember şeklinin koruyucu özelliği, soyut alemde görünmeyen varlıklara karşı da
koruyucu bir özelliğe sahip olarak algılanmıştır (büyü kültürünün temeli: similar
similarities ). Böylece çember içine alınan varlık/kişi/nesne, dış dünyada
bela getiren demonların etkisinden kurtulabiliyordu. En yaygın kullanım alanı
da hastalık getiren demonların saldırısını bertaraf etmektir.
Her ne kadar bizim burada
ele aldığımız kadarıyla sihirli çember kavramı daha çok nesnel büyü bağlamlı
bir fenomen gibi görünüyorsa da aslında meselenin psikolojiden mimariye kadar
geniş bir uzanım alanı vardır. Özellikle konunun hareket noktası olan çember
veya daire kavramının arketipsel yanı kendi başına çok önemli bir meseledir. On
binlerce yıl boyunca insanların fiziksel mekanlarında tecrübe ettikleri
dairesel hareketler veya dairesel şekiller kollektif bilinç altında inanılmaz
bir arketip figürünün oluşumuna zemin hazırlamış görünmektedir. Primitif
topluluklarda çoğunlukla içgüdüsel tepkilerden kaynaklanan dansların
içerisindeki dairesel hareketlerden, avlanma veya oturma düzenlerindeki
dairesel şekillere kadar bütün fiziksel ortam ve eylem biçimleri bu arketipin
gelişmesi için yeterli kognitif süreci hazırlamış olmalıdır. Hayat ve ölüm
arasında yaşanan, inisiyasyon yoluyla ilerleyen bütün var oluş süreçleri,
doğmak, büyümek, topluma dahil olmak, yaşlanmak ve ölüme hazırlanmak gibi döngüler
daire arketipinin bilinç altındaki kaynaklarındandır. Bu yaşamsal tecrübenin
bıraktığı psikolojik izler arketip halinde durmakla kalmamış, yeri geldiğinde
pek çok bilinmez kavram bu arketiplere başvurularak açıklanır hale gelmiştir.
Bu süreç, çember motifi veya daire şeklinin büyüsel amaçla kullanıma girmeye
başlama anın tetikleyicisi olmuştur. Kollektif bilinç altında tamlık,
mükemmellik, sağlamlık, korunmuşluk, süreklilik ve benlik/ego gibi kavramlarla
ilişkilendirilmiştir. Aynı zamanda bilinçaltının bizzat kendisinin de sembolü
olarak kullanılmıştır. Dairenin veya dairesel hareketin nörolojik açıdan
kişinin bilinç altına inmesini kolaylaştıran meditatif bir tarafı vardır. Ayrıca
profan dünyanın, kaosun sembolü olan düz çizgisel şekillerden oluşmasına
karşılık, sacred alanın kozmosun/düzenlilik ilkesinin sembolü olan daire ile
özdeşleştirilmesi, bu çember şeklini mitsel retorikte yaratılışın tekrarının
ritüelistik imgesi ve yaratılışın bizzat kendisi ile ilişkilendirmeye kadar
götürmüştür. Daire arketipi aynı zamanda parçalanmış olan her şeyin yeniden
kurulması veya bedenlenmesi tecrübesinin kalıplaşmış halidir. Dağılmış benliğin
yeniden toplanmasını sağlayan bir durumun arketipi olarak doğrudan doğruya
bireysel bilinç altına uzanan bir imgesel kanal olma özelliği de mevcuttur. Bu arketipsel
özellikleri daireyi veya çemberi öte dünyaya yani bilincin ve hayatın
derinliklerine uzanan bir kanal haline getirmiştir. Pek çok inançta
yaygınlığının gerekçeleri evrensel kollektif bilinç altını şekillendiren bu
psikolojik süreçlerde aranmalıdır. Fakat konunun bu analitik yanı şu an ilgi
alanımız dışındadır ve bizim ilgilendiğimiz yanı dinler tarihi çalışmalarına
konu olan büyü kavramı çerçevesinde olacaktır.
Çember figürü Amerikan
Kızılderililerinden Keltlere kadar geniş bir alanda, etnik topluluklar arasında
ve farklı zaman dilimlerinde kullanılmıştır. Orta Asya’da Türklerin arasında
koruyucu özelliğinin olduğuna dair yaygın bir inanç vardır. Şamanların demonik
varlıkların etkisinden kurtulmak için çadırların girişine daire figürü çizdiği
bilinmektedir. Taoizmde yin-yan unsurlarını içine alan çemberin koruyucu
bir özelliğinin olduğu varsayılmıştır. Eski Çin’in geleneksel inancı olan
Taoizmde gökyüzünün sembolü daire, yeryüzünün sembolü ise karedir. Taocu
tapınakların daire şeklinde inşası bu şekle yüklenen büyüsel koruyuculuk
değerinden kaynaklanır. Japon Budizmi
olan Zen’de mutlak aydınlanmayı ve hiçliğin mutlaklığını sembolize eden daire
figürü enso diye bilinir ve meditasyon nesnesi olarak kabul edilir.
Hinduizmde meditasyonun temel şekli olan mandala kelimesi daire anlamına
gelir. Akdeniz coğrafyasında, Anadolu’da Hititler arasında yapılan ritüellerden
biri daire arketipiyle yakından alakalıdır. Depresyona yönelik ritüelistik bir
şifa metninde sihirli çemberin fiziksel uygulanması şöyle tasvir edilir:
‘’ Eğer bir tanrı veya
tanrıça birine kızmışsa o kişinin aklı sürekli karışıktır, gündüz ona her şey
zor gelir, geceleri uyuyamaz. Gündüz gece halet i ruhiyesi düşüktür. Kötü
rüyalar görür, geceleri uyuyamaz…Güneş doğmadan önce bu kişi banyo yapsın, berber
onu tıraş etsin. Koltuk altı kıllarını kessin, sol tarafındaki kıllarını kessin,
sol tarafındaki el ve ayak tırnaklarını kısaltsın ve onları pişirilmemiş bir
kaba koysun. Onu örtsün ve Madanu’nun önüne otursun. Etrafına unla
sihirli çember çizsin. Sonra hasta bir arınma ritüeli yapsın.’’[1]
Hititler arasında sihirli
çemberin ( guls ) daha soyut ve sembolik kullanımı lanet kaldırma amacıyla
yapılan bir ritüel sırasında temsili kapı menteşesi ( gis vavarkima )
ile icra edilen büyü formülasyonunda
karşımıza çıkar. Kilden yapılan temsili bir kapı menteşesi ritüeli yaptıran
kişinin başı üzerinde tutularak tanrılara şu sözlerle yakarılır:
‘’ Kapı nasıl menteşesinin
etrafında dönerse…tanrıların öfkesi, halkın dedikodusu yolundan geri dönsün.’’[2]
Burada menteşenin dairesel fonksiyonu yere çizilen sihirli çemberin
fonksiyonuna benzer şekilde belayı defetmekte kullanılmaktadır. Dairenin dış
dünyaya kapatıcı ve koruyucu fonksiyonu, benzer bir işlev gören kapı kavramı
ile birleştirilmiştir. Her iki fiziksel fenomen belanın içeri girmesini
engellemektedir. Ayrıca aile içi geçimsizliklere karşı yapılan bir ritüelde
özel olarak hazırlanan hamur tarafların üzerinde döndürülerek yine benzeri
etkinin gerçekleşmesi beklenmektedir. Kişilerin üzerinde bazı nesnelerin döndürülmesi
veya etrafında dönülmesi de sihirli dairenin varyantlarındandır.
Sihirli çember figürü pek
çok türeviyle Yahudiler arasında tılsım olarak hala kullanılmaktadır. Eski
Ahid’de daire şeklinde dönerek yapılan ve sihirli çemberin çeşitlerinden olan dans
için kullanılan iki kelime, Arapça hac sözcüğüyle aynı kökten hagag ve
savav aynı zamanda büyüsel ritüel için de kullanılmaktadır. Sihirli
dönüş anlamına gelen Hagag,
Sukkot, Savot ve Pesah gibi üç büyük bayramla da ilişkilidir. Fakat orijinal anlamı daha çok
altarın/sunak etrafında dönerek yapılan ritüeli işaret eder. Mezmurlar
118/27’de tam olarak dönerek yapılan ritüel anlamı vardır. Savav fiili
de daire çizerek yapılan dansı ifade eder. Tanah’da 150 yerde geçer. Mezmurlar
26/6’da ritüel ve dairesel dans arasındaki anlamı nettir. Jeriko’nun
duvarlarının yıkılması hikayesinde kullanılan kelime savav’dır. Buna
göre Joshua Filistin’deki Jeriko şehrinin surlarını yıkabilmek için, surların
etrafında ritüel olarak daire şeklinde yedi kere dönmüştür. Mişna’da kadın
grupların daire oluşturarak yaptıkları dans machol olarak bilinir ve 15
Av’da/ağustosun 15’i Sukkot törenleri sırasında icra edilirdi. Gemara (Ta’anis
31a) gelecekte tanrının adil olanlarla birlikte dairesel bir şekilde dönerek
dans edeceğini yazar. Avraham ben ha Rambam bu dönüş dansının aslında ölüm
sonrasındaki mükemmelliği sembolize ettiğini söyler. Kabalacı literatür tanrı
ve müminlerin birlikte icra edeceği bu dönüş dansını öldükten sonraki hayatın
mükemmelliğinin sembolü olarak yorumlama eğilimindedir. Hasidik çevrelerde bir
anlamda tanrısal esinle coşma anlamına gelen dönerek yapılan dans (hora)
oldukça popülerdir. Folk kültüründe dairesel hareketlerin büyüyle ilişkisine
yaygın örneklerden biri Fas Yahudileri arasındaki tahdid seromonisidir.
Sünnetten önceki gün, gece vakti evin içindeki köşe aralıklarında kötü ruhları
kovmak için bir kılıç daireler çizerek savrulur. Orta doğudaki sünnet
törenlerinde Elijah’ın gelmesi için boş tutulan bir sandalyenin
etrafında dönerek ritüelistik dans yapılır. Gnostik Hrıstiyan çevrelerde
dönerek yapılan bir dansın varlığı bilinmektedir. Acts of John adıyla
tanınan apokrif metinde İsa ve müminler dönerek dans eder şekilde tasvir
edilmiştir. Muhtemelen bu dansların tümü basitçe eğlenceye yönelik unsur olmanın
ötesinde büyüsel fonksiyonlar da icra etmekteydi. Talmud ve Midraş’ta ‘Çemberci Honi’ adıyla bilinen bir rabbinin
yere çizdiği çemberlerle yaptığı büyülere yönelik pek çok öykü vardır. Yahudi
geleneğinde doğum yapan kadını kötü etkilerden ve cinlerden korumak için
etrafına bir çember çizilirdi.Yaraları iyi etmek için yapılan en etkili
büyülerden biri, yaranın etrafına bir çizgi çekmektir. On altıncı yüzyılda
yazılan Zera Kodeş adlı kitap, demir
bir çubukla yere çizilen çizginin koruyucu özelliğinden bahseder. Birinci
yüzyıl Yahudi literatüründe (mesela Josephus 8/2) bir çember şeklinde olan Süleyman’ın
yüzüğü (Hatem Süleyman) bu sihirli çemberin prototipi olarak kabul
edilmiştir. Doğu Avrupa’da Hasidik Yahudiliğin kurucusu Baal Şem Tov koruyucu
amaçla yere bastonuyla çember çizerdi.[3]
On sekizinci yüzyıldan itibaren Hermetik Yahudi geleneğinde ve occultist
çevrelerde yaygınca kullanılmıştır. Çoğu kez Süleyman’ın Yüzüğü ile
ilişkilendirilir. Bu bağlamda 1801’de İngiltere’de yayınlanan The Magus adlı kitap oldukça popüler
hale gelmişti.[4]
1.YEZİDİLİK’TE ‘SİHİRLİ
ÇEMBER’ RİTÜELİ
Bilindiği üzere Yezidilik
olarak adlandırılan inanç sistemi aşağı yukarı on ikinci yüzyılda kuzey Irak
cıvarında doğmuştur. Geleneksel görüşe göre, bir İslam Sufisi olan Şeyh Adi bin
Musaf tarafından kurulan bu sistem
gerçekte İslam, Mecusilik ve eski Mezopotamya inançlarının oluşturduğu
senkretik bir harakettir. Melek Tavus adıyla bilinen Demiorgus bir tanrıya
inanan Yezidilerin inançlarının temellerini kutsal kitapları Mushef-ı
Reş ve Kitabü’l Celve’de bulmak
mümküdür. Gnostik bir karaktere sahip olduğu söylenebilir. En azından bugünkü
haliyle İslam’la alakasının olduğunu söylemek zordur. Şüphesiz Yezidilik, çok
daha öncelere, bir yanıyla Mecusiliğe , bir yanıyla eski Mezopotamya
inançlarına kadar çıkar.Biz elinizdeki makalede Yezidilik üzerinde duracak
değiliz. Konuyla ilgili olan araştırmacılar bu konuda Türkçe veya Batı
dillerinde yapılan çalışmaların farkındadırlar.[5]
Yapmaya çalışacağımız şey, Yezidiliğin az bilinen bir ritüeli konusunda birkaç
söz söylemek olacaktır. Ne yazık ki Türkçede hatta birtakım Batılı literatürde
de bulunmayan bu ritüel, sihirli çember adıyla bilinmektedir. Ayrıca bu ritüel ,
kendine ait dinsel öneminin dışında ,Yezidiliğin antik Mezopotamya
geleneklerine kadar uzandığının iyi bir delilini de teşkil eder. Yezidilik’le
ilgili modern literatürde bu ritüelin zikredilmemesinin sebebi, en azından görünürde Yezidilerin de artık uygulamaya son vermiş
olmasıdır. Fakat tarihsel olarak bakıldığında son derece önemli bir problematik
oluşturur.
Yezidilik’le Mezopotamya,
özellikle Sümer, Asur-Babil dinleri arasındaki benzerliklere zaman zaman dikkat
çekilmiştir.[6]
Bu benzerliklerin en önemlileri Yezidi
kozmolojisi ile Mezopotamya kozmolojisinin arasındaki ilişkiler, Melek Tavus’la
Sümer tanrısı Nergal arasındaki paralellikler, Yezidilerin yedi kozmik şeyhinden (heptad) biri olan Şems’in Babil tanrısı Şamaş’ın figürasyonu oluşu, aynı kategorideki bir
başka Yezidi şeyhi Sin’in (veya
şeyh Hasan) Mezopotamya’daki ay tanrısı Sin’e
benzerliği, Demiorgus pozisyonundaki Melek Tavus adının Babil’deki tanrı
Molok Tiamat’ın veya Tavat’ın adlarıyla yakınlığı ya da bize göre daha doğrusu Tavus adının aslında
Mezopotamya’daki tanrı Tammuz (bazen Tavuz) ’ la ilişkisi … gibi
paralellikler ve ortak fenomenlerdir. Irak
cıvarındaki Yezidilerde paganist unsurlar belli olmasa bile Ermenistan’da kalan
aşiretlerde Mezopotamya putperestliğinin izlerini sürmek zor değildir. Ermenistan’da
Melek Tavus, Sultan Yezid, Şeyh Adi üçlemesinin yanında Yezidiliğin yedi
şeyhi antik Mezopotamya’nın pagan tanrılarıdır.[7]
Muhtemelen eski Sümer-Asur-Babil geleneğinden kalan birtakım inançlar, ritüeller
ve büyüsel uygulamalar, bölgede Yahudilik, Hrıstiyanlık ve İslam gibi monoteist
dinlerin ortaya çıkışından sonra yer altından veya şekil değiştirerek varlığını
sürdürmeye devam etmiştir. Gizli yollarla sürdürülen bu uygulamalar bölgenin
kapalı ve tecrit halkı olan Kürt nufus içinde daha kolay sürmüş olsa gerek. Bundan
dolayı Yezidilik gibi eski bir mirasın
sadece Kürtler içersinde devam ediyor olması şaşırtıcı değildir. Geleneğin
devamlılığı sorunu yanında açık olan şey, Yezidiliği eski Mezopotamya’ya
bağlayan en önemli bağın Sihirli çember
ritüeli olduğudur.
Sihirli çember ritüelinin
Yezidiler arasında yapıldığına dair referansların çoğu on dokuzuncu yüzyılda
güneydoğu Anadolu ve kuzey Irak’ta dolaşan seyyah veya maceraperestlerden kalan
notlardan bilinmektedir. Bu bağlamda ilk referanslar esoterik bir kişiliğe
sahip, meşhur maceraperest G.I.Gurdjieff ‘ın gözlemlerinden gelir.
Gurdjieff bölgeye yaptığı bir seyahatte tanıştığı bir Yezidi’nin ‘ sihirli
çember’ ritüeline şahit olur. Etrafına çember şekli çizilen bir çocuk uzun
zaman çemberin dışına çıkamaz ve ancak biri sildiğinde bu durumdan
kurtulabilecektir. Gurdjieff bu sırada
diğer Yezidilerin olayı dehşetle izlediğinden bahseder.[8]
Bu ve benzeri gözlemlere göre herhangi bir hastalıktan muzdarip kişi, toprak
bir zemine alınır ve etrafına bir çember çizilir. Çemberi çizen kişi çizgiyi
silmedikçe içerde duran kişinin silmesine imkan yoktur. Çizgiyi bir başkasının
silmesi halinde içerde duran kişinin öleceğine inanılmaktadır. Çemberin amacı
sıkıntıya yol açan demonik varlıkların çemberin içinde duran kişiye taaruzunu
önlemektir. ‘Sihirli çember’ koruyucu bir tılsımdır. Sadece bölgeyi
dolaşan seyyahların gözlemlerinden kalan
bu bilgilere ait yazılı bir vesika yoktur. Fakat pek çok Yezidi inanışının
şifahi olarak günümüze geldiğini hatırlatmak uygun olacaktır. Muhtemelen
zamanla terk edilmiş veya form değiştirmiş olabilir. Bugün açıktan
uygulandığına dair elimizde herhangi bir veri yoktur. Yezidiliğin hala kapalı
bir sistem olduğu düşünülürse gizlice uygulanıyor olması da mümkündür. Buraya
kadar eldeki veriler doğrultusunda Yezidi geleneğinde sihirli çemberin ne
anlama geldiğini kısaca vermeye çalıştık. Bu tılsımın Mezopotamya’daki karşılığı konusuna
geldiğimizde de aşağıdaki portreyi
çıkarmamız mümkündür.
2.ESKİ MEZOPOTAMYA’DA
‘SİHİRLİ ÇEMBER’ RİTÜELİ
Eski Mezopotamya’nın
klasik uygarlığı, bilindiği gibi Sümer, Asur ve Babil devletleri ve çevresinde
teşekkül eden kültürlerin oluşturduğu bir yapı üzerine temellenir. Bu heterojen
yapının en önemli ve ilk ayağını Sümer devleti oluşturur. M.Ö.4.binin ortalarından
itibaren Mezopotamya’ya egemen olan Sümerler M.Ö. 2000’lere kadar
varlıklarını siyasal bir güç olarak
sürdürmüşlerdir. Daha sonraki süreçlerde
kültürel anlamda bölgeyi yönlendirmeye devam etmişlerdir. Sümerce Mezopotamya’nın Liturjik dilinde neredeyse Roma dönemine
kadar egemenliğini kaybetmemiştir. Akad-Asur-Babil gibi sonraki kültürlerin çoğu
Sümer kültürüne asimile olmuştur.
Bugüne kadar ele geçirilen
binlerce çivi yazılı metinden bilindiği kadarıyla klasik politeist bir inanca
sahip olan eski Mezopotamya uygarlığında zengin bir büyü literatürü mevcuttur. Kötü
niyetler için yapılan büyülerle (kara büyü), iyi amaçlar için yapılan büyüler
(ak büyü) arasındaki geleneksel ayırım Mezopotamya’da da vardır. Kara büyü
yapan kişilere kişpu, ak büyü yapanlara aşipu adının verildiğini
biliyoruz. Hastalıklar da dahil pek çok hayati fenomenin ya demonik varlıkların
saldırısıyla ya da büyülerle açıklandığı bir dönemde büyü ile uğraşanların ne
kadar önemli bir yere sahip olduğu tahmin edilebilir. En zengin büyü
kolleksiyonu M.Ö. birinci bine ait Akadca maqlu
metinleri olarak adlandırılan tabletlerdir. Büyü Sümerlerdeki adıyla Enki,
Akadlardaki adıyla tanrı Ea’nın kontrolündedir. Dolayısıyla her büyüsel
ritüel onun rızası alınarak başarılabilirdi.[9]
Yazımıza konu olan sihirli çember ritüeli de bu zengin büyü formülasyonlarından
biri olarak Mezopotamya’da oldukça
popüler bir konuma sahipti. Sihirli çemberin Sümerce karşılığı Zisurru’dur.
Genelde bütün Mezopotamya’da Namburbu denilen koruyucu büyü ritüellerinin
içerisinde tasnif edilir. Ritüel her zaman olmasa bile daha çok herhangi bir
demonun saldırısına uğrayarak hastalanmış kişilere uygulanırdı veya kötü
demonları önceden bertaraf etmek amacıyla icra edilirdi. Mevcut bilgilerden
anladığımız kadarıyla büyü yapılacak kişinin etrafına çember şeklinde bir çizgi
çizilirdi. Uygulama aslında toprak bir zemin üzerine yapılırdı. Eğer kişi
yatalak durumdaysa çizgi yatağının etrafına tatbik edilirdi[10].
Fakat çekilen çizgi başka örnekleri varsa da genelde buğday unu ile yapılmak
durumundaydı. Muhtemelen saldırgan demonlara sunulan rüşvet türünden yiyecek
sunusu olan bu çember- hat, demonun saldırısından vazgeçmesine imkan sağlardı.
Çoğunlukla insanlara uygulansa bile herhangi bir eşyaya da yapılabilirdi. Buradaki
amaç da eşyanın zarar görmesini engellemeye yöneliktir. Bazen kapıların üzerine
çizildiği de bilinmektedir.
Asur’da özel bir evden
çıkan ve hastalıkları uzaklaştırmak için yapılan Mussu’u büyü
formülasyonunda sihirli çemberin pratikteki uygulamasının güzel bir örneği
vardır:
‘’ Hasta yatağının
etrafına undan yapılmış bir daire çiz.
Pişmiş undan bir yığın yap
ve
Kapının etrafına undan bir
daire çiz. Kapıyı kapat fakat elini kapıya değdirme
Onlar/demonlar kapıdan
içeriye giremeyecek
Kapıyı aç, hastanın başına
eru ağacından yapılan silahı kaldır…’’
Birinci bine ait bu örnekten anlaşıldığı kadarıyla sihirli çember
hem hastanın etrafına hem de kapının etrafına çizilmektedir. Hastanın etrafına
çizilen daire bela getiren demonun hastayla temas etmesine engel olmaktadır.
Kapının etrafına çizilen dairenin ise iki mantığı vardır. Hem hastanın
etrafındaki çizgiye benzer bir amaçla demonun içeri girişi engellenmekte, hem
de demonların köşeli alanlardan, yatay düzlemlerden veya aralıklardan girme
ihtimaline karşılık bu geometrik düzlemler dairesel hale getirilmekte ve bela
dışarıda bırakılmaktadır. Çünkü demonlar dairesel alanlardan içeri
girememektedirler. Muhtemelen dairenin kapalı devre ve kendi kendini tamamlayan
geometrik şekli olabilecek tüm giriş imkanlarını ve ihtimallerini iptal
etmektedir. Herhalde daire arketipi bu noktada koruyucu bir büyü formülasyonu
haline döndürülmüştür. Ayrıca daire demona tutunacak bir geometrik düzlem
bırakmamaktadır.[11]
Nusku’ya yapılan Suila duasında ( KAR 58/72 II.42-44) Sedu
demonu, Alluhappu demonu, Gallu demonu,Utukku, Lilu
ve Lilitu’nun saklandıkları mekanların köşeler olduğunu söyler. En
abta nammunda ku4ku4ene büyüsü demonik varlıkların aralık ve köşelerden
girmesini engellemek içindir. Zisurru’nun güçlü bir koruyucu[12]
olduğunu söyleyen Udug.hul büyü formulasyonu da demonların köşelerden
girdiğini ifade eder.[13]
Hellenistik döneme ait
Mezopotamya ay ritüelinde (BRM 4,6) tapınağın arındırılma işleminde de aynı
işlem icra edilmektedir:
‘’Ertesi gün güneş
doğmadan önce kapıları aç. Urigallu standardının/direk kamışını ıslat,
undan yapılmış sihirli çemberi ıslat ve beyaz ve siyah bir kordelayı nehre at.
Bütün tapınağı takpertu arındırması ile arındır, özellikle Sin
tapınağını.’’ [14]
Bu örnek sihirli çemberin sadece insanlara veya hastalıklara değil fakat aynı
zamanda mekanlara da uygulandığının iyi bir örneğidir. Tapınakların da
demonların saldırısına uğrayabileceğinin düşünüldüğü bir dünyada bu operasyonun
eşsiz bir yeri olmalıdır.
Yine bir Asurca medical
metinde şu direktif yazılıdır:
‘’ Bir kutsal su kabı al, içine ılgın ağacından bir parça, mastakal-bitkisi,
tatlı kamışı ve sedir yağı koy. Onu bütün gece göğün altında bırak, etrafına
bir sihirli çember çiz…’’ Bazı şifa reçetelerinde büyüsel ilacı gece gökyüzüne
açık bırakmak onun astral güçler tarafından güçlendirilmesine katkıda bulunacak
sürecin tamamlanması anlamına gelir. Fakat böyle bir durumda bile açığa
bırakılan şifa formülünün gece demonlarının kötü tesirlerinden korunması zisurru
ile sağlanmaktadır.[15]
Bir örnekte sihirli çember unla değil asagu
ve baltu dikeninden yapılmaktadır. Kendisine musallat olan cinin kilden
bir tasvirini yapan ve bunu toprağa gömen hastanın etrafına bir zisurru
çizilir. Burada çizgide kullanılan malzeme tam bilemediğimiz baltu
dikeni ve asagu bitkisidir.[16]
Herhalde caydırıcı diken türünden olan bu bitkiler yine hastaya musallat olan
cinin korunmuş alana girmesine engel olmaktadır. Aynı ritüelin devamında
hastanın etrafına yedi kere sihirli çember yapıldığı görülmektedir.[17]
Sihirli çember Gılgamış
destanında da karşımıza çıkar. Efsanede çemberin ‘’rüyaya yatma’’ (incubation)
ritüeli bağlamında, klasik örneklerin tamamen dışında bir paradigma
çerçevesinde uygulandığı anlaşılmaktadır. Gılgamış bir rüya vizyonuna ihtiyaç
duyduğunda, senaryonun ikinci kahramanı Enkidu, Gılgamış’ın dizini altına alıp
oturduğu zemine bir sihirli çember çizer. Bu operasyondan sonra Gılgamış
vizyonunu görme imkanını elde edecektir. Bu vizyon örneğinde çember ile buğday
sunusu arasında doğrudan ilişki kurulmaktadır. Gılgamış ritüelden önce
mashatu buğday sunusu verir. Ayrıca bu örnekte çemberin çiziminde
kullanılan suyun saf olması gerektiği anlaşılmaktadır.[18]
Her halde buradaki saf su, kozmik su olan abzu’dur.
Mezopotamya’da sihirli
çember aracılığıyla icra edilen ilginç ritüellerden biri kabak için yapılandır.
Şifa amacıyla toplanan kabağın da benzeri şekilde etrafında sihirli bir çember
çizildiği görülmektedir. Metin şöyledir:
‘’Ovada yalnız başına
yetişen bir kabağı ara. Güneş battığında başını bir bezle ört. Kabağın da
üzerini ört. Yere undan bir sihirli çember çiz. Sabah olduğunda güneş doğmadan
kabağı yerinden sök.’’[19]
Burada büyü amaçlı
kullanılacak bir sebzeye de ritüel uygulanmaktadır. Amaç her hal u karda sağlık
için icra edilecek bir malzemenin bile demonlardan korunmasına yöneliktir. Öyle
anlaşılmaktadır ki kabağın güneş yüzü görmemesi gerekmektedir. Gece sebzenin
korunma işi sihirli çembere bırakılmıştır. Her halde başın ve kabağın örtülmesi
yine demonların saldırısını engellemeye yöneliktir.
Sihirli çember arketipinin
korunma içgüdüsünden kaynaklanarak üretildiği kesindir. Çember şeklinin oluşturduğu
kapalı alan, güvenli ve güvensiz alanları birbirinden ayıran liminal bir
hattır. Fakat çemberin bu arketipsel özelliğinin dışında daire çizgisindeki
sınırsız döngünün kollektif şuur altında yarattığı bir başka arketip insanı
sıfırlamak veya başlangıç noktasına geri getirmek veya daha soyut bir ifadeyle
ölümsüzlüğü sunmak imkanıdır. Bundan dolayı daire içerisinde bulunan kişi
demonlara karşı direnirken aynı zamanda zamanın başlangıcına geri dönmektedir.
Sihirli çember çizgisel ille tempora’dır. Bu sıfırlanma arzusu aslında
bütün ritüellerin en temel kaygısıdır.
Büyük oranda geometrik
özelliğinden dolayı kötü güçlerden korunma refleksinin arketipsel imgesi olan
sihirli çember Orta Doğu’da Akad, Asur-Babil gibi Semitik varyantları olsa bile
aslında Sümerlere kadar uzanmaktadır.[20]
Aynı uygulamanın Akdeniz dünyasının bir parçası olan Anadolu’daki Hititler
arasında da mevcut olduğu anlaşılıyor.[21]
Yahudilikte büyüsel fonksiyonuyla, batı Hermetik geleneğinde simya ve cifr
bağlamında, İslam tasavvufunda devrani zikir ve sema gibi ritüellerle devam
eder. Kullanım alanı makalenin girişinde belirtildiği gibi şüphesiz Akdeniz
coğrafyasının ve kültürlerinin dışına taşacak kadar evrenseldir. Yezidilerdeki
veya Orta Doğu’daki diğer örneklerin de bu prototipe çıktığına şüphe yoktur.
Sonuç
Mezopotamya’yı bu kadar
etkilemiş güçlü bir uygarlığın birden ortadan kalkması beklenemeyeceğine göre
bu ve benzeri ritüellerin Yezidilik’te korunmuş olması anormal değildir. Bu
etkinin mekaniğini kestirmek zor olsa bile, Zagros ve Habur cıvarında tecrit
halde yaşamış göçebe kabilelerin eski mirası daha kolay taşıyabileceğini tahmin
edebiliriz. Bu bölgenin klasik göçebe kabileleri olan Kürt aşiretlerin Yahudi
veya Hrıstiyan kültürden uzak, geç bir dönemde
doğrudan İslam’a girmiş olması antik mirasın naklini kolaylaştırmıştır. Şüphesiz
Yezidiliği Mezopotamya geçmişine bağlayan sadece sihirli çember ritüeli
değildir. Daha önce değinildiği gibi iki kültürü birbirine bağlayan başka pek
çok ortak fenomen vardır. Bunların içinde en somut benzerlik Tavus ve Sümerlere
kadar çıkan tanrı Temmuz’dur.[22]
Yezidi kahramanı Brik el Afşar’ın yeraltındaki kardeşi için çektiği ızdırap
İştar’ın Temmuz için çektiği acının aynısıdır. Bu ve benzeri paralellikler göz
önüne alındığında sihirli çemberin Yezidilik’teki varlığı basit bir tesadüfün
ötesine geçer. Tabii ki Yezidilik’te
İran geleneğinin etkisi gibi diğer unsurlar ayrıca ele alınacak kadar
önemlidir.
KAYNAKLAR.
Alice Mouton, Réves hittites: Contribution a une histoire et une anthropologie du réve
en Anatolie ancienne, Leiden, 2007
Barbara Böck, ‘’When you
perform the ritual of rubbing’’, On Medicine and Magic in Ancient Mesopotamia, Journal
of Near Eastern Studies, 2003,no1,
Daniel Schwemer,
‘Empowering the Patient:the Opening Section of the Ritual Maqlu’, Pax Hethitica, Studies on the Hittites and
Their Neighbours in Honour of Itamar Singer, Wiesbaden, 2010 Erica
Reiner, Astral Magic in Babylonia, Philedelphia,1995
Garnik Asatrian, ‘ the
Yazidi Pantheon’, Iran and Caucasus , Leiden, 2001, cilt 8, sayı 2 G.W.Dennis, The Encyclopedia of Jewish Myth, Magic and Mysticism, New York, 2007 G.de Gvry, Witchcraft , Magic and Alchemy, London, 1971
Gary Beckman, ‘ A Hittite Ritual for
Depression (CTH 432)’, Deepblue,
University of Michigan, Michigan, 2007 Jeremy Black, Gods, Demons and Symbols of Ancient
Mesopotamia, London, 1992
John Henderson, Hidden Meanings and Picture form Language in
the Writings of G.I.Gurdjieff, New York, 2007
Jo Ann Scurlock, Magico-Medical
Means of Treaty Ghost-induced Ilness in Ancient Mesopotamia,Brill,Netherlands,2006
Koowon Kim, Incubation as a Type-Scene in the Aqhatu,
Kirta and Hannah Stories, 2011,U.S.A.
M.E.Cohen, Sumerian
Hymnology:The Ersemma,1981
Mark J.H. Linssen,
The Cults of Uruk and Babylonian,The Temple Ritual Texts as Evidence for
Hellenistic Cult Practice, Brill, Netherlands, 2004
Markham J.Geller, Healing Magic and Evil Demons,Berlin,
2016
S.H.Hook, Babylonian and Assyrian Religion,
London, 1953
Roger
Lescot, Yezidiler, İstanbul, 2001
W.F.Ainsworth, ‘ The
Assyrian Origin of Izedis’, Transactions
of the Ethnological Society of London,
London, 1861, cilt,1
Erol Sever, Yezidilik ve Yezidilerin Kökeni, İstanbul, 2000
[1]
Gery Beckman, ‘’A Hittite Ritual for Depression (CTH)’’, Deepblue, University of Michigan, Michigan, 2007,74
[2]
S. Çilingir Cesur, Hititlerde Ritüel ve Büyü, İstanbul,2020, 211,212,265,266
[3]
.G.W.Dennis, The Encyclopedia of Jewish
Myth,Magic and Mysticism, New York, 2007,53
[4]
G.de Gvry, Witchcraft, Magic and Alchemy,
London, 1971,104
[5].Genel
bir okuma olarak şu eserlere bakılabilir. Roger Lescot, Yezidiler, İstanbul,2001, Erol Sever,Yezidilik ve Yezidilerin
Kökeni,İstanbul,2000
[6]
.W.F.Ainsworth ‘ The Assyrian Origin of Izedis’, Transactions of the Ethnological Society of London, London, 1861, cilt,1, 11-44
[7]
.Garnik Asatrian, ‘ the Yazidi Pantheon’,
Iran and Caucasus , Leiden,
2001, cilt 8, sayı 2, 231-279
[8]
.John Henderson, Hidden Meanings and
Picture form Language in the Writings of G.I.Gurdjieff, New York, 2007, 169
[9]
.S.H.Hook, Babylonian and Assyrian
Religion, London,1953, 80-82
[10].Daniel
Schwemer, ‘Empowering the Patient:the Opening Section of the Ritual Maqlu’, Pax Hethitica,Studies on the Hittites and
Their Neighbours in Honour of Itamar Singer, Wiesbaden, 2010, 318
[11]
Barbara Böck, ‘’When you perform the ritual of rubbing’’, On Medicine and Magic
in Ancient Mesopotamia, Journal of Near Eastern Studies, 2003,no1,8
[12]
Markham J.Geller, Healing Magic and Evil Demons,Berlin,2016,262
[13]
Barbara Böck, ‘’When you perform the ritual of rubbing’’, On Medicine and Magic
in Ancient Mesopotamia, Journal of Near Eastern Studies, 2003,no1,15
[14]
Marc J.H.Linssen, The Cults of Uruk and Babylonian,The Temple Ritual Texts
as Evidence for Hellenistic Cult Practice,Brill, Netherlands, 2004, 140
[15]
Erica Reiner, Astral Magic in Babylonia, Philedelphia,1995,51
[16]
Bir Sümer mitinde Fırtına Tanrısı İskur’un vurduğu yerleri asagu
bitkisi gibi çöle döndürdüğünden bahsetmesi asagu’nun dikenli bir bitki
olduğuna işaret ediyor gibidir. M.E.Cohen, Sumerian Hymnology:The Ersemma,1981,60
[17]
Jo Ann Scurlock, Magico-Medical Means of Treaty Ghost-induced Ilness in
Ancient Mesopotamia,Brill,Netherlands,2006,57
[18]
Koowan Kim, Incubation as a Type-Scene in the Aqhatu, Kirta and Hannah
Stories, 2011,U.S.A.,70
[19]
Erica Reiner, Astral Magic in Babylonia,Philadelphia, 1995, 37
[20]
.Jeremy Black, Gods, Demons and Symbols
of Ancient Mesopotamia, London,1992,128
[21]
.Alice Mouton, Réves hittites:
Contribution a une histoire et une
anthropologie du réve en Anatolie ancienne, Leiden, 2007, 61; Gary Beckman,
‘ A Hittite Ritual for Depression (CTH 432)’, Deepblue, University of Michigan, Michigan, 2007, 74,79
[22]
.Bu arada Anadolu’ nun doğusunda hala oynanan Tomarza folk oyunlarının Temmuz
ritüellerine kadar çıktığını söyleyelim
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar